nevermore Oluşturma zamanı: Mayıs 18, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 18, 2009 Bazı coğrafyalarda kurt vadiye iner, dehşet saçar; bazı coğrafyalarda Kurt yükseklere, nirvanaya yükselir, boğuk ama gür bir ışık saçar. Birincisinin sesi, ulumaya yakındır; insanı ürpertir, tehlike işaretidir; ikincisinin sesi, içlidir, kırık ve kırılgandır; isyanına kalabalık toplar. birincisi çoğaldıkça / öldürdükçe, ikincisi azaldıkça / öldükçe güçlenir. Harlem civarında bir süre dolaştıktan sonra, Columbia Üniversitesi'nin park alanına doğru sürmüştü arabayı Ed Foster; Ed, Newyork'ta yaşayan ve okulda beat kuşağı üzerine ders veren bir akademisyen ve şairdir. Uzun yıllar Türkiye'de de yaşamış ve hatta bir kitabına Mahrem adı verip içine İstiklal Caddesinde dolaşan varoş gençlerin resimlerini basabilecek denli de bizi seven, bizden biri. Evinde kilimler, Maşallah'lar, nazar boncukları,buz dolabında Yeni Rakı'sı, okuldaki odasının raflarında Kola Turka kutuları duran bir adamdır. Evcil hayvan olarak iki domuz beslemesi belki ne derece garip olduğunun göstergesidir. Kola Turka ise Türk Amerikan dostluğu sentezi olsa gerek; başka türlü yorumlanamaz. Bir etkinlik için bu megapoldeyim ve onda konuk kalıyordum; 2004 yılının soğuk bir şubat günü yola çıkmamızın ve siyahi insanların yer yer özelliklerini yitirdikleri has semtlerden, Harlem'den şöyle bir dolaşıp üniversiteye yönelmemizin nedeni Kurt Cobain'in günlüğünü almaya gitmemizdi; işte yol boyunca düşünmüştüm bu kurtlar arasındaki farkı: Beni sevgili, sevgilim Kurt Cobain' e daha yakın tutan, aynı sahneye çıkmamıza iten güç, evimin duvarında asılı duran bir çocuğun resmi olabilir mi? Henüz yedi sekiz yaşlarında, sarı uzun saçlarının altına gizlediği ışıltılı gözlerini muzip bir gülümsemeyle daha da öne iten bu ufaklık "ölmeye inat etmenin" bozuk lisanına yeni bir deyim olarak girmeye o zamandan mı kafayı takmıştı? Ondan mı böyle huysuzdu, ondan mı böyle "görürsünüz siz " edasına sahipti? Kimi sarışın adamlar, öfkeli oluyor;güneşin harlığını yeryüzüne taşıdıklarındandır. Hırçınlıkları, bu yakıcılıklarının göstergesi. bir uçak gibi kalkış pistinede ileri gidiyor gidiyor ve sonra havalanıp uçmayı planlıyor; balmumundan yapılmış kanatlarını güneşin kendisi değil, işte, bedenlerindeki güneşin, içlerindeki güneşin, ruhlarındaki o alev topunun sıcaklığı eritiyor. İnsana uçmak her zaman yakışır: Kah şiirde, kah müzikte, kah felsefede, kah aşkta ve sekste, kah uyuşturucuda. Kurt Cobain, bütün bu kah'ları taşıyan bir veletti. Doktor kontrolünde ve morfin bazlı bir ilaçla okula gidip gelirken bile, henüz dokuz yaşındayken Beatles ve Monkees, on üç on dört iken Led Zeppelin, Black Sabbath, Kiss, Sex Pistols, Clash dinlerken bile, konserlerine üçüncü sınıf bir gecelikle, tekerlekli iskembeyle çıkarken bile, sık sık girip çıktığı eroin komalarında bile bu sert kanat çırpışları vardı. Bir konserinde sahne önündeki korumanın seyirciyi itip kaktığını görünce elindeki gitarı adamın kafasına vurup patlatmış, can acısıyla sahneye çıkan korumasından herkesin önünde dayak yemişti. Onu koruyabilecek tek şey, kendi diktiği ve içine girdiği ruh giysisiydi; onu yırtan herkese düşmanca saldırmayı hak görüyordu ve haklıydı. Büyük aşktan büyük bir de tacir yaratmıştı: Courtney Love, eşi. O da yırtmaya çalışıyordu bu giysiyi, amacı giysinin altındaki Kurt Cobain'i daha çok sergilemek ve daha çok para kazanmaktı. Oysa Kurt, tuttuğu günlüğündeki delişmen metinlerinin, şarkı sözlerinin, çizimlerinin, gitar tasarımlarının yanlarındaki boşluklarda küçük hesaplar yapabilecek, üç dolar yemeğe, beş dolar yola, on dolar ota boka diyebilecek kadar kendiyle barışıktı, kendisini satmaya uzaktı. Dedik ya, hep veletti; yaramaz ve huysuz bir velet. Çekip giderken ardında bıraktığı küçük notta tek derdinin dünyanın iğrençliğine katlanamamak olduğunu belirtirken darmaduman bir neslin sesinin kesileceğinden de emindi. Ancak Harlem de susmuştu. Ed Foster, sakin sakin arabanın direksiyonunu kırarak ara yollara saparken yol kenarlarındaki siyahi gençlerin de artık markalaştığını görmemek olanaksızdı. Onlar da bizim varoşlar gibişehre akmış, şehirliler gibi giyinmiş, kültürlerini yozlaştırarak sisteme entegre şıklarının esirleri olmuşlardı. Kurt Cobain'ler ölürken diğer kurtlar ürüyorlardı. "lekenin bir başka nedeni var mı/ Stresli ya da gergin birine inanabilir miydin/ İşte utançla kafiyeli bir diğer kelime" diyordu esip geçtiği şarkısında Kurt. Stres ve gerginlik bize aitse de, lekenin sorumlusu biz değiliz. Harlem değil, Seattle değil, NewYork değil, İstanbul değil, Ortadoğu değil; lekenin sorumlusu oralarda yalnızlık ve yılgınlık pazarlayan sömürgeciler. 5 Nisan 1994 günü bana bir telefon etseydin Kurt, şimdi yaşıyor olacaktın belki de. küçük iskender/ Lucifer'ın Bisikleti'den alıntı... Sayfa no:139 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.