nevermore Oluşturma zamanı: Temmuz 28, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Temmuz 28, 2009 Tanrı Kimdir .. ? Bu soruyu en iyi şekilde yanıtlamak için, "kim" sorusunu "ne"ye çevirelim; tıpkı bizim Omni olarak ne ve nerede olduğumuzu tanımladığımız gibi, ki o bizim "kim" liğimizi oluşturur. Birçoğunuz hâlâ Tanrı'yı kişiliğe, bireysel isteklere ve niyetlere sahip bir ilah olarak görürsünüz. Eğer Evren'i bilinç olarak görür ve hepimizin o bilincin içinde bulunduğumuzu bilirsek, Tanrı'yı hepimizi birbirimize bağlayan "birleştirici bilinç alanı" olarak daha doğru bir biçimde tanımlayabiliriz! Bilincin en yüksek düzeylerinde, sizin perspektifinizden size tanrılar olarak görünecek varlıklar vardır, çünkü onlar çok engin bir genişliktedirler, ve bu genişlikleri içinde görünüşte sizi ve algılayabileceğiniz her şeyi kapsayıp kuşatırlar, çünkü onlar birlik bilincinin ifadeleridir. Bu varlıkların, ve onların ötesinde bulunanın, yani Tüm-Varolan'm, Tüm Yaşam-Kaynağı'nın, sizin için, gerçek kimliğinizi -tıpkı onların sizi ve kendilerini bilinçlerinin enginliğiyle deneyimleyebilmeleri gibi- tam olarak deneyimlemenizden başka bir kişisel dilekleri yoktur. Tanrı denen bireysel bir varlık yoktur, çünkü her birimiz o bütünün bireyleşmiş bir ifadesiyiz ve içimizde aynı tanrısal nitelikleri taşırız. Sizler, bizim gibi, yaratanlarsınız, çünkü sizler de Tanrı zihni içinde var olur, ve varoluşunuzun her anında -bunu bilseniz de bilmeseniz de- o bilinci kullanırsınız. Öyleyse, esas itibarı ile, siz Tanrı diye bireysel bir varlığın, Evren’den sorumlu tek bir varlığın bulunmadığını söylüyorsunuz, öyle mi? Eğer bunu böyle koymak istiyorsanız, evet. Ama, sizin dünyanızdan sorumlu olan bir Tanrı vardır; sizin dünyanızda yaratan bir yaratıcı vardır, ve o sizsiniz! "Sizin dünyanızda yaratan bir yaratıcı vardır, ve o sizsiniz!" Sizler, sınırlı algınızla, dünyanızı gözlemlediniz ve neyin daha yüksek, neyin daha düşük olduğuna karar verdiniz. Bir karıncanın bir kelebekten daha düşük olduğuna, bir kelebeğin bir kuştan daha düşük olduğuna, bir kuşun bir köpekten ve attan daha düşük olduğuna, ve bir atın sizden daha düşük olduğuna karar verdiniz. Dolayısıyla, sizden "daha yüksek" ya da daha iyi olanı aradınız ve "kendi suretinizde" bir Tanrı yarattınız. Sizler hiyerarşi üzerinde odaklanır, ve dolayısıyla, bu odaklanışmızla onu yaratırsınız, ve sonra Evren'e o perspektiften bakarsınız. Ay'a gider ya da Mars'a bakar ve "orada yaşam olmadığına" karar verirsiniz, çünkü sadece kendi odağınız içinde bakmaktasmızdır. Sizi temin ederim ki, Ay, Mars, ve tüm diğer gezegenler canlılarla doludur. Sadece, onlar farklı kuralları olan farklı bir oyun oynamaktadırlar. Doğru, bu gezegenlerde şu anda hiç kimse sizin oyununuzu oynamamaktadır, ama onlar "geçmişte" bunu yapmış, ve gelecekte de yapacaklardır. Şimdilik onlar, aradığınız Tanrı kadar, görünmez halde kalmaktadırlar. Kendinizi Tüm-Varolan ile bir olarak deneyimlediğinizde, Tanrı'yı da deneyimlemiş olursunuz. Bu idrakle, o zaman kendinizi Tanrı olarak deneyimler, Tanrı olarak bilirsiniz. Sizin oynadığınız oyun budur; bizim oynadığımız oyun budur. Sadece, sizin bu oyuna başlama noktanız Dünya denen fiziksel realitedir. Daha birçok oyun vardır, ama hepsi de aynı nihai hedefe götürür. Belki zaman içinde, hep birlikte -henüz hayal edilmemiş- bir başka hedefe karar verebiliriz! Sözünü ettiğiniz bu diğer "tanrılar" kimlerdir? Bizim sözünü ettiğimiz anlamda sadece tek bir Tanrı vardır; sadece tek bir Tüm-Varolan vardır. Bununla birlikte, benim gibi ortak doğaya sahip, ve etki alanları çok geniş olan varlıklar vardır. Onlar o kadar geniştirler ki içlerinde –koruyup gözettikleri- dünyalar ve güneş sistemleri barındırırlar. Bu bakımdan, siz bu varlıkları belli bir oyundaki tüm oyunculara yol gösteren "yaratıcı tanrılar" olarak görebilirsiniz. Örneğin, her bir yıldız ve gezegen, tıpkı sizin gibi, bir ruha sahiptir. Dünyanız, Güneşiniz ve güneş sisteminizdeki tüm diğer gezegenler gibi, bir ruha sahiptir. Ve tıpkı sizin fiziksel bedeninizin gözeticisi olduğunuz gibi, bu varlıklar da kendi fiziksel bedenlerinin, yani Güneş'in ve Dünya'nın gözeticisidirler. Her gece gökyüzüne bakıp yıldızları gördüğünüzde, aslında engin bir ruhsal varlığın fiziksel bedenine bakıyorsunuz. Tıpkı sizin fiziksel bir bedene odaklanmış ruhsal bir varlık olduğunuz gibi, bunlar da bir yıldıza odaklanmış ruhsal varlıklardır. Bundan da daha büyük varlıklar, tüm bir galaksiyi, tüm bir sistemi içeren varlıklar vardır. Bunlar da tanrılar olarak kabul edilebilirler, çünkü onlar kendi içlerinde sizin oyun alanınızı tezahür ettirirler. Siz bu varlıklardan ayrı değilsiniz, çünkü gördüğünüz Tanrı'yı oluşturan şey, bireysel bilincinizin belli bir oyunun içinde tüm diğerleriyle bir araya gelmesidir. Böylece, biz Yüce İrade'den söz ederken, bununla, bütünün en yüksek hayrı için çalışan bir iradeyi kastederiz. Sizden "daha" sorumlu olan birinin, ya da sizin kim ve ne olabileceğinize karar verebilecek birinin varlığı anlamında bir hiyerarşi yoktur. Ama, bilinçli gelişim düzeylerine baktığımızda bir tür hiyerarşi vardır. Ancak, bu yüksek varlıkların aslında yüksek bir düzeyde ifade edilen siz olduklarını göz önüne alırsak, bu kavram bile yanlıştır. Çünkü siz fiziksel-olmayan bir varlığın fiziksel uzantısısınız ve bu fiziksel-olmayan varlık çok-boyutlu bir doğaya sahiptir. Daha önce, "geçmiş" bir yaşamda fiziksel formda bulunduğunu hissedenleriniz olduğu gibi, ve çoğunuzun mevcut bedeninizin ölümünden sonra da var olacağınızı umut etmeniz gibi, az sayıda da olsa, fiziksel bedende bulunurken aynı zamanda hiyerarşinin en yüksek düzeylerinde de bulunduğunu anlayanlarınız vardır. Sizler bu varoluşun büyük ölçüde farkında değilsiniz, çünkü fiziksel olana odaklanmış durumdasınız ve onun en gerçek şey olduğuna inanıyorsunuz. Bu inançla, fiziksel-olmayanı algılamakta zorlanıyor, ve fiziksel-olmayan yanınızın fiziksel bedeninizi kapsadığını ve kuşattığını göremiyorsunuz. Kişilik Benlik: Fiziksel katta özdeşleştiğiniz siz. Yüksek Benlik: Ruhun amacına ve perspektifine uyumlanan Kişilik Benlik. Ruh Benlik: Hem fiziksel, hem de fiziksel-olmayan tüm yaşam deneyimlerinizi kapsayan ebedi yanınız. Monad: 'Tüm-Varolan”ın ötesinde bir bireysellik kazanmaya başladığınız nokta. "Sizin" ya da "ben"in "Tanrı"dan ortaya çıkmaya başladığı nokta. Bu tanrılar sizi yönetmezler; size sadece yol gösterirler. Onlar kendilerine tapınılmasmı ya da itaat edilmesini istemezler; sadece, sizin büyük benliğinizin bir vizyonunu tutmaya çalışırlar. Vakitlerini, insanlığa olabileceği şeyin bir vizyonunu telepatik olarak aktararak geçirirler. Size bir sevgi, sağlık, rahatlık, bolluk vizyonu, ve sizin yaratan olduğunuz bilgisini aktarırlar. Size huzur, bolluk düşünceleri aktarır, sizin büyüklüğünüzü yansıtırlar; onlar sadece en yüksek hayrınızı ister ve karşılığında hiçbir şey beklemezler. Neden karşılığında hiçbir şey beklemezler? Çünkü onların perspektifinden, siz onların bir parçasısımz, onların içinde yaşarsınız, siz onlarsınız. Biz, Omni olarak, bu "tanrılar" ile işbirliği yapar, ve onlarla yaptığımız anlaşma doğrultusunda, "oyun"un perdesini geçip, size birlik, sevgi ve tanrısallığınız ile ilgili öğretiler sunabiliriz. Biz size Tanrı olduğunuzu hatırlatmaya geliriz. Bunun bir oyun olduğunu hatırlatmaya, ve kendinizle ilgili en yüksek hayallerinize ve vizyonlarınıza erişmenize yardımcı olmaya geliriz. Çünkü insanlık en korkunç kâbuslarını gerçekleştirmeye muktedir olduğu gibi, her biriniz mucizeler yaratmaya muktedirsiniz ve her biriniz sonsuz bir sevgi kapasitesine sahipsiniz. Biz sizi kurtarmaya gelmeyiz, çünkü kurtarılmaya hiç ihtiyacınız yoktur. Biz sizin için sizin dünyanızı değiştirmeye gelmeyiz, çünkü siz bunu yapmaya fazlasıyla muktedirsiniz. Biz size, sadece, gerçek doğanızı hatırlatmak, sizin çok ama çok değerli olduğunuzu hatırlatmak üzere, bir dost olarak geliriz! Eğer size Tanrı'nın size duyduğu saf sevginin sadece yüzde birini aktarabilseydik, bir daha asla kendinizden kuşku duymazdınız; büyüklüğünüz içinde ortaya çıkar, her an bir mucize yaratabilirdiniz. Ve bizi neden görmüyorsunuz; gerçek kimliğinizi, gerçek benliğinizi neden görmüyorsunuz? Çünkü kendinizi değersiz olduğunuza ikna etmişsiniz, ve bu değersizlik algısıyla, birbirinize de değersiz varlıklarmışsmız gibi davranıyorsunuz, ve sonra kendinizi daha da değersiz hissediyorsunuz, ve böylece birbirinize daha da değersiz varlıklarmışsmız gibi davranıyorsunuz, ve bu kısırdöngü böyle devam ediyor. Ancak, insanlığın bilincinde ortaya çıkmış ve giderek genişleyen bir çatlak var. Sizler kim olduğunuzu bilmeyi çok istediniz, yanıtlar istediniz. Sevgi istediniz, ve böylece biz geldik; tapınılmaya değil, bizim siz olduğumuzu, ve sizin Tanrı olduğunuzu söylemeye geldik! Yaratılışın Dört Prensibi, J.L.Payne 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
thalese Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 paylaşım için teşekkürler, bu makale; tanrı olgusunu, evrenden, ben'den çekip, daha soyut, düşünsel bir tanrı olgusu ortaya koymuş. Tanrı Kimdir .. ? ..... Eğer Evren'i bilinç olarak görür ve hepimizin o bilincin içinde bulunduğumuzu bilirsek, Tanrı'yı hepimizi birbirimize bağlayan "birleştirici bilinç alanı" olarak daha doğru bir biçimde tanımlayabiliriz! ........ Yaratılışın Dört Prensibi, J.L.Payne yine tanrı olgusunu, sonradan yaratılmış olan evren ile özdeşleştirmiş, hatta evren=tanrı diyen bir düşünce. ama benim mantığıma yatmayansa; ölü ama sistematik ve devinimsel bir yapıya sahip olan sıkı kuantumsal kurallara sahip bu evren'e "bilinç" atfetmek. çünkü bilinç, evrende değil, bizim evreni algılama ve tanımlama ve betimleme yeteneğimizdir. dolayısı ile bilinç beni çepeçevre kuşatmış evren'imde değil, onu anlamaya çalışan ve birazcık da olsa tanımlayan şu beynimdedir. saygılar... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 Söylediklerinizin büyük bir kısmına katılıyorum sayın thalese, yazıyı şu şekilde yorumlayabilirmiyiz .? Tanrı evren biz.. yani makro ve mikro kozmos'u bir bütün olarak ele alırsak,bilinç kısmını biz yani mikrokozmos yaratıyorsak (ki bence de öyle) tüm enerjiler birbirine bağlı ve muhtaç olmuyormu? bilinçsiz bir makrokozmos yada evren yada tanrı ... bizim yuklediğimiz bilinçle şekilliniyor ve hayat buluyor... ne dersiniz? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
thalese Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 kısmen katılmakla birlikte; bizim bilincimiz olmasa makrokozmoz yada evren yada tanrı tüm gerçekliği ile durmuyor mu, tabiki duruyor. kaldı ki; bizim bilincimiz, evrenin bize sundukları ve bizim onda bulabildiklerimizden ibaret iken, tüm evreni ve tanrıyı sadece bireyin bilinç zemine oturtup, gerçekliğini burda sorgulamak bana kalırsa biraz kısır bir döngü. tabiki şunu yadsımıyorum, birey ve tüm evren, bireyin "kendisi için" kendi bilinci ile/kadar varlar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 o zaman soruyu şu şekilde alsak, bilincimiz olmasa ? makrokozmosun varlığı yada devinimi nekadar devam eder ? anlamları yukleyen bizlersek evrenin yada tanrının gereksikliğini ASLA savunmuyorum anlatmak istediğim şu; bilincimizle şekilllendirdiğimiz makrokozmos varlığını tekamül ettirebilmek için bizim bilincimizden /enerjimizden faydalanmıyormu? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
thalese Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 sizi çok iyi anlıyorum, ancak ben bireysel (tercihim) olarak farklı bir paradigmadan bakıyorum. pencerenin içinden değil dışından (yada tersi) bizim bilincimizi oluşturanın kendi içsel enerjimizin değil de, bizim dışımızdaki evrenin oluşturduğu fikrindeyim. bu sebeple bizim bilincimiz olmasa da, yada o yönde olmasa da, evren de, tanrı da kendi varlığını sürdürecek ve tekamülleri için bize ihtiyaç duymayacaklardır. belki de, bizim tekamülümüz için biz onlara ihtiyaç duyacağız. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 Tamam şimdi daha iyi anladım sizi ve konuya yaklaşım şeklinizi kısa ve hoş sohbet için teşekkür ederim .. nice uzuuuun cümlelerin aksine faydalı oldu yazdıklarınız 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
thalese Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 ben teşekkür ederim, bu forum penceresindeki kısa sohbet için saygılar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 18, 2010 Kişilik Benlik: Fiziksel katta özdeşleştiğiniz siz. Yüksek Benlik: Ruhun amacına ve perspektifine uyumlanan Kişilik Benlik. Ruh Benlik: Hem fiziksel, hem de fiziksel-olmayan tüm yaşam deneyimlerinizi kapsayan ebedi yanınız. Monad: 'Tüm-Varolan”ın ötesinde bir bireysellik kazanmaya başladığınız nokta. "Sizin" ya da "ben"in "Tanrı"dan ortaya çıkmaya başladığı nokta. Ki monad (kutsal geometri olarak tanımlanır) hakkında ploton'un şu cümlesi konuyu daha aydınlatacak düşünceyindeyim; Bir olmadan çoğu algılayamazsın… Birliğin araştırılması zihni açar ve onu gerçeklik görüsüne yöneltir. Platon Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AgainWeRise Yanıtlama zamanı: Mayıs 15, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 15, 2010 Kozmoz çarpsınki çok beğendim ) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.