mona Yanıtlama zamanı: Ekim 6, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 6, 2009 Gerçekten neye inanacağınıza karar verdiyseniz bu konuda biraz kapsamlı araştırma yaapmalısınız.Sanırım iyi niyetli birkaç arkadaşın birkaç satırlık cevaplarıyla tatmin olmanız mümkün değildir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ademakif Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 14, 2009 Kuran-ı kerim de ki şu ayetler çerçevesinde düşününce sanırım kabaca bir fikir oluşuyor insanın kafasında ; Müminun (100) Nihayet onlardan birine ölüm gelince, "Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım" der. Hayır! Bu sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır. Hicr (36) İblis: "Rabbim! Öyle ise onların tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver" dedi. İlk ayet gayet açık ikinciden de ölümden sonra bir diriliş günü olduğunu çıkarmak mümkün. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
SoOrrcHhHaaA Yanıtlama zamanı: Ekim 15, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 15, 2009 bu konuyu açan arkadaşa sorum ruhun varoduğuna inanıyor musun? cevap muhtemelen evettir öyleyse esas soru şunlar olmalı; eğer gelen ruh bi zaman sonra tekrar dünyaya gelseydi, (işte esas kısım)cennet nie varolurdu? eminim cennete inanıyorsun öyleyse gelen ''herkesin'' geri döndüğüne inanmak bna göre yanlışonlar yani gerçeği öğrenenler bekliyorlar, ben inanıyorum ki insanlar elinde sonunda geri dönecektir ama bunun zamanını ve ne şekilde olacağını bilmek... işte bu hepimiz için çok çok fazla olur. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
thalese Yanıtlama zamanı: Ekim 15, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 15, 2009 ruhu yaratanın, her bir ruh için beden yaratmaya gücü yetmez mi ki, ruhu; beden beden, bitki bitki dolaştırsın? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
elfstitan Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2009 öncelikle ruhlarımız diye birşey yoktur.senin ruhun benim ruhum falan diye bir ayrım yapamazsın.ruh bir tanedir.1.5 milyar veya 6 milyar insan olması farketmez. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
SoOrrcHhHaaA Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2009 öncelikle ruhlarımız diye birşey yoktur.senin ruhun benim ruhum falan diye bir ayrım yapamazsın.ruh bir tanedir.1.5 milyar veya 6 milyar insan olması farketmez. bn 1.5 milyar ruhla 6 milyar ruhumatematiğine giremem ama arada bi fark olduğu kesin;) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ademakif Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2009 Zümer (42) Allah, canları, ölümleri sırasında alır, ölmeyenleri de uykuları sırasında. Sonra, haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkoyar; ötekileri, belirlenen bir süreye kadar salıverir. Bunda, iyice düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır. burada her insanın kendi ruhu olduğu fikrini rahatlıkla çıkarabiliriz 55 milyar insan varsa okadar da ruh vardır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
SoOrrcHhHaaA Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2009 ha bide bn benim ruhumu kmseyle paylamam o benim ne bi bitkinin ne de bi dier varlığın o benim! şimdilik?!... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
asera Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2009 Reenkarnasyon Allah'ın adaletini anlatması açısından çok mantıklı bir yaklaşım arkadaşlar, şöyleki; düşünün bir insan sakat, bedensel engelli, akıl yetisi yetersiz doğabiliyor, fakir, zengin, kadın, erkek olarak doğabiliyor. Tüm bunlar hayatın her halini deneyimlemek içindir. Aslında ruh elbetteki tek ve yaradanın kendi enerjisinden var edilmiştir. Hepimiz o enerjinin parçalarıyız tıpkı okyanusu meydana getiren su damlacıkları gibi. Her insanın ruhu tektir ve sadece bir kez doğuyor. Ama dünya hayatını deneyimlemek için araç olarak bedenlerimizi kullanıyoruz tıpkı bir giysi gibi içinde bulunduğumuz dünya şartlarını tam olarak deneyimlemek için bir araç. Bu dünyanın kurallarını, Allah'ın emirlerini uygulamak için 70 - 80 yıllık tek ömür yetmiyor. Sakat birinin yada bedensel engelli birinin duygularını dışardan gözlemleyerek nasıl anlayabiliriz ki, bunu yaşamak, deneyimlemek ve ruhen hissetmek gerekir. O tür bir yaşamdan alınması gereken dersler öğrenilsin yerini bulsun diye. Kadın kimliğini, erkek kimliğini de denememiz gerekiyor ki eksiklerimiz olmasın. Her yaşadığımız olaydan edindiğimiz dersler ruhumuza kaydoluyor ve bir sonraki hayatımızda bu derslerin bizdeki yansımalarına göre bir hayat seçip ruhen yükseliyoruz. Allah'ın da bizden istediği tekamül etmemiz, gelişmemiz, çeşitli yaşam deneyimleriyle ruhumuzu en üst düzeye, mükemmel insan seviyesine yükseltmemiz. Allah insanı kendi nurundan yarattı ve yaratılmış varlıkların en üstünü yaptı. Biz sadece insan olarak yaratıldık. Yani asla ve asla başka inanışlardaki gibi önce hayvan, bitki gibi farklı formlarda yaratılıp sonra insan formuna dönüşmedik. Allah insanları yer yüzünün halifesi olarak yarattı meleklerine bu şekilde bildirip anlattı. Ayrıca bize bir hayatımızda yaptığımız hataları düzeltme şansı verdi. Ancak bir kez doğduğum bedenle tekrar gelemiyoruz şu isimde, şu cinsiyette sadecece bir kez doğup o bedenle sadece bir kez dünyaya geliyoruz. Ve o beden içinde yaptığımız hataları, yanlışları yaptığımız ve sonrada ölerek çıktığımız bedene geri doğup düzeltme şansımız yok. Tekrar aynı bedenle aynı anne babadan ve aynı yerde doğamıyoruz. Dünya’ya gelmeden önce hatalarımızı biliyor bunları telafi edecek hatalarımızı düzelmemizi sağlayacak yaşamları seçerek doğuyoruz. Doğduğumuz anda bilincimiz örtülüyor ve geçmişimizi unutuyoruz. Böylece daha önceki hayatımızda yaptığımız hataları telafi etme şansını yakalıyoruz. Hatalarımızı düzeltmek için tekrar tekrar şans veriliyor bize ama asla aynı bedenlerde olamıyor. Hayat bitip hesap günü geldiğinde insanlar en son bedenlendikleri halleriyle geldikleri ruh seviyesine göre değerlendirilecekler. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Centauru Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2009 evet malesef bu dunyada 1 şansımız var . Reenkarnasyon diye birşey yok. insanlar hariç butun canlılar ruhsuzlar. zaten insan ruhunu bocekte , hayvanda ne işi var ? islamda , hristiyanlıkta, ve yahudilikte boyle birşey yok . ve bu 3 dinin geldigi tanrıda aynı tanrı ama hic bir kitabında boyle birşeyden bahsetmemis. ölürsünüz ve dunya hayatı biter. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
thalese Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2009 ...... Dünya’ya gelmeden önce hatalarımızı biliyor bunları telafi edecek hatalarımızı düzelmemizi sağlayacak yaşamları seçerek doğuyoruz. Doğduğumuz anda bilincimiz örtülüyor ve geçmişimizi unutuyoruz. Böylece daha önceki hayatımızda yaptığımız hataları telafi etme şansını yakalıyoruz. Hatalarımızı düzeltmek için tekrar tekrar şans veriliyor bize ama asla aynı bedenlerde olamıyor. Hayat bitip hesap günü geldiğinde insanlar en son bedenlendikleri halleriyle geldikleri ruh seviyesine göre değerlendirilecekler. paylaşım için teşekkürler, ancak şu yazdıklarınızda ciddi mantık hatası yok mu sizce de? -hatalarımızı düzeltmemizi sağlayacak yaşamları seçiyoruz : yaşam bir sofra gibi önümüze sunulurken, kim daha doğmadan doğacağı yaşamı seçebiliyor ki, öyle olsaydı herkes kral yada başkan yada zengin biri olmak istemez miydi?? -doğduğun anda bilinç örtülü ve geçmiş yok ise, ha yaşadın, ha yaşamadın aradaki fark nedir?? -ve hesap gününde son bedenlerinde ama öncekileri hatırlamaz ve bilmez bir ruh, ha reenkarne olmuş yada olmamış ne farkedecek?? kur'an'da bir ayette derki : " o gün insanlar diyecek ki, allah'ım sen bizi tekrar dünyaya gönder iyi bir insan olarak geri gelelim, ancak cevap hayır'dır" saygılar... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
asera Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2009 Herkes inancında özgürdür. Sonuçta bir yaratıcının varlığı kesin. Hangi yolla olursa olsun amaç ona giden doğru yolu bulabilmek. Ayrıca Tekrar doğuşa dair bilgiler Kuran da mevcut ancak şifrelenmiş durumdadır. -------------------- paylaşım için teşekkürler, ancak şu yazdıklarınızda ciddi mantık hatası yok mu sizce de? hatalarımızı düzeltmemizi sağlayacak yaşamları seçiyoruz : yaşam bir sofra gibi önümüze sunulurken, kim daha doğmadan doğacağı yaşamı seçebiliyor ki, öyle olsaydı herkes kral yada başkan yada zengin biri olmak istemez miydi?? -doğduğun anda bilinç örtülü ve geçmiş yok ise, ha yaşadın, ha yaşamadın aradaki fark nedir?? -ve hesap gününde son bedenlerinde ama öncekileri hatırlamaz ve bilmez bir ruh, ha reenkarne olmuş yada olmamış ne farkedecek?? kur'an'da bir ayette derki : " o gün insanlar diyecek ki, allah'ım sen bizi tekrar dünyaya gönder iyi bir insan olarak geri gelelim, ancak cevap hayır'dır Ruh bedenlendiğinde geçmiş hayatına dair tüm bilgileri unutur çünkü yeni bir bedenle, yeni bir beyinle gelmiştir. Hatalarını düzeltme şansı doğmadan önce yaşayacağı yaşam ortamını seçme hakkı verilir. Ancak bu seçim belli seçenekler ile sunulur ki buda önceki hatalarını telafi edebilecek yaşamlar arasındadır. Yani şöyle düşün bütünlemeye kaldığın bir dersin sınavı gibi. Öyle istedğin hayatı seç gibi bir durum yok. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ademakif Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2009 Herkes inancında özgürdür. Sonuçta bir yaratıcının varlığı kesin. Hangi yolla olursa olsun amaç ona giden doğru yolu bulabilmek. Ayrıca Tekrar doğuşa dair bilgiler Kuran da mevcut ancak şifrelenmiş durumdadır. -------------------- Kuranda reenkarnasyonu destekleyen bir ayet yoktur.Şifreli de olsa şüphelendiğiniz ayet hangisi acaba aktarın üzerinde düşünelim.Ayrıca eğer insan olarak önceki hayatlarımızda yaşadıklarımızı hatırlamadan yaptığınız hataları telafi veya daha kusursuz hale nasıl gelebiliriz.Kısır döngü halinde devam etmeyeceğini nasıl bilebilirsiniz.Hem ruhkara kayıt olma kavramı nereden geliyor.Eğer amaç kusursuzuğa ulaşmaksa ki herkez sonunda buna ulaşacaksa 2 bedende işi götürenler ile 10 bendede anca kusursuzluğa ulaşnalr arasında ki denge nedir? İnsan zaten bu hayatta yeterince deneyim edinmiyor mu sizce,açlığı,hastalığı,fakirliği zenginliği,aşkı, nefreti,mutluluğu hüzünü.herşeyi yaşama imkanımız var tek bedende.Bunların farkında olabilmek asıl mesele.İyi gününü bilip şükrettiğiniz,kötü gününüzü bilip de sabrettiğiniz de bu hayatın herşeyini deneyimlemiş oluyorsunuz.gerisi teferruat.Bunlar size herzamn kendinizi başkasının yerine koymanızı sağlayan şeylerdir.Bunu düşünebildiğinizde ve yapabildiğinizde bütün bedenler sizsiniz artık. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
asera Yanıtlama zamanı: Ekim 17, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 17, 2009 Bu sizin söylediğiniz kadar basit bir şey değil, sadece sizin algılama biçiminizdeki ifade şekli. Konu sandığınızdan Daha derin, çok daha geniş anlamlar içeriyor. Ancak siz kendi görüşünüzde bakıp değerlendirdiğiniz için haklısınız. Ben her görüşe saygı duyarım. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ademakif Yanıtlama zamanı: Ekim 17, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 17, 2009 Hepimiz zaten algıladığımız şeyler doğrultusunda yorum yaparız ve onlar bizim doğrularımız olur,taa ki yeni şeyler öğrenip algımızı geşliştirdiğimizde doğrularımız da değişir veya gelişir. Sizin bu bahsettiğiniz yeni bedenle tekrar gelme, önceki yaşantının ruhlara kayıt olması, kuranda şifrelenmiş reenkarnasyon ayetleri olması (tam tersi reenkarnasyon olmadığını söyleyen şifresiz net ayetler var) ,Allah'ın adaletini anlatması açısından çok mantıklı düşüncesi tamamen varsayım ve öteye de gidemez. Buna dair duyduğumuz ve genelde bizim değilde başka insanların yaşadığı hikayeler ve genelde o kişiler ortada yoktur,hepsi hayal den öteye gdemez. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Mystick Yanıtlama zamanı: Ekim 17, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 17, 2009 çok basit bir düşünce.. sadece insan yok ki bu kahinatta? neyi soruyorsun sen? senin ruhun insan değil bedenin insan bunda yanlış bir şey yok.. bir çelişkide yok yani. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ademakif Yanıtlama zamanı: Ekim 17, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 17, 2009 hangi iki şeyi kıyaslayıp çelişki olmadığını söylüyorsun? .ben anlıyamadım tam olarak. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Ekim 18, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 18, 2009 Reenkarnasyonda determinist kurallar ve karma yasası geçerli rol oynar. Bir hayat gelecek hayatı hazırlar. Geçmiş hayat ise bu hayatın bir sonucudur. Bitkiler hayvanlar ve insanlar yasa içinde birbirlerine bağlı hayat şartlarına tabi olarak dünyaya tekrar tekrar gelirler. Reenkarnasyon tekrar insan olarak doğarak vücut bulmak demekken, tenasüh insanın öldükten sonra daha aşağı bir varlık hâlinde ceza olarak dünyaya gelebileceği şeklindeki Uzakdoğu inancıdır... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ademakif Yanıtlama zamanı: Ekim 19, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 19, 2009 bu inanç nereden doğmuştur peki.böyle düşünmelerini sağlayan sebepler neler acaba. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
thalese Yanıtlama zamanı: Ekim 19, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 19, 2009 çok basit bir düşünce.. sadece insan yok ki bu kahinatta? neyi soruyorsun sen? senin ruhun insan değil bedenin insan bunda yanlış bir şey yok.. bir çelişkide yok yani. sorunun muhatabı ben değilim ama eklemek isterim; insan olan beden değil, ruh'tur, bu beden (insan bedeni) ile bir hayvan bedeni arasında pek bir fark da yoktur. hatta hayvan bedeni çoğu kez insan bedeninden daha dayanıklı, daha güçlüdür. bilindik duyu organlarımız, adeta bedenimize hapsolmuş ruhumuzun, bu dünyadaki pencereleridir, alıcılarıdır. çoğu kez de yanılabilirler. aslında, hayat menbaında aslolan ruh'tur, beden değil. bilinç'te ruh'tadır, aşk da, sevgi de, nefret de, ihtiras da. beden, ruhumuzun dünyadaki tek iletişim ve oluşum maddesidir. yoksa, aslolan beden değildir. insan olan; bu hayvansı beden değil, bizim ruh'umuzdur. böyle görmek ve bakmak ruh hakkındaki bir soruya cevap olabilecektir. saygılar... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
asera Yanıtlama zamanı: Ekim 19, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 19, 2009 thalese : sorunun muhatabı ben değilim ama eklemek isterim; insan olan beden değil, ruh'tur, bu beden (insan bedeni) ile bir hayvan bedeni arasında pek bir fark da yoktur. hatta hayvan bedeni çoğu kez insan bedeninden daha dayanıklı, daha güçlüdür. bilindik duyu organlarımız, adeta bedenimize hapsolmuş ruhumuzun, bu dünyadaki pencereleridir, alıcılarıdır. çoğu kez de yanılabilirler. aslında, hayat menbaında aslolan ruh'tur, beden değil. bilinç'te ruh'tadır, aşk da, sevgi de, nefret de, ihtiras da. beden, ruhumuzun dünyadaki tek iletişim ve oluşum maddesidir. yoksa, aslolan beden değildir. insan olan; bu hayvansı beden değil, bizim ruh'umuzdur. böyle görmek ve bakmak ruh hakkındaki bir soruya cevap olabilecektir. saygılar... Söylemek istediğim buydu. Çok güzel özetlemişsiniz. Teşekkürler. Ayrıca şunuda ilave etmek isterim. İnsanın yaşamı görüş seviyesi çok katlı bir binaya benzer; ilk katlardaki seviyeler ancak önünü görebilir. Ve insan gördüğünü, bildiğini gerçek olarak algılar. Bu seviyedeki bilgileri hazmetmeden üst seviyelere yükselemez. Yukarıya doğru yükseldikçe görüşleri de, edindiği bilgileri yorumlayışı da algılarıyla beraber yükselir, her seviyede görüş açısını da yükselterek genişletir, değiştirir. Yani bazı bilgiler hazır değilseniz size olumsuz ve mümkünsüzmüş gibi gelir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Ekim 19, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 19, 2009 Ölümsüzlük kavramı, maddesel ölüme karşı, insanoğlunun ölümle ilk tanıştığı anda keşfettiği “ölüm korkusu ve huzursuzluğu”nu gidermek amacıyla geliştirdiği bir kurtulma mekanizması olarak görülebilinir. Ölümün bir son olmaması, ölümlü insan için iç rahatlatıcıdır. Dolayısıyla kimi düşünürlere göre bu rahatlık, dinde öldükten sonra dirilmek ve ruhun ölümsüzlüğü gibi varsayımlarla, felsefede reenkarnasyon gibi kavramlarda ve tasavvufta da ruhun Tanrıya kavuşması, yani gerçek hayatın başlaması gibi inançlarda aranmış ve böylece ölümün bir son olmaktan çıkarılıp, belki de bir üst yaşamın başlangıcı olarak kabul edilmesi sağlanmıştır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Mystick Yanıtlama zamanı: Ekim 19, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 19, 2009 sorunun muhatabı ben değilim ama eklemek isterim; insan olan beden değil, ruh'tur, bu beden (insan bedeni) ile bir hayvan bedeni arasında pek bir fark da yoktur. hatta hayvan bedeni çoğu kez insan bedeninden daha dayanıklı, daha güçlüdür. bilindik duyu organlarımız, adeta bedenimize hapsolmuş ruhumuzun, bu dünyadaki pencereleridir, alıcılarıdır. çoğu kez de yanılabilirler. aslında, hayat menbaında aslolan ruh'tur, beden değil. bilinç'te ruh'tadır, aşk da, sevgi de, nefret de, ihtiras da. beden, ruhumuzun dünyadaki tek iletişim ve oluşum maddesidir. yoksa, aslolan beden değildir. insan olan; bu hayvansı beden değil, bizim ruh'umuzdur. böyle görmek ve bakmak ruh hakkındaki bir soruya cevap olabilecektir. saygılar... ben orda ruhun insan bedeni olamdığını ve farklılık gösterebilceğini sölemiştim herkes beni yanlış anlamış.. benim orda analttığım şey senin açıkaldığın şeydi ruh bir enerjidir ve uyum sağlayabilir.. dolayısı ile insan bedeni yada başak bir bedene bağlı değildir.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
elfstitan Yanıtlama zamanı: Kasım 3, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 3, 2009 Zümer (42) Allah, canları, ölümleri sırasında alır, ölmeyenleri de uykuları sırasında. Sonra, haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkoyar; ötekileri, belirlenen bir süreye kadar salıverir. Bunda, iyice düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır. burada her insanın kendi ruhu olduğu fikrini rahatlıkla çıkarabiliriz 55 milyar insan varsa okadar da ruh vardır. kuran senin için kanıt niteliği taşıyor olabilir.ama benim için öyle değil.ama madem senin dayanağın o "Bir de sana ruhtan soruyorlar, de ki: ruh rabbımın emrindendir ve size ılimden ancak az bir şey verilmiştir." ayetini dikkate alıp ruh hakkında fazla kesin konuşma derim. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ademakif Yanıtlama zamanı: Kasım 4, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 4, 2009 kuran senin için kanıt niteliği taşıyor olabilir.ama benim için öyle değil.ama madem senin dayanağın o "Bir de sana ruhtan soruyorlar, de ki: ruh rabbımın emrindendir ve size ılimden ancak az bir şey verilmiştir." ayetini dikkate alıp ruh hakkında fazla kesin konuşma derim. Ben kendi kafamdan bazıları gibi saçma sapan birşeyler uydurup konuşmuyorum, zaten ,ilgili ayeti aktardım sadece ,tıpkı senin aktardığın gibi.Evet kuran-ı kerim benim en büyük kanıtımdır,senin kanıtın nedir peki.Sadece tahminler mi zanlar mı ? paylaşırsan sevinirim. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.