cloud_above_myhead Oluşturma zamanı: Haziran 25, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 25, 2009 Bu öykü, atı kaçan bir çiftçiye ilişkin popüler bir Çin masalıdır. Akşam üstü komşular bir araya geldiler ve kötü talihi nedeniyleadama üzüntülerini ilettiler. Çiftçi 'belki' dedi. At ertesi günü geri geldi ve beraberinde altı vahşi at daha getirdi. Bunun üzerine komşular gelerek ne kadar şanslı olduğunu belirttiler. Adam 'belki' dedi. Ertesi gün oğlı vahşi bir atlardan birine eğer yerleştirerek binmek istedi. At onu silkeledi, çocuk yere düştü ve bacağını kırdı. Yine komuşlar gelerek kötü talihi için ona acıdılar. 'Belki' dedi çiftçi. Ertesi gün askerler genç erkekleri orduya almak üzere köye geldiler., fakat çiftçinin oğlunun askere gidişi kırık bacağı nedeniyle ertelendi. Tekrar gelen komşular herşeyin yolunda olduğunu söylemeye çalıştıklarında çiftçi yine 'belki' dedi... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
GunduzGezen Yanıtlama zamanı: Haziran 25, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 25, 2009 bunun devamıda vardı. çok sevdiğim ve işte sana yüksek farkındalığa sahip insan gibi insan dedirten öyküerdendir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
atiay89 Yanıtlama zamanı: Temmuz 2, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 2, 2009 güzelmiş acaba devamınıda bulursanız eklermisiniz... eline sağlık Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Siyah karlaR Yanıtlama zamanı: Temmuz 2, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 2, 2009 olasılıktan olasılık doğuyor Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cloud_above_myhead Yanıtlama zamanı: Temmuz 2, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 2, 2009 aynı olasılıklar aynı sonuçları doğurur. sadece prekognisyon yeteneği kazananlar bilirler. ve değiştirebilirler. ama lehine ama değil bu noktada olayın 'belki' si kalmaz. zavallı çinli biraz yazgıcıymış hepsi bu.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cloud_above_myhead Yanıtlama zamanı: Temmuz 3, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 3, 2009 güzelmiş acaba devamınıda bulursanız eklermisiniz... eline sağlık devamı varda bir kaç başlık altında(Dünya görüşü dünyaya uymadığı zaman- Epistemolojik hatalar ve tuzaklar) ve sevdiklerimi sıralayayım... Neyin iyi, Neyin Kötü olduğunu bilme kavramı: İnsan kendini yönlendirmeyi temel aldığı arzuları, amaçları ve değerleri geliştirir. Bunlar, kendi yargılarının ve eylemlerinin ölçütlerini oluşturur. Biz, olayların uzun vadeli sonuçlarının ne olacağını bilirsek, sadece günlük olayların iyi mi, kötü mü olduğunu, kendimizin şanslı mı, şanssız mı olduğumuzu söyleyebiliriz. Bir kez daha oyun-dünya hakkında bütün bilgiye sahip olduğumuz sayıltısı bizi neşe ve kedere, öföri ve depresyona, kendi değerlerimizi gerçekleştirmede ve amaçlarımıza ulaşmada bir adım daha ilerlediğimiz hissine götürür. Uzun vadede avantajın, dezavantaja dönüşüp dönüşmeyeceği konusunda hiçbir zaman emin olamayacağımız için tavuklarınızı yumurtadan çıkmadan önce saymamalısınız. Dünyaya yönelik benlik-organizasyonu açısından, iyi ve kötüşans, uzun vadede iyi veya kötü durum konusundaki soruya sadece tek bir yeterli yanıt verilebilir: 'belki' Hiyerarşi Kavramı: Kontrol kavramı kaçınılmaz olarak bir başkasının kendisini dinlemesi yönünde emirler vermeyi; bir başka deyişle boyun eğmeyi sağlayan hiyerarşi kavramına bağlanır. Ancak, başkasını dinleyen kişi eylemde bulunmak zorunda değildir. İlişkiler tek taraflı tanımlanamaz. Üst ile ast arasındaki ilişkilerde, ilgili kişiler ne tür bir ilişki içinde oldukları konusunda veya birbirleriyle ne tür bir ilişki istedikleri konusunda uzlaşırlar. İlgili herkesin kontrol olanaklıymış gibi davrandıkları ilişkilerde hiyerarşik yapılar gelişir. Bir başkasının verdiği emri yerine getiren her hangi bir kişi bunu, ya başka bir seçeneği olmadığına inandığı için bir başkasının kararlarına uymayı kabul etmesinin daha yararlı olduğu durumlar vardır(bir uçağın acil iniş yaptığı durumda her yolcunun kişisel olarak diğerlerinin tümü için uçağı en kısa zamanda boşaltma palnı yapmaya uğraşması pek işe yaramayacaktır). Bazı durumlarda diktatörce yönergelerin tüm sosyal sistemin varlığını koruyan bir düzen getirebilmeyi olanaklı kılacağı olgusundan hareketle, hiyerarşik yapılar olmazsa hiçbir düzen kurulamayacağı sonucu çıkarılırsa benlik-organizasyonu seçenekleri kullanılmaz. Kendi kaynaklarından yararlanamayan kompulsif bir sistem gelişir. Bu ilke sadece sosyal etkileşimde değil, aynı zamanda her bireyin krndisiyle başa çıkabilmesinde de uygulanır. Kişinin kendi yaşamını bilinçli olarak planlaması ve kontrol etme sayıltısı felce uğrar ve kendiliğinden yer alan gelişime ket vurulur. Kontrol Kavramı: Doğrusal neden-sonuç düşüncesini insan ilişkilerine uygulamak, çözülmeyen yönlendirici etkileşim sorununu ortaya çıkarır. İnsanlar, davranışları içsel yapılar tarafından belirlenen özerk sistemlerdir ve sadece çevre tarafından sarsılabilirler. Diğer kişileri kontrol edebileceğini düşünen herhangi bir kişi güç çatışmaları içinde ezilecek ve bunların içinden olasılıkla güçsüzlük hissederek çıkacaktır. Ancak, en kötüsü işbirliği şansını ve başkalarını etkileme olanağını kaybetmesi olgusudur. Çünkü başkalarını etkileyebilmesi için eşduyum yeteneğini kullanarak başkalarının çıkarlarını gözetmesi ve onların kendisiyle uzlaşmalarını mümkün kılacak bağımsız bir karara varabilmelerini sağlaması; başka bir deyişle, kendi çıkarına da uygun olanı yapması gerekecektir. Ya Hep, Ya hiç İlkesi: Gözlemciyi soyutlama sadece tek bir gerçeklik ve hakikat olduğu varsayımını ve herkes için eşit derecede bağlayıcı olduğu fikrini akla getirmektedir. Olimpiyat yarışmalarının bu hakikate sahip çıkarak gelişmesinde, özelllikle bu hakikat kimin ne yapması ve ne zaman yapması gerektiğini ve bir güç aracı olarak kullanılabilmesini tarif ettiği için şaşılacak bir yan yoktur. Ancak, bu fikirden kaynaklanan daha başka sonuçlar da vardır. Dünya hakkındaki bilginin zamanı geldiğinde yeterince çaba gösterilirse bir şekilde boşaltılabilen bir çorba kasesi olduğunu zannetme hatasına yol açabilir. Buna kalkışan herhangi bir kimse zorluklarla karşılaşır, çünkü çorbanın içindeki et(bazen biraz fazla kaynamış veya pişmiş halde) kendisidir. Tanrısal Güç ve Güçsüzlük Kavramı: Bu kavram yukarda değinilen epistemolojik hataları uygulamanın özel bir durumundan başka birşey değildir. Bu durum, kişiler ya hiç güçleri olmadığını veya hiçbir etkileri olmadığını düşündükleri zaman veya son derece büyük güçleri ve sınırsız etkileri olduğunu düşündükleri zaman ortaya çıkar. İnsanın ikilemi açısından her ikisi de doğrudur. Kişi davranışını değiştirdiğinde dünya tümüyle değişir, fakat yine de hiç kimse dünyayı amaçlı olarak tümüyle değiştirmeye karar veremez. Herkes tüm dünyadan sorumludur, fakat dünyanın neye benzeyeceğine hiyerarşik olarak karar veremez. Bu ikilemin sadece bir tarafını görebilen bir kişi zorbalığa veya kendini beğenmişliğe kapılabilir ve kendisini, kendi değerini, sorumluluğunu ve suçluluğunu aşırı değerli veya aşırı değersiz görebilir. Bu ikilemlerin hiçbiri ve hataların hiçbirisi yeni değildir. Bunlar insanlık tarihinde bilinmeyen zamanlardan beri süregelmiş ve her türlü deliliğe yol açmıştır. Göreli olarak yeni sayılabilecek şey sadece bu hataların hastalık olarak ele alınmasıdır. Bunu yapmanın bizi aynı hatalara götüreceğinden deliliğin korunmasına katkıda bulunucağından kuşkulanmak doğaldır.. -Alıntı (My Pyschosis,My Bicycle and I) 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.