raskolnikov Oluşturma zamanı: Mart 28, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Mart 28, 2009 http://p.gnctrkcll.turkcell.com.tr/r/hunger1236898081.jpg http://images.starpulse.com/Photos/Previews/Hunger-movie-i02.jpg http://www.channel4.com/film/media/images/Channel4/film/H/hunger_xl_03--film-A.jpg http://whatsontv.co.uk/blogs/movietalk/files/2008/10/hunger2.jpg http://i.radikal.com.tr/644x385/2009/03/19/fft5_mf140189.Jpeg http://www.bigglook.com/biggcinema/images/aclik.jpg frağman http://www.yasaktube.net/video+izle.php?tag=hunger+tralier&type=tag&video_id=dmVPCX0LxN8 YönetmenSteve McQueen SenaryoSteve McQueen, Enda Walsh OyuncularMichael Fassbender, Stuart Graham, Helena Bereen, Larry Cowan, Liam Cunningham Filmin Türü Drama, Tarih Orijinal Adı Hunger Yapımcı Firma Blast! Films Yapım Yılı 2008 Yapım Ülkesi İngiltere, İrlanda Orijinal Dili İngilizce Filmin Süresi 96 dakika Dağıtıcı FirmaTiglon Film Vizyon Tarihi 20.03.2009 Konu: IRA ile ilişkilendirilmiş olan filmde, Bobby Sands’in insanlık dışı muamelelere maruz kalışı ele alınıyor. Mahkûmların yıkanmama eylemleriyle ilerleyen direnişleri, altı hafta süren açlık grevi ile güçleniyor. Hayatı mücadele ile geçmiş Sands’ın kendi vücudunu yaşamının son savaş alanı olarak addedmesiyle yaşanan dramatik süreç gözler önüne seriliyor. Filmde gardiyanların psikolojileri de aktarılıyor. .................... İnsanlığımızın "Açlık" la İmtihanı Bir filmden nasıl bahsedilir bilmiyorum. Neresinden başlasam, nasıl anlatsam hiç emin değilim. Ne zaman etkilendiğim bir filmi yazmak istesem yersiz bir tedirginliğe düşüveririm. Bu yüzden de pek yeltenmem... Zira kendimi tutamayıp "Katil Uşak!" diye bağırasım gelir hep. Ancak günlerdir büyük bir tutkuyla, geçtiğimiz Pazartesi akşamı (23 Mart) izlediğim "Hunger"ı (Açlık) yazmak istiyorum. O kadar çok kişiye, o kadar çok kere anlattım ki, yazmasam olmayacak, çenem durmayacak diye düşünüyorum. Steve McQueen'in "ilk filmi" Açlık'ın sarstığı aklımı, ruhumu, kalbimi, insanlığımı, vicdanımı nasıl "makul" bir yazıya dönüştürebilirim ondan da hiç emin değilim. Çünkü günlerdir karnıma yediğim acı bir darbenin bulandırdığı zihnimle cebelleşiyorum. Ama işte yazmasam da gitmeyecek bu huzursuzluk, onu da biliyorum. Dayak, Zulüm, İşkence Açlık, 1981 yılının İngiltere'sindeki bir cezaevinde yaşananların hikayesi. Silahlı mücadele yürüten İrlanda Kurtuluş Ordusu (IRA) militanları tutuklu. İngiltere'ye karşı savaş halinde olan bir yapının üyesi oldukları için adi suçlu yerine siyasi tutuklu statüsü isteyince karanlık günler de geliyor. İlk direnişlerini mahkum üniformalarını giymeyi reddederek başlatan, ardından çıplak bırakılan militanlara yönelik işkenceler de bu "talebin" ardından başlıyor. Hücrelerindeki battaniyelerle "örtünen" militanlar bu kez de yıkanmama eylemiyle protestolarını sürdürürken İşkenceler de çoğalıyor. Her gün kaba dayak, psikolojik şiddet, hakaret, cop, bok yedirme, makata cop sokma ve aklımızın alamayacağı sayısız kabul edilemez muamele... Direniş yapılan zorla müdahalenin ardından bastırılıyor ve işkenceler de şiddetini arttırıyor. İki eylemden de istedikleri sonucu alamayan Bobby Sands ve yoldaşları en sonunda dönüşümlü açlık grevine başlıyorlar. "Gözü dönmüş eylemcinin" "sağ duyuyla" sohbeti Film bu ana kadar yüksek sesli ve sarsıcı bir tempoyla ilerlerken, aynı hapishanede tutuklu bulunan Rahip Nolan'la görüşmek istiyor ve bu görüşme yapılıyor. Açlık grevine başlayacaklarını rahibe anlatan Sands –hepimizin tanıdık olduğu "hayata dair" cümleleri duyar. Filmin yoğun diyaloglu bu 22 dakikalık bölümü o ana kadar endişeyle ekrana bakan, koltuğuna mıhlanmış bizleri de içine katarak sürüyor. Konuşma boyunca "sağ duyunun sesi" olmaya çalışan rahip başlıyor sorgulamaya. Hukuk diyor, demokrasi diyor, din diyor, vicdan diyor... diyor da diyor. Elinde sigarası, Rahibi dinleyen Sands yer yer sesini yükselterek eylemlerinin haklılığını ve gerekçelerini açıklıyor. O noktada bir eylemin nasıl iki farklı şekilde algılandığını, bu topraklardaki tartışmaları da hatırlayarak çok net bir şekilde görüyoruz. Rahip Nolan eylemi rahip intihar girişimi olarak nitelerken şu cümleleri kuruyor: "Bir asker gibisin, özgürlük diyorsun ama hayatının kıymetini bilmiyorsun. Normali bilmiyorsun. Cumhuriyeti bilmiyorsun. Sevmekten. konuşmaktan korkuyorsun." Bu cümleler Sands'in çocuğunun üzerinden yaratmaya çalıştığı duygu sömürüsüyle sürüyor. Sands ise girişecekleri eylemin nedenini anlatırken "ruhun içine girmekten, herkesin suçunu üstlenmesinden" bahsediyor: "Mücadele başladı, durduramazsınız". Ve bir çocukluk hikayesini paylaşıyor Rahiple. Bu iki kişilik sohbet izleyenlerle sürüyor. Sorular soruları cevaplar cevapları kovalarken Sands aslında asıl durulması gereken noktanın altını çiziyor: Bizim eylemimizi değil, bizi bu eyleme yeltendiren şeyi tartışmalıyız. Rahip tabii ki yapmıyor. Tıpkı bizim de zamanın da yapmadığımız gibi. alıntı... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Mart 28, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 28, 2009 rahatsız etti... mutlaka seyretmem lazım . tesekkur ederim Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Mart 28, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 28, 2009 izlenmeli bence de... izlediğimde beni çok rahatsız etmişti ki bu topraklarda da aynı sorunların olduğunu bildiğimden bir karşılaştırma yapma olanağı buldum... izlenmesi gereken bir film... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
theangelofdeath Yanıtlama zamanı: Ocak 24, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 24, 2010 hapishane gerçeğini insanın suratına çarpan bir film... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.