raskolnikov Oluşturma zamanı: Haziran 25, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 25, 2009 TEHLİKE ANINDA ÇÜKÜMÜ ÇEKİNİZ - Altay Öktem Hayat tehlikelerle dolu. Bindiğimiz otobüs uçurumdan yuvarlanabilir, deprem olur, bina üstümüze çöker, bir bankanın önünden geçerken bombalar patlar, gece yarısı karanlık sokaklarda yürürken psikopatın biri nedensiz yere, sırf zevk olsun diye bıçağı karnınıza saplayıverir… Kurtuluş yok; ormandaysanız ayılar parçalar, dağdaysanız çığ düşer, evdeyseniz yangın çıkar, denizdeyseniz gemi batar… İyi de, ben bunlardan söz etmiyorum ki… Benim söz ettiğim tehlike çok farklı. Gerçi tehlikeyi üçe ayırabiliriz. Bir doğal olan tehlikeler vardır; aslında tehlikeyle ilgisi olmayan doğa kurallarıdır bunlar. Doğayı ciddiye almayan, doğanın farkında olmayan, her şeyi, bu arada doğayı da paraya çevirmeye çalışan insanlığın yazgısıdır doğanın altında ezilmek. İkincisi, doğal olmayan tehlikelerdir. Bir metal yığını üretip dört tekerleğin üzerine monte edersen, bunun içine oturttuğun insan en ufak bir çarpışmada ölür elbette. İnsan vücudu darbeye dayanıksızdır. Askeri ve sivil her türlü darbeye! Kas yumuşaktır… Yağlar, sinirler, damarlar narindir. İnsandaki en sert doku kemiktir, ona da şöyle sağlam bir vur; çıtır çıtır kırılır. Organları hiç saymıyorum bile. Sıksan suyu çıkar hepsinin. Sen bu çıtkırıldım vücudu beton yığınlarının içine sok, bir de malzemeden çalıp binayı ucuza getir, çökünce de betonun arasında bir delik bulmaya çalış, “içerde kimse var mı…” diye avazın çıktığı kadar bağır… Eh, gülü seven dikenine katlanır, bunlar teknolojinin riskleridir diyemez kimse. İnsanlık tarihi, zeka geriliği olanların, olmayanlar üzerindeki tahakkümünün tarihidir! “İçeride kimse var mı”ymış! Biz kafatasınızda bir delik açıp “içerde bir şey var mı…” diye bağırıyor muyuz? Bağırmıyoruz. Çünkü biliyoruz; yok. Hiçbir şey yok. Gelelim üçüncü tür tehlikeye. En masum görünen ama en vahşi tehlike türü budur. İşin tuhafı, çok yakınımızda, çoğu zaman içimizdedir; kısacası, sistemin ta kendisidir bu tehlike. Ne kadar çabalasak da, sistemin dışında kalamayız. Çünkü sistemin dışı yoktur! Yalnızca içi vardır. En büyük tehlike budur işte: Anneler, babalar, öğretmenler, müdürler, patronlar, hocalar, müezzinler… Sistemin canlı bombaları yani… Sokakta, annesinin elini tutup yürüyen bir çocuk görünce içim parçalanıyor, siyah önlüğünü giymiş, sırtına o eşek yükü çantayı takmış öğrencileri görünce gözlerim yaşarıyor. Onları annelerinin elinden kurtarmak, o çantayı fırlatıp atmak, çocukları kucaklayıp kaçırmak istiyorum. Öyle çaresizler ki! Tehlikenin ortasında öylesine masum, öylesine zavallı görünüyorlar ki… İşin en acıklı tarafı, bu büyük tehlikenin farkında değiller. Dünyayı kendilerine zehir eden insanlara sonsuz güveniyorlar. Başka çareleri yok! Kısacası hepimiz tehlikedeyiz! Hepimiz yalnızız, terkedilmişiz, hepsinden önemlisi aldatılmışız. Ne zamandır kendimi şehrin en kalabalık caddesinde yapayalnız ve çırılçıplak dikiliyormuşum gibi hissediyorum. Üstelik çaresizim. Trende olsam, tehlike anında imdat kolunu çekerim. İşe yarar mı bilmiyorum, trenin devrileceği varsa devrilir yine. Ama bir şeyleri çekmiş olur insan. Kendini kandırır hiç yoktan. Peki hayatın kendisi büyük bir tehlikeyse ne yapabiliriz? Nereye tutunuruz… Neyi çekebiliriz hayat dursun diye? Tek seçeneğimiz var; şehrin en kalabalık caddesinde yapayalnız ve çırılçıplak dikilen bir adam görürsek, elimize neresi gelirse artık, tutar çekeriz! “Dünyayı güzellik kurtaracak,” denmişti yıllar önce… Denedik, ama yalnızca biz denedik. Kurtarmadı. Çirkinliği savunanlar kazandılar. Kendi çirkinliklerini yaydılar ortalığa. Dünya bir metastaz yerine döndü. Kokuştu. Onlar kazandılar çünkü kötü kokuda daha rahat nefes alıyorlar, tıkanan biziz. Nefessiz kalan, kıpırdayamayan biziz. Onun için dikiliyoruz işte şehrin en kalabalık caddesinde, çırılçıplak; öylecene… alıntı.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
TaiNTeD_LoVe Yanıtlama zamanı: Haziran 25, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 25, 2009 Sen bu çıtkırıldım vücudu beton yığınlarının içine sok, bir de malzemeden çalıp binayı ucuza getir, çökünce de betonun arasında bir delik bulmaya çalış, “içerde kimse var mı…” diye avazın çıktığı kadar bağır… Eh, gülü seven dikenine katlanır, bunlar teknolojinin riskleridir diyemez kimse. İnsanlık tarihi, zeka geriliği olanların, olmayanlar üzerindeki tahakkümünün tarihidir! “İçeride kimse var mı”ymış! Biz kafatasınızda bir delik açıp “içerde bir şey var mı…” diye bağırıyor muyuz? Bağırmıyoruz. Çünkü biliyoruz; yok. Hiçbir şey yok. yine raskolnikov ve yine süper bi paylaşım kitabın adını duyunca gülmekten geberdim zaten süper valla =) ellerine sağlık =) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Haziran 25, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 25, 2009 estafurullah.. yazarın güzelliği o Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
TaiNTeD_LoVe Yanıtlama zamanı: Haziran 25, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 25, 2009 e sende paylaşıp bu tür hikayeleri bize kazandırıyosun =) seninde yerin ayrı =) kabul et işte bea teşekkürü xP Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Haziran 26, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 26, 2009 birazda dili güzel kullansak:D daha güzel olacak:D 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
TaiNTeD_LoVe Yanıtlama zamanı: Haziran 26, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 26, 2009 pardon farkettim,düzeltiorum hemen x] Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Siyah karlaR Yanıtlama zamanı: Haziran 26, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 26, 2009 Doğru bi yazı denilecek pek bişi yok aslında , Güzel paylaşım,,, Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.