Jump to content

Dropalar-the Dropas


Guest zdsalzbury

Önerilen Mesajlar

1962 yılında Pekin üniversitesi Prof.Tsum Um Nui nin bir araştırmasını yayımlar ve bilim dünyasına bir bomba düşer,önceleri tüm bilim adamları bu konuya ihtiyatlı yaklaşır.Ancak daha sonra Rus Dr. Saizev de konuyu destekler mahiyette yazılar yazmaya başlayınca ilgi iyice artar,Buna göre 12.000 yıl önce hatırı sayılır bir büyüklükte uzay gemisi Çinin Bayan Kara-Ula Dağları mevkiine düşer ancak düşüşü pek sert olmamıştır.İçinden yüzlerce 75 santim boyunda çok iri kafalı ve insan ölçülerine göre aşırı çirkin suratlı yaratıklar çıkar .Osıralarda bölgede yaşayan halk geminin düştüğü yere gelirler ancak içinden çıkan yaratıkların çirkinliklerinden dolayı kaçarlar,hayat şartlarının oldukça sert olduğu bölgede yaratıklar yaşamaya çalışırlar ancak bir müddet sonra yiyecekleri tükenince çevre halkından yardım istemek amacıyla bazılarını köylere gönderirler fakat tipik saldırgan insan hareketi sonucu öldürülürler yaratıklar bunu görünce bulundukları dağın derinliklerinde kendi oydukları mağaralarda yaşamaya başlarlar çevreden topladıkları otlar ve avladıkları küçük hayvanlarla beslenerek hayatlarını sürdürürler aradan geçen binlerce senede bazı yöneticilerin araya girmesi sonucu Daha sonradan DROPA adını verdikleri yaratıklarla yöre halkı kaynaşır hatta yüzyıllar sonra insan dropa evlilikleri gerçekleşir.Taki 1947 yılında Chi Pu Tei konuyu öğrenip Dropaların 12.000 yıllık taş disk yada plaklarını görene kadar bu kapalı bölgenin sırrı açığa çıkmıyor Prof.Tsum Um Nui taş diskleri görüp üzerindeki yazıların yanıdaki tüm bilim adamlarınca çözülmesinin imkansız olduğu söylenince batıdan yardım ister ancak Komünist yönetimin saklamacı tutumundan dolayı ancak Ruslarla işbirliği yapabilirler 1962 deki bilimsel makalenin yayımlanmasından sonra batılıların ilgisi yoğun şekilde Çini zorlar ancak Çin hükümeti o denli inatla konunun araştırılmasını engellerki konu hala gizemini korumaktadır.Geriye kalan bir kaç resim ve son dropaların bir fotoğrafıdır,Evrenin tüm gizlerinin belkide çözüleceği taş diskler ise incelenmeyi bekleyerek durmaktadır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

1938'de Dr. Chi Pu Te'in başını çektiği bir ekip Çin'in Baian-Kara-Ula dağlarına doğru bir arkeolojik keşfe çıktı. Keşfin sonunda ekip antik kültürlerin yaşadığı bazı mağaralarda şaşırtıcı keşifler yaptı.Mağaranın tabanında asırların tozu altına gizlenmiş yüzlerce taş disk buldular. Disklerin yaşı 10.000 – 12.000 idi. Her diskin çapı 227 cm ve kalınlığı 2 cm idi. Her birinin ortası delikti ve gövdelerine kazınmış sarmal oyuklar vardı. Dışarı doğru dönen bu sarmal oyuklar aslında üzerindeki küçük hiyerogliflerde bir kompozison oluşturuyordu. Hiyerogliflerde dünya dışından gelen ve buradaki dağlarda kaza geçiren uzay gemilerinden bahsediyordu. Uzay gemileri kendilerini Dropa diye adlandıran insanlar tarafından kullanılıyordu. Dropa diskleri üzerindeki hiyerogliflerin okunmasının ardından ortadan kayboldu.

 

 

Dropa Taşları Hakkındaki Bilmediklerimiz...

 

Uzaydan Gelen Kusursuz Taşlar Dropa taşları: 1938 yılında Çin’in ücra bir köşesinde keşfedilen taşlar gizemini hala koruyor. Dropa taşları olarak anılan bu cisimler uzaylıların bize bıraktığı bir mesajı mı taşıyor?

 

 

Yoksa bütün hikaye birkaç araştırmacının hayal ürünü mü?

Soğuk bir sonbahar günüydü. Günlerden beri güneş yüzünü göstermemişti. Gökyüzü gri bulutlarla kaplıydı. Sessizlik ani bir sarsıntıyla bitti. Bulutlar arasından yıldırım gibi bir gürültü sesi yükseldi. Bu ses o kadar keskindi ki hayvanlar kendilerini yuvalarına zor attı. Vadi hiç bu kadar gürültüye tanık olmamıştı.

 

Bir grup avcı yıldırımdan başlayacak şiddetli yağmuru bekliyordu. Fakat gürültünün nedeni yıldırım değildi. Kalın bulutların arasından keskin bir ışık belirdi. Sonra ışığan vadiye çakılan parlak bir küreden geldiği anlaşıldı. Avcılar ilk kez böyle bir cisimle karşılaşmışlardı. Cisim ağaçların yarısı yüksekliğindeydi. Yüzeyi ayna gibi güneş ışınlarını yansıtıyordu. Avcılar yaklaşmayı düşünürken parlak cisim içinden bir kapı açıldı. Bir şeyler hareket ediyordu. Yıl Milattan Önce 10 bin civarıydı.

 

 

Profesörün keşfettiği neydi?

Dropa hikayesi 12 bin yıl sonra aynı yerden yeniden başladı. Fakat bu kez takvimler 1938 yılını gösteriyordu. Olayların cereyan ettiği yer tam olarak Çin ve Tibet sınırlarındaki Baian Kara Ula dağlarıydı. Pekin Üniversitesi arkeoloji profesörlerinden Chi Pu Tei bir grup öğrencisiyle Himalayalar’daki mağaraları inceliyordu. Mağara duvarlarında diğer tarih öncesi mağara resimleriyle hiç alakası olmayan çizimler vardı. Bu mağara duvarlarındaki güneş ay ve yıldızların çok gerçekçi çizimleri bulunuyordu. En şaşırtıcı keşif ise Dropa taşlarıydı. İlk bulunan taş öğrencilerden birinin ayağına takılınca ortaya çıkmıştı. Taş bir disk şeklindeydi. Disk o kadar simetrikti ki biri tarafından ustalıkla şekillendirilmiş olmalıydı. Yaklaşık 30 santim çapındaki diskin tam ortasında bir delik vardı.

10 ila 12 bin yıllık olduğu tahmin edilen taş. Mısır piramitlerinden bile eskiydi. Araştırma devam ettikçe toplan 716 disk bulundu. Her taşın üstünde hiyeroglifler vardı. Ancak mikroskop yardımıyla seçilen harfler yeryüzündeki hiçbir dile benzemiyordu. Taşlar kazı alanındaki diğer bulgularla birlikte Pekin Üniversitesi’nin arşivine kaldırıldı. Batı dünyası Çinli bilim adamının keşiflerini ciddiye almadı.

1962’de taşların kaderi değişti. Sadece kayıtlı üyeler Linkleri Görebilir.Kayıt olmak için tıklayınız. Tarih Akademisi’nden Prof.Dr.Tsum Um Nui disklerin üzerindeki yazıyı deşifre etmeyi başardı. Yazılar kafa karıştırıcıydı. Profesörün araştırmasını yayınlaması yasaklandı.Fakat Nui 1964’te araştırmasını ülkeden kaçırarak bastırmayı başardı.

 

 

Taşlar neyi anlatıyordu?

Profesör Nui önce irili ufaklı 716 taşı mikroskop altında inceledi. Sonra büyüttüğü kağıtlara kopyaladı. 12 bin yıllık olduğu tespit edilen taşların üzerindeki harfler aradan geçen binlerce yıla rağmen pek bozulmamış ve niteliklerini büyük ölçüde korumuşlardı.

Yazılar çözmeye çalıştıkça sadece edindiği bilgiler değil kafasını meşgul eden sorularda artıyordu. 12 bin yıl önce insanlara taşlara nasıl bu kadar simetrik bir şekil vermişlerdi? Mikroskoplara görülebilecek kadar ufak yazıları nasıl taşların üzerine kazıyabilmişlerdi? Taşlara neden yazı yazmışlardı? Her şeyden önce bu taşlara kim yazı yazmıştı? Profesör taşların üzerindeki hiyeroglifleri kağıtlara geçirme işlemini tamamlayınca sıra yazıları çözmeye gelmişti. Nui bir süre sonra çalışmalarının karşılığını almaya başladı. Önce bir kelimenin anlamını çözdü. Yavaş yavaş kurulan cümleler anlam kazanmaya başladı. Profesör yazıların kendilerine Dropa adını veren bir kavim tarafından yazıldığını anladı. Fakat karşılaştıkları anlamsızdı. Yazılar dini bir seremoninin parçası gibiydi.

 

 

Antik astronotlar gerçek mi?

1964 yılında araştırma sonuçları yayınlandığında tel bir bilim adamı bile Nui’nin araştırmasını ciddiye almamıştı. Anlatılanlar bilinenlerden çok farklıydı. Eğer bu hikaye gerçekse bütün insanlık tarihinin baştan yazılması gerekirdi.

Dropa taşlarının üzerinde yazılanlara göre uzak bir gezegenden gelen bir uzaylı kabilesi mekiklerinin bozulması yüzünden günümüzden 12 bin yıl kadar önce Himalayalar’a iniş yapmak zorunda kalmıştı. Dropa kabilesinden gelen uzaylılar mecburen dağların içinde bulunan mağaralara sığındılar. Barışçıl olmalarına rağmen o sırada komşu mağaralarda yaşayan ilkel bir insan kabilesi olan Hamlar tarafından düşman kabul edilmişlerdi. Ham kabilesi üyeleri Dropalıları esir alıp bazılarını öldürdü. Nui’nin tercümesinden bir pasaj şöyle: “Dropalılar bulutların arasından inen ışıklı bir küre içinden yeryüzüne indiler. Kadınlar çocuklar ve erkekler olmak üzere bütün Dropalılar çevredeki mağaralara sığındılar. İnsanlar en sonunda Dropalıların işaret dilini çözünce niyetlerinin savaş olmadığını anladılar.”

İlerleyen paragraflarda da Dropalıların uzay mekiklerini çalıştıramadıkları için evlerine dönemedikleri ve bu nedenle dünyada tutsak kaldıkları anlaşılıyordu. Günümüzde disklerin ortaya çıkarıldığı yerde kendilerine Dropa ve Han ismini veren iki ilkel kabile yaşıyor. Antropologlar bu kabilelerin ırkının Çin ya da Tibet Kökenine dayanmadığını söylüyor. Her iki kabilede pigmeler kadar kısa boylu. Boyları 130 ila 140 santim arasında değişiyor. Ten renkleri sarı ve kafatası tıpkı 1938 yılında bulunan iskelet kalıntıları gibi vücut orantılarına göre çok büyük. Vücutlarındaki tüyler çok seyrek ve hiçbir Asya ırkında rastlanmayan iri mavi gözlere sahipler. Dropa taşlarının gerçekliğine inanan araştırmacılar bazı Çin halk hikayelerinde Dropalıların konu edildiğini iddia ediyorlar. Bu hikayelerin yeryüzüne bulutların arasından inen sarı tenli ve çirkinlikleri nedeniyle yerel halk tarafından dışlanan garip canlıları konu ettiği söyleniyor.

 

http://g.mynet.com/i/30/56896_0.jpg

 

http://www.listzblog.com/sitebuildercontent/sitebuilderpictures/The_Dropa_stones_7.jpg

 

http://www.bibliotecapleyades.net/imagenes_ciencia/ciencia_dropa06.jpg

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...