nevermore Oluşturma zamanı: Nisan 15, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Nisan 15, 2009 Progressive Rock 1960’ların ortasında Rock, Klasik Müzik, psikolojik ve edebi elementleri bir araya getiren grupların öncülüğünde ortaya çıktı. Amerika’da Grateful Dead ve İngiltere’de Pink Floyd bu tarzın önde giden grupları oldular. Genellikle 7 dakinanın altında parça yapılmaması ve gerek lirikler gerek müzikal yapıları ile fazla entellektüel olmaları porogressive rock gruplarını popülerizm dışında tutmuştur. 70’ler ile birlikte Jazz ile de yakın ilişkiye giren progreesive rock yine 70’ler itibari ile kendi içinde alt türleri de yaratmıştır. Emprovize ve virtüözlerden ziyade grup müziğine yakın duran bir çok progressive rock grubu Amerika ve İngiltere dışında Avrupa sınırları içinde de büyük bir ivme kazanmıştır. Almaya’da bu tarz gruplar Kraut Rock olarak adlandırılmıştır. Alman grupların en belirgin özelliği genel olarak liriklerin Almanca yerine İngilizce olması ve Jazz/Space öğelerini çok daha fazla kullanmalarıdır. Kraut Rock ilk başlarda bu tarzı benimseyen fakat daha sonraları Heavy Metal’de karar kılan kimi gruplar yüzünden 80’lerin başında ya tamamen yok olmuş ya da eksi gücünü yitirmiştir. Şimdi dönelim Eloy’un hikayesine... Gitarist, besteci Frank Bornemann ilk müzikal deneyimlerini belki de o sıralar rock müziğe merak saran tüm genç müzisyenler gibi The Beatles ve The Shadows dinleyerek yaşar. Daha sonraları Soft Machine fakat özellikle Pink Floyd’dan etkilenerek bir grup kurma kararını alır. Gerisini Frank Bornemann’ın ağzından dinleyelim dilerseniz Eloy ismini H.G Wells’in Time Machine (Zaman Makinesi) isimli kitabından aldık. Wells kitabında insanoğlunun 800.000 yıl sonrasını tasavvur ediyordu. Eloy ise 800.000 yıl sonrası dünyada ortaya çıkan bir insan ırkının ismiydi. Wells’in romanında Eloy ırkı zaman makinesi sayesinde insanlığı yeni bir başlangıca ulaştırmaya çalışıyordu. 60 sonları Alman grupları kendi besteleri yerine genelde cover çalıyordu. Alman grupları için plak anlaşması yapmak ya çok zor ya da imkansızdı. Genellikle Alman grupları kendi ülkelerinde bile 2.sınıf grup muamelesi görüyordu. Bu zamanlarda kendi besteleri ile albüm yapmak gerçekten cesaret gerektiriyordu. Ben bu anlamda öncü olmak istedim..tıpkı Wells’in kitabındaki gibi..bu yüzden grubun isminin Eloy olmasına karar verdim. Müziğe ben de herkes gibi 60’ların başında The Shadows, The Beatles ve Rock’n Roll dinleyerek başladım. Daha sonra grubu oluşturacağım diğer müzisyenlerin arayışı başladı. Daha ilk günlerden bunun uzun soluklu bir yolculuk olacağını hissediyordum” 1969 : Eloy kuruldu. Okul arkadaşı olan grup elemanları ilk günlerinde Beatles, Moody Blues, The Who ve Cream coverlerı çalıyordu. 1970 : Eloy kluplerde sergiledikleri performans sayesinde kendi imkanları ile ilk 45’lik plaklarını çıkardı. (Daybreak/Walk Alone) 1971 : Eloy’un kendi isimlerini taşıyan ilk albümleri Hamburg Stars stüdyolarında kaydedildi ve piyasaya sürüldü. Şimdi bu süreci yine Frank Bornemann’nın kendisinden dinleyelim ; “Grup kurulduktan sonra progressive rock kulvarında yeni arayışlara girdik. Kendi stilimizi bulmak tabii ki biraz zaman aldı. İlk albümde solist Erich Schriever, gitarist ve klavyeci Manfred Wieczorke ve ben söz ve müzikleri üstlenmiştik. Grubun kurucusu olarak doğal olarak liderlik benim üstümdeydi. Fakat Erich ile bu yönde bazı anlaşmazlıklarımız oldu ve kendisi gruptan 1972’de ayrıldı. Aslında çok iyi ve kaliteli bir müzisyendi fakat profesyonel olamadığını düşünüyordum. Ayrıca canlı performanslarımız sırasında bazı problemler yaşıyorduk. Sahnede politik tavrını çok fazla sergiliyor ve solist, front-man özelliğini seyirciye yansıtamıyordu. Erich gruptayken sadece gitar çalıyordum. Erich bizi bir dizi konser sırasında bıraktığı için mecburen vokali de üstlendim. Bir aradan da solist arayışlarımız devam ediyordu fakat özelikle 70’ler de neitelikli solist bulmak Almanya’da oldukça zordu. Fakat benim solistliğimde verdiğimiz konserler başarılı geçince grup içinde bu görevi yürütmem konusunda karar aldık. Bu arada ilk albümde çalan davulcumuz Helmut Draht yerine daha sonraları Eloy soundun da çok büyük katkısı olacak Fritz Randow gruba dahil oldu. Her yeni grupta olduğu gibi bizde başlangıçta uyum sorunları yaşadık. Fakat EMI ile yapılan anlaşma ve 2.albüm Inside sonrası herşey kendiliğinden yola girdi. Artık Progressive Rock konusunda herkes hem fikirdi.” 1973 : EMI Harvest’dan “Inside” albümü piyasaya çıktı. Eloy İngiliz gruplar Beggar’s Opera ve East Of Eden ile birlikte İngiltere’de konserler verdi. - Future City isimli parça bazı Amerikan radyo istasyonlarında listeye girdi. - Daybreak isimli parça B yüzünde albümde yer almayan On The Road ile 45’lik olarak yayınlandı. - Wolfgang Stöcker bu albüm sonrası gruptan ayrıldı. Yerine bas gitara Luitjen Janssen geldi. 1974 : 3.albüm “Floating” piyasaya çıktı. Bu albüm bir gecede kayıt edildi. Frank Bornemann bir yandan da Scorpions’ın Fly To The Rainbow albümünün prodüksyon çalımalarını bitirdi. 1975 : Grubun 4.albümü “Power And The Passion” gruba yeni katılan gitarist Detlev Schwaar’ın da katılımıyla piyasaya çıktı. 30.000 satarak Inside sonrası en çok satış yakalayan albümleri oldu. Sözü yine Frank Bornemann’a bırakıyoruz ; “1975 senesinde grupta kopmaların yaşanmasının ana sebebleri çalışma temposu ve müzikal değişikliklerdi. Ben yine senfonik kalıplar içerisinde konsept albümler yapmak niyetindeydim. Bazı grup elemanları bu fikrime sıcak bakmıyorlardı. Manfred Wieczorke ise Jane’e katılma kararını menejerimiz Jay Partridge ile yaşadığımız finansal problemlere bağladı. 1976 senesinde grup tam anlamıyla baştan yaratıldı. Fikirlerime yakın müzisyenler ile yola devam kararı aldım. Bu arada grup elemanlarının ortak kararı sonucu prodüksyon yükünüde ben üstlendim. Yeni bascı Klaus-Peter Matziol üstün tekniğini Eloy’un gelecekte ki projeleri için kullanacaktı. Scorpions’dan gelen davulcu Jurgen Rosenthal davulculuğunun yanında söz yazarlığında da bana destek olacaktı. Onunda Neil Peart (Rush) ve Bill Bruford’dan (ex-Yes, King Crimson) etkilenerek kendi stili ile birleştiridiği farklı bir davul tekniği vardı. Aslında gitarist olan Detlev Schmidtchen grubun soundu için kesin gerekli olan tuşlu çalgılara geçti. Daha sonraları finansal problemleri de geride bıraktık. Mali durumumuzun düzelmesi ile birlikte uzun süredir aklımda olan bir klasik müzik orkestrası ile albüm yapma projesini hayata geçirmeye karar verdim. Böylelikle “Dawn” ortaya çıktı. Albümde ki lirikler bana ve Jurgen Rosenthal’e aitti.” 1976 : “Dawn” 150.000 adet sattı. 1977 : Aynı konsepte hazırlanan bir sonraki albüm “Ocean” 200.000 satarak Almanya’da listelerde Genesis ve Yes’i geçmeyi başardı. 1978 : Eloy’un ilk ve tek konser albümü “Eloy-Live” piyasaya çıktı. 1979 : Adeta bir Pink Floyd tribute olarak adlandırılabilecek “Silent Cries And Mighty Echoes”’un satışları “Ocean” da geçerek eleştirmenlerin tüm bombardımanına rağmen büyük sükse yaptı. Albümün kaydı öncesi yaşananlar için sözü yine Frank Bornemann’a bırakalım ; “ 1979’da grubun dağılmasının sebebi finasal problemler değil bana göre Detlev Schmidtchen ve Jürgen Rosenthal’in ego problemleri yüzünden oldu. (İkili beraber 1979’da Silent’ın çıktığı günlerde Ego On The Rocks isimli bir de albüm çıkardı !!) Ben ve bascı Klaus-Peter yeni elemanlar aramaya başladık.. Jim McGillveray Almanya’da çok bilinen Amerikalı bir davulcu idi. Jim ile beraber Hannover’dan iki önemli stüdyo müzisyeni aramıza katıldı. Hannes Arkona ve Hannes Folberth...Bu kadro ile yeni albüm “Colours” üzerine yoğunlaştık.” 1980 : Grubun yeni albümü “Colours” çıktı. Söz yine Frank Bornemann’da.. “Yeni albüm sonrası grubun ben hariç tüm elemanları Hard-Rock’a yönelmek istiyordu. Bense Progressive Rock’tan taviz vermek istemiyordum. Sonunda her iki tarafında istekleri doğrultusunda yeni bir sound yakalamaya karar verdik.” -------------------- Eloy’un hikayesini 1980 tarihli “Colours” isimli albümde yarıda bırakmıştık. Aslında 80’ler progressive rock’ın da yavaş yavaş unutulmaya başladığı bir dönemin başlangıcı olmuştur. Kraut Rock için durum daha da zordu zira İngiliz ya da Amarikalı grupların aksine Progressive Rock’ın temel kriterlerinden asla vazgeçmeyeceklerini herkes biliyordu. Bu da Kraut Rock gruplarının hızla yok olmasına sebep oldu. Bir başka büyük etkende başını Scorpions’un çektiği ve önceleri Kraut grupları olarak yola çıkan onlarca grubun Heavy Metal’e kaymasıydı. Bazı gruplar (örneğin Eloy) zamana karşı durmayı başarmış, ve rock müziğin bu çok önemli türünü yaşatmaya çalışmıştır. 1981 : Eloy elektronik müzik ile tanışır. Yeni albümleri “Planets” bir science-fiction hikayeyi anlatmaktadır. 1982 : Yarım kalan hikaye “Time To Turn” ile devam eder. Burada Eloy yine elektronik sesler üzerine yoğunlaşmıştır. 1983 : Grubun bir sonra ki albümünde herşey çok daha farklıydı. Eloy takipcileri “Performance” ile Progressive Rock ve Heavy Metal buluşmasına tanık oldu. 1984 : “Metromania” piyasaya çıktı. Heavy Metal gitarlar bu albümde de varlığını korudu. Fakat grup içi anlaşmazlıklar dağılmayı de beraberinde getirdi. Bu sürece gelinmesinin en büyük nedeni yıllarca Progressive müzikten taviz vermeyeceğini kararlılıkla vurgulayan Frank Bornemann’a diğer grup elemanlarının gösterdiği tepki oldu. Sözü Frank Bornemann’a bırakalım ; “Metromania piyasaya çıktıktan sonra herkes kendi yoluna gitme kararı aldı. Hiç kimsenin birbirine karşı saygısı kalmamıştı. Maddi olarak tatmin olmuştuk fakat müzikal ayrılıklar grubu dağılma noktasına getirdi. Ayrıca Performance ve Metromania albümlerinin tanıtımı için Almanya ve İngiltere’yi kapsayan bir turneye başlamıştık. Grup içi kopmaların yaşandığı dönemde bu denli uzun bir turne programı hepimizi çok yıpratmıştı. Bu turne esnasında en önemli performans Marillion ile beraber Marquee’de verdiğimiz konser oldu. Grubun dağılmasından yaklaşık 1.5 sene sonra Berlin’de Micheal Gerlach ile karşılaştım. O sıralar bazı heavy metal gruplarının prodüksyon işleri ile uğraşıyordum. Yıllarca grup kurma ve sürdürmenin zorluğunu bilen biri olarak Micheal ile bir ikili oluşturup Eloy’u sürdürme kararı aldım. Kafamda günün teknolojisini de kullanarak progressive müzikten tam uzaklaşmadan farklı bir sound yaratmak fikri vardı. Bilgisayar ağırlıklı bir müzik ile eski fanların karşına çıkmanın ne kadar riskli olduğunu biliyordum. Riski aldığıma pişman olduğumu söyleyemem. Sanırım Micheal ile kimyamız tutmuştu.” 1988 : Eloy’un bir “duo” olarak ilk albümleri “Ra” piyasaya çıktı. 1991 : Dört senelik suskunluğun ardından Eloy’un daha önce yayınlamayan parçaların oluşan “Rarities” raflarda ki yerini aldı. 1992 : Bornemann/Gerlach eski dost bascı Klaus-Peter Maziol’un bazı parçalarda ki katılımıyla yeni albümleri “Destination” çıkardı. Söz yine Frank Bornemann’da ; “Ra ve Destination ile istediğimiz noktaya geldiğimizi düşünüyorum. İtiraf etmeliyim insanların halen müziğimizi takip etmeleri beni hem sevindiriyor hem de şaşırtıyor. Ayrıca sound değişikliği hakkında korkularımız da gerçekleşmedi aksine fanlardan olumlu tepkiler aldık. Daha önce çalıştığım grup arkadaşlarım ile yaşadığım sorunlar sadece müzik konuluydu. Dolayısıyla bir sonraki projemde bir çoğunu yeniden göreve çağırdığımda olumlu yanıtlar geldi. Ve eski parçaların tekrar yorumlanması sonucu ortaya “Chronicles” çıktı. Eski grup arkadaşlarımla böyle bir projede yer almak oldukça heyecan vericiydi” 1993 : “Chronicles” müthiş bir satış grafiği ve başarı elde etti. Bornemann daha sonra elde kalan parçalar ile “Chronicles II”i piyasaya sürdü. 1994 : Frank Bornemann 1972 – 1975 arası B-side’lardan oluşan bir toplama albüm projesini tamamladı. Ayrıca Eloy yeni stüdyo albümleri “The Tides Return Forever”ı çıkardı. 1995 : Grubun fan klubü kuruldu. Bu arada Frank Bornemann grup müziğine ve eski soundlarına dönüşün sinyallerini vermiş olduğunu röportajlarında vermeye başladı. “Klaus-Peter Matziol aramıza tekrar katıldı. Son albümümüz “The Tides Return Forever” ile Eloy tam anlamıyla geri döndü. 12 konserlik bir geri dönüş turnesinden sonra yola tam gaz devam kararını aldık. Sanırım bizler için en büyük ödül aldığımız altın plak oldu” 1996 : Turne yorgunu grup yeni albüm için taslak çalışmalarına başladı. 1998 : İki yıllık özverili çalışmanın ardından gruba 1995 senesinde altın plak kazandıran “Ocean” albümünün devamı niteliğinde olan “Ocean 2” piyasaya büyük bir tanıtım desteği ile çıktı. 1999 : Grup bir süre ortadan kaybolma kararı aldı. (vardır Bornemann babanın bir bildiği diyelim ve bekleyelim) 2000 : Eloy best of ve konser albümleri ile gündem de kalmaya devam etti. 2000’li yıllar boyunca Bornemann ve Eloy sessizliğini korudu, korumaya da devam ediyor. Belki 2005 onlara tekrar kavuşacağımız yıl olur..kim bilir...derinlerde kalmış gün ışığına çıkmayı bekleyen başka sesler, çığlıklar elbette vardır ! http://www.batug.com/eloy.jpg Stüdyo albümleri Eloy (1970) Inside (1973) Floating (1974) Power And The Passion (1975) Dawn (1976) Ocean (1977) Slient Cries And Mighty Echoes (1979) Colours (1980) Planets (1981) Time To Turn (1982) Performance (1983) Metromania (1984) Ra (1988) Destination (1992) The Tides Return Forever (1994) Ocean 2 (1998) Live albümler Eloy Live (1978) The Answer In Mannheim (1998) Toplama ve Best of albümler Land Of Nobody (1973) (Eloy & Inside’da yer alan bazı parçaların emprovize yorumlarından oluşan bir albüm) Time To Turn / Through A Somber Galaxy (1982) (Aynı isimli albümde yer alan bazı parçaların out-take versiyonları ve albüme konmayan 2 parçadan oluşan bir albüm) Codename Wildgeese (1985) - (Soundtrack) Rarities (1991) - (45’likler de yer alan parçalardan oluşuyor) Fire And Ice (1992) - (EP) Chronicles I (1993) – (eski parçaların yeni yorumlarının yer aldığı bir çalışma) Chronicles II (1994) – (Chronicles I’in devam albümü) The Best Of Eloy Vol.I / 1972-1975 - (1994) The Best Of Eloy Vol.II / 1976 – 1979 – (1996) Timeless Passages (2004) – (albümde eski parçaların remix’leri ve nihayet 2 yeni parça var) kaynak CEM METİN 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Demian Yanıtlama zamanı: Nisan 16, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 16, 2009 En beğendiğim albümleri İnside'dır. İnsanı resmen koparır. Ondan sonrada Ocean albümleri gelir (Albümde ki 4 parça Atlantisin doğuşunu, yükselişini, batışını ve yokoluşunu konu edinir). 88 yılında tanıştığım ve dinlemeye doyamadığım gruplardandır. İnsanın ya nefret edeceği ya da çok seveceği tarzda bir grup. Almanlar her konuda olduğu gibi bir işi yaptımı tam yapıyorlar... Çoktan uçmuş olanlanlar için bir grup olduklarını rahatlıkla söyleyebilirim. Konu için çok teşekkürler! 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Aethra Yanıtlama zamanı: Mayıs 16, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 16, 2009 Favori üçlemem Ocean-Dawn-Inside. Konsept albüm konusunda ciddi anlamda şaheser yarattıkları su götürmez bir gerçek, tıpkı progressive içinde sayılacak ilk gruplardan biri oldukları gibi. Eloy tarihinde konuşulabilecek çok şey var, tamamen uçuk, hayalgücüyle tamamlanmış, albüm kapaklarından bile neyle karşılaşacağınızı tahmin etmek için bir fırsat bulduğunuz, kadro değişiklikleri bol bir topluluk. Tabii birçok grubu olumsuz yönde etkileyen kadro değişiklikleri zaman zaman bu heriflerde tam tersi etki yarattı gibi bir şey de var. Misal; Power and the Passion'dan sonra ( favori albüm dörtlememin üyelerinden biri de bu) Fritz Randow, Luitjen Janssen, Detlef Schwaar, Manfred Wieczorke ayrılır ve Borneman yalnız kalır. Akabinde Klaus Peter Matziol, Detlev Schmidtchen, Jürgen Rosenthal'la birlikte Dawn ve asıl doruk noktası Ocean çıkar vs.. Dinleyin, dinleyin ve dinlettirin.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
persephone Yanıtlama zamanı: Mayıs 30, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 30, 2010 sitede eloy ile ilgili bir şey var mı diye bakarken bu kadar detaylı bir tanıtım bulacağımı düşünmemiştim,tşkr. güzel olmuş.benim favorim floating albümü ve ordan da bir ek : http://www.youtube.com/watch?v=WRqRW0kJGxk&feature=related Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Demian Yanıtlama zamanı: Mayıs 31, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 31, 2010 Başlığı görünce çoktandır dinlemediğim ''inside'' albümünü dinlemeyi ne kadar özlediğimi farkettim ve de hemencecik torrentle indirdim. Şu an da ise bu satırları yazarken, ''Up and Down'' parçasının keyfini sürüyorum. Albümün her bir parçası başka bir güzellikte (ya da bana öyle geliyor). Olağanüstü, harika... Ayrıca buradan Barones Fotonkedi'ye bana bu torrent olayını zorlada olsa öğrettiği için, teşekkürlerimi, saygılarımı ve sevgilerimi sunmak istiyorum. Onun sayesinde artık çoktan fosilleşmiş grupların albümlerini bile indirebiliyorum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fotonkedi Yanıtlama zamanı: Mayıs 31, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 31, 2010 ne demek canım biliyordum paylaştım Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.