Urumhamatahayil Oluşturma zamanı: Şubat 10, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Şubat 10, 2007 ZİHİN KONTROLÜ & MIND CONTROL İLE İLGİLİ TEKNİK DETAYLARA KISA BİR BAKIŞ !!! KURBANLARIN PROJEYE İLİŞKİN TESPİTLERİ !!! ZİHİN KONTROLÜ STEP’LERİ • ZİHİN FREKANS TESPİTİ • SES VE İMAJ İLE ALGILAMA AÇILMASI • DÜŞÜNCE SİSTEMİ VE İŞLEYİŞİNİN BELİRLENMESİ • PSİKO YÖNLENDİRME • MASKELEME • ENTERNE GİZLİ SERVİSLER, ANCAK BULUNMAK İSTENİRSE BULUNABİLİR !!! Farklı frekanstaki dalgalar farklı etkilere yok açıyor. Biyolojik malzemede radyo frekans enerji (RFR) soğurulmasının en iyi bilinen etkisi ısınmaya yol açmasıdır. En fazla ısı artışı vücudun dış yüzeyi olan deri üzerinde ortaya çıkar ve yerel yanmalar oluşturabilir. Belirli bir seviyeden sonra kan damarları ciddi manada zarar görür ve bu sebeple iç organlarda kanamalar oluşur. Bazı organların aşırı ısınmadan dolayı zarar görmeleri mümkündür. Ayrıca vücudun çeşitli bölgelerine ameliyatla yerleştirilmiş metaller RFR’nin yoğunlaşmasına sebep olabilmektedir. Şuuraltına Gizlice Ekilen Tohumlar İnsan beynine el atan teknoloji sadece elektromanyetik dalgaları kullanmakla yetinmiyor. Göz ve kulağın algı eşiklerine (alt ve üst sınırlar) çok yakın frekanslarda yapılan görsel ve işitsel yayınlar, beyin tarafından algılansa da tam manasıyla ‘şuurlaştırılamıyor’. İspatlanmış ve patenti bulunan bu teknik ile kişiye gizlice telkinlerde bulunmak mümkün oluyor. Şuuraltı telkin için en iyi yöntem müziğin gerisine psiko-akustik denilen özel metodlarla telkin mesajları kaydedilmesidir. ‘Beyaz Ses’ denilen bu telkin mesajları East Joast mağazalar zincirinde mağazada sık karşılaşılan hırsızlık olaylarının önlenmesinde denenmiştir. Mağazada çalan müziğin gerisine “Çalma, çok daha fazla alışveriş yap!” sözcüklerinin tekrar edildiği başka bir kayıt gizlenmişti. Bu sayede hırsızlık olaylarında %37 azalma olduğu gözlemlendi ve bu hileli yolla mağaza ilk 9 ay içerisinde 600.000 dolar elde etmiştir. Daha sonra sistemin kullanımı yasaklanıyor ve yasal işlem başlatılıyor. Prof. Türkkan benzer bir teknikle yapılan başka bir deneyi şöyle anlatıyor: “Çok eski olmayan bir başka yöntemin adı ‘subliminal conditioning’ (bilinçaltını şartlandırma). Sinemaların birinde ekranda, gözün göremeyecği kadar hızlı bir mesaj ‘flaş’ edilmiş: ‘Çık Coca Cola iste ve iç’. Film bitmeden salondan çıkıp büfeden Coca Cola isteyenler her zamankinin üç katı olmuş. Niçin Cola aldığı sorulanlar: ‘Birden içimden Coca Cola içmek geldi’ demişler. Colorado Üniversitesi’nden Dr. Hal Becker bu denemesini saniyenin 1/60’I kadar hızla yaptığını ve perdede 30 defa tekrarlandığını belirtmiş. Fakat reklamcılar bunu televizyonda uygulamak isteyince devlet yasak koydu.” Beynin İçine Yollanan Sesler 1974’te Joseph Sharp Washington DC’de bulunan bir askerî hastanede bir kişinin beynine başkaları duymadan ses göndermeyi başardı. Sharp’ın bu deneyi duyum eşiklerine yakın sesler göndererek gerçekleştirdiği söyleniyor. Bu teknikte kurban hipnotik mesajlar gönderen hipnozcuya karşı koyamıyor, çünkü beyninin içine gönderilen sesleri ‘şuurlu’ bir şekilde duyamıyor. ‘Infrasound’ nedir? Infrasound güçlü, çok düşük frekanslı akustik dalgalardır. Duyabildiğimiz tüm ses, en düşük bas’tan en yüksek tiz’e kadar 16 ilâ 20000 Hz arasındadır. Bu değerlerin altındaki ve üstündeki sesler insan kulağı tarafından duyulamaz. Infrasound’lar tanımı gereği 16 hz’in altındaki ses dalgaları olduğu için, kulağımızı ‘bypass’ eder (pas geçer), fakat bunlar vücudumuz tarafından saf titreşimler olarak hissedilebilir.(8) Buna yaklaşık bir örnek olarak işitme engellilerin kulaklarına taktığı işitme cihazları gösterilebilir. Bu cihazlar dışarıdan aldığı sesi kulak kepçesinin arkasındaki kemiğe vuruş olarak iletirler. Bu cihazların sesten dolayı ürettiği vuruşları parmağınızın ucuyla dokunarak da hissedebilirsiniz. Hipnozla Beyin Kontrolü Uzaktan hipnozla programlanabilecek ve hipnoz esnasında bilinçlerini aşan emirlerle yönlendirilecek eşsiz istihbarat elemanları verilen görevleri yerine getirebilirlerdi. Hedefin itaat ettiği herhangi bir hipnotik komut, hedefin görünürde kendi beyni içinde doğan fikri olarak kabul edilebilir; radyo frekans programlanması gelecekte, daha önce belirtilmiş bir vakitte bu komutu tetikleyebilir. Buna benzer şekilde verilen emir, hiptonik telkinle bir kelime, resim veya başka bir sinyalle harekete geçirilebilir. Büyü Kara büyü, Papaz büyüsü, Yahudi Kabbala teknikleri, Şaman büyüleri ve birçok büyü tekniği, psikotronik silahlara paralel olarak bulunulan bölgeye göre uzmanı bulunarak kullanılıyor. İslam kaynaklarından yeralan, ‘cinlerin insana aşırı keder, ani heyecan ve ani sevinç anları gibi vücut dengesinin bozulduğu ve dışa açık olduğu anlarda daha kolay tesir edebildiği’ göz önünde bulundurulursa, psikotronik silahların insanın hem ruhî hem de fizikî dengesini bozarak insanı büyü ve cinlerin tesirine açık hale getirebilmesi açısından da ayrı bir fonksiyonu var. Hatta psikotronik saldırıları gerçekleştirenlerle cinleri ve büyü tekniklerini kullananlar arasında herhangi bir iletişim veya organizasyon olması gerekmiyor; iki grubun ‘ortak bir düşmana’ birbirleriden habersiz aynı anda saldırmaları mümkündür. CEZAEVLERİNDE BEYİN KONTROLÜ Cezaevlerinde beyin kontrolü işi, bu cihazların uzmanları, cezaevi personeli ve bazı işbirlikçi mahkumların yardımıyla kotarılır. Tacizler esnasında genellikle yalnız olan kurban sadece kendisinin duyabildiği ve nereden geldiği belli olmayan seslerle, düşüncelere müdahele ederek, tıkırtı, patlama ve çeşitli gürültülerle taciz ediliyor. Gardiyanlar biraraya gelerek kurban üzerinde kalabalık psikolojisi kurmaya çalışıyorlar. Kurban gardiyanların kendi aralarındaki alakasız konuşmaları bile kendi üstüne alınıyor, onların seslerini çok uzakta olmalarına rağmen duyabiliyor, daha doğrusu o sesler kurbana bazı aletler vasıtasıyla duyuruluyor, yahut kurbanın duyum eşiği genişletiliyor. Kurban radyo veya televizyondaki yayının aniden değiştiğini ve spikerin ona küfrettiğini veya onu aşağıladığını duyuyor. -------------------- Çeçenistan’da, 45 ilkokul öğrencisi, CIA'nın beyin yıkama ve insan zihnini kontrol etmede kullandığı 'Psikotropik’ maddeden zehirlendi. Rusya Acil Durum Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Çeçenistan’in Shelkovska kentindeki bir ilkokulda öğrenim gören 45 ögrencinin, şiddetli baş ağrısı ve nefes zorluğu çektikleri gerekçesiyle aileleri tarafından acil hastaneye kaldırıldıkları ve burada yapılan ilk müdahalelerinde kullanımı yasadışı olan “Psikotropik” maddeden zehirlendikleri kanısına varıldığı belirtildi. Hastane yetkililerinden alınan bilgiye göre, zehirlenen 45 ögrenci halen fiziksel olarak zayıf, baş ağrısı ve nefes almakta zorlandı. Yetkililer, hastanede gözetim altına alınan öğrencilerin tedavisine devam edileceğini söyledi. HALKTAN GİZLEMİŞLER İsminin açıklanmasını istemeyen bir hastane yetkilisi de, daha öncede 13 öğrenci ve 2 öğretmenin “Psikotrapik” maddeden zehirlendiğini ve bunu sır olarak saklamak zorunda kaldıklarını itiraf etti. Hastane yetkilisi, zehirlenen 13 öğrenci ve 2 öğretmene uzun süre teshis konulamadığını ve yaklaşık 6 aydır tedavilerinin sürmekte olduğunu da sözlerine ekledi. CIA'NIN SORUŞTURMALARINDA KULLANILIYOR Soğuk Savaş'la birlikte Rusların zihnin kontrolü alanında kaydettikleri ilerlemelere karşılık CIA da zihin kontrol tekniklerine olan ilgisini ve bu konudaki araştırmalarını yoğunlaştırdığı belirtiliyor. Dehşet veren araştırmalarda,” psikotropik” ilaçlar kullanılarak beyin yıkama ve insan zihnini kontrol etme deneyleri yapıldı. Vietnam Savaşı sırasında sorgulanan insanları itirafa zorlamak için aynı yöntemler kullanıldı. Uzmlanlara göre; belki de tüm bunlar arasında en rahatsız edici olanı, belgelerin büyük bölümü sonradan CIA tarafından yok edildiği için ve ilgili kişilere ulaşılamadığı için insan kobaylar üzerinde yapılan deneylerin gerçek boyutlarının bilinmiyor olması sayılıyor. Zihin kontrolü deneyleri arasında en acımasız ve en geniş kapsamlı olanı 50'li yıllarda başlayıp 70'lere kadar süren ünlü MKULTRA projesiydi. Üniversitelerde, hapishanelerde, akıl hastanelerinde, yetimhanelerde ve uyuşturucu bağımlıları rehabilitasyon merkezlerinde yürütülen deneylerin yanı sıra kentlerin olası bir saldırıya karşı ne kadar dirençli olduğunu ölçmek için kalabalık yerleşim birimleri de kimyasal ve biyolojik maddelere maruz bırakılmıştı. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mistik Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 BİREYSEL VE TOPLUMSAL ZİHİN KONTROLÜ: DOÇ.DR. ÜMİT SAYIN Türkiye ve diğer ülkelerdeki DSM-IV sınıflaması takipçisi psikiyatristler ne derlerse desinler, Colin Ross isimli Amerikalı psikiyatristin yazmış olduğu bazı kitaplar istihbarat örgütlerinin aslında 'Zihin Kontrolü' projelerinde ne kadar ilerlediklerini göstermektedir. Colin Ross'un 2006 yılında yayınlanan 'CIA Doctors' (CIA Doktorları) isimli kitabı ve 1995'te yayınlanmış 'Satanic Ritual Abuse' (Satanik Rituel Tacizi) isimli kitabı aslında istihbarat örgütlerinin insan beynini kontrol etmek konusunda ne kadar yol almış olduklarını kanıtlıyor. DID/MPD (Dissociative Identity Disorder ve Multiple Personality Disorder), yani çoğul kişilik, aslında çok az görülen bir psikiyatrik olgu olarak biliniyor. Fakat son çalışmalar ve bazı yazarların yazmış oldukları kitaplar şu ana kadar bildiklerimizin ötesindeki bazı gerçekleri ele almakta. John Marks (The Search for Manchurian Candidate), Colin Ross (Satanic Ritual Abuse, the CIA Doctors, Dissociative İdentity Disorder) , Steven Hassan (Combatting Cult Mind Control), Kathleen Taylor (Brain Washing: The Science of Thought Control), William Sargant (Battle for the Mind: A Physiology of Conversion and Brain Washing), Denise Winn (The Manipulated Mind) gibi yazarların çalışmaları çok net olarak insan beyninin ne kadar zayıf bir psikolojiye sahip olduğunu ve yeterli koşullar sağlandığında hem bireysel zihin kontrolünün, hem de toplumsal zihin kontrolünün nasıl oluşturulabileceğini bizlere sunuyor. Colin Ross'un yapmış olduğu son 20 yıllık çalışmalar çocuklarda 'ritüel taciz' (ritual abuse) ile oluşturulan psikolojik travmanın uygun koşullarda çoğul kişilik bozukluğu meydana getirebileceğini kanıtlar nitelikte. Ross'a göre CIA bu konuda MK- Ultra projesi kapsamında çocuklarda Ritüel Taciz deneyleri yapmış durumda, bu deneyler 1950'lerde başlamış, halen sürüyor! Bu deneylerin bir kısmı üçüncü dünya ülkelerinde kurgulanmış. Bu ülkelerin içinde Türkiye de var! Aklımıza çoğunun taciz kurbanı olduğu, İstanbul sokaklarını dolduran kökenleri Güneydoğu olan yüzlerce tinerci çocuk geliyor tabii ki! Türkiye toplumu ve Türkler 1950'lerden beri 'CIA Zihin Kontrolü' operasyonlarının etkisi altında! Özellikle radikal dinci bazı tarikatlarda ve cemaatlerde ciddi Zihin Kontrolü operasyonları yapıldığını biliyoruz. Psikiyatristler ise bu konuda akıl almayacak düzeyde bilgisiz ve ilgisizler. Bu konuda henüz bir giriş kitabı olarak yazmış olduğum 'Derin Devletler, Gizli Projeler ve Kirli Gerçekler: Zihin Kontrolünden, Psikolojik Savaşa' isimli kitap bu konuda Türk toplumunun açlığını kanıtlarcasına 2 ay içinde üçüncü baskıya giriyor. Bu konularda daha önce konunun uzmanları olmayan kişiler tarafından yazılmış bazı kitaplar ise sadece birer dezinformasyon abidesi olarak kalmaktan öteye gidemiyor. Şu anda üzerinde çalıştığım 'Zihin Kontrolü ve Kara Bilim' isimli kitapta konunun detaylarına girmeye çalıştım. Eğer İstanbul Üniversitesi yönetiminin hakkımda açmakta olduğu soruşturmalar ve beni Üniversiteden atmak için yapmış olduğu girişimlerle mücadele etmekten vakit bulabilirsem, kitaplarımı bitirebileceğim. CIA'nın çocuklarda psikolojik travma ile ilgilenmesinin nedenlerinden birisi, bu çocukların bazılarında büyüyünce gelişebilecek çoğul kişilik olgularını araştırmak. Çoğul Kişilik (DID/MPD) aslında kolay kolay gelişebilecek bir psikiyatrik bozukluk değil. Ross'un DID hastalarının % 95'i çocukluklarında cinsel veya başka türlü bir tacize maruz kalmışlar. Bu da insanlarda uzun ve kalıcı etkiler yapmakta. Çoğul kişilik gelişen yetişkinlerde bilinç disosiasyona uğruyor ve birbirinden habersiz en az iki kişilik aynı beyinde varlığını sürdürüyor. Bu kişilerde yoğun amnezi (unutkanlık) olabildiği gibi başka psikiyatrik bozukluklar da görülüyor. Bu kişilerin bazıları yanlış teşhis konularak şizofreni veya psikoz tedavisi gördükleri zaman, bu psikiyatrik bozukluk daha da kötüleşiyor. Psikiyatrinin aslında emekleme çağında olduğunu söylersek abartmış olmayız. Psikiyatrik bozukluklar ve bilinç konusundaki en yetkin bilim dalı ise Nörobilim (Neuroscience). DID vakalarında çok kolay farklı kişilik, bilinçte ilaçlarla (örn. Halüsinojenler, LSD, PCP, THC vb.) ya da diğer gizli tekniklerle çok kolay açığa çıkarılabiliyor ve bu latent kişilik programlanabiliyor. Evet! Bir film senaryosundan veya bilim kurgu romanından bahsetmiyoruz, tüm bunların 21. yüzyılda gerçek olabildiğini göreceğiz. DID-MPD hastalarında veya DID kökenli Mançurya Kobaylarında belli dönemlere ait unutkanlık, sürekli ambivalans (çelişkili konuşmalar ve çelişkili davranışlar), paralojik (mantıkdışı) düşünceler, ağlama nöbetleri, sara krizlerine benzer krizler, depresyon, uyku bozuklukları ve rüyalarda bazı sorunlar, çeşitli davranış bozuklukları görülmekte! Demiri tavında dövüp şu soruyu soralım: Bu belirtiler size hangi politikacımızı hatırlatıyor? Benzer çalışmaları Nöroloji bölümünde yapmıştım. Şu anda bu konudaki bir makalemiz PNAS dergisinde yayınlanmakta, bu çalışmada hayvanlarda oluşturulan bir çeşit travma modeli olan farklı epilepsi modellerinde, hayvanlar yetişkin hale gelince, travmanın hem hippokampüsde hem de çeşitli yolaklarda kalıcı elektrofizyolojik etkiye ve uzun süreli psikolojik sorunlara veya öğrenme problemlerine yol açtığını kanıtlamıştık (bu konuda bir makalemiz Epilepsia'da yayınlandı). Yaptığımız çalışmalar, postnatal (doğum sonrası) dönemde (P20 ve P30 arasında) oluşan travmanın veya aşırı nöronal aktivitenin uzun süreli elektrofizyolojik değişikliklere ve öğrenme ile ilgili sorunlara yol açtığını kanıtlamıştı. Gelişim nörolojisi çalışmaları aslında yakın bir gelecekte bu konuların sırrını çözecektir. Zihin Kontrolü konusunda 1950'lerde Amerika'da CIA, NSA ve DoD- Pentagon İngiltere'de MI6, Almanya'da BND, Rusya'da KGB tarafından başlatılan çalışmalar hiç bir zaman durmadı. Bir kaç yüz milyar dolar bu çalışmalara ayrıldı ve çalışmalar değişik ülkelerde ve kültürlerde de sürdürüldü (Türkiye bunların içindeydi!). Bazı subaylar ve politikacıların da bu operasyonlardan geçirildiği konusunda elimizde şüphe uyandırıcı bazı bilgiler vardır; özellikle Türkiye aleyhtarı bazı kararların alındığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin tasviyesi yolunda bazı adımların atılmış olmaya çalışıldığı bu dönemlerde, hangi subayların birer truva atı olarak Genelkurmaya sokulmuş olduğunun araştırılması gerekir! Zihin Kontrolü Operasyonlarının detaylı olarak araştırılması Türkiye'nin Ulusal Güvenliğini ilgilendiren bir konudur, bu konulardaki çalışmaları engelleyenlerin ise Türkiye yararına çalışmadıkları aşikardır! Mançurya Kobayı (Manchurian Candidate, Mançurya Adayı), yani beyni yıkanmış, iradesi kontrol altına alınmış ve istenilen bazı eylemleri itiraz etmeden, kayıtsız şartsız gerçekleştiren bazı kişilerin yaratılması konusundaki çalışmaların tamamlandığı söyleniyor. Türkiye'deki politikacılara bakarsak her taraf Mançurya Kobayları ile dolu zaten! Konu sadece Mançurya Kobayı meselesi değil! Aynı zamanda sosyal zihin kontrolü operasyonları da pek çok ülkede yapılıyor; örneğin Türkiye'de belli bir şeriatçı ve radikal dinci görüşe sahip oy oranı 1985'lerde % 5 iken, bu oran 20 yıl içinde % 35-40'a çıkartılabiliyor; bunun sonucundaki geri dönüşümsüz çöküşü, Türkiye Cumhuriyeti'nin tam tasviyesini, Büyük Ortadoğu Projesinin gerçekleştirilme çabalarını ise hep birlikte hayretler içinde izliyoruz (bkz. acikistihbarat.com'daki ABD'nin ve AB'nin Türk Düşmanlığı ve Sevr Kararlarının Kanıtları ve Türk Silahlı Kuvvetlerine Karşı Psikolojik Harp: Başka Çete Operasyonları da var isimli yazılarım). Radikal dinci cemaatlerin ve tarikatların zihin kontrolü ve beyin yıkama yöntemlerini sistematik olarak kullandıklarını tüm yönleriyle biliyoruz. Beyinleriniz ve psikolojik yapınız, medyayı ya da başka yöntemleri kullanmakta olan yabancı istihbarat örgütlerine emanet! Ulusalcı bir Derin Devletimiz olmadığı için de, hiç bir önlem alıp oto-kontrol mekanizmalarımızı ve Anayasayı veya Ulusal Güvenliği koruyabilecek diğer mekanizmaları devreye sokamıyoruz 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Urumhamatahayil Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 bu konu modernitenin en büyük silahi olarak öğretilmişti hocamız bize şu soruyu sorardı düşüncelerinizde özgür olduğunuzu düşünüyormusunuz diye yaşadığımız taoplum medya siyaset aile yani aklınıza gelebilecek üst yapı kurumları ve allt yapı tüm kurumların zihnimizi etkilediğine iananılmakta düşüncelerimizde bie özgür olamadığımız ifade edilmektedir Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mistik Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 maalesef sinir bozucu bir konu:( Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Lighthouse Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 Fikrimce bir gün insanlığın sonu gelirse CIA yüzünden olacak. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
buskas Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 bu konu modernitenin en büyük silahi olarak öğretilmişti hocamız bize şu soruyu sorardı düşüncelerinizde özgür olduğunuzu düşünüyormusunuz diye yaşadığımız taoplum medya siyaset aile yani aklınıza gelebilecek üst yapı kurumları ve allt yapı tüm kurumların zihnimizi etkilediğine iananılmakta düşüncelerimizde bie özgür olamadığımız ifade edilmektedir Herkes birbirini etkiler , örnekler, harman oluşturur ve sonunda kendi hislerine göre düşüncesini belirler.. Sınırsız , dış etkiye kapalı saf bir düşünce özgürlüğü olamaz.. Her bireyin düşüncesinde , diğer bireyin toplumun etkisi muhakkak vardır. Düşüncelerimizde bile özgür değiliz , çünkü korkuyoruz .. Yönlendiriliyoruz korkmayanlar tarafından. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Urumhamatahayil Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 yok canım abartmayalım ama bu konuda baya çalışıyorlar Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mistik Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 bir de şuna rastladım, henüz bir yorumum yok ama paylaşayım : Elektro-manyetik bir saldırının hedefi misiniz? >Elektro-manyetik saldırılar, bir komplo teorisi değil, tamamen gerçektir. Hergün, dünya üzerinde binlerce kişi bu saldırıların hedefi olmaktadır. >O kadar ki bir zamanlar sadece devletler içindeki gizli güçlerin ve istihbarat örgütlerinin uyguladığı bazı elektro-manyetik saldırı ve zihin kontrol yöntemleri, günümüzde neredeyse ticari bir meta haline gelmiş ve bu saldırılara karşı korunma sağlayan özel güvenlik şirketleri ortaya çıkmıştır. >Aşağıdaki test sorularına verilecek cevaplar, bir elektro manyetik saldırının hedefi olup olmadığınızı belirleyecektir. Sorular, tamamen bilimsel verilere ve saldırı kurbanlarının kişisel deneyimlerine göre hazırlanmıştır. >Fiziksel ve ruhsal bir sorununuz olmadığı halde, bu etkilerden birkaçını veya birçoğunu yaşıyorsanız, siz de, elektro manyetik bir saldırının kurbanı olabilirsiniz. >Ancak, bu belirtiler sizde yoksa, lütfen içiniz rahat olmasın. Çünkü okuyacağınız bu sorular, sebebi ne olursa olsun, elektro-manyetik saldırıların, insan üzerinde ne korkunç etkiler yarattığının ve bu saldırıların ne büyük bir insanlık suçu olduğunun açık delilleridir. >TEST: 1- Bir nedeni olmadığı halde, kulaklarınızda sürekli çınlama sesi duyar mısınız? 2- Fiziksel ve ruhsal bir neden yok iken, elektrik çarpmasına benzer bir duyguyla, uykunuzdan aniden uyanır mısınız? 3- Uyarıcı bir madde kullanmadığınız halde, gece yattığınızda uzun süre güçlü bir uyanıklık hali hisseder misiniz? 4-Vucüdunuzda, özellikle kol ve bacaklarınızda iğne batmasına benzer acılar ve yanmalar duyuyor musunuz? 5- Vücudunuzda, özellikle kol ve bacaklarınızda ve parmaklarınızda ani kramplar ve kas atmasına benzer titremeler sık sık olur mu? 6- Vücudunuzda, özellikle yüz ve kasıklarınızda şiddetli kaşıntılar olur mu? 7- Dinlenme halinde olduğunuz halde, ani kalp çarpıntısı ve stres duygusu yaşar mısınız? 8- Bir sebep yok iken vücut sıcaklığınızda ani yükselme ve ani terleme hali olur mu? 9- Yorgun olmadığınız halde, vücudunuza ani bir yorgunluk ve halsizlik çöktüğü olur mu? 10- Başınızda ve vücudunuzun çeşitli bölgelerinde aniden başlayan ve aniden biten ağrılar yaşar mısınız? 11- Başınızda tansiyon yüksekliğine benzeyen bir şişkinlik ve saç derisinde yanma hissi olur mu? 12- Aşırı unutkan mısınız? Düşündüğünüz bir şeyin zihninizden aniden silindiği veya düşüncelerinizin aktığı hissi olur mu? 13- Cinsel organda titremeler ve sebepsiz ereksiyon veya orgazm hali yaşadığınız olur mu? 14- Sebepsiz olarak, aşırı heyecanlanma, sinirlenme, üzüntü, ümitsizlik gibi duygular yaşar mısınız? Veya sıradan olaylara böyle aşırı tepkiler verdiğiniz oluyor mu? 15- Gözlerinizi kapattığınızda, hatta açık iken gözünüzün önünde üç boyutlu resimler canlandığı oluyor mu? 16- Bilinçsiz olarak zihninizde birşeyleri sürekli tekrarladığınız olur mu? 17- Kafanızın içinde nereden geldiği belli olmayan ses veya gürültü duyduğunuz oluyor mu? 18- Gördüğünüz ve duyduğunuz herşeyin sanki birileri tarafından izlendiği ve zihninizin okunduğu duygusuna kapıldığınız oldu mu? 19- Bulunduğunuz herhangi bir yerde, sık sık, cisimlerin ısı değişimlerinde çıkardığı seslere benzeyen çıtlama sesleri duyar mısınız? 20- Kol saati ve benzeri kişisel cihazlarınızda bulunan bataryaların, normal ömürlerinden daha kısa bir sürede bitmeleri söz konusu oluyor mu? KAYNAK:http://fraktali.849pm.com/consp_mind.html http://www.raven1.net/emresul2.htm Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Urumhamatahayil Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 allaha şükür yok benimle uğraşmıyorlar Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
buskas Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 Elektro-manyetik bir saldırının hedefi misiniz? ------- testteki çoğuı maddeler bana uyuyor.. CIA 'nın hedefimi oldum acaba.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Lighthouse Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 fight club filminde de kullanılan bilinçaltının algılayabildiği gizli kare tekniği var. rusyada bu yasak olmadığı için her TV programında kullanıldığını ama diğer ülkelerde yasak olduğunu duydum. şöyle ki fight club filmini dikkatle izlerseniz bazı yerlerde gizli kareler farkedersiniz. bir anlık bişey yaşarsınız o kareyi gördüğünüzde ama farketmesi zordur. daha sonra bilgisayarda o anda o karede durdurarak o karenin içeriğini tespit edebilirsiniz. bunun gibi bir TV reklamı yapılırken insanların farketmeyeceği şekilde bir karesine "Gidip Danone yoğurt al" ya da "canım danone çekiyor" gibi bir mesaj konursa bu mesajı bir kare olduğu için göz farkedemiyor ama bilinçaltına işleniyor. ....diye duydum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
buskas Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 fight club filminde de kullanılan bilinçaltının algılayabildiği gizli kare tekniği var. rusyada bu yasak olmadığı için her TV programında kullanıldığını ama diğer ülkelerde yasak olduğunu duydum. şöyle ki fight club filmini dikkatle izlerseniz bazı yerlerde gizli kareler farkedersiniz. bir anlık bişey yaşarsınız o kareyi gördüğünüzde ama farketmesi zordur. daha sonra bilgisayarda o anda o karede durdurarak o karenin içeriğini tespit edebilirsiniz. bunun gibi bir TV reklamı yapılırken insanların farketmeyeceği şekilde bir karesine "Gidip Danone yoğurt al" ya da "canım danone çekiyor" gibi bir mesaj konursa bu mesajı bir kare olduğu için göz farkedemiyor ama bilinçaltına işleniyor. ....diye duydum. O gizli karelerde ben hep göz kırparım, beni asla etkielemz öyle durumlar Bu tekniğe bende göz kırparak cevap veriyorum hahaha:p Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mistik Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2007 gizli kareler de büyük sorun o yüzden en iyisi teknolojik aygıtlardan mümkün olduğunca uzak kalmak belki de.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Mirzafazil Yanıtlama zamanı: Şubat 26, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 26, 2008 Yazılarda kaynak kullanmanızı öneririm arkadaşlar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
IXION Yanıtlama zamanı: Şubat 26, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 26, 2008 ABD'nin insanlık dışı deneyleri Ortadoğu'yu kimyasal silah üretmekle suçlayan ABD, anayasasına göre yurttaşlar üzerinde gizli askeri deney yapılması yasal oldundan bakın ne insanlık dışı deneyler gerçekleştirdi. 'Kitle imha silahları geliştirmekle' suçladığı Irak'ı işgal eden, ardından da benzer nedenlerle Suriye, İran ve Kuzey Kore'yi hedef göstermeye başlayan ABD, yıllardır kimyasal ve biyolojik silah geliştirmek uğruna yaptığı sayısız deneyde kendi yurttaşlarını kullandı. Üstelik Amerikan anayasasına göre yurttaşlar üzerinde gizli askeri deneyler yapılması yasaldı. 1977 yılından itibaren yirmi yıl süreyle yürürlükte kalan bu madde, Körfez Savaşı'ndan sonra bazı sivil örgütlerin girişimiyle böyle bir yasadan haberdar olan halkın tepkisi üzerine 1997 yılında geri çekildi. Amerikan istihbaratı ile Savunma Bakanlığı'nın çoğu zaman ortaklaşa gerçekleştirdiğ i bu deneylerin başlangıç tarihi, 1930'lara kadar uzanıyor. II. Dünya Savaşı'nın ardından Almanların ve Japonların bu konudaki deneyiminden de yararlanan ABD, Soğuk Savaş sırasında dünyanın en korkunç biyolojik silah deposu haline geldi. Nazi savaş suçluları çalıştırıldı ABD'nin 34. başkanı General Dwight D. Eisenhower 'ın Nazi savaş suçlularına çalışmalarını Amerika'da devam etmeleri karşılığında dokunulmazlık verdiği biliniyor. Almanların sayısız insan hayatı ve hayal bile edilemeyecek işkenceler karşılığında elde ettikleri bilgileri edinmek isteyen Eisenhower, Nazi toplama kamplarında gerçekleştirilen araştırmalardan ''yararlanılması '' emrini vermişti. Daça toplama kampında Yahudiler üzerinde gerçekleştirdiğ i korkunç deneylerle tanınan Dr Hubertus Strughold ve onun gibi 34 Nazi ''bilim adamı'' uzay tıbbı çalışmalarına Amerikan topraklarında devam edebilmeleri için Teksas, San Antonio'daki Randolph Hava Kuvvetleri Üssü'ne getirildi. Ataç Projesi kapsamında toplam 3 bin kadar Nazi savaş suçlusuna ABD ve Kanada topraklarında çalışma izni verildiği tahmin ediliyor. Tarihçiler ve bilim adamları, CIA tarafından Amerikan ve Kanada (başta MKULTRA projesi olmak üzere ABD'de yapılan bazı deneylerin bir ayağı da Kanada'da sürdürülmüştür) vatandaşları üzerinde gerçekleştirilen deneylerin çoğunun Nazi ölüm kamplarında yapılan insanlık dışı deneylerin bir devamı olduğunu ortaya koymuşlardır. Zihin kontrol deneyleri Soğuk Savaş'la birlikte Rusların zihnin kontrolü alanında kaydettikleri ilerlemelere karşılık CIA da zihin kontrol tekniklerine olan ilgisini ve bu konudaki araştırmalarını yoğunlaştırdı. Dehşet veren araştırmalarda, psikotropik ilaçlar kullanılarak beyin yıkama ve insan zihnini kontrol etme deneyleri yapıldı. Vietnam Savaşı sırasında sorgulanan insanları itirafa zorlamak için aynı yöntemler kullanıldı. Belki de tüm bunlar arasında en rahatsız edici olanı, belgelerin büyük bölümü sonradan CIA tarafından yok edildiği için ve ilgili kişilere ulaşılamadığı için insan kobaylar üzerinde yapılan deneylerin gerçek boyutlarının bilinmiyor olması. Zihin kontrolü deneyleri arasında en acımasız ve en geniş kapsamlı olanı 50'li yıllarda başlayıp 70'lere kadar süren ünlü MKULTRA projesiydi. Üniversitelerde, hapishanelerde, akıl hastanelerinde, yetimhanelerde ve uyuşturucu bağımlıları rehabilitasyon merkezlerinde yürütülen deneylerin yanı sıra kentlerin olası bir saldırıya karşı ne kadar dirençli olduğunu ölçmek için kalabalık yerleşim birimleri de kimyasal ve biyolojik maddelere maruz bırakıldı. Gizli deneyler kronolojisi 1931 Dr. Cornelius Rhoads , Rockefeller Tıbbi Araştırmalar Enstitüsü'nün gözetiminde insan deneklere kanser hücreleri aşıladı. Daha sonra Maryland, Utah ve Panama'da ABD Ordusu Biyolojik Silah tesislerini kurdu ve ABD Atom Enerjisi Komisyonu'na tayin edildi. Buradaki görevi sırasında Amerikan askerlerine ve hastanelerde yatan sivil hastalara radyoaktif madde verilmesini içeren bir dizi deneye başladı. 1932 Tuskegee Frengi Araştırmaları başladı. Frengi teşhisi konulmuş ancak hastalıkları kendilerine bildirilmemiş 200 siyah erkek tedavi edilmek yerine hastalığın seyrini ve belirtilerini izlemek amacıyla kobay olarak kullanıldı. Sonuçta hepsi frengiden ölen bu insanların ailelerine onların aslında tedavi edilebilecekleri asla söylenmedi. 1935 Pelagra Olayı: Milyonlarca insan 20 yıl içinde Pelagra'dan (vitaminsizlikten kaynaklanan bir hastalık) öldükten sonra ABD Kamu Sağlığı Hizmetleri Ajansı nihayet hastalığın kökenine inmek için harekete geçti. Ajansın müdürü en az 20 yıldır Pelagra'nın niasin eksikliğinden kaynaklandığını bildiklerini, ancak ölümlerin büyük kısmı yoksul siyah halk arasında gerçekleştiğinden harekete geçmediklerini itiraf etti. 1940 Chicago'daki 400 tutukluya yeni ve deneysel ilaçların etkilerinin araştırılması amacıyla sıtma mikrobu enjekte edildi. Daha sonra Nürmberg'de yargılanan Nazi doktorlar, Soykırım sırasında kendi yaptıklarını savunmak için bu Amerikan araştırmasını örnek gösterdiler. 1943 Japonya'nın tam kapsamlı biyolojik silah programına karşılık ABD de Fort Detrick askeri üssünde biyolojik silahlarla ilgili araştırmalar başlattı. 1944 1944 Amerikan Donanması gaz maskelerini ve koruyucu kıyafetleri denemek için insan kobaylar kullandı. Gaz odasına kapatılan bu denekler hardal gazı ve levisit'e maruz bırakıldı. 1945 Ataç Projesi başlatıldı. Nazi bilim adamlarını işe alan ABD Dışişleri Bakanlığı, Ordu İstihbarat ve CIA, onlara ABD'de çok gizli hükümet projelerinde çalışmaları karşılığında dokunulmazlık ve yeni kimlikler verdi. ''Program F'' , ABD Atom Enerjisi Komisyonu tarafından başlatıldı. Bu program, atom bombası üretimindeki en önemli kimyasal maddelerden biri olan 'florid' in insan sağlığı üzerindeki etkilerini araştıran en geniş kapsamlı çalışmaydı. Araştırma sırasında floridin insanoğlunun bildiği en zehirli kimyasallardan biri olduğu ve merkezi sinir sistemi üzerinde büyük hasara yol açtığı anlaşıldı; ancak elde edilen bilgilerin büyük bölümü atom bombalarının yapımının engelleneceği korkusuyla ulusal güvenlik adına gizli tutuldu. 1946 Savaş gazilerine hizmet veren hastanelerdeki hastalar, tıbbi deneylerde kobay olarak kullanıldı. Kuşkuları ortadan kaldırmak için ne zaman böyle bir hastanede gerçekleştirilen bir çalışmayla ilgili rapor hazırlansa, ''deney'' sözcüğü yerine ''araştırma'' ya da ''inceleme'' sözcüklerinin kullanılması emredildi. 1947 1947 ABD Atom Enerjisi Komisyonu, insan deneklere damardan radyoaktif maddelerin verileceği deneylere başlayacağını bildiren gizli bir belge yayımladı. CIA, Amerikan istihbaratı tarafından silah (zihin kontrol, beyin yıkama aracı) olarak kullanılabilmesi için LSD araştırmalarına başladı. Hem sivil hem asker denekler haber verilerek ya da verilmeyerek bu deneylerde kullanıldı. 1950 Savunma Bakanlığı, nükleer silahların çöllerde denenmesi ve bombanın etki alanı içinde kalan insanların sağlık problemlerinin ve ölüm oranlarının gözlenmesi için planlar yapmaya başladı. Amerikan kentlerinin bir biyolojik saldırı durumunda ne ölçüde zarar göreceğini belirlemek için ABD donanmasına bağlı gemiler San Francisco kentine bakteriden oluşan bir bulut püskürttü. Çok sayıda insan zatürree benzeri belirtiler göstererek hastalandı. 1951 Savunma Bakanlığı hastalığa neden olan bakteri ve virüslerin kullanıldığı açık hava deneyleri başlattı. 1969 yılına kadar süren bu deneylerde geniş kitlelerin bu bakterilere maruz kaldığından kuşkulanılıyor. Sentetik virüsle hastalık ürettiler 1953 ABD ordusu, kimyasal maddeleri dağıtmak konusunda ne kadar etkin olduklarını belirlemek amacıyla Fort Wayne, Minneapolis, Winnipeg, St Louis ve Leesburg, Virginia'da çinko kadmiyum sülfür gazıyla yüklü bulutlar saldı. Ordu, Donanma ve CIA'nın ortaklaşa gerçekleştirdiğ i deneylerde New York ve San Francisco'da yaşayan on binlerce kişi solunum yoluyla bulaşan mikroplara maruz bırakıldı. CIA, MKULTRA projesini başlattı. Resmi olarak 11 yıl süren bu araştırma programı, zihin kontrolünde kullanılabilecek ilaçların ve biyolojik silahların üretimi ve denenmesi için tasarlanmıştı. 1955 Geniş kitlelere biyolojik maddeleri bulaştırabilme yeteneğini ölçmek isteyen CIA, ordunun biyolojik silah cephaneliğinden alınmış bir bakteriyi Florida'daki Tampa Körfezi'ne saldı. 1956 Amerikan ordusu, sıtma mikrobu taşıyan sivrisinekleri Georgia'nın Savannah ve Florida'nın Avon Park bölgelerine bıraktı. Her deneyin ardından kendilerini kamu sağlığı görevlileri olarak tanıtan ordu ajanları mikrobun kurbanlar üzerindeki etkilerini inceledi. 1960 Savunma Bakanlığı, Avrupa ve Uzakdoğu'daki halklar üzerinde LSD'yle ilgili saha denemeleri yapılması için onay verdi. MKULTRA kapsamında Avrupa'da yapılan deneyin kod adı Üçüncü Şans Projesi, Asya'dakine de Derbi Şapkası Projesi denildi. 1964 CIA ve Savunma Bakanlığı, ortaklaşa, zihin kontrol tekniklerinin araştırıldığı MKSEARCH Projesi'ni başlattı. Aynı yıl resmen sona erdirilmiş gözüken MKULTRA Projesi aslında MKSEARCH Projesi'yle birleştirilmiş ti. MKSEARCH Projesi, davranış ve algı bozukluklarına yol açan kimyasallar (uyuşturucular) yoluyla insan davranışlarını yönlendirme çalışmalarına verilen ad. 1965 Philadelphia' daki Holmesburg Eyalet Cezaevi'ndeki tutuklulara, ABD'nin Vietnam Savaşı'nda bitki örtüsünü ve ormanları yok etmekte kullandığı yüksek oranda zehire sahip Portakal Gazı'nın kimyasal bileşeni olan dioksin verildi. Tutukluların daha sonra kanser taramasından geçirilmeleri, Portakal Gazı'nın başından beri kanserojen bir madde olduğundan kuşkulanıldığını gösterdi. 1966 CIA, yine MKULTRA'nın devamı olan Proje MKOFTEN'ı başlattı. Bu, belli kimyasalların insanlar ve hayvanlar üzerindeki zehirleyici etkilerini araştıran bir projeydi. ABD ordusu tarafından New York kenti metrosuna Bacillus subtilis mikrobu verildi. Ordu bilim adamlarının bakteriyle dolu ampulleri havalandırma ızgaralarına atmaları sonucu bir milyonun üzerinde insan bu zehirli havayı soludu. 1967 CIA ve Savunma Bakanlığı, yine biyolojik ve kimyasal silahları denemeyi amaçlayan MKNAOMI Projesi'ni hayata geçirdi. 1969 Savunma Bakanlığı'ndan Dr. Robert MacMahan , 5-10 yıl içerisinde, ''insanın bağışıklık sistemine saldıran ve hiçbir ilaçla tedavi edilemeyen sentetik bir virüs geliştirmek için'' Amerikan Kongresi'nden 10 milyon dolar ödenek talep etti. 1970 Ödeneğin sağlanmasının ardından CIA gözlemi altında yürütülen proje, ordunun çok gizli biyolojik silah tesisi olarak bilinen Fort Detrick'teki Gizli Operasyonlar Bölümü'nde başlatıldı. Burada, AIDS benzeri virüsleri ayrıştırmak için moleküler biyoloji teknikleri kullanıldığı yolunda spekülasyonlar giderek arttı. ABD, DNA'larındaki genetik değişiklikler ve varyasyonlar nedeniyle hassas olan belli etnik grupları hedef almak ve yok etmek amacıyla tasarlanmış ''etnik silahları'' geliştirme çalışmalarını yoğunlaştırdı (Military Review, Kasım 1970). 1975 Fort Detrick'deki Biyolojik Silah Merkezi'nin virüs bölümüne Fredrick Kanser Araştırma Tesisleri adı verilerek Ulusal Kanser Enstitüsü'nün (NCI) denetimine verilir. ABD Donanma sı'nın burada kansere neden olan virüsleri geliştirmek amacıyla özel bir virüs kanser programı başlattığı tahmin ediliyor. Bilim adamları burada, aynı zamanda, hiçbir bağışıklığın bulunmadığı bir virüs ayrıştırdılar. Bu virüse sonradan HTLV (İnsan T- hücresi Lösemi Virüsü) adı verildi. 1977 Senato'da yapılan oturumlarda 239 yerleşim bölgesinin 1949-1969 yılları arasında biyolojik maddelerle zehirlendiği doğrulandı. San Francisco, başkent Washington, Key West, Panama Kenti, Minneapolis ve St. Louis bu bölgelerden sadece birkaçı. 1978 Salgın Önleme Merkezi (CDC) tarafından gerçekleştirilen deneysel Hepatit B aşılama çalışmaları New York, Los Angeles ve San Francisco kentlerinde başladı. Araştırma denekleri bulmak için verilen ilanlarda özellikle çok eşli eşcinsel erkekler arandığı vurgulandı. 1981 İlk AIDS vakalarının New York, Los Angeles ve San Francisco'daki eşcinsel erkekler arasından çıktığı doğrulandı. Bu vakaların ortaya çıkması AIDS'in Hepatit B aşısı yoluyla bulaştığı yönünde spekülasyonları n da yayılmasına neden oldu. 1985 Öldürücü bir koyun virüsü olan VISNA HTLV'ye (İnsan T-hücresi Lösemi Virüsü) çok benzediği ortaya çıktı. Bu benzerlik, iki virüsün ortak evrimsel ilişkisine işaret etmekteydi. 1986 Ulusal Bilimler Akademisi Tutanakları'na (83: 4007-4011) göre HIV ve VISNA virüsleri, HTLV ile neredeyse aynıydı (ufak bir kısım hariç yüksek oranda benzerlik taşıyordu). Bu bilgi, HTLV ve VISNA virüslerinin, doğada hiçbir bağışıklığı bulunmayan yeni bir virüs ayrıştırmak amacıyla birleştirilmiş olabileceği spekülasyonları nı doğurdu. Kongre'ye sunulan bir rapor, ABD hükümetinin ürettiği bu yeni virüslerin, aralarında dünyada bilinen hiçbir tedavisinin bulunmayacağı şekilde genetik mühendislik yoluyla üzerlerinde oynanmış virüslerin ve kimyasal maddelerin bulunduğu gerçeğini ortaya koydu. 1987 Savunma Bakanlığı, biyolojik silah geliştirilmesini yasaklayan uluslararası bir sözleşme bulunmasına karşın, ülke çapında 127 tesiste ve üniversitede araştırma çalışmalarını sürdürdüğünü kabul etti. 1994 Houston'daki MD Anderson Kanser Merkezi'nden Dr. Garth Nicholson, ''gen izleme'' adı verilen bir teknikle, Çöl Fırtınası Operasyonu'ndan dönen askerlerin birçoğunda, biyolojik silah yapımında kullanılan bir mikrop olan mycoplasma incognitus'un değiştirilmiş bir cinsini keşfetti. Moleküler yapısının yüzde 40'ına HIV protein tabakası katılmış olması mikrobun insan yapımı olduğunu göstermektedir. Senatör John D. Rockefeller , Savunma Bakanlığı'nın en az 50 yıldır yüz binlerce askeri personeli deneylerde kobay olarak kullandığını ve bilinçli olarak tehlikeli maddelere maruz bıraktığını açıklayan bir rapor yayımladı. Bu maddelerin arasında, hardal gazı, sinir gazı, radyasyon ve Körfez Şavaşı sırasında kullanılan kimyasallar bulunuyor. 1995 ABD Hükümeti, insanlar üzerinde tıbbi deneyler gerçekleştirmiş Japon savaş suçlularına ve bilim adamlarına biyolojik silah araştırmalarıyla ilgili bilgi karşılığında maaş ve dokunulmazlık teklif ettiğini kabul etti. Dr. Garth Nicolson , Körfez Şavaşı'nda kullanılan biyolojik silahların Houston, Teksas ve Boca Raton Florida'da üretildiğini ve Teksas Cezaevi'ndeki tutuklular üzerinde denendiğini gösteren kanıtları ortaya serdi. 1996 Savunma Bakanlığı, Çöl Fırtınası'na katılan askerlerin kimyasal maddelere maruz kaldığını kabul etti. 1997 Seksen sekiz Kongre üyesi, biyolojik silah kullanımı ve Körfez Savaşı Sendromu ile ilgili soruşturma açılmasını talep eden bir mektup imzaladı. Manhattan Projesi Nagasaki'yi yerle bir etti Almanya'da Adolf Hitler'in iktidara gelmesiyle Yahudi kökenlilere yapılan baskılar sonucu, aralarında dünyaca ünlü Nobel ödüllü fizikçi Albert Einstein'ın da olduğu çok sayıda değerli bilim adamı çareyi ABD'ye sığınmakta buldu. İkinci Dünya Savaşı yaklaşırken, Başkan Franklin Roosevelt'e mektup yazan ünlü fizikçi, Nazi rejiminin yakında atom bombası yapabileceği uyarısında bulundu. Roosevelt, Einstein'ın uyarısını dikkate alarak, atom bombası geliştirilmesini öngören 'Manhattan Projesi'ni devreye soktu. Ne var ki Einstein, atom bombasının yapımında rol almadığı gibi, buna açık bir dille de karşı çıkmıştı. Ancak Almanya'nın 7 Mayıs 1945'te teslim olmasının ardından atom bombası yapma işinde korkulduğu kadar ciddiyetle uğraşmadıkları ortaya çıktı. Bu proje çalışmaları sonunda ABD, yaptığı atom bombalarını, Japonya'yı teslim olmaya zorlamak için, Hiroşima ve Nagazaki'ye attı. Kendi canavarlarından korkuyorlar ABD, 10 bin kişinin katılımıyla tarihinin en büyük terör tatbikatlarından birisini düzenliyor. Beş gün sürmesi planlanan tatbikatta, biyolojik ve kimyasal silahlarla düzenlenen saldırılarda neler yapılacağı gözden geçiriliyor. Tatbikatın ilk gününde New Jersey'e biyolojik saldırı, Connecticut kıyısındaki bir limana da kimyasal saldırı düzenlendi. 16 milyon dolara malolması beklenen ve ABD İç Güvenlik Bakanlığı'nca düzenlenen tatbikata İngiltere ve Kanada'dan da yetkililer katılıyor. ABD, denek olarak kullandığı insanlara LSD dahil birçok kimyasal verdi Amaç beyin kontrolü Sovyetler'in geliştirdiği düşünülen biyolojik silahları ve beyin yıkama yöntemlerini örnek alan ABD, 1947 yılında CIA'nın kurulmasıyla bir dizi zihin kontrol projesinin ilkini başlattı. ABD'ye getirilen Nazi doktorlar da bu projelerde yer alacaktı. Manhattan Projesi adı altında atom bombasını geliştiren hükümet gizli projeler konusunda büyük tecrübe kazanmıştı. Zihin kontrol deneylerinde insanların kullanıldığı bu programların kod adları, ''CHATTER, BLUEBIRD, ARTICHOKE, MKULTRA, MKSEARCH ve MKDELTA'' idi. Neredeyse tüm ülkeyi sarmış olmasına karşın yıllarca büyük gizlilikle sürdürülen bu deneylerde olan bitenden habersiz insanların, küçük çocukların, akıl hastalarının, tutukluların kullanıldığı belirlendi. Deneyler sırasında ölümlerin meydana geldiği; birçok deneğin dengesini kaybettiği ve bazılarının intihara kalkıştıkları bugün artık kesin olarak biliniyor. CHATTER (gevezelik) Projesi, Sovyetler'in casusları, esirleri itiraf ettirmek için kullandıkları ilaçların 'başarısına' karşılık olarak geliştirilmişti. Araştırma, casusların sorguları sırasında kullanılabilecek ilaçların belirlenmesi ve denenmesi üzerine odaklanmıştı. CHATTER Projesi, 1953 yılında resmen sonlandırıldı. Çalışmalarını insan davranışlarını kontrol yönünde genişletmek isteyen CIA, teşkilatın başı Allen Dulles 'ın onayıyla 1950 yılında BLUEBIRD (bir tür muhabbet kuşu) Projesi'ne başladı. Bu programın hedefleri şöyle sıralanıyordu: 1) Personelden izinsiz bilgi sızdırılmasını önleyecek bir yöntem geliştirmek, 2) Özel sorgulama teknikleri yoluyla bireyin kontrol edilmesinin mümkün olup olmadığının araştırılması, 3) Hafıza geliştirme yöntemlerinin araştırılması, 4) CIA personelinin düşman kontrolüne geçmesini önlemek için savunma teknikleri geliştirmek. BLUEBIRD Projesi'nin kod adı, 1951 Ağustos'unda ARTICHOKE (enginar) Projesi olarak değiştirildi. Bu projenin hedefi de hipnoz ve çeşitli kimyasalların kullanımı yoluyla sorgulama tekniklerinin araştırılmasıydı. Bu program da 1956'da noktalandı. Ancak ARTICHOKE Projesi'nin durdurulmasından 3 yıl önce, yani 13 Nisan 1953'te CIA Başkan Yardımcısı Richard Helms 'in önerileri doğrultusunda MKULTRA Projesi başlatıldı. MK harflerinin Mind Kontrolle (zihin kontrolü, kontrolle kelimesi İngilizce 'control' ün Almanca karşılığı) kelimelerinin kısaltması olduğu tahmin ediliyor. MKULTRA Projesi kapsamında insan davranışlarını kontrol etmek amacıyla kullanılan yöntemler arasında radyasyon, elektroşok, hipnoz, başta LSD olmak üzere çeşitli kimyasallar, askeri araç gereçler, işkence aletleri, psikoloji, psikiyatri, sosyoloji, antropoloji gibi sosyal bilimler vardı. MKULTRA'nın yurtdışı için geliştirilenine de MKDELTA adı verilmişti. MKULTRA şemsiyesi altında tanımlanan 150 kadar projeden en ünlüsü olan MONARCH Projesi, resmi olarak 1960'ların başlarında Amerikan ordusu tarafından başlatıldı. (Gayri resmi olarak çok daha önceden başladığı biliniyor.) MONARCH Projesi halen ulusal güvenlik nedenlerinden ötürü 'çok gizli' olarak sınıflandırılmış durumda. Bu korkunç deneylerin gerçekleştirildiğ i yerler arasında 44 üniversite, 15 bilim vakfı, 12 hastane, 3 hapishane ve ilaç şirketleri bulunuyordu. Araştırmalarda dünyaca ünlü psikiyatrlar, psikologlar ve beyin cerrahları yer alıyordu. Zihin kontrol çalışmalarında CIA ile işbirliği yapanlar arasında Amerikan Psikoloji Derneği, Amerikan Psikiyatri Deneği'nin eski başkanları, Biyolojik Psikiyatri Topluluğu ve ödüllü psikiyatrlar vardı. ABD'de zihin kontrol deneyleri sadece CIA tarafından değil ABD Ordu Haber Alma Dairesi ve Ordu Kimyasal Silahlar Ofisi tarafından da yürütüldü. Askerlere birer kâğıt imzalatarak kobay olmaları sağlandı. MKULTRA belgelerinin büyük bölümü yine programı başlatan kişi olan CIA Başkanı Richard Helms'in emriyle 1972'de yok edildiği için insanlar üzerinde zihin kontrol deneylerinin gerçek boyutu belki de asla bilinemeyecek. Tüyler ürperten ifadeler Biyolojik saldırı korkusuyla yaşayan ABD'de hastalalıklara karşı her türlü önlemi alınıyor. ABD'nin işgal ettiği ülkelerde ise çocuklardahil birçok kişi kullanılan silahlardan dolayı çaresiz durumda kalıyor. MKULTRA Projesi'nin ilk olarak 1975 yılında başkanlığa bağlı Rockefeller Komisyonu tarafından gün ışığına çıkartılmasının ardından Senato'nun sağlıktan sorumlu alt komitesi, CIA'nın insanlar üzerinde yaptığı deneylerle ilgili tüyler ürperten ifadeler dinledi. Günümüze kalan belgeler ve tarihçiler, bilim adamları ve gazeteciler tarafından yapılan araştırmalar, CIA'nın MKULTRA kapsamında özellikle radyasyon ve LSD'nin kullanıldığı deneylere ağırlık verdiğini gösteriyor. Bu deneyler, CIA personeline, askerlere, casuslara, fahişelere, akıl hastalarına ve sıradan insanlara tepkilerini ölçmek için, çoğu durumda deneğin haberi olmadan LSD verilmesini içeriyordu. Bu tür deneylerde eroin, meskalin, skopolamin, marihuana, alkol ve sodyum pentatol gibi maddeler de kullanıldı. MKULTRA Projesi'nde görevli biyolojik silah uzmanı Dr. Frank Olson , 28 Kasım 1953 tarihinde, kendisinden habersiz içkisine karıştırılan LSD'nin etkisi altındayken Manhattan'da bir otelin 13. katından atladı. Ailesi Dr. Olson'un gerçek ölüm nedenini 22 yıl sonra MKULTRA ile ilgili bilgiler ilk ortaya çıkmaya başladığında öğrendi. Harold Blauer adında bir profesyonel tenis oyuncusunun da gizli bir meskalin deneyi sırasında öldüğü sonradan ortaya çıktı. ABD Donanması'ndan emekli Wayne Ritchie , 1957'de katıldığı bir Noel partisinde kendisine gizlice LSD vermekle suçladığı CIA aleyhine geçen yıl 12 milyon dolarlık bir tazminat davası açtı. Biyolojik silah çalışmaları sürüyor Başkan George W. Bush , kitle imha silahları üreterek uluslararası sözleşmeleri ihlal etmekle suçladığı Irak'a harekât emri verdiği sıralarda ABD'nin, İngiliz ordusunun da yardımıyla yeni nesil biyolojik ve kimyasal silahlar geliştirme çalışmalarını sürdürdüğü iddia ediliyor. Bundan üç yıl önce İngiliz The Guardian gazetesine demeç veren ABD'li mikrobiyoloji profesörü Mark Wheelis ile İngiliz uluslararası savunma profesörü Malcolm Dando , ABD'nin biyolojik misket bombaları, antraks ve kalabalık insan gruplarının söz konusu olduğu durumlarda kullanılacak öldürücü olmayan silahlar üzerinde çalıştığını iddia etmişlerdi. CIA'NIN ABD DIŞINDAKİ PROJELERİ Yurtdışında 'üçüncü şans' CIA projeleri arasında yurtdışında da gerçekleştirilenler vardı. Özellikle yurtdışı için tasarlanan MKDELTA programı Avrupa ve Asya ayağı olarak ayrılmış ve bunlara Üçüncü Şans ve Derbi Şapkası projeleri adı verilmişti. Ancak bu konuda belgeye ulaşılamamıştır. Senato'da yapılan oturumlarda da bu projeler hakkında bilgi sahibi olan tanığa rastlanmadı. Ancak Kanada'da MKULTRA kapsamında çok çeşitli deneyler yürütüldüğünü kanıtlayan belgeler bulunuyor. Bunlardan en iyi bilineni Dr. Ewen Cameron tarafından 1950-1965 yılları arasında Montreal'deki Allen Memorial Enstitüsü'ndeki hastalara elektroşok ve deneysel ilaçlar verilmesini kapsayan deneylerdir. 1992 yılında bu deneyler ortaya çıktığında Dr. Cameron da hastalarının çoğu da ölmüştü. ABD'Lİ PSİKİYATRİST ROSS'UN ARAŞTIRMASI: 'Mançuryalı Aday' gerçekti Kişilik bölünmesi konusunda uzman olan ABD'li psikiyatr Colin A. Ross , günümüze kalan belgeler üzerinde yaptığı uzun süreli araştırmalardan sonra kaleme aldığı ''Bluebird: Psikiyatrlar Tarafından Kasıtlı Olarak Yaratılan Bölünmüş Kişilik'' adlı kitabında şöyle yazıyor: ''BLUEBIRD Projesi'nde CIA, kasıtlı olarak kişilik bölünmesi yarattığı deneklerini gizli operasyonlarda kullanmaya çalışmıştır. Belgelerin incelenmesi sonucu bu inanılmaz deneylerde, 11 yaşındaki çocukların beyinlerine elektrodlar yerleştirildiğ i, 7-11 yaşları arasındaki çocuklara haftalarca, her gün, günde 150 mg LSD verildiği ve elektroşok yoluyla deneklerin hafızalarının silindiği, hayvanların beyinlerine elektrod yerleştirerek kimyasal ya da biyolojik saldırılarda kullanma çalışmaları yapıldığı biliniyor. 'Mançuryalı Aday' (orijinali 1962 yılında çekilen ve beyin yıkama yöntemlerini konu alan bir film) kurgu değil gerçektir ve CIA tarafından 1950'lerde BLUEBIRD ve ARTICHOKE zihin kontrol programlarında yaratılmıştır.''DSS Uzaya fırlatılmış o kadar uydudun işlevinin sadece televizyon kanalları yada araştırma yada vs vs vs için olduğuna inanmıyorum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
GodofFilth Yanıtlama zamanı: Şubat 26, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 26, 2008 Maalesef soylemeliyim ki bende de kisilik bolunmesi yani Multiply Personality Disorder sorunu war yillardir tedavi gormeme ragmen atlatamadim en kotusu bir bedende tamamen 2 farkli ruh olmasi ama onunla yasamayi en azindan ogrendim o yuzden bunlari yazmamin sebebi yazilanlardan daha ciddi ve gercekci oldugunu dusundugum icindir.Simdi soyleyin sizce hangi olay gercekten daha cozulebilir bir durumdur???? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Kelendria Yanıtlama zamanı: Nisan 1, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 1, 2008 fight club filminde de kullanılan bilinçaltının algılayabildiği gizli kare tekniği var. rusyada bu yasak olmadığı için her TV programında kullanıldığını ama diğer ülkelerde yasak olduğunu duydum. şöyle ki fight club filmini dikkatle izlerseniz bazı yerlerde gizli kareler farkedersiniz. bir anlık bişey yaşarsınız o kareyi gördüğünüzde ama farketmesi zordur. daha sonra bilgisayarda o anda o karede durdurarak o karenin içeriğini tespit edebilirsiniz. bunun gibi bir TV reklamı yapılırken insanların farketmeyeceği şekilde bir karesine "Gidip Danone yoğurt al" ya da "canım danone çekiyor" gibi bir mesaj konursa bu mesajı bir kare olduğu için göz farkedemiyor ama bilinçaltına işleniyor. ....diye duydum. evet buna 25. kare deniyor. özellikle rusya yugoslavya gibi ülkelerde televizyonda bazı programlarda "bu kanaldan ayrılma başka kanala bakma" gibi mesajlar veriliyormuş ama her mesaj bu kadar masum değil maalesef bazı filmler yoluyla bu yönde uyuşturucu propagandası bile yapılıyormuş. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
magus Yanıtlama zamanı: Nisan 1, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 1, 2008 Cep telefonu frekansları bu türden şikayetler yaratıyor,paranoid senaryolar yazmayınız...Ayrıca bizde herkes kontrol manyağı zati... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
zohar Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 30, 2008 ne yapmak lazım ? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ozzy78 Yanıtlama zamanı: Kasım 5, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 5, 2008 bir de şuna rastladım, henüz bir yorumum yok ama paylaşayım : Elektro-manyetik bir saldırının hedefi misiniz? >Elektro-manyetik saldırılar, bir komplo teorisi değil, tamamen gerçektir. Hergün, dünya üzerinde binlerce kişi bu saldırıların hedefi olmaktadır. >O kadar ki bir zamanlar sadece devletler içindeki gizli güçlerin ve istihbarat örgütlerinin uyguladığı bazı elektro-manyetik saldırı ve zihin kontrol yöntemleri, günümüzde neredeyse ticari bir meta haline gelmiş ve bu saldırılara karşı korunma sağlayan özel güvenlik şirketleri ortaya çıkmıştır. >Aşağıdaki test sorularına verilecek cevaplar, bir elektro manyetik saldırının hedefi olup olmadığınızı belirleyecektir. Sorular, tamamen bilimsel verilere ve saldırı kurbanlarının kişisel deneyimlerine göre hazırlanmıştır. >Fiziksel ve ruhsal bir sorununuz olmadığı halde, bu etkilerden birkaçını veya birçoğunu yaşıyorsanız, siz de, elektro manyetik bir saldırının kurbanı olabilirsiniz. >Ancak, bu belirtiler sizde yoksa, lütfen içiniz rahat olmasın. Çünkü okuyacağınız bu sorular, sebebi ne olursa olsun, elektro-manyetik saldırıların, insan üzerinde ne korkunç etkiler yarattığının ve bu saldırıların ne büyük bir insanlık suçu olduğunun açık delilleridir. >TEST: 1- Bir nedeni olmadığı halde, kulaklarınızda sürekli çınlama sesi duyar mısınız? 2- Fiziksel ve ruhsal bir neden yok iken, elektrik çarpmasına benzer bir duyguyla, uykunuzdan aniden uyanır mısınız? 3- Uyarıcı bir madde kullanmadığınız halde, gece yattığınızda uzun süre güçlü bir uyanıklık hali hisseder misiniz? 4-Vucüdunuzda, özellikle kol ve bacaklarınızda iğne batmasına benzer acılar ve yanmalar duyuyor musunuz? 5- Vücudunuzda, özellikle kol ve bacaklarınızda ve parmaklarınızda ani kramplar ve kas atmasına benzer titremeler sık sık olur mu? 6- Vücudunuzda, özellikle yüz ve kasıklarınızda şiddetli kaşıntılar olur mu? 7- Dinlenme halinde olduğunuz halde, ani kalp çarpıntısı ve stres duygusu yaşar mısınız? 8- Bir sebep yok iken vücut sıcaklığınızda ani yükselme ve ani terleme hali olur mu? 9- Yorgun olmadığınız halde, vücudunuza ani bir yorgunluk ve halsizlik çöktüğü olur mu? 10- Başınızda ve vücudunuzun çeşitli bölgelerinde aniden başlayan ve aniden biten ağrılar yaşar mısınız? 11- Başınızda tansiyon yüksekliğine benzeyen bir şişkinlik ve saç derisinde yanma hissi olur mu? 12- Aşırı unutkan mısınız? Düşündüğünüz bir şeyin zihninizden aniden silindiği veya düşüncelerinizin aktığı hissi olur mu? 13- Cinsel organda titremeler ve sebepsiz ereksiyon veya orgazm hali yaşadığınız olur mu? 14- Sebepsiz olarak, aşırı heyecanlanma, sinirlenme, üzüntü, ümitsizlik gibi duygular yaşar mısınız? Veya sıradan olaylara böyle aşırı tepkiler verdiğiniz oluyor mu? 15- Gözlerinizi kapattığınızda, hatta açık iken gözünüzün önünde üç boyutlu resimler canlandığı oluyor mu? 16- Bilinçsiz olarak zihninizde birşeyleri sürekli tekrarladığınız olur mu? 17- Kafanızın içinde nereden geldiği belli olmayan ses veya gürültü duyduğunuz oluyor mu? 18- Gördüğünüz ve duyduğunuz herşeyin sanki birileri tarafından izlendiği ve zihninizin okunduğu duygusuna kapıldığınız oldu mu? 19- Bulunduğunuz herhangi bir yerde, sık sık, cisimlerin ısı değişimlerinde çıkardığı seslere benzeyen çıtlama sesleri duyar mısınız? 20- Kol saati ve benzeri kişisel cihazlarınızda bulunan bataryaların, normal ömürlerinden daha kısa bir sürede bitmeleri söz konusu oluyor mu? KAYNAK:http://fraktali.849pm.com/consp_mind.html http://www.raven1.net/emresul2.htm belki sacma bulacaksin ama 18 inci madde haric hepsi bende var ama 18 inci maddeden supheliyim su an da bana zihin kontrolumu yapiliyor dersin peki ne yapmam lazim bana yardim lutfen Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Haziran 4, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 4, 2009 ZİHİN KONTROLÜ (MİND CONTROL)" VE "BEYİN YIKAMA (BRAİN WASHİNG)" GERÇEKTEN MÜMKÜN MÜ YOKSA BİR FANTEZİ VEYA ALDATMACA MI? YOKSA PSİKOLOJİK SAVAŞIN BİR PARÇASI MI? HANGİ OLAYLARDA ZİHİN KONTROLÜ TEKNİKLERİNDEN YARARLANILDIĞI SANILMAKTA ? ZİHİN KONTROLÜ FENOMENİ Geçmişte birçok zihin kontrolü ve psikolojik savaş tekniği çeşitli amaçlar için kullanılmış ve günümüzde hâlâ kullanılmakta. Zaten son 30 yıldır pek çok istihbarat örgütünün ana hedefi insan beyninin kontrol altına alınması olmuştur. Bu amaç için milyonlarca dolar gizli laboratuvar çalışmalarına ayrılmıştır. Kitaplar tarihte zihin kontrolü ve beyin yıkama operasyonlarına maruz kalmış ve bu konuda ünlü olmuş çeşitli isimler ve olaylarla doludur. Basında son zamanlarda iddia edildiği üzere Türkiye'deki bazı teröristlerin yaratılmasında acaba zihin kontrolü teknikleri mi yatmaktadır? "Zihin kontrolü" psikolojik teknikleri çok iyi kullanan kültlerin, tarikatların veya istihbarat örgütlerinin uyguladığı bir yöntemdir. Temelinde zihin kontrolü bir kişinin veya insan grubunun davranışını kontrol etmek veya değiştirmek için isteği ve bilgisi dışında uygulanan tüm yöntemlere verilen addır. Diğer bir tanımla, "beyin yıkama" (zihin kontrolü), bireyin farkında olmadan davranışlarının kontrol edilmesi ve değiştirilmesine girişimde bulunmak ve bu amaçla herhangi bir yöntemi uygulamaktır. "Psikolojik savaş" ise çeşitli zihin kontrolü tekniklerini de içine alan daha geniş bir kavramdır. Psikolojik savaş, insanların beyninde ve toplumsal psikoloji üzerinde sürdürülen savaştır, hedefi "reel olmayan" birtakım yanlış bilgileri propaganda, zihin kontrolü, medyanın kontrolü, toplu telkin ve beyin yıkama ile "gerçekmiş gibi" göstermektir. Böylece düşmanın veya karşıt güçlerin beyninde ve psikolojik tabanın da da savaşın kazanılması hedeflenmektedir. PSİKOLOJİK SAVAŞ TEKNİKLERİ * Çeşitli propaganda faaliyetleri. * Kendini farklı gösterme, demoralizasyon yaratma ve psikolojik kamuflaj teknikleri. * Toplumsal zihin kontrolü. * Bireysel zihin kontrolü. * İleri tekniklerle Mançurya Kobayları (Manchurian Candidate) oluşturma. * Toplumlarda veya bireylerde ideoloji değiştirme, toplum mühendisliği veya toplumu tamamen kendi yönünde devşirme yöntemleri. * Medyanın ve beyinleri etkileyen tüm araçların kayıtsız şartsız kontrolü. * Disinformasyon yayma ve bilgi kirlenmesine yol açma. Yukarıda ifade edilen teknikler içerisinde en çok uygulanan psikolojik faaliyet şunlardır: Propaganda, bireysel ve toplumsal zihin kontrolü, kimyasal maddeler yardımıyla kişinin düşüncelerinin etki altına alınması. Toplumsal zihin kontrolü toplumu istenilen doğrultuya yöneltmek, o toplumun kültürünü distorsiyona uğratarak çökertmek veya toplumu istenilen amaçlar doğrultusuna çekebilmek amacıyla tüm topluma yapılmaktadır. Toplumsal zihin kontrolüne en güzel örnek ise Hitler'dir. Hitler'in hitabet sanatını ve diğer teknikleri çok iyi bir şekilde kullanarak kitleleri arkasına takması toplumsal zihin kontrolü olarak tanımlanabilir. Toplumsal zihin kontrolü amacıyla televizyondan basına, reklamlardan filmlere kadar her şey kullanılabilmektedir. Bireysel zihin kontrolünden anlatılmak istenen, bir insanın belirli bir ortamda beyin elektrofizyolojısini ve kimyasını etkileyerek, kişiliği ve davranış biçimleri istenen amaç doğrultusunda yeniden şekillendirmektir. İstihbarat örgütleri ve istihbarat örgütlen için çalışan bilim adamları yıllarca insan zihnim kontrol etmek ama-cıyla çeşitli maddeleri kullanmışlardır. Bu maddelerin çoğu, nörotransmitterleri çok sistematik bir şekilde değiştiren halüsinojenler, amfetaminler ve türevleridir (Nörotransmitter: Beyinde nöron adı verilen sinir hücreleri arasındaki biyoelektriksel iletimi sağlayabilen mekanizma; bu mekanizma sayesinde beyinde farklı yerlerde farklı özelliklere sahip nöronlar birbirleriyle nörotransmitterler aracılığıyla iletişim kurarak, duygu, düşünce, bilinç, his, saldırganlık, zeka, uyanıklık, yaratıcılık gibi fonksiyonları belirlerler). Örneğin esrar (THC), sodyum pentotal gibi birçok madde bireysel zihin kontrolü amacıyla kullanılmıştır. THC'nin etkisinde bilinç dışına ait çeşitli bastırılmış motifler, imajlar ortaya çıkar. Güçlü halüsinojenler olan LSD, MDA, STP, Meskalin, PCP, İbogain algılanmakta olan her şeyin distorsiyona uğramasına, renklerin, seslerin veya bilinç dışından gelen her türlü düşüncenin değişmesine yol açarlar. Bu ilaçlarla bir kült içinde insanları transa sokmak ve istenilen amaçlar doğrultusunda kullanmak mümkündür. Sodyum pentotal kemo-hipnoz yapmaktadır ve bunu insanları konuşturmak için kullanmışlardır. Gerçekten kimyasal ajanlar kullanılarak yapay anksiyete, hipnoz, rüya görme hali, ağrıya duyarlılığın artırılması ve azaltılması, hafıza kaybı veya hatırlatma, sersemlik, psikoz, yaratıcı düşünce, aşırı duyarlılık oluşturulabilir. Beyin yıkama ve ideoloji kontrolünde genellikle şu teknikler kullanılmaktadır: 1) Telkin ve telkine yatkınlık. Gerek hipnoz, gerekse tekrarlayan ritüeller uygulanır. Hemen hemen tüm tarikatlar ve kültler bu teknikleri kullanır. 2) Mevcut tüm psikolojik akardengeyi yıkma. Var olan inanç ve bilinç yapısı sarsılır ve kişi kendi oluşturduğu psikolojik savunma mekanizmalarından mahrum kalarak, yeni bir travmaya ve telkine açık hale gelir. 3) Egoyu zayıflatma. 4) Cinsellik. Pek çok tarikat ve kült cinselliği, libidoyu had safhada kullanarak insandaki haz-ödüllendirme mekanizmalarını harekete geçirir. Bu sırada bazı ilaçların (Ekstazi, MDA vb.) etkilerinden de yararlanılır. 5) Gizemcilik ve üstün güçlere ulaşma. Gizemcilik, parapsikoloji ve mistisizm hemen hemen her tarikatın ve kültün temel parametre olarak kullandığı unsurdur. Bu yeteneklere ulaşma konusunda bazen ilaçlar veya başka psikolojik teknikler de kullanılır (vecd, meditasyon vb.). 6) Eşikaltı algının ve kollektif bilinç dışının, arketipal öğelerin çok sistemli kullanılması. Burada ses, müzik, görüntü, duyma veya görme eşiğinin dışındaki stimülan etkiler, fikirler, film görüntüleri, klişeleşmiş yapılar ve moda gibi unsurlar kullanılmaktadır. 7) Kimyasal maddelerle beynin normal akardengesinin (hemostasis) yıkılması ve yepyeni bir yapı kurulması. Mançurya Kobayı (Manchurian Canditate) ise kendi iradesi dışında, birtakım beyin yıkama seansları, ilaçlar veya hipnozun etkisiyle başkasının istediği eylemleri yapanlara verilen genel isimdir. Mançurya Kobayı teriminden hedeflenen robot-laştmlmış ve her istenileni yapabilen bireyler elde edebilmektir. Temel konusu LSD, halüsinojenler ve kimyasal ajanlarla beyin kontrolü olan MK-ULTRA projesini başlatan Ailen Dulles'ın 1953 yılında yaptığı konuşma bu bağlamda oldukça ilgi çekicidir. Ailen Dulles yaptığı konuşmada, hedeflerinin ne olduğunu şu cümlelerle açıklamıştır: "Hedef, insan zihnindeki savaşı kazanmaktır. Bu savaşın ilk cephesi propaganda, depolitizasyon ve sansür ile kitlesel sindirmeyi sağlamaktır. İkinci cephe ise bireyin beyninde kazanılacaktır. Hedef, beyin yıkamak, ideoloji değiştirmek ve gerektiğinde birçok Mançurya Kobayı yaratabilmektir." MARİLYN MONROE'NN ÖLÜMÜNDEKİ SİS PERDESİ KALDIRILAMADI. İDDİALAR ONUN ABD DERİN DEVLETİ PROJESİ YA DA BİLDİĞİ SIRLAR NEDENİYLE ZİHİN KONTROLÜ PROJESİ SONUCU ÖLDÜRÜLDÜĞÜ YÖNÜNDE ZİHİN KONTROLÜ VAKALARI Tarihte zihin kontrolü operasyonlarına maruz kalmış olabileceği iddia edilen kişilerin bazıları şunlardır: John F. Kennedy cinayetinin faili olan Lee Harvey Oswald'ın bir zihin kontrolü operasyonuna maruz kaldığı düşünülmektedir. Lee Oswald'ın MK-ULTRA isimli zihin kontrol projesinde Mançurya Kobayı haline getirildiği iddia edilmektedir. Bilindiği gibi John F. Kennedy cinayeti hiç çözülememiş, cinayetin tüm delilleri ise Amerikan Derin Devleti tarafından yok edilmişti. Bir zamanların efsanevi sarışını, film yıldızı Marilyn Monroe'nun ölümündeki sır perdesi yıllarca kaldırılamadı. Bazı kişiler onun intihar ettiğini bazı kişiler/kitaplar ise bir ABD Derin Devlet Projesi ya da bildiği sırlar nedeniyle bir zihin kontrolü projesi sonucu öldürüldüğünü iddia etti. Ayrıca Marilyn Monroe'nun Cathy O'Brien gibi MONARCH projesinde kullanıldığı yapılan iddialar arasındaydı. Ünlü Manken Candy Jones'un CIA tarafından hipnozla çoğul kişilik oluşturularak yıllarca çift kişilikle yaşatıldığı iddia edilmektedir. "The Control Of Candy Jones" isimli kitapta belirtildiği üzere Candy Jones isimli manken CIA'de (Morse Allen'ın projesi) hipnoz seanslarıyla Mançurya Kobayı deneylerine tabii tutuldu ve çoğul kişilikle yaşatıldı. John F.Kennedy ve Robert F. Kennedy Kennedy karde şlerden biri olan Robert F. Kennedy'nin katili Sirhan Bishara Sirhan'ın da bir zihin kontrolü operasyonundan geçirildiği iddia edilmişti. Sirhan konuşamadan ve iz bırakılmadan öldürüldü. Jim Jones'un kurduğu Halkın Tapınağı Kült'ünün 910 üyesi 1978'de topluca intihar etti. Jonestown Olayı'nın CIA'in toplumsal bir beyin yıkama olayı olduğu iddia edildi. 910 kişinin bir araya gelerek, siyanür içip intihar etmelerinin hiçbir mantıksal açıklaması olamazdı. 1981 YILINDA ÖLDÜRÜLEN JOHN LENNON'UN BİR MK-ULTRA PROJESİ KURBANI OLDUĞU İDDİA EDİLİYOR. ONU ÖLDÜREN DAVID CHAPMAN İSE KENDİSİNİ LENNON SANIYORDU Hare Krishna ve diğer okkült dinsel yapılar bu kültlerin daha az ekstrem olanlarına verilebilecek başka bir örnektir. 1981'de öldürülen John Lennon'un katili Mark David Chapman'ın bir ruh hastası olmasının yanı sıra bir MK-ULTRA projesi kurbanı olduğu iddia edilmiştir. David Chapman kendisini John Lennon sanıyordu ve onu öldürürken söylediği sözler şunlardı: "Kanımda hiçbir duygu yoktu. Hiçbir öfke yoktu. Hiçbir şey yoktu. Beynimde ölü bir sessizlik hakimdi. Ölüm, soğuk sessizlik, kalıp yürüyene kadar devam etti. O bana baktı... Beni geçerek ilerledi ve sonra kafamda onu duydum. O bana tekrar ve tekrar 'onu yap, onu yap, onu yap' diye emir verdi." Mark Philips ve Cathy O'Brien tarafından yazılan "Baykuş İmparatorluğu (Trance Formation in America): Bir CIA Zihin Kontrolü Kölesinin Gerçek Yaşam Öyküsü" adlı kitapta Cathy O'Brien kendi ağzından yaşadıklarını anlatmaktadır: "...MK - ULTRA projesi psikolojik travmayı ve çeşitli teknikleri kullanan bir zihin kontrolü projesiydi. Zihin kontrolü altında, kendi özgür irademi, düşüncelerimi denetleme yeteneğimi kaybettim. Ne soru sormayı, ne çıkarsama yapmayı, ne de bilinçli olarak kavramayı becerebiliyordum; sadece bana söylenilenleri yapıyordum. ...Katılmak zorunda kaldığım pornografi, daha fazla şiddetlenerek, sado-mazoşizmin işkencelerine (S&M) dönüşmüştü. Fiziksel ve/veya psikolojik travmalar; uyku, yemek ve su mahrumiyeti; yüksek voltajlı elektrik şoku; ve belirli hafıza bölümlerinin/kişiliklerinin hipnotik ve /veya diğer yöntemlerle programlanması bu projede uygulandı. Projede pek çok halüsinojen ve uyarıcı madde üzerimde denendi. ...Seks tacirim bütün programlama sürecimi izliyor, kırbacı ve çakısıyla sürekli bana işkence yapıyordu. 'Eğer birisine gidip, olanları anlatsan bile, hiç kimse senin gibi birisiyle işim olacağını düşünmez, bu yüzden kaçacak hiçbir yerin yok' diyordu. Beni sık sık 'atılabilir' olmamla tehdit ediyordu, çünkü ne de olsa, 'ilk başkan modeli olan Marilyn Monroe bütün insanların gözü önünde öldürülmüş ve hiç kimse ne olduğunu anlamamıştı.' ...Birçok ünlü politikacıya, ajana ve daha birçok kişiye fahişelik yapmaya zorlandım. Onlara daha iyi hizmet verebilmek için birçok seks filmi çekildi. Ayrıca uyuşturucu kuryeliğinde beni kullandılar. Kendimde uyuşturucu kullanmak zorunda kaldım. Satanist ritüellere katılmak zorunda kaldım. Bohem Kulübü'nde üçgen şeklinde bir cam fanusa, içlerinde yılanların da olduğu eğitilmiş hayvanlarla birlikte defalarca kapatılmıştım." Cem Ersever'in öldükten sonra kanında saptanan halüsinojen maddeler ölmeden önce onun zihninin kontrol edilmeye çalışıldığını mı gösteriyor? Mehmet Ali Ağca kimin emriyle ve hangi unsurların etkisiyle Papa'ya suikast düzenledi? Canlı bomba PKK militanlarının beyinleri ilaçlarla mı kontrol ediliyor? Bir zamanlar IBDA-C örgütünün lideri Salih Mirzabeyoğlu'nun (Salih İzzet Erdiş) avukatı Harun Yüksel'in web sitesinde açıkladığı iddialar enteresan: "Mirzabeyoğlu, NSA (Amerikan Ulusal Güvenlik Teşkilatı) tarafından birtakım gelişmiş teknikler sayesinde kontrol altına alınmıştır." Salih Mirzabeyoğlu'nun yayınlanan "Telegram: Zihin Kontrolü" isimli kitapta böyle benzeri yöntemlerle zihninin kontrol edildiği belirtilmekte. Acaba Mirzabeyoğlu gerçekten de yabancı istihbarat örgütleri tarafından çeşitli yöntemlerle kontrol altına alındı mı? alıntı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Siyah karlaR Yanıtlama zamanı: Haziran 4, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 4, 2009 bildiğime göre , ruslar ve amerikalı uzamanlar bu teknikleri saklı bomba aramakta ve kayıp insanları bulmak için kullanıyor Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Spr_Mnyk Yanıtlama zamanı: Haziran 4, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 4, 2009 İnsanlara zihin kontrolü ile neler neler yaptırlıyor da heberleri bile olmuyor Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
xteksus Yanıtlama zamanı: Haziran 6, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 6, 2009 Dikkat ettinizmi hiç ne kadarda çok müdehale ediyoruz kendimizi korumak adına başka yaşam alanlarına! bizler böylesine müdehale içerisinde oldukça bu kısır döngünün birgün kendi yaşam alanlarımıza yönelik müdehalesiyle sonuçlanmasından daha doğal ne olabilirki? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
GunduzGezen Yanıtlama zamanı: Haziran 6, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 6, 2009 bu konu modernitenin en büyük silahi olarak öğretilmişti hocamız bize şu soruyu sorardı düşüncelerinizde özgür olduğunuzu düşünüyormusunuz diye yaşadığımız taoplum medya siyaset aile yani aklınıza gelebilecek üst yapı kurumları ve allt yapı tüm kurumların zihnimizi etkilediğine iananılmakta düşüncelerimizde bie özgür olamadığımız ifade edilmektedir Aynen öyle. o hocanın ellerinden öperim ben. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.