Jump to content

Hişt,Hişt!


schizophrana

Önerilen Mesajlar

Yürüyordum. Yürüdükçe de açılıyordum. Evden kızgın çıkmıştım. Belki de tıraş bıçağına sinirlenmiştim. Olur, olur! Mutlak tıraş bıçağına sinirlenmiş olacağım. Otların yeşil olması, denizin mavi olması, gökyüzünün bulutsuz olması, pekâlâ bir meseledir. Kim demiş mesele değildir, diye? Budalalık! Ya yağmur yağsaydı… Ya otların yeşili mor, ya denizin mavisi kırmızı olsaydı… O zaman mesele olurdu, işte. Çukulata renginde bir yaprak, çağla bademi renkli bir keçi gördüm. Birisi arkamdan:

 

- Hişt, dedi.

 

Dönüp baktım. Yolun kenarındaki daha boyunu bosunu almamış taze devedikenleriyle karabaşlar erik lezzetinde bana baktılar. Dişlerim kamaştı. Yolda kimsecikler yoktu. Bir evin damını, uzakta uçan bir iki kuşu, yaprakların arasından denizi gördüm. Yoluma devam ederken:

 

-Hişt hişt, dedi.

 

Dönüp bakmak istedim. Belki de çok istediğim için dönüp bakmadım. Olabilir. Gökten bir kuş hişt hişt ederek geçmiştir. Arkamdan yılan, tosbağa, bir kirpi geçmiştir. Bir böcek vardır belki hişt hişt diyen. Hişt! Dedi yine.

 

 

 

Bu sefer belki de isteksizlikten dönüp baktım çalıların arasına birisi saklanıyormuş gibi geldi bana. Yolun kenarına oturdum. Az ötemde bir eşek otluyor. Onun da rengi çağla bademi, ağzı, dişleri, kulakları boynu ne güzel. Otluyor. Otları adeta çatırdata çatırdata yiyor. Belki de bu çıtırtılı, çatırtılı sesi “hişt hişt” diye duymuşumdur. Eşeğin ot koparışının sesinden apayrı bir ses:

 

-Hişt hişt hişt, dedi.

 

 

 

Hani bazı kulağınızın dibinde çok tanıdığınız bir ses isminizi çağırıverir. Olur değil mi? Pek enderdir. Belki de kendi kafanızın içinden sizin sevdiğiniz, hatırlamadığınız bir ses, ses olmadan sizi çağırmıştır. Olabilir. Birdenbire güneşi, buluta benzemez garip ve sarı bir sis kapladı. Bir kirli el, çağla bademi eşeğin sırtından bir kumaş çekip aldı. Her zamanki kül rengi, yer yer havı dökülmüş eski mantosunu giydirdi eşeğe. Yola indim. İstediği kadar hişt desin. İsterse sahici sulu bir dost olsun. İsterse kimseler olmasın, kendi kendime kulağıma hişt hişt diyen bir divane olayım, ben, aldırmayacağım.

 

 

 

Belki bir kuştur. Belki tosbağadır. Belki de kirpidir. Belki de yakın denizden seslenen bir balık, bir canavardır. Karabataktır. Mihalâki kuşudur.İyisi mi ben kendim hişt hişt derim. O zaman tamamı tamamına pek hişt seslenişine benzemeyen, benzemesin diye uğraştığım bir mırıldanmadır, tutturdum. Birdenbire, önümde bir adamla bir kadın gördüm. Kalpazankayaya yolunu sordular. Üstündesiniz dedim. Sanki yol hareket etti. Yürümediler. İki adımda benden uzaklaştılar. Koyunların arasına yüzükoyun uzanmış papazın oğlunu gördüm. Yüzünden apdal, çilli horoza benzer bir mahluk kalktı. Ağzının salyasını sildi. Kuzuyu bacaklarından tuttu. Kuzu ile yere yıkıldı. Kuzuyu burnundan öptü. Papazın oğlu çirkin, apdal, otuzbirli bir yüzle baktı. Şimdi bir çiçek tarlasında idim.bana hişt hişt diyen mutlak bir kuştu. Vardır böyle kuşlar. Cık cık demezler de hişt hişt derler. Kuştu kuş.

 

Bir adam yer belliyordu. Belin demirine basıyor, kırmızıya çalan bir toprak altını, üste aktarıyordu.

 

- Merhaba hemşerim, dedi.

 

- Ooo! Merhaba! Dedim..

 

Tekrar işine daldı. Hişt hişt, dedim. Aldırmadı. Bir daha hişt ,dedim. Yine aldırmadı. Hızlı hızlı hişt hişt hişt!

 

- Buyur beğim, dedi.

 

- Bir şey söylemedim, dedim.

 

Küçük parmağını kulağına soktu. Kaşıdı.çıkarıp parmağına baktı. Belin sapına siler gibi yaptı.

 

- Hişt hişt,dedim

 

Yüzünü göğe kaldırdı. Kuşlara baktı denize baktı. Dönüp şüphe ile bana baktı

 

- Bu sene enginarlar nasıl? Dedim.

 

- İyi değil, dedi

 

- Baklayı ne zaman keseceksin?

 

- Daha ister, dedi.

 

Nefes alır gibi “hişt” dedim.

 

Yine şüphe ile denize, şüphe ile göğe, şüphe ile bana baktı.

 

- Kuşlar olmalı, dedim.

 

- Benim de kulağıma bir hışırtı gelir amma, dedi, ne taraftan gelir? Zati bu sırada kulağım ağırlaştı.

 

- Bir yıkatmalı, dedim, benim de geçenlerde ağırlaşmıştı…

 

- Yıkattın mı?

 

- Yıkatmadım, hacet kalmadı, doktora gittim. Alıverdi; pislikmiş.

 

- Çocuklar nasıl? Diye sordum.

 

- İyiler, dedi. Dokuzdu sekiz kaldı. Biliyorsun dokuzuncunun macerasını ya…

 

- Sus, sus, dedim. Yürekler acısı. Haydi allahaısmarladık!

 

- Haydi güle güle.

 

Biraz uzaklaşında:

 

- hişt hişt..

 

Bu sefer yakaladım. Bahçıvandı. Oydu oydu.

 

- Hadi hadi yakaladım bu sefer seni, dedim.

 

- Yok vallahi, dedi, vallahi daha kesmedim bakla, sendene diye saklayayım, parasıyla değil mi?

 

- Sen değil misin hişt hişt diyen?

 

- Ben de duyarım bir ses, amma bulamam nereden gelir?

 

Nereden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin!... Bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları…

 

- Hişt hişt..

 

- Hişt hişt..

 

- Hişt hişt..

Sait Faik

 

 

Kaynak

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...