Jump to content

Cemal Süreya


eisenheim

Önerilen Mesajlar

İki kalp arasında en kısa yol:

Birbirine uzanmış ve zaman zaman

Ancak parmak uçlarıyla değebilen

İki kol.

Merdivenlerin oraya koşuyorum,

Beklemek gövde kazanması zamanın;

Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,

Bir şeyin provası yapılıyor sanki.

Kuşlar toplanmış göçüyorlar

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

 

 

Cemal Süreyya'nın kaybettiği bir iddia sonucunda adındaki "y"lerden birini eksilttiğini biliyor muydunuz? Bostancı'daki Hatay Restoran'a ölümünden önce her gün gittiğini, paltosu ve çantasının hala duvarında asılı olduğunu, her ölüm yıldönümünde (9 Ocak) şiirleriyle anıldığını? Ya Kadıköy'de yaşadığı sokağa adının verildiğini? Aziz Nesin'in, Jean Paul Sartre ve Cemal Süreyya'yı dünyanın en küçük devletleri olarak nitelediğini? Çünkü ikisinin de bir devlet kadar birikimi olduğunu savunduğunu? Adressizlikten çok çektiğini, çünkü 4 kez evlenip, 29 faklı evde yaşadığını?..

 

Bilinmeyenler çok Cemal Süreyya'nın yaşamında. Daha doğrusu bizlerin bilmedikleri. Farklı kaynaklardan yaşam öyküsünü okuduğumda Cemal Süreyya'nın, ne kadar az şey bildiğimi görüp hayıflandım. Herkesin bilmesi gerektiğini düşündüm. Neden mi? Cemal Süreyya'nın şiirlerinde dupduru bir sadelik vardır çünkü. Aşk, martılar, baba sevgisi, rakı, deniz... Espriden vazgeçemeyen, fakat yergiyi büyük bir ustalıkla kullanabilen anlatım vardır. Şairliğini şöyle anlatır Süreyya; "Çok şükür, büyük şair değilim / Ama bir sır söyleyeyim mi kulağına / Cins şairim ben! / Çıkar giderim. / Nişancı bir şairim, / Gözünden haklarım imgeyi." Hınzırlık vardır şiirlerinde, cinsellik vardır. Yaşama sevgisi vardır, barış vardır. Zeka ve alay, duygu ve akıl, gerçek ve düş birbirini kovalar onun şiirlerinde.

 

1931 yılında Erzincan'da doğdu. Asıl adı Cemalettin Seber. Batı Anadolu kentlerinden Bilecik'e, 1938'deki Dersim isyanı sonrasında sürgün edilmiş bir Kürt ailesinin oğludur Cemal Süreyya. Yaşamının büyük bir bölümünü bunu saklayarak ya da saklamak zorunda kalarak geçirir. Fakat göç, ailesinin durumunu altüst eder ve en büyük etkiyi belki de o görür. Türkiye'de en genç yaşta Sansaryan Han'a düşen yazar odur. Babası şoförlük yapmak için İstanbul'a gelince yakalanır, çünkü Bilecik'ten ayrılması yasaktır. Birlikte Sansaryan'a götürülürler ve Bilecik'e geri yollanırlar. Ve Cemal Süreyya henüz 9 yaşındadır.

 

Bilecik'te ortaokulu bitirince, parasız yatılı sınavlarını kazanarak İstanbul'a gelir. Ailesinin durumu da onu okutamaya elverişli değildir zaten. Zor ama özgür günler başlayacaktır onun için. O günlerin zorluğunu şöyle anlatmıştır yıllar sonra; "Sınavı kazandım. Zaten ömrümce parasız yatılı okudum. Ben oradan, o evden kaçtım ama kardeşlerimin derdi hep içimdeydi. Bir gün lisede, Bilecik'e kardeşlerimi görmeye gittim. Gece vardım. Eve gitmeye çekindim. Cebimde bir lira vardı. Bir barda kaldım. Yorganın üzerine kar yağıyordu. Sabahı bekledim. Sabah, eve vardığımda kardeşlerim pencerenin parmaklıklarına tutunmuş içeride ağlıyorlardı, bense dışarıda. Ve beni içeri alamıyorlardı. Çünkü onlara ?eve kimseyi sokmayacaksınız, ağabeyinizi bile' denmişti. Öyle bir baskı vardı üzerlerinde. Hayır, eve giremezdim, geri döndüm."

 

Esas özgürlük, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni kazanınca başlar. Şiirle yoğrulması da bu yıllara denk gelir. "En güzel zamanımdı. Özgürdük. Bir tuhaftık. Sanat çevresinde yoğrulurduk. Şiir günleri yapılırdı. Ben şiirimi kimseye göstermezdim. Şiir günlerinde okunanları beğenmezdim. Fransızcayı kendi kendime öğrendim. Çeviriler yapardık. Cebimizden şiir kitapları eksik olmazdı. Sabah Cebeci'den çıkar, sokakta okuya okuya yürüyerek Sıhhiye'ye, oradan Ulus'a, sonra Samanpazarı'ndan çember çizip tekrar Cebeci'ye dönerdim. Yürürken, okumadığım zaman yüksek sesle konuşurdum. Önceleri delilik sanırdım. Meğer değilmiş." Okul yıllarının ardından memuriyet hayatı başlar Cemal Süreyya için. Vergi memurluğu yapar, evlenir. Bir süre de Paris'te yaşar. Maliye müfettişliği yapar. 1957 yılında babasını kaybeder. "Sizin hiç babanız öldü mü? / Benim öldü, kör oldum" dizesini de sanıyorum bu yıllarda yazar. Bir babanın ölümünün ardından söylenebilecek belki de tek şey.

 

1965 yılında mesleğinden ayrılarak çevirmenlik yapar. Papirüs dergisini yayımlar. Ardından yine Maliye Bakanlığı'ndaki görevine geri döner. Darphane Müdürlüğü yapar. Ama edebiyattan kopmaz hiçbir zaman. Çok genç yaşlarda okumaya başlaması, şairlik ve yazarlık serüveninde iyi bir temel olarak kalır. "Çok okudum. Ama iyi kitaplarla beslendim. Elime ne gelirse okurdum. Alevi çevrede din kitapları, Hazreti Ali üzerine kitaplar çoğunluktaydı, okudum. Çocuk dergilerini okudum. Aynı şeyleri yüz kere okurdum. Okumam gerekenleri okuyamadığım gibi, okumamam gerekenleri de okudum. Ortaokulda kütüphane elimdeydi. Oburca, ama sistemsiz okudum. Yazma duygusu ilkokulda başladı. Bunun bilincine şimdi varıyorum. Amcaoğluyla birlikte defterler alıp, ödev olmadan hep yazdığımı biliyorum."

 

Özdemir İnce'nin deyimiyle, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk şair kuşağındandır Cemal Süreyya. Geleneklere karşı olmasına rağmen, geleneği şiirlerinde en iyi kullanan şairlerden birisidir. "Cemal Süreya firesiz, kılçıksız şiirler yazdı. Poetikasının temel unsurları erotizm ve ironiydi. Türk şiir geleneğinden ve modern Avrupa şiirlerinden çıkan toplardamarları buluşturdu. Denemelerinde kişileri ve sorunları derinlemesine kesitleyerek, yoğun ve imge ağırlıklı bir üslupla yokladı. Papirüs dergisiyle 1960 sonrası edebiyata yön verenlerden biri oldu. Pek çok başyapıtı özenle dilimize çevirdi; yazdığı kapsamlı incelemeleri, son dönemlerdeki siyasal portre yazılarıyla ayrı yönlerini açığa vurdu. Bürokratlık serüveni, kazandığı ödüller, katıldığı tartışmalar ile son 30 yılın yenilikçi edebiyatının öncü figürlerinden biri sayıldı." Bu sözler denemeci Enis Batur'a ait. Sözün özü; Cemal Süreyya, Türk şiir geleneğinde yeni bir söyleyiş geleneğinin öncüleri arasında yer alır. Bu geleneğin adı, "ikinci yeni"dir.

 

Sizin de Cemal Süreyya'nın ustalığı ile Sunay Akın'ın ustalığını birbirine benzettiğiniz oldu mu? Aslında hiçbir şair birbirine benzemez. Benzetilemez. Çünkü her birinin yaşama karşı söyleyecekleri sözler farklıdır. Ancak Sunay Akın'ın Cemal Süreyya'yı çok sevdiği gerçektir. Sevmeze "Cemal Süreyya" adlı şiirini yazar mıydı?

 

I

Buzdağına çarptın mı bilmiyorum

ama Titanik

gibi oldu batışın

bir sen vardın çünkü

şiirin dört bacalı şairi

 

Dalgaların kıyıya vurduğu

eşyalarını toplama telaşında

imgenin derin sularında

nefesleri yetmeyen

lodosçular

 

Bir gemi gibi batmak

yakışırdı sonuna

filikaya biniş sırasına benzeyen yaşantının:

-Önce çocuklar

ve kadınlar

 

II

Gülcemal vapurunu hiç görmedim ama

Tanıdığım Cemal gül idi...

 

Alıntıdır.. Kaynak: http://www.siyahkahve.com/index.php?cmd=7&textID=1333

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni....

 

Cemal Süreya'nın Üvercinka'sında bir çok şiirde geçen anlamlı cümle.

 

Ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni

 

...

 

Uzaklardaydın oracıkta öbür kıtada

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni

 

...

 

Kehanet" adlı kısacık bir şiir buldum

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni

 

 

sadece bir kaçı...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

"Kuşlar toplanmış göçüyorlar

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

 

"Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

 

"Seni o kadar yakından görünce,

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

 

"Hızla geçen otobüslerin ardından benzeşmek...

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

 

"Senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

 

"İyi anlarında sesin kalınlaşıyor.

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

 

"Baktım yeri toparlıyor ayak izleri

keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

 

"Eşiklere oturmuş bir dolu insan

keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

 

"fazıl hüsnü diyor ki, ne diyor fazıl hüsnü?..

keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

 

"Ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

 

"Ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

 

"Uzaklardaydın, oracıkta öbür kıtada,

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

 

"İkinci bir parıltı var senin bakışlarında

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

 

"Kehanet adlı kısacık bir şiir buldum

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

 

"Yürüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

 

"İki çay söylemiştik orda, biri açık,

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

 

"Uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

 

"Bir şey var, ancak makilerin orda söyleyebilirim,

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

 

"An ki fıskiyesi sonsuzluğun

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

 

"Seni bu kadar çok şey için severken nasıl unutacağım şimdi? Keşke yalnız tek bir şey için sevseydim seni." demek istemiş sanırım. Ya da böyle anlamak benim işime geliyor.

 

Üstad'ın da dediği gibi: "Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.."

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

"Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

"Ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

"Yürüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

 

Çok güzeller, teşekkürler.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kadınlar Susarak Gider...

Çok uzun emekler verir ilişkisini yürütmek için. Birinin kadını olmayı yüreği, beyni, ruhu o kadar zor kabul etmiştir ki, başka bir adama ait olmayı istemez. Erkek gibi, çorbanın tuzu eksik diye kavga çıkarmaz mesela, tam tersi, konuşmamız lazım der. Erkekler de en çok bu cümleye sinir olurlar. Ertelenir o konuşmalar, maç bitimine, yemek sonrasına ve daha birçok lüzumsuz şeyin ardına ötelenir.

Kadınlar inatçıdır, hayata tutundukları gibi, aşklarına da sahip çıkarlar. Bu yüzdendir, konuşup derdini anlatma isteği, karşı tarafı ikna edene kadar uğraşırlar. Sonunda pes eder adam, bir ışık görür kadın, tüm derdini paylaşır. Genellikle ne cevap alır? Abuk sabuk konuşma! Gereksiz ve saçma gelmiştir adama anlatılanlar, hiç de üstünde durmamıştır. Yine bir sıkıntı, tatmin edilemeden geçiştirilir ve adam gün gelip bunların kendisine ok gibi döneceğini bilemez.

Bir kadın şikayet ediyorsa, ya da erkeklerin deyimi ile vıdı vıdı ediyorsa; Erkek bilmelidir ki, o ilişkiden hala ümidi vardır kadının. Yürütmek, birlikte yaşamak, sorunları çözerek mutlu olmak istiyordur. Daha önemlisi, o adamı hala seviyordur.

Kadın susarak gider!

 

En önemli detaydır, erkeklerin hiç anlayamadığı durum işte bu kadar basittir. O gün gelene kadar konuşan, kavga eden, tartışan kadın, kendini sessizliğe vermiştir. Ne zaman ümidini o ilişkiden kestiyse, o zaman sevgisi de yara almış demektir. Yüreğindeki bavulları toplamıştır, kafasındaki biletleri almış ve aslında bedeni orada durarak, ilişkiden çıkıp gitmiştir. Kadın, gerçekten gitmişse, çok sessiz olmuştur ayrılışı, kimse hissetmeden, kapıları vurup kırmadan gitmiştir. Her akşam eve geldiğinde, kapının açıldığını gören adam anlamaz ama bir kadın sessizce gider. Ne mutfağında yemek pişiren, ne yan koltukta televizyon izleyen, ne gece ruhunu kenara koyarak yatakta sevişmeye çalışan kadın, artık o kadındır. Bir kadının çığlıklarından, kavgalarından korkmamak gerekir, çünkü kadının gidişi sessiz ve asildir.

 

Cemal Süreya

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...