istarber Oluşturma zamanı: Mart 18, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Mart 18, 2009 Biz ki yok ettik kara gücü Çevirdik ırmakları aydınlık ufuklara Hor mu görülür özgürlük Hor mu görülür hak Gene mi çıkalım dağlara Biz köylü millletiyiz kardeşim Kanımız parlar dağda,taşta İsteriz kalmasın yeryüzüde tek düşman Aşk gelir,insanlık gelir başta Can yoldaşı Can Yoldaşı Sen hürriyetin türkülerin kızı Sen sıcaklığı kanımın Şu koskoca dünya üzerinde Yoldaşı kimsesiz canımın İşte gözgöze geldik bu akşam İnandım aşılırmış kaf dağları da Kollarında bakir toprak lezzeti Yanıyorsun bir damla ter kadar güzel Sarışın tarlaları mı kucaklamışım ben Ne bu çiçek kokusu ekin kokusu Deli bir rüzgar geçiyor gönlümden Yıldızlar ışıyor gözlerin gibi Böyle konuştukça avucun sıcak sıcak Karşımda ıslak dudaklar titrer Başım üstünde yeni doğmuş ay Altın tınazlar gibi savrulur içim Başaran -------------------- Arkadaşlar, Başaran şiirlerini bilen varsa eklesin lütfen... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ali_baba Yanıtlama zamanı: Mart 18, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 18, 2009 Güzel şiirlermiş,bilsekte eklesek:D 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Mart 18, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 18, 2009 Ahlat Ağacı Eşin dostun yaşıyor bak bahçelerde Sen çıplak bir doruğun üzerindesin Tam rüzgârın engini sardığı yerde Yekpare bir mavilik üstünden akar Altında köklerini sıkan toprak var Dertleşir durursun gölgenle Bazan öyle yakın geçer ki kayan yıldızlar Halini soruverecekler sanırsın Dağılır üstündeki yeşil sükût Ümitle kımıldanırsın Bakma sana bir ad verdiklerine Yerle gök arasında bir karaltısın Ve bütün dünya seni unutmuş Sanki kim bilecek yaşadığını Gelmese dallarına birkaç fakir kuş Ne de dolmaz çilen varmış İlk defa kırağı yaktı canını Aşkı sonra bulutların Rüzgârın cilvesi değil miydi Döken yapraklarını Durmuşsun kırların bir ucuna Ah senin halin köylü hali Yaşarsın kıraç toprakta Servi-simin misali Allı Turnası Yaşamın Yokluğunun upuzun kışından sonra Birden o ayçiçeği çıktı karşımıza Toprağa sarı ışıklar saçan Ellerin mi bu gömgök yapraklar Sen misin usul usul kımıldanan Şaşkına döndük kavuşmuş gibi Sanki yüzümüzde soluğun "Kızım" dedi anan, "bu benim kızım" Ürpererek dokunduk baş ucundaki taşa Büyülü bir ses misin Orpheus'tan Yakıcı özlemiyle sonsuzluğun Kucakladık kırları seninle Yaşamın allı turnası Ne değin uzaklarda da olsan Çık gel yüreğimize ilkyazla BİR AFŞAR BOZLAĞIYIM UZUNYAYLA'DAN Birşeyler koparılıyor göğsümden Hoyrat pençelerle İğne deliğinden geçiyorum acıların Dağılıp toparlanıyorum yeniden Beni yalnız komayan bozkırda Uzak düşler uzak düşler Yüreğimden mi tütüyor Sancının gökkuşağı Bir yanım akıp gidiyor sularla Taşlarla ışıyor bir yanım Ben ağrıyım ben acıyım Kapanmış bir okul kadar ıssız Öğretmen Hatun Birsen Gözlerim ellerim soluğum Değişen filmler solgun raporlar Çukurlu ay yüzü dersi Akciğer röntgenlerim Bir Afşar bozlağıyım Uzunyayla'dan Uçan kuşlar uçan kuşlar Onarabilir mi yaramı İpildeşen yıldızlar Ben umudum ben özlemim Tümörüm, onmazım zehirli çiçek Canevimi dağlayan mavi ısırgan Neyi sızlıyorum bu sancılarla Bu mor ağrılarla yaşadığım ne Gittikçe daralıyor soluğum Bana mı sesleniyor Yitiklerimin diliyle toprak Patlayan tohumlar patlayan tohumlar Duyuyor musunuz kırılıyor kabuğum Ben de yeşereceğim sizinle Ben sevgiyim ben, yaşamım 'DENİZ' DEDİK ÖPÜP BAŞIMIZA KODUK İlk günlerindeki gibi Troya'nın Usulca dokundu mor yamaçlarına Gül parmaklı şafak İda'nın Işıdı sonyaz'ın gergin karnı Kuytularda ince bir rüzgar Okşadı küçük mavi çiçeklerini sevdanın Sürüp gidiyordu yaşamın gelgiti Sürüp gidiyordu doğumlar ölümler Ardından ölümcül sancıların Sese dönüştü titreyen çiyler Baktım gözlerin söylence rengi Neydi o yumuk avuçlarında Bir giz gibi sımsıkı tuttuğun şey Görünce dünyamızı neden ağladın Söğütler yaprak döktü sular ürperdi İlk günlerindeki gibi Troya'nın Hangi korkularla kim demiş Bir kız doğunca dört duvar sızlar diye Sızlamadı genişledi duvarlar Tanelenen başakla geçmişten geleceğe Bakır taslarla içildi şerbetin Itırlar defnelerle ilk çeyizin kondu sandığa Nişanlandın yaşama beşik kertmesi Onarmış gibi duvarlarını kentin Dayanıklı olsun diye tüm acılara Tuzladık kaya tuzuyla bedenini Yuduk kırk bir çeşit ot katılmış sularla Ve güllerin ve dikenlerin ve kırların acemisi Kesilmesin diye dar geçitlerde soluğun En mavi sözcüklerle seslendik sana 'Deniz' dedik öpüp başımıza koduk tuzu ekmeği GÖREBİLDİĞİN KADAR MAVİ Sürebildiğin kadar toprak Sarabildiğin kadar kadın Bu dünya Güvenebildiğin kadar dost Düşünebildiğin kadar güzel Yaşabildiğin kadar D ü n y a KARŞILAMA İlk yazın ucu göründü Harlayıverdi çiçek çimen Kalktım Akçadoruğa çıktım Bi ova serildi önüme Karşıma bi dağlar dikildi Elim ağzımda baka kaldım Bir yanda dumanlı toprak Bir yanda deniz Eriklerin bademlerin şavkı vurmuş havaya Ortalığı tutmuş zeytin Gözlerim yeşile kesti Hey ne dünyaymış dünyamız Çamların heybetinde sesinde kaynakların Yaşamak uğul uğuldu Kımıldıyordu yamaçlarda tarlalar Tepemde gök Çevrilmiş üstüme sayısız sevdalı göz Güp güp atıyordu yüreğim Kıyısında söğütler göveren Bir nehir yatağına dönmüştü içim Üstüme üstüme geliyordu ıraklar Yankısıyla nice ilk yazların Coşkun sular geçiyordu Derinlerimden Yosunlu kayaların dibinde Ordan ordan dürtüyordu tohum tomurcuk Elimi uzatsam özgürlüğe dokunacaktım Yeni düşünceler patlıyordu zihnimde Açtım bağrımı güne güneşe Eh beee KOCA BİR TROYA DÜNYA Kaç kez kuşatıldı Troya Soldu ılgınlar acılaştı zeytin Karıştı toprağa hünerli eller Ne Helena ne Paris ne Aşil Karanlık çukurlarda ak kemikler Yere basarken ürperiyor insan Kırmızı açıyor hâlâ Suskun örende gelincikler Güzlerin hüznü o yıkımdan Çağ değişmiş silahlar da Sürüp gidiyor hâlâ kuşatma Bu kez daha çılgın saldırgan Hey dağlar yaralı Rumeli dağları Bosna direniyor düştü Srebrenika Bebesini emzirirken vurulmuş gelin Yollara dökülen göçmenlerin Gözleri yanmış yıkılmış kentler Daha ne kadar sürecek talan Kazılırken böğründe toplu gömütler Senin ellerin mi bunlar Avrupa Çırpınırken her çalıda bir yürek Senin gözlerin mi bunlar Nasıl bakacaksın yüzüne tarihin Ah dünya koca bir Troya Yaşamı savunan Hektor'u sürüklüyor Her yanda kanlı araba Ne zaman insan olacak insan ÖMRÜMCE Ben ömrümce köylere gittim Taşlar arasından ıssız yollardan Garip akşamlar içine Tek başına ışıdığı yere okulların Avuçlarımda yüreğimi götürdüm Nedir çekisi kişinin Gördüm orada gördüm Eğildim kardeşçe toprağa Yüzlerini çizdim öğrencilerin Gözlerini yıldız yıldız Bir umut sardı gönlümü Dağbaşlarını ısıttı sevgim ÖYKÜ Yıl kırk yediydi sonbahardı Üstümde başka gök başka bulut Cebimde param vardı Tramvaylar taksiler emrime hazır Durağım İstanbullar Ankaralardı Yıl kırk yediydi sonbahardı Demiri büken ellerim Üzüm gibi saçım vardı Bir güzel geçse sokaktan İçim aşkla dolardı Yıl kırk sekiz mevsim sonbahar Ankara'nın taşına bak Neden böyle gözlerim dolar Neydim n'oldum n'olacağım Şu feleğin işine bak SORGUCULAR Bir yanım Tanrılar otağı Kazdağı Bir yanım Kurtuluşçulara arka veren Madralar Kuşanıp çifte fişeklikleri Şurdan yürümüş Ayvalık'a Gömeç'li Edremit'li Kuvayı Milliyeciler Amerikan süttozu dağıtılıyor Cumhuriyet, Gazi, Ali Çetinkaya okullarında Ne kadar uzak şimdi o günler Ovada üç milyon zeytin ağacı Vurmuş gövdelerine damgasını Sabit Bey Eminzade Karagözoğlu Ve onbinlerce tayfanın Düşleri zeytin acısı Nerde yoksul evlere Muştular götürecek güvercin Hâlâ söylenceler renginde Suları Kazdağı'nın Yamaçlarda Türkmen köyleri Bir gün Narlı bir gün Şapçı Bir gün Kocadağ bir gün Biller Uykusuz gözler gibi Issızlığı öğretmen odalarının Dolaşır durur Gezici Başöğretmen Dolaşır durur yanında İmrallı Adamı Ökkeş, İnegöllü Remzi Lo lo looo Görünmez dikenleriyle Pirenlik kırı Günaydın zeytin ülkesi Çamlarının dibinde Homeros'un İlyada'yı yazdığı yerler Nasıl bir saldırıda Yarım kaldı okullar Sızlayan ne kesik bir kol gibi Hektor'u sürüklüyor şimdi Tahta At'tan çıkanlar El sallıyor Havran'dan Koca Seyit Görse şaşardı Homeros bile Dudakları uçuklardı Aşil'in Öyle işler gördü Çanakkale'de Zeytinyağı fabrikasında hamal O'ydu Kurtuluşçular'la En önde İzmir'e giren Ne kadar uzak şimdi o günler Köylerde Enstitülü 20.000 öğretmen Kuşatılmış Troya Sanki her biri Yangından yıkımdan çıkmış 20.000 ana Kök salmış toprağa 20.000 yediveren gülü Dayan Koca Seyit dayan Zeytinler narlar dikmiş Yayaköy'de Refik Cevahir Bunlar açacak diyor Pençe atsa da göğsümüze Zeus'un korkunç kartalı Kulak ver Madralara Bu günler geçecek diyor Gül parmaklı şafak dağlara değdiğinde Geline döndüğünde, "Bol pınarlı İda" Salınıp Körfez'e indiğinde Sarıkız Çocukların dilinde Çağla tadı kazandığında sözcükler Tahta At'tan çıkar gibi geldiler Çok giyilmiş ayakkabıların Tabanlarına benziyordu yüzleri Evime ülkeme doluştular "Emir kuluyuz" diyordu biri Soruyordu üç Bakanlık Müfettişi: "Manifesto okutuluyor muydu Enstitülerde Belletiliyor muydu Nazım'ın şiirleri Sık sık gelir miydi Hasanoğlan'a Sabahattin Ali? Toplayıp açık hava tiyatrosuna Tonguç size neler demişti?..." Kimliğim mi? Türkiye dedim Doğumum mu? 17 Nisan Sorun beni Bedreddin'den Yunus'tan Karacaoğlan emmimdir Dedem Pir Sultan Yolum Tonguç'un yolu Sorgucular heyy sorgucular Bilir misiniz Koca Seyit'i Sırtında 210 okkalık mermi Neyi savunmuştu Çanakkale'de Sorun beni Seyit'ten Sorgucular heyy sorgucular Durdurabildi mi dünyayı Engizisyon yargıçları Neyi aydınlatır bilir misiniz Yakılan yasaklanan kitaplar Sorgucular heyy sorgucular Okuyun Fontamara'yı Sırça Köşkü Küfr ile dünya durur Zulm ile durmaz demiş risalesinde Sorun beni Koçu bey'den TARLA Aklımda genişleyen hep o tarla Güneşle tüter ince ince Dinmiş sınırlardaki ağrı İlk tutkuların adı Korkusunda serinliğinde Hele yağmur sonları Hele sürüldüğünde Sanırsın insan yüreği Diriliğin gücü sevinci Kıpır kıpır derinlerde Çatlamış güzel günlerin tohumu Bir mavi şavk içinde Daya kulağını toprağa dinle Özsuda sütte kandaki coşkunluğu Uyanışı dinle dünya kırında YORULMAZ İŞÇİLERİYİZ AŞKIN Bütün gün kırlara bakmışım Başaklarla kımıldanan O bitek yalnızlığa Burnumda gökyüzünün ince kokusu Bütün gün sana bakmışım Derin mırıltılarla ırmağa karışan Çakıntılı gövdene senin Uzanmışım terli toprağa Yanına gözlerinin Çıplak gecelere dokunuyorum Yazın ve düşlerin sıcak kıvrımlarına Denizi başlatıyor dudaklarının tuzu Yüreğim konuşuyor şavkından Ellerim böğürtlen moru Yorulmaz işçileriyiz aşkın Soluk soluğa ıslak taylar Ürkek sokulmaların... Ormanları uyandırıyor kanımın gürültüsü Başdöndürücü yerlerindeyim dağın Kollarımdan akan ırmak, Sonsuza tamamlanıyorum Mehmet Başaran şiirleri... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
istarber Yanıtlama zamanı: Mart 18, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 18, 2009 Teşekkür ederim Raskolnikov:clapping: senin bi şekilde bulup ekleyeceğini biliyordum,ben şairin isminin sadece Başaran olduğunu sandım,öyle aradım bu yüzden bulamadım tabi, Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.