Jump to content

Aleksitimi (Duygu Sağırı İnsanlar)


nevermore

Önerilen Mesajlar

Kendilerini anlatamıyor başkalarını da anlamıyorlar.Aleksitimi yapısı önce klasik psikosomatik hastalıklarda, daha sonra madde kullanım bozuklukları, posttravmatik stres bozukluğu ve yeme bozuklukları gibi psikiyatrik bozukluk hastaları arasında da gözlendiği düşünülen bir yapı. Kendi duygularını doğru olarak tanıyamayan aleksitimik bireyler, sadece duyguları üzerine düşünme ve onları düzenleme konusunda sıkıntı çekmiyor, aynı zamanda, duygusal sıkıntıyı diğer insanlara çok zayıf olarak iletebiliyor ve bu yüzden daha az yardım ve destek görüyorlar.

Kimi zaman bir yönetici, kimi zaman sevgili, kimi zaman ebeveyn, kimi zaman da arkadaş olarak çıkarlar karşımıza. Uzunca bir süre, “neden bu kadar katı, soğuk, sanki, yıkılmaz duvarları var?” diye düşündürürler insanları. Onlarla iletişim kurma çabaları, çoğunlukla boşa gider çünkü ortada, duygularını tanımlamakta ve anlatmakta, hatta başkalarının duygularını da anlamakta zorlanan biri yani aleksitimik bir kişilik vardır…

 

Onların kişilik yapılarının aleksitimik olduğu, çok değil bundan 30 yıl önce keşfedildi. . Kavram, 1970’lerin başında Nemiah ve Sifeneos tarafından tanıtıldı ve o günden bu yana 700’den fazla bilimsel makaleye konu oldu. Aleksitimi kavramının Türkçe karşılığı ise ‘duygu sağırlığı’ olarak adlandırılıyor.

 

Geçen yıllar içinde bu kavram üzerinde biraz daha çalışılmış. Özellikle Kanada Toronto Üniversitesinde 3 araştırmacı, 1980’li yılların başından itibaren, insanlardaki bu özelliği ölçen, 20 soruluk bir ölçek geliştirmişler. Bu ölçeğin Türkiye’deki geçerlilik çalışmasını da Yrd. Doç. Dr. Kemal Sayar ve arkadaşları yapmış ve kavramı değişik gruplar üzerinde araştırmışlar.

 

Aleksitiminin üç boyutu

 

Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı, Yrd. Doç. Dr. Psikiyatr Kemal Sayar, aleksitiminin, duygular için söz yokluğu anlamına geldiğini ve bu kişilerin duygularını tanımakta, tanımlamakta, anlatmakta zorluğu olduğuna dikkat çekiyor. 30 yıllık bir geçmişe sahip olan aleksitimi kavramının dünyada yeni yeni gelişmeye başladığını belirten Sayar, özellikle psikosomatik rahatsızlıkları olanlarda, duyguları ifade etmeye yönelik yetilerin az bulunduğunun tespit edildiğini söylüyor.

 

Sayar, aleksitiminin, duygular için söz yokluğu anlamına geldiğini ancak üç temel özelliği bulunduğunu belirtiyor. Bunlardan birincisi, duyguları tanımakta, belirlemekte ve onları somatik-bedensel duyumlardan ayırmakta güçlük çekmek, ikincisi, duyguları dışa vurmakta güçlük içinde olmak ve üçüncüsü de somut düşünmede güçlük çekmek olarak çıkıyor karşımızsa. Sayar’a göre, aleksitimik insanlar, duygularını tanımadıkları için kendilerini hep işlerine yoğunlaştırarak düşünürler. Hayal de kuramazlar. Sayar, aleksitimi kavramına Türkçe olarak “duygu sağırlığı” adını verdiğini çünkü kendini anlatamayan, karşısındaki insanların da duygularını anlamakta güçlük çeken bu insanların duygusal hayatlarının çok kısır olduğunu, bunun da çok ciddi sıkıntılara yol açabildiğini söylüyor.

 

Aleksitimikler nasıl anlaşılıyor?

 

Bu soruya “Kuru insanlar olarak gözlüyoruz” diye cevap veren Sayar şunları söylüyor. “Daha robotik, kuru, etrafına sıcaklık vermeyen insanlar olarak tanımlayabiliriz onları. Anlamak ve anlatmak zorlukları olduğu için en büyük zararları yine kendilerine oluyor. Öncelikle bedensel rahatsızlıklara daha sık yakalanıyorlar. Bedensel rahatsızlıklara yakalanıyorlar çünkü ifade edilmeyen duygular bir şekilde vücutta kendilerine çıkış kanalı bulurlar. Bedenselleştirme dediğimiz durum, ruhsal çatışmaların bedensel hadiselerle dışarı verilmesidir. Bu tür insanlar daha fazla bedenselleştirme gösterir çünkü duyguları oradadır ama onlar tarif edemedikleri için ya baş ağrısı, ya karın ağrısı olarak kendini gösterirler.” Sayar’a göre; Aleksitimi, bir kişilik özelliği yani bir psikiyatrik rahatsızlık değil. Bunun sosyo kültürel etkenlerle de ilişkisi olduğu gözlenmiş. Özellikle eğitimi az olan, duygusal alış verişin çok yoğun olmadığı aileler de bu sorun daha fazla gözleniyor. Sayar, aleksitimi ile eğitimin alakasını da şöyle kuruyor: “Duygularımızı isimlendirmek için kelimelere ihtiyaç duyarız ve yeterli kelime hazinesine sahip olmayan insanlar duygularını yeterince isimlendiremeyebilirler. Son üç beş senedir bu konuda çok ilginç çalışmalar çıkıyor ortaya. Mesela ebeveynlerinden yeterince şefkat görmemiş çocuklarda, beynin duyguları işleyen bölümünün az geliştiği görülebiliyor. Sonuç olarak ailemizden gördüğümüz şefkat, ilgi beynimizin yapısını değiştirebiliyor. Bu tür çocuklar, çocukluklarında yeterince duygusal veri almamış, karşısındaki insanlara duygularını ifade etmeyi öğrenemmiş çocuklar ve ileriki yaşlarda duyguları işleyecek merkezleri gelişmiyor. Bu, insanlar gündelik hayatlarını devam ettiriyor fakat duygu boyutunda kepenk indiriyor. Sorun duygu sağırlığı olarak isimlendiriliyor çünkü bu insanlar kendi duyguları ve karşılarındakilerin duygularını duyamıyor.”

 

Aleksitimi ve psikiyatrik rahatsızlıklar

 

Yapılan araştırmalar, aleksitimiklerin daha çok psikosomatik hastalıklara yakalandığını, ayrıca bazı psikiyatrik rahatsızlıkların, özelliklerde anksiyete ve panik bozukluk, post travmatik stres bozuklularının da bu kişilikleri yakaladığını göstermiş.

 

Kemal Sayar Türkiye’de yaptıkları çalış**ır özetlerken de önemli noktalar keşfettiklerini belirtiyor. Mesela sanıldığının aksine intihar edenlerde aleksitimi yok. Buna karşılık anti sosyal kişilerde var. Bu insanlar sıklıkla dağılmış ailelerden geliyorlar. Bu nedenle onlardan duygusal uyaran almıyorlar ve kapasiteleri gelişmiyor. Ayrıca, fibromiyalji hastalarında sıklıkla görülüyor. Ağrıları ile ilgili olarak organik bir sebep bulunamayan bu rahatsızlık kadınlarda sık görülüyor. Alkol ve madde bağımlılarında da aleksitimi yüksek oranda görülüyor. Çünkü onlar da duygularını anlatamıyor, tanıyamıyor ve içlerinde huzursuzluk var. Sayar aleksitimiklerin terapilerinin zor ama imkansız olmadığını belirterek bir hastasına ilişkin şu örneği anlatıyor: “Yıllarca yöneticilik yapmış bir hastamdı. Çok huzursuz ve sıkıntılıydı. Ne çocuğu, ne arkadaşları ile duygusal alış verişi vardı. Hayatını hep olmalılar, olmamalılar ekseninde yaş**ıştı. Herkesle sizli bizli olmuş, hayatı bir kurallar manzumesi olarak yaş**ıştı. Çünkü bu kişiler konuşurlar ama iç dünyalarına, ruhlarına dokunamazsınız.”

 

Katı ve yalnızlar

 

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilimdalı Başkanı Prof. Dr Emin Önder’de aleksitimide, duyguların yetersizliğinden bahsedildiği için bu sıkıntılı durumun zamanla fiziksel ve ruhsal sorunlara yol açabildiğini belirtiyor ve aleksitimik olanların kişiler arası ilişkilerde başarısız kaldıklarını, yalnız, katı duygulanım içinde ilişki kurmaya çalıştıklarını belirtiyor. Psikiyatr Dr. Cüneyt Evren ise aleksitimi yaşayanların sadece bağımlılar arasından çıkmadığını ancak bağımlı olmaya eğimli olduklarını belirtiyor.

Psikiyatr Dr. Cüneyt Evren

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...