phoenixe Yanıtlama zamanı: Haziran 3, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 3, 2009 Arkadaşlar merhaba eminimki şahmaranın hikayesini bilmeyen yoktur kitaplarda okuyanlarda vardır ama kimse gerçek hikayesini asla bilememiştir Filmlere bile konu olmuştur.ben bu hikayeyi babama sordum eskiler daha iyibilirler: Birgün şahmaranın filmini izlerken, babam birden tepki göstererek ne kadar meraklı bizim halkımız atmasyon filmler yapmaya insanları yanlış bilinçlendirmeye dedi ben de merakla baba sen gerçek hikayesini biliyomusun dedim, biliyorum dedi ozaman anlat dedim, babam güzelce yere oturarak beni karşısına aldı ve başladı anlatmaya. Olay çok eskiden bir köy de geçmiş, köyde yaşayan bir çoban varmış ama çoban gerçekten çok fakir üstübaşı kirli pis kelmiş yani üsüne giydiklerinden başka giyeceği olmayan biriymiş köyde çobanı tanımayan yokmuş. Günlerden birgün çoban koyunlar ıotlatmaya bir yaylaya götürüyor, hayvanlar yaylada otlanırken kendide bir ağacın altında dinlenmeye çekilir ağacın dibine oturmuş koyunları gözetlerken birden bire bir tıslama sesiyle irkilen çoban 2 tane yılan görür yılanlardan biri çok güzel beyazdır, diğeri ise simsiyah çok çirkin bir yılanmış.Çoban onların birbirlerine meydan okuduklarını görünce kendi oturduğu yerde korkmuş siyah yılan iyice beyaz güzel yılanı köşeye sıkıştırmış dövüyormuş bunu gören çobanda oturduğu yerde düşünmüş ben eğer siyah yılanı taş atmazsam güzel yılanı öldürecek demiş, eline taş kapıp taşı fırlatmış ama beyaz yılana taş gelmiş taşın çarpmasıyla beyaz yılan sersemlemiş diğer kötü yılanda kaçıp gitmiş.Çoban güzel yılanın yanına bakmaya gitmiş ölüp ölmediğini kontrol etmek isterken güzel beyaz yılan birden kendine gelmiş çobana aniden tıslayınca çoban kaçmış çok korkmuş herneyse o olaydan sonra çoban aynı yere gitmeye çok korkmuş günler haftaları kovalamış haftalar ayları derken çoban aynı yere tekrar koyunları otlatmaya götürmüş aradan uzun zaman geçti kötü şeyler olmaz demiş kendi kendine koyunları otlatmaya bırakmış yine aynı agacın dibinde dinlenmek için oturmuş tam gözlerini kapatırken karşısında bir sürü yılan görmüş renk renk desen desen ama bir sürü yılan çoban bu yılan toıpluluğunu görünce küçük dilini yutmuş nerdeyse renkten renge girmiş olduğu yerde kıpırdayamamış yılanlardan biri en ön safhaya geçmiş tıslamaya başlamış çoban ne demek istediğini anlamamış yılan halen tıslamaya devam ediyormuş çoban ayağa kalkmış çobana bir yer işaret etmişler çoban o yöne doğru gitmeye devam etmiş hiç bilmediği bir yere gelmiş yerin altına bir mağara inmiş; loş, ıslak, korkunç bir yermiş ama adım attığı her yerde yılan varmış boynuzlu yılanlar siyah yılanlar 4 bacaklı yılanlar bir sürü hiç görmediği yılan varmış bir kapıdan geçmiş çoban.Yılanlardan bir tanesi çobanın önüne geçmiş ve durdurmuş o an çoban kafasını kaldırdığında ne görsün hiç bilmediği bir canlı yarı insan yarı yılan ve yanındada yanlışlıkla yaraladığı o güzel beyaz yılan çoban nasıl kaçsam ne etsem çabası içindeyken bir ses duymuş ,Ey köylü buraya gelesin demiş, çoban aptalca tekrar bakmış şahmarana buraya gel dedim sana köylü demiş tekrar çoban kafası önünde ecel terleri dökerek yavaş yavaş adımlarla şahmarana doğru ilerlemiş şahmaranın yanına iyice yaklaşmış ama şahmarana yakından bakacak cesareti yokmuş. Okadar çok korkmuş ki kafasını kaldırmaya cesareti yokmuş: şahmaran sormuş ey köylü sen benim oğlumu öldürmeye nasıl cesaret edersin demiş ,çoban kafasını kaldırmadan ben ne sizin oğlunuzu tanırım neden sizi demiş, şahmaran tekrar oğlum bana yalanmı söyleyecek taş atmışsın ve yaralamışsın demiş ben ağacın altında otururken 2 tane yılanın kavga ettiğini gördüm elime bir taş aldım siyah yılana atmaya çalışırken diğer güzel yılana geldi, ben sadece siyah yılanı vurmak istedim demiş şahmaran çobana bakmış zavallı biri amaçsız yaşayan ne varlığı nede yokluğu belli olan bir insancık düşünmüş neden yalan söylesin demiş; öyleyse ne dilersen dile benden insan demiş çoban düşünmüş çok zengin olayım istiyorum demiş, sonra vazgeçmiş yok demiş parmağında ki yüzüğü istiyorum demiş şahmaran yüzüğü asla veremem demiş bu yüzük benm tılsımım o olmazsa olmaz demiş iyi demiş çobanda şahmaran ona istediğini yapar seni zengin ederim birde oğullarımla konuşabilmen içinde kalp gözünü açarım demiş ve çobana beni gördüğünü kimseye söylemeyeceksin her kafana estiğinde buraya gelmeyeceksin aman ha demiş sakın beni asla görmedin ve şahmaran huzurundan çobanı göndermiş. Şahmaran bir erkekmiş çok güzel bir erkek yüzünde tüy bitmemiş, gözleri bir yılan gözü parmakları yılanmış saçlarıda uzun simsiyah saçları ve aynı yılan gibi bir dili dişleri varmış, çok güzel bir erkekmiş.Aradan uzum zaman geçmiş köyde herkes çobandaki bütün değişikliği farketmiş ozamanında kralında amansız bir hastalık belirmiş kralın bütün vucudunu siyah benekler esir almış bir sürü hekim gelmiş çaresini bulamamışlar en sonunda uzak bir yerden bir büyücü gelmiş krala bakmış beneklerine bakmış iyileşmen çok zor demiş krala, kralda beni kurtar ne dileğin varsa veririm, büyücü çok zor demiş kral neden diye sormuş; yılanların şahını dize getirmek okadar kolay değil demiş kral o da kim demiş yeryüzündeki bütün yılanların şahı babası demiş bütün yılanlar onun buyruğunda yaşar o ne isterse yaparlar demiş. Şahmaranın kanını içeceksin ve eskisinden daha iyi olacaksın demiş büyücü kral bunu nasıl yapıcam diye sormuş bunuda sen düşün demiş büyücü, kral hemen vezirine haber vermiş şahmaranı bulun demiş ve buraya getirin, büyücü gülerek o o kadar kolay değil, yarın insan yarı yılan okadar büyük bir canlıyı buraya sığdıramazsınız demiş krala, kral düşünmüş vezirine şahmaaranı bulun ve durumumu anlatın demiş vezir de kralın muhafızlarına durumu anlatmış.Muhafızlar köye inmiş bütün köylülere şahmaranı sormuşlar köylülerde bir çoban var ona sorun o buraları daha iyi bilir demişler.Köylülerden biri de çobandaki değişikliği muhafızlara anlatmış muhafızlarda koyulmuşlar yola çobanı aramaya başlamışlar yaylada koyunları otlatırken çobanı bulmuşlar. Muhafızlardan bir tanesi şahmaranı sormuş çoban ben tanımam öyle birini kimdir bu demiş: muhafızlar köylüler bize buaralarını en iyi senin bildiğini söylediler demiş çoban iyibilirim ama o dediğinizi hiç tanımam söyle ozaman fakir çoban bir anda nasıl bu kadar zengin oldunda hala çobanlık yaparsın diye sormuş, muhafızlardan biri çoban allem etmiş kullem etmiş geçiştirmiş soruyu muahfızlar şüphelenmişler çobandan çobanı takip etmişler birgün şahmaranın kaldığı mağaraya giderken görmüşler hemen krala anlatmışlar kralda hemen çobanı huzuruma getirin demiş kralın huzuruna çıkan çoban ne istiyorsunuz benden niye buraya getirdiniz diye feryat ederken kral şahmaranın yüzünden burdasın der : çoban ısrarla ben onu tanımam der ozaman o mağarada ne aradın diye sorarlar çoban koyunlarımdan birini kaybettin ondan oraya girdim der kral ısrarla kelleni uçurmadan şahmaranın yerini söyle der ve çobanda o korkuyla herşeyi anlatır vezir ve muahfızlar şahmaranın mağarasına girer heryerde yılanlar var bir anda karşılarında şahmaranı görünce şaşkınlıklarını gizleyemzler olağanüstü büyüklükte bir canlı yarı insan yarı yılan şahmaran heybetli sesiyle ne işiniz var sizin burda insancıklar der hangi cüretle ölümden korkmayarak huzuruma gelirsiniz ; hemen lafa atılır vezir ve kralının içinde bulunduğu durumu anlatır şahmaran bu beni ilgilendirmez der ben burda barışı sağlamaya çalışıyorum bana birşey olursa yer yerinden oynar oğullarım insanları katleder ben bu yüzden burayadayım demiş vezir hemen kralına olanları bir bir anlatmış kralda bir oyun yaparak şahmaranı tarsus daki bir hamama götürüp öldürüldükten sonra kanını bana getirin diyerek emretmiş vezirde bir sürü muhafızlarla şahmaranın mağarısına gitmiş şahmaranı kimse yokken kandırmışlar şahmaranda kabul etmiş şahmaran hamama gitmeye hazırlanırken oğullarından biri sormuş baba nereye gidiyosun uzağa diye cevap vermiş peki nezaman döneceksin dediğinde şahmaran NEŞEM günü gelicem oğlum demiş şahmaranın içine ölüm hissi düşmüş ama yinede kimseye birşey söylememiş daha sonra hep birlikte hamama varılmış 2 tane cellatta hamamda hazırda bekliyormuş şahmaranı zayıf anında yakalayıp önce başını gövdesinden ayırmışlar sonrada beliyle kuyruğunu şahmaranın kafasını gövdesinden ayırırken öyle bir çığlık atmış inletmiş resmen ve şahmaranın kanını alıp padişaha götürmüşler padişahda kanı içtikten sonra çok iyi olmuş hastalığı geçmiş.Şahmaranıda kimsenin bilmediği bir yere gömmüşler buarada hamamı temizliyememişler şahmaranın kanı hala o hamamda ve hamamın duvarları yerleri kan içinde ne yapmışlarsa hamamdan kanlar temizlenememiş vel hasıl yılanlar hala şahmaranın NEŞEM günü geleceğini zannediyor ama Neşemin asıl anlamı olmayan gün demek aslında bu olay çok detaylı ama ben kısaca anlatmaya çalıştım ve unuttum birazda BABAM çok daha güzel anlatıyor BABAANNEMDE bu olay gerçek bir olaymış babamın analatığına göre yılanlar hala hala şahmaranı bekliyorlarmış öldüğünü bilmiyorlarmış Alıntıdır. -------------------- Farklı bir hikaye Günümüzden binlerce yıl önce, bugünkü Tarsus kenti civarlarında yedi kat yerin dibindeki mağaralarda yaşayan yılanlar varmış. Meran adı verilen bu yılanlar, çok akıllı ve iyi yüreklilermiş. Arkadaşlığa, dostluğa, sevgiye büyük önem vererek, barış içinde mutlu bir hayat sürerlermiş. Meranların başında Şahmeran denilen eceleri varmış. Genç ve güzel bir kadın olan Şahmeran hiç yaşlanmaz, öldüğü zamanda ruhu kızının vücuduna geçermiş. Geçmişten günümüze kadar gelen bu efsaneye göre Şahmeran'la karşılaşan kişi Camsab'dır. Yoksul bir ailenin oğlu olan Camsab, evinin geçimini arkadaşları ile odun satarak sağlamaktadır. Bir gün arkadaşları ile birlikte bir kuyu dolusu bal bulan Camsab, arkadaşlarının açgözlülüğü yüzünden kuyunun içindeki bal bitince kuyuda bırakılır. Terk edilen genç cebindeki çakıyı kullanarak burada gördüğü bir deliği genişletir ve daha büyük bir yere geçer. Uyandığında etrafının yılan ve ejderhalarla dolu olduğunu görür. O sırada yarı insan yarı yılan olan Şahmeran yanına gelir ve konuşurlar. Camsab kendisine yapılan ihaneti anlatır. Camsab'ın anlattıklarını dinleyen Şahmeran onu kuyudan çıkaracağını söyler. Fakat gençten ömrü boyunca asla yerini söylemeyeceğine dair söz alan Şahmeran ona yeterli miktarda dünyalık vererek genci kuyudan çıkarır. Köyüne dönen Camsab, ülkesinin hasta hükümdarının iyileşebilmesi için Şahmeran'ın etinin önerildiğini duyar ve ses çıkarmaz. Bir gün arkadaşları ile sohbet ederken Şahmeran'ı gördüğünü ağzından kaçırır. Arkadaşları tarafından bu olay padişaha ulaştırılır. Padişah Camsab'ı huzuruna çağırarak Şahmeran'ın yerini göstermesini ister. Fakat Camsab bir türlü Şahmeran'ın yerini söylemez. Kendisine altınlar ve vezirlik ünvanı verileceğini duyan Camsab Şahmeran'ın yerini vezire gösterir. Vezir bazı sihirli kelimeleri söyleyerek Şahmeran'ı altın bir tepsi içinde kuyunun dışına çıkarır. Vezir'in adamları Şahmeran'ı öldürür ve onun etini hükümdara yedirirler, hükümdar sağlığına kavuşur. Efsane, Şahmeran'ın insanoğluna olan sadakati ve iyi niyetine karşılık gördüğü ihaneti anlatır. Bir rivayete görede yılanlar hala Şahmeran'ı yaşıyor biliyorlarmış. Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Nora Oluşturma zamanı: Haziran 3, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 3, 2009 http://www.gnoxis.com/forum/sahmeran-efsanesi-ve-mitolojik-kaynaklari-4115.html arama yapalım lütfen.. Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar