Jump to content

Yehova'nın aslında Sümer tanrılarından birimi??


nevermore

Önerilen Mesajlar

İncil araştırmacısı Lewels ve Boulay İncil'de geçen Yehova'nın aslında Sümer tanrılarından biri olduğunu söyler.

Yaratılış 17 de İbrahim ile Yehova arasındaki konuşmasına işaret ederek,bütün erkeklerin sünnet edilmesinin bir işaretleme sistemi olduğu,günümüzedeki hayvan işaretlemeden başka bir şey olmadığını söyler.Eski hikaye ve

efsaneleri yorumlamak zordur.Kavramları anlayabilmek o kültürü anlamaktan geçer.Genellikle mit olarak kabul edilen bu tür elegoriler batı dünyasının erken dini ve felsefesinin omurgasını oluşturur.Öte yandan çeşitli mitolojilerdeki tanrılar dikkatle incelendiği zaman hepsi aynı kökten çıkmış gibi görünür.Gerçektente Mionlar

kültürünün erken metinlerinin çevirileri incelendiği vakit Mezapotamyada kulanılan Semit diyalektini içerdiği görülmüştür.Diğer yandan batı uygarlıklarının temeli olan Yunan kültürünün Girit'te yaşayan erken dönem Minoanlar'dan gelmiş olduğu

yaygın şekilde kabul edilir.Tanrılarla ilgili olaylarda çok fazla malzeme olduğu için

bazı insanlar tanrılar arasındaki bağlantılara katılmayabilir.Ama mitolojiler incelenirse tanrılar arasındaki bu bağlantı daha fazla dikkat çeker.

 

 

SÜMERLER MISIRLILAR YUNANLILAR ROMALILAR

göksel baba anu ; amen-ra cronos ; saturn

göksel ana antu ; mut hera ; juno

dünyanın efendisi enlil ; seth zeus ; jupiter

dünyanın anası ninhursag ; isis athena minevra

kardesi/kurucusu enki ; osiris apol lo vulcan

savaşcı rakip marduk ; horus ares ; mars

yer altı efendisi negal ; anubis hades pluto

aşk yaratıcısı asherah ; hathor aphrodi te venüs

tanrıların yardımcısı ninurta ; thoth hermes; mercury

 

 

 

Listeye dikkat edilirse buradaki asıl sorun Musa'dan önce Mısır'lıların antik bilgiyi nasıl ele geçirdikleridir.Bu büyük bir ölçüde İncil'de de geçen İzak ve İbrahim tarafından olmuştur.Kutsal kitaptaki aşk entrikasında İbrahim'in büyükoğlu İsmail'i

İbrahim'in karısı kısır olduğu için Hagar adında Mısır'lı bir hizmetçi doğurur.İbrahim'in karısı Sarai bu planı organize etmesine karşın daha sonra Hagar'a kötü davranarak kaçmasına sebep olur.

 

Yaradılış 17'de Yehova,bu dönemde takipçisinin adını Abram'dan (Yücebaba),Abraham (ulusların babası)'a döndürdü.Ve bütün erkek çocukların sünnet edilmesi emrini verir ve İbrahim'e aralarında Mısır'ında bulunduğu Mezapotamya'da dahil birçok

toprağı yönetecek bir ırk sözü verir.Daha sonra İzak'ı doğuran Sarai'nin adı Sarah (prenses) olarak değiştirilir.İzak ikinci çocuklarıdır ve İbrahim 100 yaşındayken

Sarai'den çocuğu olur.Yaradılış 17:19'da İbrahim'e Yehova'nın toplumunun İzak tarafından oluşturulacağı söylenir.Tanrı İzak'ı İsmail'den genetik olarak üstün görmektedir.

İbrahim'in atalarının hepsinin isimleri İncil'de geçer.Babası Terah ve geçmişteki Nuh'un oğlu Şem ve dolayısıyla Adem'e kadar ulaşılır.İbrahim'in İran körfezinin ucunda bulunan Ur şehrinden geldiğini hatırlatmakta fayda vardır ki burası bir Sümer şehridir.İbrahim kutsal metinlerden anlaşılacağı üzere bir göçebe değil, zengin ve

güçlü bir Sümer vatandaşıdır.M.Ö 2000 yıllarında Ur şehri yıkılınca İbrahim kuzeye Harran'a taşınır.Bu şehrin adı Sodom ve Gomorra şehirlerinin ünlü hükümdarı

Lot'un babası,İbrahim'in erkek kardeşi Haran adına isimlendirmiştir.Konu dikkatli

olarak tarihsel süreçte incelendiği vakit İsrailoğulları'nın kurucuları,sıradan insanlar olmayıp güçlü hanedan liderleri olup,Sümer antik geleneklerini Musa'dan İbrahim'e geçiren,bu hanedanlıktır.

 

 

Dünya üzerindeki en derin sırlar Mezapotamya'da Dicle ve Fırat arasında,İran körfezine yakın yaşamış olan Sümer'lere kadar uzanır.Şimdiki adıda Irak'tır.

 

Sümer kültürü 6,000 yıl önce aniden ortaya çıkmış ve tuhaf bir şekilde kaybolmadan önce,Hindistan'dan Nil'e kadar olan yerde yaşamı etkilemiştir.M.ö. 2,350 lerde

İran körfezinden Akdeniz'e kadar uzanan Semit Akad hanedanlığını kurmuş olan savaşçı lider büyük Sargon'un eline geçer devam eden savaşlarda azalan Sümer nüfusu

ünlü kanun yapıcı Hamurabi yönetimine girmeye zorlanır.Girit ve İndus vadisinin başkenti olan Mohonje-dora'nın gizemli yıkılışı Hamurabi döneminde gerçekleşmesi

Paskalya adasının ortadan kalkması, Andean uygarlığının ortaya çıkışı ve Maya'ların

Orta Amerika'ya gelişi hep bu zamandadır.Aralarında bağlantı vardır.aynı zamanda

Sümer kralı Ur-Mammu tarafından Hamurabi'nin ünlü yasaları bu dönemde yayınlanmıştır.

 

Bundan 150 yıl öncesine kadar İtalyan gazeteci Valle güney Irak'ta bir dizi kazı

yapana kadar Sümer'ler hakkında hiç bilgi yoktu.O günden bu güne araştırmacılar

batık şehirler ve binlerce kil tablet bulmuştur.Bu kadar çok bilgiye karşın Sümer'ler hakkında piyasaya açıklanan bilgi yeterli değildir.Açıklanmaz.

Bu altı bin yıllık uygarlık hakkında daha yakın tarihlerde var olmuş olan Mısır,Yunan ve Roma uygarlıklarından daha fazlası bugün eldedir.Bunun en önemli nedeni diğer uygarlıklardaki papirüslerin ve parşömenlerin zaman içerisinde bozulması fakat Sümer'e ait kalıntıların ıslak killere yazılarak kurutulması ve günümüze kadar gelmesi.Yazıldıktan sonra fırınlanır ve saklanır.1802 yılına kadar bir lise öğretmeni tarafından sistemli bir şekilde tercümeye başlayana kadar ne olduğu anlaşılamadı.Bu gün hala çevrilmeyi bekleyen dağ gibi tablet vardır.Sümer alfabesi kelimelerden çok sembollerlerden oluşur.Çevirilerden Sümer'lerin yaratıcılarının mitolojik tanrılara karşılık geldiği anlaşıldı ve her şey bu noktadan ilerledi.Çevirilerden

anlaşıldığı üzere Dicle-Fırat vadisinde bataklıktan kurutulduğu ve büyük ölçekli sulama kanalları yapılarak parıltılı şehirler kurdukları açıkça yer alır.İlk on iki önemli şehir ve eyaletleri Ur,Nippur,Uruk,Lağaş,Akkad,Kiş gibi egzotik isimleri bulunur.

Adına Zigurat denilen yüksek tapınakların etrafında şekillenir.Her şehir Ensi denilen kendi tanrısı tarafından yönetilir.

 

 

Sümer'ler hakkında daha çevrilmemiş bir çok tablet varken onların dünyada bir çok ilki gerçekleştirmiş olduğunu bilmekteyiz.Prof.Samuel Noah Kramer'in tarih Sümer'de başlar adlı ve ''The Sumerians'' adlı kitabı ilk yazı sistemini,tekerleği,okulları,tıp tarih bilimleri ve birçok olayın onlarda başladığını kanıtlarıyla vermektedir.Sümer'lerden kalan belgelerden anlşılacağı üzere günümüz modern toplumlardan farkları yoktur.

Sümer kraliçesi,Shup-ad'ın British Museum'da sergilenen büstü, için araştırmacılar muhteşem bir peruk,kulaklarda iri küpeler,boynunda gerdanlık olduğunu söyleyip o devirde bunların yapılmış olmasını oldukça ilginç bulurlar.bu Roma'nın kurulmasından 2,150 yıl önce Musa'nın yazılarını yazmaya başlamasından 2,000 yıl öncedir.Sürekli uzak yerlere yolculuk yapmaktadırlar ve gemi yapımı ve haritacılık gelişmiştir.

Gökyüzü hakkında bilgileri inanılmazdır, küresel astronomi,360 derecelik daire,ufuk çizgisi,göksel eksen,kutuplar,ay ve güneş tutulmaları,ekinokslar,vs.bunlarla ilgili tüm bilgi birden ortaya çıkmış gibi görünür.Mısır'lılar ve Yunan'lıların kullandığı ve asırlardır kullanılan ilk takvimin oluşmasını sağlamışlardır.Sadece geometri değil aynı zamanda atmış zamanlı,zaman ölçme sistemide Sümerlilere aittir.

Modern burçlar kuşağının on iki tanrıya atıf olarak Sümer tarafından geliştirilmiştir.Dünyanın güneş çevresinde dönüş süresi otuzar derecelik on iki haneye yani 30 günlük 12 aya bölen onlardır.Dünyanın ekseninin kayıklığının ve aynı konuma gelmesi için gereken sürenin 25,920 yıl olduğunu hesaplamışlardır.Bu gün bu süre Tapınak Şovalyeleri,İlluminati ve Rhodes Yuvarlak Masası'nı esinlendiren Yunan alim Platon'a ithaf olarak Platon yılı olarak bilinir.Amerika tarafından şu an dünya üzerinde şu an yürütülmekte olan BOP bile bu rakama dayanmaktadır.Çok ilginçtir,bugün kafaları karıştıran ve bilimcileri huzursuz eden şey, varlığı sadece 2,000 yıl sürmesine karşın bu göksel döngüyü,25,920 yıl olduğunu nasıl anlamışlardır,ve kayıtlarına geçirmişlerdir.Neden uygarlıklar bu döngünün tam ortasında başladı.?Bu astronomi bilgileri yoksa tanrıların bir mirasımı idi.

 

Sorulması gereken soru şudur:6,000 yıl önce var olmuş ilkel insan avcı-toplayıcı bir yaşam tarzı sürmekte iken,nasıl olurda birden bu kadar ileri hala kullandığımız bilgileri oluşturmuştur.Günümüz standartları için bile hala bu bilgiler elde edilmesi oldukça zordur.Ünlü Brittanica yazarları bile Sümer tarihiyle ilgili ciddi olarak cevaplanması gereken gerçekler olduğunu vurgulamaktadır.

 

Yazılı silindir mühürleri binlerce bilgi ve belgeye bugün insanoğlu sahip olduğuna göre beklide bu konuyu açıklamaları Sümer'lilerin kendisine bırakmakta fayda vardır.Ama bu geleneksel anlayış içinde yazılan tarihi ve süzgeçten geçen bilimi kızdırır

alıntıdır..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

...Gezegen, dünyamızın 8000 yıl önceki durumuna benzememekte ve üzerinde uygarlık da aynı aşamayı yaşamaktadır. Elbette bütün bunlar inişten önce, gemideki araçlarla belirlenmiştir. İnilecek alan, 'bölünebilir madde kaynaklarına' en yakın olan bölgedir. Gemideki araçlar, uranyum madenlerinin hangi dağ sıralarında bulunabileceğini de güvenilir ve çabuk bir biçimde gösterirler.

İniş tasarlanan biçimde gerçekleştirilir.

Gemi adamlarının gözüne çarpan ilk şey, taştan araçlar yapan, mızraklarla vahşî hayvan avlayan, otlaklarda koyun ve keçi sürüleri güden, ilkel biçimde çanak çömlek ve ev gereçleri yapan birtakım yaratıklar olur.

Acaba bu ilkel yaratıklar, gökten inen canavar ve içinden çıkan garip şeyler hakkında ne düşünürler? Her halde ilk yapacakları şey yerlere kapanıp yüzlerini toprağa gizlemek olacaktır. O güne kadar aya ve güneşe tapmışlardır. Ama şimdi olan, korkunç bir şeydir: Tanrılar gökten inmişlerdir!

Olayın ilk heyecanı geçince, ilkel yaratıklar bir kaya ardına geçip olanı biteni izlemeye koyulurlar. Az ötelerinde kafalarında çubuklu şapkalar taşıyan, (antenli başlıklar); geceyi gündüze çevirebilen (ışıldaklar) tanrılar harıl harıl çalışmaktadırlar. Yabancılar hiç güç harcamadan göğe yükselirken (roketli kemerler) gezegen sakinleri neredeyse küçük dillerini yutarlar. Bilinmeyen 'hayvanlar' homurdana vızıldaya gökte uçmaya başlayınca da (helikopterler ve her işe yarayan taşıtlar) yüzlerini yine toprağa gömerler. Son olarak tüyler ürpertici bir 'bumm' sesi duyulur (deneme patlaması). Yaratıklar çil yavrusu gibi dağılarak mağaralarına kaçışırlar. Artık astronotlarımız onların gözünde yüce birer tanrıdır.

Günler geçer. Uzay adamları yoğun çalışmalarını sürdürürler. Bir gün rahipler ve büyücülerden oluşan bir topluluk tanrılarla ilişki kurmak için, ilkel içgüdüleriyle kestirdikleri başkana yaklaşırlar. Yanlarında konukseverliklerini gösterecek armağanlar vardır. Uzay adamlarımız elektronik beyin aracılığıyla onların dillerini hemen öğrenirler ve nezaketlerine teşekkür ederler. Uzun uzadıya kendilerinin tanrı olmadığını, tapmaya değer bir üstünlük taşımadıklarını anlatırlarsa da, sonuç alamazlar. İlkel dostlarımız başka türlü düşünememektedir. Onlar yıldızlardan gelmiş, büyük güçler göstererek mucizeler yaratmışlardır. Tanrılardan başka bir şey olamazlar! Uzay adamları direnerek yardım teklif ederler. Yine sonuç yoktur. Olan bitenler çoktan, karşılarındaki ilkel yaratıkların anlayış sınırlarını aşmıştır.

İniş gününden sonra olacakları tam olarak kestirmek güçtür, ancak aşağıdaki eylemlerin, önceden düşünülmüş bir tasarı gereğince uygulanabileceği düşünülebilir.

Nüfusun bir bölümü kazanılarak, dünyaya dönüş için gerekli olan uranyum'un araştırılması ve çıkarılması için eğitilir.

Yaratıkların en akıllısı 'kral' seçilir. Gücünün apaçık belirtisi olarak, tanrılarla doğrudan doğruya ilişki kurulabileceği bir telsiz aracı verilir.

Uzay adamlarımız onlara basit uygarlık gereklerini ve birtakım ahlâk kavramlarını öğretirler. Özellikle seçilmiş kadınlar gemi adamlarınca döllenir. Böylece doğal evrimin birkaç aşamasını atlatan bir soy doğar.

Bu soyun uzayda uzmanlaşabilmesi için ne kadar zaman geçmesi gerektiğini kendi tecrübelerimizden biliyoruz. Neyse, uzay adamlarımız dönüş yolculuğuna başlamadan önce, arkalarında ancak çok çok sonra, yüksek teknik yetenekleri olan ve matematik temellere kurulmuş bir uygarlığın anlayabileceği birtakım izler ve işaretler bırakırlar.

Gezegen yaratıklarını, kendilerini ileride bekleyen tehlikelere karşı uyarmanın ne ölçüde yarar sağlayacağını da kestirmek pek güçtür. Onlara korkunç kıtalararası savaşları ve atomik patlamaları konu alan filmler gösterdik ve savaşın iğrençliğini anlattık diyelim. İleri uygarlık düzeyine ulaşan ve tarih kitapları tiksindirici savaşlardan geçilmeyen yirminci yüzyıl dünyası bile, durmadan 'savaş ateşiyle' oynadığına göre, onların da her şeye rağmen, bir gün aynı çılgınlığa düşeceklerini düşünmek yerinde olur sanırım!

Uzay gemisi evrenin karanlıklarında kaybolup gidince, geride kalan dostlarımız, bu inanılmaz mucizeyi konuşmaya başlayacaklardır: Tanrılar buradaydı! Başlarından geçenleri babadan oğula, anneden kıza geçecek destanlar biçimine sokacaklar, tanrıların geride bıraktığı armağanları, küçük araçları tapınaklarına kaldırarak, kutsal emanetler olarak koruyacaklardır.

Eğer yazıyı keşfetmişlerse, olanları korkunç, olağanüstü ve mucizevî diye niteleyerek yazmaya koyulacaklardır. Kitapları ve resimleri, sağır edici gürültülerle gökten inen bir uçan gemiyi ve altın elbiseli tanrıları anlatacaktır. Denizlerin ve karaların üstünde uçan savaş arabalarından, korkunç silâhlardan söz edecek, tanrıların geri dönmeye söz verdiklerini, altını çize çize belirteceklerdir.Bir zamanlar gördüklerini kayalar üzerine çizmeye koyulacaklardır:

Kafalarında başlıklar ve çubuklar bulunan şekilsiz devler; göğüslerinde çantalar taşıyan yaratıklar; ne olduğu bilinmeyen varlıkların binip gökyüzünde dolaştıkları toplar; üstünde ışınların fışkırdığı değnekler, kocaman böceklere benzeyen ve taşıt aracı olduğu kesin olan garip biçimler...

Uzay gemimizin ziyaretinin doğuracağı türlü etkiler saymakla bitmez. Gezegende bıraktığımız dostlarımızın bu olanlardan sonraki hayatlarını izlemek kolaydır. Gizlice seyrettikleri tanrılardan, epey yeni şey öğrenmişlerdir. Geminin indiği alan, kutsal bölge olarak açıklanır. Din merkezi sayılabilecek olan bu alanda, belirli dönemlerde, 'hac' toplantıları yapılır ve tanrıların 'kahramanlıkları' anlatılır. Astronomik kurallara uygun piramitler ve tapınaklar kurulur. Yüzyıllar geçer. İnsanlar çoğalır ve savaşa başlar. Sonunda kutsal yerlerin çoğu toprak altında kalır. Daha sonra tanrıların yerlerini bulan başka kuşaklar gelir, kazılar yapılır ve bu kuşakların karşısına binlerce anlaşılmaz kalıntı çıkar....

- Tanrıların Arabaları -

Sümer tanrıları dediğiniz varlıklar bence sadece yukarıda anlatılan araştırmacılardan ibaret.. günümüzde tapılacak bir yanları olduğunu sanmıyorum... Sümer tabletlerinde tanrı olarak geçen varlıkların arastırılması yalnızca dış dünya hakkında bilgi verir. Onların tanrı olması bence söz konusu bile olamaz..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

tabii sumerliler de Tanrıların Arabalarını okuyup o tanrılara taptılar degilmi?? mantık hatası var yazdıgında.. o kitap yazılmadan yuzlerce yıl once o tanrılara birileri tapıyordu .. dıs dunyadan gelen varlıklar niçin tanrı olmasın ???

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ben sümerliler kitap okudu demedimki sana. Yazılan kitaptaki bu bölüm sadece sümer tanrılarının gelişi ve sümerlilerin onlara nasıl baktıkları hakkında bi yazı. Bi tür yorum diyebilirim. Sorduğun soruya yorum yapmak istemiyorum inançlarımız farklı olduğu için tartışma kaçınılmaz olacaktır.. Ben tek tanrı vardır derim, sen Tek değildir dersin uzar gider....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...