nevermore Yanıtlama zamanı: Kasım 25, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 25, 2010 Göz yaşımın doğum günündeyim. Konuşmama hakkımı kullanıyorum tüm celselerde. Sorulan hiçbir soruya ısrarla cevap vermiyorum. İdamlarla cezalandırıyorum içimdeki seni. Ama olmuyor işte. Sana kızdığım halde kıyamıyorum. Çünkü sen benim çok sevdiğim gibisin. Yüzüne dokunabilme ihtimallleri Sadece rüyalarımda yükseliyor Ama sen ne zaman rüyama misafir olsan, Ben seni gerçek sanıyorum. Bir deprem oluyor sanki o anda ve Ben tam sana dokunacakken uyanıyorumm. Önce masumlaşıyor yüzüm Sonra yastığı başımın üstüne koyup, başlıyorum ağlamaya... Sessizce, insanlara çaktırmadan yaşıyoruz sevgimizi. Gözyaşımızı dahi odalarımızda döküyoruz sessizce. Senin gibi oluyorum Hiç birşey yokken ortalıklardan kayboluyor , Ellerimle yüzümü kapatıyor Önce masumlaşıyor sonra da ... Masumlaşmak ne garip şeymiş Sana her dokunmak istediğimde içimi acıtıyorsun. Canım yandığı halde benim yanıma gelmiyorsun ya, İşte ben en çok ona üzülüyorum. Peki Tanrıma söylesen seni bana iki dakikalığına vermez mi? Söz veriyorum bir daha istemem. Sadece iki dakika.. Ne olur, bir kere sor. Ben her gözyaşımın doğumgününde bunu istiyorum Sana dokunamadan sevmek artık garip gelmiyor bana Sen diye bir avuç torak alıyorum elime ve Tekrar odama çekilip, gökyüzünde sana benzeyenlere bakıyorum. Fakir bir çocuğun ilk defa yemek üzere olduğu Elmalı şekeri yere düşürdüğü andaki kadar masumlaşıyorum Yaşımız yolun hangi yarısında bilmiyorum Ama galiba benimki yolun dışında. Artık rüyalarımın rengi bile puslu bir mavi oluyor ... Koyduğum noktaların ardından yeni bir cümle kurmayacağım artık... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 27, 2010 Beyin hücrelerimi öldürüyordun; sonra ben Üstünde yolculuk edilmemiş Yollar buldum kendime Kokuşmuş karnavallarımızdan Uzaklara; bir de yenilgiler Davet ediyordum, kasten. Hüsran ekilen tarlada Uyandırılmış toprak Azap dolu tohumla El sıkışan ruhumdaki narsistin Yüreğimin çalısından kalkan acemi tozlara Dağıttığı yasak broşür; kum fırtınaları el kitabı. Kanıma sesini batırıp Kartal konmamış kayalıklardan Yankı çalarken evsiz barksız duygular Sözcük orucunda Huzursuz şairler; hayattan vazgeçme ustaları. Tutuklayın beni, kendimi öldürdüm Adında bir kavganın Nakaratını camlara fırlatan Kırık sesli bir ordu İnsanlığa geçerken kötülüğün köyünden; Seni çıkartıyorum, sınırlarım değişiyor İşgal ettiği topraklardan çekiliyor ayaklarım Ve kalbimi bir kütüphaneye çeviriyorum tanrıdan izinsiz Hayal denen ülkenin sıcak akıntısı Kılıç yarıklarından dökülerek izlerini siliyor Acılarımı yoğuran bir bilinç Ve onlara hikâyeler anlatan heykelcikler yapıyor Beynimdeki uzak gezegen. Ey! Anlamın memesinden akan nektar Döl yatağın kutlu olsun; (et ve ten uykusundan uyanış) Yani, senin yerine Dünyayı dert edindim Ötekilerin mahallesinde... Metin Akdeniz Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Kasım 28, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 28, 2010 ve gece sadist bir fahişedir. ayazı tenine kırbaçlar gibi dokunur. siyah giyer. vücudunda sallanan metal parçaları vardır parlar sokak lambaları gibi. o kadar sadisttir ki ne kadar zaafın acı duyduğun şey varsa aklına getirir ve sabah olduğunda her fahişe gibi gider. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Aralık 9, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 9, 2010 İkinci tekil şahıs yalnızlığımın, gizli öznesi, sana sesleniyorum. Çık saklandığın yerden, çanak çömlek patladı seni aşk sandm!!!!!!!! Bizim senle bir ömrü paylaşmaya andımız, bu andı çiğneyip içyüzümüzü ifşa eden ihanetlerimiz, birbirimizi kolayca harcamanın lüksü, bu lükse sığan baş önde boş boş oturuşlarımız var. Konuşamayışlarımız, hiçbir şeyi açıklayamayışlarımız, kaçıp gitmeyi erdem sayışlarımız var. Umutmuş, bir şans daha vermeklermiş, özürlermiş, lütfen umutlarmış: Zaaf Zaaf! Bunlar evrim zaafı! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Aralık 12, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 12, 2010 Bana bir şeyler söyle, ama gerçekler olmasın. Bugün, duymak istediğim şeyleri duymaya ihtiyacım var. Yüzüme bakma öyle, görebildiğin tek şey söylediklerim olsun. Söylediklerimi düşünmekle vakit harcama ama, bilirsin saçmalarım ben. Bugün ölmek istiyorum ama, bunu kendim yapamam. Bilirsin korkarım sonrasından. Bugün bir katile ihtiyacım var. Sadece öldürmekten zevk alan biri olsun yeter. Son nefesimde birini mutlu etmek istiyorum. Bugün taşıdığım etler-kemikler değilim. Bugün bir başka alemde olmaya ihtiyacım var sanki; gözlerin göremediği, kulakların duyamadığı, dokunamadığı kimsenin hatta hissedemediği... Bugün katilim ol, beni bugün öldür. İnan içimde en ufak bir üzüntü olmayacak eğer bugün son günüm olacaksa. http://www.youtube.com/watch?v=txlXcJDtDwM&feature=related Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Aralık 15, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 15, 2010 yalnızca bir kez için demiştim oysa sana paslı jilet misali kesmemeli idi dudakların duaklarımı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Aralık 18, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 18, 2010 Kimsenin koynuna almak istemediği bir fahişe yalnızlık. http://www.youtube.com/watch?v=2RG_n8v_fz8&feature=related Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Aralık 19, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 19, 2010 Ve mavinin en keskin yakamozuyla kesti aklını, bir gece.. Bir gece.. Hüzün işlemeli duvarlar var burada. Kapı, pencere yok ama güneş bir şekilde doğuyor beni ziyaret eden polyanna triplerime. Orada insanlar var, evet. Duvarların içinde yalnızlıklarıyla Tanrı'ya küfreden birileri var. Sahi, Tanrı kaçıncı kez bileklerinden burktu hayatımı? İyiyim ben. Susadığımda susuzluğumu gideren sevdalarım var. En son begonyalarımı boğmuştum. Ama birileri demiş hiç sevmedi bizi, haşa! Aşık olmadım dersem gözlerimden düşer çiçeklerim. Aşk belki bulutların metaforudur dedi duvarın biri. Evet, evet! Aşk belki bulutların metaforudur, yağmurla sonuçlanan. Bizler kendi aşklarımızın belirtili isim tamlamasıyız, zincirlemeyle ihanete uğrayan. Ağlamıyorum. bulut kaçtı yüreğime. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Aralık 21, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 21, 2010 geçti, kırık zamanlardan arta kalan , akrep ve yelkovan değiliz seninle artık, kovalayıp durduk yıllarca birbirimizi, ne ben sana yetişebildim , ne sen, duraksadın... oysa bi duraklasamalar zinciriydi içinde yaşadıgımız evren, sarı yapraklı sarmaşıklar gibi içimde kıvrılıp gidiyor hüznün, acım, sevincine kapılıyor zaman geciyor... ve kısın, kar suyu emen bir yazlık ayakkabıda kalmış gibi yüreğim, soğuk katı beyaz ve buruşmuş ölümü tadıyor benliğim , oksijen bile fazla artık böyle bir yaşamak için, nefesimi tutuyorum dakikalarca , dakikalarca haykırıyorum , haykırıyorum kimsesiz yalnızlıklarımı en suskun halimle en tiz tınısıyla susuyorum yaşamak zorunda olduğum hayatımı... git diyorum kendi kendime, buralardan da gitmeme gerek yok aslında kendimde de kalsam olur, bir gidebilsem, keşke keşke senden bir gidebilsem, o kadar durak , o kadar adres varki, ulaşılacak, kaydım yok bu şehirde ne bu şehirde nede doğduğum o gecekondu semtinde, hiçbirşeye, hiçbiryere ait değilim yani ne ben birşeylere gebe ne birşeyler bana!!! senki şehrin en boş çocuk parkındasın şimdi, oturtmuşsun tattirevallide karsına yıkılan tüm hayallerini, mızıkcılık yapıyorlar yine sana ve senden agır geliyorlar yine, her zamanki gibi, havadasın hala, indirmiyolar yere seni, ve sana tek bir seçenek bırakabiliyorlar sadece umursamadan , ummadan, kollarını acabiliyorsun gökyüzüne ordada geciyor zaman birşekilde mevsimler değişiyor zaman geciyor birden, günlerden mart mevsimlerden kış hani bensiz ilk cıktıgın da, dönüşü ol(a)mayan son yolculuk... yolun acık olsun benzeri olamayan son kadın... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2010 Bozamadığım bir büyünün hükmü altındayım şimdilerde Kirpiklerinde yerçekimine direnmekteyim Her şeyin ilacı varsayılan zaman bizim için uzakları hazır etmekte Biz soğuk duvarlardaki hüzün dolu siyah beyaz resimleriz Rüzgâra savrulmuş küllerimiz ufka uzanmakta Hatırlayabildiğim tek tat sevdiğim kadının öpücüğü artık Ve onun kalbi keder bulutlarıyla kaplı ne yazık Kapat artık boşluğa bakan gözlerimi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Aralık 25, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 25, 2010 insan kovulduğu yere aittir yeryüzünde gözlerin çekiniyor kalabalıktan aileye mahsus bir yerde yapayalnızsın ato kim olsa farketmez yanında camlarda zonguldak resim gibi sen istanbul’daymışsın da zonguldak resim gibi iki feneri karşı karşıya durmuş limanın ayrılmadan önce son kez bakan iki sevgili gibi iki kol gibi uzanmışlar denize iki sevgili feribotlar rusya’ya gidiyor bir tutkuyla gidip gidiyorsun ato içinde sonsuz bir üşüme yemini -hüzün dinine inananlar insan kovulduğu yere aittir yeryüzünde sisler akşamı getiriyor berrak bir gece getiriyor günden karanlık -seni götürüyor meğer cesareti de kalmıyormuş insanın yabancı bir şehirde yazarak ağlıyor ato ve biliyor insan kovulduğu yere aittir yeryüzünde Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Ocak 2, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 2, 2011 Çünkü bir intihardır aslında aşk, kendinden alabilidiğine vazgeçip adanmaktır başka bir yaşama. Çünkü bir yalnızlık halidir aslında aşk, varlığını tek'e indirip bir başkasının yanında olmak istemendir. Çünkü sadece o anlar sanırsın seni, o dinlerse huzur bulursun sadece, Çünkü odur ruhunu doyuracak sana dinginlik ve bilgelik katacak olan Çünkü sen ne yaparsan aslında artık o'sundur ve elinden başka bir şey gelmez. Çünkü artık kulladığın kelimeler senin değildir, olamayacaktır Çünkü sen bir kere sevmişsindir sevmese bile beklemenin ne olduğunu bilirsin, sabrı öğretir sana usta bir öğretici gibi sen beklersin o gelmez sen beklerken en çok kendine kızarsın ona gülebilmek için sen beklerken en çok o gelmez sen yine de beklersin bilirsin geldiği vakit dünyadan bile geçip, kaçıp bir kenara ağlamayı çünkü sadece sen bilirsin sevmenin ne olduğunu çünkü ona anlattıkların onun anlayacağı şeyler değildir. Çünkü küçük dünyasının çabuk büyümesini ister, pervasızca Çünkü senin büyük dünyanı küçültmek ister, bilmeden çünkü sen o'sundur ve o sen olmayı beceremeyecek kadar korkak çünkü sen sevmenin bir kendine başkaldırı olduğunu biliyorsundur çünkü o sadece kendisi için, kendisini mutlu etmek için sevenlerdendir çünkü sen olanca aklını vermişsindir, o sadece izlemiştir. Çünkü sen büyük olduğun kadar küçüksündür artık. Çünkü ölüm gibidir aslında aşk. Çünkü ölümsün aslında bana Baktığım yerlerin en karanlık köşesisin Çünkü cellatsın aslında bana Çünkü senin ellerinde ölmek bana huzur verecektir son kez bile olsa Çünkü sadece seni düşündüm, seni gördüm rüyalarımda Çünkü sen an be an yaşadığım hayatı bile düşe çevirdin Çünkü en çok seni sevdi sevmeleri bilen kalbim En çok sen gidersin diye korktu ayrılıklar görmüş kalbim En çok sen kal istedim yanımda Senin saçlarını sevdim en çok Saçlarından yayılan kokuyu Çünkü ölümsün aslında bana özlemin yollara vurduğunda beni Çünkü sensin işte, aklına olmaz bir iş koymuş Çünkü sensin, Çünkü en çok sen var bu dünyada Bir gün gidersin, bir eksilir senden Bir gün gidersin iki eksilir senden. Çünkü en çok sen varsın bende Çünkü kimse bilmez seni. Çünkü her gün sana bakan yüzüm artık benim değil Sıcaklığına alışmış ellerim bana yabancı Çünkü her gün cenneten cehenneme kaçıyor aklım cennetim,cehennemimsin. Çünkü dinlediğim şarkıların artık sözü yok Müzikler aynı tınıdan çalıyor Çünkü ben bir zemheriyimdir artık kalbi bahara dönmek isteyen Çünkü kelimelerim katliamdır aklıma Çünkü aşk aslında ölüm gibidir Bilmediğin bir diyardır başkalaşan bir yaşamdır Çünkü aşk unutmaktır Çünkü her gün sana bakan yüzüm yüzün olmuştur Sevgili diye sana sarılmak kıyamete elçi olmuştur Çünkü derin soğuk bir acıdır kalbime sapladığın Yürümeyi öğrenmiş bir çocuk kadar şaşkınımdır artık Ölüm kadar acıyımdır. Çünkü hergün yüzüm yüzün yüzünden kendine dargındır. Çünkü ölümgibidir aslında aşk. Mahmut Uğur Şahinol http://www.youtube.com/watch?v=ivFYVAntpw0&playnext=1&list=PLEB5737C3FB79D408&index=3 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Ocak 3, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 3, 2011 herşey sen tadıyor bugün sanki tüm lokmalarım senden almış tadını belki de bugün bu yüzden yutkunup duruyorum kırık kanatlı bir kuş tadında, mavi bir kuş tadında kaldı aklımda gözlerin en büyük hatamda bu oldu zaten kısacık, simsiyah bir saç teline bağladım tüm ümitlerimi… göğsümde biriken hıçkırıklarımı boğazıma ilikledim, sonra izlediğim ilk çizgi filmde neden deli gibi ağladımı anneme söyleyemedim. Mavi kuş tadında kalan gözlerinle Pembe düşlerime, menekşe tadında gözyaşlarımı iliştirirdin sen “şükürler olsun!” derken ardından akan damlalara inan sana ağladığım için hiç üzülmedim… bir kartal kadar cesaretli, bir o kadar da kanadı kırık kuştum ben siyah bezler büyüttüm dilek ağaçlarında beni senden ayıran mavilere inat siyah matemdi siyah acı demekti ben seni bırakıp gittikten sonra bana bakan gözlerinin iz düşümünde çok acı çektim…… “sensizlik” bu fikrin, bu seçimin şifresini hiç bilemedim mavi ve seyrek dokunmuş bir kumaşın içinde döndüm durdum tüm gecelere. Her gece söz verdim senle biten virgüllü cümleleri unutmak için ama hiç beceremedim… artık bir garip türkü dinletisi kalbimde bir başka atıyor kalbim, iki ileri bir geri sanki o bir geri, arkamda bıraktığım sen için belki… içim yanıyor ama ben üşüyorum tüm zamanlara her zaman bir sözüm olacak seni bu kadar sevmenin cezasını en yakın zamanda kendime ödeteceğim… Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Ocak 6, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 6, 2011 İlk defa üşüdüğümü anladım bu gece Eski zamanların gölgesinde bi veda gecesiydi Ayrılığın ilk hecesi dokunmuştu yüreğime Kısacık ve kısık sesle söylediğin “Gidiyorum” Evet sen gidiyorumlu cümlelerimsin Ardına bakmadan kara geceye yürümüştün Yangın yeriydi belki bedenim Ama üşüyordum Farkında değildim belki ; Üşüyordum… Ellerim üşüyordu Buz kesmişti bedenim Susup kalmıştım Ve susmaların zamansızlığında Gidişlerin gölgesinde kanayan bi yürek var belki; Belki aciz ve belki kimsesiz.. Bil ki sensizlik sessizlikmiş Üşürken anladım Ve biliyorum üşüyor ellerim Kimsesiz şarkılara inat Tekrar tekrar söylüyorum Sen mechul bi bedenle karanlığa yürüdün Puslu bi hava Geceye nazır bi yalnızlık türküsü oldun sen Ama aşkını unutup gitmişsin İçimde yüreğimde bi yerlerde… Ne yana baksam ve çevirsem gözlerimi Suretin canlanır hafızamda Yanmaktadır oysa yüreğim Karanlık kuytulara sıkışmış bi kaç küçük hayal Sen ve ellerin Gece karanlığında gözlerin… Suskunluğun, belki; Seviyorum diyişin.. Üşüdüğümü anladım bu gece.. İlk defa; ilk defa yanmaktan yoruldum Geceye karanlığı sordum Karanlığı geceye… Islak çimenlerin üzerinde oturdum Bekledim Yüzümü döndüm aydınlığa Dağ yamaçlarından deli bi rüzgâr Geldi; Oturdu yüreğime; bi karanlık köşeye Belki geceydi Belki gecenin ağıtıydı; Yanmaktan yorulduğum…. Karanlığın silik bi gölgesiydi Ruhumda uyanan Sensizliğe dair yazdığım bi kaç eksik Yarım, öznesiz cümleydi Yüklemi ben; Evet sen gittin belki karanlığa Ben yandım ardından geceye Çünkü sen karanlığa gitmiştin… Çünkü karanlık almıştı seni Ellerimde kalan bi kaç küçük Eski aşk hatırası… Suskun ve yangın yeri bedenim Sersefil hayallerin peşinde Gece karanlığa hasretken Ben geceye yanmışım.. Üşüdüğümü anladım bu gece İlk defa yanmaktan yorulduğumu anladım Ala şafak zamanlara dönüktü suretim; Ellerim üşürken… http://www.youtube.com/watch?v=HC0RwiOpQns Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 7, 2011 Bir sen kalırsın Düşlerimin arasından sıyrılıp; Uyandığım kimliksiz zamanlarda Gözlerin aydınlatırken düşlerimin Penceresini Hiçliğe açılır bir kapı Buhran geceye inat Ağarırken karanlık gündüzüm… Karanlığa bezenmiş bi esmer Gece doğar ansızın Karanlık duvarlar çevrili etrafımda Yalnız ve sessizim, Soyun gel düşlerime Oysa karanlık düşler kurmaktayım Susmalıyım Geceyi düşsüzlüğüme gömmeliyim Aydınlık zamanların kimsesizliğinde Uzak bir zaman hayal etmeliyim Bir sen kalırsın gülümseyen Düşlerimde… Bir tek sen Gül kokulu yanakların gelir aklıma Susarak izlerim sadeliğini Gece karanlığı aydınlanır Ay kelepçeli gözlerinde… Susuyorum ve biliyorum Geçmişin adı yok Hatrımda siliniyor suretler bir bir Düşlere uyanıyorum her sabah Sıradan basit cümleler kuruyorum Yakıyorum geçmişi Bir bir silinirken gülücüklerim Bir sen kalıyorsun gülümseyen Baktığım her kuytu saniyede her düş’te gülümsüyorsun acıtırken kimsesizlik canımı yanan bir okyanus ateşi oluyorsun yalnız bir düş parçası esiyor hatrımda soğuk ve karanlık bir sen kalıyorsun bir sen gülücüklerinle… Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
pagan Yanıtlama zamanı: Ocak 8, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 8, 2011 joy division karanlıktır..karanlığı iyidir müziğin içine çeker.. bütün hücrelerinize temas eder karanlığı acıtır ama iyidir http://www.youtube.com/watch?v=GqUFbd8aAN0 http://www.youtube.com/watch?v=kPY5TxTdElM Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Ocak 16, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 16, 2011 fakir ve yaşlı mahallemde dolaşırken.. yıkık ve yoksul kaldırımlarıma... çizdiğim hayallerimi bir bir yaparken.. anladım ki en büyük hayalim senmişsin... hep geceyi üstüme örtüp gizlenmişim senden... ve huzurum hep yetim kalmış o yüzden... yüreğimdeki ağlayan küçük çocuğu susturan.. gökmavi gözlerinde bulmuşum huzuru.. kaç gün ellerimi bırakıp gitti... şu fani hayatımdan kimbilir.. gözlerimdeki yağmurlar dinmedi.. ah birde yüreğimdeki fırtınalar... bırak sevgilim eserse essin deli rüzgar.. durursa dursun yelkovanlar... bırak ruhunu esir etme karanlığa.. hayallerini hapsetme zindanlar kurma.. bırak ruhunu esen soylu rüzgara... ulaştırsın seni düşlediğin masallara.. umutların uçup gittiyse avuçlarından.. karşılaşırsın birgün er ya da geç... ama izin verde.. hicranlı ve yorgun kalemim... seni yazsın yüreğimin tozlu sayfalarına.. Black Hawk Down Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2011 bu kadar duygusuz olamam. ya da olabilir miyim? Hissetmiyorum. Tek hissettiğim boğazımda biriken balgam.Çok sigara içiyorum. Al işte bir tane daha yaktım. Ve kahrolsun ki hatırlamıyorum. Ne kadar acı çektiğimi,ne kadar üzüldüğümü,ne kadar mutlu olduğumu,ne kadar sefilleşebildiğimi,ne kadar gülebildiğimi... Ve yine kahrolsun ki... Yoksun. Yine yoksun. Artık hiç var olmayacakmışsın gibi yoksun. Koca bir kara delik gibi.Bana ait ne varsa içine çekiyor durmadan. Sanki bir ameliyat masasına yatmışım ve bütün iç organlarım çıkarılmış. Bomboşum. Ne gündüzüm aydınlık,ne gecem karanlık. Hatta günüm bile gün değil. Saçma sapan bir zamana sıkışıp kalmışım. Ne geri gidebiliyorum,ne ileri hareket edebiliyorum. Herkes durmadan duymak istediklerimi söylüyor. Ve ben bakıyorum sadece. Duruyorum. Donuyorum. Düşsem ve binbir parçaya ayrılsam... Ki ufacık bir sıcaklık yeter hepsinin buharlaşabilmesi için. Umrumda değil mi? Hadi canım. Hangi maskemi takmalıyım şimdilerde? Mutsuz?Boşvermiş?Alaycı?Aşık?İkiy Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Ocak 19, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 19, 2011 ansızın gördüm yükselişini kalbimdeki asma bahçeleri içinde tanrı dedim bu tanrı... http://www.youtube.com/watch?v=lBVbt3dy3bw bir yerçekimi aktı içimden ılık ılık kapsadı ansızın gelen o tanrıyı zamanın dışına taşıp anladım o zaman varlığımı şimdi asılı duruyor göğüslerimin üzerinde kocaman bir saçak buzu gibi istemim düştü düşecek... ama uzlaşmaz bir tanrı vaktinden önce getirdi bana güneşi eriyorum bir tanrı ki aslında yalnız kendine kapı topmağı ateşten bir kadın ki yalnız kendine kilit anahtarı yeminden kolay değil öyle her istediğinde içine girmek tavı buz olan yerden Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Adramelech Yanıtlama zamanı: Ocak 19, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 19, 2011 Melankoli anlayışımız çok farklı. Keşke benzeşseydi de bu güzel başlıktan yararlanabilseydim :/ Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Qetesh Yanıtlama zamanı: Ocak 19, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 19, 2011 çok güzeller baya çok şey çağrıştırdı teşekkürler... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Ocak 25, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 25, 2011 her sabahın içinde saklanan bir karanlık acının rengini bilirmisiniz ... bir kehanetin daha gerceklesirken ter kusan gülüşlerin tuza banılan bir hayata eşlik ediyor .... silinmiş ertelenmeler düşük yapan magdelenalı meryem amin seslerine boğulu dünya uykuya ihtiyacım var ... bilirim hayatın , gözlerindeki ölümü onun için öperim ... [video=youtube;itwL5y0He-k]http://www.youtube.com/watch?v=itwL5y0He-k Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Ocak 27, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 27, 2011 İkimizi de aşka düşür, sana tanrısın derim Eros sen tut beni yak O'nu gözet işte bu Tanrılığa sığmaz Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Şubat 4, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 4, 2011 Olmuyordu artık Gidemedim ve bizim olmadı hiç uzaklar Kalamadım, kalanla kaçan hep aynı sandım Dolandığımız bir ipti ama yoktu benim canbazlığım.. Korkup sarılmak için arada Bir peri ve bir köşk buluruz diye umduk Korktuk bazen ağladık ama hep ölümle sınandık Ruhuma her battığında bir kıymık, anında kabuk tuttu yaralarım Eski hüzünleri söküp yeni heyecanlar ördüm Bilmediğim sevmediğim inanmadığım kent meydanlarında idam edildim, öldüm Dikenli teller ve tren istasyonları karanlık koridorlar aşıp geldim sana Çantamda güneş, elimde kelimelerle geldim.. Koklasan akasya olacaksın dokunsan ütopya Seni uyandırıp başlatmak için bu oyunu Koca bir kuyu kazdım içimde.. Kanımı süzüp verdim suyunu Canımı süzüp ruhumu.. Gör beni ey yarım kalan Ya uyan sessizce Ya vur beni şakağımdan.. http://www.youtube.com/watch?v=pGQgd2PT4mw Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Şubat 13, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 13, 2011 hiçbir yere ait değilim en çok da kendime bu gece... http://www.youtube.com/watch?v=z0vmmv3VNrc Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.