Rimmon-ex Oluşturma zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Şubat 1, 2007 İdealar Kuramı Platon’un İdealar Kuramı üzerine neler inşa edebildiğini görmeden önce, idea kelimesinin Platon için ne ifade ettiğini anlamalıyız. İdealar yalnızca nesnelerin düşünsel karşılıkları değildir. Nesnelerin olduğu kadar, nesnesel karşılığı bulunmayan, “adalet, eşitlik, güzellik” gibi soyut kavramların da, kendi ideaları vardır. Ve idealar evreninde, idealar, en üstlerinde Platon’un Tanrı ile özdeşleştirdiği “İyi İdeası”nın da bulunduğu bir sıra düzeni içindedirler. Somut nesnelerin olduğu kadar soyut kavramların da ideaları olduğunu düşünerek, fizikî ve sanal evreni ayrı ayrı inceleyecek olursak; sanal evrende ki formlar hakkında bilgilerimizin tam ve kesin olduğunu, oysa fizikî evrende bulunan nesneler hakkında ise ancak bir kanı, yaklaşık bir bilgi sahibi olabildiğimizi görürüz. Çünkü fizikî evrende algıladığımız hiç bir nesnenin, zihnimizde canlandırdığımıza tıpa tıp uyduğunu iddia edemeyiz. Fizikî evreni algılamamız sürekli yuvarlamalara mahkumdur. Bu iddiayı daha iyi açıklayabilmek için şu misaller verilebilir : Dünyada 1 metre uzunluğu ölçtüğümüz milyonlarca belki milyarlarca 1 metrelik cetveller olabilir ama aslı Paris’te Luvr müzesinde özel şartlarda koruma altındadır. Diğerleri ona çok yaklaşık uzunlukta olabilirler ama mutlak eşitliklerini kimse iddia edemez. Algılamalarımızda ki yuvarlamalara Felsefe dünyasından bir başka ünlü örnek : Heraklitosun “Bir nehrin aynı sularından iki defa asla geçemeyiz, ama biz hep aynı nehri geçtiğimizi zannederiz”, sözüdür. Platon, anlatmaya çalıştığımız bu İdealar Kuramı üzerine, mantıktan metafiziğe, matematikten sanata ve nihayet teolojiden ideal toplum düzenine uzanan, günlük hayatı tüm boyutlarında tarif eden sistemler inşa etmiştir. Bunlara da kısaca değinilmesi bu kuramın ne işe yaradığını bilmek açısından gereklidir. İdealar Kuramının mantığı ilgilendiren yönü, genel sözcüklerin anlamıyla ilgilidir. Misal olarak “kedi” sözcüğünü ele alalım : Dünya da “kedi” tarifimize uyan bir çok hayvan olduğunu hepimiz kabul ederiz. Aslında bu sözcükle neyi kastediyoruz? Doğrusu, her özel kediden ayrı bir şeyi… Bir hayvan, tüm kedilere özgü olan genel yapıyı taşıdığı için kedidir ama “kedi” sözcüğünün anlattığı şey herhangi bir kedi değil “evrensel”, yani “tümel” kedidir. İşte bu sanal kedi herhangi bir kedi doğduğunda doğmaz, ölünce de ölmez, uzayda veya zamanda bir yer kaplamaz. İşte İdealar Kuramının mantığı ilgilendiren yönü budur. Bu bölümün kanıtları daima güçlü ve geçerlidir, ama öğretinin metafizik bölümünden de tümüyle bağımsızdır. Platon öğretisinin metafiziği ilgilendiren bölümüne göre “kedi sözcüğü” belirli ideal bir kediyi, Tanrının yarattığı tek bir kediyi dile getirir. Çevremizde gördüğümüz canlı olan kediler ideal kediyle ortak bir yapıya sahiptirler, fakat az ya da çok eksiktir bu ortaklıkları. Bu türden çok kedi vardır ama sadece ideal kedi gerçektir, tek tek kedilerse görüntüsel. Platon’a göre, ruh gözü ile idealar evreninde gördüklerimizin somut nesnelere uygulanışından Matematik ve Geometri ilimleri oluşur. Gerçek olan sadece İdealar evreni olduğundan, bu ilimlerin de ancak bu ortamda varlığından söz edilebilir. Mesela daireye sadece bir noktada değen teğet çizgisinden ancak böyle bir kabul altında söz edilebilir. Ona göre sayılar dizisi idealar evreninin ilk basamağıdır. Şayet matematiği idealar evreninde yok farz edersek geriye ne sayma ne ölçme kalır. Platon’un sayılar konusundaki görüşlerinde, Pisagorcuların etkili olduğunu, öğrencisi Aristo’nun yazılarından biliyoruz. Fizikî dünyanın, idealar evreninin sadece kötü bir kopyası olduğunu iddia eden bir algılayış biçiminde, resim, heykel gibi görsel sanatlara fazla önem verilmesini beklemek herhalde yanlış olur. Bu tür sanatlar, Platon için gerçeğin kötü bir kopyası olan dünyanın, daha da kötü başka kopyalarını üretme çabaları olarak tanımlanır. Buna paralel olarak edebiyat ve müzik gibi sanatlarda, sanatsal amaçlı değil toplumsal eğitimin bir parçası olarak, yani sadece bir araç olarak anlam ifade ederler. Başta da işaret ettiğimiz gibi, bütün bu felsefi çabalar, aslında zihinlerde bir ideal devlet anlayışını oluşturmak adına yapılmaktadır. Bu sebeple Platon’un siyaset felsefesi konusundaki fikirleri, tüm eserlerine yayılmıştır. Düşünceye başlangıç noktası hepsinde aynıdır : İki türlü evren, iki türlü bilgi olduğuna göre yapılacak şey, nesneler evrenindeki her şeyi, özellikle toplumsal kurumları, olabildiğince idealar evrenine benzetmeye çalışmaktır. Devlet isimli diyalogunda belirttiğine göre insanların toplu yaşamalarına yol açan, bir başka deyişle toplumu yaratan neden, insanların kendi kendilerine yeterli olmayıp, yaşamak için başka insanlara olan gereksinmeleridir. Örneğin çiftçi kunduracının yaptıklarına kunduracı çiftçinin yetiştirdiklerine muhtaçtır. Kısacası, toplumu yaratan şeyin bu iş bölümü olduğu söylenir. Bu iş bölümünden yola çıkılarak sınıflı toplumun yapısı oluşturulmaya çalışılır. Platon zihinsel güçleri yerine bedenî güçleri ile çalışanları, “besleyiciler sınıfı”na sokar. Bu sınıf yalnızca üretim işleriyle uğraşmalı askerlik, yöneticilik gibi beceremeyeceği işlerle uğraşmaya kalkmamalıdır. Doğuştan yürekli, güçlü ve çevik olanlarsa, askerler, yani “koruyucular sınıfı”nı oluşturacaklardır. Böylece Platon’un Devlet isimli eserinde taslağını çizdiği “ideal devlet”in iki ana sınıfı ortaya çıkmış olur. “Yöneticiler”, koruyucular sınıfı içinden seçilip yetiştirilen belirli sayıda insan olacağı için onların sınıftan çok bir grup, bir kadro olacakları söylenebilir. Böylece besleyiciler sınıfı, koruyucular sınıfı, yönetici kadro olarak üçlü bir yapı oluşur. Platon ideal devlette, toplum yöneticilerine, toplum yararına olan bazı “yararlı yalanlar” söyleme hakkı da tanır. Bu yalanlardan biri, halkın böyle tabakalı bir toplum düzenine karşı çıkmasını önlemek için anlatılabilecek olan “metaller mitosu”dur. Platon, yöneticilerin, halkı şu mitosa inandırmalarını ister : “Bu toplumun birer parçası olan sizler birbirinizin kardeşisiniz. Ama sizi yaratan tanrı, aranızda önder (yönetici) olarak yarattıklarının mayasına altın katmıştır. Onlar bunun için baş tacı olurlar. Yardımcı (koruyucu) olarak yarattıklarının mayasına gümüş, çiftçilerin ve öteki işçilerin (besleyicilerin) mayasına da demir ve tunç katmıştır. Aranızda bir hamur (maya) birliği olduğuna göre, sizden doğan çocuklar da herhalde size benzeyeceklerdir. ”Böylece Platon, işbölümüne, doğuştan kalıtımsal farklılıklara dayandırdığı sınıflı toplumu, akıllıdan akıllı, güçlüden güçlü çocukların doğacağını söylediği bir “ırk öğretisi”nin yardımıyla, sınıflar arasında pek küçük bir geçişkenliğin bulunacağı bir yarı kast toplumu biçimine sokmaktadır. Halka, “mayasında demir ya da tunç karışık olanların önderlik edeceği gün kentin yok olacağını tanrı buyurmuştur” denecektir. Bu şekilde, genel çizgiler içersinde sizlere aktarmaya çalıştığım Platon’un ideal devlet anlayışının, aslında sınıfların iç yapılarında yurttaşların evlilik hayatlarına kadar giren çok detaylı bir kurallar içeren bir sistem olduğunu unutmamalıyız. Platon bu devlet anlayışı ile günümüzde çok kullanmakta olduğumuz bir başka sözcüğe de babalık etmiştir : Ütopya. Platon’un “Devlet” adlı eserinde anlattığı, ama sonraları gerçekleşmesinin imkansızlığını kendisinin de anladığı bu devlet sistemine, yunanca “hiç bir yerde olmayan” anlamında : Ütopya denilmiştir. Platon, ileri yaşlarında kaleme aldığı “Nomoi/Yasalar” adlı eserinde ise, “Politea/Devlet” yapıtındaki sosyalist toplumu az da olsa üretim araçlarının paylaşımı konusunda liberalleştirmiştir. Ayrıca, yöneticilerin keyfî kararlarının yasalardan üstün olmaması için, hukukun üstünlüğü prensibini getirmiştir. Fakat bu son eserinde bile, yine de derinliğine bir dinsel duygu egemendir. Sokrat’tan da önce yaşamış olan Protogoras “insan her şeyin ölçüsüdür” derken Platon “Yasalar”da, “her şeyin ölçüsü insan değil, Tanrı’dır” demektedir. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cambaz Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 üstünde biraz düşünmek lazım:DYanlış bi yorum getirmek istemem:D Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mistik Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 burada bulunması güzel oldu, eline sağlık rimmon. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 teşekürler:) benden bir + ideale benzemeye calışmayı anladım ama nesnenın ve kavramların ideası ne?yanı bır seye benzemek/yakınlaşmak ıcın ılk önce onu bilmek gerekir degıl mi?bu bilgiyi nasıl elde edecegımızı sanırım açıklamamıs ya da benim gözümden kaçtı? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mistik Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 mükemmelik ve kusursuzluk arayışı..bu yüzden idealizm,idealist kelimesi çıkmış olabilir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 bunu kavradım ama su var her zaman 2+2 4 degıl yanı kkişiye göre degısebılır somut konular da kar zarar meselesi belkı de ama soyut anlamda bu her zaman kolay olmayabılır,ortak paydada buluşmak zor olabilir bu da kişiye özel ideayı dogrur,o zaman da kan gövdeyı mı göturur desem?:)ne desem:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rimmon-ex Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Kusursuz şeyler göreceli değildir.Yani eğer platonun aradığı kusursuzluğa ulaşabilseydi kavramlar,tartışma olmazdı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Kusursuz şeyler göreceli değildir tuttum bu lafını :)platon yani sunu mu demıs ...ortada bı kusursuzluk durumu var ulaşırsanız harika olacak;) ,ulaşana da helal olsun ben yolu gösterdım:cool: hedefe ulaşmak sizze düşer:polling: Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mistik Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 evet, kişinin kusursuz bulduğu değil, yüksek plandaki asıl kusursuz olan, kişinin kusursuz dediği kendi gördüğü ilüzyon olabilir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rimmon-ex Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Evet mistik white ta bu gün başka bir konuda farkında olmadan(yada özellikle bunu kastederek bilemiycem) aynı şeyi savunmuştu o geldi aklıma bir an http://www.gnosis.gen.tr/forum/showpost.php?p=65517&postcount=28 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 bu o zaman süreklı kendını geliştiren bır durum:)akıl akıldan üstün sonuçta ve şu var ıyı bir kamera ınsan gözüne en yakın olanı,platon da tanrının kusursuz oldugunu onaylamış peki o zaman insan için kusursuz olma durumu yok ancak kusursuzluga bır önceki durakta olabilir yani idea kusursuz olan degıl kusursuzluga en yakın olan? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mistik Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 benzer gibi...benim bu tarz düşünsel yapıyı genelde şöyle özetlemem vardır: kimse aynı şeyleri görüp, duymaz, duyuları aynı şeyleri algılamaz, herkesin geçmişinden getirdiği (aile,okul,çevre,kendini geliştirme vb.) bilgiler An'ı çarpıtır, çoğu kez herkes kendi ilüzyonunda kaybolur ve farketmez. Bilgilere ve deneyimlere sıkı sıkıya bağlanmak da an'ı algılamayı çarpıtan bir yaklaşımdır.. Doğu felsefenden gelen "her şeye ilk kez görüyormuş gibi, önceden bir yorum olmaksızın bakınız" çok değerli bir anlayış bana göre.. konuyu fazla konu dışına çıkarmayayım yoksa daha çok konuşabilirm bunlar üzerine:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 white ıyı bır fılozof yalnız kafası bır seye degıl her seye calıstıgı ıcın bir sey geliştirmesi zaman alır:) -------------------- modu benım nasılsa sen kafana göre takıl:) asıl istedıgım kuru bır tesekkurden ötesi.... ve yıne aynı kısıler:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mistik Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 sofi'nin dünyasını 12 yıl kadar önce okumuştum, şimdi yanlış hatırlamıyorsam orada ideaları kurabiye kalıbına benzetiyordu felsefe hocası, ama bizim kurabiyeler tam olarak onu yansıtmıyordu, kalıptan çıkarken biraz bozulmuş oluyorlardı...(umarım yanlış hatırlamıyorumur:)) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 bozulmasalar bile en azından kalıp kadar eni boyu yok:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rimmon-ex Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Phila-sophia,felsefe,bilgiyi sevmek bilgiye değer veren herkesin ilgilenmesi gereken ve sitemizde çokça boş kalmış bir bölüm -yeni olduğundan sanıyorum- Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mistik Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 kalıbın kendisi de değiller:) -------------------- katatonik, bizler ve henüz katılmayanların olası katlımı sayesinde çok büyüyecek bir bölüm:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 bilmiyorum nedenı ama su var basit bir sorudan yorum cıkabılıyor ama bunu biraz geyık bır sekılde basitçe sunmak gerekıyor,açılan konular ıcın de öyle benım felsefe bölmüne ılgıyı arttırmak ıcın gelıstırdıgım idea böle dıyerek konuyu toparlıyorum:) -------------------- öhööhö....idea........... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mistik Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 ciddi bulduğum konulada bazen geyik özürlüsü oluyorum, ruh hali:confused: Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 aslında şu var tamam cıddı olmak guzel ama bazen konu o kadar uzun ve karmasıkkı gözün korkuyor bazen hakkında hıc bır fıkrın yok,bazense ne dıyebılecegını bılmıyor tsk edıp gecıosun ne dusundugun kendınde kalıyor en azından ucundan kulagından konun bır yerı alınıp soru sorulsa bilmeyen kısıler bıle yorum yapar bu da felsefe olur:) neyse konu dagıldı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mistik Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 soru soracakları bekliyoruz o zaman:D Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2007 bakınız felsefenın doğusu ve yunan felsefesi:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Ametist Yanıtlama zamanı: Şubat 6, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 6, 2007 Bilgeler düşünür, cesurlar savunur ve işçiler üretir...Platon ideal devlet yapısını oluştururken herkese bir erdem yükleip sonra yapacakları işi söylemiş; güçlüysen işçisin,cesursan asker ve düşünüyosan yönetici... Yani hiçbir insan birden fazla erdeme sahip olamaz demiş bi taraftan..Bunu gerçekten inandığı için mi yoksa ben düşünüyorum benden yönetici olur,kurcalamaya gerek yok kolaya kaçıyorum en iyi seviye benim gibilere ait diyerek mi bunu düşünmüş merak ettim doğrusu Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rimmon-ex Yanıtlama zamanı: Şubat 6, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 6, 2007 Platon ideal devleti oluştururken bireylere birden fazla sorumluluk yüklemek durumunda sorumluluk sahalarının karışacağı endişesiyle bunu yapmıştır.Diğer taraftan "akıllılar yönetmelidir,ancak hiç bir akıllı yönetmeye gönüllü olmayacaktır" da demiştir ;)Yani yönetmeyi bir angarya gibi görmüştür bir bakıma Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Ametist Yanıtlama zamanı: Şubat 6, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 6, 2007 çok teşekkürler Rimmon "akıllılar yönetmelidir,ancak hiç bir akıllı yönetmeye gönüllü olmayacaktır" dediğini öğrenmem iyi oldu beni düşüncemden alıkoydu saol;) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.