nickmickyok Oluşturma zamanı: Şubat 12, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Şubat 12, 2007 Evvelki cumartesi Taksimde Rimmon un ve benimde içinde bulunduğumuz ilginç bir dörtlü vardı. Harbiye Muhsiz Ertuğrul Sahnesi'nde gerçekten ilginç bir grup oluşturmuştuk. Her neyse konunun bu kısmı bizi ilgilendirmiyor en nihayetinde.. Bu ilginç dörtlü Çılgın Dünya adlı oyunda kendimizi bulduk. Neden diye soracak olursanız oyunun konusu şuydu: Zaman mekan tanımayan, ele avuca sığmayan aşk tanrısı Cupido, oklarını bu sefer İspanya’da bir akıl hastanesinde bir araya gelen gerçek delilere, deliliğe özenenlere ve çareyi delilikte bulanlara yöneltiyor. Yaşamda bilinen dengelerin dışında hareket edenleri delice düşünen ya da delice yaşayanlar diye tanımlarız. Hatta onları akıl hastanesine kapatırız. Ama gün gelir bizim için de tek çare kalır: Delilik. Delilik aklımızın kabul ettiklerinin dışında kalanlardır. Delilik sınır tanımaz. Belki de çağımızın akıl almayan gidişine ancak delice cevap vererek ayakta kalabiliriz. Çünkü ‘delilik’, sonsuz özgürlüktür. Biçim açısından geçmişin dokusu korunurken müzikleriyle seyirciyi çağımıza getiren oyunda “Aşk bir deliliktir” teması eğlenceli bir anlatımla sunuluyor. Tabi birde bizim görüşlerimiz var.. Biletleri başka bir arkadaş ayarlamıştı ve hangi oyuna gittiğimizi bile bilmiyorduk. Biletler elimize geçince öğrendik ki oyunun adı Çılgın Dünya imiş. Adı bu ama yinede daha normal birşeyler beklediğimiz söylenebilirdi açıkçası Yerlerimizi alırken fonda çalan ilginç müzik hakkında görüşlerde bulunuyorduk tabii o hengamede henüz sahneyi görmek mümkün olmamıştı. Sahneyi farkedince -kendi adıma konuşiim- kaçmanın hayrımıza olacağını düşündüm bir an. ortada bir kuyu onun etrafında salıncağımsı salıncak olmasının yanında tahtrevalli olarakta kullanılabilecek bir aparat:) birçok kapı (meşhur kaçıkların herbiri bu kapıların arkasında;) ) su değirmeni ama değirmen için konan kovalar oyun içerisinde oturmak, sallanmak, intihar girişiminde bulunmak vs içinde kullanılabilir nitelikte... ama ışıklandırma güzeldi o deliler hastanesinin avlusu, o kadar bir arada olmayacak eşyanın hepsi birer ahenk unsuru olmuştu. Bu arada hem sahnenin hemde müziğin üzerimizde bıraktığı şaşkınlığı atlatmaya çalışırken oyun başladı bir gürültüyle.. müzikal diyemem ama sazlı sözlü kısımlar oldukça fazla.. sazlı sözlü diyorum ki gerçekten öyle.. ortaçağ avrupası ve çalan müzikler müslüm babadan orhan gencebaya, arabeski geçtim türk sanat musikimizin en güzide örnekleri filan ama e oyunda komedi olunca tüm bunları kaldırıyor ister istemez hemde öyle güzel parçalar seçmişlerki tam oturmuş budur dedirtecek cinsten deliler hastenesinin akıllı geçinen dr u ve müdürüde birer deli.. sonra şans eseri oraya gelen akıllı insanlarda aslında deli olduklarını anlıyorlar.. yada deli olmak işlerine geliyor öyle davranıyorlar her neyse işte.... sonuç olarak şaka yaptım diyende deli akıllıyım diyende deli deliyim diyende deli.. aklımı çaldılar ondan delirdim etraf hırsız kaynıyor diyen bile var.. daha ne olsun .. bir curcunadır gidiyor oyunun sonuna kadar.... ama şaşkınlığımız kısa sürede geçti zevkli bir 3 saat geçirdik. yada sahnede bize benzeyen birilerini gördük kanımız kaynadı bilmiyorum:) 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rimmon-ex Yanıtlama zamanı: Şubat 12, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 12, 2007 .........Adalet Cimcoz'un dilimize çevirdiği oyunun müzik düzenlemesi Selim Atakan, dekor tasarımı Barış Dinçel, kostüm tasarımı Nihal Kaplangı, ışık tasarımı Sabahattin Gündoğdu, efekt tasarımı Ersin Aşar imzası taşıyor. Oyunun dramaturgu Arzu Işıtman. Oyunda, Yiğit Sertdemir (Don Floriano), Gürol Güngör (Don Valerio), Selçuk Soğukçay (Pissano), Berrin Koper (Dona Erifilia), Selçuk Yüksel (Leonato), Murat Bavli (Bellardo), Tarık Şerbetçioğlu (Tomas), Semah Tuğsel (Laida), Binnur Şerbetçioğlu (Dona Fedra), Doğan Altınel (Liberto), Naci Taşdöğen (Hekim), Gökhan Eğilmezbaş (Prens Don Raynero), Hüseyin Tuncel (Sessiz Şarkıcı), Aslı Narcı (Deli) rol alıyor........... Emeği geçen herkesi kutlamak istiyorum ancak özellikle oyunun 2.perdesinde oyuna dahil olan Naci Taşdöğen'in büyüleyici oyunculuğuna hayran kaldım.Ayrıca müziklerde harikaydı. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Nietzsche Yanıtlama zamanı: Şubat 12, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 12, 2007 tiyatro cnm tiyatro:) bende oynadım bu yaşıma ragmen 5 6 kere sahne aldm cok severdim tiyatroyu ama neden bıraktıgımı bende bilmiorm:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rimmon-ex Yanıtlama zamanı: Şubat 12, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 12, 2007 Bir mesajımda belirtmiştim klişe bir söz gerçi ama tiyatro inasnın insanı insan kullanarak anlatma yoludur.Rolünün hakkını veren oyuncular mutlaka ki oynadıkları rollerin hayatları üstündeki etkisini göreceklerdir.Olgunlaşma konusunda önemli bir deneyimdir tiyatro sahneleri.Bende her fırsatta atıyorum kendimi sahneye :DBirde tiyatro bana her zaman için sinemadan daha samimi,daha düşündürücü gelmiştir? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nickmickyok Yanıtlama zamanı: Şubat 12, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 12, 2007 Evet... Naci Taşdöğen 2.perdede girip oyunun havasını değiştirmişti resmen.. ellerinden öpüyorum valla beklenmedik birşeydi sahnede ilk gördüğümde nerden çıktı gereksiz detay mı acaba filan dedim ama devamında büyüledi herkesi oyunuyla... --------------------- direk oyuncuyla enerji alışverişi olduğu için daha samimi buluyor olabilirsin tiyatroyu.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.