kasisyah Yanıtlama zamanı: Haziran 5, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 5, 2012 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Haziran 14, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 14, 2012 [h=4]kaçıncı kattan attıysam tuttum..aklımı dipten ve bu dünya bir uçurumdu bizim gibiler uçurumun kenarında tutunmaya çalışan failler tutunamazdık bir dala ya da bir söze aldatılmıştık ve devam ediyordu sahte olan her şey sanırım.. ağır geliyordu her düşüşte her debelenişte ayakta durmak ve sıvazlamak çocukların yanaklarını ve ağır geliyordu yalancı eylemlerden bozma bu dünyaya çocuk yetiştirmek zaman ağzını açmadan tek kelime etmeden işte koşuyordu ve hiçbir güç karşı gelemiyordu bu maratona aksak sözcükler karalıyorum baş ucuma şiirlerime hayat bağlıyorum mesela.. nefes alamayacak derecede çekilen baş ağrılarına ilaç olur diye kramplar kovalıyor şakaklarımı ve hiçbir duvar engel olamıyor çekişmeli nöbetlere sen geç buraları buralar sana göre değil zifiridir burada sokaklar ışığını kaybetmiş insan misali elinde kerpedenle, arkandan koşar düşlediklerin ve düşlediğin her ne varsa ağıtın olur bir mevsim [/h] Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Haziran 17, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 17, 2012 Ani bir baskın yap odama Ben tam seni severken gecemi dağıt Ellerim iş üstündeyken şaşırt beni Tığ gibi filintaları aratmicak sigaralar buluştursun ellerimizi Ateş düşsün ocağımıza Ve biz cehenneme antremanlı kaçalım bu günah şehrin de. Gözlerimize Moda'nın akşam üstü tükürsün Devrimden bahset bana biraz Parmaklarına saplanmış bir che purosunu içerken sen Ceplerimden özgürlük marşları dökülsün dilimize. İhmal etmiyelim gülüşlerimizi ihbar ederken bizi birbirimize. Ve aşkın kılığına girmenin tam zamanıdır bence Ben seni ne zaman sevdim biliyormusun? Kesik parmağım bir gitarın yanlış perdesine düştüğünde. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
kuolema Yanıtlama zamanı: Haziran 17, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 17, 2012 https://www.youtube.com/watch?v=Z6e3QWbFKMY Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArpiA Yanıtlama zamanı: Haziran 17, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 17, 2012 Gençliğimize içelim... ded Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Haziran 18, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 18, 2012 [h=4]Sende şimdi benim gibi aynı dolunaya bakıyor musun? İmkansızı istemiyorsun sende söyle bakalım. Benim gibi imkansızı görüyor musun? Yoksa imkansızı deniz farz edip içine dalıp yüzüyor musun? Yaşıyor musun imkansızı? Hissedebiliyor musun? Bir hayal uğruna binlerce rüyadan vazgeçebiliyor musun ya da kaybettiğin rüyalara karşı bambaşka pırıl pırıl huzurla bezenmiş rüyalara kucak açabiliyor musun? Başıma bela olup yüzümü güldürmeyi seçebiliyor musun? Çok zor di mi her şey? Neden masallarda değiliz ki... Sabahı sabah ettiğim, kan ter içinde uyandığım rüyalarda hep engellerin arkasında kalan hayalet. Aynı dolunaya bakabiliyor muyuz diye sorduğumda susacağından eminim. O kadar ağır bir bağ hissediyorum bazen uzakta olsan dahi, gözlerimi kapatsam sana dokuncakmışım gibi. Fakat o kadar ilahi engeller konuyor, sınırlar çiziliyor ki; ben sana dokunsam sanki yedi tepe üzerime çökecek, bütün şehir üzerime yıkılcakmış gibi hissediyorum. Denizler bütün çılgınlığıyla kıyıları döverken, bulutlar hiç durmadan ağlayacak ve sanki kıyamet kopacakmış gibi. Bana yüklenen yükten daha çok yüklenecek yükü hesap eder gibi her uyarıyı dikkate alırken işte bu engellere takılacak, sınırlardan öte gidemeyeceğim sanırım. Oysaki 2 bakışa 2 söze sanki tüm dünyayı feda edebilecekmişim gibi hissediyorum. Yine de bilirim kontrolsüz güç asla güç değildir. Ben bu hayatta engelleri aşmam, sınırları değiştirmem ve yıktırmam dünyayı, izin vermem zarar görmesine kimsenin. Olduğum yerde olabildiğince dikilirim ve uzaktan seyire devam ederim.... Yine de her şey masumiyetine inanamadığım gülüşün de saklı ve değişim de asla nasip değil bazı bünyelere. Sen eğer şu an dolunaya bakıyorsan şayet, huzursuzluğumdan arttırdığım huzur seninle olsun... Ben bunun için gerekirse aya bile imzamı atarım... [video=youtube;-scESgTnoUM]http://www.youtube.com/watch?v=-scESgTnoUM [/h] Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Haziran 28, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 28, 2012 Duvar diplerini Boyuyorum hep mora Mora çalıyor Yaşamın ve ölümün rengi İki zamanda yaşayan ve ölen Güz çıkmazının çocukları Annelerinden salçalı ekmek istemeyi Çoktan bıraktılar.... Keşfedecek bir şeyler olmalı daha deyip, Yaşamaya devam edenler ise; Sığındığı sözcükleri bir araya getirip Kendilerini de ifadeden yoksun değillerse Daha fazla ne diyebilir, anlatabilir ki insan kendine İçindeki karmaşayla savaşan Süresi dolmayan zamanlarda Yatağın içinde devinen kimsesizliğini de Koynuna alıp uyuyan bu insan Aklını yorganın rengiyle bozar! Kimi zaman, sebepleri çoğalttığının farkına varmadan Yaşar…. Yaşlar, -yağmura benzeyen- sonbaharları bir çırpıda yeşertir yüreğinde Ve yorganın yıpranmış renginde Devinen yalnızlıklarını sular Aklın varsa eğer der içinden bir ses; Aklım neden olsun ki ne gerek var Yorgunluk yorganına Bulanan aklımın Sağ salim mutluluk tepelerine ulaşacağını Sanmıyorum der, iç geçirerek Hala inanıyor olması emin olduğu şeylere Umudunu tazeler, Yorganının rengini değiştirir sonra Ömrüm der, Ömrüm bu yorganın kendisi kadar bile değilken Nasıl çıkabilirim ki mutluluk tepelerine? Sonra anlamdan uzak sözcükler kurmaya başlar Ve kavramları yan yana getirerek Gerçekten iyi bir şey yaptım der, Ve etrafındaki meleklere sorar, sizce de öyle değil mi? Aynanın içinden doğurur insan kendini bir el tarafından, Sonra kendine benzer şeyler yaratmak için Örnek alır yaratıcısını, Bu döngünün etrafında sarmalanan kaos Ve bu gözleri kör eden renkler Büyür gözbebeklerinin içinde, Dönen bir yazgının hep ertesinde Olacak şeyler içindir sabahı beklemeleri Balçıktan bedenini kullanılır duruma getirir Yarının ulaşılmazlığına ulaştığında Ve artık alıştığında bu duruma Bir son verir bu karmaşaya, Ellerini birleştirip göğsünün ortasında Yalnızlığının koynuna girer, Yorganıyla korunur korkularından Toprağı, toprağı kim yarattı der ve uykuya dalar… Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Temmuz 10, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 10, 2012 dönmeye çalışırken rastladığım kadın, ne aklın kaldı ne tadın, varlığını kabul edenlerin arasında, çocukca sevişmelerin yanında, ağlamalarını duymadığında, kaybol gözlerden uzak benden ırak, 4 metrekare yeterdi bize tabi bıraksalardı bizi bize. ben olmayışımla aşıkken hiç varolmayacek birine, sen yanımda kal ,kimse değmesin göğsüme, ışıkları büktüğümü gördüğünde ellerimin kaydığını mı hissedemedin bir ağaca bir dala. sen ki çocukça yaşamanın arasında bir de çocuk büyütürken nasıl bırakırsın onu günlerce üzülürken. gel beraber ağlayalım ne sana ne bana mutluluk görünmezken, ısıralım ağaçları kağıtlara dönüşmeden, dünya kadar hızlı koşalım doğuya doğru, belki görünür kayboluruz hissetmeselerde kimcesikler silüetimizin yokluğunu, hadi kalk gidelim bu sefer yanımda olmayanların şerefine üçer beşer dikelim şekerleri, beşer onar katlayalım tütünleri, konuşamadığımın ertesinde, onca derdine kederine yine gel benim ağlamalarımı dinle, sessizce sayıklayıp horultularla beslenip nefesim kesildiğinde ol yanımda, iyi değilim herşeyim senin gibi bende kötü biriyim, biri değil bizler birer birer yuvalardan akan, okyanusların beslediği, balıkların olmadığı suların sahipleriyiz. bizler sadece doğanın bir parçasıyız, her şey olması gerektiği gibi, atlamaya gönlün var gibi yükseklerden, içimize çekelim hiç hesap vermeden, düşerken haykırmazsam ismini, çilli de bana yine hiç sevmemişdi seni. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Khuizo Yanıtlama zamanı: Temmuz 11, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 11, 2012 Toprak bile içinde böcekler barındırıyorken benim içimde nefreti barındırmam niye bu kadar garibine gidiyor? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
felidae Yanıtlama zamanı: Temmuz 11, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 11, 2012 4 üsttekini beğendim:D Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Sting Yanıtlama zamanı: Temmuz 12, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 12, 2012 http://www.youtube.com/watch?v=k9GVk3AclEM&feature=related bu nasıl bir ses tonu.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Temmuz 17, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 17, 2012 [h=4]-Sence bir gün yeniden başlayabilir miyim? -Okuma alışkanlıklarını değiştirmen gerekebilir... Mavi kanatlı bir göğü boyadım kırlangıç kanatlarıma.. Pencerenden sızan sarı ışık.. Sağır ediyor beni bu yangın.. Sana değip ölen ateş böcekleri... Merasim düzenliyorum her biri için. İçimde bir kuş kanat çırpıyor. Sıkıca tutuyorum onu. Bastırıyorum göğsüme.. Ritmi uymuyor bu yaşama.. Olsun diyorum. Saklıyorum. Onu kendimden korumam lazım. Derken bir aralık bulup yine sana kaçıyor. Ah sakar sevdam, O sağır odaların duvarlarına çarpa çarpa Yakalıyorum... Korkma diyorum. Bastırıyorum göğsüme.. Onunla atıyorum, ritmine uyuyorum.. Susuyoruz sessizce. Sarıyorum kanatlarını.. Sarılıyorum sevdama.. Bütün yokluğumla.. Ne kadar tutulur ki canda kuş, Tutulmuş bir kere... Gidecek hep.. Yanacak belki de.. Gidip alacağım sahipsizimi... Döneceğiz evimize.. Başı bozuk sevdam deyip... Öpüp koklayıp saracağım kalbime.. Önüme düşmüş çocuğu kaldırır gibi.. Kaldıracağım önünden onu.. Örteceğim sen görmeden kanayan yerlerini. Üfleyeceğim.. Üfleyeceğim üşütür mü ayazım? Hiç bir şey olmadı diyeceğiz.. Olmadı değil mi diye soracağım usulca. Canının, canımın yandığını bir ben duyacağım.. Mevsimsiz sevdam, bir gün yine kaçacak ellerimden.. Bir kelimenin önünde ölecek belki, düşecek yeniden. Bir başkasının mevsiminde ya da, Bir başka kış için, Çifte ayaz yiyen göğsüne göğsümü koysam. Yaksam en büyük ateşi Donmuş olacak.. Ölecek ellerimde.. Bir gün olacak bu, engel olamayacağım. Gidecek yeniden. Sana varamadan belki, Düşecek yine.. Ya da yolda bulacaklar onu.. Kesecekler önünü.. Kandıracaklar belki hep yaptıkları gibi.. O yine de gidecek.. İzinsiz, sorgusuz... Sahipsiz bir hayvan edineceğim sonra. İnsan diyeceğim adına.. Üzülmeyeceğim inan. Göz yaşı olmayacak bu kez.. Bir daha izin vermeyeceğim.. Düşmeyeceğim. Düşen bir çocuğu yerden kaldırmayacağım. [/h] Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Temmuz 21, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 21, 2012 [h=4]Yayında mıyız? Kamera ruhuma lütfen. Telaşsız bir yakın plan… Bir kadın içimdeki sokaklarda dolaşıyor, çaresiz Sayfalarımı karıştırıyor, yüzünde tövbesiz bir film karesi Saçlarıyla yazıyor gece yarılarını Ama ben hiç görmedim onu ağlarken Bir kadın tenimde ip atlıyor, uyuşmuş çocukluğuyla Çok yoruluyor, terliyor, biraz sözcük içiyor gözleriyle “İster misin biraz gözümün maviliğinden? Diyor, muzipçe “ hayır “diyorum, hamlaşmış kibarlığımla “alırsam bir daha bırakamam o rengi tarihimden” Bir kadın, çözemediğim cümlelerimin üstünde dalgalanıyor Merak ediyor, isyankar koridorlarımın nereye çıkacağını -can- yeleksiz dolaşma diyorum – zemin havasız Kalbimden tutamıyor bir türlü, kayganlığından Sonra çaresiz yavrularını beslemeye gidiyor, dilsiz yamacındaki yuvasına Bir kadın, Hızlıca çarpmaya kalkışıyor düşlerime, tam gaz, gözü kara Sanıyor ki kanı duracak o masalların Dudağıma biraz kala duruyor, aklanıyor pişmanlığıyla İsterdim ki, bir kadını uçurumdan atlamamaya ikna edeyim Cebimde sakladığım birkaç cümleyle Seçebilir miyim martılardan dilsiz olanı Kalbime en yakın uçanı İki yaprağın valsi Her sonbahar, doğumu müjdeler Kocaman gözlü ağaçlar ülkesinde Kadın ve rüzgar, İkisi de tenimi deliyor Bir kadınlar Bir bir kadınlar Bir bir saydım hepinizi Bana bağışladığınız adaklarınızı İtiraflarını gözyaşlarında saklayan kadınlar Us.lu dilekleriyle uzatıyorlar ellerini egolarıma Buğulu dualarla, acılarını dindirmeye çalışan sevgi kahinleri Mum ışığında şiir seviciler Hepinizin acılarına gizli tanığım… Yayında mıyız? İşin özü, ben işkembe çorbasına bayılırım http://www.youtube.com/watch?v=N1Q5UPTuhfY [/h] Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Temmuz 29, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 29, 2012 [h=4]dünyayı değiştirir sandık bildiklerimiz... sonsuz bir çizgiydi gerçek doğru dedik durakladığımız her solukta sonra boy boy çocuklarımız oldu baktık ki geldiğimiz yerdeyiz. dön dolaş bitmez bu hikaye yıllardır anlatır durur şehir ırzına geçilen bütün fikirleri varolmak ölmektir aslında soyunu kurutmaktır bir dilenci vapurunun yada soyunmaktır anadan üryan boğaza nazır yalın özgürüm diyebilmen için... ütopya bir sohpet masada tokat gibi gerçeklerden bahsediyor şimdi ilvia.. piskopat bir pezevengi dostoyovskiyle adam etmenin verdiği gurur ve 20 liralık şaraptan kaç kadeh çıkar... sanat bu... elbet bulur bi yer düzüşecek.. vapurda sallanan kızıl saçlı kadın öldü... ded#! [/h] Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2012 gözlerim geziniyor yüzünün mesiresinde şelale akıyor kirpiklerinden burnunda süzülmüş temiz bir hava kangal dudağından mangal yapıyor, dilini afiyetle yiyorum bir hamak kuruyorum belcene belcen, yani iki kaşının arası, hamakta şekerleme yapıyorum tuz buz ruhum kulağın içi yollara köprüler kuruyor sesalan delikçapından doğanın ıslığıyla giriyorum köpek dişimle kulağının memesini deliyor havuç suyuyla yıkıyorum gözlerini maydanozun tellerine bağlıyorum gülücüklerini işim-gücüm sen; saçlarının telini sayıyorum göğsümün uçurumlarıyla dolduruyorum çenenin çukurunu alnına yazı yazıyorum: Zer’dalı yanağın, dudağımın suç mahalli her pikselinde dudağımın parmak izi şakağın, şakağımın çelik yeleği, kurşun girmiyorsa, bu, sendendir gözlerin, bir güneş tapınağı, bakışlarımın barınağı ibrahim’in mağarası gözlerin Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Ağustos 11, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 11, 2012 [h=4]Yıllar kendine geldi birden Günler koştu saniyelerin peşinden. Ne çocukluk, ne gençlik aşkıydı bu Aşk bile değildi belki; Belki biraz ülser, az ya da çok kanserdin içimde. Tırnak içindeydi bütün sevgi sözcüklerim Alıntı hayaller kurmuştum sana ben O kadar aşkın içinden kendimi taklit edemezken. ‘Aşk’ı sen Adem ile Havva’dan sandın. Havva’nın Adem’i sevdiği gibi severdin belki; Ben seni yasaklı meyve gibi sevdim. Bozduğum yeminlerin tövbesiydin Utanırdı dilim, yerlerde sürünürdü sözlerim Çok isterdim az biraz uzanmanı Sen beni hep ayakta dinledin. Yüklemsiz cümlelerimin nesnesi oldun hep Noktayı aradın kelimelerden sonra Ben seni virgüllerle sevdim. Gizli özne kadar yakınken ben sana Sen hep yüklemin peşinden gittin. Kundağımın kokusunu bile hatırlardım önceden Anılarım vardı benim, eskitip dolaba kaldırdığım Sen hepsinin üstüne naftalin serptin. Hatırlayacak bir şeyim yok şimdi Senin dününde yaşıyorum her şeyi. [video=youtube;kSXx7-EceBA]http://www.youtube.com/watch?v=kSXx7-EceBA [/h] Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Ağustos 13, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 13, 2012 [h=4]İçim acıyor kelimeler birbirine giriyor, yaklaştıkça durmadan çarpan rüzgar yüzümü kırmızı yapıyor dünya, umarsızca dönmeye devam ediyor ve kuşlar her zamanki gibi meşgul eden şeylerin çoğu boş içimi yakan bir ses daima var damlayarak biriktirmeye çalıştığım hayaller bir delik yüzünden, dışarı gidiyor bir zaman sonra baksam da hep aynı seviyede olduğunu görüyorum ama ben deliği onarmaktan yana değilim düşsel bir avuntuya kucak açan yalancı sevişmelerin terlemelerinde zaman harcamaktan dolayı duvarımdaki takvimin yaprakları, çoktan eksildi daha dur, dur yanımda gitmene daha çok var zaman yok ama gitmene çok var daha değil vakitsiz yalvarmaların, iç sızlatmasına dair öyküleri yaşarken güldürmeyen absürd edebiyatın, absürd tiyatroya çevrilen oyunlarında çimenler yeşil ve gömlekler renkliydi herkesin dans etmek için istekli olduğu bir gün ertesindeki, yataktaki yabancılarız bir kurala bağlı kalmadan dizdiğim cümlelerin sonrasındaki noktalama işaretleri gibisin çoğu zaman unutuyorum seni hatırladığımda da içim acıyor unutmak da acaip bir iş ki durum karşısında kullanılan unutmak kelimesi aslında sonucu yansıtmıyor sadece hafifliyor kim yaşadığı en ufak bir şeyi unutmuş ki de ızdırapları unutabilsin neyse, unutmak acaip bir iş sonrasında da hiç alakası olmayan zamanlarda sarsarak karşılaşmak,yüzleşmek kimse bilmeden, görmeden belki de en kalabalık anlarda acı her zaman kendini hatırlatmayı iyi biliyor onun karşısında direnecek şeyleri keşfetmek için de bolca uğraş veriyoruz zaman geçiyor, bir şeyler değişiyor ve biz bir kelimeyle açıklamaya çalışıyoruz kendimizi kandırıyoruz, başkasını kandırırken ama yataklar işkencehanedir kimi zaman yorgan, büyük bir yük ve yastık yastık her zaman taş duvardan da ağır gözleri kapamak, bir kaçışa tekabül etmez o yüzden, bazı kelimeler sadece yalan zamanlarda ortaya çıkar ve yalan zamanlarda, yalan kelimelerle kurtuluş koca bir yalana tekabül eder Herkesin evine çekildiği zamanlarda sokaklar, kirpilere kalır kirpiler, kendini sevdirmeyi beceremiyorlar içinde bulunduğumuz hayatın tek güç sahipleri olarak adlandırırken kendimizi sevimli kirpileri, sevmeye çare bulamadık onları sevmeyi istiyoruz yalan kelimelerle kendimizi avutmayı odanın en orta yerinde duran tek kişilik koltuğun üstünde boş gözlerle duvara bakarken parmaklarının arasında, külü uzamış sigaranla beraber hayal ettiklerine duman çıkartırsın bazen, bilime ve insanlarına lanet ediyorum her şeyin büyüğüyle uğraşırken ufak olup da candan bezdiren dertlere çare bulamadıkları için genel sorunumuz sanırım bu herkes büyük şeyler düşünüp yaşama telaşındayken hayat hiç de o tempoda gitmiyor ve hayaller enkazının altında kalanlar bir de bunu itiraf edenler gülmeye devam ediyorlar içim acıyor dünya dönmeye devam ediyor sorunlara çözüm aranmaya devam ediyor herkes olağanüstü şeyler derdindeyken ben senin acınla boğuşuyorum ya kızmasın kimse bir baltaya sap olamadım diye ben dünyanın en büyük emekçisiyim ve kimsenin haberi yok her gece kürek kürek acılarını atıyorum pencereden ve her dolup taşan kültablası mezarlığımızı oluşturuyor öpersen kızmam ama olmadığın için lanet ediyorum sana… [/h][h=6][/h] Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Ağustos 16, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 16, 2012 [h=4]Bitmiş bir savaşın boyalarını silmekle yetinmiyor insan...Dünyalarımız paramparça,bütünüyle et kokuyor,is olanca hızıyla ardımızdan koşuyor, yoruyor bizi...Ben kendi hikayemin korkusundan kaçarken; Sere serpe yerde yatarken görüyorum kendimi,giydiğim botun kenarından sarkan çorabı izliyorum baş mesafemde, bütünden kopmuş ben gibi,birbirimizi izliyoruz...Dilimiz tutuk. Ne zaman felakete et sürsem acıtmıyor sanıyorum,merhemini göstermez yanık izler, emer usulca yaradan. Yaradan bilmez kanayan yaradan ötürü acıyı... Ben bilmiyorum daha kaç geçit atlamalı ateş üzerime yürürken,arkamda benden kalan üç parça gurur.Yumulu gözlerle koşuyorum.Ben kimim ki kibirin ekmeğine yağ süreyim,göreyim bu aynadaki ben mi?Söylesin bana aksım bileyim bilmediğimden ötürü yalanlarımı,söyleyemediklerimi,savaş ın daha ne kadar kurban vereceğini.Belki de ölebileceğimi... Umuyorum,yaklaştıkça soluyorum... Ben aslında bilmiyorum daha kaç parça ete takılıp düşeceğimi,yeniden kalkıp koşabileceğimi. Ve aslında bilirim ben... Gün kurur ve yeniden tükürüğümle nemlenir kan tadı... Bir yudum su götürmez bu bütün dilimdeki kalabalığı... Savaşırız biz yine seninle günaşırı... [/h] Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Ağustos 20, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 20, 2012 ruhumda yanan her kelime dilime vurdu , yoruldum... söylemekten çekinirken tanrıyı, o oldum kendimde, kendime kul oldum... aklım adım attığım her yerde bir kurşun iziyle sürerken hayatı kalemlerim kırıldı tükendi içimdeki her varoluş kurşundum kalem oldum , yoruldum. vuruldu gazoz şişelerim darbeler geldi postal sesiyle her hakim hikmettten yoksun cüssesiyle verdi elime urganı kendi tabutuma attığım imzalar durur başucunda sevgilimin kabir kıldım kâbemi ölüme vuruldum, kuldum; tavaf ettim aşkını 2 metre kare tabuttta soruldu adım bilmem dedi varlığım. öldüm sen oldum... http://www.youtube.com/watch?feature=endscreen&NR=1&v=9BMwcO6_h yA Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Benjamin Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2012 Aşk istiyorum, bir bardakta çay lütfen.. Kosmos Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Kasım 12, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 12, 2012 papirüs sayfalarına yazılmış varlığından habersiz bir aşkmış hayatım yokluğuna kelimeler yetmezken varlığın intihar gibi kesiyor bileklerimi bir aşk en çok ne kadar yaşanır? çok aşk yasadım hastalık oldu kadehler doldurdum yollar yürüdüm yazdım çok azdım kendime yazdım deli gibi olan biten ne varsa yetmedi ... [video=youtube;UIVe-rZBcm4] Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Libitina Yanıtlama zamanı: Kasım 13, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 13, 2012 Come on skinny love just last the year Pour a little salt we were never here Staring at the sink of blood and crushed veneer I tell my love to wreck it all Cut out all the ropes and let me fall Right in the moment this order's tall And I told you to be patient and I told you to be fine And I told you to be balanced and I told you to be kind And In the morning I'll be with you But it will be a different kind Cause I'll be holding all the tickets And you'll be owning all the fines Come on skinny love what happened here Suckle on the hope in lite brassiere Sullen load is full so slow on the split And I told you to be patient and I told you to be fine And I told you to be balanced and I told you to be kind Now all your love is wasted then who the hell was I? Cause now I'm breaking at the britches And at the end of all your lines Who will love you? who will fight? And who will fall, far behind? Come on skinny love Sonra Libi neden depresif oldu? peh Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Kasım 20, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 20, 2012 travmatik anlarıma denk geliyor ayrılıkla.. tüm zihnim çocukluğa geri götürüyor beni.. zor zanaat kişi bağımlılığı.. fena illet.. karabasan tende keskin bıçak.. kopamamak gidene güle güle diyememek. bile bile susup geçecek 10 günü bile artı sayıp, yalandan da olsa seviliyor oyunları oynamak.. travmatik anlarım denk geliyor aslında ayrılıklara.. ve bilinç altımda kalanın canı çıkmıyor.. acısı ne mi.. cidden biliyorsun aslında doğru bir kapıda doğu bir melodi ile dans etmediğini.. ve daha da korkuncu.. aslında sevdiğimi düşünürken; almak için verdiğini bilmek.. sevilmek için sevmek.. çok sıkı elbet acı.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Aralık 2, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 2, 2012 [h=4]dünyayı değiştirir sandık bildiklerimiz... sonsuz bir çizgiydi gerçek doğru dedik durakladığımız her solukta sonra boy boy çocuklarımız oldu baktık ki geldiğimiz yerdeyiz. dön dolaş bitmez bu hikaye yıllardır anlatır durur şehir ırzına geçilen bütün fikirleri varolmak ölmektir aslında soyunu kurutmaktır bir dilenci vapurunun yada soyunmaktır anadan üryan boğaza nazır yalın özgürüm diyebilmen için... ütopya bir sohpet masada tokat gibi gerçeklerden bahsediyor şimdi ilvia.. piskopat bir pezevengi dostoyovskiyle adam etmenin verdiği gurur ve 20 liralık şaraptan kaç kadeh çıkar... sanat bu... elbet bulur bi yer düzüşecek.. vapurda sallanan kızıl saçlı kadın öldü... http://www.youtube.com/watch?v=mzNEgcqWDG4 [/h] Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Aralık 10, 2012 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 10, 2012 bire bin kat ve anlat derdini anlat sana inanacağım.. kalemin kağıtla dansı başladığında bir beyin orgazmı, yürek burkulmasıyla yaşanacak ay sustuğunda teninde, gün artık siyah doğacak gittiğin ve seviştiklerini anlat bana ölüp, yok olup tekrar tekrar dirildiklerini de yüzünde başka yüzlerle gelme ve ruh üşürken, içinin kıyametlerini anlat anlat ne varsa, sana inanacağım.. sanma ki geçtim notalarından ten senin mi’lerinde boğuldu dili geçmiş bir hüznü büyüttük hatırla fakat dolmadı, başka tenlerde içimizin boşluğu kuğuları anlatsana bana içi boş ve güzel ne varsa teker teker sırayla ve ölümlüleri anlat bana çocukları sakın atlama.. başka yataklar sıcak mıdır? başka yüzlerden mi geçiyor artık haritalar burada hala kavurucu güneşteyim nefes almak imkansız, karabasan süsü verilmiş bir düşteyim serin miydi yeni coğrafyalar? bir kadın nasıl aldatır? ve başka tenlerde nasıl bilenir yeni kasırga bir adam ne kadar çaresiz olabilir kin kana, kan tene, ten ihanete mi gebedir? anlat bana ne olur ver cevapları ve anla artık herşeyi; sen yokken öldürdüm yüzümün senden geçen çizgilerini.. http://www.youtube.com/watch?v=5wNYFjVTOP8 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.