nevermore Oluşturma zamanı: Mart 21, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Mart 21, 2009 Gerizörlük (şifacılık) bir planla ortak çalışmak demektir. Yani sende topraklama olayı var. Tesirleri nötr hale getirebiliyorsun(nötralize). Karşındakine zarar veren tesir, olumsuz yayın seni etkilemiyor. Şifa vermek demek karşısındakinin onu rahatsız eden tesirlerini, şoklarını almak ve onları nötr hale getirmek demektir. O tesir sana etki edemez. Karşındaki ıstırap olan olay, enerji, seni etkileyemiyor, sende nötralize oluyor. İşte şifa budur. Biz şifayı yalnız tesir vermek olarak düşünürüz. Konuya bu açıdan yaklaşmakta yarar vardır. Adeta minarelerin, yüksek binaların tepelerine gelen yıldırımları çekip zararsız hale getirerek toprağa vermesi gibi.(Paratoner) Şifacıda o tesiri alarak nötralize ediyor. Şimdi konuyu biraz daha açarak kolay anlaşılabilir bir hale getirelim. İnsan, hayatının mühendisi olmalıdır. Kendisini yeniden imal etmelidir. Örneğin düşünce enerjisini kontrol altında tutmalıdır. Çünkü; yaptığı yayınlar astral alemde bir yer tutacaktır. Spatyum bir yansıtıcıdır. Bizim her yayınımız spatyumda bir eter maddeyi şekillendirir ve o şekiller bir uydu gibi enerji yayar. Özetle biz yatacağımız yatağı hazırlıyoruz. Yani oradaki enerjiye imajlarımızla da şekil veriyoruz. Sen enerjiyi yayıyorsun fakat bir başkası yararlanabiliyor. Bu yüzden yayınlarımızı kontrol etmeliyiz. Eski bir söz vardır; “Dünya iyilerin yüzü suyu hürmetine dönüyor”. Şu halde o tesirler insanları besliyor tabi, pozitif ise yararlı oluyor. Şimdi bu konuyu Şifa ile destekleyerek anlamaya çalışalım. Örneğin dönüş şokları alan bir insan doyuma ulaştı. O zaman şifacı negatif enerjiyi ondan alır. Yani topraklama yapar gibi, onu alırsa, dönüş şokları sona erer. Ruhsal Şifa pozitif ve negatif enerjinin beden üzerinde dengeye getirilmesidir. Hamiler ve görevliler tarafından hiyerarşik bir kademe içerisinde aşağıya verilen tesirler, aslında şifa tesirleridir. Gerizörlüğün mekanizması enerji vermek değil, karşıdan enerji almaktır. Buna anot ve katot dengesi diyebiliriz. Ancak gerizör, olayın dışında olaya tasarruf ettiği için karşısındakinden o enerjiyi çeker alır. Ruhsal şifa mekanizmasının işlemesi için, şifacının geri dönüş şoklarını kullanabilecek ve yönlendirebilecek kapasiteye ulaşmış olması gerekmektedir. Genel koşul sağlanmadığı şartlarda, yeter koşulu gerizör kendisi sağlayabilmelidir. Şayet varlığın astralında çok yüklü negatif tesir varsa, örneğin obsesyon olayı gibi, obsesyon aracı fenomen kullanılarak varlığa verilir. Çünkü o kişi direk olarak bu tesiri kaldıracak güçte değildir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sevgisu Yanıtlama zamanı: Mart 21, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 21, 2009 çok güzel bi paylaşım olmuş..teşekkür ederiz.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Mart 21, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 21, 2009 Obsesyonu iki şekilde ele alabiliriz; 1)Fizik Orjinli Obsesyon: Öyle bir aile içine enkarne olur ki; oradan tesirleri alarak bu ihtiyacını giderir. 2)Spatyum Obsesyonu: Spatyumdaki bir varlığın Dünya varlığını obsede etmesi. Burada varlık(Dünya varlığı) direk tesirlere muhatap olacak güçte olmadığı için, obsedör varlık devreye girerek o tesirleri varlığa nakleder. Yani varlığa enerjiyi düşürerek verir. Buna düşürme ameliyesi denir. Obsedör tesiri alır ve düşürerek aşağıya verir. Bu sayede spatyum varlığı da bir rampa gibi bu görev sonrası yükselebilir. OLAĞAN ÜSTÜ GÜÇLER Fransa’nın ünlü beyin uzmanlarından Dr. Frederic TİLNEY diyor ki; “Gelecekte, biz bilinçli olarak istemek kaydıyla, şimdi hayal bile edemeyeceğimiz zihinsel güçleri kullanabilecek beyin merkezleri geliştirebiliriz”. Bu potansiyelin gelişme kavramı yeni bir şey değil. Hz. Muhammed “inançla hareket ederseniz, iman gücünüz her şeye yeter.” Demiştir. Hz. İsa’nın havarilerine söylediği söz de aynı hedefi gösteriyor. “Eğer bir hardal tohumu kadar imanınız varsa, bu dağa git dediğinizde o dağ gidecektir ve sizin için hiçbir şey imkansız olmayacaktır.” Bizim olağan üstü güçlerimiz var. Şifa da bu güçlerden biridir. İMAJİNASYON Eflatun, formpanse’lerden söz ederken, “Her maddi nesnenin ardında bir saf düşünce formu vardır” demiştir. Biz de biliyoruz ki; bir olaya yoğunlaşmak, (şifa gibi) o olaya konsantre olmak değildir, teslimiyettir. Teslimiyet ise, tek olana, bütüne teslim olmaktır. Bu bir iman halidir. İmanı anlatmak olanaksızdır, o yalnızca yaşanır. Damlaların okyanusa katılışıdır o… İman Yaradan’ın ve var oluşun gücünü, büyüklüğünü kavramaktır. Zihin bir kutuptan diğer bir kutba, bir enerjiden diğer bir enerjiye değiştirilebilir. Negatif bir düşünceyi pozitife değiştirebilirsiniz. Düşünceyi değiştirerek, kendinizi de değiştirebilirsiniz. Olumsuz düşünceler önce zihninizde başlar, orada engel olunmazsa, esiri beden yoluyla duygular fiziki bedene aktarılır ve bedende endişeler, güvensizlikler ve kasılmalar başlar. Bu durumda ne yapacaksınız? “Bu düşünce bana ait değil!” diye sesli olarak kendi kendinize telkin vereceksiniz. Büyük Fransız Metafizikçisi EMİLE COLİE “Eylemleriniz iradenizden değil, hayal gücünüzden kaynaklanırlar” diyor. O halde olumsuz bir düşünceyi henüz zihin düzeyindeyken yakalayıp, astral bedene aktarımını engelleye biliriz. Duygularımıza etki etmeden durdurabiliriz. Bu şekilde fizik bedenimizi korumuş oluruz. Bu uygulamalar bizi beden kontrolüne, dolayısı ile farkındalığa götürür. Olumsuz düşünceleri, biz barajın su yolundaki kapağı açmaya benzetebiliriz. Kapağı açtığımızda, olumsuz düşünce akışı çığ gibi çoğalacak ve bizde korku, panik ve endişe oluşacaktır. Biliyoruz ki; her kazanç bir çaba sonucu elde edilir. Çaba göstermek iki şekilde olur. Fiziksel ve Ruhsal çaba. Fiziksel çaba kas gücü ile elde edilen çabadır. Oysa olayların hazırlayıcısı Ruhsal çabadır. Bu çabada imaj gücümüz en büyük etkendir. Başka bir ifade ile hayal gücü. Örnek verirsek: olumsuz bir düşüncenin veya olumsuz bir formun uzaklaştırılması için, yerine olumlu bir form koyacaksınız. Düşüncelerimiz formpanse denilen formlar oluşturur. Bunların negatif olanlarından kurtulmak için, gevşemiş durumda iken bu çalışmayı yapmalıyız. Ancak bu şekilde önümüze çıkacak duygusal ve fiziksel tepkiyi önleyebiliriz. Her şey önce zihnimizde başlar. Olumsuz imgelerin yerine, olumlu imgeler koymalıyız. Bu özelliğimizi akıllıca kullanmalıyız. Henüz işin başında iken yakalayıp, duygular düzeyine aktarılmasını engelleyebiliriz. Bu şekilde fizik bedenimizi olası rahatsızlıklardan korumuş oluruz. İnsan olarak en büyük eksiğimiz, kendi gücümüzü bilmiyoruz. Korku ve endişe yerine sevgiyi koyabilsek, her şey daha kolay çözülecektir. Bu sayede en yüksek olan tanrı enerjisine ulaşabiliriz. Yeter ki O’nun bizi, kullarını sevdiğini, koruduğunu bilelim. Biz normal yaşam sürdürürken, doğal bilinç halindeyken nesnel zamanı, Dünya zamanını kullanırız. Fakat bilinçdışı halimizde uygulama yaparken, uyurken veya derinleşme halindeyken zaman anlayışı değişir. Bilinçdışı alemlerde (Ruhsal alem) geçmiş veya gelecek yoktur; şimdi vardır. Bu durum ruhsal şifa içinde geçerlidir. Bu çalışmalarda şimdi şifa buluyorum demelisiniz. BEDENİMİZİN ÖZELLİĞİ VE DÜŞÜNCE ENERJİSİDüşünce bir enerjidir ve kişinin imajına göre şekil alır. Bu bağlamda baktığımızda, her varlık geleceğini kendi şekillendirir diyoruz. Bir kimse devamlı olumsuz düşünceler beslerse, sonuçta fiziksel ve duygusal olarak bu halini benimsemeye başlar ve beyin dalgalarının frekansında da bir değişiklik oluşur. İnsan beyninde yaklaşık olarak yirmi milyon beyin hücresi vardır. Beyin hücreleri arasında sayısız bağlantılar vardır(trilyonlarca). Saniyede devir sayısı ile bunları ölçebiliriz; Beta: 14-daha yukarısı arasında Alfa: 7-14 arasında Teta: 4-7 arasında EEG kayıtlarında bulunur. Delta: 0-4 arasında en ağız frekans. PLASEBO ETKİSİYapılan araştırmalar göstermektedir ki, şifada hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, iyileşmede en büyük etken plasebo etkisi ve zihin gücüdür. Buna spüritüel açıdan baktığımızda telkinin ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Albert Sehweitzer “Biz başarıya ancak hastanın içindeki doktorla çalışarak ulaşırız” Amerika’da iki gurup hastaya 1960 yılında yeni bir uygulama yapıldı. Her hastaya ameliyat uygulanacağı söylendi ve bu ameliyatın başarısı %100 dendi. Hastaların bir gurubuna gerçekten ameliyat yapıldı. Diğer guruba ise sadece anestezi verildi, göğüslerinde küçük bir çizik yapılarak dikildi. Uyandıklarında çok başarılı bir ameliyat gerçekleştirildiği söylendi. Tüm sonuçlar toplandığında, sözde ameliyat edilmiş hastaların, gerçekten ameliyat geçirenlerden daha iyi oldukları görüldü. Amerika Psişik Derneği Başkanı KEİTH SERWOOD “Alfa düzeyine yani saniyede 7-14 devir sayısına ulaşan bir kişi, hem plasebo etkisine bağlı telkine duyarlı hale gelir, hem de karşısındakine şifa verebilir. Tabi teknikleri biliyor ve o yeteneğe sahip ise bunu başarabilir” diyor. -------------------- Yaptıkları araştırmalarda dünyanın her tarafından, psişik, ruhsal şifacıların EEG grafiklerini kaydetti ve gördü ki, onlar şifa verirken büyük miktarlarda alfa dalgaları yayınlıyorlar. Ve en önemlisi de, hastaların hiç farkına varmadan kendi beyin dalgalarını, onların üzerinde çalışmakta olan şifacının beyin dalgalarına uyumluyorlar. Alfa ritmi düzeyindeki kişiler, başkalarına enerji gönderebilirler ve kendilerine de yararlı olabilirler. Zihin son zamanlarda şifalandırmada sağlığı korumada başlıca etken olarak öne çıkmıştır. direk calıntı kopyala yapıstı... hiç emek falan yok .. okuyun diye hırsızlık yaptım Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
alternate_aya Yanıtlama zamanı: Mart 24, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 24, 2009 İğleşme öyle yada böyle beyinde bitiyor bu bir gerçek. hehe araklamada olsa okumamızı sağlamanda bir emektir sanırım Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Mayıs 27, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 27, 2009 Çok eski çağlardan günümüze kadar, her devirde değişik şifa uygulamaları yapılmış, fakat bu konuya yeterli spiritüel bir açıklama getirilememiştir. O zamanın realite düzeyine göre verilen bilgiler belki yeterli olmuştur fakat, günümüz insanı ve bilim geliştikçe, şifa ekseninin de genişlemesi açıklamaların genişletilerek anlaşılır ve daha bilimsel olması kaçınılmazdı. Her ne kadar bilimimiz, (özellikle ülkemizde), bu tür konulara sıcak bakmıyorsa da, bu açıklamaları tarafsız bir gözle, önyargısız incelemelerini öneriyoruz. Önce şu önemli noktayı sizlerle paylaşmak istiyoruz. Başımıza gelen bir olay,mutlaka kendimize gelmemiz içindir. Yaşanan her olayın, bize vermek istediği bir mesaj vardır. Bu her ne olursa olsun, içinde kesinlikle bir bilgi taşır. Demek ki; yaşadığımız olayları analiz etmeyi öncelikle öğreneceğiz. Yaşam, toplumsaldır,zıt uçların deneyini yaşamak zorundayız. Buna, “Dualite sistemi” diyoruz.İnsan Dünya’ya, iyi ve kötü arasında yaşamak kaderiyle doğar. Aksi halde mutluluğun değerini anlayamazdık. Negatif olmadan pozitifin değerini nasıl bilebiliriz ki? Gece olmadan, gündüz’ün, kış olmadan yaz’ın vb. örnekler gibi... Gün ışığının değerini biliyoruz, çünkü karanlığı yaşadık. Sonbahar’olmadan, kış, kış yaşanmadan da ilkbahar ve yaz olmazdı. Nefret olmasaydı, sevgi olmazdı. Daha da ileri giderek, Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in bir sözünü anımsayalım “İki günü bir olan kayıptadır” Şu halde günlerin bile aynı olmaması, farklı değerlerle, bilgilerlerle süslenmesi gerekiyor. Çeşitlilik yaşamak zorundayız.Her günümüz aynı düzeyde olsaydı, tekamül, yani gelişme olmazdı. Bedenimiz öyle oluşturulmuş ki, şiddetli soğuğa, şiddetli sıcağa, ıstıraba, acıya dayanmak için kendindeki gizli güçlere baş vurulduğu zaman, en iyi şekilde fonksiyon yapabilir. O, kendi içinde dinamik bir güce, en zor deneme anlarında bile kullanabileceği saklı enerjilere sahiptir. Siz, zannettiğinizden daha güçlüsünüz. Bu sözlerden şunu fark ediniz! Ruhsal Şifa’nın ardında; insanların kendilerini düzeltmek, yaşamlarını yeniden kontrol etmek ve bu güne dek öncelik verdikleri şeylerin, sıralarını değiştirmek gerçeği yatar. Dünyada yasalar düzenleyerek haksızlıkları giderebilirsiniz, fakat insanları değiştiremezsiniz.Onlar kendi kendilerini değiştirmek zorundalar. Görüyorsunuz henüz şifa konusuna tam girmeden şifa’nın amacını açıklamış olduk. ŞİFA NEDİR Şifacılık, yahut “Ruhsal Şifa” tedavi ederken öğretme ve öğrenme sanatıdır. Şifa, pozitif enerjiyi devreye sokmaktır. Bu durumda şifacı, hem kendini, hem de hastayı pozitif enerji akımından yararlandırmış olur ve olumsuz etkilerden kendini soyutlar. Olumsuzluğu aşan bir kişi potansiyelini arttırarak dengeye ulaşır. Şifa bir dikkat meselesidir. Dikkat etmek, zihnin ve kalbin işbirliğidir, dengede olmasıdır. Şifa, hastanın içindeki doktora çalışma fırsatı vermektir. Daha net anlaşılması için konuyu biraz daha detaylandıracağım. Bazı varlıklara, sonradan yaşayacakları olayları, önceden yaşatırlar. O varlığın farklı bilgilerle yüzleşmesi gerekiyorsa, süreyi hızlandırırlar ve obsesyon veya başka bir ruhsal rahatsızlık oluşturarak, değişik bir ortama girmesini sağlarlar. Böylece insan, hızlı bir gelişme göstererek “Metafizik” konularla tanışmış olur. BEDEN YAPIMIZI TANIYALIM Bedenimiz bir Elektron topluluğudur. Bütün varlıklar, tüm Kainat, birbirlerine Elektron yollarlar. Her varlık, işlediği Elektronu diğer bir varlığa aktarmak zorundadır. Metotlu ve vazife idraki içinde yapılan her Elektron akışı, şifa’dır. Şifa demek: Bir alt planın ( Buna kişinin de diyebiliriz) ne şekilde olursa olsun, ihtiyacı olan enerjisinin üst plan tarafından verilmesi demektir. Son yıllarda dünyamızda pek çok şifa türüne rastlamaktayız. Burada isimleri belirtmek istemiyoruz ancak, gerçek şifa’nın ne olduğunu, şifa planları ile şifacıların, şifacı medyumların nasıl çalıştıklarını özet olarak vermek istiyoruz. -------------------- ŞİFA PLANLARI VE ŞİFACILAR Şifa yapmak, son yıllarda bütün dünyada uygulandığı gibi sıradan bir iş değildir. Konuşarak, sohbet ederek yapılan sözde şifalara her yerde tanık oluyoruz. Can sıkıntısı sonucu başlanan, veya bir arkadaşından duyarak, bende istiyorum, diye öğrenilen şifanın, sanırım istenen sonuca ulaşması zor olsa gerek... Şimdi şifa’yı anlamaya çalışalım. Bilindiği gibi, varlıklar yeryüzü eylemlerinde uygulamaları gereken planlarına göre farklı görevler alırlar ve bu görevleri uygularlar. Öğretici planların varlıklardan istedikleri, en üst düzeyde geçirgenlik sağlamalarıdır. Enerjiyi en yüksek oranda ve en az kayıpla diğer bir varlığa aktarabilmeleridir. En üst düzeyde geçirgenlik, şuuru aktif halde ve canlı tutmak içindir. Şifa planları birçok varlıkla şuurlu ve şuursuz olarak çalışmaktadır. Birçok fonksiyoner varlık olduğu gibi, pek çok otomat varlık da, şifa planının yönlendirmesiyle çalışır, fakat farkında değillerdir. Planlar, birçok doktor, Öğretmen vb. varlık guruplarını otomatik olarak kullanırlar. Burada önemli olan, şuurlu bir uygulamanın gerçekleşmesidir. Daha belirgin hale getirmek için, şifa çalışmalarını şöyle sıralayabiliriz: a- Şifa çalışmalarına farkında olmadan hizmet etmek b- Şifa verdiğinin farkında olup, gücü oranında yararlı olmaya çalışmak, c- Direkt şifa planı ile irtibatlı olarak tesir aktarma uygulaması yapmak. Buna, “şuurlu katılımcı” diyebiliriz...Şuurlu katılımcı demek, fahri fonksiyon görme düzeyinden, asli fonksiyonerliğe yükselmek demektir. Şifa veren bir varlık, karşısındaki kişinin sınavlarına ortak oluyor demektir. Şifa verilen enerjinin, sadece düzeyi, kapsamı ve zaman frekansı vardır. Bu uygulamada, süjenin ihtiyacı oranında bir enerji akımı vardır. En kabasından en incesine kadar şifa uygulamasında, elektronların, alacak olan varlık tarafından, alınabilecek forma girmesi gerekir, yoksa gönderdiğiniz tesir, boşa harcanmış olur. Şifa vermek basit bir çalışma değildir. Şifa, karşıdaki kişinin negatif enerjilerini kendi üzerine almaktır. Bazı arkadaşların, karşıdaki kişinin baş ağrısı, bel ağrısı gibi rahatsızlıklarını alıp atamamaları yüzünden yardım istediklerine birçok kez tanık olmuşuzdur.Bunun bize getirdiği sonuç; “şifa vermek, karşı taraftaki varlığın negatif enerjisini almaktır” sözünün kanıtı oluyor..Şifa çalışmaları yapan kişilerin bu özelliği dikkate almaları; olumsuz düşünce ve programlardan uzak durmaları kendi yararlarına olacaktır. -------------------- OLUMSUZ PROGRAMLAMA Hepimizin çok iyi bildiği gibi, düşünce eylemden önce geldiğine göre, bundan çıkaracağımız sonuç şudur: Eğer kendinizi metafizik bilgilere sahip, kendini yöneten güçlü bir varlık olarak imgeliyorsanız, eylemleriniz önceden hayal gücünüzle belirlenmiş olacak. Çok önemli bir noktaya daha açıklık getirelim;. Eğer davranışlarınız, insanların sizin hakkınızda ne söylediklerinden etkileniyorsa, davranışlarınız o zaman çevrenizdeki kişiler tarafından önceden programlanacaktır. Olumsuz programlama, fiziksel bedeni yavaş, yavaş çökerten sinsi bir etkiye sahiptir. Kendimiz olmak, kendi şuurumuzu kullanmak zorundayız. İlkel mitolojilerden,eski anlayışlardan kurtulmaya çalışalım.Eskiye ait elbiseyi çıkarmak kolay değildir. Dünyamız yeni bir anlayışa ulaşmanın sancılarını yaşıyor.Bu geçiş aşamasında yeni realitenin bilgilerini küçük bir çocuk heyecanı ile, saflıkla almaya çalışalım. Bu bilgileri hissediniz, seviniz. Kesinlikle yeni bilgileri eski ile kıyaslamayınız. Eskiye takılmamak ve eskiyi atmak demek, onun değerini bitirip, yeni değerlere uzanmak demektir. Aslında atılacak bir şey yok, atmak, değer vermemektir. Sizde değer bulanlar eski ise,yeniye yer olmaz Sizde değer bulanlar yeni ise,yeniyi çeker. Bu bir frekans uyumudur. Metotlu ve vazife idraki içinde yapılan her elektron akışı,varlığı yüceltir. İşte bu davranış, sizleri ruhsal Planlara üye yapar... Nasıl ki. Dünya yaşamımızda bazı derneklere, kulüplere üye oluyoruz, Ruhsal Planlara da üye olmak vardır. Bir örnek vererek konumuzu noktalayalım.: Dini açıklamalarda “Kevser” adı altında geçen bir tesiri hepimiz biliyoruz. Kevser, “Astral Alemin” bir tesiridir. Kevser, Cennet adı verilen ve Dünya sorumluluğunun dışına çıkmış bir ortamın tesiridir. O öyle bir tesirdir ki; bu tesirle irtibat kuran, uyum haline gelen, bu tesirle yürüyen bir insan ruhu, içinde bulunduğu realitesinin en ince, en seyyal durumlarına ulaşabilir. Kevser, sadece mana itibariyle var olan bir tesir değildir. Maddi olarak da vardır. Bunun en güzel örneği; şifa ile uygulanan enerjilerdir. Özetle; şifanın amacı sadece sağlık kazanmak değildir! İnsanın kendinden haberdar olmasını sağlamak ve şuurlu yaşamaktır. Şuur, varlığın ruhsal imajinasyonudur K A Y N A K Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
abaddon Yanıtlama zamanı: Mayıs 28, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 28, 2009 a- Şifa çalışmalarına farkında olmadan hizmet etmek sanırsam böyle bir şey yapmıştım.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.