Jump to content

Melanko_Linkler


nevermore

Önerilen Mesajlar

[h=4]kaçıncı kattan attıysam

tuttum..aklımı

dipten

ve bu dünya bir uçurumdu

bizim gibiler

uçurumun kenarında

tutunmaya çalışan failler

tutunamazdık bir dala

ya da bir söze

aldatılmıştık

ve devam ediyordu sahte olan her şey

sanırım.. ağır geliyordu

her düşüşte

her debelenişte

ayakta durmak

ve sıvazlamak çocukların yanaklarını

ve ağır geliyordu

yalancı eylemlerden bozma bu dünyaya

çocuk yetiştirmek

zaman

ağzını açmadan

tek kelime etmeden işte

koşuyordu

ve hiçbir güç karşı gelemiyordu bu maratona

aksak sözcükler karalıyorum baş ucuma

şiirlerime hayat bağlıyorum mesela..

nefes alamayacak derecede çekilen baş ağrılarına

ilaç olur diye

kramplar kovalıyor şakaklarımı

ve hiçbir duvar engel olamıyor

çekişmeli nöbetlere

sen geç buraları

buralar sana göre değil

zifiridir burada sokaklar

ışığını kaybetmiş insan misali

elinde kerpedenle, arkandan koşar

düşlediklerin

ve düşlediğin her ne varsa

ağıtın olur bir mevsim

 

[/h]

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ani bir baskın yap odama

Ben tam seni severken gecemi dağıt

Ellerim iş üstündeyken şaşırt beni

Tığ gibi filintaları aratmicak sigaralar buluştursun ellerimizi

Ateş düşsün ocağımıza

Ve biz cehenneme antremanlı kaçalım bu günah şehrin de.

Gözlerimize Moda'nın akşam üstü tükürsün

Devrimden bahset bana biraz

Parmaklarına saplanmış bir che purosunu içerken sen

Ceplerimden özgürlük marşları dökülsün dilimize.

İhmal etmiyelim gülüşlerimizi

ihbar ederken bizi birbirimize.

Ve aşkın kılığına girmenin tam zamanıdır bence

Ben seni ne zaman sevdim biliyormusun?

Kesik parmağım bir gitarın yanlış perdesine düştüğünde.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

[h=4]Sende şimdi benim gibi aynı dolunaya bakıyor musun? İmkansızı istemiyorsun sende söyle bakalım. Benim gibi imkansızı görüyor musun? Yoksa imkansızı deniz farz edip içine dalıp yüzüyor musun? Yaşıyor musun imkansızı? Hissedebiliyor musun? Bir hayal uğruna binlerce rüyadan vazgeçebiliyor musun ya da kaybettiğin rüyalara karşı bambaşka pırıl pırıl huzurla bezenmiş rüyalara kucak açabiliyor musun? Başıma bela olup yüzümü güldürmeyi seçebiliyor musun? Çok zor di mi her şey? Neden masallarda değiliz ki...

Sabahı sabah ettiğim, kan ter içinde uyandığım rüyalarda hep engellerin arkasında kalan hayalet. Aynı dolunaya bakabiliyor muyuz diye sorduğumda susacağından eminim. O kadar ağır bir bağ hissediyorum bazen uzakta olsan dahi, gözlerimi kapatsam sana dokuncakmışım gibi. Fakat o kadar ilahi engeller konuyor, sınırlar çiziliyor ki; ben sana dokunsam sanki yedi tepe üzerime çökecek, bütün şehir üzerime yıkılcakmış gibi hissediyorum. Denizler bütün çılgınlığıyla kıyıları döverken, bulutlar hiç durmadan ağlayacak ve sanki kıyamet kopacakmış gibi. Bana yüklenen yükten daha çok yüklenecek yükü hesap eder gibi her uyarıyı dikkate alırken işte bu engellere takılacak, sınırlardan öte gidemeyeceğim sanırım. Oysaki 2 bakışa 2 söze sanki tüm dünyayı feda edebilecekmişim gibi hissediyorum. Yine de bilirim kontrolsüz güç asla güç değildir. Ben bu hayatta engelleri aşmam, sınırları değiştirmem ve yıktırmam dünyayı, izin vermem zarar görmesine kimsenin. Olduğum yerde olabildiğince dikilirim ve uzaktan seyire devam ederim.... Yine de her şey masumiyetine inanamadığım gülüşün de saklı ve değişim de asla nasip değil bazı bünyelere. Sen eğer şu an dolunaya bakıyorsan şayet, huzursuzluğumdan arttırdığım huzur seninle olsun... Ben bunun için gerekirse aya bile imzamı atarım...

 

[video=youtube;-scESgTnoUM]http://www.youtube.com/watch?v=-scESgTnoUM

[/h]

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Duvar diplerini

Boyuyorum hep mora

Mora çalıyor

Yaşamın ve ölümün rengi

İki zamanda yaşayan ve ölen

Güz çıkmazının çocukları

Annelerinden salçalı ekmek istemeyi

Çoktan bıraktılar....

Keşfedecek bir şeyler olmalı daha deyip,

Yaşamaya devam edenler ise;

Sığındığı sözcükleri bir araya getirip

Kendilerini de ifadeden yoksun değillerse

Daha fazla ne diyebilir, anlatabilir ki insan kendine

İçindeki karmaşayla savaşan

Süresi dolmayan zamanlarda

Yatağın içinde devinen kimsesizliğini de

Koynuna alıp uyuyan bu insan

Aklını yorganın rengiyle bozar!

Kimi zaman, sebepleri çoğalttığının farkına varmadan

Yaşar….

Yaşlar, -yağmura benzeyen- sonbaharları bir çırpıda yeşertir yüreğinde

Ve yorganın yıpranmış renginde

Devinen yalnızlıklarını sular

Aklın varsa eğer der içinden bir ses;

Aklım neden olsun ki ne gerek var

Yorgunluk yorganına

Bulanan aklımın

Sağ salim mutluluk tepelerine ulaşacağını

Sanmıyorum der, iç geçirerek

Hala inanıyor olması emin olduğu şeylere

Umudunu tazeler,

Yorganının rengini değiştirir sonra

Ömrüm der,

Ömrüm bu yorganın kendisi kadar bile değilken Nasıl çıkabilirim ki mutluluk tepelerine?

Sonra anlamdan uzak sözcükler kurmaya başlar

Ve kavramları yan yana getirerek

Gerçekten iyi bir şey yaptım der,

Ve etrafındaki meleklere sorar, sizce de öyle değil mi?

Aynanın içinden doğurur insan kendini bir el tarafından,

Sonra kendine benzer şeyler yaratmak için

Örnek alır yaratıcısını,

Bu döngünün etrafında sarmalanan kaos

Ve bu gözleri kör eden renkler

Büyür gözbebeklerinin içinde,

Dönen bir yazgının hep ertesinde

Olacak şeyler içindir sabahı beklemeleri

Balçıktan bedenini kullanılır duruma getirir

Yarının ulaşılmazlığına ulaştığında Ve artık alıştığında bu duruma

Bir son verir bu karmaşaya,

Ellerini birleştirip göğsünün ortasında

Yalnızlığının koynuna girer,

Yorganıyla korunur korkularından

Toprağı, toprağı kim yarattı der ve uykuya dalar…

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

dönmeye çalışırken rastladığım kadın,

ne aklın kaldı ne tadın,

varlığını kabul edenlerin arasında,

çocukca sevişmelerin yanında,

ağlamalarını duymadığında,

kaybol gözlerden uzak benden ırak,

4 metrekare yeterdi bize tabi bıraksalardı bizi bize.

ben olmayışımla aşıkken hiç varolmayacek birine,

sen yanımda kal ,kimse değmesin göğsüme,

ışıkları büktüğümü gördüğünde

ellerimin kaydığını mı hissedemedin

bir ağaca bir dala.

sen ki çocukça yaşamanın arasında bir de çocuk büyütürken

nasıl bırakırsın onu günlerce üzülürken.

gel beraber ağlayalım ne sana ne bana mutluluk görünmezken,

ısıralım ağaçları kağıtlara dönüşmeden,

dünya kadar hızlı koşalım

doğuya doğru, belki görünür kayboluruz hissetmeselerde kimcesikler silüetimizin yokluğunu,

hadi kalk gidelim bu sefer yanımda olmayanların şerefine üçer beşer dikelim şekerleri,

beşer onar katlayalım tütünleri,

konuşamadığımın ertesinde,

onca derdine kederine yine gel benim ağlamalarımı dinle, sessizce sayıklayıp horultularla beslenip nefesim kesildiğinde ol yanımda,

iyi değilim

herşeyim senin gibi bende kötü biriyim,

biri değil bizler birer birer yuvalardan akan,

okyanusların beslediği,

balıkların olmadığı suların sahipleriyiz.

bizler sadece doğanın bir parçasıyız,

her şey olması gerektiği gibi,

atlamaya gönlün var gibi yükseklerden,

içimize çekelim hiç hesap vermeden,

düşerken haykırmazsam ismini,

çilli de bana yine hiç sevmemişdi seni.

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

[h=4]-Sence bir gün yeniden başlayabilir miyim?

-Okuma alışkanlıklarını değiştirmen gerekebilir...

Mavi kanatlı bir göğü boyadım

kırlangıç kanatlarıma..

Pencerenden sızan sarı ışık..

Sağır ediyor beni bu yangın..

Sana değip ölen ateş böcekleri...

Merasim düzenliyorum her biri için.

İçimde bir kuş kanat çırpıyor.

Sıkıca tutuyorum onu.

Bastırıyorum göğsüme..

Ritmi uymuyor bu yaşama..

Olsun diyorum.

Saklıyorum.

Onu kendimden korumam lazım.

Derken bir aralık bulup yine sana kaçıyor.

Ah sakar sevdam,

O sağır odaların duvarlarına çarpa çarpa

Yakalıyorum...

Korkma diyorum. Bastırıyorum göğsüme..

Onunla atıyorum, ritmine uyuyorum..

Susuyoruz sessizce. Sarıyorum kanatlarını..

Sarılıyorum sevdama..

Bütün yokluğumla..

Ne kadar tutulur ki canda kuş,

Tutulmuş bir kere...

Gidecek hep.. Yanacak belki de..

Gidip alacağım sahipsizimi...

Döneceğiz evimize..

Başı bozuk sevdam deyip...

Öpüp koklayıp saracağım kalbime..

Önüme düşmüş çocuğu kaldırır gibi..

Kaldıracağım önünden onu..

Örteceğim sen görmeden kanayan yerlerini.

Üfleyeceğim..

Üfleyeceğim üşütür mü ayazım?

Hiç bir şey olmadı diyeceğiz..

Olmadı değil mi diye soracağım usulca.

Canının, canımın yandığını bir ben duyacağım..

Mevsimsiz sevdam, bir gün yine kaçacak ellerimden..

Bir kelimenin önünde ölecek belki, düşecek yeniden.

Bir başkasının mevsiminde ya da,

Bir başka kış için,

Çifte ayaz yiyen göğsüne göğsümü koysam.

Yaksam en büyük ateşi

Donmuş olacak..

Ölecek ellerimde..

Bir gün olacak bu, engel olamayacağım.

Gidecek yeniden.

Sana varamadan belki,

Düşecek yine..

Ya da yolda bulacaklar onu..

Kesecekler önünü..

Kandıracaklar belki hep yaptıkları gibi..

O yine de gidecek..

İzinsiz, sorgusuz...

Sahipsiz bir hayvan edineceğim sonra.

İnsan diyeceğim adına..

Üzülmeyeceğim inan.

Göz yaşı olmayacak bu kez..

Bir daha izin vermeyeceğim..

Düşmeyeceğim.

Düşen bir çocuğu yerden kaldırmayacağım.

 

[/h]

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

[h=4]Yayında mıyız?

Kamera ruhuma lütfen.

Telaşsız bir yakın plan…

Bir kadın içimdeki sokaklarda dolaşıyor, çaresiz

Sayfalarımı karıştırıyor, yüzünde tövbesiz bir film karesi

Saçlarıyla yazıyor gece yarılarını

Ama ben hiç görmedim onu ağlarken

Bir kadın tenimde ip atlıyor, uyuşmuş çocukluğuyla

Çok yoruluyor, terliyor, biraz sözcük içiyor gözleriyle

“İster misin biraz gözümün maviliğinden? Diyor, muzipçe

“ hayır “diyorum, hamlaşmış kibarlığımla

“alırsam bir daha bırakamam o rengi tarihimden”

Bir kadın, çözemediğim cümlelerimin üstünde dalgalanıyor

Merak ediyor, isyankar koridorlarımın nereye çıkacağını

-can- yeleksiz dolaşma diyorum – zemin havasız

Kalbimden tutamıyor bir türlü, kayganlığından

Sonra çaresiz yavrularını beslemeye gidiyor, dilsiz yamacındaki yuvasına

Bir kadın,

Hızlıca çarpmaya kalkışıyor düşlerime, tam gaz, gözü kara

Sanıyor ki kanı duracak o masalların

Dudağıma biraz kala duruyor, aklanıyor pişmanlığıyla

İsterdim ki, bir kadını uçurumdan atlamamaya ikna edeyim

Cebimde sakladığım birkaç cümleyle

Seçebilir miyim martılardan dilsiz olanı

Kalbime en yakın uçanı

İki yaprağın valsi

Her sonbahar, doğumu müjdeler

Kocaman gözlü ağaçlar ülkesinde

Kadın ve rüzgar,

İkisi de tenimi deliyor

Bir kadınlar

Bir bir kadınlar

Bir bir saydım hepinizi

Bana bağışladığınız adaklarınızı

İtiraflarını gözyaşlarında saklayan kadınlar

Us.lu dilekleriyle uzatıyorlar ellerini egolarıma

Buğulu dualarla, acılarını dindirmeye çalışan sevgi kahinleri

Mum ışığında şiir seviciler

Hepinizin acılarına gizli tanığım…

Yayında mıyız?

İşin özü, ben işkembe çorbasına bayılırım

 

http://www.youtube.com/watch?v=N1Q5UPTuhfY

[/h]

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

[h=4]dünyayı değiştirir sandık

bildiklerimiz...

sonsuz bir çizgiydi gerçek

doğru dedik durakladığımız her solukta

sonra boy boy çocuklarımız oldu

baktık ki geldiğimiz yerdeyiz.

dön dolaş bitmez bu hikaye

yıllardır anlatır durur şehir

ırzına geçilen bütün fikirleri

varolmak ölmektir aslında

soyunu kurutmaktır bir dilenci vapurunun

yada soyunmaktır anadan üryan

boğaza nazır

yalın

özgürüm diyebilmen için...

ütopya bir sohpet masada

tokat gibi gerçeklerden bahsediyor şimdi ilvia..

piskopat bir pezevengi

dostoyovskiyle adam etmenin verdiği gurur

ve 20 liralık şaraptan kaç kadeh çıkar...

sanat bu...

elbet bulur bi yer düzüşecek..

vapurda sallanan kızıl saçlı kadın

öldü...

 

ded#!

[/h]

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

gözlerim geziniyor yüzünün mesiresinde

şelale akıyor kirpiklerinden

burnunda süzülmüş temiz bir hava

kangal dudağından mangal yapıyor, dilini afiyetle yiyorum

bir hamak kuruyorum belcene

belcen, yani iki kaşının arası, hamakta şekerleme yapıyorum

tuz buz ruhum

kulağın içi yollara köprüler kuruyor

sesalan delikçapından doğanın ıslığıyla giriyorum

köpek dişimle kulağının memesini deliyor

havuç suyuyla yıkıyorum gözlerini

maydanozun tellerine bağlıyorum gülücüklerini

işim-gücüm sen; saçlarının telini sayıyorum

göğsümün uçurumlarıyla dolduruyorum çenenin çukurunu

alnına yazı yazıyorum: Zer’dalı

yanağın, dudağımın suç mahalli

her pikselinde dudağımın parmak izi

şakağın, şakağımın çelik yeleği,

kurşun girmiyorsa, bu, sendendir

gözlerin, bir güneş tapınağı, bakışlarımın barınağı

ibrahim’in mağarası gözlerin

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

[h=4]Yıllar kendine geldi birden

Günler koştu saniyelerin peşinden.

Ne çocukluk, ne gençlik aşkıydı bu

Aşk bile değildi belki;

Belki biraz ülser, az ya da çok kanserdin içimde.

Tırnak içindeydi bütün sevgi sözcüklerim

Alıntı hayaller kurmuştum sana ben

O kadar aşkın içinden kendimi taklit edemezken.

‘Aşk’ı sen Adem ile Havva’dan sandın.

Havva’nın Adem’i sevdiği gibi severdin belki;

Ben seni yasaklı meyve gibi sevdim.

Bozduğum yeminlerin tövbesiydin

Utanırdı dilim, yerlerde sürünürdü sözlerim

Çok isterdim az biraz uzanmanı

Sen beni hep ayakta dinledin.

Yüklemsiz cümlelerimin nesnesi oldun hep

Noktayı aradın kelimelerden sonra

Ben seni virgüllerle sevdim.

Gizli özne kadar yakınken ben sana

Sen hep yüklemin peşinden gittin.

Kundağımın kokusunu bile hatırlardım önceden

Anılarım vardı benim, eskitip dolaba kaldırdığım

Sen hepsinin üstüne naftalin serptin.

Hatırlayacak bir şeyim yok şimdi

Senin dününde yaşıyorum her şeyi.

 

[video=youtube;kSXx7-EceBA]http://www.youtube.com/watch?v=kSXx7-EceBA

[/h]

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

[h=4]İçim acıyor

kelimeler birbirine giriyor, yaklaştıkça

durmadan çarpan rüzgar

yüzümü kırmızı yapıyor

dünya, umarsızca dönmeye devam ediyor

ve kuşlar her zamanki gibi

meşgul eden şeylerin çoğu boş

içimi yakan bir ses daima var

damlayarak biriktirmeye çalıştığım hayaller

bir delik yüzünden, dışarı gidiyor

bir zaman sonra baksam da

hep aynı seviyede olduğunu görüyorum

ama ben deliği onarmaktan yana değilim

düşsel bir avuntuya kucak açan

yalancı sevişmelerin terlemelerinde

zaman harcamaktan dolayı

duvarımdaki takvimin yaprakları, çoktan eksildi

daha dur, dur yanımda

gitmene daha çok var

zaman yok ama gitmene çok var

daha değil

vakitsiz yalvarmaların, iç sızlatmasına dair öyküleri

yaşarken güldürmeyen

absürd edebiyatın, absürd tiyatroya çevrilen oyunlarında

çimenler yeşil ve gömlekler renkliydi

herkesin dans etmek için istekli olduğu

bir gün ertesindeki, yataktaki yabancılarız

bir kurala bağlı kalmadan

dizdiğim cümlelerin sonrasındaki

noktalama işaretleri gibisin

çoğu zaman unutuyorum seni

hatırladığımda da içim acıyor

unutmak da acaip bir iş

ki durum karşısında kullanılan

unutmak kelimesi aslında

sonucu yansıtmıyor

sadece hafifliyor

kim yaşadığı en ufak bir şeyi unutmuş ki de

ızdırapları unutabilsin

neyse, unutmak acaip bir iş

sonrasında da hiç alakası olmayan zamanlarda

sarsarak karşılaşmak,yüzleşmek

kimse bilmeden, görmeden

belki de en kalabalık anlarda

acı her zaman kendini hatırlatmayı iyi biliyor

onun karşısında direnecek şeyleri

keşfetmek için de bolca uğraş veriyoruz

zaman geçiyor, bir şeyler değişiyor

ve biz bir kelimeyle açıklamaya çalışıyoruz

kendimizi kandırıyoruz, başkasını kandırırken

ama yataklar işkencehanedir kimi zaman

yorgan, büyük bir yük ve yastık

yastık her zaman taş duvardan da ağır

gözleri kapamak, bir kaçışa tekabül etmez

o yüzden, bazı kelimeler

sadece yalan zamanlarda ortaya çıkar

ve yalan zamanlarda, yalan kelimelerle kurtuluş

koca bir yalana tekabül eder

Herkesin evine çekildiği zamanlarda

sokaklar, kirpilere kalır

kirpiler, kendini sevdirmeyi beceremiyorlar

içinde bulunduğumuz hayatın

tek güç sahipleri olarak adlandırırken kendimizi

sevimli kirpileri, sevmeye çare bulamadık

onları sevmeyi istiyoruz

yalan kelimelerle kendimizi avutmayı

odanın en orta yerinde duran

tek kişilik koltuğun üstünde

boş gözlerle duvara bakarken

parmaklarının arasında, külü uzamış sigaranla beraber

hayal ettiklerine duman çıkartırsın

bazen, bilime ve insanlarına lanet ediyorum

her şeyin büyüğüyle uğraşırken

ufak olup da candan bezdiren dertlere çare bulamadıkları için

genel sorunumuz sanırım bu

herkes büyük şeyler düşünüp yaşama telaşındayken

hayat hiç de o tempoda gitmiyor

ve hayaller enkazının altında kalanlar

bir de bunu itiraf edenler

gülmeye devam ediyorlar

içim acıyor

dünya dönmeye devam ediyor

sorunlara çözüm aranmaya devam ediyor

herkes olağanüstü şeyler derdindeyken

ben senin acınla boğuşuyorum ya

kızmasın kimse bir baltaya sap olamadım diye

ben dünyanın en büyük emekçisiyim

ve kimsenin haberi yok

her gece kürek kürek acılarını atıyorum pencereden

ve her dolup taşan kültablası

mezarlığımızı oluşturuyor

öpersen kızmam ama olmadığın için

lanet ediyorum sana…

 

[/h][h=6][/h]

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

[h=4]Bitmiş bir savaşın boyalarını silmekle yetinmiyor insan...Dünyalarımız paramparça,bütünüyle et kokuyor,is olanca hızıyla ardımızdan koşuyor, yoruyor bizi...Ben kendi hikayemin korkusundan kaçarken;

Sere serpe yerde yatarken görüyorum kendimi,giydiğim botun kenarından sarkan çorabı izliyorum baş mesafemde, bütünden kopmuş ben gibi,birbirimizi izliyoruz...Dilimiz tutuk.

Ne zaman felakete et sürsem acıtmıyor sanıyorum,merhemini göstermez yanık izler, emer usulca yaradan.

Yaradan bilmez kanayan yaradan ötürü acıyı...

Ben bilmiyorum daha kaç geçit atlamalı ateş üzerime yürürken,arkamda benden kalan üç parça gurur.Yumulu gözlerle koşuyorum.Ben kimim ki kibirin ekmeğine yağ süreyim,göreyim bu aynadaki ben mi?Söylesin bana aksım bileyim bilmediğimden ötürü yalanlarımı,söyleyemediklerimi,savaş ın daha ne kadar kurban vereceğini.Belki de ölebileceğimi...

Umuyorum,yaklaştıkça soluyorum...

Ben aslında bilmiyorum daha kaç parça ete takılıp düşeceğimi,yeniden kalkıp koşabileceğimi.

Ve aslında bilirim ben...

Gün kurur ve yeniden tükürüğümle nemlenir kan tadı...

Bir yudum su götürmez bu bütün dilimdeki kalabalığı...

Savaşırız biz yine seninle günaşırı...

 

[/h]

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ruhumda yanan her kelime dilime vurdu ,

yoruldum...

söylemekten çekinirken tanrıyı,

o oldum kendimde,

kendime kul oldum...

aklım adım attığım her yerde

bir kurşun iziyle sürerken hayatı

kalemlerim kırıldı

tükendi içimdeki her varoluş

kurşundum

kalem oldum ,

yoruldum.

vuruldu gazoz şişelerim

darbeler geldi postal sesiyle

her hakim hikmettten yoksun

cüssesiyle verdi elime urganı

kendi tabutuma attığım

imzalar durur başucunda sevgilimin

kabir kıldım kâbemi

ölüme vuruldum,

kuldum;

tavaf ettim aşkını 2 metre kare tabuttta

soruldu adım

bilmem dedi varlığım.

öldüm

sen oldum...

 

http://www.youtube.com/watch?feature=endscreen&NR=1&v=9BMwcO6_h yA

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

papirüs sayfalarına yazılmış

varlığından habersiz bir aşkmış hayatım

yokluğuna kelimeler yetmezken

varlığın intihar gibi kesiyor bileklerimi

bir aşk en çok ne kadar yaşanır?

çok aşk yasadım hastalık oldu

kadehler doldurdum

yollar yürüdüm

yazdım

çok azdım kendime

yazdım deli gibi olan biten ne varsa

yetmedi ...

 

[video=youtube;UIVe-rZBcm4]

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Come on skinny love just last the year

Pour a little salt we were never here

Staring at the sink of blood and crushed veneer

 

I tell my love to wreck it all

Cut out all the ropes and let me fall

Right in the moment this order's tall

 

And I told you to be patient and I told you to be fine

And I told you to be balanced and I told you to be kind

And In the morning I'll be with you

But it will be a different kind

Cause I'll be holding all the tickets

And you'll be owning all the fines

 

Come on skinny love what happened here

Suckle on the hope in lite brassiere

Sullen load is full so slow on the split

 

And I told you to be patient and I told you to be fine

And I told you to be balanced and I told you to be kind

Now all your love is wasted then who the hell was I?

Cause now I'm breaking at the britches

And at the end of all your lines

 

Who will love you? who will fight?

And who will fall, far behind?

 

Come on skinny love

 

 

 

Sonra Libi neden depresif oldu? peh

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

travmatik anlarıma denk geliyor ayrılıkla.. tüm zihnim çocukluğa geri götürüyor beni..

zor zanaat

kişi bağımlılığı..

fena illet..

karabasan

tende keskin bıçak..

kopamamak gidene güle güle diyememek. bile bile susup geçecek 10 günü bile artı sayıp,

yalandan da olsa seviliyor oyunları oynamak..

travmatik anlarım denk geliyor aslında ayrılıklara..

ve bilinç altımda kalanın canı çıkmıyor..

acısı ne mi.. cidden biliyorsun aslında doğru bir kapıda doğu bir melodi ile dans etmediğini..

ve daha da korkuncu.. aslında sevdiğimi düşünürken; almak için verdiğini bilmek..

sevilmek için

sevmek..

çok sıkı

elbet acı..

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

[h=4]dünyayı değiştirir sandık

bildiklerimiz...

sonsuz bir çizgiydi gerçek

doğru dedik durakladığımız her solukta

sonra boy boy çocuklarımız oldu

baktık ki geldiğimiz yerdeyiz.

dön dolaş bitmez bu hikaye

yıllardır anlatır durur şehir

ırzına geçilen bütün fikirleri

varolmak ölmektir aslında

soyunu kurutmaktır bir dilenci vapurunun

yada soyunmaktır anadan üryan

boğaza nazır

yalın

özgürüm diyebilmen için...

ütopya bir sohpet masada

tokat gibi gerçeklerden bahsediyor şimdi ilvia..

piskopat bir pezevengi

dostoyovskiyle adam etmenin verdiği gurur

ve 20 liralık şaraptan kaç kadeh çıkar...

sanat bu...

elbet bulur bi yer düzüşecek..

vapurda sallanan kızıl saçlı kadın

öldü...

 

http://www.youtube.com/watch?v=mzNEgcqWDG4

[/h]

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bire bin kat ve anlat derdini

anlat sana inanacağım..

kalemin kağıtla dansı başladığında

bir beyin orgazmı, yürek burkulmasıyla yaşanacak

ay sustuğunda teninde, gün artık siyah doğacak

gittiğin ve seviştiklerini anlat bana

ölüp, yok olup tekrar tekrar dirildiklerini de yüzünde başka yüzlerle gelme ve ruh üşürken, içinin kıyametlerini anlat

anlat ne varsa, sana inanacağım..

sanma ki geçtim notalarından

ten senin mi’lerinde boğuldu

dili geçmiş bir hüznü büyüttük hatırla

fakat dolmadı, başka tenlerde içimizin boşluğu

kuğuları anlatsana bana

içi boş ve güzel ne varsa teker teker sırayla

ve ölümlüleri anlat bana

çocukları sakın atlama..

başka yataklar sıcak mıdır?

başka yüzlerden mi geçiyor artık haritalar

burada hala kavurucu güneşteyim

nefes almak imkansız, karabasan süsü verilmiş bir düşteyim

serin miydi yeni coğrafyalar?

bir kadın nasıl aldatır?

ve başka tenlerde nasıl bilenir yeni kasırga

bir adam ne kadar çaresiz olabilir

kin kana, kan tene, ten ihanete mi gebedir?

anlat bana ne olur

ver cevapları ve anla artık herşeyi;

sen yokken öldürdüm

yüzümün senden geçen çizgilerini..

 

http://www.youtube.com/watch?v=5wNYFjVTOP8

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...