grim Oluşturma zamanı: Haziran 2, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 2, 2009 Insanlar tekamül etmek için tekrar dogarlar. Ruh bütün evrenlere dagilmis olan Tanri Kanunlari'ni, insan bedenini kullanarak arastirir ve ögrenmeye çalisir. Fakat bu bilgi tek bir hayat içerisinde elde edilemez, çünki bilgi sonsuzdur. Ruhlar, evrenin her yerinde tekrar tekrar dogarlar. Her tekrardogusunda biraz daha bilgi ve tecrübe kazanarak yükselir. Gerileme yoktur, yani insan gene insan olarak dogar; ceza olsun diye bitki ya da hayvan bedeninde dogmaz. Ruh, insan degildir; ruh, bitki ya da hayvan da degildir. Bunlar tekamül araçlaridir. Bunun için ruh, bitki, hayvan ve insan bedenlerini kullanir. Her tekrardogus yeni bir role bürünmektir. Ruh, her seferinde dünya sahnesinde yeni bir rol oynar ve isi bitince çekilir. http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/f3/Reincarnation_AS.jpg Geçmis hayatlarimizi neden hatirlamiyoruz? Çünki unutan bedene ait hafizadir; ruha ait olan hafizamiz hiç bir seyi unutmaz. Yeni bir bedenle, yeni bir hayata baslayan ruhun, dünya hayatinda basarili olmasi için geçmis yasamini unutmasi gerekir. Geçmis yasamlari hatirlamak, simdiki hayatimizin sebebini bilmek demektir. Halbuki dünya hayatinin gayesi, deneye yanila çaba göstermek ve tecrübe kazanmaktir. Bu sebeple geçmis hayatlarimizi unutmamiz büyük bir kolayliktir. Geçmis hayatlar kendiliginden ve deneysel olarak hatirlanabilir. Gerçek adalet tekrardogusla saglanir. Çünki evrenin idaresi; bazi insanlara uzun ömür, zenginlik, saglik, güzellik ve sans dagitirken, bazilarina kisacik bir ömür, fakirlik, hastalik, çirkinlik ve bahtsizlik vererek keyfi davranan bir tanrinin elinde olmadigi gibi, tesadüflerin elinde de degildir. Evrende her sey Tanri'nin koydugu Kanunlar'la islemektedir. Tesadüf yoktur. Iste, gerçek adalet, Sebep-Sonuç Kanunu'na göre saglanir. Daima bir Tanrisal Dengelenme vardir. Yukaridaki maddi degerler, ruhun bilgi ve tecrübesini artirmaya yarayan vasitalar olup, hepsi dünyada kalacak olan göreceli degerlerdir. Insan kaderini kendi olusturur. Çünki Tanri, varliklarini bu kabiliyette yaratmistir. Maddesel evrende her sey Sebep-Sonuç Kanunu'na göre yürür. Bu kanun geregi, ne ekersek onu biçeriz. Yasadigimiz bütün olaylar, basimiza gelen her sey, daha önceki hayatlarimizda yaptiklarimizin dogal sonucudur. Bir hayatin sonucu, gelecek hayati hazirlar. Bir hayat kendisinden önceki hayatin sonucudur. Tanri kimsenin alnina kara yazi yazmadigi gibi, kimseyi kayirmaz; dili, dini, cinsiyeti, irki ve milliyeti ne olursa olsun, bütün insanlar O'nun nazarinda birdir. Insan, kendi bilgi ve görgüsüyle sinirli hür bir iradeye sahiptir; yani seçme yapabilir. O halde Sebep-Sonuç Kanunu'na göre iyilik de, kötülük de insandandir ve asla bir adaletsizlik söz konusu degildir. Ne kadar istirapli olaylar yasarsak yasayalim, ne baskalarini ne de Tanri'yi suçlama hakkina sahip degiliz. Çünki her seyin sorumlusu insanin kendisidir. Seçmenin sorumlulugu insana aittir. Insana hatalarindan dolayi ceza degil, telafi imkani verilir. Çünki mükemmel olan Tanri, mükemmel olan ruhu, maddesel tecrübesizliginden dolayi azarlamak ve cezalandirmak için yaratmamistir. Evrenin hiç bir kösesinde ruhu yakabilecek bir ates mevcut degildir. Dünyada beden vasi tasiyla tekamül etmekte olan ruh, dünyanin sartlari geregi ancak deneye yanila, hata yaparak bilgi edinebilmektedir. Aslında hepimiz kostümlü ruhlarız Reenkarnasyon inancina göre ruhlar, dünyaya her gelislerinde degisik bir 'kostüm' giyiyor. Bu, bir önceki hayatlarinda yaptiklarina göre, insan da olabiliyor, havvan ya da bitki de... Kisacasi ruh, ilk hayatta 'ne ektiyse', ikinci hayatta 'onu giyiyor'... Ayten Görgün Reenkarnasyon... Yani ölümden önceki ve sonraki hayatlar... Bazilarina göre bilim, bazilarina göre hurafe... Insanoglu binyillarca ölümün herseyin sonu mu yoksa yeni bir hayatin baslangici mi oldugunun yanitini aradi. Bu Dogu inanci Bati dünyasinda da hizla taraftar buldu. Geçtigimiz yil Fransiz La Nouvel Observatuer Dergisi'nin yayimladigi anket sonucuna göre Avrupa'da her bes kisiden biri yeniden dogduguna ya da dogacagina inaniyor. Polonyalilar yüzde 32 ile birinci sirada. Ingiltere ve Fransa yüzde 24, Italya ve Almanya ise yüzde 19. Ayrica Amerika'da reenkarnasyona inananlarin yüzde 25'i düzenli olarak kiliseye gidiyor, yüzde 26'si koyu Protestan, yüzde 28'i koyu Katolik. Neleri bulacaksiniz? Bu yazi dizimizde reenkarnasyonu konunun taraflarindan dinleyip, herkesin aklina takilan sorularin yanitlarini bulacaksiniz... Bunlarin arasinda 'Ölümden sonra hayat var mi?', 'Yeniden dogus mu kisilik parçalanmasi mi?', 'Ruhlar bedeni kullaniyor mu?', 'Ruhlar ölmek bilmiyor mu?', 'Reenkarnasyon Nirvana'ya ulastirir mi?', 'Kur'an ve Incil'de reenkarnasyon var mi?', 'Batili ünlü reenkarneler kim?', 'Hipnozda neler yasanir?' gibi sorularin yanitlari da var... Fransizca kökenli bir kelime olan reenkarnasyon, ölümden sonra ruhun insan, hayvan ya da bitki biçiminde bedenlenerek bir ya da daha çok kez yeniden dünyaya gelmesi anlamini tasiyor. Bu inanca göre ölenlerin ruhlari evrimlerini tamamlayana kadar dünyaya defalarca gelip gidebiliyor. Bedeni kostüm olarak kabul eden ruhlar, dünyaya her gelislerinde degisik kostüm giyiyor. Insan olarak bir takim deneyimler yasayan ruh, öldükten sonra yaptiklarina göre yeniden bedenleniyor. Ikinci üçüncü hayatlarinda yasayacaklari, geçmis hayatlari tarafindan belirleniyor. Yani ruh, 'neyi ekerse onu biçiyor'. Ölümsüz olan ruhtur Tarihi binlerce yil öncesinin Hint felsefesine kadar giden reenkarnasyon, bazi dinlerde de eskiden beri var olan bir inanç. Asya kökenli din ve felsefelerin karakteristik özelligi olan reenkarnasyona en çok ilkel dinlerde rastlaniyor. Hinduizm ve Budizm'de, reenkarnasyon için her varligin insan bedenine ulasincaya kadar 8 milyon 400 bin degisik yasam formundan geçmesi gerektigine inaniliyor. Bazi inanç sistemlerinde yeniden dogusun insan bedeninde, bazilarinda ise hayvan ve bitki olarak gerçeklesecegi savunuluyor. Ama ruh hep bir bedenden ötekine geçerek yasamaya devam ediyor. Bu ögreti yeni dinlerde de kabul görüyor, ahlak ve yasamin anlamini reenkarnasyonun sundugu iddia ediliyor. 'Nirvana'ya nasıl ulaşılır? Reenkarnasyona inanan baslica dinler Hinduizm, Caynacilik, Budizm ve Sihlik gibi Asya dinleri. Bu dinlerin kabul ettigi 'karman' adi verilen ögretiye göre herkesin simdiki yasamindaki davranislarinin sonucu sonraki yasaminda ortaya çikiyor. Hinduizm'e göre reenkarnasyon çevrimi (samsara), ancak kisinin 'kurtarici dogruyu' yani Atman (bireysel ruh) ile Brahman (mutlak ruh) arasindaki özdesligi kavramasiyla son buluyor. Mutlak ruh inancini paylasan Caynaciliga göre 'karman'in yogunlugu kisinin eylemleriyle belirleniyor. Bu nedenle her ruh göçünden sonra eski 'karman'in yükü yeni 'karman'a ekleniyor. Bu çevrim çesitli dinsel disiplin uygulamalari yoluyla ruhun kendisini özgürlestirmesi ve kurtulmus ruhlar arasina katilmasiyla sona eriyor. Budacilik ruhlarin bedenden bedene geçtigi inancini paylasiyor. Insan ruhu ölümle birlikte yok oluyor. Ama ölünün 'karman'i yasiyor ve bir ana rahminde bir 'vicnana'ya (ruhun yeni bir bedene göç eden bölümü) yani ruh göçü çemberinden kurtularak arzularin tümüyle söndügü 'nirvana'ya (insani aci çekme, yanilsama ve bilgisizlikten kurtaran ve bu dünyadaki tüm isteklerin silenmesi ile gerçeklesen durum) erisiyor. Batili ünlü reenkarneler Birçok yazar, bilim adami, doktor, filozof, psikolog, sair, siyasetçinin reenkarnasyona inanmasi ve bunu çesitli eserlerinde islemeleri bu inanca ilgiyi arttiriyor. Batili ünlü reenkarnelerin basinda Eflatun, Pisagor, Dante, Goethe, Nietzche, Jung, Empodogles, Napolyon, Salvador Dali'ye kadar birçok isim var. Bugün dünyanin dört bir yanindan çok sayida insan reenkarne olduklarini belirterek deneyimlerini paylasiyorlar. Bu inanç, Türkiye'de de oldukça yaygin. Dr. Bedri Ruhselman'in Metapsisik Tetkikler ve Ilimler Dernegi'nin kurmasi ile yayilmaya basliyor. Dernegin kurucusu Ruhselman, 1898 Istanbul dogumlu ve Çerkez kökenli. Dr. Ruhselman'in yazmis oldugu kitaplar içinde 'Ruh ve Kainat' adli bir eser de bulunuyor. Reenkarnasyon, Ergün Arikdal tarafindan 1994'de kurulan, Insanligi Birlestiren Bilgiyi Yayma Vakfi (BILYAY)'in da ele aldigi konulardan biri. Vakif, 1960'dan bu yana her ay kesintisiz olarak yayin hayatini sürdüren Ruh ve Madde Dergisi'ndeki makaleler, Ruh ve Madde Yayinlari'ndan çikan kitaplar ve vakfin içindeki 3 bin eserlik kitapligi ile reenkarnasyon olaylarini anlatiyor. Türkiye UFO ve Paraanormal Olaylari Arastirma Organizasyonu, Gizemciler Arastirma Grubu, Ruhsal Evrim Arastirma Grubu gibi birçok topluluk da, Türkiye'de reenkarnasyonla ciddi anlamda ilgilenen diger gruplardan. Bizzat yaşayanlar anlatıyor 'Önceki hayatimda bir hayvandim...' Serbest gazeteci Pinar Yilmazerler, reenkarnasyona inananlardan. Önceki hayatinda 'ne' oldugunu nasil anladigini da, söyle anlatiyor: 'Sarlatan olmayan birinin beni uyutmasini, önceki hayatimda ne oldugumu ögrenmek isteyecek kadar reenkarnasyona inaniyorum. Bu konuyla ilgili çok sey okudum. Insanlarin reenkarnasyon öyküleri de bana saçma gelmiyor. Ayrica bedenler çözülse de ruhun hiçbir sekilde yok olmadigini düsünüyorum. Kanimca ruh yüzyillar boyu baska insanlara aktariliyor. Ben de yogun bir sekilde ilk defa bulundugum yerlerde 'Buraya daha önce de gelmistim' ya da yasadigim birseyi 'Bu ani daha önce de yasamistim' düsüncesini hissediyorum. Ya da hiç tanimadigim bir insandan durup dururken negatif elektrik aldigimi hissediyorum. Önceki hayatimda da bir hayvan oldugumu düsünüyorum. Çünkü aci çeken bir hayvani gördügümde aciyi adeta içimde hissediyorum. Bir de biçaklanmaktan çok korkuyorum. Biçaklanmanin yeri bile belli. Kalbimden degil karnimdan. Rüyalar da geçmiste yasadigimizin bir habercisi. Ayrica çocuk yaslarda ortaya çikan resim yapmak, enstrüman çalmak gibi yetenekler, önceki hayatlardan geliyor. Mozart dört yasinda piyano çalmaya baslamis. Niye sen ya da ben degil de henüz o yastaki dahi çocuk o oluyor?..' Reenkarnasyon ve ilgili kitaplar Özellikle 1990'lardan itibaren raflara reenkarnasyon ile ilgili kitaplar sikça eklendi. Bu kitaplarin bazilari ise söyle: Bilgelik Bilinci, Dogmadan Önceki Hayatimiz, Ruhçuluk ve Reenkarnasyon, Dünyadaki Kavga, Evrensel Yasa: Tekrar Dogus, Geçmis Yasamlar, Hayat, Ölüm ve Ötesi, Iman Esaslari Açisindan Reenkarnasyon, Karsi Tarafin Isigi, Kozmik Oyun, Zaman Kaymasi, Olagandisiyi Yasamak, Ölüm Dirilis ve Reenkarnasyon, Ölüm Yeni Bir Dogustur, Ölümden Sonraki Hayat, Paramhansa Yogananda ile Bilgelige Yolculuk, Reenkarnasyon, Fiziksel Astral, Evrim, Ruhçu Yanilgi, Ruhsal Alemin Isigi, Ruhunuz Daha Önce Benimle Yasadi, Sehitlerle ve Belgelerle Türkiye'de Tekrar Doganlar, Sevinç ve Güzellik Alemleri, Tibet'in Ölüler Kitabi, Yaraticinin Azameti ve Kur'an'daki Reenkarnasyon. Mini dizi sözlügü: o Budizm: Kuzeydogu Hindistan'da I.Ö. IV yüzyilin dinsel kusku, arayis ve çalkanti ortaminda bazi dini uygulamalara tepki olarak dogan dini inanis. o Caynacilik: Adini Cina (muzaffer) sözcügünden alan dini bir görüs. Caynacilik da Budizm gibi reform hareketi biçiminde ortaya atildi. Budizm'in çagdasi. Cayna ahlaki üç temel ilkeye dayaniyor. Dogru görüs, dogru bilgi, dogru davranis. o Hinduizm: Hindu halklarinin son 2 bin yildir gelistirdigi inanç ve görenekler ile toplumsal ve dini kurumlarin bütünü. o Sih dini: Hindistan'da XV. yüzyil sonunda Guru Nanak tarafindan kuruldu. Sihizm, tek tanriya ibadeti gerektiren bir dindir. Tüm insanlarin esit olduguna inanir. o Karma: Geçmis eylemlerin gelecekteki iyi ya da kötü sonuçlar doguracagini anlatir. o Karman: Hint dinlerinin kabul ettigi ortak temel ilke. Insan yasaminin, birçok yasamlarin olusturdugu zincirin halkasi oldugu görüsüne dayanir. Bireysel yasamlarin her biri, kisinin daha önceki yasamdaki eylemleri tarafindan belirlenir. 'Avusturyali Silvia'ydim...' Muhabirimiz Ayten Görgün, bir hipnoz seansiyla eski hayatina 'gitti'. Beyinde açilan bir ekranla baslayan bu yolculuk, 'sonunu' görmesiyle bitti... Iste adim adim, bu tüyler ürperten deneyim... Londra'daki Horoscope of Art Okulu'nda 'okült bilimini' inceleyen ve 'Magnetizma Hipnoz' adi verilen bir teknikle 1 dakikada hipnoz eden Esin Uzer, beni de uyuttu. Seans öncesi biraz tedirgindim. Bazi arkadaslarim böyle bir deneyimi yasamami dogru bulmuyordu. Esin Hanim önce kolay uyup uyumayacagimi test etti, ardindan 'aurami' açacagini söyleyerek, Hindistan'dan getirdigi bitkilerden hazirlanmis aurosomat isimli mis gibi kokan bir koku gezindirdi üzerimde. Bir koltuga uzandim. Elime bir tür manyetik dalga yayan rose quartz isminde açik pembe renkli bir kristal verdi. Yesim tasiyla ellerimi ovdu. Esin Hanim, çakralarimda bir sorun olmadigini, uzun yillar yasayacagimi söyledi. Elini basima koyup manyetik enerji dedigi enerjiyi taç sakramdan vererek uyuttu. alıntıdır... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Crawley Yanıtlama zamanı: Eylül 8, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 8, 2012 Insanlar tekamül etmek için tekrar dogarlar. Ruh bütün evrenlere dagilmis olan Tanri Kanunlari'ni, insan bedenini kullanarak arastirir ve ögrenmeye çalisir. Fakat bu bilgi tek bir hayat içerisinde elde edilemez, çünki bilgi sonsuzdur. Ruhlar, evrenin her yerinde tekrar tekrar dogarlar. Her tekrardogusunda biraz daha bilgi ve tecrübe kazanarak yükselir. Gerileme yoktur, yani insan gene insan olarak dogar; ceza olsun diye bitki ya da hayvan bedeninde dogmaz. Ruh, insan degildir; ruh, bitki ya da hayvan da degildir. Bunlar tekamül araçlaridir. Bunun için ruh, bitki, hayvan ve insan bedenlerini kullanir. Her tekrardogus yeni bir role bürünmektir. Ruh, her seferinde dünya sahnesinde yeni bir rol oynar ve isi bitince çekilir. http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/f3/Reincarnation_AS.jpg Geçmis hayatlarimizi neden hatirlamiyoruz? Çünki unutan bedene ait hafizadir; ruha ait olan hafizamiz hiç bir seyi unutmaz. Yeni bir bedenle, yeni bir hayata baslayan ruhun, dünya hayatinda basarili olmasi için geçmis yasamini unutmasi gerekir. Geçmis yasamlari hatirlamak, simdiki hayatimizin sebebini bilmek demektir. Halbuki dünya hayatinin gayesi, deneye yanila çaba göstermek ve tecrübe kazanmaktir. Bu sebeple geçmis hayatlarimizi unutmamiz büyük bir kolayliktir. Geçmis hayatlar kendiliginden ve deneysel olarak hatirlanabilir. Gerçek adalet tekrardogusla saglanir. Çünki evrenin idaresi; bazi insanlara uzun ömür, zenginlik, saglik, güzellik ve sans dagitirken, bazilarina kisacik bir ömür, fakirlik, hastalik, çirkinlik ve bahtsizlik vererek keyfi davranan bir tanrinin elinde olmadigi gibi, tesadüflerin elinde de degildir. Evrende her sey Tanri'nin koydugu Kanunlar'la islemektedir. Tesadüf yoktur. Iste, gerçek adalet, Sebep-Sonuç Kanunu'na göre saglanir. Daima bir Tanrisal Dengelenme vardir. Yukaridaki maddi degerler, ruhun bilgi ve tecrübesini artirmaya yarayan vasitalar olup, hepsi dünyada kalacak olan göreceli degerlerdir. Insan kaderini kendi olusturur. Çünki Tanri, varliklarini bu kabiliyette yaratmistir. Maddesel evrende her sey Sebep-Sonuç Kanunu'na göre yürür. Bu kanun geregi, ne ekersek onu biçeriz. Yasadigimiz bütün olaylar, basimiza gelen her sey, daha önceki hayatlarimizda yaptiklarimizin dogal sonucudur. Bir hayatin sonucu, gelecek hayati hazirlar. Bir hayat kendisinden önceki hayatin sonucudur. Tanri kimsenin alnina kara yazi yazmadigi gibi, kimseyi kayirmaz; dili, dini, cinsiyeti, irki ve milliyeti ne olursa olsun, bütün insanlar O'nun nazarinda birdir. Insan, kendi bilgi ve görgüsüyle sinirli hür bir iradeye sahiptir; yani seçme yapabilir. O halde Sebep-Sonuç Kanunu'na göre iyilik de, kötülük de insandandir ve asla bir adaletsizlik söz konusu degildir. Ne kadar istirapli olaylar yasarsak yasayalim, ne baskalarini ne de Tanri'yi suçlama hakkina sahip degiliz. Çünki her seyin sorumlusu insanin kendisidir. Seçmenin sorumlulugu insana aittir. Insana hatalarindan dolayi ceza degil, telafi imkani verilir. Çünki mükemmel olan Tanri, mükemmel olan ruhu, maddesel tecrübesizliginden dolayi azarlamak ve cezalandirmak için yaratmamistir. Evrenin hiç bir kösesinde ruhu yakabilecek bir ates mevcut degildir. Dünyada beden vasi tasiyla tekamül etmekte olan ruh, dünyanin sartlari geregi ancak deneye yanila, hata yaparak bilgi edinebilmektedir. Aslında hepimiz kostümlü ruhlarız Reenkarnasyon inancina göre ruhlar, dünyaya her gelislerinde degisik bir 'kostüm' giyiyor. Bu, bir önceki hayatlarinda yaptiklarina göre, insan da olabiliyor, havvan ya da bitki de... Kisacasi ruh, ilk hayatta 'ne ektiyse', ikinci hayatta 'onu giyiyor'... Ayten Görgün Reenkarnasyon... Yani ölümden önceki ve sonraki hayatlar... Bazilarina göre bilim, bazilarina göre hurafe... Insanoglu binyillarca ölümün herseyin sonu mu yoksa yeni bir hayatin baslangici mi oldugunun yanitini aradi. Bu Dogu inanci Bati dünyasinda da hizla taraftar buldu. Geçtigimiz yil Fransiz La Nouvel Observatuer Dergisi'nin yayimladigi anket sonucuna göre Avrupa'da her bes kisiden biri yeniden dogduguna ya da dogacagina inaniyor. Polonyalilar yüzde 32 ile birinci sirada. Ingiltere ve Fransa yüzde 24, Italya ve Almanya ise yüzde 19. Ayrica Amerika'da reenkarnasyona inananlarin yüzde 25'i düzenli olarak kiliseye gidiyor, yüzde 26'si koyu Protestan, yüzde 28'i koyu Katolik. Neleri bulacaksiniz? Bu yazi dizimizde reenkarnasyonu konunun taraflarindan dinleyip, herkesin aklina takilan sorularin yanitlarini bulacaksiniz... Bunlarin arasinda 'Ölümden sonra hayat var mi?', 'Yeniden dogus mu kisilik parçalanmasi mi?', 'Ruhlar bedeni kullaniyor mu?', 'Ruhlar ölmek bilmiyor mu?', 'Reenkarnasyon Nirvana'ya ulastirir mi?', 'Kur'an ve Incil'de reenkarnasyon var mi?', 'Batili ünlü reenkarneler kim?', 'Hipnozda neler yasanir?' gibi sorularin yanitlari da var... Fransizca kökenli bir kelime olan reenkarnasyon, ölümden sonra ruhun insan, hayvan ya da bitki biçiminde bedenlenerek bir ya da daha çok kez yeniden dünyaya gelmesi anlamini tasiyor. Bu inanca göre ölenlerin ruhlari evrimlerini tamamlayana kadar dünyaya defalarca gelip gidebiliyor. Bedeni kostüm olarak kabul eden ruhlar, dünyaya her gelislerinde degisik kostüm giyiyor. Insan olarak bir takim deneyimler yasayan ruh, öldükten sonra yaptiklarina göre yeniden bedenleniyor. Ikinci üçüncü hayatlarinda yasayacaklari, geçmis hayatlari tarafindan belirleniyor. Yani ruh, 'neyi ekerse onu biçiyor'. Ölümsüz olan ruhtur Tarihi binlerce yil öncesinin Hint felsefesine kadar giden reenkarnasyon, bazi dinlerde de eskiden beri var olan bir inanç. Asya kökenli din ve felsefelerin karakteristik özelligi olan reenkarnasyona en çok ilkel dinlerde rastlaniyor. Hinduizm ve Budizm'de, reenkarnasyon için her varligin insan bedenine ulasincaya kadar 8 milyon 400 bin degisik yasam formundan geçmesi gerektigine inaniliyor. Bazi inanç sistemlerinde yeniden dogusun insan bedeninde, bazilarinda ise hayvan ve bitki olarak gerçeklesecegi savunuluyor. Ama ruh hep bir bedenden ötekine geçerek yasamaya devam ediyor. Bu ögreti yeni dinlerde de kabul görüyor, ahlak ve yasamin anlamini reenkarnasyonun sundugu iddia ediliyor. 'Nirvana'ya nasıl ulaşılır? Reenkarnasyona inanan baslica dinler Hinduizm, Caynacilik, Budizm ve Sihlik gibi Asya dinleri. Bu dinlerin kabul ettigi 'karman' adi verilen ögretiye göre herkesin simdiki yasamindaki davranislarinin sonucu sonraki yasaminda ortaya çikiyor. Hinduizm'e göre reenkarnasyon çevrimi (samsara), ancak kisinin 'kurtarici dogruyu' yani Atman (bireysel ruh) ile Brahman (mutlak ruh) arasindaki özdesligi kavramasiyla son buluyor. Mutlak ruh inancini paylasan Caynaciliga göre 'karman'in yogunlugu kisinin eylemleriyle belirleniyor. Bu nedenle her ruh göçünden sonra eski 'karman'in yükü yeni 'karman'a ekleniyor. Bu çevrim çesitli dinsel disiplin uygulamalari yoluyla ruhun kendisini özgürlestirmesi ve kurtulmus ruhlar arasina katilmasiyla sona eriyor. Budacilik ruhlarin bedenden bedene geçtigi inancini paylasiyor. Insan ruhu ölümle birlikte yok oluyor. Ama ölünün 'karman'i yasiyor ve bir ana rahminde bir 'vicnana'ya (ruhun yeni bir bedene göç eden bölümü) yani ruh göçü çemberinden kurtularak arzularin tümüyle söndügü 'nirvana'ya (insani aci çekme, yanilsama ve bilgisizlikten kurtaran ve bu dünyadaki tüm isteklerin silenmesi ile gerçeklesen durum) erisiyor. Batili ünlü reenkarneler Birçok yazar, bilim adami, doktor, filozof, psikolog, sair, siyasetçinin reenkarnasyona inanmasi ve bunu çesitli eserlerinde islemeleri bu inanca ilgiyi arttiriyor. Batili ünlü reenkarnelerin basinda Eflatun, Pisagor, Dante, Goethe, Nietzche, Jung, Empodogles, Napolyon, Salvador Dali'ye kadar birçok isim var. Bugün dünyanin dört bir yanindan çok sayida insan reenkarne olduklarini belirterek deneyimlerini paylasiyorlar. Bu inanç, Türkiye'de de oldukça yaygin. Dr. Bedri Ruhselman'in Metapsisik Tetkikler ve Ilimler Dernegi'nin kurmasi ile yayilmaya basliyor. Dernegin kurucusu Ruhselman, 1898 Istanbul dogumlu ve Çerkez kökenli. Dr. Ruhselman'in yazmis oldugu kitaplar içinde 'Ruh ve Kainat' adli bir eser de bulunuyor. Reenkarnasyon, Ergün Arikdal tarafindan 1994'de kurulan, Insanligi Birlestiren Bilgiyi Yayma Vakfi (BILYAY)'in da ele aldigi konulardan biri. Vakif, 1960'dan bu yana her ay kesintisiz olarak yayin hayatini sürdüren Ruh ve Madde Dergisi'ndeki makaleler, Ruh ve Madde Yayinlari'ndan çikan kitaplar ve vakfin içindeki 3 bin eserlik kitapligi ile reenkarnasyon olaylarini anlatiyor. Türkiye UFO ve Paraanormal Olaylari Arastirma Organizasyonu, Gizemciler Arastirma Grubu, Ruhsal Evrim Arastirma Grubu gibi birçok topluluk da, Türkiye'de reenkarnasyonla ciddi anlamda ilgilenen diger gruplardan. Bizzat yaşayanlar anlatıyor 'Önceki hayatimda bir hayvandim...' Serbest gazeteci Pinar Yilmazerler, reenkarnasyona inananlardan. Önceki hayatinda 'ne' oldugunu nasil anladigini da, söyle anlatiyor: 'Sarlatan olmayan birinin beni uyutmasini, önceki hayatimda ne oldugumu ögrenmek isteyecek kadar reenkarnasyona inaniyorum. Bu konuyla ilgili çok sey okudum. Insanlarin reenkarnasyon öyküleri de bana saçma gelmiyor. Ayrica bedenler çözülse de ruhun hiçbir sekilde yok olmadigini düsünüyorum. Kanimca ruh yüzyillar boyu baska insanlara aktariliyor. Ben de yogun bir sekilde ilk defa bulundugum yerlerde 'Buraya daha önce de gelmistim' ya da yasadigim birseyi 'Bu ani daha önce de yasamistim' düsüncesini hissediyorum. Ya da hiç tanimadigim bir insandan durup dururken negatif elektrik aldigimi hissediyorum. Önceki hayatimda da bir hayvan oldugumu düsünüyorum. Çünkü aci çeken bir hayvani gördügümde aciyi adeta içimde hissediyorum. Bir de biçaklanmaktan çok korkuyorum. Biçaklanmanin yeri bile belli. Kalbimden degil karnimdan. Rüyalar da geçmiste yasadigimizin bir habercisi. Ayrica çocuk yaslarda ortaya çikan resim yapmak, enstrüman çalmak gibi yetenekler, önceki hayatlardan geliyor. Mozart dört yasinda piyano çalmaya baslamis. Niye sen ya da ben degil de henüz o yastaki dahi çocuk o oluyor?..' Reenkarnasyon ve ilgili kitaplar Özellikle 1990'lardan itibaren raflara reenkarnasyon ile ilgili kitaplar sikça eklendi. Bu kitaplarin bazilari ise söyle: Bilgelik Bilinci, Dogmadan Önceki Hayatimiz, Ruhçuluk ve Reenkarnasyon, Dünyadaki Kavga, Evrensel Yasa: Tekrar Dogus, Geçmis Yasamlar, Hayat, Ölüm ve Ötesi, Iman Esaslari Açisindan Reenkarnasyon, Karsi Tarafin Isigi, Kozmik Oyun, Zaman Kaymasi, Olagandisiyi Yasamak, Ölüm Dirilis ve Reenkarnasyon, Ölüm Yeni Bir Dogustur, Ölümden Sonraki Hayat, Paramhansa Yogananda ile Bilgelige Yolculuk, Reenkarnasyon, Fiziksel Astral, Evrim, Ruhçu Yanilgi, Ruhsal Alemin Isigi, Ruhunuz Daha Önce Benimle Yasadi, Sehitlerle ve Belgelerle Türkiye'de Tekrar Doganlar, Sevinç ve Güzellik Alemleri, Tibet'in Ölüler Kitabi, Yaraticinin Azameti ve Kur'an'daki Reenkarnasyon. Mini dizi sözlügü: o Budizm: Kuzeydogu Hindistan'da I.Ö. IV yüzyilin dinsel kusku, arayis ve çalkanti ortaminda bazi dini uygulamalara tepki olarak dogan dini inanis. o Caynacilik: Adini Cina (muzaffer) sözcügünden alan dini bir görüs. Caynacilik da Budizm gibi reform hareketi biçiminde ortaya atildi. Budizm'in çagdasi. Cayna ahlaki üç temel ilkeye dayaniyor. Dogru görüs, dogru bilgi, dogru davranis. o Hinduizm: Hindu halklarinin son 2 bin yildir gelistirdigi inanç ve görenekler ile toplumsal ve dini kurumlarin bütünü. o Sih dini: Hindistan'da XV. yüzyil sonunda Guru Nanak tarafindan kuruldu. Sihizm, tek tanriya ibadeti gerektiren bir dindir. Tüm insanlarin esit olduguna inanir. o Karma: Geçmis eylemlerin gelecekteki iyi ya da kötü sonuçlar doguracagini anlatir. o Karman: Hint dinlerinin kabul ettigi ortak temel ilke. Insan yasaminin, birçok yasamlarin olusturdugu zincirin halkasi oldugu görüsüne dayanir. Bireysel yasamlarin her biri, kisinin daha önceki yasamdaki eylemleri tarafindan belirlenir. 'Avusturyali Silvia'ydim...' Muhabirimiz Ayten Görgün, bir hipnoz seansiyla eski hayatina 'gitti'. Beyinde açilan bir ekranla baslayan bu yolculuk, 'sonunu' görmesiyle bitti... Iste adim adim, bu tüyler ürperten deneyim... Londra'daki Horoscope of Art Okulu'nda 'okült bilimini' inceleyen ve 'Magnetizma Hipnoz' adi verilen bir teknikle 1 dakikada hipnoz eden Esin Uzer, beni de uyuttu. Seans öncesi biraz tedirgindim. Bazi arkadaslarim böyle bir deneyimi yasamami dogru bulmuyordu. Esin Hanim önce kolay uyup uyumayacagimi test etti, ardindan 'aurami' açacagini söyleyerek, Hindistan'dan getirdigi bitkilerden hazirlanmis aurosomat isimli mis gibi kokan bir koku gezindirdi üzerimde. Bir koltuga uzandim. Elime bir tür manyetik dalga yayan rose quartz isminde açik pembe renkli bir kristal verdi. Yesim tasiyla ellerimi ovdu. Esin Hanim, çakralarimda bir sorun olmadigini, uzun yillar yasayacagimi söyledi. Elini basima koyup manyetik enerji dedigi enerjiyi taç sakramdan vererek uyuttu. 'Önce renkler geldi..' Gözümün içinde bir ekran açildi ve orada kare seklinde üzerime dogru gelen renkler gördüm. Sirasiyla kirmizi, mavi ve yesil. Ve sonra seans basladi: Göbek bagini gördün mü? Evet. Nasil hissediyorsunuz? Yalnizim, sessiz bekliyorum. Huzurlu bir bekleyis mi bu? Evet. Simdi geçmis yasaminda geriye geri geri gidiyoruz... Bir malikane var. Nerede bu? Avusturya olabilir. Peki o ev size mi ait? Hayir. Kime ait? Sahibi var, bilmiyorum. Evle baglantiniz ne? O malikanede yasiyorum. Ne yapiyorsunuz? Hizmetçiyim. 'Beni satiyorlar' Adiniz nedir? Silvia. Peki aileniz nerede? Yoklar orada. Hangi sehirdeler, siz hangi sehirde dogdunuz? Getirildim sanki oraya. Bunu anlatir misin lütfen? Herhalde oraya satildim. Kim tarafindan? Tüccar tarafindan. Peki zenci misiniz? Beyazim. 'Kocam çiftçi' Kaç yasina kadar oradasiniz? 18 yasima kadar.. Hep o evde mi yasadiniz? Ayrildim. Nasil? Evlendim. Kiminle? Çiftçiyle. Simdi küçük bir evde oturuyorum, yine oraya yakin. Çocuklar? Iki tane. Isimleri nedir? Dante ve Christin. Ne kadar yasadiniz? 65 yasima kadar.. 65 yasina kadar hep ayni evde hizmet ettiniz; öyle mi? Çiftlikte 18 yasina kadar oradaydim, sonra evlendim kendi evimdeyim. Kendi evinizde hayatiniz nasil bir hayatti? Çiftlik hayatiydi. 'Ve ölüyorum..' Hayvanlar falan mi var? Hayvan görmüyorum. Hayatiniz nasil geçiyordu? Mutfaktayim, is yapiyorum. Nasil bir kadinsin? Zayif, uzun boylu. Yüzün? Daha bir Avrupali, yani sey, daha bir kumral. Peki nasil öldün? Kaya düstü. Nasil oldu anlatir misin? Ben kayanin altindaydim. Ne yapiyordun orada? Yol, yürüyorum. Yürüyorsun, kaya düsüyor? Evet. Karnina mi isabet etti? Evet, ama gencim yani 65 yasinda degilim. Nasil öldün diye soruyorum. Karnima düstü kaya parçasi. Ama 65 yasinda öldüm dedin?.. Ama ben simdi Istanbulda'yim. Efendim? Yani, kaya Istanbul'da. Geçmis yasaminda Silvia olarak nasil öldügünü soruyorum... Simdi daglar, kayalar var, yol var. Yoldan gidiyorum kaya düsüyor. Kaç yasindasin? Kendimi genç görüyorum, yani 35'lerinde falan. 'Hiç aci çekmiyorum..' 35 yasinda mi öldün yani? Silvia kaç yasinda öldü? Aslinda ben Silvia'nin yasliligini görmüyorum, Silvia hep genç. Seni kim buldu? Köylüler geliyorlar. Kaya bir yerini ezdi mi? Karnimi ezdi. Sonra?.. Kalkamadim. Eve mi götürdüler? Eve götürdüler. Çok aci çekiyor musun? Hiçbirsey hissetmiyorum. Peki ölüm ani nasil bir duygu? Aci birsey mi? Hiç aci degil. Peki öldükten sonra seni herhangi biri karsiladi mi? Ben yataktayim etrafimda çocuklar ve komsular var. 'Yukarisi nasil?' Bedenden ayrilma. Peki var mi bununla ilgili bir hatira? Ben bakiyorum simdi. Bedenine disaridan bakiyorsun.. Ne hissediyorsun? Hiç, sey yani rahat. Rahatladin. Sonra peki? Yukari. Yukari dogru giderken spiritüel bir varlik var mi? Yok. Görmüyorum.. Yukarisi nasil bir yer? Bulutlu yagmur yagacak gibi. Ölüm aci bir deneyim mi? Degil. Diyecegin birsey var mi? Elimdeki tas çok büyük. Anlayamadim; hangi tas? Su an tuttugum tas büyüdü. Tamam enerji büyüdü onun için. Simdi aç gözlerini! Uyan uyan uyan... 'Yeniden dogdum..' Ve uyandim. Yarim saat boyunca sanki her an uyanabilecek gibi hissettim kendimi ama gözlerimi de açamiyordum. Rüya gibiydi. Hipnoz altinda gördüklerim deneyim mi, hayallerim mi bilemiyorum. Esin Hanim'a göre ben tecrübeli bir ruhmusum, yani birçok hayatim varmis. Kafam epey karisti. Tek bildigim, seans sonunda parmagimi kaldiracak enerjim kalmamisti. Ve o gece deliksiz bir uyku çektim, tipki yeni dogmus bir bebek gibi... Islamiyet'e göre 'reenkarnasyon' Kur'ani Kerim'de insanin ruh ve beden bütünlügü esas aliniyor. Insan ruh ve beden olarak yasami bir bütün seklinde yasayip, ölümden sonra da yine ruh ve beden bütünlügünde ahirete gidiyor. Ancak Bakara ve Mü'min surelerindeki ayetler nedeniyle bazi arastirmacilar Islam'da reenkarnasyonun oldugunu ileri sürüyorlar. Bakara Suresi'nin 28. ayetinde "Allah'i nasil inkar edersiniz. Siz ölüler idiniz, O sizi diriltti, sonra öldürecek ve yine diriltecektir, sonunda O'na döndürüleceksiniz", Mü'min Suresi'nin 11. ayetindeyse, "Rabbimiz bizi iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin" deniyor. Arastirmacilarin "Islam'da reenkarnasyon vardir" iddialarina gerekçe olarak da "Siz ölülerdiniz" ifadesi gösteriliyor. Ancak Kur'ani Kerim'de, bu surelere ragmen tekrar bedenlenmenin olmayacagina dair ayetler de bulunuyor. Mü'minun Suresi 99 ve 100. ayetleri "Diriltilecekleri güne kadar arkalarinda geriye dönmekten alikoyan bir engel vardir" diyor. 'Dönen, yasaga döner...' Yine En'am Suresi'nin 27 ve 28. ayetlerinde de dünyaya geri dönmek isteyenler için sunlar söylenmis: "Eger geri döndürülseler, yine kendilerine yasak edilen seylere dönerler. Dogrusu onlar yalancilardir." Incil'de ise, öldükten sonra kisilerin herhangi bir yoldan eski evlerine ya da kentlerine geri gelemeyecegi hususu açikça ifade ediliyor. Incil'de ruhlar ve reenkarnasyondan bahseden Arasöz 12'ye göre, insanin ölümden sonra diger bir kisi ya da hayvanin bedeninde yasamaya devam etmesi söz konusu degil. Mini dizi sözlügü o Okült bilimi: Astral (manevi) alemde gizli olan herseyi inceleyen bilim. o Hipnoz: Belirli bir teknikle kisiyi trans haline geçirip, beyin fonksiyonlarina telkinler vermek. Magnetik ve sözlü olmak üzere iki türü var. o Aura: Insanlarin etrafini kundak gibi çevreleyen ruhsal enerji. Bunlarin geçirilen tekamül (ruhsal gelisim) karsiliginda alinan puanlara göre renkleri var. Hayvanlarin bu renkleri görüp, insanlara buna göre tepki gösterdigi öne sürülüyor. Kirmizi renk agresifligi anlatiyor. Katillerin, tecavüzcülerin aurasinin da koyu gri ya da siyaha yakin patlican moru oldugu ifade edilir. o Çakra (shakra): Vücutta bulunan yedi enerji merkezi bu adla aniliyor. Kozmik enerjinin vücuda çakralardan girdigi söyleniyor. Basimizin üstünde taç, alnimiz üstünde üçüncü göz, bogazda bogaz çakrasi, gögüste gögüs, hara bölgesi denilen karinda karin, cinsel organlarin bulundugu yerde kök, vücudu topraklamaya yarayan ayaklarin altinda da taban adli çakralar var. o Manyetik enerji: Herkeste bir manyetik enerji bulunuyor. Bunlarin dereceleri var. Kiminde 30, kiminde 100 Walt. Yüksek enerjisi olanlar bir digerini etkileyebiliyor. Bu tür insanlar esyalari yerinden oynatabiliyor, metalleri bükebiliyor, çakralari bozulmus kisilere enerjilerini transfer edebiliyor. o Spiritüel: Sprit ruh demek. Spiritüel de ruhsallik anlamina geliyor. Yeniden doganlarin bulusma yeri Hatay! Reenkarnasyon konusunda arastirma yapan pek çok bilim adami solugu Hatay'da aliyor. Çünkü 'tekrar dogdugunu' iddia eden birçok kisi bu ilde yasiyor. Baska bedenlerde yeniden hayat bulanlar, 'geçmis günleri' anlatiyor... Psikiyatri, önceki yasamlarinin oldugunu söyleyen insanlara 'dissosiyatif bozukluk' (çogul kisilik) hastaligi tanisi koyuyor. Istanbul Üniversitesi Tip Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dali ögretim üyesi Doç. Dr. Ilhan Yargiç da toplumda bu hastaligin görülme sikliginin sanildigindan çok daha fazla olduguna dikkat çekiyor. Bu konuda yapilan arastirmaya göre; Türkiye'deki nüfusun binde dördünde çogul kisilik bozuklugu var. Örnegin; Istanbul'un nüfusunu 12 milyon olarak kabul edersek sadece Istanbul'da 48 binden fazla kisi bu durumda. Bu arada basta Avrupa olmak üzere dünyanin birçok ülkesinde geçmis yasam deneyimleri, ölüm ve hastaliklarinin bir sonraki yasama etkileri üzerine arastirmalar sürüyor. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Crawley Yanıtlama zamanı: Eylül 8, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 8, 2012 'Beyin kaydediyor' Çok yeni bir veri olarak; Ingiliz nörolog Prof. Dr. Wilder Penfield, beynin yasam süresi içinde en küçük resimleri dahi kaydedip ani olarak saklandigini söylüyor. Bu da reenkarnasyon ögretisini güçlendiriyor: "Ölüm aninda beyin ile ruh arasindaki enerji bilgilerle beraber ruhsal frekansa geçer. Ruh bu birikimiyle öte âleme gider." Ayrica baska ülke, zaman ve kisiliklerde yasadiklarini söyleyen, hatiralarini anlatan, mezarinda eski esyalarini buldugunu iddia eden insanlarin sayisi gün geçtikçe artiyor. Bu ilin sırrr ne? Hatay ili, öldükten sonra dirilenleri inceleyen yabanci arastirmacilar için önemli bir kaynak. Avustralyali Dr. Yurgen Kail reenkarnasyon arastirmalari için Hatay'a gelip yeniden doganlarin öykülerini topluyor. Son 10 yildir kendini reenkarnasyona adayan yeniden dogus arastirmacisi Cevdet Rende'nin yakinda çikacak olan "Tekrar Doganlar" adli kitabindan Hatay bölümündeki öykülerin bazilarini sunlar: o Ali Kara: Suriye'de ölüp Türkiye'de dogdugunu söylüyor. Hatay Raskiye köyü, 1972 dogumlu. Bir önceki hayatinda adi Cabir Rismen. Bilal ve Rahibe'nin oglu olarak Cennata köyünde dünyaya gelmis. 1947-1960 yillari arasinda yasamis. Kullandigi traktör devrilince ölmüs. o Mehmet Aslan: 1987 dogumlu. Bir önceki hayatindaki annesi yeni dogan çocugu Mehmet'i rüyasinda görüyor. Arayip buluyor ve çocugu ailesinden istiyor. Mehmet, bir önceki hayatinda Ata Eryilmaz imis. Ata'nin anne babasi Habib ve Raya Eryilmaz'in iki çocugu var. Ata ve Nebil. Nebil 15 günlük iken ölüyor. Ata ise üniversiteyi kazandigi yil Asi Nehri'nde boguluyor. o Ipek Kart: Hatay Döver köyünde, Besime adinda bir hamile kadin; öldürülüyor. Kocasi cezaevine konuluyor. Besime ise Inci-Sabri Kart çiftinin kizlari olarak Hatay'da dünyaya geliyor. Ilkokula giden Ipek'in güncesinden okuyoruz: "Bundan önce de hayatim vardi. Döver köyünde, yeni evli, 8 aylik hamile bir kadindim. Adim da Besime Yayar idi. Esimle dügünümde takilan takilar yüzünden hep kavga ederdik. Altinlarimi bozdurup kamyon almak istiyordu. Beni sürekli dövüyordu. Bir gün yine altinlari istedi karsi çiktim dövdü. Evin damindaydik kocam beni itti, dengemi kaybettim asagiya düsüp öldüm. Ama geri döndüm, simdi adim Ipek Kart ve 12 yasimdayim." 'Beni bu topraklara diğer hayat getirdi' Çocuklugundan beri reenkarnasyona inanan piyanist-besteci Anjelika Akbar anlatiyor: "Inaniyorum çünkü, bu evrene kendimizi ve evrenimizi bilmek için geliyoruz. Bu uzun bir süreç ve bunu tek bir hayat içinde gerçeklestirmek mümkün degil. Milyonlarca yil bir ruh geliyor gidiyor ve tecrübe ediyor. Insan her geçmis hayatindan yari yariya tanidiklarini getiriyor. Örnegin annemiz muhakkak bir önceki hayatinizda sizin iliskide oldugunuz biri olabilir. Hiçbir sey tesadüf degil. Ben de ta hayatin baslangicindan beri varim. Önceki hayatlarimda kim oldugumu söylemeyecegim. Nasil ki simdiki özel hayatini anlatmazsiniz bunun gibi bir sey bu. Küçüklügümden beri birçok seyi yasiyorum onun üzerine hem Rusya hem de Hindistan'da yillarca egitim gördüm. Hepimizin binlerce hayati var. Örnegin ben Türkiye ve Anadolu'yu çok seviyorum. Çünkü bu topraklarda ilk defa yasamiyorum. Hayat beni buraya bir daha getirdi. Burada kaç hayatimdan arkadaslar buldum..." 'Reenkarnasyon İslamla bagdaşmaz' Islam ile reenkarnasyonun hiçbir birlesecek yani yoktur" yorumunu yapan M.Ü. Ilahiyat Fakültesi Dekani Prof. Dr. Zekeriya Beyaz söyle diyor: "Kur'an-i Kerim'de reenkarnasyonu reddeden çok sayida ayet var. Çünkü Islam'da insanlarin öldükten sonra dirilecegi ve ahirette ebedi bir hayata kavusacaklari temel inançtir. Ayrica insanlarin daha önce baska varliklar olarak dünyaya geldigini isaret eden en küçük bir ifade yoktur. Bakara Suresi'nin 28, Müm'in suresinin 11. ayetlerindeki 'sizi iki defa öldürdük iki defa diriltecegiz' ifadeleri dünya hayati ve ahireti anlatir. Bunlarda reenkarnasyonu isaret eden herhangi bir anlam yok. Biri dünyaya insan haline gelisidir, digeri öldükten sonraki dirilistir." 'Önceki hayatımda Kraliçe Sisi'ymişim' Sisi lakabli organizatör Seyhan Soylu anlatiyor: "Dinsel boyutta Kur'an-i Kerim'de 'Topraktan geldik topraga gidecegiz' deyimi reenkarnasyonun, yeniden var olmanin, bedenlenmenin ve tekamülün yerine getirilmesi anlamina gelir. Bilimsel açidan da ruh 200 gramdir. Bedenimiz bir elbise gibi ruhumuzun üzerine giyilen bir kiyafettir. Ve çesitli tarihlerde kiyafetlerimizi hep degistirmisizdir. Yurtdisinda ve Türkiye'de de baktirdim, daha önce Avusturya kraliçesi Sisi oldugum çikti. Seyhan Soylu'nun kisaltilmisi olarak Sisi'yi bunun için kullandigimi ögrendim. Viyana'da bulundugum sirada da Avusturya Kraliçesi Sisi'nin sarayina gittim ve orada da 'deja vu' (bir ani daha önceden yasamis olmak, görmek) yasadim. Bu demektir ki Tanri ve bilim boyutunda reenkarne var. Buna inanmayanlar dinsel terimle kâfir bilimsel terimle ise ahmaktir." 'Trafik kazasında ölmüş olmalıyım' Oyuncu Hande Ataizi reenkarnasyona inananlardan, söyle konusuyor: Önceki hayatimda kimdim bilmiyorum ama sunu söyleyebilirim; trafik kazasindan çok korkuyorum. Otomobil kullanmasini bilmiyorum, ögrenmek de istemiyorum. Sanirim bir önceki hayatimdaki reenkarnem trafik kazasinda yasamini yitirdi. Ruhlarimizin tekamül edip daha medeni ve ilerlemis bir gezegende yasayacagimizi düsünüyorum. Bu ögreti Hindistan'da yoksulluk içinde yasayan halki sindirmek için çikarilmis olabilir. Ama önemli olan su ki reenkarnasyona inanmak beni mutlu ediyor. 'Maddiyatçi insan, hayvan olur' Dogan Dogan 21 yasinda. 5 yil öncesine kadar ateistti. Bir gün reenkarnasyon ile tanisti ve tüm dünyasi degisti. Artik Tanri'ya inaniyor, eskiden o bar senin bu bar benim gezerken simdi bir grup arkadasiyla bulusup ibadet ediyor. Söyle anlatiyor: "Pek çok kitap reenkarnasyondan bahsediyor. Ihtiras içinde, maddesel beklentisi olan insan dünyaya tekrar döner. Para için öldürebilen, asiri içen, uyusturucu kullanan insanlar sonraki yasaminda hayvan ve benzeri canli olmaya mahkûmdur. Biz ruhuz, vücudumuz tipki bir araba gibi. Bizler arabanin sürücüsüyüz. Ne ekersek onu biçecegiz. Bir illüzyon içindeyiz ve bu tiyatroyu iyi oynamaliyiz. Korkularimiz bir önceki yasamimizin bu yasamimiza yansimasi. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
whitney4575 Yanıtlama zamanı: Mayıs 29, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 29, 2014 Ellerinize saglik biraz uzundu ama okumya değdi dogrusu Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
grunger Yanıtlama zamanı: Haziran 27, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 27, 2014 Bende depremden çok korkuyorum belki de önceki hayatımda depremde ölmüşümdür Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paranormalfikir Yanıtlama zamanı: Haziran 28, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 28, 2014 Şahsen reenkarnasyona inanmıyorum fakat bunun mümkün olduğunu farzedelim. Dünyanın nüfusu sürekli olarak artıyor. Oysa böyle bi durum varsa nüfusun sabit olması gerekmez mi? Ölen insan yeni doğan bir insanın vücudun da can buluyorsa neden 6 milyar insan var dünyada. 100 insan ölür bunların ruhları yeni doğan 100 insanın vücudunda can bulur. Ayrıca bir ruhun toplam kaç şansı var ? 5 kere ölen biri 6. kez gelebilir mi? Ya da bir bebek dünyaya geldi diyelim. Bu bebeği sahiplenecek ruh daha önceden yaşamı tatmış bir ruh mu olacak yoksa henüz dünya hayatını görmemiş sıfır kilometre bir ruh mu olacak? Her ruh bu hakka sahip olur mu yoksa seçilmiş ruhlara mı verilir bu şans? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ScreamingoftheRap Yanıtlama zamanı: Haziran 29, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 29, 2014 Şahsen reenkarnasyona inanmıyorum fakat bunun mümkün olduğunu farzedelim. Dünyanın nüfusu sürekli olarak artıyor. Oysa böyle bi durum varsa nüfusun sabit olması gerekmez mi? Ölen insan yeni doğan bir insanın vücudun da can buluyorsa neden 6 milyar insan var dünyada. 100 insan ölür bunların ruhları yeni doğan 100 insanın vücudunda can bulur. Ayrıca bir ruhun toplam kaç şansı var ? 5 kere ölen biri 6. kez gelebilir mi? Ya da bir bebek dünyaya geldi diyelim. Bu bebeği sahiplenecek ruh daha önceden yaşamı tatmış bir ruh mu olacak yoksa henüz dünya hayatını görmemiş sıfır kilometre bir ruh mu olacak? Her ruh bu hakka sahip olur mu yoksa seçilmiş ruhlara mı verilir bu şans? Reenkarnasyona ne inanıyorum nede inanmıyorum nötr'üm. Fakat bu konuda baya bir araştırma yapmıştım. Kesin bir teori ortaya atmak mümkün değil her türlü ucu mantıksız bir noktaya varabilir fakat eğer gerçekse yazdıklarından çok çok daha geniş kapsamlı bir olaydır bence. Öncelikle nüfusa göre yorum yapmak çok aldatıcı olur çünkü 6 milyar denince bu 6 milyar nüfusun arasında belki asırlardır tekamülü devam eden ruhlarda olabileceği gibi henüz tekamülünün başlarında olan yada yeni yaratılmış ruhlarda olabilir, aynı şekilde tekamülünü tamamlayıp bir daha insan bedeninde form bulmayanlarda olmalı. Bir ruhun kaç kere bedenlenebileceği konusunda ise belirli bir sayı yok ortada, bu 5 de olabilir 10 da olabilir 100'de olabilir 1000 de olabilir bu tekamül aşamasına bağlı ruhun. Ruh tekamülünü tamamlayana dek tekamül planı nasıl ise çok farklı şekillerde amaçlarda yeniden bedenlenebilir. Bebek örneğide aynı yere çıkıyor ruh çok ileri seviyedede olabilir geri seviyedede olabilir zaten onun fiziksel olarak bebek olması ruhun tekamül seviyesini etkilemez, ruh ile fiziki beden farklıdır, zaten Dünyaya hiç bir insan büyümüş olarak gelmiyor doğal olarak. Seçilmiş ruh konusu ise bambaşka bir konu, yani burası tamamen inanca göre değişir reenkarnasyonda kesin olarak şöyle veya böyledir denemez ama genel olarak bir çok teori ve kaynakta reenkarnasyon bütün ruhları kapsar fakat dediğim gibi farklı inanç ve düşüncelerde değişebilir bu seçilmiş ruhlara verilir diye inananlarda vardır buna daha farklı şekillerdede. Ayrıca reenkarnasyon gerçekten çok geniş kapsamlı bir şey bir ruh yeniden insan bedenine gelecek diyede düşünmemek lazım, bu başka bir dünyada başka bir formdada gerçekleşebilir ruh tekamül planına göre dediğim gibi çok çok geniş bir konu bu yani reenkarnasyona bir çok açıdan bakıp öyle yorumlamak gerekir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paranormalfikir Yanıtlama zamanı: Haziran 29, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 29, 2014 Evet ben daha dar bir pencereden bakıyorum fakat bu işin çıkış yolu yok bana kalırsa. İnanırsak inancımızı destekleyen fikirler inanmassak zıt fikirler sürebiliriz. Reenkarnasyon, su gibi 100 derecede kaynamıyor maalesef... Reenkarnasyona ne inanıyorum nede inanmıyorum nötr'üm. Fakat bu konuda baya bir araştırma yapmıştım. Kesin bir teori ortaya atmak mümkün değil her türlü ucu mantıksız bir noktaya varabilir fakat eğer gerçekse yazdıklarından çok çok daha geniş kapsamlı bir olaydır bence. Öncelikle nüfusa göre yorum yapmak çok aldatıcı olur çünkü 6 milyar denince bu 6 milyar nüfusun arasında belki asırlardır tekamülü devam eden ruhlarda olabileceği gibi henüz tekamülünün başlarında olan yada yeni yaratılmış ruhlarda olabilir, aynı şekilde tekamülünü tamamlayıp bir daha insan bedeninde form bulmayanlarda olmalı. Bir ruhun kaç kere bedenlenebileceği konusunda ise belirli bir sayı yok ortada, bu 5 de olabilir 10 da olabilir 100'de olabilir 1000 de olabilir bu tekamül aşamasına bağlı ruhun. Ruh tekamülünü tamamlayana dek tekamül planı nasıl ise çok farklı şekillerde amaçlarda yeniden bedenlenebilir. Bebek örneğide aynı yere çıkıyor ruh çok ileri seviyedede olabilir geri seviyedede olabilir zaten onun fiziksel olarak bebek olması ruhun tekamül seviyesini etkilemez, ruh ile fiziki beden farklıdır, zaten Dünyaya hiç bir insan büyümüş olarak gelmiyor doğal olarak. Seçilmiş ruh konusu ise bambaşka bir konu, yani burası tamamen inanca göre değişir reenkarnasyonda kesin olarak şöyle veya böyledir denemez ama genel olarak bir çok teori ve kaynakta reenkarnasyon bütün ruhları kapsar fakat dediğim gibi farklı inanç ve düşüncelerde değişebilir bu seçilmiş ruhlara verilir diye inananlarda vardır buna daha farklı şekillerdede. Ayrıca reenkarnasyon gerçekten çok geniş kapsamlı bir şey bir ruh yeniden insan bedenine gelecek diyede düşünmemek lazım, bu başka bir dünyada başka bir formdada gerçekleşebilir ruh tekamül planına göre dediğim gibi çok çok geniş bir konu bu yani reenkarnasyona bir çok açıdan bakıp öyle yorumlamak gerekir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
angel of death Yanıtlama zamanı: Temmuz 12, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 12, 2014 peki önceki yaşamımızda kesin olarak ne olduğumuzu nasıl öğrenebiliriz ? hipnozla falan mı ? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
xCoNaNx Yanıtlama zamanı: Temmuz 12, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 12, 2014 ister deneyimsiz olsun ister deneyimli her ruh rabbinin buyruguna göre hareket ediyor ve her zaman yeni doğan ruhlar var bu hayat bir sınav her geliş bir ünite sadece bütün testi bitirdikten sonra sonuçuna göre cennet yada cehenne yada arafa gidiyorsun ( Herkese Sınavda başarılar ) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
lightshadow Yanıtlama zamanı: Temmuz 12, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 12, 2014 Ruh reenkarne olmaz. Reenkarne olan başka bir şey... İnsan bedeni, sadece ruha ev sahipliği yapmaz. Hipnoz esnasında, kitabın sayfalarını geriye doğru karıştırıyoruz. Sonra çok gerilere gittiğimizde farklı bir kitaptan pasajlar duyuyoruz. Bu pasajlar sizin kitabınıza ait değil, sizden önce yaşamış bir insana ait bir kitap. Siz öldüğünüzde ise sizin kitabınız kapanacak ve yazar başka bir kitabı yazmak için boşlukta bekleyecek. Bazen arada boşluk olmadan direkt olarak yeni bir kitaba başlama gibi durumlar meydana gelir. Böyle durumlarda insan bilinci, sanki geçmişte başka biriymiş de ölmüş ve sonrasında tekrar bedenlenmiş gibi hissedebiliyor. Bu tamamen metaforik bir anlatım. Kitap sadece olayın basit anlaşabilmesi için bir sembol. Buradan yazıcı melekleri anlamayın sakın. Başka görevliler de var. Kötü amaçlı olanlardan... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
akkam Yanıtlama zamanı: Temmuz 15, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 15, 2014 Ruh reenkarne olmaz. Reenkarne olan başka bir şey... İnsan bedeni, sadece ruha ev sahipliği yapmaz. Hipnoz esnasında, kitabın sayfalarını geriye doğru karıştırıyoruz. Sonra çok gerilere gittiğimizde farklı bir kitaptan pasajlar duyuyoruz. Bu pasajlar sizin kitabınıza ait değil, sizden önce yaşamış bir insana ait bir kitap. Siz öldüğünüzde ise sizin kitabınız kapanacak ve yazar başka bir kitabı yazmak için boşlukta bekleyecek. Bazen arada boşluk olmadan direkt olarak yeni bir kitaba başlama gibi durumlar meydana gelir. Böyle durumlarda insan bilinci, sanki geçmişte başka biriymiş de ölmüş ve sonrasında tekrar bedenlenmiş gibi hissedebiliyor. Bu tamamen metaforik bir anlatım. Kitap sadece olayın basit anlaşabilmesi için bir sembol. Buradan yazıcı melekleri anlamayın sakın. Başka görevliler de var. Kötü amaçlı olanlardan... Konuyu biraz daha açabilirmisin? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
VoichamateZtxRc Yanıtlama zamanı: Temmuz 15, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 15, 2014 bunun için ciddi şekilde hipnoz bilen birisini bulmaya çalışıyorum..sonra 5 yaşında kalmak istemem:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
lightshadow Yanıtlama zamanı: Temmuz 16, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 16, 2014 Konuyu biraz daha açabilirmisin? Her insan için görevlendirilmiş varlıklar bulunmaktadır. Bu görevlendirme, tanrısal boyutta olduğu gibi, şeytani boyutta da gerçekleşmektedir. Pozitif ve Negatif, bir nevi denge mekanizması... Negatif görevliler, yani şeytanlar olmasa idi, insan en üst bilince giden yolda rehavete kapılabilirdi. Şeytana karşı, insanın kendi içerisinde verdiği mücadele, onu yüksek bilincin doruklarına çıkabilmesine neden olmaktadır. Bir insanın, hayatı boyunca yaptığı, gördüğü, hissettiği ne varsa, hepsine bu görevli negatif varlık da şahit olmaktadır. Bu şahitlik mevzusunun da bir oranı vardır. Mesela insan hayatı boyunca, negatif tesirin etkisi altında kalmışsa, kararlarını bu tesir altında uygulamışsa, bu tesirden kurtulmak için hiç bir çaba harcamamışsa, bu şeytani bilinç tam olarak insani bilincinin yüzde yüzünü kapsar duruma gelir. İnsanın ölümü ile birlikte, şeytanın o anlık görevi sona erer. Ve geldiği burca geri döner. Burçların bir takım özelliklerini insana yansıtan şey, belki de o görevli enerjiye ait özelliklerin insan üzerine yansıması olabilir. Daha sonra, yeni bir insan hayatında, yeni görevine başlar. Bu iki görev arasında zaman olarak belli bir boşluk olmaktadır. Boşluk olmadığı zamanlarda ise iki farklı insanın bilincine etki eden bu şeytani bilincin etkisi ile ortaya bir paradoks çıkar. Bu paradoksu yaşayan insan, kendisini ölmüş ve sonra başka bedende tekrar canlanmış gibi hisseder. Tarihteki bazı insanların eylemleri birbirine çok benzer. Aynı bilincin etkisi ile hareket ediyor gibidirler. Sanki tarihin bir tekerrürü gibi bir algıya neden olurlar. Bahsettiğim insanlar, çok üst düzey kimseler olarak görülen kişilerdir. Mesela Sümer kraliçesi ile Babil kraliçesi, Nemrut ile Firavun... Napolyon ile Büyük İskender... Pozitif Enerjili varlıklar olan melekler, nasıl sizin her eyleminize ait enerjiyi kayıt altına alabiliyorlar ise, Negatif Enerjili varlıklar da aynı şekilde kayıt altına alıp, farklı bir boyuta rapor olarak geçebiliyorlar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AurorA Yanıtlama zamanı: Mayıs 11, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 11, 2015 Yeniden Doğuş, Bedenlenmek ve Tenasüh http://okyanusum.com/wp-content/uploads/2012/04/reencarnacion.jpg Yeniden doğuş (reenkarnasyon) - Bedenlenmek (Enkarnasyon) - Ruh Göçü ve Tenasüh (metempsychosis) hakkında biraz daha bilgi vermek istiyorum. Bu iki terim, karma yasasına bağlı olarak oluşan çeşitli formlardaki dönüşümlerdir. Bu felsefi görüşü savunan fikirler, varlığın tekâmülünün gerçekleşmesi, yani tanrısal yetkin olgunlaşması için aşamalardan geçilmesinin gerçekliği ve gerekliliğine işaret ederler. Enkarne olmak, Fransızca enkarnasyondan (incarnation) gelir ki, fizik bedene bürünmek, bedenlenmek anlamındadır. Reenkarnasyon ise Fransızca bir sözcük olup, yeni bir beden ile yeniden dünyaya gelmek, yeniden bedenlenmek olarak tarif edilir. Bu bağlamda her ikisi de temelde birbirini tamamlayan tekâmül döngüsünü açıklar. Yeniden doğuş için yeni bir bedene ihtiyaç vardır. İlk enkarne olmanın ondan sonraki tekrar bedenlenerek gelişlerine reenkarne olmak, diğer adıyla reenkarnasyon terimiyle işaret edilir. Bektaşi Erenlerinden Taptuk Emre baba’dan irşad olan Bektaşi Dervişi Yunus Emre bu tekâmül döngüsüne ruhsal yeteneğiyle Batı dünyasından asırlar önce; “Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm” diyerek her iki terimi bir arada zikrederek işaret etmiştir. Yeniden doğuş veya bedenlenme Bektaşi öğretisinde deve girmek, devir, devriye deyimleriyle ifade edilir. Devriye, devir öğretisini konu alan, insanın ruhunun sonsuz gerçeklikten gelip, çeşitli aşamalardan geçip yine oraya varacağını anlatan şiir türüdür. Sünni gelenekte yeniden doğuş, yeniden bedenlenmek veya tekrar geliş inancı olmadığı için bu deyimler bulunmaz, kullanılmaz. Dikkat edilecek olursa burada Kuran değil, gelenek dedim. Çünkü Sünni gelenek Hz. Muhammed’in Hakk’a yürümesinden sonra günümüze kadar olan süreçte Kuran metinlerinin özünden uzaklaşmış, verilen mesajın sadece dışyüzüne, o da başkalarının ağzından duyduğuna itibar etmiş, içyüz anlamına kendi akıl ve düşüncesiyle evrensel boyutlarda çağdaş bilgiyle hiç eğilmemiştir. Batıni geleneğe göre, istisnasız tüm içyüz öğretileri insanlık âlemine verilen bütün ilahi mesajların içyüzünde simgesel olarak bu gerçeğin, yani yeniden doğuşun anlatıldığını kabul ederler. Bu yüzden yeniden doğuş yasası tüm dinlerin içyüzündeki hakikate işaret etmektedir. Ancak biz bu gerçeği tüm kutsal kitaplar arasında yorulmadan, kavram zorluğu çekmeden, açık ve detaylı olarak sadece Kuran’da görmekteyiz. Şimdi, bu tariflere göre dünyaya yeniden gelişte fizik kimlik faktörünü de bilmek zorundayız. Bunu Türkçe olarak yeni bir fizik kimlikle yeniden doğmak şeklinde özetlemek gerekir. Bu gerçeğe Kuran’da çok açık olarak şöyle işaret edilir; “Onları biz yarattık ve mafsallarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz vakit de kılıklarını değiştiririz.” Ayette geçen kılık, eşkal, görünüm, görünüş, dış yüz, biçim, form, kalıp, suret ve şekil anlamlarına gelir. Bu anlamların tümü de insanın dış yüzdeki fizik plan kimliğini tarif eder, bilinmeyen ve görünmeyen içyüzünü değil. Bu sebeple fizik insanın kılığı aynı zamanda kimliği de olmaktadır. Bu ayeti de kimliğinizi değiştiririz şeklinde kavramamız gerekecektir. Her yeniden doğuşta, asıl kimliğimiz olan şeffaf kimlikle şeffaf beden değişmeden kalır, fizik bedenle birlikte sadece fizik kimlik değişir. Yaptığımız olumlu veya olumsuz tüm eylemlerimizle bugünkü kendimizi yarınki kendimize dönüştürerek taşıyoruz! Her gelişimizde fizik kimliklerimiz değişecek, ancak hepsinin içindeki biz, şeffaf kimlik, yani bilinç kimliği olarak aynı kalacağız. (Burada bilincin tekâmülüne değil, kişinin iç, yani tanrı katındaki kimliğine işaret edilir.) Tanrısal kısas, karma ve yeniden doğuş yasasına bağlı olarak işlev görmektedir. Bunu kavrayan her insanın evrensel ve çağdaş bilgi, hak, hukuk ve adalete bakış açısı daha üst düzeyde olgunlaşarak tanrısal erdemi tüm insanlara yansıtacak düzeye gelir. Madde planının fizik yasalarına göre bir fiziksel bedenlenme olmadan dünyaya gelmek, hava (şeffaf) olarak sokakta dolaşmaya benzer. Kişi ancak bir fizik bedene sahipse bu madde planında iş görebilir. Burada en önemli nokta kimliktir. Bedenin ırkı ve ölçüleri değişebilir ancak içte saklı olan bilincimiz, yani ruhsal kimliğimiz değişmez. Çünkü kimlik sadece isimden ibaret değildir. O, içerisinde bulunan bilincimizle değer kazanır. İşte bu, insanın önceki hayatlarından kazandığı titreşimleri yansıtan aynasıdır. Yeryüzünde doğan tek bir insan yoktur ki doğarken kendi ismini kendi koymuş olsun! Bu gerçek de ölüm yasası gibi istisnasız olarak herkese işleyen bir karma kanunudur. Bu yasanın işlerliği bile en başta bize yeniden doğuş yasasının varlığını kanıtlar. Kazanılan değere göre takdir edilmek insanın kendi elinde değil, yasa koyucu ve işleticinin elindedir. Tanrı her şeyi bilen olarak insanı insandan daha iyi bilmekte ve kazandığı değere göre hak ettiğine sevk etmektedir. Kuran bu karmik gerçeğe “Herkes kazancına bağlı bir rehindir” der. Ancak şunu da belirtmem gerekir, birçok kutsal isim taşıyan insan sokaklarda dolaşmaktadır, onların aralarında doğarken aldığı isminin içini gerçekten ona yakışan tanrısal değerle, yani yüksek titreşimlerle hangisi doldurmuştur? İbrahim, Musa, Fatma, Meryem, Abraham, Joseph, David, Elisabeth, Mary vs. isminde milyonlarca insan varken içlerinden hangisi isminin müsemmasını yani aslını ruhen yansıtmaktadır? Apaçık ayetlere göre tekrar bedenlenmenin yanında tenasüh (metempsychosis) adı altında toplanan: Nash, Mash, Rash ve Fash’da vardır. Nash insana, mash hayvana, rash bitkilere ve fash da madenlere düşüşe işaret eder. Bunların hepsinin işlevleri farklıdır ve genel işleyişine tenasüh altında işaret edilir. Tenasüh veya tenassuh sözcüğü nesh’ten gelmektedir. Arapça olan nesh kelimesi; fesih, lağvetme, kaldırma ve hükümsüz bırakma anlamına gelir. Bundan hareketle de nesh kökünden gelen tenasüh, ruh göçü, ruh sıçraması, ruhun bir cisimden ötekine, bazen de insandan hayvana ve hayvandan insana geçmesi inancıdır. Tenasüh deyimi genelde tekrar bedenlenme kavramına paralel ruh göçü olarak kullanılır. Ruhun bir varlıktan başka bir varlığa geçişini ifade eder. Yeniden doğuş felsefesine göre fizik varlık ölümlü, onun ruhu ölümsüzdür. Yeniden doğuş kavramında ruh, insandan insana geçmez, yani başka bir insan varlığına girmez. Kişisel ruh (can) aynı şeffaf yapı veya kimliğe sahip olarak yeni bir fizik bedenin içine yeni bir fizik kimlikle girer. Tenasüh’ün Nash tanımı dışında üç alt tanımı kişisel ruhun; hayvan, bitki ve madenlere de geçtiğini varsayar. İlk kavramın dışında kalanlar Hint dinleri kaynaklı görüşler olarak genelde kabul görmezler. İnsan ruhu, ceza için de olsa tekâmül etmiş olduğu için alt varlık formalarına düşemez şeklindeki görüş Bâtıni geleneklerde de ağır basmaktadır. Ruh göçü kavramının Batı küresinde bilindiği kadarıyla ilk defa Pitagoras ve ondan sonra da Platon tarafından işlendiği kabul edilir. Onlardan önce olan Orfik öğretide de bu kavram vardı ve Pitagoras bu kavramla ilk defa Delfi mabedinde inisiye olduğunda tanışmıştı. Bu kavram Orfe’den de binlerce yıl önce eski uygarlıkların inisiyelerince de kabul görür ve öğretilerinde aktarılırdı. Bu gerçeğe Kuran’da “Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım” ayetiyle işaret edilir. Niçin bu şekilde yorumladığımızı yine İsra suresindeki şu ayetle açıklıyoruz: “Bir de onlar dediler ki: ‘Biz bir kemik yığını olduğumuz ve ufalanıp toz olduğumuz vakit mi gerçekten biz mi, yeni bir yaratılışla dirilteceğiz?’ De ki ‘İster taş olun, ister demir…’” Yüce Tanrı yapmayacağının ötesinde olan yapmadığı, yapmayacağı hiçbir şeyi söylemez. Yapacağını söylemesi, O’nun yaptığının delili olmaktadır. Tenasüh terimi, Tanrısal Ruh, Kişisel Bilinç ve Hayvansal Tutkular farkını bilmeyenler tarafından bu şekilde yanlış olarak sadece Ruh adı altında genellenmiştir. Tek ve her yerde olan, her yeri kaplamış tanrısal ruh nereye göçebilir? Tanrısal ahlakla yapılması önerilen eylemlerin hayvansal tutkulara uyularak yapılması, ahlakın terk edilmesiyle insanın yaptığı eylemlere göre oluşan düşük ahlak neticesinde alt varlık formlarına göçen, kişisel bilinç ve tutkulardır. “Ruh” genellemesi, Hint öğretisinden yanlış anlaşılıp aktarıldığı için bugüne kadar bu yanlışlık devam ederek gelmiştir. İnsan formlarının alt formları olan hayvan, bitki ve madenlerde tekâmül eden bilinç; yaşam ruh denilen ve tanrısal ruh olmayan yaşam enerjisidir. Bu yaşam ruhu veya enerjisi de bitkisel ruh, hayvansal ruh ve madensel ruh olarak ifade edilir. Buralarda anılan ruh kavramının tanrısal ruh ile hiçbir ilgisi yoktur. Mevlana; “madenler alemi bitkilere, bitkiler alemi hayvanlar alemine, hayvanlar alemi insanlık alemine şahlanıyor, insan olarak gelmişim ölmekten niçin korkayım” diyerek bu gerçeklere işaret etmiştir. Tabii ki Mevlana kendi konumundan bunu söylüyor; yani bu, içyüzünde insan kalarak ölebilmeyi başaranlar için geçerlidir. Yoksa içyüzünde tutkularından dolayı hayvansal sıfatları kazanmış biri için olmasa gerek. Bu tespitler üzerinde düşünülmesi gereken çok önemli evrensel gerçeklerdir. Fatiha suresinin son iki ayeti buna “gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil” diyerek işaret eder. İnsan bilinç olarak Tanrı katına yükselebildiği gibi, en alt kata da yani aşağıların aşağısına da düşebilir. Bu dünya, Kuran’da Biz diye konuşan Hakerenler’e göre aşağısıdır. Bu titreşim, frekans, yoğunluk veya form olarak aşağısı anlamına gelir. İnsana göre de aşağısı, sırasıyla hayvan, bitki ve madendir. Teozof Madam Blavatsky bu konuya daha değişik bir yorum sunmaktadır. Ona göre yeniden doğuş ve karma olduğu halde, hayvan, bitki ve maden gibi alt formlara düşüş yoktur. Bu görüş Hıristiyan Teozof Max Heindel için de geçerlidir. Max Heindel Tevrat’ta bu konuda bir metne veya imaya rastlamadığını söyleyerek yeniden doğuş ve karma döngüsü üzerine odaklanır. Yeniden bedenlenme konusunda Kuran’daki en büyük delil şu ayettir; “(Ey Muhammed!) De ki: Rabbim! Beni gireceğim yere doğrulukla sok, çıkacağım yerden de doğrulukla çıkar. Katından bana yardımcı bir sultan ver!” Burada zikredilen giriş ve çıkışın ilgisi ve işareti tamamen bedenle yani bir bedene girme ve o bedeni terk etmekle ilgilidir. Hz. Muhammed’in yardımcı olarak istediği sultan kimdir acaba? Buradaki sultan kelimesini güç olarak çeviriyorlar. Sultan Tanrı katından, yani Rabb titreşiminden bir kimliğe işaret ederken güç, kuvvet anlamında, kimliksiz, otomatik ve pozitif bir enerjidir. Sultan, kişinin Rabb titreşiminde olan özünün yedinci ve en yüksek perdesidir. Yani Hz. Muhammed’in burada Rabb katında olan tanrısal Adem, insan-ı kamil olan asıl Muhmmed’den yardım istemesine işaret ediliyor. O, onun orijinal sureti ve ayan-ı sabitedeki asla bozulmayan ezeli ve ebedi temelli kimlik olan özüdür. Bu sebeple her insan Rabb katındaki asıl kendi olan özünden yardım istemelidir. O yardım da, havadan hibe olarak değil, O’nun kalpten gelen sesini devamlı dinlemekle, dediklerini yapmakla gerçekleşir. Tekrar bedenlenme konusunda İncil’de “Öğrencileri O’na şunu sordular; ‘Peki, din bilginleri neden önce İlyas’ın gelmesi gerektiğini söylüyorlar?’ İsa, ‘İlyas gerçekten gelecek ve her şeyi yeniden düzene koyacak’ diye cevap verdi. ‘Size şunu söyleyeyim, İlyas zaten gelmiştir, ama onu tanımadılar, ona yapmadıklarını bırakmadılar. Aynı şekilde insanoğlu da onların elinden acı çekecektir.’ O zaman öğrenciler İsa’nın kendilerine Vaftizci Yahya’dan söz ettiğini anladılar.” Bu evrensel ve tanrısal gerçeklere göre Pitagoras’ın öğrencilerine tüm varlıkların Tanrı tarafından türlerine göre mühürlendiğini öğrettiği aktarılır. Onun kuşaklar boyu aktarılan öğretisine göre her varlığın hem fizik, hem de astral mührü vardır. Bu formlar tanrısal mühürleriyle uyum içinde çalışırlar. İşte bu titreşim ve çekim yasasıdır. Evrensel boyutlardaki tanrısal mühür titreşimlerdir. Her varlığın formu, farklı titreşimden meydana getirildiği için tanrısal yasayla mühürlenmiş kabul edilir. Kimi insanlar birbirini çekemez, kıskanır, birbirlerinden hiç hazzetmez. Bu durum gerçekte onların titreşim uyumsuzluğuna işaret eder. İnsan dikkat ederse karşısına gelen insanla titreşimlerinin uyuşmadığını sezgileriyle de hissedebilir. Kişi böyle bir durumu sezdiğinde çatışma olmaması için nefsinden kaynaklanan tutkularını değil, kalbini dinleyerek o ortamdan bir yolunu bulup ayrılmalıdır. Batıni sufiler buna sabır ve sükut ile işaret etmişlerdir. Her insan bir sonraki yaşamına kazandığı titreşimlerle kaldığı yerden tekrar tekâmül yoluna devam eder. Hermetik Bilge Pitagoras Tanrıbilim ve Yeniden Doğuş Felsefesi Malik İlyas Tanrıbağı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
tugse Yanıtlama zamanı: Mayıs 12, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 12, 2015 ben reankarnasyona inanmıyorum.elhamdurillah müslümanım.fakat bu insanların ayetleri böyle yorumlamaları filan. bana kendine göre yorumları gibi geliyor.bence islamiyete göre reankarnasyon yok.bunu kabul etmek dinden çıkaran sebeplerden. diğer inançlar için yorum yapmıyorum kendi inandığım din üzerinden kendimce şu soruların cevabını buldum. Soru:e müslümanları da hipnoza sokabiliyorlar inanmıyor diye hipnoz olmayacak kuralı yokki.o da bilinç altının derinliklerinde seyahat ediyor.o da 2. bir hayattan söz edebiliyor.cinler mi gösteriyor?nasıl yani hipnoz olan dinden mi çıktı?bazı insanların sorunları nasıl oluyorda hipnoz altında seanslarla düzeltilebiliyor? CEVAP:ben şunu düşünüyorum.ruh yaratıcının bir parçasını hep taşıyor diğer varlıklar gibi.ruh formunda alem alem gezebiliyor bir bedene girene kadar.ayrıca bedensiz ruh manevi alemde.yani maddi maddesel olarak tartamayacağımız bir alan.bence daha bedene girmeden ruhlar aleminde bir takım imtihanlardan geçiyoruz.ruhumuzu geçici bedensel varlık içine bahşediliyor.o imtihanlarda atıyorum,bir gün kraliçe oluyoruz. bir gün hizmetçi bir gün kadın birgün baba amca dede.ruh cinsiyetsiz olduğu için kadın erkek bedeni içinde görüyoruz.kimi zaman kısa sürede kimi zaman zor sıkıntılı hipnoz süreci ile ortaya çıkıyor.ruh olarak dünya hayatında bir bedene bahşedilip. ömrümüzce,o imtihanlar rüya olarak tekrar zihnimizde canlanabiliyor.bir olayı yaşadığımızda ruh aleminde oralara benzer yerlerden geçtiğimiz için bi daha gelmiş hissine kapılıyoruz.bizimle aynı sahada imtihan olan çok irtibat kurduğumuz ruhları unutmayıp maddi alemde tanısınca sanki önceden tanıyo hissine kapılıyoruz.şuan çevremizdeki insanları az çok bir kere ruhlar aleminde gördük.o yüzden bazen manevi alemdeki imtihanlarımızın zorlu izi bedenimize de sinebiliyor.bu yüzden bilinç altına girip düzeltmek lazım.maddi alemde sadece bize hatırlatılanı hatırlıyoruz. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.