Jump to content

Astral Seyahat Hakkında İslami Düşünürlerin Konuya Yaklaşımları


nevermore

Önerilen Mesajlar

Mevlana Celalettin Rumi, ruhun uykuda bedenden ayrıldığını söyler ve Mesnevi'sinde bu düşüncesini şöyle belirtir: "Can; atlarınızı eğersiz koyar, bu sır ölümün kardeşidir, sırrıdır. Ama gündüzün geri gelmesi için ayaklarını uzun bir bağla bağlar. Can; boşlukta astar gibi gizlidir, bedense yorgan altında döner durur. Sen bedensiz bir bedene sahipsin."

 

ibni Sina, insanın ruhla bedenden oluştuğunu belirtir. Ve şöyle der: "Beden nefsin çalışmasına uygun bir hale gelince, ruh bedene gönderilir, istenirse bedenden ayrılır. Tamamen ayrılınca bir daha yok olmaz."

 

Tasavvufi çalışmalarda ruh ve beden ilişkisinin üzerinde özellikle durulur. Mesnevi'nin birçok yerinde, Ahmed Efla-ki'nin "Ariflerin Menkıbeleri" adlı eserinde ve sayısız evliya, ermiş ve veli öykülerinde; ruhun gerek istenildiği zaman, gerekse istemeden bedenden ayrılabildiği anlatılmıştır. Genellikle bu olay keramet ve mucize olarak nitelendirilir. Şeyh Bedrettin, "Varidat" adlı eserinde bunu açıkça anlatır:

 

"Bazen kendimi latifleşmiş hissederim, fizik bedenim o varlığın bir kopyasıdır. Bu latif varlık, beden şeklinde görülür. Tıpkı buharın yoğunlaşmadan evvel görülememesi gibi, buhar yosunlanınca bulut olur, görülür."

 

örnekleri çoğaltmak mümkün... Ancak konuyu çok uzatmamak için birkaç örnekle yetiniyoruz...

 

Diğer Dinlerin Astral çıkış Hakkındaki Görüşleri

 

Hint öğretileri'nde insanın üç bedenden oluştuğundan sözedilir. Bunlar fiziki, esiri ve ruhsal bedenlerdir. Taoist düşüncede insan vücudunda, evrenin mutlak enerjisinin bir zerresinin depolandığı ve bu enerjinin ruhsal bir varlık olduğu ifade edilir. Bu ruhsal enerji, eğitim ve öğrenim sonucu fizik beden dışına çıkarılabilir. Doğu inançlarının ve öğretilerinin dışında, batıda da aynı yaklaşımlar görülür. Hz. isa'nın havarisi St. Paul, insanda ruhsal ve doğasal iki beden olduğunu söylemiştir.

 

isa Peygamber, incil'de şöyle demektedir:

"öyle bir adam bilirim ki, bedenin dışında mı? Bilinmez..." (incil, 2/12:3)

1195'te italya'da yaşayan ünlü Aziz St.Antuan'ın mucizeleri arasında, bedenini bir kilisede bırakıp, başka bir kiliseye gittiği ve orada göründüğü olayı yer almaktadır.

 

 

 

alıntı

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bu kadar adamın yanılcağını sanmıyorum ayrıca halk arasında da söylentiler oluyo evinde olduğu halde tanıdıkları tarafından hac vazifesini yaparken görülebiliyormuş bazı insanlar ateş olmayan yerden duman tütmezmiş. güzel paylaşım eline sağlık.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bu kadar adamın yanılcağını sanmıyorum ayrıca halk arasında da söylentiler oluyo evinde olduğu halde tanıdıkları tarafından hac vazifesini yaparken görülebiliyormuş bazı insanlar ateş olmayan yerden duman tütmezmiş. güzel paylaşım eline sağlık.

 

Dediğin doğru ama islamiyet bedenden zorla çıkarılan ruhun astralini doğru bulmuyor

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hatta yakın bi arkadaşıma astral seyahatten bahsettigimde babası da duyup bana çok ilginç bir hikaye anlatmıştı bana pek mantıklı gelmemişti.Tam olarak hatırlayamıyorum ama hatırladıgım kadarıyla anlatim

Çok uzun yıllar önce binlerce yıl önce cinlerin gökyüzünde kurulu bir tahtları varmış Allah yeryüzündeki meleklerle konuştugunda veya bilgi verdiginde cinler de bu bilgiye aynı anda sahip olurlarmış ve günümüzdede bildigimiz medyum vs. gibi insanlara bildirirlermiş.Daha sonra Allah cinlerin gökyüzündeki tahtını yıkı vermiş ve bir daha öyle bir olay yaşanmamış.Astral seyahat e çıkmada cinlerin bi oyunuymuş seni alırlar istedigin yere götürürler zamanla deneyiminin artması degil onlara baglanman onlarıda sana musallat etmene neden oluyormuş.

Açıkçası benim hiç inanasım gelmedi bunun üzerine büyüklerimize sorarak bilgi edinmek istedim ama aynı şeyleri bilen yada düşünen biriyle karşılaşmadım.hakan51 arkadaşımda bahsettigi gibi bende bu şekilde bir yasaklama ile karşılaştım sizlerin bu konularda yorumlarınız nelerdir.

 

Hatta sopa bile yiycektim nerdeyse :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Astral projeksiyonun ne olduğunu ne amaçla yapıldığını vs vs anlatmaya sanırım gerek yok , yeterince bilgi var zaten ...

Ancak bazı saptamaların kaynağı 'mış' 'muş' lara dayanıyorsa burada bir sakatlık vardır..

YAzmış olduğunuz hikayenin bir dayanağı olmadığı gibi son derece çelişkili noktalarda mevcut. Ayrıca Yeryüzündeki bütün inanç sistemleri ruh ve beden ilişkisi içinde devinimini sağlar, Astral projeksiyonda varlıklar ile iletişime geçmeniz mümkündür , ilahi kuralları , kozmosun işleyişini , paralel evrenleri hatta akaşa , spatyom hakkında bilgi edinebilmeniz mümkündür.Ancak İslam inancına göre Herşeyin sahibi olan Allah buna izin verdiği müddetçe mümkündür değilmi ?

Yasaklamalardan bahsetmissiniz , islamın kaynağı Mevcut olan Kitabı olması gerek.

Ve Diğer kitaplar gibi Kuranı'da defalarca okumama rağmen astral projeksiyonun yasak olması ile ilgili bir anlatımla karşılaşmadım Kaldı ki , Mesnevi ve tasavvuf çalışmalarında mevcut olan bu deneyim , Günahtan bukadar korkan kişiler tarafından uygulanıyor ise Biz ' Mış' 'muş' lar yerine somut gerçekler ile yönümüzü tayin etmeliyiz :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bulunduğumuz dünya hayal ve matrix..rüyalarımızda gördüğümüz dünya asıl gerçek olan ve bu yüzden akıl almaz derecede karışık..

 

..ölümün sırrı..(sağlam sözmüş gerçekten:D)

 

şamanların yaptığı astral seyahatlerde gariptir..onlar tanrılarla konuştuklarını idda ederler..insanlarda birşey yapmadan önce şamanlara danışırlardı..şimdi öylemi herkes astral seyahat yapıyor..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İslamda basit astral seyahatin şeytani varlıklar aracalığı ile olduğunu biliyordum ve bu yasak sanırım. Tabi bu sadece okuduğum bir bilgi. İslami astral seyahat tayy-ı mekandır 3 çeşidi vardır ruh, fizik, nefs. Bunu başarabilmek için yüksek ledün ilmine ulaşmak gerekir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Mevlana, “Mesnevi” isimli eserinde, astral seyahati şöyle ifade etmiştir: ‘Her gece ten tuzağından ruhları kurtarmakta, tahtaları sökmektesin. Ruhlar her gece bu kafesten kurtulurlar, ne kimsenin hakimi, ne de mahkumu olmayarak feragate ulaşırlar.” (1 cilt, say. 3l )

“Rüyada el, ayak görür, bir şey alır bir yere gider, birisiyle görüşür, konuşursun ya, onu hakikat bil, saçma zannetme. Sen bedensiz bir bedene sahipsin, gayrı canının cisminden çıkacağından korkma.” ( 3. ct, sah. 131 )

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sitedeki konuları iyi incelemeniz faydalı olacaktır, zor olması ayrı bir zevk her psişik çalışma gibi :)

ki Gerçekten harika bir duygu ben fazla çıkamıyorum ama çıkıp geri geldiğimdeki o hafifliğe bayılıyorum ancak uzun süre çalışmak lazım ciddi düzeyde zor bir çalışma

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Tayyi mekân; mekân degistirmek anlamına gelmektedir. Üç sekli vardır:

Nefs Tayyi Mekânı

· Ruh Tayyi Mekânı

· Fizik Vücut Tayyi Mekânı

Nefsimizin elektron devir sayısı, fizik vücudumuzun elektron devir sayısının yarısı kadardır.

Ayrılabilmesi için bu devir sayılarının esitlenmesi lâzımdır. Iste gerçek uykuya ulastıgımız

zaman parçasının belki tek bir saniyelik bir bölümünde, nefsin elektron devir sayısı artar;

fizik vücudun devir sayısı azalır ve ikisinin dengeye geldigi anda, nefs vücuttan

tereyagından kıl çeker gibi ayrılır.

Bu neye benzer?

Bir kamyon düsünün, bir de özel araba düsünün. Özel arabanın sürati iki yüz kilometre

olsun, kamyonun yüz kilometre. Eger kamyonun hızını yüz elli kilometreye çıkartırsanız,

öteki arabanın hızını yüz elli kilometreye indirirseniz, ikisi yan yana giderken; herhangi bir insanın,

birinden ötekine geçmesi, sokakta yürüyormus gibi bir kolaylık arz eder; çünkü iki

araba aynı hızla ve yan yana gidiyordur. Birinden ötekine geçmek hiçbir problem

göstermez. Yani; Kim nefs tayyi mekânı yaparsa, kim uykuya dalarsa; uykuya daldıgı

anda, onun nefsi vücudundan derhâl ayrılır.

Tayyi mekânın yasanması ise, bu ayrılıgın uyanık olarak gerçeklestirilmesidir; yani kisinin

aklı nefsini kumanda etmeye baslar ve nefs, fizik vücuttan ayrıldıgı zaman, akıl tamamen

nefsi kontrol altında bulundurur.

Artık akıl, fizik vücudu kumanda etmemektedir. Fizik vücudun elektron devir sayısı, nefs

kendisinden ayrıldıgı an, tekrar eski haline döner. Nefsin elektron devir sayısı da fizik

vücuttan ayrıldıgı an, derhâl kendi elektron sayısına döner ve böylece nefs, baska bir

âlem olan zahirî âlemde, yani kendisine ait olmayan bir âlemde, sonsuz hızla hareket

etmek imkânının sahibi olur.

Insan her gece rüya görür. Bazı insanlar da rüyalarında uçarlar. Uçanlar, aslında

uykularında tayyi mekânı yasayanlardır; ama onlar hiçbir zaman tayyi mekân yaptıklarının

farkına varamazlar. Sadece rüyalarında, bir hayal âleminde uçtuklarını düsünürler. Oysa

ki rüyamızın çok az bir bölümü hariç asagı yukarı bütünü gerçektir. Bu âlemde cereyan

etmeyen, baska âlemlerde cereyan eden bir güzel yolculugu, her seferinde yasarız. Iste

söz konusu olan sey, bunun bilincinde olmaktır. Ne zaman bilincinde olursak, o zaman

yasadıgımız sey artık rüya degildir; tayyi mekândır.

Nefs, vücuttan ayrıldıgı an fizik vücut derhâl uykuya dalar. Akıl artık fizik vücudu kumanda

etmemektedir. Nefsi kumanda etmektedir. Fizik vücudu idare eden nedir? Otomatik

kontrol sistemleridir. Midemizi, bagırsaklarımızı, kalbimizi, akcigerlerimizi bütün organlarımızı

çalıstıran otomatik kontrol müesseseleri, artık onları kontrol altına

almıslardır. Bu sistemlerin her biri sünnetullahın bir baglantısını ifade eder.

Sünnetullah, bütün sistemleri kontrol altında tutan, Allah’ın sonsuz bilgisayar sistemidir.

Allah’ın sonsuzlugu, bütün âlemleri kapsamıstır. Kur’ân-ı Kerim diyor ki: "Allah’ım, Senin

Rahmetin ve ilmin her seyi kusatmıstır" . Iste sonsuz ilim sahibi olan Allah, bu ilminden bir

parçayı insanlara da vermistir. Insanlar nefs, ruh ve fizik vücut tayyi mekânı yapacak

seviyeye ulasabilirler. Nefs tayyi mekânında, vücuttan ayrılan nefs baska bir âleme gider.

Fizik vücutla nefsin arasında, baslarını birbirine baglayan bir kordon vardır. Allah’ın

yarattıgı bu kordon, nereye kadar giderse gitsin, ne kadar sonsuz uzaklara giderse gitsin

hiç kopmaz. Allah herseye kaadirdir. Eger baska insanların kordonları birbirleriyle

karsılassa biri ötekine hiç dokunmadan birbirinin içinden geçerler. Bir gün basınızın

üzerindeki kordondan nefsinize baglandıgınızı göreceksiniz. Iste nefs tayyi mekânı

yaptıklarını iddia eden budistler diyorlar ki: “Bu kordonlar göbekten birbirine baglıdır”.

Bunun külliyen yalan oldugunu kesinlikle söyleyebiliriz. Baska bir sey yasıyorlarsa, biz

onları bilemeyiz. Ama bildigimiz, yasadıgımız nefs tayyi mekânı, basımızdan, fizik

vücudumuzun basından nefsimizin basına bir kordonun uzatıldıgını göstermektedir. Bu

kordon, sonsuza kadar uzayabilen bir nesnedir ki; hiç bir nefsi baska bir vücuda

ulastırmaz. Baska bir vücudun bir nefsi kendisine mâl etmesi veya buna benzer bir olay,

hiçbir sekilde mümkün degildir.

Iste böyle bir dizaynda, nefsimizin diledigimiz yere, düsündügümüz yere birkaç saniyede

ulastıgını görüyoruz. Ve gittiginiz yerlerde, eger insanlar sizi görmüyorlarsa bilin ki nefs

halindesiniz. O yasadıgınız da zahirî âlemdir. Zahirî âlemde hiç kimse normal

standartlarda, nefsi görmez. Insanların arasında gezersiniz; ama sizi kimse görmez.

Dünyadasınız; ama siz uyudugunuz esnada gündüzü yasıyorsunuz. O zaman dünyanın öbür tarafındasınız,

diger yarım küresindesiniz ve günesin oldugu taraf gecenin oldugu

taraftan daima farklı ve dünya döndügü için devamlı sekil degistiriyor.

Öyleyse nerede sartlar fizik degilse orada bilin ki; nefsiniz bu âlemdedir. Ama bir de

sartların fizik oldugu bir âleme gideceksiniz. Sizden evvel olanların yasadıgı berzah âlemi.

O zaman bardagı tutabiliyorsanız, içindekini içebiliyorsanız oradasınız, berzah

âlemindesiniz. Sizden evvel ölmüs olan kisilerin nefslerinin kıyâmete kadar yasayacagı

yerdesiniz. Berzah âlemi, nefslerimize göre fizik olarak yaratılmıstır. Bütün insanların

nefsleri öldükten sonra mutlaka oraya gider, orada yasantılarını devam ettirirler. Kıyâmet

gününe kadar orada yasamakta devam ederler. Iste nefslerinizin o gittikleri yerde,

sonsuz hızını devam ettirebilmek için Allah, nefslere küçücük bir degisiklik yaptırır.

Nefslerin yapılarında yaptıgı degisiklikle nefsimizin karsıt elektronlarının devir sayısını,

elektron devir sayısının ötesine geçirir. O zaman berzah âleminde de sonsuz hızla

hareket söz konusudur. Nefsler bu âleme ulastıkları zaman tekrar yapı degisikligine

ugrarlar. Isık duvarı üzerinden geçerken, iki âlem arasındaki ve bizim âlemimizde normal

bir nefsin standartlarında gelirler.

Bir gün insaallah hepinize TAYYI MEKÂN nasip olacak. TAYYI MEKÂN‘ı yaptıgınız zaman

sunu unutmayın; sakın su vücudunuzu düsünmeyin. Neden düsünmeyin? Çünkü

düsünürseniz solugu vücudunuzda alırsınız. Tekrar dönmeniz de o gece hayli güç bir sey.

Insaallah yasarsınız. Yasadıgınız zaman göreceksiniz ki; aslında uçaklara falan fazla para

vermenize gerek yok Allah’ın yardımıyla, her sey çok güzel gerçeklesebilir. Iste nefs tayyi

mekânı, bu standartlar altında gerçeklesebilen bir olgudur. Söyledigim gibi hepiniz tayyi

mekânı kim bilir kaç defa yasamıssınızdır. Ama rüyada yasadıgınız için bunun bilincinde

degilsiniz. Sadece bir hayal yasadıgınızı zannetmektesiniz. Oysa ki kisi rüyasında mutlaka

bir gezegene gitmistir.Eger nefs tayyi mekânının ötesine geçmek söz konusu ise, bunun adı ruh tayyi mekânıdır.

Ruhumuz kendisine ait olan elektron devir sayısını diledigi an, diledigi standartlarda

degistirmek imkânının sahibidir. Ruhumuz 6 grup enerji küresinden olusur ve emr

âleminin de, zahirî âlemin de, berzah âleminin de bütün özelliklerini bir ruh, diledigi an

kazanabilir veya yok edebilir. Zahirî âlemde bir ruh, dilerse zahirî âlemin bir parçası olur.

Dilerse zahirî âlemin bir parçası olmanın hemen dısına çıkar. Berzah âleminde bir ruh,

berzah âleminin varlıgı olur. Herkes onu nefs zanneder veya dilerse bir anda bu

standardın dısına çıkabilir. Aynı ruh, gayb âleminde, gayb âleminin standartlarına girer

veya dısına çıkabilir.

Allahû Tealâ ruha farklı bir özellik vermistir. O diledigini, diledigi standartlarda yapmak

imkânının sahibidir. Kim ruh tayyi mekânını yapabilir? Salâha ulasan kisinin basının

üzerine, Allahû Tealâ bir hediye olarak kendi ruhunu gönderir. Bu ruh tayyi mekânı

yapması için Allahû Tealâ’nın o kisiye bir hediyesidir. Onun basının üzerinde tasıdıgı bu

ruh, aklının her zaman kumanda edebilecegi, bir nevi uçak gibidir ve o ruha kumanda

eden akıl, o ruhu diledigi yere bir anda ulastırabilir.

Ruh tayyi mekânının nefs tayyi mekânından farkı, ruhun gittigi yerde fizik hüviyete derhâl

bürünebilme imkânıdır. Ama orada o bunu yaparken, eger fizik vücut uykuda degilse, o

kisinin fizik vücuduna, akıl kumanda etmektedir. O zaman ruha Allah kumanda eder.

Öyleyse, farklı bir tayyi mekân boyutuna girdik: Ruh tayyi mekânı. Sadece salâha ulasıp

da basının üzerine Allah’ın ruh tayyi mekânını yapmak üzere böyle bir ruhu hediye ettigi

insanlar, bunu gerçeklestirebilir. Bu konuda çok seyler okumussunuzdur. Bir çok hikâyeler

anlatılır. Ama aslında hangi evliya bunu gerçeklestirmisse biliniz ki bu hakikattir. Allah’ın

kanunları, fizik kanunlardır. Fizigin ötesi ise, o ait oldugu âlemin fizigidir; gene aynı seydir.

Her âlemde geçerlidir, âlem farklılıkları sonsuz hızın varlıgına sebeptir.Bir kisi fizik vücuduyla herhangi

bir sehirde görünürken, onun ruhu baska bir yerde,

meselâ hacda aynı anda, aynı gün görülebilir. O kisinin fizik vücudu uykudaysa, o sırada

akıl, ruha kumanda eder. Kisi uyanıksa, fizik vücudunun içindeyse, aklı fizik vücuduna

kumanda ediyorsa; o zaman ruha kumanda eden Allah’ın sünnetullahıdır. Ve bu tayyi

mekânın sahibi olan kisi, aslında bu tayyi mekânı yasayan degildir. Öyleyse, bir çok evliya

için anlatılan çok seyler duymussunuzdur. Mevlâna Celâlettin Rumî aynı günde hem

Konya’da görülmüstür, hem Hac’da görülmüstür ve normal standartlarda fizik olarak

görülmüstür. Bu da esyanın tabiatına son derece uygundur. Çünkü söyledigimiz gibi ruh,

diledigi âlemde fizik olabilir, diledigi âlemde fizigin de ötesine geçebilir.

Bu ikinci tayyi mekân çesidinde de ruhun hareket halinde olması, söyledigimiz gibi fizik

vücudun uyku haline girmesiyle gerçeklesirse eger; kisinin aklı, ruhu kontrolü altında

tuttugu için, bütün olanlardan Allahû Tealâ’nın bu evliyası her zaman haberdardır. Ama

Allahû Tealâ bunu dilerse ruhu bir baska varlıga, bir baska seyi ispat etmek için o kisinin

ruhunu, Allah’ın sünnetullahıyla kumanda ederek baska bir yere her zaman gönderebilir

ve dünya üzerinde bunun da neticeleri çok görülmüstür.

Bir baska tayyi mekân çesidi var mı? Evet var, fizik vücut tayyi mekânı.

Zannetmeyin ki, fizik vücut kendi kendine fizik vücut tayyi mekânı yapabilir. Hayır fizik

vücut, daima bir vasıtadır. Öyleyse sonuca bakarsak ne görüyoruz? Fizik vücut tayyi

mekânını yerli yerine oturtabilmek için, fizik vücutla nefs arasındaki iliskinin çok iyi

bilinmesi lâzımdır. Fizik vücudumuzun içindeki nefs, fizik vücudumuzun elektron devir

sayısının yarısı kadar elektron devir sayısına sahiptir. Bu sebeple fizik vücudumuzun

içinde esirdir. Fizik vücut bayılmadıkça, fizik vücut ölmedikçe, fizik vücut uykuya

dalmadıkça nefs, fizik vücudumuzdan ayrılamaz.Belki bir insanın nefs tayyi mekânını yasayabilmesi,

3 standartta gerçeklesir: Fizik

vücudun uyku haline girmesi birinci standart; bayılması, ikinci standart; ölmesi, üçüncü

standart. Ölürse, artık o kisinin nefs tayyi mekânı, zaten 40 günlük bir mezarda geçen,

geri kalanı da berzah âleminde geçen, kıyâmete kadar devam edecek olan bir tayyi

mekân olayıdır.

Fizik vücut tayyi mekânına gelince, bu söyledigimiz kanunla çok yakından alâkalıdır. Hangi

kanunla? Nefsimiz fizik vücudumuz içinde esirdir. Neden esirdir? Çünkü nefsimizin

elektron devir sayısı, fizik vücudumuzunkinin yarısı kadardır. Iste öyle bir an düsünün ki;

ruh, fizik vücudumuzun üzerine geliyor, yerine yerlesiyor; ama ruhun elektron devir sayısı

fizik vücudumuzun iki katı kadar. Ne demek bu? Su demek: Ruh, fizik vücudumuzu esir alır

ve fizik vücudumuz, ruhumuzun her zerresine kumanda etmesi sebebiyle görünmez olur.

Hiç kimse fizik vücudu göremez. Neden göremez? Çünkü ruhu göremezler. Ruh da fizik

vücudumuzun her zerresine sahip oldugu, her zerresini kapladıgı için, hiç kimse fizik

vücudumuzu göremez.

Iste böylece fizik vücudumuzun, ruhumuzla birlikte sonsuz hızla hareket edebildigini

görüyoruz. Bir kisi ruh tayyi mekânı yaptıgı zaman, ruhu oraya yalnız gider, sonsuz hızla

gider, orada sekil degistirir, normal bir insan hüviyetine girer. Kimse onun ruh mu, gerçek

bir fizik beden mi oldugunu anlayamaz. Sonra da tekrar sonsuz hızla ait oldugu yere geri

dönecektir. Fizik vücudun üzerindeki yerini tekrar alacaktır; ama fizik vücut tayyi

mekânında gidilecek yere ulasıldıgı zaman, ruh kontrol müessesini bıraktıgı anda fizik

vücut orada serbesttir. arada diledigi gibi hareket edebilir; ama kendi âlemine,

bulundugu yere geri dönerken, o zaman tekrar fizik vücudu, ruhun kontrolü altına alması

gerekir ve tekrar ruh, iki kat devir sayısıyla fizik vücudun üzerine gelip onu tamamen

kaplar. Bu, geri dönüs için mutlaka gereklidir. Geriye ulasıldıgında, ait oldugu yere geri dönüldügünde,

ruh tekrar fizik vücudu terk eder ve basın üzerindeki yerini alır. Fizik

vücutta, orada sanki bir uykudan uyanmıs gibi normal standartlarına ulasır. Fzik vücut

standartları, ruh standartları, nefs standartları, 3 ayrı tip tayyi mekânı sergiler.

Iste Hazreti Süleyman’ın Belkıs’ın tahtını getirmeden evvel, "Bana hanginiz onun tahtını

getirebileceksiniz?" dedigi zaman, ifrid adlı cin diyor ki: "Siz daha yerinizden kalkana

kadar, ben onu size getirebilirim." Kitap’tan bir ilme sahip olan adamsa dedi ki: "Siz

gözünüzü açıp kapatıncaya kadar, ben onu size getiririm." Allahû Tealâ:"Ve Hazreti

Süleyman, o kisiden yüzünü dösemeye çevirdigi zaman, dösemenin üzerinde tahtı

gördü." diyor. Öyle ise, olay gerçeklesmis. Allahû Tealâ, Hazreti Süleyman’a verdigi

hızları, üç ayrı bölümde dizayn etmistir. Ve Hazreti Süleyman devamlı olarak tayyi mekânı

yasamıstır. O, sonsuz hızın sahibiydi. Bu statüde, Allahû Tealâ’nın zamanı geriye

çalıstırması veya sonsuz hızı tarif eden bir çok âyet-i kerimesinin varoldugunu görüyoruz.

Meselâ; yedi uyuyanlar için Allahû Tealâ zamanı durdurmustur. Zaman, diger insanlar için

devam ediyor; ama onlar için gitmiyor. Onlar magaraya alındıklarında Allahû Tealâ’ya

diyorlar ki: "Yarabbi, bize katından bir mürsid gönder, bizi mutluluguna ulastır." Allahû

Tealâ diyor ki: "Onları sagdan sola, soldan saga hep döndürdük, aya çıktıkları zaman

uyandırdık onları. Ne kadar diye sordular birbirlerine, ‘bir kaç saat dediler’ diyor.” Ama

fırına ekmek almaya gittiklerinde ellerindeki paraların iki yüz, üç yüz yıl evveline ait oldugu

anlasıldı ve böylece yedi uyuyanlar o dizayn içersinde, zamanın kendilerine çalısmadıgı bir

ortamın sergilendigini anladılar.

Allahû Tealâ’nın ihsan ettigi hız müesseseleri, bütün sistemlerde Allah’ın emrettigi biçim

ve boyutta geçerlidir. Meselâ Allahû Tealâ dünya ile kendi arasındaki mesafeye “elli bin

yıllık yol” diyor ve meleklerin oraya bir günde çıktıgını söylüyor. Ama Peygamber Efendimiz

(S.A.V)’in BIR KAÇ DAKIKADA ÇIKTIGINI GÖRÜYORUZ. Öyle ise farklı sistemler söz konusudur.

Bugüne kadar dünyadan Allah’ın katına kadar fizik vücuduyla gidip oradan

dönebilen, sadece Peygamber Efendimiz (S.A.V)’dir Hazreti Idris’in de, Hazreti Isa’nın da

Allah’ın katında oldugu söyleniyor. Fizik vücut olarak oradalar ve r Hazreti Isa’nın tekrar

dönecegi konusunda Allahû Tealâ’nın kesin bir teminatı var. Ama Hazreti Idris’in ne

olacagı hakkında bir isaret, Kur’ân-ı Kerim’de yoktur. Bu da bir tayyi mekândır. Hazreti

Idris’in cennete alınması olayı, bir tayyi mekân olayıdır.

Hazreti Idris, Allahû Tealâ’ya diyor ki: "Mutlaka cennetini görmek istiyorum." Allahû Tealâ

sonunda dayanamıyor, onu cennetine götürüyor. Iyice dua ettikten sonra: "Çık, tekrar

seni dünyaya gönderecegim." diyor. Hazreti Idris diyor ki: "Çıkmam." Allahû Tealâ: "Ama

bana çıkacagım diye söz verdin." diyor, Hazreti Idris diyor ki: "Tamam, verdim; ama simdi

çıkmak istemiyorum. Sen, benim Rabbimsin, beni affedersin". Allahû Tealâ diyor ki: "Kabul

ettim. Hadi kal burada!" Yani naz makamı da Allahû Tealâ’ya bazen böyle, onun önceden

bildigi; ama bilmez göründügü seyleri yaptırır. Allahû Tealâ muhakkak herseye kadirdir.

Hazreti Isa’nın göge alınısına beraberce bakalım. On ikinci havari Romalılara haber verir

ve salona gelir. Allahû Tealâ diyor ki: "O geldigi zaman, Biz onun yüzüyle Hazreti Isa’nın

yüzünü degistirdik. Onu Isa’ya götürdüler. Çarmıga gerdiler. Biz de Hazreti Isa’yı katımıza

kaldırdık" . Nasıl kaldırmıs? Gene tayyi mekân olayı. Hem Hazreti Idris’in, hem de Hazreti

Isa’nın olayı, tayyi mekân olayıdır. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in Allah’ın katına çıkması,

mirac olayı, gene tayyi mekândır. Üçü de fizik vücud tayyi mekânını yasamıstır.

Unutmayın, hepsinin fizik vücutlarının üzerine, ruhları örtü olmustur. O standartlar içinde,

Allah’ın göklerine yükselmislerdir. Allah’ın katına kadar yükselmisler ve iki tanesi orada

kalmıstır. Sadece Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e has bir olay yasanmıstır. O, tekrar geri

dönmüstür.Allahû Tealâ’ya ne kadar hamd etsek sükretsek azdır ki; O bizim Peygamberimiz. Allahû

Tealâ Kur’ân’ı ona indirmis ve bütün âlemlerde mutlaka tanınan bir peygamber. Allahû

Tealâ onun için diyor ki: "Seni âlemlere rahmet olarak yarattım." Kur’ân-ı Kerim için de

gene Allahû Tealâ öyle söylüyor: "Âlemlere rahmet olarak yarattım." diyor. Kur’ân-ı Kerim

sadece su bizim dünyamızda Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e indirilen, sadece bu dünyada

tanınan bir dîn kitabı degildir. Allah’ın bütün âlemlere indirdigi bir kitaptır. Peygamber

Efendimiz (S.A.V) de o kitap kendisine inen kisi olarak, bütün âlemlerde tanınmaktadır.

Iste Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in miracına dikkatle baktıgımız zaman, onun da bir fizik

vücut tayyi mekânı oldugunu görüyoruz. Ne yapmıs Allahû Tealâ? Gelecek nesillere ve

Mekkeli’lere ibret olsun diye Peygamber Efendimiz (S.A.V)’ i dogrudan dogruya katına

almamıs. Evvelâ radan bilmem kaç hafta mesafede olan bir kervana, Peygamber

Efendimiz (S.A.V)’i ulastırmıs. Orada durmus. Peygamber Efendimiz (S.A.V), o kervan

sahipleriyle konusmus. 1-2 dakika konusmadan sonra oradan ayrılan Peygamber

Efendimiz (S.A.V), bir kaç dakika sonra, ikinci kervana ulasmıs. (2.kervan, 1.kervandan 1

hafta sonra gelecek Mekkeye) ve onlarla da konusmus. Özellikle zaman ölçüsünü onlara

tayin ettirmis ve ondan sonra da Allahû Tealâ onu Mescid-i Aksa’ya ulastırmıs. Mescid-i

Aksa’yı da tavaf ettikten sonra, oradan Allahû Tealâ’nın katına yükselmis. Allahû Tealâ

Kur’ân-ı Kerim’de buyuruyor ki: "Kalbi gördüklerini tekzib etmedi." Peygamber Efendimiz

(S.A.V), Allahû Tealâ’nın katına ulastıgı zaman gördügü seyi, ruhunun bas gözleri ile

görüyor; ama ondan evvel gördüklerini -Allahû Tealâ bize de, bütün kalp gözü açık

olanlara gösterdigi gibi-, kalp gözüyle göstermis ve Allahû Tealâ bu sebebe dayalı olarak:

“Kalbi gördüklerini tekzip etmedi.” diyor.

Biliyorsunuz ki; Hazreti Musa da Allahû Tealâ’yı bas gözleriyle görmek istedi, görmekte

ısrar etti. Allahû Tealâ da buyurdu ki: "Sen buna dayanamazsın. Biz bas gözlerini bizi görecek olan

vasıfta yaratmadık. Onun için sen peygamber de olsan buna dayanamazsın,

bundan vazgeç." dedi. O da: "Vazgeçmem." dedi. Allahû Tealâ: "Öyleyse, simdi bu

karsıdaki daga tecelli edecegim. O, beni kendi gözleriyle görecek. (Dagın kendisine has

olan görme özelligiyle görecek.) Sonucun ne olduguna bak. Ondan sonra ısrar ediyorsan,

o zaman düsünelim." Ve Allahû Tealâ daga tecelli etti. Dagın kendisine ait olan görme

hassasıyla, Allahû Tealâ’yı görmesini sagladı; ama dag bile dayanamadı ve berhava oldu

ve Hazreti Musa da o anda dagın görme hassasını yakaladı ve bayıldı. Bu görüsten sonra

Hazreti Musa’nın artık Allahû Tealâ’yı bas gözüyle görme talebinden vazgeçtigini

görüyoruz.

Iste Peygamber Efendimiz (S.A.V), Allahû Tealâ’nın huzuruna vardıgı zaman, bas

gözleriyle Allahû Tealâ’yı görmedi. (Fizik vücudunun) Ruhunun bas gözüyle gördü ki; ruhu

zaten emr âleminin varlıgıdır. Allah’ın katındaki varlıkların gözleriyle gördü. Unutmayın,

huzur namazının imamının fizik vücudu orada degildir, ruhu oradadır. Bütün o namaz

kılanların fizik vücutları degil, ruhları namazları kılmaktadır. Öyleyse hepsi, her an Allahû

Tealâ’yı görebilmektedirler ve sadece fizik vücudumuzun gözleri Allahû Tealâyı görmeye

tahammül edemez. Nefsimizin gözleri Allahû Tealâ’yı görmeye tahammül edemez; ama

ruhumuzun gözleri Allahû Tealâ’yı görmenin yeterli vasıflarına sahiptir. Bir de nefsimizin

kalbindeki kalp gözü, Allah’ı görmenin standartlarına sahiptir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V), giderken Cebrail (A.S)’ı gördü. Onunla karsılastılar,

konustular. Oradan Allahû Tealâ’nın katına ulastı, geriye döndügünde, ispat vasıtaları

birer birer geliyordu. Peygamber Efendimiz ( S.A.V) demisti ki: “Falanca yerde kervanla

karsılastım”. Tabiî hiç kimse inanmamıstı; ama kervan denildigi zaman, Peygamber

Efendimiz (S.A.V) ile karsılastıklarını, konustuklarını anlattılar. Onlardan bir hafta sonra

gelen ikinci kervan da aynı seyleri söyledi ve peygamber Efendimiz (S.A.V)’ e Mescid-i Aksa hakkında sual

sordukları zaman; derhal gözünün önüne Mescid-i Aksa’nın bütün

camları, pencereleri, herseyi geldi ve bütün cevapları bir defa daha görerek, net olarak

verdi.

Öyleyse miraç olayı da tam bir tayyi mekân olayıdır. Fizik vücut tayyi mekân olayıdır ve

Kur’ân-ı Kerim’de birçok fizik vücut tayyi mekânından bahsedildigini görüyoruz. Tayyi

mekân dedigimiz zaman, fevkalade güzel bir olayın yasanması söz konusudur. Bilet

parası falan ödemeden bir yerden bir yere her zaman gitmek mümkündür. Allahû Tealâ,

O’nun yoldaki bütün dileyen insanlara lâyık oldukları gün mutlaka bu ihsanda

bulunacaktır.

 

Tayy-ı Mekan da ruh beden ve nefs alın kısmından bağlıdır. Kordon o bölgede simgelenmiştir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...