schizophrana Oluşturma zamanı: Mart 10, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Mart 10, 2009 http://www.bakiniz.com/wp-content/uploads/2009/03/bir-miti-kurcalamak-stanley-kubrick.jpg mit isim Fransızca mythe 1 . Geleneksel olarak yayılan veya toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren alegorik bir anlatımı olan halk hikâyesi, mitos. 2 . Mecaz Efsaneleşen kavram veya kişi. Türk Dil Kurumu’nun mit sözcüğünün karşısına yazdığı açıklamalar bunlar. Ancak ben en doğru açıklamanın amerikalı yazar James Feibleman’dan geldiğini düşünüyorum: “Mit, artık kimsenin inanmadığı dinlere denir.” Uygarlık tarihine baktığımızda insanoğlunun büyük bir heves göstererek inandığı, peşinden gittiği ve sonra yerle bir ettiği binlerce mitle karşılaşıyoruz. Kendisi bir mit olmak istemeyenleri bile ısrarla tanrılaştırıp, o kişiye anlamlar yükleyip yüceltmeyi; sonra hayal kırıklığına uğrayıp hepsini yerle bir etmeyi çok severiz. Eski Yunan’da tanrılar yaratıp sonra onları birbirine düşüren, insani ahlaksızlıkları onlara yükleyen toplumların bu alışkanlığı hiç değişmedi. Sadece tanrılar değil, kavramlar, ideolojiler, felsefi akımlar yaratıp, onların peşinden gideriz, sonra bir aydınlanma anı yaşayıp hep beraber uyanırız. Ateşi görüp ona hayran olan ve tapmaya başlayan ilkçağ mağara adamıyla, bilgisayarına Angeline Jolie resimleri dolduran modern bilgisayar adamı arasında hiçbir fark yok. Birincisi her ateşin sönebileceğini anlayıp sonsuz bir güç arayacak, ikincisi gazetelerin internet sitelerinden birinde “makyajsız Angelina” başlığına tıklayıp, hayal kırıklığına uğrayıp resimleri silecek. Herkes etkilenir, kendine mitler yaratır; etkilenme ve ikna olma sürelerine göre mitlere inanmaya devam eder ve sonra mitlerini kendisi öldürür. Peki Stanley Kubrick… Kubrick’in hayatı ve eserlerine bakıldığında bu küçük, delici bakışlı, saçı başı dağınık adamın etrafında sinema tarihinin en büyük mitlerinden birinin yaratıldığını görüyorsunuz. 40 yıl boyunca yanında yer alan eşi Christiane Kubrick durumu “herkesten uzak bir şatoda tek başına yaşayan, insanlığı sinema yoluyla ele geçirmek için planlar yapan deli bir profesör. Kubrick’in medyadaki ve bu yüzden onu yakından tanımayan her insanın aklındaki imajı budur” sözleriyle en iyi şekilde özetliyor. Ancak eşi başta olmak üzere tüm yakın dostları bambaşka bir imaj çiziyorlar: Sevecen, her zaman gülen, özellikle çocuklarıyla beraberken kendinden geçen, iyi ve şefkatli bir aile babası… Eşi Christiane, Kubrick’in sert ve deli yönetmen imajıyla tanınmasının nedeninin aslında çok basit olduğunu söylüyor: “Çok utangaçtı. Kariyerinin başlarında röportaj verirken veya topluluklara konuşurken zaman zaman çuvalladı. Ardından medyaya konuşmamayı seçti. Medya ona yakıştıracak bir şey bulamayınca filmlerinin yarattığı sert imaj, kendisine yapıştı ve medyanın da abartıları eklenince hiç olmadığı bir şekilde gösterildi. Stanley, aslında çevresinde yaratılan mitle hiç alakası olmayan bir insandı.” Christiane Kubrick, eşinin bu imajı değiştirmek için hiçbir çaba sarf etmediğini ve hatta kendi mitini pekiştirmek için özellikle uğraştığını da belirtiyor: “Stanley’nin dış dünya ve medyaya oynadığı bir oyundu bu. Dünyanın en yetenekli oyuncuları ile çalışıyordu. Şişmiş egolar ve kaprislerle mücadele etmek zorundaydı. Deli profesör imajı, onları kontrol etmekte kendisine çok yardımcı oldu.” Tam da burada bir anomali gözlemek mümkün… Mitler yaratıp daha sonra yok etmeyi çok seven medya, sinema dünyası ve aslında genel olarak insanlık Kubrick’e neden dokunmadı? Niye “Büyük ve karizmatik yönetmen, aslında komik bir aile babası… Utangaç Kubrick!!” diye haberlerle karşılaşmadık? Niye? Bu sorunun yanıtı aslında Kubrick’i Kubrick yapan özelliklerin en önemlileri: Tarih, uzay, insanlık, kahramanlar, seks, burjuvazi, suç, savaş, askerlik, cinayet… Kubrick, filmlerinde tüm bu tabulara saldırdı, tüm mitleri kurcaladı. Kubrick mitinin sorgulanmaması, son 100 yılın en önemli mit avcısı olmasıyla anlatılabilir. Kubrick bir mit olarak adlandırılabilir ancak asla içi boş bir mit değildi. Dikkati, çalışkanlığı, detaylara verdiği büyük önem, sinema görüşü, devrimci, durmadan kendini yenileyen anlayışı ile aslında çok da eleştirilebilecek bir yönü yoktu. Diğer mitlerden, her an yıkılabilecek kavramlardan, insanlardan ve görüşlerden uzak durdu. Kendi sağlam ve temeli çok derinlere uzanan mitini kendi kurdu. Çok az insanla birden fazla kez çalıştı. Onların şöhretinden yararlanmadı tam tersine başkalarının ününe ün kattı. Peter Sellers, Kirk Douglas, Jack Nicholson gibi sinema tanrılarının bile hayatını ve kariyerini tek bir filmle değiştirebilecek kadar büyük bir yönetmendi. Sadece sinema tarihini değil, yüzyılımızın kültürünü ve dolayısıyla uygarlık tarihini değiştiren büyük ustayı aslında nasıl biri olduğuyla değil, filmleriyle hatırlamak zaten en iyi yol. bakınız.com sinema sitesi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.