Jump to content

Demon sigilleri


nevermore

Önerilen Mesajlar

Sadece tanımlamakta sıkıntı çektiğimiz gravitasyon kuvveti var.

Yoksa evrende hüküm süren gravitasyon dahil tüm kuvvetleri ve etkilerini biliyoruz ve gözlemliyoruz.

Bilgi ile ilgili sıkıntılarımız evren içi değil, evren dışı.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

@breamseces

 

Sorduğun sorulara yeterli cevabı verdim. Daha sonra benim sorularımdan belli terimleri ayıklayıp, bu terimlerin ne anlama geldiklerini sormuştun en son. Sana burada kendi cevabımı alıntılıyorum:

 

 

 

Sen bu kadar cömert bir teklif karşısında "Yeterli cevabı veremedin. Kestirip attın , kaçamak cevaplar verdin hatta hiç vermedin çoğu soruya.." şeklinde iddialarda bulunursan bu noktadan itibaren artık benim sana verecek bir cevabım kalmamıştır ve bu iddialarının hepsi senin karaktersizliğini ortaya koyar.

 

Şimdi sana bir hikaye anlatayım: Bir zamanlar Isaac Newton diye bir insan yaşarmış. Newton günün birinde bir elma ağacının dibinde otururken, ağaçtan yere bir elma düşmüş. Daha sonra elmanın hangi doğa mekanizması nedeni ile yere düştüğü konusunda derin derin düşünmeye başlamış. Bu düşüncelerini kendisinden önce yapılmış olan bilimsel çalışmalar eşliğinde değerlendirmiş. Aylar boyunca çalışmış, geceler boyunca uykusuz kalmış. Fakat en sonunda üstesinden geldiği zorluklar meyvesini vermiş ve elde ettiği matematiksel denklemlerin neticeleri sonucunda şu açıklamayı yapmış: "Elmayı yere düşüren mekanizma ile gezegenleri Güneş'in etrafında döndüren mekanizma aynıdır."

Newton bu buluşu sayesinde yüzyıllar boyunca "tüm zamanların en dahiyane bilim adamı" şeklinde anılmış ve Newton yasaları Dünya'nın kaderini değiştirmiş. Hikayemiz de burada bitmiş.

 

Bu anlattığım hikayede dikkat edersen; Newton, birbirinden bu kadar alakasız görünen iki doğa fenomenini tek bir yasa altında açıklayabilmiş. Dolayısı ile biz bilim yaparken herşeye ayrı ayrı sonuçlar bulmak yerine, ayrı ayrı "gözüken" olayları tek bir sonuç altında birleştirmeye çalışıyoruz. Bilimde asıl olan budur.

Dolayısı ile "farklı iki evren arasında geçit açıldığı zaman" ne olacağına dair bir soru sorduğun zaman, aslında ben şunu duyuyorum:

 

"Birbirlerinden yalıtılmış iki sistem birbirleri ile temas haline geçince ne olur?"

 

Evrenler kapalı fiziksel sistemleridir. Farklı enerji düzeylerindeki sistemler temasa geçtikleri zaman yeni bir denge hali oluştururlar. Evrenlerin birbirleri ile tamasında oluşabilecek olayları nedenleri ile birlikte daha önceden zaten anlattım.

 

Newton otururken elma yere düştükten sonra, bunun sebebine dair genel bir çözüm bulmakla uğraşmak yerine manava gidip elma, armut, portakal, muz eline hangi mevye geçtiyse acaba bunlar da yere düşecek mi diye yere atmaya başlasa adama deli derlerdi.

 

Ama sen bana gelmiş diyorsun ki; sonucu ne olacağı belli olan birşeye dair kanıt göster. Yani git manava eline ne geçtiyse yere at diyorsun. Kanıt istiyorsan, kapalı herhangi iki sistemi birbirleri ile temas ettir ve gör.

 

Bir önceki mesajında değerli bilim adamlarının söyledikleri sözlerden çok güzel alıntılar yapmıştın. Bende bu mesajıma Newton ile başladım ve, senin manavda meyveleri teker teker yere atmakla uğraştığın sırada, yine O'ndan bir alıntı yaparak Newton ile bitirmek istiyorum:

 

"Her varlık türünün kendine özgü gizli bir özelliği bulunduğunu ve bu özelliğine dayanarak hareket edip belirgin etkiler yaptığını söylemek, aslında hiçbir şey söylememeye eşittir. Oysa doğa olaylarından iki yada üç genel kural çıkarıp ardından da tüm varlıkların özellikleriyle devinimlerini o belirgin kurallarla tanımlamak, işte bu büyük bir adım atmaktır."

-Isaac Newton, Optics

Hikayenin devamında Newtonun Kütle-Çekim yasası geçerliliğini yitiriyor ve yerini uzay-zaman bükülmesine bırakıyor.

 

Ayrıca %5 gibi yüzdeler anlamsız bence,sonuçta evrenin sınırları bilmiyoruz.

 

Burcu hanım tartışmaların sonunda savunduğunuz düşünceleri,ve metafiziği-fizik arasındaki ilişkiye dair hazırlayacağınız makaleyi bizle paylaşırsınız umarım.

  • Beğeni 1
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Maji tek bir bilim altında felsefede en kesin ve dinde en mutlak ve yanılmaz şeyleri birleştirir . İlk bakışta birbirine tamamen zıt gözüken , inanç ve mantığı , bilim ve imanı , yetki ve özgürlüğü mükemmel bir uyum ve ahenkle bağdaştırır .

 

Eliphas levi . Bu görüşe katılmayan var mıdır efendim ? . Halbuki biz ne yapıyoruz ? , majinin esas amacını yani dünyevi bir maske olan kişiliği ( Buna alt benlik denir ) aşarak gerçek benliğimize ulaşma yolunda sıkıntılar yaratıyoruz .

 

Burcu hanımda , Bilimi bir tapınma kültü haline getiren bilim insanlarında gördüğüm klasik ve son derece tipik bir tipolojiyi görüyorum , tıpkı komünizm gibi sosyal teorileri din haline getiren insanlarda olduğu gibi , rusyanın halini gördük . Genellikle zihnin haklı çıkma ve somut şeylerle dış dünyaya dair fenomenleri bağdaştırma eğiliminden kaynaklı , Bu eğilimde bizim emin olma ihtiyacımızı doyurur gibi duruyor . Somut ve görünen şeylere karşı daha çok güven duyuyor gibiyiz . Bu psikoloji olmasa karl marxın felsefesi ve materyalist dünya anlayışı kitlelere nasıl yayılacaktı ? , yada anton laveyın satanizmi ?

 

Bilim felsefesindeki tipik sorun , gerçeklik kavramının dilbilimsel kategori problemi olduğudur . Dünya bize sadece konuştuğumuz ve anladığımız dilden cevap veriyor gibi duruyordur . Çoğu zaman dilin yapabileceği tek şey , en yüksek genellemeyle , en kaba ve en geniş terimlerle gördüklerimizin ne olduğunu belirtmektir . Yani bir bardak su , bir kitap yada bir masa sayılanın , aynı bardak , farklı bir kitap yada iki masa sayılanın , dünyaya dayattığımız öznel kategoriler olduğu gerçeği inkar edilemez bir gerçek .

 

Modern bilimin simgeleme düzeninin işlevi , majinin simgeleme işlevinden oldukça geri planda ve sonradan gelmedir . Majinin simgeleme işlevi , aşkın deneyimlerimiz aracılığı ile dünyaya dair algılarımızın etken olduğu birşeyken . Bilim daha çok hipotezler ve hatta çoğu zaman geçerliliğinden şüphe duyulan basmakalıp somut gözlemlerden türeyen teoriler üzerinden bu işlevi oluşturmuştur . Bu da aslında okültizm ve majiye yeni bir sembol aracılığı üstlenmiştir .

 

Bir örnek verirsem ; Günümüzün astroloji bilimine ki bilim olup olmadığı hala tartışılır ama nedense astronomi tartışılmaz ( Yukarıdaki bahsettiğim psikolojiye bakınız . :D)

 

Eski zamanlarda yaratıcılık merkür ile özdeşleştirilmişti . Bildiğimiz kadarı ile eski astrologların uranüsten haberi yoktu . Buna karşılık simyacılar ve majisyenler rasyonal akıl ( Modern astrolojide merkürün birincil anlamı ) seviyesinden daha derin veya yüksek bir yaratıcı fonksiyonun varlığından haberdardılar . Bilim adamları gibi uranüsü keşfetmeleri gerekmiyordu ( Yukarıda ayırdığım temel simgesel farka bakınız efendim ) . Özellikle simyacılar bu yaratıcı aktiviteyi merkürün karşıtlarının birleştirici olarak bilinen okült manasıyla birleştirdiler . Günümüzün modern biliminin bakış açısından bakacak olursak aslında uranüsün etkisini tarif etmeye çalıştıklarını , ama deneyimledikleri şeyi o sırada tam olarak ifade edecek bir planet sembolünün olmadığını düşünebiliriz . Buna örnek olarak psikoloji bilimindeki jung ekolünü de verebiliriz ..

 

Yani anlaşılacağı gibi . Bilim majiye daha etkin bir sembolizm sağlamaktadır , geliştikçe ve ilerledikçe . Bu ikisini birleştirmeliyiz . Mille bize saygı duyacak diye , Herkesi ben aydınlatacam kafaları ile salt majisyen yada bilim adamı maskesini üzerimizden çıkarmalıyız kanaatimce .

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hikayenin devamında Newtonun Kütle-Çekim yasası geçerliliğini yitiriyor ve yerini uzay-zaman bükülmesine bırakıyor.

 

Ayrıca %5 gibi yüzdeler anlamsız bence,sonuçta evrenin sınırları bilmiyoruz.

 

Burcu hanım tartışmaların sonunda savunduğunuz düşünceleri,ve metafiziği-fizik arasındaki ilişkiye dair hazırlayacağınız makaleyi bizle paylaşırsınız umarım.

 

Şimdi kütle-çekim yasası ile ilgili güzel bir şey yakaladın fakat bilimsel altyapı eksikliğin nedeni ile yanlış bir sonuca vardın. (Lütfen bu dediğim şeyi aşağılama olarak algılama.)

 

Newton'un teorisinin geçerliliğini yitirdiğini savunmuşsun. Oysa ki, günümüzde uzaya yolladığımız araçları hala Newton fiziği kullanarak yolluyoruz. Eğer bu geçerliliğini kaybetmiş bir teori olsa idi, bunu günümüzde hala kullanıyor olmazdık. Kısacası, rölativistik etkileri farketmediğimiz orta ve yavaş hızlar dahilinde gerçekleşen Dünya yaşantımızda Newton fiziği bize mükemmel sonuçlar veriyor.

 

Fakat ışık hızına yakın durumlarda Newton fiziği geçerliliğini kaybederek hatalı sonuçlar veriyor ve burada da Einstein'ın teorilerini kullanıyoruz. Peki Einstein'ın teorisi mükemmel mi? Hayır değil. Bu teori; evren içerisinde makro düzeyde olup biten herşeyi açıklama kabiliyetine sahip olmasına rağmen, kara deliklerin olay ufkundan sonrasında ve bigbang anında geçerliliğini yitiriyor.

 

Dolayısı ile Genel Görelilik Teorisinin açıklayamadığı olayları da açıklayabilmek için daha da genel bir teoriye ihtiyaç duyuyoruz. Bu olayları da açıklayan bir teorimiz henüz yok.

 

Matematikten hatırlayacak olursan; her fonksiyonun bir tanım aralığı vardır. Bu tanım aralığından çıktığımızda o fonksiyon artık tanımsızdır. Bu bağlamda; Newton denklemleri rölativistik etkilerin minimum olduğu tanım aralığında geçerlidir. Bu nedenle günümüzde hala Newton fiziği kullanıyoruz. Einstein denklemlerinin ise tanım aralığı daha geniştir ve ışık hızına yakın hızları da kapsar. Dolayısı ile Newton fiziğinin (kütle-çekim yasası da dahil) geçerliliğini yitirmediği konusunda anlaştığımızı sanıyorum.

 

%5 gibi yüzdelerin anlamsızlığı konusunda sana katılıyorum.

 

Vitrioltool isimli arkadaşın iddialarına cevap vereceğimi söylemiştim bir yazımda. Makaleden kastın o ise, evet onu yazacağım. Bu başlık altında paylaşacağım ama çok üşeniyorum :D Gerçi o iddialara büyük ölçüde cevap verdim zaten sadece birkaç yapılmış deneyi ve konu ile ilgili yazılmış bazı makaleleri kanıt olarak kendi savlarıma ekleyeceğim. Tüm bunları toparlamak çok zor geliyor :D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

@sidar

 

Maji dediğin şey insanların hayal güçlerinin bir sonucudur, test edilebilitesi yoktur. Bu nedenle istediğin kadar atıp tutma özgürlüğün vardır. Her kafadan insanlar farklı farklı şeyler söyler, sen hangini beğendiysen ona inanırsın. Ayrıca majide ilerleme yoktur. Maji kitapları ne yazıyorsa, maji o kadardır. Bu kitaplarda yazanlar da saçmalıktır.

 

Bilim ise somut verilerden yola çıkar ve kanıt esastır. Atıp tutmaya başladığın an itibar kaybedersin, kimse seni sallamaz. Spekülatif konularda fikir ayrılıkları olsa bile; kanıtlanmış konularda bir düşünce birliğine varılır ki; bilimin farkı da burada ortaya çıkar. Bilimde fikirler sabit değildir. Yanlış fikirler sürekli elenir, doğru fikirler ise yeni fikirlere basamak olacak şekilde üst üste dizilir.

 

Geçerliliğinden şüphe duyulan teori demişsin :D Çok merak ettim hangi teorilerden bahsediyorsun :D Bu konuda biraz daha spesifik olursan sevinirim. Astroloji-Astronomi kısaylaman ise ayrı bir olay. Birisi safsata yığınından başka birşey değil. Birisi ise bilim dalıdır. Tartışmaya açık bir konu değil bu kıyaslama.

 

Modern bilimin denklemleri, majiden çok geri planda ha? Ne işin var o zaman bilgisayar başında? İstediğin kişiyle telepati kur. Hastalanınca doktora gitme. Yazın sıcakta klima açma, kendi havanı kendin kontrol et. Büyücü değil misin işin ne? Bu kadar saçma sapan iddiaları bulmak için çok mu düşündün?

 

Ayrıca bilimde dilbilimsel bir problemimiz de yok. Bilim yapmak için kendi dilimizi icat ettik. Bu dilin adı da Matematiktir. Einstein konuşa konuşa mı teori üretti sanıyorsun sen? Yazdığın saçma sapan şeylere cevap verdiğim için kendime kızıyorum şu an.

 

Şunu da iyice kavraman lazım ki; bilim ideolojilerden ve inançlardan arınmıştır. İnancın varsa bile bilim yaparken bir kenara koyacaksın inancını. Biz burada inançlara ve ideolojilere hizmet etmiyoruz. İnsanlığa hizmet ediyoruz.

Bilimi alıp, kötü emellere alet eden şey ideolojilerdir. Bıçak ile ekmek te kesersin, adam da öldürürsün. Hangi seçimi yapacağını belirleyen ideolojidir. Bilim değil!.. Yok Karl Marxmış, satanizmmiş. Ufak insanların ufak amaçları bizim çalışma alanımız değildir.

 

Maji ile bilimi birleştirecek isen; laf yapmayacak, kanıt sunacaksın. Sen elindeki verilerini bize getir. Biz test etmeye hazırız. Ama yüzlercesi geldi geçti. Maji ile bilim birleşmiyor anam. Kanıt getir, ben yalancı çıkayım. Kabulümdür.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

@sidar

 

Maji dediğin şey insanların hayal güçlerinin bir sonucudur, test edilebilitesi yoktur. Bu nedenle istediğin kadar atıp tutma özgürlüğün vardır. Her kafadan insanlar farklı farklı şeyler söyler, sen hangini beğendiysen ona inanırsın. Ayrıca majide ilerleme yoktur. Maji kitapları ne yazıyorsa, maji o kadardır. Bu kitaplarda yazanlar da saçmalıktır.

 

 

 

Astroloji-Astronomi kısaylaman ise ayrı bir olay. Birisi safsata yığınından başka birşey değil. Birisi ise bilim dalıdır. Tartışmaya açık bir konu değil bu kıyaslama.

 

 

 

 

Şunu da iyice kavraman lazım ki; bilim ideolojilerden ve inançlardan arınmıştır. İnancın varsa bile bilim yaparken bir kenara koyacaksın inancını. Biz burada inançlara ve ideolojilere hizmet etmiyoruz. İnsanlığa hizmet ediyoruz.

Bilimi alıp, kötü emellere alet eden şey ideolojilerdir. Bıçak ile ekmek te kesersin, adam da öldürürsün. Hangi seçimi yapacağını belirleyen ideolojidir. Bilim değil!.. Yok Karl Marxmış, satanizmmiş. Ufak insanların ufak amaçları bizim çalışma alanımız değildir.

 

Maji ile bilimi birleştirecek isen; laf yapmayacak, kanıt sunacaksın. Sen elindeki verilerini bize getir. Biz test etmeye hazırız. Ama yüzlercesi geldi geçti. Maji ile bilim birleşmiyor anam. Kanıt getir, ben yalancı çıkayım. Kabulümdür.

.

 

Bana tıpkı günümüzde insanları bilimsel gerçekler adlı bir proje ile insanları uyutan . Hakiki ve öz bilgileri saklayan şambala misyonerlerini anımsatıyorsun . Yok efendim realizmler , bilimsel hümanizmler falan ohooo . Bilim adlı kutsal kelimeyi söyleyince insanlar dizgine gelecek yani ? . Onlardan biri misin arkadaşım sen ? . Maji de belli sonuçları elde edebilmek için belli bir sistem kullanılıyor ve deneyimli bir kişi ise çoğu zaman sonuca ulaşabiliniyor , al sana kanıt . Ben telepati de yaptım , enerjisel çalışmalarda yaptım . Ve istediğim sonuçları elde ettiğim de oldu . Alasının kanıtını yaparım sana istesem . Ve hatta yapılır . Eğer kasıtlı bir bilimsel çarpıtmaya yeltenmiyorsan , hayatında kaç defa bir ritüele veyahut celselere falan katıldığın oldu ?

 

Yani moderatörler lütfen şu yukarıda yazılan abes ve troll ifadelere baksınlar , mesajlarınızı ona göre değerlendirsinler . Safsata yığını dediğin şeyler neredeyse bu forumun bütün konseptini oluşturuyor ..

 

Ha bilimin ideolojilerden ve inançlardan ayrıldığı gerçeği oldukça komik . Nikola teslalar , brunolar , kaç tane kurbanınız var . ?

 

Kuram oluştururken bile einsteinin falan david hume un yazılarından falan etkilendiği , inanç üzerine olan güçlü sezgilerini falan çok az kişi bilir .

 

Burada pek tatmin olabileceğini zannetmiyorum . Git profesör doktor celal şengörün falan yanına takılın beraber ..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Konuya yorum yazmayacam yazmayacam diyorum ama ben bile okurken sinirlendim. Burccu denen üye buraya yorum olarak isim soyisim ve doğum tarihini bıraksın madem deneme tahtası olmak istiyor, gözlem yapmak istiyor :) Ya da bunlara hiç gerek yok sadece 1 tane gerçek fotoğrafınızı bırakın ve bakın 1 hafta içinde neler oluyor size neler gözlemliyorsunuz. Ha bir de genç majisyenleri hedef bulma derdinden kurtarmış olursunuz.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

@sidar

 

Bende astral seyehat yaptım mesela. Ama bilim astral seyehatin de gerçekte ne olduğunu biliyor.

Sadece uykunu yönlendiriyorsun o kadar. Yok ruh çıkıyormuş oraya buraya gidiyormuş.. Hikaye..

Metafizik olarak adlandırdığınız şeyler insan beyninin çalışma prensibinin yan etkileridir.

Kendi beyninizi tamamen halüsinasyon görmek ve halüsinasyonunuzu kontrol etmek için eğitiyorsunuz.

Daha fazla söyleyecek birşeyim yok. Çünkü ne sen, ne ben bildiğimizden taviz vermeyeceğiz.

Arada bende sinirleniyorum, sert yazıyorum, sonra it dalaşına dönüyor ortalık.

İnsan aklına yatan rasyonel fikirler ile uçuk kaçık iddialar, gerçeği arayan kişiler tarafından kolaylıkla ayırt edilecektir.

Gerçeği arayan kişilere az da olsa bir faydam dokunduysa zaten, ben vazifemi yapmış sayıyorum kendimi.

Sohbet için teşekkürler..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi kütle-çekim yasası ile ilgili güzel bir şey yakaladın fakat bilimsel altyapı eksikliğin nedeni ile yanlış bir sonuca vardın. (Lütfen bu dediğim şeyi aşağılama olarak algılama.)

 

Newton'un teorisinin geçerliliğini yitirdiğini savunmuşsun. Oysa ki, günümüzde uzaya yolladığımız araçları hala Newton fiziği kullanarak yolluyoruz. Eğer bu geçerliliğini kaybetmiş bir teori olsa idi, bunu günümüzde hala kullanıyor olmazdık. Kısacası, rölativistik etkileri farketmediğimiz orta ve yavaş hızlar dahilinde gerçekleşen Dünya yaşantımızda Newton fiziği bize mükemmel sonuçlar veriyor.

 

Fakat ışık hızına yakın durumlarda Newton fiziği geçerliliğini kaybederek hatalı sonuçlar veriyor ve burada da Einstein'ın teorilerini kullanıyoruz. Peki Einstein'ın teorisi mükemmel mi? Hayır değil. Bu teori; evren içerisinde makro düzeyde olup biten herşeyi açıklama kabiliyetine sahip olmasına rağmen, kara deliklerin olay ufkundan sonrasında ve bigbang anında geçerliliğini yitiriyor.

 

Dolayısı ile Genel Görelilik Teorisinin açıklayamadığı olayları da açıklayabilmek için daha da genel bir teoriye ihtiyaç duyuyoruz. Bu olayları da açıklayan bir teorimiz henüz yok.

 

Matematikten hatırlayacak olursan; her fonksiyonun bir tanım aralığı vardır. Bu tanım aralığından çıktığımızda o fonksiyon artık tanımsızdır. Bu bağlamda; Newton denklemleri rölativistik etkilerin minimum olduğu tanım aralığında geçerlidir. Bu nedenle günümüzde hala Newton fiziği kullanıyoruz. Einstein denklemlerinin ise tanım aralığı daha geniştir ve ışık hızına yakın hızları da kapsar. Dolayısı ile Newton fiziğinin (kütle-çekim yasası da dahil) geçerliliğini yitirmediği konusunda anlaştığımızı sanıyorum.

 

%5 gibi yüzdelerin anlamsızlığı konusunda sana katılıyorum.

 

Vitrioltool isimli arkadaşın iddialarına cevap vereceğimi söylemiştim bir yazımda. Makaleden kastın o ise, evet onu yazacağım. Bu başlık altında paylaşacağım ama çok üşeniyorum :D Gerçi o iddialara büyük ölçüde cevap verdim zaten sadece birkaç yapılmış deneyi ve konu ile ilgili yazılmış bazı makaleleri kanıt olarak kendi savlarıma ekleyeceğim. Tüm bunları toparlamak çok zor geliyor :D

Newton kanunlarının işe yaramadığını söylemedim ama mükemmel sonuçlar vermediği ,sadece mükemmele yakın sonuçlar verdiğini söyleyebilirim.

 

 

Bilim ve kibir birbirine zıt şeyler;doğru bildiğin kabulleri destek alarak düşüncelerini savunmanı anlayabiliyorum ama onları bir puzzle parçası gibi değiştirmeyi öğrenmeden daha iyi bir bilimi yakalayamazsın.

 

Kibirli olduğunu; daha birbirimizi hiç tanımadan bilimsel altyapımın eksik olduğu yargısına kapılmandan anladım.

 

Neyse "bize Marie Curie yeteeeeer" diyorum son söz olarak ,yine de yazdıkların için teşekkürler,derli toplu bir makale olursa okuması güzel olur. :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ben de yazmayacaktım fakat konu kapanmadan belirtmek istediğim bir kaç şey var; üslubunuz çok kötü Burcu hanım. Mahalle ağzıyla konuşuyorsunuz. Konuşmalarınızda aşağılayıcı bir tavır var, "hadi be ordan sen de" tarzında. Sinirleniyor olabilirsiniz ama bu siniri yansıtmanın tek yolu bu değil. Üslubunuzu sinirinize bağlamayın, kişiliğinizle ilgili bu. Buradaki üyeler ve siz yüz yüze tartışsanız tartışma mahalle kavgasına dönecek gibi duruyor.

Bir kaç sayfa güzel gidiyordu, ben de takip ediyordum. Maalesef kibirinizle bozdunuz bu tartışma ortamını.

 

Öğüt olarak algılamayın bu yazdıklarımı da. Tavsiye de değil. Ben bilimsel üsluba uzak bir insan değilim, neyin nasıl olması gerektiğinin farkındayım. İster düzeltirsiniz ister düzeltmezsiniz size kalmış. Ne de olsa "bilim insanı" sıfatını taşımak isteyen sizsiniz.

 

Ayrıca konuyla alakasız bulunacak belki ama bilim dünyasında kadınları temsil ediyorsanız eğer lütfen bilim insanlarına genel olarak hitap ederken sadece "bilim insanı" sözünü kullanın. "Adam gibi" vb sözleri de lügatınızdan çıkarmalısınız. Bunu tavsiye olarak algılayabilirsiniz. Siz bir bilim insanısınız ve kullandığınız sözcüklerin etkisi diğer insanlar tarafından dikkate alınacak derecede büyük. Bir feminist olarak sizden ricam bu.

 

Konuyla alakalı olarak; herkesin yaşadığı ilginç bir olay illa ki vardır. Bunu herkesin algılama ve tanımlama şekli farklıdır. Ben rüyalarımla oldukça ilgiliyim ve zamanında gördüğüm iki rüyanın bana hayatımda yaşayacağım travmatik olayları önceden haber verdiğini düşünüyorum. Önceden dediğim gibi materyalist bir dönemim oldu. Bu dönemde bu rüyalara gereken önemi vermemiştim. Zamanla hem yaşadıklarımdan hem okuduklarımdan dolayı fikrim değiştikçe bu rüyaların önemini anladım. Bunlara ilahi bir anlam yüklemiyorum, aksine oldukça sıradan, her insanın deneyimleyeceği şeyler olabilir. Kritik nokta bunları benim nasıl değerlendirdiğim. Ha şimdi siz diyeceksiniz "sen beynini o şekilde şartlandırdığın için sana öyle geliyor" varsın öyle olsun, bu onun gerçekliğini değiştirmez. Yani bir olay beynin oyunu, psikolojik diye bu onun gerçek olmadığı anlamına gelmiyor benim için. Bu düşünce beni delirtmiyor, hasta da olmuyorum bu nedenle. Çevreme de zarar vermiyorum, bahsetmiyorum bile.

Sadece bunlarla da sınırlı değil yaşadıklarım, zamanla kendimi geliştirip deneyimlerimi artıracağım. Seçtiğim bir yol var ve bu yolda ilerleyen insanların deneyimleri hafife alınacak şeyler değil. Koca koca, belki çoluk çocuk sahibi, belki hayatta başka dertleri olan insanlar bununla uğraşıyorlar ve bu uğraşlarının meyvelerini alıyorlarsa eğer ben onların yaşadıklarını dümdüz bir mantıkla silip atamam. Eğer yaşadıkları illüzyondan ibaretse bile bu deneyimlerin hayatlarına katkısı oldukça büyük. Kendilerini kanıtlama derdinde değiller, şov yapma derdinde değiller, bırakın şov yapmayı yapanları dışlarlar. Her inançtan ve dinden insana eşit bir hoşgörüyle yaklaşırlar. Deneyimlerinin çok küçük bir kısmını burada paylaşırlar, sadece ilgisi olan insanlara. Şimdi soruyorum size; bu insanların diğer insanlara, pozitif bilime, dünyaya ve diğer canlılara zararı ne?

  • Beğeni 2
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Konuya yorum yazmayacam yazmayacam diyorum ama ben bile okurken sinirlendim. Burccu denen üye buraya yorum olarak isim soyisim ve doğum tarihini bıraksın madem deneme tahtası olmak istiyor, gözlem yapmak istiyor :) Ya da bunlara hiç gerek yok sadece 1 tane gerçek fotoğrafınızı bırakın ve bakın 1 hafta içinde neler oluyor size neler gözlemliyorsunuz. Ha bir de genç majisyenleri hedef bulma derdinden kurtarmış olursunuz.

 

 

Evet tamamen katılıyorum bu öneriye. Burcu hanım anne adını da bırakırsa sevinirim, bir de mümkünse güncel bir fotoğraf :) Burada amatör büyücüler güçlerini test etmek istiyorlar, deneme tahtası olarak kullanılmak güzel olur :))

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi konuyu tamamen okuyunca o yorumumu geri alıyorum :) Sadece o sayfaya bakıp gözüme güzel gelince ''işte güzel muhabbet '' demiştim kendi kendime. Lakin şu an aklıma gelen tek şey Paracelsus'un bir yazısıydı sanırım ve bunu da tıp tarihinde hatırı sayılır yeri olan bir üstadın kitabında okumuştum. Kimya ve Tıp ilimlerinin simya ilmini reddedişi üzerine bir sitemdi. Uzun uzadıya değil özet olarak geçeceğim. Simya ile madenlerin özlerinin damıtımı anlatıldıktan sonra ilaçların yapımına bir atıftı. Diyordu ki'' siz zehri etkisizleştirdiğinizi ve ilaç yaptığınızı iddia ediyorsunuz. Ama zehir hala orada. Aksini düşünen kullanması gereken dozun üzerine çıksın ve zehrin nerede olduğunu görsün. Biz bu zehrin ilaçlardan tamamen arıtılabileceğini söylüyoruz ve alaya alınıyoruz'' yani özet olarak böyleydi ve burada da durum buna benzer aslında. Ben en doğrusunu bilirim. Hepiniz yobaz hayalperest ve madde bağımlısısınız. Aksi halde nasıl böyle şeylere inanırsınız ki? Tarzında konuşmalar gördüm. Hatta siteyi kapattırmak lazım vs vs vs.... Ama yine de ilginç. Bir de o kadar plan yapıp kaynak hazırlamıştım paylaşım için ama gereksiz gördüm konuyu baştan sona okuyunca.

 

Aeda nickin buydu sanırım net hatırlayamadım ama bir an sana yetkilerimi devredesim geldi :D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Dünyada sadece bir tane gerçek UFO videosu veya dökümanı mevcut varsayalım. Diğer videoların hepsi sahte, insan yapımı falan. Ve o gerçek olan video büyük ihtimal yalanların arasında yer bulurdu. Bilimsel mantığın göremediği noktaya böyle örnek vermek istedim.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Maji tek bir bilim altında felsefede en kesin ve dinde en mutlak ve yanılmaz şeyleri birleştirir . İlk bakışta birbirine tamamen zıt gözüken , inanç ve mantığı , bilim ve imanı , yetki ve özgürlüğü mükemmel bir uyum ve ahenkle bağdaştırır .

 

Eliphas levi . Bu görüşe katılmayan var mıdır efendim ? . Halbuki biz ne yapıyoruz ? , majinin esas amacını yani dünyevi bir maske olan kişiliği ( Buna alt benlik denir ) aşarak gerçek benliğimize ulaşma yolunda sıkıntılar yaratıyoruz .

 

Burcu hanımda , Bilimi bir tapınma kültü haline getiren bilim insanlarında gördüğüm klasik ve son derece tipik bir tipolojiyi görüyorum , tıpkı komünizm gibi sosyal teorileri din haline getiren insanlarda olduğu gibi , rusyanın halini gördük . Genellikle zihnin haklı çıkma ve somut şeylerle dış dünyaya dair fenomenleri bağdaştırma eğiliminden kaynaklı , Bu eğilimde bizim emin olma ihtiyacımızı doyurur gibi duruyor . Somut ve görünen şeylere karşı daha çok güven duyuyor gibiyiz . Bu psikoloji olmasa karl marxın felsefesi ve materyalist dünya anlayışı kitlelere nasıl yayılacaktı ? , yada anton laveyın satanizmi ?

 

Bilim felsefesindeki tipik sorun , gerçeklik kavramının dilbilimsel kategori problemi olduğudur . Dünya bize sadece konuştuğumuz ve anladığımız dilden cevap veriyor gibi duruyordur . Çoğu zaman dilin yapabileceği tek şey , en yüksek genellemeyle , en kaba ve en geniş terimlerle gördüklerimizin ne olduğunu belirtmektir . Yani bir bardak su , bir kitap yada bir masa sayılanın , aynı bardak , farklı bir kitap yada iki masa sayılanın , dünyaya dayattığımız öznel kategoriler olduğu gerçeği inkar edilemez bir gerçek .

 

Modern bilimin simgeleme düzeninin işlevi , majinin simgeleme işlevinden oldukça geri planda ve sonradan gelmedir . Majinin simgeleme işlevi , aşkın deneyimlerimiz aracılığı ile dünyaya dair algılarımızın etken olduğu birşeyken . Bilim daha çok hipotezler ve hatta çoğu zaman geçerliliğinden şüphe duyulan basmakalıp somut gözlemlerden türeyen teoriler üzerinden bu işlevi oluşturmuştur . Bu da aslında okültizm ve majiye yeni bir sembol aracılığı üstlenmiştir .

 

Bir örnek verirsem ; Günümüzün astroloji bilimine ki bilim olup olmadığı hala tartışılır ama nedense astronomi tartışılmaz ( Yukarıdaki bahsettiğim psikolojiye bakınız . :D)

 

Eski zamanlarda yaratıcılık merkür ile özdeşleştirilmişti . Bildiğimiz kadarı ile eski astrologların uranüsten haberi yoktu . Buna karşılık simyacılar ve majisyenler rasyonal akıl ( Modern astrolojide merkürün birincil anlamı ) seviyesinden daha derin veya yüksek bir yaratıcı fonksiyonun varlığından haberdardılar . Bilim adamları gibi uranüsü keşfetmeleri gerekmiyordu ( Yukarıda ayırdığım temel simgesel farka bakınız efendim ) . Özellikle simyacılar bu yaratıcı aktiviteyi merkürün karşıtlarının birleştirici olarak bilinen okült manasıyla birleştirdiler . Günümüzün modern biliminin bakış açısından bakacak olursak aslında uranüsün etkisini tarif etmeye çalıştıklarını , ama deneyimledikleri şeyi o sırada tam olarak ifade edecek bir planet sembolünün olmadığını düşünebiliriz . Buna örnek olarak psikoloji bilimindeki jung ekolünü de verebiliriz ..

 

Yani anlaşılacağı gibi . Bilim majiye daha etkin bir sembolizm sağlamaktadır , geliştikçe ve ilerledikçe . Bu ikisini birleştirmeliyiz . Mille bize saygı duyacak diye , Herkesi ben aydınlatacam kafaları ile salt majisyen yada bilim adamı maskesini üzerimizden çıkarmalıyız kanaatimce .

 

Yani benim bu konu ile ilgili hiçbir deneyimim yok . Lakin buradaki tartışma daha çok maji ve bilim ekseni içinde kaydığından dolayı yukarıda şöyle kaba taslak güzel bir yorum attığımı düşünüyorum . Bilgimden ziyade sezgi ve mantığımla attım bu yorumu , forumdan da okuyordum tabiki ..

 

Bu konularda içgörüye sahip olabilmeniz için ruhsal bir bakış açısı edinmeniz şart . Çünkü gerçekten fizik ötesi ve aşkın olarak adlandırabileceğimiz şeyler , normal ve maddesel bilinç tarafından ancak zıtlıklar ile anlaşılabilir . Işık ve karanlık , negatif ve pozitif , mutluluk ve ıstırap falan vesayre . Okültizmde bütünselliğe ve nötr olma düzeyine ulaşabilmek için bu zıtlıklar çoğu sembolik ritüellerde kullanılınır . Bilim ise o nötr olma , boşluk veyahut evrendeki yaratıcı fonksiyonların işlevlerini tam tamına çözebilmiş değil , çünkü maddesel bilinç ağırlıklı ..

 

Boynussuz sen neden paylaşmıyorsun bu gereksiz bulduğun şeyleri anlamadım ? , Hiç te gereksiz olmayacak ... :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Neden demonların tura larında haç var?

 

Üstatlar öyle belirlemiş , öyle birtakım istenilen sonuçlara ulaşmış ve bizlere de aktarmışlar . Haç sembolü aslında popüler olarak hristiyanlık ile bağdaştırılsada oldukça eski ve köklü bir okült semboldür ( Dört elementi , dört istikameti ve rüzgarı temsil eder ). Evrensel ve ezoterik diyebileceğimiz gerçek semboller tek bir anlam ifade etmez . Yeni şekillerde ve kullanılan enerji , zaman ve mekana göre farklı açılımları bulunmaktadır . Ve burada ters haç şekli ağırlıklı olarak duruyor gibi geldi bana ..

 

Çoğu kişi için demonlar iblis olduğundan dolayı ve ters haç ta satanizm ile ilişkilendirildiği için var oluyor olabilir . Yada crowleyin yorumuyla ters haç ; isanın lütfundan uzaklaşmak anlamına geldiğini ileri sürmüştür ..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Neden demonların tura larında haç var?

 

Demon sigillerinde haça benzetilen işaretler pagan ve semavi dinlerdeki haçın anlamını ihtiva etmemektedir. Anlamdan bağımsız olarak sigilin bütünlüğünü tamamlamak için oradadırlar. Sadece sigildeki haçın amacını sormak yersizdir, tüm sigil aynı anda ele alınarak incelenmelidir ki bu konu oldukça geniştir, ustalık ister.

 

@sidar

 

Crowley'in bu yorumunu çok yerinde buluyorum. Demonlar ile majisyenlerin ortak görüşte olduğu şeylerden biri demonlar ile insanların doğasının ve hatta demonların evreninin olabildiğince birbirine zıt olduğudur. Bu yüzden demonlar ters haçın insanlarla demonlar arasındaki ilişkiyi sembolize ettiğini ve kendi evrenlerinde de benzer bir sembolü kullandıklarını söylerler.

 

Edit: Ekleme yaptım.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi konuyu tamamen okuyunca o yorumumu geri alıyorum :) Sadece o sayfaya bakıp gözüme güzel gelince ''işte güzel muhabbet '' demiştim kendi kendime. Lakin şu an aklıma gelen tek şey Paracelsus'un bir yazısıydı sanırım ve bunu da tıp tarihinde hatırı sayılır yeri olan bir üstadın kitabında okumuştum. Kimya ve Tıp ilimlerinin simya ilmini reddedişi üzerine bir sitemdi. Uzun uzadıya değil özet olarak geçeceğim. Simya ile madenlerin özlerinin damıtımı anlatıldıktan sonra ilaçların yapımına bir atıftı. Diyordu ki'' siz zehri etkisizleştirdiğinizi ve ilaç yaptığınızı iddia ediyorsunuz. Ama zehir hala orada. Aksini düşünen kullanması gereken dozun üzerine çıksın ve zehrin nerede olduğunu görsün. Biz bu zehrin ilaçlardan tamamen arıtılabileceğini söylüyoruz ve alaya alınıyoruz'' yani özet olarak böyleydi ve burada da durum buna benzer aslında. Ben en doğrusunu bilirim. Hepiniz yobaz hayalperest ve madde bağımlısısınız. Aksi halde nasıl böyle şeylere inanırsınız ki? Tarzında konuşmalar gördüm. Hatta siteyi kapattırmak lazım vs vs vs.... Ama yine de ilginç. Bir de o kadar plan yapıp kaynak hazırlamıştım paylaşım için ama gereksiz gördüm konuyu baştan sona okuyunca.

 

Aeda nickin buydu sanırım net hatırlayamadım ama bir an sana yetkilerimi devredesim geldi :D

 

Aklın yolu bir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

@vitrioltool

 

Bana en son yazdıklarına yönelik bir cevap borcum vardı. Aradan biraz zaman geçti. Bu nedenle kusura bakma ama anca zaman bulabildim ve motive olabildim. Temel olarak, bana en son yazdığın şeylerin cevabını aslında pek çok iletimde (farklı arkadaşlara verdiğim cevaplar da dahil) zaten verdim. Fakat olayı toparlamak, bilimsel argüman sunmak ve bir bilimsel tabana oturtmak amacı ile bir yazı daha yazmak istedim. Bundan sonra yapılacak itirazların bilimsel olarak bir anlam taşıyanlarına zamanım yettiği sürece cevap vereceğim fakat bilimsel bir değer taşımayan, on kere hali hazırda cevap verdiğim iddialar ile uğraşacak vaktim yok.

 

Bana yönelik son yazdığın iletinde; bilimin duygu mekanizmalarının işleyişini çözemediğini veya bir denekte sahte duygu oluşturamadığını savunmuştun. Bu iddiaya cevap vermek aslında çok kolay. Yapacağın tek şey gidip bir “Xanax” almaktır (Tabiki doktor kontrolünde olmadığı sürece, kimsenin ilaç almasını tavsiye etmiyorum). Xanax benzeri, insan duygularını kontrol altına alan yüzlerce ilaç var. Mesela Xanax insanlara sahte bir mutluluk hissi verir. Dünya yıkılsa umrunda olmaz. Zaten çevrede “duygu maddesi” diye birşey olduğunu iddia etmen çok saçma. Yoksa kimse kimseye doğum günü süprizi yapamazdı. Daha kapıyı açmadan, kapının ardında var olan duyguyu alır ve içeride doğum gününü kutlamaya hazır kişilerin var olduğunu bilirdin. Fakat kapıyı açıp, insanların hepbirlikte “doğum günün kutlu olsun” demesi ile önce irkilmen ve ardından şaşırma belirtileri göstermen, ortamda var olduğunu iddia ettiğin “duygu maddesi”nden hiç haberdar olmadığının bir göstergesidir.

 

Sahte duygu yaratma konusunda verdiğim ilaç örneği gayet yeterli fakat bir belgeselde var olan bir konuya kısaca değinmek istiyorum. Belgeseli aramama rağmen, belgeselin linkini bulamadım. O nedenle link veremeyeceğim. Fakat kısaca anlatayım: Bildiğin gibi kediler sevildiği zaman hoşlanma hissederler. Kediler sevilince beyindeki belli kısımlar tetiklenir. Bu belgeselde beyni açılmış bir kedinin beynine, bu duyguyu tetikleyen bir elektrot bağlanıyor. Ve elektrot da bir butona bağlı. Yani butona basılınca kedinin beyninin ilgili kısmına sinyal gidiyor. Kedi butona sürekli kendi kendine basıyor ve zevkten gözlerini kapatıyor. İşte bu müthiş bir kanıttır fakat hoşuma gitmeyen bir deneydir. Canlıların bu şekilde denek olarak kullanılması hoşuma gitmiyor fakat malesef bilim yaparken denememiz lazım. Herneyse, işin etik boyutu farklı bir konu. Biz işin gerçekliği ile ilgileniyoruz şu an.

 

Bunun haricinde, dediklerimi onaylayan makaleler istemiştin. Burada “evrimağacı.org” sitesinden iki tane makale paylaşacağım. Bu makalelerin bilimselliğinden şüphe duyulmaması adına, site ile ilgili bir kaç laf edeceğim.

Evrimağacı.org sitesinin kurucusu olan Çağrı Mert Bakırcı, Türkiye’nin son zamanlarda ciddi anlamda “iş yapan” bilim adamlarından bir tanesidir. Bu saygıdeğer insanın çalışma alanı ise tam olarak; insan beyni ve beynin işleyişini robotlar üzerinde uygulamak üzerinedir. Akademik olarak; robotik, yapay zeka, evrimsel biyoloji, nörobiyoloji ve hayvan davranışları üzerinde pek çok çalışma yapmış ve halen yapmaktadır. Evrimağacı.org sitesi ise, akademik bir bilim kurumu olan ESEB tarafından desteklenmeye layık görülmüştür. Okuyan herkesin anlayacağı düzeyde sürüsüyle makale bulunmaktadır ve makalelerin altında bilimsel kaynakları gösterilmektedir. Makaleler ile ilgili şüphe duyulması durumunda, bu bilimsel kaynaklar da incelenebilinir. Şimdi burada konuştuğumuz konular ile ilgili 2 tane makale paylaşmak istiyorum:

 

1) ''Ruh'' Kavramının Bilimsel Terminoloji ve Sinirbilim Çerçevesindeki Analizi... – Evrim Ağacı

2) Aşkın Evrimi ve Neden, Nasıl Aşık Olduğumuz Üzerine... – Evrim Ağacı

 

Makaleleri okumaktan üşenen kişiler var ise; burada makalelerden ufak bir alıntı da yapmak istiyorum:

 

“Bugüne kadar hiçbir zihinsel fonksiyonun fiziksel, somut, maddeci bir altyapıyla ilişkilendirilemediği olmamıştır! Bir diğer deyişle, bildiğimiz bütün beyin fonksiyonlarının sinirsel, dolayısıyla fiziksel, somut ve maddeci bir altyapısı bulunmaktadır.”

 

İddia ettiğiniz metafiziksel olguların insan üzerinde etki yaptığının iddia edilmesi, tam anlamıyla bir saçmalık ve safsatadır. Ortada bir etki var ise, bu etkiye karşılık bir tepki de oluşur. Eğer bir cisim, birşeye tekpi vermiyor ise; bu iki olgu arasında hiçbir etkileşim oluşmuyor demektir. Maddelere tesir eden enerjilerin var olmadığını bilmememizin imkanı yoktur.

 

 

Bir başka konu ise; insan beyninin 5 duyuyla algılayamadığı hiç birşeye tepki vermeyeceğidir. Beyin, Dünya şartlarında hayatta kalmamızı sağlayacak bir şekilde evrimleşmiştir. Beyin algılayamayacağı şeyi bilemez. Dikkat ederseniz rüyalarınızda bile gördüğünüz şeyler, hep gerçek hayatta gördüğünüz şeylerin benzerleridir. Rüyanızda bile cisimler vardır, canlılar vardır, mekanlar vardır. Bizim evrenimizden olmayan bir şeyin algılanması “Evrim Teorisi”ne de aykırıdır. Dünya’da hayatta kalmak için gelişen beynin, böyle iddia ettiğiniz şekilde bir özellik geliştirmesinin hiç bir mümkünatı yoktur. Yukarıda anlattığım kedi deneyine ait link bulmaya çalışırken, şimdi söylediklerimi kanıtlayacak başka bir çalışmaya rastladım. Linki ise burada:

 

 

Videoda, küçükken sürekli yatay şeritler gösterilen kedi, daha sonra 3 aylık olduğunda sadece yatay şekilde oluşan hareketlere tepki veriyor ve dikey hareketlere tepki vermiyor. Çünkü beyinin ilgili nöronları tepki vermeye vermeye çalışma kabiliyetini kaybediyor ve bir süre sonra dikey hareket gerçekleşse bile beyin bunu algılayamıyor. Aynı şekilde sürekli dikey şeritler gösterilen kedi ise, yatay hareketlere tepki vermiyor. İnsan duyuları algılayamadığı şeyleri beyine iletmez ve beyinde algılanmayan şeylere tepki vermez.

 

Burada anlattıklarım sadece 30-40 dk. boyunca yaptığım araştırmalar ile ilgili bulduğum 2-3 örnek. Düşünün milyonlarca bilim adamı daha ne deneyler yapmıştır. Şimdi ben bu kadar bilimsel veri karşısında sizin anlattıklarınıza inanmam için ciddi anlamda bilgisiz olmam lazım. Eminim ki; siz yine kendi bildiklerinizi okuyacak, bu kanıtları görmezden geleceksiniz. Çünkü kendi zihninizin oynadığı oyunlar, size sahte cevaplar veriyor. Beyin bu sahte cevaplar ile tatmin oluyor. Tatminkarlık duygusu canlılar için önemlidir. Tatmin oldukça, mutlu olursun çünkü.

 

Yazımın başında belirttiğim gibi, bilimsel değeri olamayan cevaplarınız ile daha fazla ilgilenmeyeceğim ve hakkımda yaptığınız kritikler ile de uğraşmayacağım.

Doğruyu bulmak isteyen, zorlu yollardan geçer ve değerli bilgilere eninde sonunda ulaşır. Bu yol ise bilimin yoludur. Kendini tatmin etmek isteyenler ise, kendi hayal dünyalarına kapılırlar ve ufak dünyalarında mutlu olurlar.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi konuyu tamamen okuyunca o yorumumu geri alıyorum :) Sadece o sayfaya bakıp gözüme güzel gelince ''işte güzel muhabbet '' demiştim kendi kendime. Lakin şu an aklıma gelen tek şey Paracelsus'un bir yazısıydı sanırım ve bunu da tıp tarihinde hatırı sayılır yeri olan bir üstadın kitabında okumuştum. Kimya ve Tıp ilimlerinin simya ilmini reddedişi üzerine bir sitemdi. Uzun uzadıya değil özet olarak geçeceğim. Simya ile madenlerin özlerinin damıtımı anlatıldıktan sonra ilaçların yapımına bir atıftı. Diyordu ki'' siz zehri etkisizleştirdiğinizi ve ilaç yaptığınızı iddia ediyorsunuz. Ama zehir hala orada. Aksini düşünen kullanması gereken dozun üzerine çıksın ve zehrin nerede olduğunu görsün. Biz bu zehrin ilaçlardan tamamen arıtılabileceğini söylüyoruz ve alaya alınıyoruz'' yani özet olarak böyleydi ve burada da durum buna benzer aslında. Ben en doğrusunu bilirim. Hepiniz yobaz hayalperest ve madde bağımlısısınız. Aksi halde nasıl böyle şeylere inanırsınız ki? Tarzında konuşmalar gördüm. Hatta siteyi kapattırmak lazım vs vs vs.... Ama yine de ilginç. Bir de o kadar plan yapıp kaynak hazırlamıştım paylaşım için ama gereksiz gördüm konuyu baştan sona okuyunca.

 

Aeda nickin buydu sanırım net hatırlayamadım ama bir an sana yetkilerimi devredesim geldi :D

 

 

Sidar'a katılıyorum. Bence de hazırladıklarınızı paylaşmalısınız vakit ayırma şansınız varsa. Burcu hanımın fikri net olabilir ama dışarıdan gelen bir göz burada yazılanları okuduğunda fikri değişebilir ve paylaştıklarınız değerlenir. Tabi mesajlar silinip konu temizlenmeyecek ise, ki ben mesajların silinmemesinden yanayım.

 

Dünyada sadece bir tane gerçek UFO videosu veya dökümanı mevcut varsayalım. Diğer videoların hepsi sahte, insan yapımı falan. Ve o gerçek olan video büyük ihtimal yalanların arasında yer bulurdu. Bilimsel mantığın göremediği noktaya böyle örnek vermek istedim.

 

Ben de benzer bir örnek vermiş fakat anlaşılamamıştım. Sizinki daha anlaşılır olmuş. :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Dünyada sadece bir tane gerçek UFO videosu veya dökümanı mevcut varsayalım. Diğer videoların hepsi sahte, insan yapımı falan. Ve o gerçek olan video büyük ihtimal yalanların arasında yer bulurdu. Bilimsel mantığın göremediği noktaya böyle örnek vermek istedim.

 

 

Bunun test edilebilitesi vardır. Dökümanın ve iddianın sahibi bunu test ettirir ve sonuçlar değerlendirilir. Test edilmediği sürece paranoya yapıp; acaba ufo var mı yok mu diye saçmalayamayız ve insanları yanlış olma ihtimali olan bir konu üzerine yönlendiremeyiz. Bilimsel mantık her türlü noktayı görmektedir. Sizin göremediğiniz şey ise; test edilmemiş iddiaların insanları gerçeklerden uzaklaştıracağı gerçeğidir. İnsanlar her önüne gelene inanırsa, bu işin bir sonu gelmez, sonra cadı yakmaya başlarız tekrardan.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Misafir
Bu konu artık başka yanıtlara kapalıdır.
×
×
  • Yeni Oluştur...