Jump to content

Açlık'la Yüzleşin! / The Hunger


raskolnikov

Önerilen Mesajlar

http://p.gnctrkcll.turkcell.com.tr/r/hunger1236898081.jpg

 

http://images.starpulse.com/Photos/Previews/Hunger-movie-i02.jpg

 

http://www.channel4.com/film/media/images/Channel4/film/H/hunger_xl_03--film-A.jpg

 

http://whatsontv.co.uk/blogs/movietalk/files/2008/10/hunger2.jpg

 

http://i.radikal.com.tr/644x385/2009/03/19/fft5_mf140189.Jpeg

 

http://www.bigglook.com/biggcinema/images/aclik.jpg

 

frağman

http://www.yasaktube.net/video+izle.php?tag=hunger+tralier&type=tag&video_id=dmVPCX0LxN8

 

YönetmenSteve McQueen

SenaryoSteve McQueen, Enda Walsh

OyuncularMichael Fassbender, Stuart Graham,

Helena Bereen, Larry Cowan, Liam Cunningham

Filmin Türü Drama,

Tarih

Orijinal Adı Hunger

Yapımcı Firma Blast! Films

Yapım Yılı 2008

Yapım Ülkesi İngiltere, İrlanda

Orijinal Dili İngilizce

Filmin Süresi 96 dakika

Dağıtıcı FirmaTiglon Film

Vizyon Tarihi 20.03.2009

 

 

Konu:

IRA ile ilişkilendirilmiş olan filmde, Bobby Sands’in insanlık dışı muamelelere maruz kalışı ele alınıyor. Mahkûmların yıkanmama eylemleriyle ilerleyen direnişleri, altı hafta süren açlık grevi ile güçleniyor. Hayatı mücadele ile geçmiş Sands’ın kendi vücudunu yaşamının son savaş alanı olarak addedmesiyle yaşanan dramatik süreç gözler önüne seriliyor. Filmde gardiyanların psikolojileri de aktarılıyor.

 

....................

 

İnsanlığımızın "Açlık" la İmtihanı

 

Bir filmden nasıl bahsedilir bilmiyorum. Neresinden başlasam, nasıl anlatsam hiç emin değilim. Ne zaman etkilendiğim bir filmi yazmak istesem yersiz bir tedirginliğe düşüveririm. Bu yüzden de pek yeltenmem... Zira kendimi tutamayıp "Katil Uşak!" diye bağırasım gelir hep.

Ancak günlerdir büyük bir tutkuyla, geçtiğimiz Pazartesi akşamı (23 Mart) izlediğim "Hunger"ı (Açlık) yazmak istiyorum. O kadar çok kişiye, o kadar çok kere anlattım ki, yazmasam olmayacak, çenem durmayacak diye düşünüyorum.

 

Steve McQueen'in "ilk filmi" Açlık'ın sarstığı aklımı, ruhumu, kalbimi, insanlığımı, vicdanımı nasıl "makul" bir yazıya dönüştürebilirim ondan da hiç emin değilim. Çünkü günlerdir karnıma yediğim acı bir darbenin bulandırdığı zihnimle cebelleşiyorum. Ama işte yazmasam da gitmeyecek bu huzursuzluk, onu da biliyorum.

Dayak, Zulüm, İşkence

 

Açlık, 1981 yılının İngiltere'sindeki bir cezaevinde yaşananların hikayesi.

Silahlı mücadele yürüten İrlanda Kurtuluş Ordusu (IRA) militanları tutuklu. İngiltere'ye karşı savaş halinde olan bir yapının üyesi oldukları için adi suçlu yerine siyasi tutuklu statüsü isteyince karanlık günler de geliyor.

 

İlk direnişlerini mahkum üniformalarını giymeyi reddederek başlatan, ardından çıplak bırakılan militanlara yönelik işkenceler de bu "talebin" ardından başlıyor.

Hücrelerindeki battaniyelerle "örtünen" militanlar bu kez de yıkanmama eylemiyle protestolarını sürdürürken İşkenceler de çoğalıyor.

 

Her gün kaba dayak, psikolojik şiddet, hakaret, cop, bok yedirme, makata cop sokma ve aklımızın alamayacağı sayısız kabul edilemez muamele...

Direniş yapılan zorla müdahalenin ardından bastırılıyor ve işkenceler de şiddetini arttırıyor.

İki eylemden de istedikleri sonucu alamayan Bobby Sands ve yoldaşları en sonunda dönüşümlü açlık grevine başlıyorlar.

"Gözü dönmüş eylemcinin" "sağ duyuyla" sohbeti

 

Film bu ana kadar yüksek sesli ve sarsıcı bir tempoyla ilerlerken, aynı hapishanede tutuklu bulunan Rahip Nolan'la görüşmek istiyor ve bu görüşme yapılıyor.

Açlık grevine başlayacaklarını rahibe anlatan Sands –hepimizin tanıdık olduğu "hayata dair" cümleleri duyar. Filmin yoğun diyaloglu bu 22 dakikalık bölümü o ana kadar endişeyle ekrana bakan, koltuğuna mıhlanmış bizleri de içine katarak sürüyor.

Konuşma boyunca "sağ duyunun sesi" olmaya çalışan rahip başlıyor sorgulamaya. Hukuk diyor, demokrasi diyor, din diyor, vicdan diyor... diyor da diyor.

Elinde sigarası, Rahibi dinleyen Sands yer yer sesini yükselterek eylemlerinin haklılığını ve gerekçelerini açıklıyor.

O noktada bir eylemin nasıl iki farklı şekilde algılandığını, bu topraklardaki tartışmaları da hatırlayarak çok net bir şekilde görüyoruz.

Rahip Nolan eylemi rahip intihar girişimi olarak nitelerken şu cümleleri kuruyor:

"Bir asker gibisin, özgürlük diyorsun ama hayatının kıymetini bilmiyorsun. Normali bilmiyorsun. Cumhuriyeti bilmiyorsun. Sevmekten. konuşmaktan korkuyorsun."

Bu cümleler Sands'in çocuğunun üzerinden yaratmaya çalıştığı duygu sömürüsüyle sürüyor.

Sands ise girişecekleri eylemin nedenini anlatırken "ruhun içine girmekten, herkesin suçunu üstlenmesinden" bahsediyor: "Mücadele başladı, durduramazsınız".

Ve bir çocukluk hikayesini paylaşıyor Rahiple.

Bu iki kişilik sohbet izleyenlerle sürüyor. Sorular soruları cevaplar cevapları kovalarken Sands aslında asıl durulması gereken noktanın altını çiziyor: Bizim eylemimizi değil, bizi bu eyleme yeltendiren şeyi tartışmalıyız. Rahip tabii ki yapmıyor. Tıpkı bizim de zamanın da yapmadığımız gibi.

 

alıntı...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...