Lal Oluşturma zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Şubat 1, 2007 Acaba? Aşkları da devralır mı kalp nakli yaptıranlar? Acı Yaşamak uğruna ölmek bu olsa gerek Sevmek uğruna acı çekmek bu olsa gerek Hayat uğruna savaşmak bu olsa gerek Peki ya senin uğruna Üzülmek niye? Aşk Hayatı Sevmek gibi geliyordu her şey, sevmek gibi gidiyordu kadın adının anlattığı,canın teni yakmasıydı, bir bulut evet ama aslolan bulutun suyu yağmasaydı... 'bir insanı sevmekle başlıyordu her şey' ve boşanmak için en az iki şahit gerekiyordu Aşkımız Aşkımız iki gözlüklünün öpüşme çabasıydı; gözlükleri çıkarmak hiç aklımıza gelmedi. Hiç düşündün mü belki Belki, eline en yakışan takı benim elim. Belki de en belli olacak yalan, benim söylediğim... Belki sen ve belki ben... Yoksulluk, kirden rengi tanınmayan bir beyaz tutsaklık... İnsan kendine iltica edebilir mi? Ölü olarak ele geçiriliyor en sıcak insan sözleri.. Ve hüznüm bir kamu morgunda işe başladı. Başkalaşan Aşk Adını anmak güzeldi, dost ağızlarda sana dair cümlelerin ıslatılması... Adını anmak... Yüksek sesle, kimsesiz gecelerin düşsel avuntularına sırt çevirip senden söz açmak... Biraz gülünç, biraz sitemkar... güzeldi... Adının Türkçedeki yankısı özeldi... Seninle yoğurt yemek, kendi Kanlıcanlı, Sülalesi Kandilli yoğurtçunun mekanında... Denize amors durup, yüzüne cepheden bakmak güneşli bir mavilikte.... güzeldi.. İpe sapa konuşlanmaz bahanelerle elini tutmak, yüzünde Yüzyıllık bir hasreti gidermek güzeldi... Güzeldi'li geçmiş zamanları düşünüyorum şimdi... Cümlelerimiz öznesiz...Umursayan yok, Kanlıca'daki yoğurdu... ve eşikteki öpücük, tarih bilinci olmayan bir aşkın mührüdür artık... Büyüyorum Büyüdükçe, sentetik zamanlara kangren ayaklar bastım, izi kaldı ömrümün... Kara çaldılar yüzüme bütün kara parçalarında elbette 'afrika dahil' parça başı çalışan kiralık katildi zaman. Gülüşüm sivas yangını, ağlarsam kızma... ölmek bile yakışıyor bazı adama... Gülüşün Gülüşünde bir mana var, Saklayamazsın. Sarılışında ne düşler, Ne düşükler, Sakınamazsın. Aynı yolları, Kimsesiz mekanları, Birlikte özleme hasreti... Yalnızlığımın dert ortağı gastrit... Gülüşünde bir mana var, Saklayamazsın. Bütün iç savaşlarda, Rehin alındı bu yürek Kandıramazsın. Hangi çekilişin Büyük ikramiyesi bu, En uzak sevişmelerin Yeni yetme utancı. Lakin aşk, Biraz da utanmaktır yaşamaktan, Sakınamazsın... Yeni yetmelik işine gelince: O zaten hepimizin gizli öznesi Türkçede var. Bazı dillerde yok. Gülüşünde bir mana var, Saklayamazsın. Kime niyet kime felaket bu aşk, Anlayamazsın. Ödümüz patlıyor acı çekmekten Oysa; Biraz da acıdır, Aşkın mayası. Kaçınamazsın. Gülüşündeki manayı saklayamazsın. Tutunacak yerimiz yok, Resmi tutanaklarda. Gülüşünde bin yıllık hasret var, Saklayamazsın. .......................... Bu yazık karşılaşmanın Alnımıza çakılıyor anafikri: Aşka cesaretimiz yoksa Başka zaman görüşürüz! İşsiz Şiir bu imkansızlıklar bu yaralar hepsi, hepsi insan işi sevda diye bağıran yüzün, bir kitabın en sır satırını okuyan sesin, beni bana düşman eden, ağlamaklı gecelerimin tek temsilcisi ve hiçbiryerde şubesi olmayan yüzün yani baştan ayağa sen... bu bakışlar bu bakır tadı hepsi, hepsi insan işi ve insanın insana ettiği en yalan yemin: AŞK! hepsi, hepsi insan işi... Kayıp Kentin Yakışıklısı Dokuzunda kayboldu Mayıs'ın, Cesedi bulundu Onikisinde... Kaçırıldığında da Kaybolduğunda da Ve cesetken de Yakışıklıydı... Amcamdı... Kayıp YIldız Sonbaharın serin esen rüzgarlarında Sabahın güneşi, akşamın ayışığında Arıyorum! Kaybettim geceyi ve gündüzü Yokluğun acıydı hançer misali Sözlerin acıydı kurşun misali Ahirette arar bulurum seni Kendimi unutup unutmam seni Ömrüm Ömrüm mum yanar mum ışıldar kendileri yoktur gölgeleri oluşur ferinden korkulsa da rahmetin yenilmez toprağa can katmanın kudreti bir ömre kaç hayat sığar görülecektir.... mum aydınlar mum sınar ayrılık acısı kadar seversin ve sevmenin coşkusu kadar koyar insana aşk sözlüğünden ayrılmak mum yaralanır mum sürer kem göz sahibini sürükler son çağındır artık fitil kokar gövdende birikir senden eriyen parçalar mum biter mum söner dibine hayatın işte yaşadım dediğin bir mum ömrüdür eren ve eriten kendini.... Ötesi saçakların buz kırgını soğuk fırtınalar boranlar yara doğru sanrılar durulur duyulmaz vakitlerden kehribar şehr-i sefahatti kol kanat gerilmiş kuşaklar tetikte babil'in asma bahçelerinde infazlar dünyanın yedinci cücesiydi sekiz harika insandan biri mavi bir yuvarlaktı hepsi kainat kadar büyük ve küçücük bir damla hayat kadar bu işten en çok sıkılanlardır peygamberler nefsi terbiye zemininde uhrevi bir ıslıktı en kabadayı mucizesi kolaydı çünkü bir olmazı anlatmak inanmak isteyene denizler yarıldı yarıdan sönük bir akşam yemeğinin ortasında bir düzine uhrevana kaldı kabarık hesap ve sonuncunun mucizesi mucizesizliği oldu kardeşlerim! kardeşlerim acele etmeyiniz hele bir ölelim de gerisi kolay! Öyle Bakma Çünkü... Güzel bahçeli bir ilkokulun penceresinden dünyaya, hayret, hasret ve biraz da bayat bayram şekeri kederiyle bakan, aklı canbaz,yanağı al, sesi çilek aroması bir çocuk oturuyor gözlerinde... Sen Sebep korkutma beni bu yaşlı başsız kelli felsiz halimle gereğinden ziyade güzelsin zaten aklımı çelme takma fikrime aksak ritimler o havaya ayarlı değil bu yelken bu gemiler kimin rastlantısı benim başıma geldi bilinmez ummandır ıslak aksak girilmez kapma kutusunu cahil ömrümün açılır da içinden boş bir hayal çıkar seçilmez daha bu yağış bir şey değil sen bir de acıklı halimi gör ürkünden derin soyulur farkına varmazsın suda balık nasıl aymayı bilmez su da balık da hangi denizin neresindedir ayırmaz böyle bir sevmek vardır ve birçok er mektubunda görülmüştür yok kadınlara aşık olanların işidir şiir kirlidir yakası gömleklerinin boyuna boyna fular papyon istemez şairin boğazı darboğazdır boğazın en inceldiği yerden solur gülme üstüme kaçacak yerim yok gelme yareme yarın veya başka seyir tarih tevellüt iklim cetvel yok saçlarında bulunabilir bazı kayıp kentlerin yakışıklı cesetleri bir ağıta asılı kalır infaz gibi acılı çağların yeri geldi diye ağlıyorum yoksa hiç aklımda yoktu gidenler gelirler her gece yalnızlığıma halleşir vedalaşırız bir merhaba saflığında kalanlarda kalmışya aklı gidenlerin hep eski haberler arıyorlar günlük taze gazetelerde ve yalanlar kalanlara kalıyor nasılsa gidenler gerçeğin olduğu yerde sebebim sensin bu mürekkep balığı bu bukalemun bu kalem yokluğun her şeyi sorduğum hayat beni rahat bırak! her evin kilerinde toz içinde kitabı ölülerle konuşma sanatının grev var ansiklopedilerin bazı sayfalarında süresiz olarak açıklamıyorlar bazı ideolojileri sözlüklerin bazı sapa harflerinde işi yavaşlatma eylemi beş saati buluyor anlamak bir sözün etnik kökenini bütün bunların sebebi sensin asla hatırlanmayacak bir rüyanın ortasında elinde derin bir uyku kokusu. Sessiz kavun kokulu odaların rayihasıdır karışan sulara senin fikrinle yoğrulmuş bir eser yoktur yüzümün sana traşlanmış bölümünde çoğu çiçekli kimi şarkılar geçer aklımdan sesime sesin dökülür bir ıssız bir mutlu koro başlar ardından şarkıya çünkü benim sessizliğimde senin de susuşun var. Son Durak Kilitlenmiş beton kanatları kuşların Oksit gibi yakışkan bir mayışmayla ağarmış gün Pas tutan kelimeler için bir iksir belki de Ya da aklına susamış sevgililerin safdilliği Acıtmış ömrünü çekirgelerin Medyatik soruşturmalardaki enflasyonist yargılar Haber değeri taşımıyor haber spikerinin ölümü Herkes kendi manşetinde satır arası Hiçbir bakışı aydınlatmıyor florasan buğusu Burası son durak inecekler için son fırsat Bir daha ne süper ne mega kupon verilecek Kalanlar şoförün evini göremeyecekler hiçbir zaman Oları sonsuza götürecek,afaroz edilmiş bir merak Burası son durak Hafızada kalan tek numara için Telefona uzanır elleri Ölümüne randevulu insanların Temize çekilemez not defterleri Susuştu Yüzün bir ufukta bitiyor yüzün ve başka bir gökyüzü başlıyor komşu ellerle sarmalanıyorsun yanıyorsun... ne kadar övülsen az avazım çıktığı kadar susuyorum ismindeki sesli harfleri mayınlı bir gülümsemeyle senin karasularında olmak üstünde ilkbahar bir entari; sanki yeniden eski bir öyküye başlamak... yüzündeki o billur akşam kahvaltısı sürgülerken özümü, ne kadarını sustuk konuştuklarımızın?... Yalnızlık Neden gulmesin gul gibi yuzler; Nicin aglasin o guzel gozler; Niye sevgiye sevimsiz sozler, Soylenir diye sasar aglarim. Su gordugumuz reng-a-reng cicek, Sevdali bulbul, ari, kelebek, Yek digerini birakip gidecek: Vefasizliga bakar aglarim. Solmasin dersin sunbulum, gulum; Yarin elinden alacak olum; Butun dunyayi inletse unum; Caresizlikten cosar aglarim. Nes'e gizlenir, coker bir melal; Her vucud, her sey mahkum-i zeval; Son nefese kadar tukenmez cidal. Tukenmez derdim sayar aglarim Yasak Yasak bana gözlerini anlamak ellerin bana yasak ah olaydım gözünde yaş fikrinde telaş düşünce suçun beraatin olaydım fakat yasak yasak bana gözlerini anlamak ellerin bana yasak ah olaydım yüzünde sürgün yatağında mülteci vatanın anayurdun olaydım fakat yasak yasak bana gözlerini anlamak ellerin,uyruğum bana yasak............. Yaşayabilme İhtimali Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam... Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim. İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman özlemeye başladım herkesi... Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra.. Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı... Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı... Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda, solculuk oynamaya başladık.. Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla... Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle... Ağbilerimizden öğrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi.. Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu. Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri. Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben. Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim.. Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak.. Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu.. Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri. Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum. Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum. Yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini Sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum Muş ovasının yalancı maviliğini Otobüs oluyordum bir süre Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde Otobüs oluyordum Bir ülkeden bir iç ülkeye Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum. Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin Korkuyordum Sonra iniyordum otobüsten Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun, ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk, ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum. Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda.. Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvaltı salonunda Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği bir yol üstü lokantasında Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında Ben seninle herhangi bir insan elinin terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim! Yazmak İçin mevsim dışı sarışın bir kederdin soğuk yazlıkta... Sayfiye hanımın tembel düşlerine ve çıplak ayakla betona basıyordu yaz.. bense paslanmış bir keyifle hayatımı yazamak istiyordum sensizliğe gül buğusu bir edebiyat arıyordum.. her tanışmada bir 'memnun oldum' öldüren devrik katillerdik hepimiz ve sen faili yaz bir cinayettin o maktül yazlık akşamında... Yeni Bir Sayfada Sana Bakmak her şey yapılabilir bir beyaz kağıtla uçak örneğin uçurtma mesela altına konulabilir bir ayağı ötekinden kısa olduğu için sallanan bir masanın veya şiir yazılabilir süresi ötekilerden kısa bir ömür üzerine. bir beyaz kağıda her şey yazılabilir senin dışında güzelliğine benzetme bulmak zor sen iyisi mi sana benzemeye çalışan her şeyden bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor belki tabiattadır çaresi senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin ve benim bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim anlarım bitkiden filan ama anlatamam toprağın güneşle konuşmasını sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla sen bana ışık ver yeter bende filiz çok köklerim içimde gizlidir gelen giden açan soran bere budak yok bir şiir istersin “içinde benzetmeler olan” kusura bakma sevgilim heybemde sana benzeyecek kadar güzel bir şey yok uzun bir yoldan gelen tedariksiz katıksız bir yolcuyum yaralı yarasız sevdalardan geçtim koynumda bir beyaz kağıt boşluğu her şeyi anlattım olan olmayan acıtan sancıtan bilsem ki sana varmak içindi bütün mola sancıları bütün stabilize arkadaşlıklar daha hızlı koşardım severadım gelirdim gözlerinin mercan maviliğine sana bakmak suya bakmaktır sana bakmak bir mucizeyi anlamaktır sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır aşk sorgusunda şahanem yalnız kelepçeler sanıktır ne yazsam olmuyor çünkü bilenler hatırlar hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar bahçıvanlar değil tüccarlardır sen öyle göz sen öyle toprak ve güneş ortaklığı sen teninde cennet kayganlığı iken sana şiir yazmak ahmaklıktır bir tek söz kalır dişlerimin arasından ben sana gülüm derim gülün ömrü uzamaya başlar verdiğim bütün sözler sende kalsın isterim ben sana gülüm derim gül sana benzediği için ölümsüz yazdığım bütün şiirler sana başlayan bir kitap için önsöz sana bakmak bir beyaz kağıda bakmaktır her şey olmaya hazır sana bakmak suya bakmaktır gördüğün suretten utanmak sana bakmak bütün rastlantıları reddedip bir mucizeyi anlamaktır sana bakmak Allah’a inanmaktır Yeniliyorum yaralı yanlarımı kuşanıyorum çırılçıplak ve erkek uykuların kadar uyanık ve yenik şiirler kadar içtikçe cam kırıklarına basıyorum hayatımın yeniliyorum galip gelen yerlerimi seninle öncekiler gibi sıradan gidenler gibi kızgın kırgın tarihinden savaşların başlangıç ve bitişlerini imzalı imzasız antlaşmaları kan renginde verilen sözleri hatırlıyorum uğursuz haziranlarını meydanlarda çürüyen ölülerin yetiş diyorum yeniliyorum galip gelen yerlerimi ölü sevişmelerden devşiriyorum içine boşaldığım sabahları sancı diyorum sancı köpeklere kızıyorum nedensiz yeniliyorum galip gelen yerlerimi önsözlerini ezberliyorum okumadığım kitaların kahramanlar adam gibi ölsün istiyorum sozsözü intiharla yazılan romanlarda herkes için mutsuz sonlarım var yar yeniliyorum iyileştirmiyor beni yarım kalmış uykular durup dururken yabancı dillere çevriliyor en sevdiğim şarkılar yineliyorum yar yeniliyorum galip sandığım yerlerimden yeniliyorum yar yenildikçe yenileniyor aramızdaki duvar.. ---------------------------------------------------- ben beğendiklerimi seçtim,daha fazlası için; http://www.antoloji.com/siir/sair/sair.asp?sair=559&goster=siirler&page=1&ara=&order=oto 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 kayıp kentin yakışıklısı..... ortaokulda herkesın elındeydı bu kıtap... ben ısınamadım bi türlü ama paylaşım ıcın saol, Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Nietzsche Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 ben sevıorm yılmaz erdoganın şiirlerini ama kendı agzından dınlemek ap ayrı bı zevk tabıkı ellerıne saglık:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sensizim Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 ben sevıorm yılmaz erdoganın şiirlerini ama kendı agzından dınlemek ap ayrı bı zevk tabıkı ellerıne saglık:) haklısın flames kendi sesinden dinlemek cok güzel.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
tugcemgul Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Büyüyorum Büyüdükçe, sentetik zamanlara kangren ayaklar bastım, izi kaldı ömrümün... Kara çaldılar yüzüme bütün kara parçalarında elbette 'afrika dahil' parça başı çalışan kiralık katildi zaman. Gülüşüm sivas yangını, ağlarsam kızma... ölmek bile yakışıyor bazı adama... bak bu çok güzel... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
umuayy Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 güzel şiirler paylaşım için teşekkürler... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MALCOLMX Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 yılmaz erdoğan şiirleri gerçekten güzel saol paylaşım için... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
vhercle Yanıtlama zamanı: Temmuz 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 7, 2007 çöle kıyısı olan kentlerin limanları sıkıcı olur kuş uçar gemi geçmez, kervan zaman içinde. böyle kentlerde insan fırtına gibi sever, sevdiği için ağlamayı. hangi türküde sevmekten bahsedilse ben hicaz olurum elimi ıslatır elinin teri ziyan olurum seni sevmekle ıslanır akşam sefalarım hangi türküde sevmekten bahsedilse bu çölde ben "şair burada yaşadığı kenti çöle benzetiyor"da bahsedilen şair olurum! pastırma yazı böyle zamansız güneşli, umulmadık mavi günlerde bir bekleme salonu yalnızlığına bürünüyorum.. iliklerimdeki yitik aşkı sarhoş bir unutkanlığa ilikliyorum... sanki şiirini bilmediğim bir fransız akşamında kaldırım taşlarını sayıyorum kalbimin.. içimde ayak izlerin, aylak bir yaz geçiyor avuçlarımdan... ve ben ne zaman, kiminle sevişsem, hâlâ seni aldatıyorum! Kardiyoloji kalbim bir etten organ sadece kalbim yüreğim olur, sen gelince.... -------------------- aşk yasaklandı artık halka açık yerlerde el tutmak yol açıyor diye hesapsız susmalara kaldırdık tüm tutuşmaları yasak kelime oyunu yapmak, yalan söylemek mecburi ve serbest ayyuka çıkmak. Artık yağmur sonraları toprak kokmak yok tomurcuklanmak günah ve bir insan gözü yüzünden yüz gün ard arda uyumamak. Kimse ölmesin diye kimsenin aklında her sevdalı verdiği sözü geri alacak güneşi ayı hatta hiç bir tabiat olayı şahit gösterilmeyecek hiç bir sevdaya ne deniyorsa onu atacak kalp ve süresi yirmi dört saate çıkarılacak meskun mahallerde ağlamanın Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest esmanur Yanıtlama zamanı: Temmuz 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 7, 2007 eline saglik vhercle .... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
vhercle Yanıtlama zamanı: Temmuz 7, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 7, 2007 buldukça eklerim ama yılmaz erdoğan şiirlerini seven yok herhalde üzüldüm Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cherar Yanıtlama zamanı: Temmuz 9, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 9, 2007 NİSANLIK ÖLDÜ MÜ? koşulacak bir sancı gibi inceden genceden aktım geceye ihtiyar sokaklarda acemi lambalar ve ıslak bir ışık ilkbahara ilkbaharın günahı olmaz nasılsa.. çocuklar bulmuş, getirdiler kanadı kırılmış bir nisan yağmurunu nisan'ın kuyruğuna teneke bağlar mı insan, çocuk olmasa?... aşk şakasını kaldırır mı insan, çocuk olmasa... bir celsede boşanıyor mağrur bir yağmur, nisanların yenildiği yalancı baharlarda.. ilkbaharın günahı olmaz nasılsa ! Nisan 1995 İŞSİZ ŞİİR bu imkansızlıklar bu yaralar hepsi, hepsi insan işi sevda diye bağıran yüzün, bir kitabın en sır satırını okuyan sesin, beni bana düşman eden, ağlamaklı gecelerimin tek temsilcisi ve hiçbir yerde şubesi olmayan yüzün yani baştan ayağa sen... bu bakışlar bu bakır tadı hepsi, hepsi insan işi ve insanın insana ettiği en yalan yemin: Aşk! hepsi, hepsi insan işi... Mart 1994 MEVSİMLİK ŞARKI kanıyor takvimden gamsız ağaçsız evlatlarını döver gibi seven bir sonbahar güvertesinde adresini şaşırmış kayıp bir nisan yağmuru ömrümün sol anahtarısın hazan makamının kapısını açan ne nisanlar gördüm ben ilkbahardan kaçarken bir mızrapa tutunan ne bileyim ben böyle bir seydir herhalde bir mevsimin şarkısı ya da mevsimlik bir vivaldi sancısı... ekim kasım işlerini öğrenirken bir keman ağlamayı bir de, şarkıya söz yürür, yeşile aldanır suyun kudreti ve sen hiçbir zaman sol anahtarı yaptıracak bir çilingir bulamazsın bana kalırsa sen, ömrünün sonuna kadar, o şarkının kapısında kalacaksın! Ocak 1996 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ezim Yanıtlama zamanı: Temmuz 9, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 9, 2007 hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim harikasınız :)ellerinize sağlık Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Mart 31, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 31, 2008 kalbim etten bir organ sadece, kalbim yüreğim olur sen gelince.... severim Yılmaz Erdoğan' ı. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Haziran 28, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 28, 2008 Sevgilim yoksa sen sen sevgilim olmayabilir misin ? hiçbir yerinde yok asaletin ibresi sesinde kamaşmasında tensel bir büyünün atlas hani libas ve kuytu bakışlı mavi gözlerin sanki hepimize bütün şiirleri hala fısıldayan bir eski büyük şairmiş gibi aşk bir erken didişme bir sorgu sualmiş de mezbele ve yaralıymış eski yaraların yeniden kanamasından. hiçbir yerde yok asaletin ibresi bir adamın yüzünde ya da yalana çok benzeyen bir doğru sözünde belki..... saçlarının çevriminde ıslak bir beyaz kadının yüksek rakımlı göllerin buzul saflığında ve kokusunda çiçeklerinin kanireşin elbet şiir olacak şairin tesellisi ve en kötüsü bile işe yarayacak aşklaşmaların yazana değilse bile okuyana faydalı bak aynı başına gelmiş adamın benim başıma gelen o da üzülmüş aynı benim gibi .... benimki daha acıklı değil onunkinden, fiyakalı değil onun acısı benimkinden sade güzel olan kelimeler.. sade kelimeler... kelimeler.... sen aşka aşıksın müsaitsin gördüğünü abartmaya biz olsa olsa bir müddet aşklaştık aşkım aşık olmadık bîr elim sana uzanır, öteki berikinin zaten elinde bırak yoluma gideyim bildiğimce yabancısı olduğum bir şey değil yabancılar baktım yerlisi yabancısı aşağı yukarı hepsi benzer erkekler.... eğer bir söz, bir ses bekliyorsan bu adamdan içinde hiç gönderme isteği bulunmayan bir git lazımsa eğer... işte orada duruyor... ağzımın bir yerinde... almak ister misin dilini sokup aklıma sana ait olan herşeyi bir nefeste bir göz yumma anında bîr soğuk telefon konuşmasında geri alabilir misin ? seni benden geri alabilir misin? kovabilir misin beni senden? sevgilim yoksa sen sevgilim olmayabilir misin? Yılmaz Erdoğan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
theangelofdeath Yanıtlama zamanı: Aralık 30, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 30, 2008 Bu Yol Nereye Gider bir kuğunun boynuna dokunurken… yol bir yere gitmez içerde düz saçlara uğrar ayak üstü bir akşamüstü her plansız ürperişin sonu hüsran ve hüsran çok sanat müziği bir kelimedir yol bir yere gitmez o bir durma biçimidir yol yoluyla gidebilir yare yoldan çıkabilir apansız ve ömür bitebilir yoldan once ama yol bir yere gitmez o bir durma biçimidir yaşamak hızlı bir ölme biçimidir düşünce ışıktan yavaşsa erken gidilmelidir gerdan sözcüğüne bir kuyumcuda da rastlayabilirsin bir kasapta da kalbin sızlamaz bir kuzu yüreğini vitrinde görünce o bir beslenme biçimidir ama korkarsın kurdun sevdiği havadan ayakkabı yaparsın yılandan yol bir yere gitmez o bir durma biçimidir her garantiyi istersin hayattan oysa ölümle yaşam arası uzun malum ince bir yol bir yere gitmez o bir ölme biçimidir iyi yolculuklar denmez bir gidene yapılamaz çünkü çok yolculuk bir seferde yolcu denmez her gidene herkes o yolun taraftarı olmayabilir hiç bir sürgün gittiği yolu sevmez mesela yol bir yere gitmez o bir susma biçimidir soğuk bir taşıtın uğultusunda http://www.internethaber.com/images/news/17072.jpg Yılmaz Erdoğan -------------------- Duyuru Yılmaz Erdoğan sefil bir nazara geldim nargile içinde duman baharsız sevişme edasındayım kimsesiz izah edemiyor durumumu hiçbir argüman ya bitir bu gelişmeyi kökünden ya da kısa dalga birşeyler çalsın yine eskisi gibi radyolarda hani mega hertz filan bazı sırlar veriyordu metalik sesleri ve bordoları olan saygın adamlar aşk yasaklandı artık halka açık yerlerde el tutmak yol açıyor diye hesapsız susmalara kaldırdık tüm tutuşmaları yasak kelime oyunu yapmak yalan söylemek mecburi ve serbest ayyuka çıkmak artık yağmur sonraları toprak kokmak yasak tomurcuklanmak günah ve bir insan sözü yüzünden yüz gün ard arda uyumamak. kimse ölmesin diye kimsenin aklında her sevdalı verdiği sözü geri alacak güneş' i ay' ı hatta hiçbir tabiat olayı şahit gösterilmeyecek hiçbir sevdaya ne deniyorsa onu atacak kalp ve süresi yirmi dört saate çıkarılacak meskun mahalde ağlamanın ne verdin de ne istiyorsun yazacak ilkokul fişlerinde ve her gün her sevişmede veresiye değil peşin satan kazanacak ! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Şubat 7, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 7, 2009 Şiir Mevlana Celaleddin Rumi'nin. Sslendiren Yılmaz Erdoğan; Etme http://www.izlesene.com/video/y%C3%84%C2%B1lmaz%20erdo%C3%84%C5%B8an%20a%C3%85%C5%B8k%C3%84%C2%B1n%20dans%C3%84%C2%B1-mevlana-askin-dansi-yilmaz-erdogan-etme/435926 Bu şiiri çok seven birisi var , benim çok sevdiğim. O'na gelsin... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
echohermes Yanıtlama zamanı: Şubat 10, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 10, 2009 hepsi süper duygu yüklü şiirler Yılmaz Erdoğan sinemada da , tiyatroda da, yazarlıkta da geçekten çok kaliteli işler yapabilmiş birisi severim kendisini Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
theangelofdeath Yanıtlama zamanı: Nisan 25, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 25, 2009 (düzenlendi) Madem Ki Yine bir kuyuya doğru çekiliyor Yine yeniliyor yenilgisini hep yenilen Azalıyor, Eskiyor beden. Nereye atacağını şaşırmış. Hep düzayak çalgılara hasret Yürek desen. Hangi evresinde şaşırdı kendini Doğuştan şaşı ve kalbi kırık aşktan Yorulmuş bir kadın fikrine inanmaktan Evde yokum desem komşudan buluyorlar Kendi özel dağınıklığımda Vuruyorlar Kapıyı hiçbir şey için gereğince Üstelemeden. İki söz arasında meçhul asker türküleri Yalnız yalnızken Ve nöbetlerde söylenen Tanıksız günbatımları Yalnız yalnızken ve Yalnız tren garlarında hissedilen Ve gecelerde artık cepten yeme düşleri Eski usul sarhoşlukla Zevk alma Eski sevişmelerden Bu bitmeyen seviş getirmelerden Azalıyor, Eskiyor beden. -------------------- Nisan 25, 2009 theangelofdeath tarafından düzenlendi Ardarda Atılan Mesajlar Birleştirildi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
theangelofdeath Yanıtlama zamanı: Mayıs 8, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 8, 2009 Bir Mevsimin Acı Gerçekleri Yılmaz Erdoğan Bir tek dileğim var mutlu ol yeter" sözünün Bir kamyon yükü Anlam taşıdığı günlerdi Kaldırımlar toz ve kağıt topakları Ankara'nın Ankara'nın sonbahar yaprakları Ayvalar sarı Hüzünler olgun Yaz yorgunu gövdeler serili betonlarda Ben yanımda çok acıklı Epey yol üstü sözler getirmiştim "Sanki terk edilmiş bir viraneyim Her yanım dağılmış yıkılmışım ben" Okul önlük mevsimi Ve kaplanması kitapların Cumhuriyet gazetesiyle Bir ön beslenme çantası kompleksi Malum şu otlu peynir meselesi Saçlarını süt mısırı örgü yapmış Bir al yüz koca göz görüyorum Sanki o tehlikeli yolun başındayım Aşk'a geliyorum Ama yanıma hep Köy zılgıtlı sözler almışım Arabesk kalıyorum Her kent soylu aşkın karşısında "Bir kulunu çok sevdim" diyorum "O beni hiç sevmiyor" diyorum "Kalbimi ona verdim Artık geri vermiyor" diyorum Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rauhassa Yanıtlama zamanı: Mayıs 8, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 8, 2009 Büyüyorum Büyüdükçe, sentetik zamanlara kangren ayaklar bastım, izi kaldı ömrümün... Kara çaldılar yüzüme bütün kara parçalarında elbette 'afrika dahil' parça başı çalışan kiralık katildi zaman. Gülüşüm sivas yangını, ağlarsam kızma... ölmek bile yakışıyor bazı adama... Çok güzel şiir gerçekten... Ayrıca; Yaşayabilme İhtimali, Yeni Bir Sayfada Sana Bakmak adli şiirlerini de çok severim. Ses tonu acayip hoş bir kişi. Canlı dinlemek isterdim. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
theangelofdeath Yanıtlama zamanı: Mayıs 8, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 8, 2009 Ankara Ankara'ya Öyle yakışırdı ki kar.. Asfaltlar ışıldar, Buz tutardı resmi yalanlar... Kimse keman çalmaz belki ama Çok keman çalınsın balolarında Diye yapılmış Gri Sisli Binalar... Alnının ortasında Ciddi bir devlet asabiyeti. Çok kötü günlermiş gibi en genç zamanlar, Bu zulüm bu sevda bitmezmiş sevmek Bir halkı sevmekse aşk o zaman sevmekmiş! (biz bir şeyi delicesine severiz Ama tanrım neyi?) Kahve önü çatlak mozaik Bel kemiğine tehdit Kürsüler üstünde Çok sigara içen Öğrenciler Bir daha asla yaşayamayacağı Aşkları teğet geçerken Hep onu sevmeyenleri severek Hep onu sevenin gözlerinden Kalabalıklara kaçarak Karışarak toplumcu gerçekçi yalnızlıklara, Yüksek rakımlarda çatlamış dudaklarını Bir izmirli güzele dayatmak varken (Hep kardeş olacak değiliz ya, Yaşasın halkların sevgililîğî!) Soyut bir sevdaya Beşik kertilmiş olan Dağda çoban, Şehirde şark çıbanı sayılan, Fırat'ın büyük elleri Ararat'ın kız yelleri Cilo'nun derin nefesleri Hülasa kente hukuk mukuk okun Mümkünse o arada da memleketi kurtarmaya gelmiş Anadolu çocukları, Ankara' ya Öyle yakışırdı ki kar Asfaltlar ışıldar, Buz tutardı resmi yalanlar Belki balkona Kar seyretmeye çıkar diye Sevdiğimiz kızlar Çok dibimiz donmuştur Ve çoğu zaman Bu kar mevzuu Kızlara yeterince ilginç gelmemiştir Hiçbir şey Kapalı bir dükkan kadar Hüzünlü gelmez insana Ankara'da, Yoksa bugün bir hayat Yaşanmayacak mı duygusu çöker bütün bozkıra. Kimse keman çalmaz belki Belki bu fiim hiçbir zaman O kadar fiyakalı olmayacak ama Hiçbir lahmacunda O okul yolundaki üçüncü sınıf lokantadakinin Tadını vermeyecek bir daha Çok daha iyilerini yedim sonra Bizzat Urfa'da hatta Ama hiçbirinde O kadar aç oturrnadım sofraya Ankara'ya Öyle yakışırdı ki kar Çok yabancı bir soluk duyulur bazı Bilinmez bir dilin ıslığından Anla ki sıkıldı bizim konsolosluktaki konuklar Öyle deme Ankara'yı sevmeyene bir zulümdür Bu kadar insanın neden Ankara'yı sevdiğini anlamadan Ankara'da yaşamak Yollarına hep sevdiğimiz insanların Adlarını vermediler ama Biz her duvara Bilvesile onların adını yazarak yaşadık Kül ve betondan mürekkep Yaşadıkça yaşanılası gelen O tuhaf bozkır kokusunda. Ankara'ya Öyle yakışırdı ki kar. Asfaltlar ışıldar... Bir günden bir sürü gün yapan Mesai saatlerinde hiçbir şey yapan Hiçbir şey alıp hiçbir şey sunan Rakıyı bol sulu içen Dokunmasın için deği! Çabuk bitmesin dîye devletimin tekel rakısı, Hep kağıtlara bakarak, Hep kağıtlardan bakarak Hem Neşet Ertaş' ı hem Bülent Ersoy' u Aynı anda sevmeyi başararak, Karısının bayat ekmeklerden yaptığı tatlıyı Çok beğenmeyerek ama Yine de bu tasarrufunu takdir ederek Boynu hep kıdemli bir atkının içinde saklıyken Hep bir şeylere birilerine küsmüş gibi Yürüyen... Memurlar....... Ankara'ya Öyle yakışırdı ki kar.. Asfaltlar ışıldar, Buz tutardı resmi yalanlar... Biz, Şimdi kapalı birr kuruyemişçi Dükkanının -ki bütün plan kar altında Tuzsuz ay çekirdeği çitieyip Yanı sıra bafra içmektir- Kötü ışıklandırılmış vitrininden Umutsuzca içeri bakan, Kimliği gereğinden fazla sorgulanmış, Merhabadan çok çıkar ulan kimliğini denmiş, -yani sistem kendi verdiği kimliği Zırt pırt geri istemektedir- Doğduğu yer yüzünden Doğuştan kavgacı zannedilen ama Pek çoğu kavgadan nefret eden Kavgacı Esmer Cesur Korkak Çoğu kürt Çoğu türk Çocuklardık... Ankara'ya Öyle yakışırdı ki kar.... Ha sonra Belki Ahmed Arif'in aklına Hiçbir şairin aklına gelmeyecek -çünkü hiçkimse bir daha ankara'' yı O'nun kadar sevemeyecek -bir şiir islenir: Kar altındadır varoşlar Hasretim,nazlıdır ankara..... Ustam yine sen bilirsin ama Hangi aralıkta bir şair ölmüşse İşte o,en netameli aydır bence. Ankara'ya Öyle yakışırdı ki kar... Asfaltlar ışıldar... Yalanlar... Şimdi ve sonra Ne zaman Ankara'ya kar yağsa Elim gönlüm, Çocukluğum buz tutar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sevgisu Yanıtlama zamanı: Temmuz 25, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 25, 2009 Bu yazık karşılaşmanın Alnımıza çakılıyor anafikri: Aşka cesaretimiz yoksa Başka zaman görüşürüz! seviorum bu adamı ya...içe dokunan bi tarafı var şiirlerinde... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.