Jump to content

Goth Metal(Gothic Metal)


ILINSAR

Önerilen Mesajlar

Goth Metal (Gothic Metal de denir) doom metal, heavy metal ve orjinal gothic tarzının arasındaki geçiş gibidir. 1990’ların sonunda Avrupa ve A.B.D. topraklarında ortaya çıkan bu tarzı aslında kategorize etmek çok zordur. Bazı dinleyiciler ve müzisyenler, metalin konsepti hakkında çok katıdırlar; onlar için belli bir tür ve o türlerin alt kolları vardır. Fakat bazı dinleyiciler ve müzisyenler de böyle ayrımlara sonuna kadar karşı çıkarlar. Metal ezgileri barındırmayan türlerden etkilenip, onları metal ile harmanlayan bir türdür gothic metal. Aslında Gothic metal; Celtic Frost, bir kaç yıl sonra Paradise Lost ve Theatre of Tragedy gibi, bayan vokal, melodik klavye ve ağır doom riffleri kullanan gruplardan evrimleşmiştir. Type O Negative, My Dying Bride ve Anathema gibi gruplar da temel olarak insanı ürperten klavye ezgileri ve ağır hüzünlü havasıyla dikkat çeker. Bayan vokalleri ve death metal gırtlağıyla metal tarihinin ilk gothic şarkısı olarak Paradise Lost’un “Gothic” albümündeki aynı isimli "Gothic" gösterilir. Albüm, The Gathering gibi gruplara hatta Paradise Lost’un kendisine bile ilham kaynağı olmuştur. Theatre of Tragedy, Tristania ve Sins of Thy Beloved gibi Norveçli gruplar, zaten müziğin var olan karanlık ve iç acıtan havasına eşsiz vokaller ekleyerek goth metali bambaşka boyutlara taşıdılar. Ortaçağa ait klasik öğelerin de - Gregorian İlahi koroları, kilise orgları, yan flütler, viyolonlar ve operatik bayan vokaller- eklenmesiyle doom metal riffleriyle bezenmiş olan müzik, kendi sağlam yapısının üzerine bir kat daha çıkarak büyüleyici bir tarza dönüştü. “İskandinav Goth Metal” olarak bilinen tarz sık sık black metale kaymasıyla birkaç tür dinleyicilerinin dikkatini çekti. 1990’ların sonlarına doğru gelirken ortaya daha yumuşak bir goth metal tarzı çıktı. Bu tarzı benimseyen gruplar da temel olarak kendilerine bayan vokali belirlediler ama doom metal öğelerinden ve erkek death vokallerden uzak durdular. The Gathering, Within Temptation, Lacuna Coil ve Lacrimosa gibi gruplar bu tanıma uyan soft gothic gruplarıdır. Bu gruplardan bazıları aynı zamanda müziğe elektronik sesler veya klasik rock müziğini ekleyerek daha geniş kitlelere yayılma amacı güttüler. Genel olarak Gothic metal’in sözleri de belirli konular üzerine sabitlenmişti; din ve Tanrı, cennet-cehennem, romantizm, korku, depresyon, matem, boşluk ve ölüm. Dünyayı baz alacak olursak, Gothic Metal genel olarak Kuzey Avrupa’da özellikle de Norveç’te metal türleri arasınada en yaygın olanıdır

 

aynı topicteki farklı kişilerin yazıları

Hatırlarsanız yazımızı 1980’e gelip bitirmiştik. 80’ler müzik için çok renkli - hatta fazla renkli - zamanlardı, diyebiliriz ki hiçbir dönemin bir daha o kadar renkli olmasına imkan yok. Dizlerinin altına gelen taytlarının üzerine bale eteği giyen ablalarınızla, kocaman vatkalı ceketlerinin içine piyano tuşu desenli ince kravatlarını çeken abileriniz Talk Talk, o da olmazsa Bronski Beat eşliğinde dans ederlerdi. Ancak bu dönem, müzik adına zaten ekside başladı, 8 Aralık 1980’de John Lennon öldürüldü. Neyse ki hemen ardından 28 Ocak’ta Backstreet Boys’un en cici elemanı Nick Carter doğdu da müzik tarihi kendini dengeleyebildi. 80’ler bir “Fame” fırtınası ile açıldı diyebiliriz. Alan Parker’ın yönettiği film, New York’daki bir sanat okulunda okuyan gençlerin hikayesini anlatıyordu; filmin kendisi, arkasından yapılan dizi ve Irene Cara’nın söylediği şarkısı inanılmaz hit oldu. “Fame”, bir anlamda 80’lerin bütün trendlerini ve müzikal eğilimlerini bize özetleyen bir kaynak olarak da düşünülebilir. Bir yerde rastlarsanız sakın ha izlememezlik etmeyin.

 

Şimdi biraz o dönemden bahsetmek niyetindeyiz, ancak şunu şimdiden söyleyelim, artık ne 1980’ler, ne de 1990’lar için her eğilimden, her büyük gruptan bahsetmemiz mümkün değil. Çünkü bu dönemlerin müziği, önceki dönemlerden çok daha komplike, türlerin sayısı inanılmaz fazla ve tapınılan grup sayısı da eskiye göre yüzlerce kez artmış durumda. Eğer “Nasıl olur da unutursunuz” dediğiniz bir şey varsa, bir zahmet onları da siz ekleyiverin.

 

1980’lerin gördüğü ilk büyük müzik (çünkü ucu 1970’lere uzanıyordu) boogie rock idi. 1960’ların ağır blues rock’ının sulandırılmış hali olan Boogie Rock’ı icra edenler, Cream, Led Zeppelin gibi babaların yaptıklarının aksine, enstrümantal doğaçlama gibi şeylerle kafa yormadan eğlenceli, hareketli ve ritme önem veren bir müzik yapıyorlardı. The Doobie Brothers, ZZ Top, Status Quo, Wet Willie gibi grupların bir özelliği de 4/4’lük ritimden hiç çıkmamaları idi.

 

1980’lerin başka bir trendi, 1979’da başladı diyebileceğimiz gothic oldu. Ucunu taa David Bowie’ye, Doors’a, Velvet Underground’a g*türmek mümkün, ama 1980’lerde punk’ın popülaritesini kaybetmesi ile o müziğe bağlı kitlenin müzik ve moda eğilimlerini belirleyen bir akım olarak düşünmeliyiz goth’u. Joy Division, Siouxsie and the Banshees, Bauhaus, UK Decay, The Cure ilk temsilcilerdi. İlk single’ları “Bela Lugosi’s Dead” ile Bauhaus’u bunların arasındaki en goth grup olarak saymak lazım belki de. Joy Division post-punk, Banshees punk, The Cure new wave yapıyor da denebilir, ama Bauhaus tek kelime ile gothic’ti. New wave ile gothic’in karışması da çok gözlenen bir şeydi, The Cure, Danse Society, Play Dead bunu yaptı.

 

Lafı zorla new wave’e getirdiğimizin farkındaysanız, bu müzik hakkında uzun bir söylev dinleyecek olduğunuzun da farkındasınızdır herhalde. Bu dediğimize bir kısmınız gülecek ama new wave, punk’ın devamıydı. 1980’lerde punk birkaç yola ayrıldı. Gothic’i anlattık. Post-punk biraz sanatsal ve zorlayıcıydı. Son aşama olan new wave ise pop müzikti, en saf ve en basitinden. Enerjisini punk’dan alıyordu, ama elektronik ile de bir o kadar haşır neşirdi. Nick Lowe gibi iyice pop olanlarla, Gary Numan gibi daha bir rocker olanları, sınırlarda gezmeyi seven Elvis Costello ile sert The Pretenders’ı, pop reggae yapan The Police ile Madness ve The Specials’ı aynı kategoriye sokabiliyoruz yani. New wave, başka hiçbir türün görmediği kadar ‘tek hitlik’ grup gördü. 1983-84’e dek her yeni gruba new wave denmeye devam etti, bu tarihten sonra da bu müzik elektronikayla, synth popla özdeşleşti. The Human League, Duran Duran, Culture Club, Adam Ant, Spandau Bullet, Haircut 100, Marc Almond, Eurythmics, Frankie Goes to Hollywood, Depeche Mode, Erasure, Yazoo, Visage, Camouflage, Furniture... Aaaah ah, saymakla bitmez...

 

1980’lerin ortalarında hard rock’ın yan kollarından biri fena halde hüküm sürdü. Hair metal denen bu tür, görünümü çekici ve fakat içi kof, pop yönlendirmeli hard rock gruplarını ifade ediyordu. Gürültülü ama anlattıkları bakımından ipe sapa gelmez aşk şarkılarının grupları, kendi aralarında tutarlı bir görsel imaja sahipti. Bir nevi MTV üretimi de denebilir bu kuşağa, hatta belki de MTV üretimi ilk tür budur. Yanar döner kıyafetleri, file atletleri, ağır makyajları, üç beden küçük jeanleri ve tabii ki kabarık, permalı, uzun saçları ile Cindirella, Warrant, Poison, Bon Jovi, Def Leppard, Whitesnake, Mr Big ve Skid Row’dan bahsediyoruz. Görünüşleri ve müzikleri ile 90’ların başına da bir lanet gibi çöken bu grupların bir kısmı kendilerini kurtardı ve bugünün saygı duyulan pop rock grupları haline geldi.

 

ve bir diğeri

Goth metalin diger adi Gothic Metal, doom metal, heavy metal ve goth müzigi kari$imidir. 1990li yillarin ba$inda Avrupada ve Amerika Birle$ik Devletlerinde ortaya çikan bir türdür. Goth metali kategorize etmek çok zordur bu kanitlanmi$tir. Bazi fanlar tür ve alttürlerin kavramlarini çikarirlar fakat digerleri bunu gereksiz bulurlar. Cok siklikta bir kategoriden diger kategoriye geçi$ vardir, ve çokta metal olmayan müzik etkileride bulunur.

 

Aslen Goth Metal doom metalin akimidir, Celtic Frost (Isviçre) ve bi kaç yil sonra, Paradise Lost (Ingiltere) ve The Gathering (Hollanda)’in agir doom riffleriyle death hiriltilari yerine kadin vokal ve melodik klavyeler katmasiyla ba$lami$tir. Type-O-Negative (Amerika), My Dying Bride (Ingiltere), Anathema (Ingiltere), müthi$ klavyeler kullanip karanlik atmosfer yaratmi$lardir. Yinede Paradise Lost’in 1991 yilinda çikarmi$ oldugu ‘Gothic’ isimli albümü, ilk gothic metal albümüdür. Ilk Gothic Metal $arkisini ise Celtic Frost 1987’de 3. albümleri olan Into the Pandemonium’da opera kadin vokalini death metalin hiriltili vokaliyle harmanlayip yapmi$tir. Bu album bi çok gruba etken olmu$tur. Paradise Lost, The Gathering ve bi çoguna…

 

Theatre of Tragedy, Tristania ve The Sins of Thy Beloved gibi Norveçli gruplar, karanlik akildan çikmayan müziklerine, mükemmel sesler katmi$lardir. Orta çaga ait elementler, Gregorian korolar, kilise orglari, yanflüt, yaylilar, kemanlar, ve operatik vokallerin doom metale katilmasiyla birlikte yeni büyüleyici bi müzik stili dogmu$tur. Bu tür ‘Scandinavian Gothic Metal’ olarak bilinir ve çogu zaman symphonic black metal veya death metal’e benzetilir (Therion mesela). Bide, her doom veya death metale kadin vokal katan grup gothic metal yapiyor anlamina gelmez. Visceral Evisceration (Austria) istisnadir.

 

Gothic metalin daha yumu$ak versiyonu 1990li yillarin ortasinda dogmu$tur. Bu gruplarda özellikle kadin vokallere odaklanmi$lardir, ama özellikle operatik veya soprano vokal degil, ve doom elemenlerle, erkek death vokalleri daha azalmi$lardir. Örnek gruplar: The Gathering (Hollanda), Within Temptation (Hollanda), Lacuna Coil (Italya) ve Lacrimaso (Almanya). Bazi gruplar electronik soundlar ve rock müzigini bilinmi$ gothic metal sound’ina katarlar, gothic metalin daha kabullenir daha hafif hale gelmesi için.

 

Genel olarak, Gotik metal lirikleri çe$it çe$it konulari i$ler: din, tanri, cennet ve cehennem, romantizm, (gotik) korku, depresyon, yas, bo$luk ve ölüm.

 

Gothic Metal $imdilerde Kuzey Avrupada, özellikle Norveçte geli$mi$tir.

 

http://radio.gothmetal.net:7999 hatta verildi mi bakmadım ama dünyanın en iyi goth metal müziklerini dinleyeceğiniz bu radyo da kendinize harika bir müzik ziyafeti çekebilirsiniz....ben birçok grubu burdan tanıdım...

 

ortaçağ kalıntısı kilise orgları, yan flütler, kemanlar ve opera söyleyecek boğaza sahip bayan vokaller ile rhumu okşayan musik...gothic metal tarzdaki eserlerin ana fikirleri; din ve tanrı, cennet ve cehennem, romantizm, korku, depresyon, cesaret, boşluk, bunalım ve *ölüm üzerine kurulmuştur.

 

yurtta Almora, cihanda Therion. derim bu tür için....

 

My Dying Bride Biyografisi:

My Dying Bride Haziran 1990'da Calvin, Aaron, Andy ve Rick tarafından kuruldu. 6 aylık sıkı prova sürecinin ardından demoları olan Towards The Sinister'ı çıkardılar. Demonun hemen ardından The God Is Alone isimli single piyasaya sürüldü. Ufak bir Fransız müzik şirketinden çıkan bu iki çalışma Peaceville Records'un dikkatini çekti ve bir sonraki albüm için grupla anlaşma sağlandı. Symphonaire Infernus et Spera Empyrium grubun ilk Ep'si oldu ve bunu takiben ilk albümleri olan As The Flower Withers'ı piyasaya süren grup doom metal'in öncülerinden biri olduğunu duyurur gibiydi.

 

İngiltere'de ve Avrupa'da kısa bir turneden sonra grup tekrar stüdyoya girdi ve 2. Ep'leri olan The Thrash Of Naked Limbs'i kaydettiler. Bu Ep için klip çekerken davulcu Rick'in düşüp bileğini kötü şekilde incitmesi uzun soluklu Avrupa turnesinin ertelenmesine neden oldu. Daha sonraları kemancı ve piyanocu olarak Martin gruba dahil oldu

 

1993'ün sonlarında uzun soluklu Avrupa turu başladı, bu turun başladığı sırada 2. albümleri Turn Loose The Swans piyasaya sürüldü. Turne oldukça iyi geçti, fakat buzlu yollarda yapılan seyahatler sonucu ufak kazalar meydana ve hastalıklar meydana geldi.

 

94'te grup ortadan kayboldu ve tam anlamıyla bir sessizliğe büründü fakat grup boş gezmiyordu. Bir sene boyunca grup yeni materyal hazırlamakla ve düzenlemekle uğraştı. Bu çalışmaların sonucu olarak The Angel And The Dark River albümünü 1995 yılında piyasaya sürdüler ve bu albümün çıkışını takiben Dynamo Open Air Fest'i içeren bir Avrupla turnesine çıktılar.

 

1995 sonbaharında Trinity isimli single yayınlandı. Bu single'da grubun ilk Ep'leri olan Symphonaire Infernus'un 3 şarkısı tekrar yayınlandı.

 

1996'daysa grup en iyi albümleri olarak anılacak olan Like Gods Of The Sun'ı bizlerle paylaştı. Prodüksiyon için diğer albümlere oranla biraz daha fazla para ödendi ve bunun karşılığı olarak daha bir temiz ses çıktı karşımıza. Albümün arkasından doom'un önemli gruplarından Cathedral ile turneye çıkıldı. Bu turnenin bitmesinden hemen sonra ise Sentenced'la bir turne yapıldı. 1997'de grup kıta dışına çıkıp okyanusu geçmek istedi ve bir A.B.D. turnesiyle bu isteğini gerçekleştirdi. Dio ile çıkılan turne Nisan ayında başlamıştı fakat davulcu Rick'in hastalanması nedeniyle turnenin son birkaç haftası iptal edildi. Rick'in hastalığının ciddi olması grupta daha fazla çalamayacağı anlamına geliyordu ve Rick gruptan ayrıldı. Bunun üzerine grup yeni davulcu arayışına girdi.

 

1998'de grup sıkı bir çalışma dönemine girildi. Provalarda gruba yardımcı olan davulcu Martin' de gruptan ayrılmıştı. Bunun üzerine Dominion grubunun davulcusu Bill Law grupta davulları devraldı. Bunun ardından kayıtlara girilip 34.788% albümü piyasaya sürüldü

 

Johnny Maudlin'in gruba klavyeci olarak yardım etmesiyle, Kasım '99'da The Light At The End Of The World albümünü çıkardılar. Albüm genel olarak Turn Loose The Swans albümünün havasını taşıyordu fakat klavyenin araya girmesiyle yeni bir perspektif oluşmuştu. Gruba sonradan katılan ikinci gitarist Hamish Glenncross'un gitarlarını bu albümde duyabilmek oldukça zordu.

 

2000 yılında grup 10. kuruluş yıldönümünü Batı Avrupa'ya yaptığı bir turneyle kutladı. Turneden kısa bir süre sonra grup yine stüdyoya girerek bir Ağustos 2001'de çıkan albümleri The Deadful Hours'u piyasaya sürdü. Bu albüm sonrasında gruba yardım amacıyla giren Johnny Maudlin resmen grubun bir üyesi oldu.

 

2004 yılında çıkan albümleri Sons Of Darkness, Words Of Light albümü ise beklenilen ilgiyi görmedi. Grubun demoları dahil en kötü albümü olarak adlandırabileceğim bu albümde ağlayan adam Aaron sesiyle ancak birkaç şarkıyı kurtarabilmiş. Bunun dışında albüm vasatın üzerine çıkamıyor.

 

Genel olarak My Dying Bride ağır (!) doomcuların sevdiği ya da sevebileceği bir grup, ama kesinlikle benim favorilerimden değil. Birkaç parçası hariç kanımın kaynamadığı bir grup. Aaron'un mahsunluğu benim gibi bir çok insanı da sinir ediyor sanırım. Yine de doom sevenlerin denemesinde fayda var.

 

 

kliplerin kısalığına bakmayın şarkıların orjinalleri ya 9 dk ya da onun gibi birşey

 

 

my dying bride live in İstanbul Turkey 2006

 

 

 

Kaynak : İnternet

 

Lacuna Coil Biyografisi :

Ülke : İtalya

Tür : Gothic

Firma : Century Media Records

Resmi Sitesi: http://www.lacunacoil.it

 

Elemanlar :

Andrea Ferro: Vokal

Christina Scabbia: Vokal

Christiano Migliore: Gitar

Marco Coti Zelati: Bas Gitar

Christiano Mozzati: Bateri

 

Albümler

 

1998 - Lacuna Coil

1999 - In A Reverie

2000 - Halflife

2001 - Unleashed Memories

2002 - Heaven's A Lie

2002 - Comalies

2004 - Swamped

2006 - Our Truth

2006 - Karmacode

 

Grup Hakkında

Grup, Ethereal adıyla müzik yaşantılarına 1996 yılında başladı ve ilk iş olarak aynı isme sahip iki parçalık bir demo çıkardı. Başarılı bir başlangıç yapan grup kısa bir süre sonra Century Media Records ile anlaştı ve kendine yeni bir isim koydu: Lacuna Coil. Grupları için buldukları bu yeni isim “boş spiral” (empty spiral) anlamına gelmekteydi.

 

1997 yılında yeni isimleriyle bir EP’yi hazırladılar ve hemen ardından Moonspell’le birlikte bir Avrupa turnesine çıktılar. Turne henüz bitmemişken “Lacuına Coil” isimli EP’leri 1998’de piyasaya çıkmış oldu. Aynı sene grup “In a Reverie” adındaki ilk uzun albümleri de doldurdu. Albüm İtalyan tarzı Gothic Rock öğeleri taşıyordu. Kayıp aşklar üzerine akıp giden şarkılar melankoli sevenlere hitap ediyordu. Özellikle bayan vokalde Christina Scabbia bu albümde çok iyi tepkiler aldı.

 

Bu albümden sonra grup 2000’e kadar turnelerdeydi ve yeni bir çalışma için tekrar stüdyoya girdi. “Half Live” EP’sini hazırladı. Bu çalışmada grup, gothic ve rock ağırlıklı müziklerine biraz trance duygusu da yükledi ve bu yeni müzikleriyle de başarıyı yakaladı. Vokaller yine dikkat çekti. Aynı sene “Unleashed Memories” adını verdikleri ikinci albümlerini de çıkardılar. Artık grubu daha çok turne ve daha çok kalabalık bekliyordu.

 

Lacuna Coil, klasik gothic rock tarzları ve kendilerine has harmanlanmış müzikleriyle halen çıkışını sürdürmekte ve hayran kitlesini arttırmakta..

 

incelerime görede genel olarak moonspell ve empyrium tutuyor benim tercihimse my dying bride, epica ve nightwish

 

Paradise Lost gothic müziğin babasıdır yaa hatta yaptıkları gothic adlı parça bu türe ismini vermiştir. "1991 yılında ise Peaceville Records etiketiyle çıkan "Gothic" albümü geldi. Bu albümden önce metal müzikte "gothic metal" olarak tabir edilen bir kategori yoktu. Ama Paradise Lost bu albümüyle müziklerinin türünü belirledi ve gothic metal denilen yeni bir akım başlattı."

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bnde HİM koyim dedim:d bazıları peq qothic bulmuyo HİM i ama ben sewiorumm!!sarqı sözleri hoşuma qidio!!

Vampire Hearth

You can't escape the wrath of my heart

Beating to your funeral song (You're so alone)

All faith is lost for hell regained

In the dust in the hands of shame (Just be brave)

 

Let me breathe you this song of my heart before

I lead you along this path in the dark

Where I belong 'till I feel your warmth

 

Hold me

Like you held on to life

When all fears came alive and entombed me

Love me

Like you love the sun

Scorching the blood in my vampire heart

 

I'll be the thorns on every rose

You've been sent I hope (You'll grow cold)

I am the nightmare waking you up

From the dream of a dream of love (Just like before)

 

Let me weep you this poem as Heaven's gates close

Paint you my soul, scarred and alone

Waiting for your kiss to take me back home

 

Hold me

Like you held on to life

When all fears came alive and entombed me

Love me

Like you love the sun

Scorching the blood in my vampire heart

 

Hold me

Like you held on to life

When all fears came alive and entombed me

Love me

Like you love the sun

Scorching the blood in my vampire heart

 

Hold me (Like you held on to life)

Like you held on to life

(When all fears came alive and entombed me)

My vampire heart

 

Love me (Like you love the sun)

Like you love the sun

(Scorching the blood in my)

My vampire heart

 

Kalbimin gazabından kaçamazsın

Senin cenaze şarkın için atıp duran(çok yalnızsın)

Yeniden kazanılan cehennm için bütün inançlar yok oldu

Ve utanç ellerinde aşk toza dönüştü (sadece cesur ol)

 

Kalbimin yeniden oluşturduğu bu şarkıyla seni kanatmama

Ve karanlıktaki bu yolda sana yol göstermeme izin ver

Senin sıcaklığını hissettiğim ait olduğum yere kadar.

 

Sarıl bana

Hayata sarıldığın gibi

Bütün korkular gerçek olduğunda ve beni mezarımdan çıkardığında

Sev beni

Güneşi sevdiğin gibi

Vampir kalbimdeki kanı yakıp kavuran

 

Her güldeki diken olacağım

Umutla gönderdiğin (soğuyacak bedenin)

Seni uyandıran kabusum ben

Aşkın hayaline ait rüyandan (tıpkı önceden olduğu gibi)

 

Cennetin kapıları kapanırken sana bu şiirle ağlamama izin ver

Sana korkmuş ve yanlız ruhumu çizmeme

Beni evime götürecek öpücüğünü beklerken.

 

(X2)

Sarıl bana

Hayata sarıldığın gibi

Bütün korkular gerçek olduğundave beni mezarımdan çıkardığında

Sev beni

Güneşi sevdiğin gibi

Vampir kalbimdeki kanı yakıp kavuran

 

(X2)

Sarıl bana(hayata sarıldığın gibi)

Hayata sarıldığın gibi

(bütün korkular gerçek olduğunda ve beni mezarımdan çıkardığında)

Benim vampir kalbim

alıntıdır...bu parca bn HİM dinlememi we HİM le tnşmamı sağladı umrm azcıqh dha olsa sizdede böle 1 istek yaratmıştır..eer isterseniz coğu şarkı we klibinide gönderebilirim..hoşçaqalın

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

baba love metal die tur mu olur:D..ha bı kac sarksı hostur hım ın amma pek sevmem olmasa da olurdu eksikliini hic hissettmem..yakısıklı olunmakla muzısyen olunmuo ne yazık kı...nys gothic metal doom metal..taparım taparım..elinize salık:)

--------------------

--Gotik Gruplara Ekler--

 

Karanlık indiğine göre artık şarapları hazırlayıp güzel güzel müzik dinleme vakti geldi:thumbsup:

 

gerek yok babacım karanlıın inmesine..:) içimiz dısımız karanlık olmus zati..;) her an her yerde dinlenesi müzik:) gerci gece dinlerken deli mod a sokar adamı ne kadar sevincli olsanız da intihara sürükler aman diim:D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

:thumbsup:süper olmuş yazı..gothic metal bilmeyen biri kolaylıkla artıq ne dinleyeceini bilebilir...therion bir numardaır..özellkle "black sun"..tristania, evenfall, nightwish, lacuna coil, within temptationda gothic metalde sewdiim gruplar...eskiden heavy dinlerdm lise zamanlarındaa..şimdi gothicten başka tanımammm:D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

gerçekten çok güzel bir yazı ve paylaşımlar olmuş ellerinize dağlık. ben de bir kaç within temptation eklemek istiyorum. sevdiğim bir gruptur.

 

http://http://www.youtube.com/watch?v=S4rrCGI2cYQ

 

http://http://www.youtube.com/watch?v=PvM0kn-Q_7M

 

http://http://www.youtube.com/watch?v=CGszdHVb2UY

 

 

http://http://www.youtube.com/watch?v=BkmgsksTT4A

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

gothic metal diye birşey olmadığını düşünüyorum herkes heryerinden tarz uydurmaya başlıyor yok gothic metal yok arabesk etkileşimli rock yok mavi jojoba taneleriyle harmanlanmış duygu yüklü heavy metal bu ne ya :) efsanevi Death'in gitaristine yani Chuck Schuldiner'a sorduklarında ne tarz yapıyorsun diye adam bile sert soundlu heavy metal yapıyorum diyor.Birileri bir yere soundunu oturtamayınca bi taraflarından tür uyduruyor. :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...