Jump to content

Ağrı Edebiyatı


schizophrana

Önerilen Mesajlar

Ağrı,edebiyatta, bedendeki fiziksel acılar için somut anlamda kullanıldığı gibi,aşk ızdırabı ve ruhsal sıkıntı gibi soyut kavramlar için de kullanılır.Baş ağrısı ve diş ağrısı somut,kalp ağrısı somut ağrılara örnektir.Ağrı Türkçe bir kelimedir.XI yy. ait Divan ü Lügat-it Türk adlı sözlükte ağrı ve ağrığmak olarak yer almaktadır.

 

Hekimliği bir sanat olarak tanımlayan MÖ V.yy da yaşamış tıbbın babası kabul edilen Hipokrat, "ağrıyı dindirmek ilahi bir sanattır" (divinum est opus sedare dolorum) diyerek hekimliğe kutsallık atfetmiştir. İbni sina, ağrıyı "bedene zararlı olanı hissetmektir" şeklinde tanımlar

 

İnsan yaşamı boyunca ağrı ile sayısız defalar karşılaşır,doğururken,ölürken,hastalıkta,savaşta yaralıyken,barışta kaza geçirdiğinde ağrı insanı gölge gibi izler. Anadolu?da yaygın bir söylem olan ?azıcık aşım,ağrısız başım olsun? deyişi,sağlığın varlıklı olmanın önünde olduğunu vurgular.Başka bir anonim deyiş "ecel geldi cihane,baş ağrısı bahane"dir. Bir diğer anlamlı söz de ağrıyı çeken bilir anlamında ?en kolay katlanılan ağrı,başkasının çektiği ağrıdır".

 

Shakespeare, "diş ağrısına katlanan, katlanabilen filozof gelmedi hiç" diyor. John Keats'e göre; "zevk zaman zaman gelen bir ziyaretçidir; ama ağrı gaddarca bize sarılır kalır."

 

Edebiyatta bedensel ağrılar,somut anlamda çok fazla yer almazken,aşktan kaynaklanan ızdırap ve ruhsal durumdan oluşan acılar, soyut ağrı kavramıyla hem Türk hem de Batı Edebiyatı?nda genişce yer alır. Çünkü ağrı daha çok fizikseldir, acı ise ruhsal.

 

Çokca olan soyut ağrılara örnek olarak Halk Edebiyatı'ndan Erzurumlu Emrah'ın

 

El çek tabip el çek yaram üstünden,

 

Sen benim derdime deva bilmezsin

 

Sen nasıl tabipsin yoktur ilacın

 

Yaram yürektedir sarabilmezsin?

 

 

 

dizelerini verebiliriz.Keza Divan Edebiyatı?ndan Fuzuli?nin "Aşk derdiyle hoşem,el çek ilacımdan tabip" dizesi ile 19.yy şairi Şeref Hanım'ın dizeleri de verilebilecek örneklerdendir.

 

Bir başağrısı olurmuş gelicek vakti,sebep,

 

Çare ne olsa da Lokman ü Felatun mevcut?

 

 

 

(ölüm vakti gelince,bir baş ağrısı bile ölüme neden olur,Lokman Hekim ve Platon gelse de engel olamazlar)

 

Çağdaş Edebiyat?tan ise Gülten Akın?ın aşağıdaki dizelerini verebiliriz :

 

Ağlama kız,deme incinirim yar yar,

 

Ben ağlamam dağlar taşlar ağlasın,

 

Körüm,çelimsizim,göğnüğüm,hastayım,

 

Sebep olanları nerede bulayım.?

 

 

 

Daha nadir olan somut ağrılara örnek olarak ,Halk Edebiyatı?nda Kul Hüseyin?in dizeleri akla gelir:

 

 

Yetmişinde ağrı iner dizine,

 

Yetmişbeşinde duman çöker gözüne

 

Sekseninde kimse bakmaz yüzüne,

 

Baykuşlar oturmuş virana benzer?

 

 

 

Orhan Veli?nin ?Kitab-i Seng-i Mezar? adlı şiirindeki Süleyman Efendi?nin nasırından çektiği ağrıyı hepimiz tebessümle hatırlarız.Aynı şairin gülümseterek düşündüren dizeleri ise :

 

Yollar ne kadar güzel olsa

 

Gece ne kadar serin olsa

 

Beden yorulur

 

Baş ağrısı yorulmaz?

 

 

 

Mide kanseri olan Üsküdarlı Talat şiirlerinde ve kemik veremi olan Peyami Safa,9.Hariciye Koğuşu adlı eserinde fiziksel ağrıları anlatmışlardır.

 

Şiir formatından çok bestelenen şarkısıyla tanınan ,Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun Zindanı Taştan Oyarlar? adlı şiirinde ağrı-sızı-acı içiçedir.

 

"sılanın ufak tefek yolları

ağrıdan sızıdan tutmaz elleri

tepeden tırnağa siir gülleri

yiğitim aslanım aman burda yatıyor

 

........................

 

bugün burdaysa siirin yarin çin?dedir

acısıyla sızısıyla alnının kara yazısıyla

bir yani nur içinde tertemiz

bir yani sızım sızım sızlayan memleketimiz içindedir"

 

Yukarıdaki satırlar gibi notalara bürünen iki şiir daha vardır,ağrı kavramını içeren:

 

beni en güzel günümde

 

sebepsiz bir keder alır

 

bütün ömrümün beynimde acı bir tortusu kalır

 

ne kışı ne yazı isterim

 

ne bir dost yüzü isterim

 

hafif bir sızı isterim

 

ağrılar, acılar gelir?

 

(Sabahattin Ali)

 

 

Ve,

 

 

 

olmasa mektubun

 

yazdıkların olmasa

 

kim inanırdı

 

senle ayrıldığımıza

 

sanma unutulur

 

kalp ağrısı zamanla

 

her şeyi unutarak

 

yaşanır sanma?

 

(Murathan Mungan)

 

 

 

Murathan Mungan'ın dizelerinde ağrıyı manevi anlamda kullanır,Sabahattin Ali ise sızıyı ağrı ve sancılarına yeğler, ancak ansızın gelen ağrılarından yakınır.

 

Behçet Necatigil, "uzaklık" adlı şiirinde hem soyut,hem de somut anlamda ağrıyı kullanmaktadır.

 

Biliriz bir beden ağrısı

 

İlacı var

 

Yeri orası

 

Azalır,çoğalır arasıra

 

Bir sancıya ruhta

 

İlacı yok

 

Yersiz,zamansız

 

Alışmak

 

Yaklaşmak olanaksız

 

Haset bir ceset gibi aranızda

 

Bir tabutta

 

Sırtüstü yatacaksınız

 

Silecek bir silgi olsa

 

Unuturduk acı anıları,

 

Koyulaşan çizgiler

 

Ne yapmalı ?

 

 

 

İki büyük ozandan iki örnekle yazımızın şiirlerdeki ağrı örneklerini noktalayalım.

 

Hastaysam hastalığım benim

 

Size ne benim hastalığımdan ?

 

Başım ağrıyor zindan gibi

 

Çok sigara içerim?

 

(Cahit Külebi - Kendimce)

 

 

 

Hastalar

 

Kardeşlerim

 

İyileşeceksiniz

 

Ağrılar,sızılar dinecek

 

Yumuşak

 

Ilık

 

Bir yaz akşamı inecek

 

Ağır yeşil dalların ardından rahatlık?

 

(Nazım Hikmet - Mesaj)

 

 

Nurullah Ataç "Günlerin Getirdiği'nde şikayet ettiği ağrısını şöyle anlatır: Önce evde,sonra hastanede romatizmadan haftalarca yattım.O ağrıları eskiden de çekmiştim ama böyle uzun sürmemiş,böyle şiddetli olmamıştı.Ölümlü hastalık değildir,ama acısına dayanmak zor;hele uykusuzluğu,insanda takat komuyor.İlk günler aldırış etmeyim, kendimi dinlemeyim dedim;şikayet etmemeğe,inleyip bağırmamağa çalıştım.Olmadı. En çok sağ kolum sızlıyordu;onu,yıllardıralışık olduğum gibi,yastığımın altına alarak yatamadım;ben de insanların çoğu gibi sol elimi kullanmasını bilmem,en küçük işlerimde,cigaramı yakmakta,bir bardak su içmekte zorluk çektim.Ağrı duydukça sinirlendim,sinirlendikçe ağrılarım arttı.Kendimi tutamaz oldum.Doğrusu,inleyip bağırmakta da insanı biraz olsun avutan ir şey var.

 

Pankreas kanserinden ölen ve ağrıların morfine bile kafa tuttuğu bu hastalığı adım adım yaşayan Bilge Karasu tamamlayamadığı bir yazısında "Acı Çeken Gövdede hastalığın bir parçası ya da hastalığın ta kendisi olan ağrılardan sözeder. ....ama bir yazarın bir ağrıyı betimlemesi için ne gibi bir sebep düşünebiliriz? İlkin,kalemini bilemek istediğini düşünelim.Ağrı gibi şimdilik öyle söyleyelim-anlatılması güç bir şeyi anlatabilmeğe çalışmak istiyor diyelim.Güçlük,meydan okumak isteyen her zanaatçı için bir meydan okuma yerine geçer.Güçlüğü yenmeyi başaran,yenmese bile yenmeğe çalışmış olan kişi büyüdüğünü duyar.Ama zanaat,bilgi ister,görgü ister.Ağrı iyi bilinen,tanınan,çok duyulmuş,çeşitli yönleriyle öğrenilmiş ağrı olmalıdır........Ağrıyı duyarke yazmağa kalkışmaz kimse.En yürekli yazar bile ağrının dinmesini,hiç değilse yatışmasını bekler yazıyı aklına getirmek için....

 

Ağrıya karşı en etkili madde olan morfin, adını Yunan mitolojisindeki rüya tanrısı Morpheus?tan almıştır.Ama ağrı her zaman bir rüya gibi uyanıldığında bitmiyor ki !!!

 

 

Faik Çelik

 

Kaynak

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...