nevermore Oluşturma zamanı: Ağustos 2, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Ağustos 2, 2009 (düzenlendi) http://img34.imageshack.us/img34/6580/image002xwr.jpg Hz İSA nın son Yemeği Leonardo Da Vinci La Ultima Cena Resmi Yahuda İskaryot’ un İncilli : Elleri Parkinson hastalığından titreyen Profesör Rodolphe Kasser masada duran eski papirüs’ü alarak üzerinde yazılı olanları , yüksek ve anlaşılır bir sesle okumaya başladı : “ pe-di-ah-kawn-aus ente plah-nay “ Bu kelimeler Cop tic dilinde idi. Kopt Dili Hıristiyanlığın ilk başlarında Mısırda konuşulan dildi. Kilise tarafından bu dilde yazılı din kitapları Hıristiyanlar için yasak saydığından beri ( ilk Hıristiyanlık çağları 200 – 300 M.s ) hiç duyulmamış ve kullanılmamıştı. Bu kopyası o zaman dan beri her nasılsa kaybolmadan günümüze kadar gelmişti. Mısır çöllerinde Asırlarca gizli kalmış olan bu parşömen 20 asrın sonlarında bulunmuş fakat kaçak antikacılar dünyasında tekrar izi kaybolmuş hatta bir tanesi 16 sene New York Hicksville deki banka kasasında unutulup bekletilmiş. Bu arada Prof. Kesser tarafından bu papirüs ve üzerindeki çok önemli bilgilerin nem ve zaman tarafından gittikçe tahribata uğradığı öğrenilmiş. 78 yaşındaki dünyanın en büyük Kopt dili uzmanı Kesser okumasını bitirdikten sonra elindeki sayfayı dikkatlice masanın üzerine bıraktı. “ Son derece güzel bir lisan , bu Yunan harfleri ile yazılmış Mısır lisanı değil hakiki Kopt lisanında yazılmış son derece eski ve önemli bir parşömen. “ bu size okuduğum sayfa İsa nın havarilerine yanlış yolda olduklarını izah eden bir vesikadan pasaj dı. Yazının başlığı ise şöyleydi. : İsa’nın Yahuda İskaryot ile arasında geçen gizli açıklamaların beyanı” ismini taşımaktaydı. İki bin sene sonra dünyada Hıristiyanlar tarafından en nefret edilen adamın hikayesi gene gündemde idi. http://img34.imageshack.us/img34/477/image003dai.jpg Yahuda ’nın incilinin kalan kısımlarının görünüşü Yahuda’ nın İncili 1700 senedir kayıp olan Gospel of Judas Yahuda nın İncilli eski bir deri cilt ve kese içinde muhafaza edilmiş papirüs üzerine el yazmalar halinde Mısır’ın merkezin deki çöl bir arazide 1970 senesinde bulunmuş. Ve 2000 senesinde Zürih te bir Antikacı tarafından satın alınmıştır. Beş sene süren iyileştirme ve yenileme çalışmaları ve onu takip eden kopyalama ve tercüme sürecinden sonra Bu İncil sayesinde Yahuda hakkında tarihtekinden son derece değişik bir intiba ve düşünce doğmuştur. Genelde bütün Dünya tarafından eski Din kitaplarında yazılanlara dayanarak nefret edilen ve bir hain olarak kabul edilen Yahuda nın İlk Hıristiyanlardan olan Matthew , Mark ,Luke ve John dan birkaç on sene sonra Gnostic ( İlk dönem Hıristiyanlar Gnostcs olarak adlandırılırlardı ve onlar Allah’ın kişilik ve sıfatı hakkında tam bilgi sahibi olduklarını iddia eden filozofların felsefesi ne inanırlardı bu felsefeye göre Tanrı insanı yaratırken kendi Tanrısallığından bazı nebzeler de insanın hamuruna katmış bu yüzden insanda da bu üstünlüklerden pırıltılar vardır ) denilen Hıristiyan din alimleri tarafından yazılan bu kitapta : “ Yahuda’ nın yaptıklarını Hz. İsa’ nın ondan bilhassa istediği ve onun da bunu yapmanın kendi hayatının sonu olacağını bildiği halde sadece İsa ‘ya olan sadakatin den ve İsa’nın ona açıkladığı gizli bilgilerin ışığında yaptığını ortaya koymaktadır.” İsa ölmek istiyordu zira ancak bu şekilde ruhunun bedeninin hapsinden kurtulacağına inanıyordu. Yine bu İncil’e göre Dünyanın HAKKİKİ TANRI TARAFINDAN YARATILMADIĞINI ZİRA HAKKİKİ TANRININ BÜTÜN KUDRETİNİ İNSANLARI YARATIRKEN ONLARA BÖLÜŞTÜRÜP DAĞITIĞINI. ZATEN TANRI İNSANI YARATIRKEN KENDİ RESMİMDE , SURETİMDE YARATIM DEMEKLE BUNU BELİRTMİŞTİR. Dünyayı Yaratan Tanrı Eski Antlaşma ( Musevilerin kurtsal kitabı Genessis – yaradılış ) kitabında da izah edildiği gibi Bizleri yaratan Tanrıdan daha düşük bir seviyedeki intikamcı kindar ve savaşçı bir Tanrı tarafından yaratıldığı için bazı hatalar ve onlarla birlikte bu arada Şeytan da ortaya çıkabilme fırsatı bulmuştur . “ BU kitabın doğruluğu ve otantitesi ( hakikiliği) bakımından yapılan araştırmalarda en mühimi yazıldığı tarihi tespit etmek olmuştur. Kullanılan malzeme mürekkep ve diğer unsurlar hepsi çok dikkatlice araştırılıp incelenmiş ve netice olarak : Karbon 14 araştırmasında , Arizona Üniversitesi Uzmanlarından Tim Jull’e gönderilmiş ve netice olarak M.s. 280 senesi (+veya – 60 sene olarak yani M.s. 140 ile M.s. 360 seneleri arası ) kabul edilmiş. Aynı şekilde gerek mürekkep ve yazılan yazının şekli ile araştırmalarda de aynı tarihler kabul edilmiştir. Bunun neticesinde toplanan Uzmanlar kurulu şöyle bir karara varmıştır. Elimizdeki bu papirüs kitabın aslı m.s. 180 seneleri civarında Yunanca yazılmış ve bu onun Kopt ( Coptic O tarihlerde Mısırda geçerli olan lisan ) lisanında yapılmış bir tercümesidir. Bu papirüs tomarının bugüne kadar kalmasının en büyük sebebi M.S. 200 senelerinde Peder Lazarus Doğu Mısırdaki Aziz Anthony’s Manastırında her gece günün son duasını Mahzende geleneklere uygun olarak Tanrıya odaklanarak yaparak yeni bir anane yaratmıştı. Çöl Manastırları ; bu manastırlar inananlar tarafından çok tutulmaya ve revaç görmeğe başladı böylelikle bir çok orta doğu ülkesi çöllerinde Manastırlar kurulmaya başlandı. Issız ve gizli yerlerde kurulan bu manastırlar aynı zaman gizli kütüphanelerinde ve mahzenlerde inanmayanlardan ve düşmanlarının gazaplarından kutsal din kitaplarını ve Kiliseye ait kutsal kıymetli eşyaları da muhafaza etmeğe başladılar. Ve bilhassa bu Manastırda ibadet eden rahiplerin en büyük uğraşları o zamanların eski din ve bilim eserlerini saklamak ve onları kopya etmek te vardı İşte bugün bütün Hıristiyan Din alemini çok büyük bir şok altına sokan bu kitap ta böyle çöldeki bir eski manastırın mahzen kalıntılarında bulunmuştur. http://img32.imageshack.us/img32/9219/image004lwe.jpg Bu bulunan Papirüs tomarında bu kadar mühim ne gibi bilgiler vardı. Orijinalinde 62 sayfa olduğu sanılan eserin 1999 yılında sadece 26 sayfası ve bu sayfaların sadece belli bir kısmı kalmıştır. okuyan her grup tarafından şu ana kadar değişik bir şekilde yorumlanmıştır. Astronomi de yıldızların oluşumunu neredeyse kusursuz anlatılmasının yanı sıra, mevcut Hıristiyanlık öğretilerinin karşısında radikal sunumlar içermektedir. İslam dini ile oldukça fazla uyum olması da, bu eseri dünya'nın dört bir yanında gündeme taşımıştır. Kitabın eldeki okunabilen kısımlardan içerik 1 Yehuda'nın Müjdesi 1.1 Giriş : Başlangıç 1.2 İsa'nın Yeryüzü Vaizi 1.2.1 Sahne 1 : İsa'nın havarileriyle diyalogları: Şükran duası veya "İsa'nın son yemeğinde yenen ekmek ve içilen şarap" (eucharist) [*]1.3 Havarilerin Kızgınlığı [*]1.4 İsa Yehuda'ya yalnız konuşur 1.4.1 Sahne 2 : İsa havarilerinin karşısına tekrar çıkar [*]1.5 Havariler Tapınağı Görür ve Tartışırlar [*]1.6 İsa Tapınak Hayali'nin Mecazi Yorumunu Sunuyor [*]1.7 Yehuda İsa'ya O Nesil ve İnsan Nesli Hakkında Soruyor 1.7.1 Sahne 3 : Yehuda gördüğü hayali anlatıyor ve İsa cevaplıyor [*]1.8 Yehuda Kaderi Hakkında Soruyor [*] [*]1.10 Adamas ve Işık Saçanlar [*]1.11 Evren, Kaos ve Yeraltı Dünyası[/url] [*]1.12 Hükümdarlar ve Melekler[/url] [*]1.13 İnsanlığın Yaratılışı [*] [*] [*] [*]1.17 Sonuç : Yehuda İsa'ya İhanet Ediyor Bu muhtelif bölümlerden kısa kısa aldığımız özet bilgileri size anlatmağa çalışayım.. İsa'nın Yehuda' ya Fısıh Bayramı'nı (14 Nisan) kutlamasından 3 gün önce konuştuğu vahinin gizli hesabı. İsa'nın Yeryüzü Vaizi İsa Dünya'da gözüktükten sonra, insanlığın kurtuluşu için büyük bir kerametle mucizeler gerçekleştirdi. Ve bazıları doğrunun yolunda yürürken, diğerleri günahlarla yürüdü; 12 havari çağırılmıştı. Onlarla Dünya'nın ötesindeki gizlilikleri ve en sonunda ne olacağını konuşmaya başladı. Bir çok kez havarilerine karşı kendisi olarak değil, bir çocuk olarak bulundu.(Tanrının Oğlu) Sahne 1 : İsa'nın havarileriyle diyalogları: Şükran duası veya "İsa'nın son yemeğinde yenen ekmek ve içilen şarap" (eucharist) Bir gün İsa havarileriyle Yahudi’ye 'deydi, onları bulup toplayıp dini bir tören için oturttu. Havarilerine yaklaştığında, (34) beraber toplanmış ve oturmuş ve ekmek için şükran duası sunuyorlardı, İsa güldü. Havarileri O'na dedi ki : "Efendimiz, şükran duamıza neden gülüyorsunuz? Doğru olanı yaptık." İsa cevapladı ve onlara dedi ki : "Size gülmüyorum, bunu kendi ricanız için değil; ama bununla tanrınız mutlu olacak diye yapıyorsunuz." Onlar dedi ki : "Efendimiz, siz tanrının oğlusunuz" İsa onlara dedi ki, "Beni nasıl tanıyorsunuz? Size gerçeği söylüyorum, sizin aranızdaki halklar arasında hiç bir nesil beni tanımayacak." Havarilerin Kızgınlığı Havarileri bunu duyduğunda, çağrından çıkıp kızmaya başladılar ve O'nun aleyhinde kalplerinde saygısızlıkta bulundular. İsa onların anlayamaması üzerine şöyle dedi : "Neden bu tahrik sizi nefrete itti? Tanrınız sizin içinizdedir, (...) (35) sizi ruhlarınızdaki nefrete kışkırttı. Aranızda kusursuz insanı öne çıkartabilecek herhangi biri varsa, yüzümün karşısında ayağa kalksın. Ama ruhları İsa'nın karşısında ayağa kaldıramadı, sadece Yehuda dışında. O ayağa kalkabildi, ama O'nun gözlerine bakamıyordu; kafasını başka bir yöne çevirdi. Yehuda O'na dedi ki : "Kim olduğunu ve nereden geldiğinizi biliyorum. Barbelo'nun ölümsüz diyarından geldiniz. Ve ben sizi buraya gönderenin ismini söyleyebilecek kadar değerli değilim İsa Yehuda'ya yalnız konuşur Yehuda'nın gurur verici bu yanıtının farkında olarak, İsa dedi ki : "Diğerlerinden uzaklaşırsan, sana krallığın sırlarını anlatacağım. Ulaşmak için olanağın var; ama büyük bir acı çekeceksin. (36) Çünkü, başka biri senin yerine geçecek, on ikinin tekrar tanrıyla birleşebilmesi uğruna. Yehuda O'na dedi ki, "Bana bunları ne zaman söyleyeceksiniz, ve ışığın fecrinin müthiş günü nesiller için ne zaman gelecek? Yehuda İsa'ya O Nesil ve İnsan Nesli Hakkında Soruyor Yehuda o'na dedi ki, "Yol gösteren, bu nesil nasıl bir meyve verir?" İsa dedi ki; "Tüm insan nesillerinin ruhları ölecek. Velhasıl bu kişiler, krallığın zamanını bitirdiklerinde ve ruhları terk ettiğinde; vücutları ölecek ama ruhları yaşayacak ve yukarı alınacaklar." Yehuda dedi ki, "Peki insanlığın diğer nesilleri ne yapacak?" İsa dedi ki, " İmkansızdır (44) taş üzerine ekilen bir tohumun meyvesini almak. Ayrıca bunun yoludur (...) kirlenmiş nesil (...) ve bozulabilir Sofya (...) ölümlü insanları yaratan el, ki ruhları yukarıdaki sonsuzluk diyarına yükselebilsin. Size gerçeği söylüyorum (...) melek (...) güç görebilecek ki (...) bunları onlara (...) kutsal nesiller (...)." İsa bunları söyledikten sonra, ayrıldı. Sahne 3 : Yehuda gördüğü hayali anlatıyor ve İsa cevaplıyor Yehuda dedi ki, "Efendim, hepsini dinlediğin gibi, şimdi de beni dinle. Lakin, müthiş bir hayal gördüm. İsa bunu duyunca, güldü ve dedi ki, "Sen, 13'üncü ruh; neden bu kadar zorluyorsun kendini? Ama konuş, ve sana katlanacağım." Yehuda O'na dedi ki, "Bu hayalimde 12 havari beni taşlıyordu (45) şiddetle zulmediyorlardı. Ve ayrıca bir yere geldim (...) ardından. Bir ev (...) gördüm, ve gözlerim büyüklüğünü anlayamadı. Müthiş insanlar etrafındaydı, yeşillikli bir çatısı vardı, ve evin ortasında halk (...), diyordu ki, "Efendimiz, bizi bu insanlarla beraber alın." İsa cevap verdi ve dedi ki, "Yehuda, yıldızın seni yolundan çıkardı." Devam etti, "Ölümlü doğan hiç kimse gördüğün eve giremez, çünkü orası kutsal olana ayrılmıştır. Ne güneş ne de ay orada hakimdir, ne de gün, ama kutsal olan her zaman orada kalacaktır, sonsuzluğun diyarında kutsal meleklerle. Bak, sana krallığın gizemlerini anlattım (46) ve sana yıldızların hatasını öğrettim; ve (...) gönderip (...) 12 uzun zamana. Yehuda Kaderi Hakkında Soruyor Yehuda dedi ki, "Efendim, benim tohumum da kontrol eden hükümdarların altında mıdır?" İsa cevap verdi ve dedi ki, "Gel, ben ki ( - 2 Satır eksik - ), ama krallığı ve tüm nesillerini gördüğünde çok üzüleceksin. Bunu duyunca, Yehuda dedi ki, "Maruz kalmamın ne gibi bir iyiliği var ki? Lakin beni bu neslin dışarısına çıkardınız." İsa cevap verdi ve dedi ki, "13'üncü olacaksın, ve diğer nesiller tarafından lanet edileceksin - ve sen onları yönetmeye geleceksin. Son günlerde senin yükselişini lanetleyecekler (47) kutsal nesille." İsa Yehuda'ya Evren Bilimi'ni Öğretiyor: Ruh ve Kendiliğinden-Üremiş İsa dedi ki, "Gel, sana hiç kimsenin görmediği sırları öğreteyim. Lakin sınırsız bir diyar var, sonlarını hiç bir melek neslinin görmediği, içinde görünmez büyük bir ruhun olduğu. "hiç bir meleğin gözünün görmediği, hiç bir kalbin düşüncesinin anlamadığı, ve hiç bir zaman bir isimle çağrılmayan" "Ve ışık saçan bir bulut belirdi orada. O dedi ki, "Bir melek yardımcım olarak varolsun." "Müthiş bir melek, kendiliğinden-üremiş kutsal bir aydınlanmış ("enligtened"), bulutlar arasında varoldu. O'nun sayesinde, dört başka melek başka bir buluttan varoldu, ve Kendiliğinden-Üremişin meleksel hizmetkarları oldular. Kendinden-üremiş dedi ki, (48) "İzin verin (...) varolsun (...)," ve varoldu (...). Ve ilk ışığı kendisine hükmetmesi için yarattı. Dedi ki, "O'na hizmet edecek melekler varolsun," ve sayısız on binler (on bin eski yunanca da en büyük rakam idi - myriad) varoldu. Dedi ki, "İzin verin aydınlanmış uzun zaman varolsun" dedi ve varoldu. O ikinci ışığı üzerinde yarattı, beraber sayısız on binlerce melekle hizmetlerini sunmak için. Böylece diğer aydınlanmış uzun zamanlar var etti. Onları da onları hükmetmesi için yaptı, ve sayısız on binlerce meleği onlara yardım etmesi için yarattı. Adamas ve Işık Saçanlar "Adamas "Tanrı"'yı arayan hiç bir meleğin görmediği ilk ışık saçan bulutun içindeydi. O (49) (...) ki (...) resmi (...) ve bu meleğin benzerliğinde. O bozulamayacak (dürüst - incorruptible) Seth neslini var etti (...) on iki (...) yirmi dört (...). 72 ışık saçan kendilerine 360 ışık saçan bozulamayacak nesil yarattı, Ruhun arzusuna uygun olarak, her birinin 5 rakamı olmalıydı. "12 ışık saçanın 12 uzun zamanı babalarını teşkil eder, her uzun zaman için altı cennet ile, yani yetmiş iki ışık saçan için yetmiş iki cennet vardır, ve her birinin (50) beş seması, (toplamında) üç yüz altmış (sema...). Onlara otorite sahipliği ve müthiş sayısız melekler topluluğu verilmişti, ihtişam ve ilahi aşkları için, bundan sonra ayrıca saf ruhları, tüm uzun zamanların ve cennetlerin ve semaların ihtişamı ve ilahi aşkı olması için. Evren, Kaos ve Yeraltı Dünyası Bu ölümsüzlerin büyük bir çoğunluğuna evren deniliyordu - bu ki, harap olmaktır - Kendinden-Üremiş ve yetmiş iki uzun zamanı ile beraber babalarından ve yetmiş iki ışık saçandan. Onda ilk insan bozulamayacak özellikleriyle meydana çıktı. Ve bu uzun zaman o'nun nesli ile meydana çıktı, bu uzun zaman ki bilginin bulutu ve meleğin ismi (51) El idi. (...) uzun zaman (...) ondan sonra (...) dedi ki, "İzin verin, 12 melek varolsun kaos'u ve Yeraltı Dünyasını (ya da ölüler diyarı - "underworld") yönetmek için." Ve bak, buluttan bir melek belirdi, yüzü ateşle parıldayan ve görünüşü kanlarla kirlenmiş. İsmi "Nebro" idi, anlamı "isyankar" idi; diğerleri ona Yaldabaoth derdi. Başka bir melek, Saklas, bulutlar arasından geldi. Yani Nebro 6 melek yarattı - Saklas da dahil olmak üzere - yardımcıları olması için, ve cennetlerdeki 12 meleği üretti, her biri cennetlerin bir bölümünü alarak. Hükümdarlar ve Melekler 12 hükümdar 12 meleğe konuştu: "İzin verin, her biriniz (52) (...) ve onlara izin verin (...) nesil ( - 1 satır eksik - ) melekler": İlki Seth, "Mesih" diye çağırılan. İkincisi Harmathoth, o ki (...) Üçüncüsü Galila. Dördüncüsü Yobel. Beşincisi Adonaios. Bunlar yeraltını yöneten beş idiler, ve ilk olarak tüm kaosun üzerinde. İnsanlığın Yaratılışı "Ve Saklas meleklerine dedi ki, "İzin verin bir insan yaratalım, benzerliği ardından ve şekli ardından. Adem ve karısı Havva'ya şeklini verdiler; bulutlar arasında "Zoe" diye çağırılan. Bu isimle tüm nesiller ilk insanı aradılar. ve her biri eşini de bu isimle çağırdı. Şimdi, Sakla (53) emretmedi(...) sadece (...) nesiller (...) bu (...). Ve hükümdar Adem'e dedi ki, "Çocuklarınla uzun yaşayacaksın." Yehuda Adem'in ve İnsanlığın Kaderini Soruyor Yehuda İsa'ya dedi ki, "İnsanoğlu'nun yaşayacağı uzun zaman süresi nedir?" İsa dedi ki, "Neden bunu merak ediyorsun, yani Adem'in kendi nesli ile, kendi yaşam süresince, sahibi olduğu krallığında yaşadı, uzun ömrüyle ve hükümdarlığıyla." Yehuda İsa'ya dedi ki, "İnsan ruhu ölür mü?" İsa dedi ki, "İşte bu yüzden "Tanrı" (God) Mikail'e insanlara ruhlarını ödünç vermesini emretti; ki hizmet edebilsinler; ama "Büyük Olan" (the Great One) Cebrail'e hükümdarı olmayan büyük nesile ruhlarını bağışladı - ki bu, ruh ve can. Demek ki, diğer ruhlar (54) ( - bir satır eksik - ) İsa Günahkarların Yok olmasını Yehuda ve Diğerleriyle Tartışıyor "(...) ışık ( - yaklaşık 2 satır eksik - ) etrafında (...) izin verin (...) içinizdeki ruh bu bedende hüküm sürer nesillerce meleklerin içinde. Ama Tanrı sebebiydi Adem'e ve Onunla olanlara verilen bilginin, ki kaos'un kralları ve Yeraltı Dünyası onların üzerinde hüküm sürmesin diye. Yehuda İsa'ya dedi ki, "Peki bu nesiller ne yapacak?" İsa dedi ki, "Size gerçeği söylüyorum, hepsi için yıldızlar maddeleri tamamlandırmaya götürür. Saklas'ın kendisine verilen görevin süresi sona erince, ilk yıldızları nesillerle varolacak, ve onlar da yapacaklarını söylediklerini bitirecekler. Benim ismimde zina edip, çocuklarını katledecekler (55) ve yapacaklar (...) ve ( - yaklaşık 6,5 satır eksik - ) ismimde, ve o yapacak (...) yıldızınızı 13'üncü uzun zamanda" Ardından İsa güldü. Yehuda dedi ki, "Efendimiz, neden bize gülüyorsunuz?" İsa cevap verdi ve dedi ki, "Gülüşüm size değil, yıldızların hatasına; çünkü bu 6 yıldız 5 savaşçıyla beraber merak ediyor; ama hepsi canlılarıyla beraber yok olacaklar." İsa Vaftiz Olanlardan ve Yehuda'nın İhanetinden Bahsediyor Yehuda İsa'ya dedi ki, "Bakın, sizin isminizde vaftiz olanlar ne yapacak?" İsa dedi ki, "Size gerçeği söylüyorum, bu vaftiz olma (56) (...) ismimde ( - yaklaşık 9 satır eksik - ) bana. Sana gerçeği söylüyorum, Yehuda, Saklas'a kurban verenler (...) Tanrı ( - 3 satır eksik - ) günahkar olan her şey. "Ama onların hepsinden üstün olacaksın. Çünkü sen, elbiselerimi taşıyan insanı kurban edeceksin. Boynuzların çoktan yükseltildi, gazabın uyandırıldı, yıldızın parlakça gözüktü, ve kalbin 'de var (...). (57) "Sana gerçeği söylüyorum (...) sonuncun (...) olacak ( - yaklaşık 2,5 satır eksik - ), üzül ( - 2 satır eksik - ) hükümdar, çünkü o da yok olacak. Ve ardından Adem'in büyük neslinin şekli yükselecek; cennet, dünya ve melekler öncesinde, sonsuz diyarlardan gelen varolacak. Bak, sana her şey söylendi. Gözlerini yukarı kaldır ve bulutlara ve içindeki ışığa, ve etrafındaki yıldızlara bak. Yolu gösteren yıldız senin yıldızın. Yehuda gözlerini yukarıya kaldırdı, ve ışık saçan bir bulut gördü ve içine girdi. Yeryüzünde bulunanlar bulut içerisinden bir ses duydular, diyordu ki, (58) (...) büyük nesil (...) ... şekli (...) ( - yaklaşık 5 satır eksik - ) Şubat 5, 2011 nevermore tarafından düzenlendi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Ağustos 2, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 2, 2009 Sonuç : Yehuda İsa'ya İhanet Ediyor (...) Yüksek rahipleri mırıldandı çünkü duası için konuk odasına gitti. Ama bazı katipler O'nu tutuklamak için duasını dikkatlice dinliyorlardı; çünkü insanlardan korkuyorlardı; lakin herkes O'nu bir peygamber olarak görüyordu. Yehuda'ya yaklaştılar ve dediler ki, "Burada ne yapıyorsun? Sen İsa'nın havarisisin." Yehuda onlara diledikleri gibi cevap verdi. Ve biraz para verdiler, ve Yehuda da O'nu onlara verdi. Not : yukarıda kitaptan yapılan tercümedeki aşağıdaki notların izahı (….) orijinalinde okunmayan yerler ( - …. Satır eksik ) o kadar satır yok Orijinalinden 36 sayfa eksik Kaynak : The Gospel of Judas Yukarıdaki Bulunan papyrusteki en mühim kısım son yemekte İsa’nın havarilerinden Yahuda’ya aktardığı gizli bilgilerin Açılamasıdır. Yukarıda Yahuda ‘nın İncilinin ikinci sayfasının İngiliz ce tercümesinin ikinci sayfasında izah edilen son yemekte İsa’yla Havarileri aralarında geçen konuşma bilinenden çok farklıdır. Bu konuşmada bir kenara çekilen İsa Yahuda ’ya İnsanların yanlış Tanrıya taptıklarını açıklar. Aşağıda bu tercümeyi size izah edeceğiz : Ne zaman ki o( İsa ) havarilerine yaklaştı ,( ki onlar hep beraber toplanıpoturmuşlar ve yiyecekleri ekmeği kutsayan bir dua yapıyorlardı) ve güldü . Havarileri ona dediler ki : “Sahip sen bizim kutsama duamıza niye gülüyorsun , bizler doğru olanı yaptık “ Onlara cevaben dedi ki : “ Ben size gülmüyorum . siz bunu ( dua etmeyi ) kendi isteğinizle yapmıyorsunuz , fakat bunu Tanrınızın memnun kalacağını bildiğiniz için Din adamlarının zorlaması ile yapıyorsunuz. “ İsa tekrar güldü “Çünkü o Din alimlerinin inandıkları ve Tek Tanrı olarak kabul ettikleri Eksi Antlaşmada İsmi geçen Tanrının ( ki hepsi ona tapıyorlardı) Hakiki Tanrı olmadığını çok iyi biliyordu. İşte İncil de açıklanan bu sırrı bir tek o toplantıdaki Yahuda bunu anlamış ve ona inanmıştır , bütün ortodoks Hıristiyanlar gibi hakiki Tanrının özelliğini ve kimliğini o biliyordu . Bu da İsa’nın Ona açıladığı sırrı en önemli yönüydü. Yukarıda kitabın içeriği hakkında genel olarak bulunan sayfaların kalan kısımlarının tercümesi ile ilgili bilgi verilmiştir. Yahuda ’nın Müjdesi ( İncilli ) adını taşıyan bu papirüs tomarından ( ki bugün bulunan 62 sayfadan sadece okuna bilinen 26 sayfa vardır açığa çıkan iki hakikat Din aleminde inkilâp yaratacak kadar şok meydana getirmiştir.. 1- Bu güne kadar Musevi ve Hıristiyan dini tarafından (İslam Dininde bazı farklılıklar vardır ) kutsal sayılan peygamber Musa tarafından yazıldığı inanılan Beş kitaptan birincisi olan Genessis veya Yaradılışın içinde Tanrı tarafından ve onun ağzından evreni Dünyayı insanları ve canlıları nasıl yaratığı izah edilmektedir. Bu Tanrının İnsanların dinlere göre muhtelif isimler altında Taptığı hakiki Tanrı olmadığını İsa tarafından Yahuda ya açıklanması 2- İsa peygamberi Romalılara 30 gümüş para karşılığı gammazladığı bilinen ve bütün insanlık alemince bir hain olarak kabul edilen ve bu yüzdende intihar etmiş olan Yahuda İskaryot un aslında İsa’nın en sadık sırdaşı ve havarisi olduğu ve bütün bunları İsa ‘nı bazı sebepler için kendi isteği ve onun emirlerine uyarak yaptığı ( bunu da daha ilerde tekrar izah edeceğiz ) Ve İsa’nın da ona karşılık yukarıdaki İncil de bir kısmı anlatılan göklerin sırlarını ona ifşa ettiğini ve onun doğrudan Tanrının yanına gittiğidir. Tabii ki birkaç ay evvel Dünya Din Camiasına yayılan bu bilgiler bütün insan kesimlerinde çok büyük bir şok meydana getirmiştir. Daha da mühimi bunun eski din adamları ve bir kaç hükümdar tarafından bilindiği fakat bu ve buna benzer bilgileri ihtiva eden kitapların Gnostic ( bak yukarıda ne demek ) ve hypocriphia yani Din tarafından kabul edilmeyen bir nevi aforoz edilen kitaplardan olduğu ve ele geçen nüshaların yakıldığı bu nüshanın da nasıl olduğu beli olmayan bir şekilde Mısır çölündeki eski bir manastırın mahzenindeki bir mezarda bulunan mumyanın kolları arasında 1970 senesinde bulunmuş olması işi dahada bir sır perdesine örtmektedir. -------------------- evrenin sırları... NOT : konunun devamı niteliğinde http://www.gnoxis.com/forum/hz-isa-%E2%80%98nin-yahuda-iskaryota-olmeden-evvel-ifsa-etigi-sir-ne-idi-33480.html okuyunuz.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Mayıs 28, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 28, 2011 Hz. İsa ‘NIN Yahuda İskaryot’a ölmeden evvel ifşa etiği sır ne idi ? Hz. İsa Yahuda’ya kendisini Romalılara ispiyon etmesini kendisi mi istemişti ? Bu iki soru Yahuda’nın İncilinin bulunması ile ortaya çıkan müthiş sorular ve işte cevapları.: Hz. İsa ‘NIN Yahuda İskaryota ölmeden evvel ifşa etiği sır ne idi ?: Hz.İsa Yahudi ye de yakalanıp çarmıha asılmadan evvel havarileri ile yediği son yemekte ( La Ultima Sena - Son Yemek ) onlarla ve ondan sonrada baş başa Havarisi Yahuda İskaryot la arasında çok özel bir konuşma geçmiştir. Bu konuşmanın temasını ve manasını daha iyi anlayabilmek için daha evvel Gnosticisme ve Orthodoxie denilen ve o zamanın ilk Hıristiyanlarından bir kısmının kabul ettiği iki Dini felsefeyi inceleyelim. Gnosticisme :: Gnose veya Gnosis Yunanca “ açıklanan bilgi “ “ ifşa edilmiş sırlı bilgiler “ . Gnostik’lerin özelliği sadece gizli bilgiyi bilmekle kalmamakta ama daha mühimi bu bilginin kendisinden ileri gelmektedir. Plotin’e göre “ BU Dünyanın Demiurge‘ü ( Evreni yaratan Tanrı nın ismi Platon felsefesine göre ) kötü diyen Evrenin de kötü olduğunu iddia ediyor demektir “ / Plotin : Plutonun talebelerinden ( 205-370) Roma da doktrinini öğretir. Tanrı ile birleşik bir ruh insanların özüdür./ İsa’nın doğumundan sonra I ve II asırda gelişen gizli bir Dini Tarikat. Othodoks Hıristiyanlığa en büyük rakip olmuştur. Gnostic tarikatların çoğu Hıristiyanlığa inanırlar ve yaymaya çalışırlardı ancak onların inançları ilk devir Hıristiyanların çoğundan daha farklı idi. Tarikat kendi mensuplarına Tanrının İlahi krallığının gizli kalmış sırlarını ve bilgilerini öğretmeyi söz veriyorlardı. Bu İlahi ülkeden aşağıdaki bizim yaşadığımız maddi evrene İlahi ülkede yaşayan kutsal varlığın özelliklerinden nebzeler , kıvılcımlar ve tohumlar saçılıyor ve bizim bulunduğumuz kötülükler le dolu maddi evrende yaşayan insanın vücudunda hapis oluyor insana tesir ediyordu.Bu tesir sonunda ve bu ilahi parçalar sayesinde benliğimiz bu bilgiler in yardımıyla uyanmasıyla bu kötülüklerden kendini kurtara bilir ve Tanrının Gökteki İlahi ülkesine gidebilirlerdi. Gnostic’ler bu gizli bilgilere sahip olduklarını ve kendilerinin Tanrıyla sıkı bir iletişim içinde olduklarını iddia ederlerdi. Bu Gnostic Felsefenin kökleri M.S I asırda Suriye ve Palestin de ki Yahudilerin kurduğu tarikatların inanışlarından doğmuş olması gayet muhtemeldir, ki onlarda Farisi çoğul dinler ve bilhassa Zoroastrism in tesirinde kalmış olabilirler. M.S II asıra doğru Gnostic Hıristiyan Tıp Adamları bu iki felsefeyi birleştirerek ve birazda Platonun ileri sürdüğü bazı metafizik fikirleri de ilave ederek ananevi Hıristiyan gelenekleriyle beraberce ne bir bütün yapmışlardır. Başlıca önderleri Hıristiyan Gnostic Valentin ve onun müridi Ptolome olmuştur. ( Ptolome Klod – Claude Ptolomée yunan astronomu – Mısırda M.S.II asırda doğmuş . Matematik kompozisyonu ve Coğrafya adlı iki meşhur kitabı vardır . Onun kozmografisinde Dünya Evrenin ortasında ve hareketsiz bir gezegendi. Kopernik tarafından bu tez çökertilmiştir. ) ( Valentin Mısırda doğmuş Gnostic akımın önderlerinden olmuş. M.s. 161 de ölmüştür.) Bu iki kişinin o zaman ki Roma Kilisesinin üzerinde çok büyük bir nüfuzları vardı. Gnostic’ler Hıristiyan topluluğun bir üyesi olarak yaşarlar fakat kendi içlerinde de özel toplantılar yaparak küçük guruplar halinde gizli öğrenimlerine ve ananelerini uygulamaya devam ederlerdi. M.S. II asırda yeni bir Gnostic akım Suriye’nin batısında hüküm sürüyordu. Bu Tarikat İsa’nın öğretilerine çok daha çileci ve köktenci bir perspektifte yaklaşıyorlardı. Daha sonra bu akım Mısırda görüldü ve bu düşüncenin tesirinde Mısırda tek tanrı dini yayılmaya başladı. Maddi Evrenin yaradılışını izah etmek için Gnostikler kompleks bir mitoloji ve efsane inşa ettiler. Asıl ve Tanınmaz olan ( bilinmeyen) Tanrıdan yayılarak üreyen bir sürü ast Tanrılar yaratılmıştır.Bunların sonuncusu olan “ Sophia” ( bilge ) Asıl bilinmez olan Tanrıyı tanımayı arzu eder. Bu geleneklere ve kaidelere göre olmaması gereken arzunun neticesinde Kötü, sakat ,bir Tanrı olan Demiurge ( yaratan Tanrı ) doğar. Bu Tanrı tarafından Evren yaratılır. Asıl Tanrı bu durumu görünce İnsanın içinde bulunan ve onu üstün bir varlık yapan ilahi kıvılcımları Dünyaya İnsanlığı kurtarmak üzere gönderir. Gnostiklere göre Kötülüğün Tanrısını Musevi Dininin ve Hıristiyan Dininin Kutsal kitabı olarak sayılan( ki beş kitaptan oluşur bunlardan birincisi Genessis / yaradılış tır. Bu kitapta Tanrı Evreni ve Canlıları nasıl yaratığını ve Sonradan Adem Havva’nın Bilgi ağacındaki Elmayı kopardıkları için nasıl cezalandırılıp Ölümlü insanlar olarak Tanrının Ülkesinden dünya yüzüne kovulduklarını anlatır.)(Bak Sayı 2 Evrenin Sırları Dergisi Adem ve Havanın Hayatı) Eski Antlaşmadaki Evreni yaratan Tanrıdır. Ve bu Tanrı Adem le Havayı bilgi ağacından elmayı yiyip Bilim ve yaşamın sırlarına erdikleri için onları öldürmek istemiş ve sonrada acıyıp Cennetten kovmuştur. Bununla yetinmeyip insan neslini yok etmek içinse arkadan Tufanı yaratıp insan neslini yok etmek istemiştir ve dünyada Bilginin Merkezi sayılan Sodome ve Gomorre kentlerini bütün yaşayanları ile Berberce ne deprem neticesi öldürmüştür. Bu Tanrı İntikamcı , savaşçı acımasız bir varlık olarak tanımlanmaktadır. Ve Gnostiklere göre de Asıl Tanrı bu değildir. İşte Hz.İsa ‘nın Yahuda ya ifşa ettiği sırlardan biri budur. Gnostikler kendilerini Hıristiyan gibi kabul etsellerde bazı tarikatlar sadece birkaç küçük Hıristiyan kaidesini kabul etmişler ve bunu Hıristiyan Dininle ilgili olmayan başka inanışların kutsal metinlerinin arasında kaynaştırmışlardır. Hıristiyan Gnostikler İsa’nın Babası Yeni Antlaşmanın Tanrısı ile eski Antlaşmanın Tanrısının aynı olduğunu kabul etmiyorlardı. Bunun üzerine İsa için değişik bir görev çizelgesi yaratılar. Apocryphes (içindeki bilgilerin doğruluğu ve yazarının kişiliği kilise tarafından uygun görülmeyip yasaklanan ama Din bilimince içindekilerin yanlış şeyler olduğu ise kabul edilmeyen kitaplar ) İnciller yazdılar Thomas ve Meri nin İncilleri gibi. ( Evangile de Thomas et de Marie ) ve bunlar sayesinde doktrinlerini yaymağa çalıştılar. Buna göre ölümünden sonra tekrar dirilen ( ressucité) olan İsa İlahi bir ruh olarak havari ve müritlerine hakiki ve doğru olan ( Gnostic teorisine uygun ) bilgilerini öğretir ve yayar. : İlahi bir Varlık olan İsa ( Christ ) jesus isimli insanın vücudunda canlanmış ve Haça çivilenerek ölmediği kendisinin ait olduğu ve oradan geldiği yere Babasının ( en büyük Tanrı ) yanındaki yerine döner. Buna göre Gnostikler İsa nın acılar ve işkenceler içinde Haç’a çivilenerek ölmüş olduğunu kabul etmezler ve ölüm olmadığına göre tekrar canlandığına da inanmazlar. Bunun yanında İncil’de ileri sürülen ve Hıristiyan geleneğinde bulunan bir çok olay ve hadisede onlar tarafından kabul edilmez. Bu gibi yazıları ihtiva eden ve günümüze kadar gelmiş olan ender kitaplardan biride Peygamber Hanuk’un kitabıdır ( le livre d’Enoch) . Gnostiklere göre Asıl büyük Tanrı ile Musevilerin Evreni yaratan Tanrısı Yahveh arasında bir ast –üst farkı vardı aynı şekilde Baba ( en büyük Tanrı ) ile Oğul İsa arasında olduğu gibi ve İsa’ile insan arasındaki farklar gibi. Bu arada bu yukarıda belirtilen Tanrı ve diğerleri arasında da Eons adı verilen seyyal ruhi varlıklar vardı. Bunlar bazı bilgi ve değerlerin sıfat ve özelliğini taşıyordu. Bilgelik . İnanç. Vefa. Tedbir …… gibi. Valentin göre bunların sayısı 30 u buluyordu. Bu Eons lar İnsanla Tanrı arasındaki zinciri tamamlıyorlardı. Bazı Gnostic Tarikatlar Hıristiyanlıktaki bütün kutsal sayılan adetleri ret ediyorlardı bazısı bazı önemli olanlarını Vaftiz ve Eucharistie (Hz İsa’nın kanını ve etini temsil eden şarap ve ekmekle yapılan ayin ) gibi kabul ediyorlardı. Bazı tarikatlarda ölüm anında Tanrıya daha çabuk varabilmek için özel dualar söylüyor bazıları da yine bazı dua ve sihirli söz ve ritüellerle Tanrıyla daha iyi odaklaşmayı sağlıyorlardı. Gnostikler Eski antlaşmadaki moral kaide ve kabul edilmiş kanunları tanımıyorlardı. Buna sebepte Eski Antlaşmanın Tanrısının sahte ve kötü bir Tanrı olarak kabul ettiklerinden onun koyduğu nizamlara uymak istemiyorlardı. Gnostikler kendi içlerinde 5 kısma ayrılıyorlardı. 1* Palastın gurubu Kurucusu Büyücü Simon dur 2* İkinci gurup Suriye gurubu ve Kurucusu Saturnin ( büyücü Simon’un talebe ve müridi) 3* Mısır Gurubu üç ekol vardır a- Basilide in idaresindeki b- Valentin in idaresinde c- Ophites lerin ekolü. Bu ismi bu tarikatın inancında Yılanın oynadığı rol için almışlardır. Bunlar Adem’in oğlu Cain ‘ i iyi olarak tanırlar ama onun inandığı Musevilerin Tanrısı Yahveh i Kötü bir Tanrı olarak bilir Ve bu tarafla Musevi İnançlarına bağlı olurlardı. 4* Mısır Gurubundan ayrılıp müstakil guruplar kurmuş tarikatlar 5* Asya gurubu ki bunun başlıca kolları Suriye de Cerdon Orta Asya da ise Marcion ‘dur. Bu son gurup Hıristiyanlığa en büyük korku ve huzursuzluk yaratanlar olmuşlardır. Fakat bilhassa Kilisenin Babaları isimli topluluğun (ki bunlar o zamanki Kilisenin önde gelen isimlerinden oluşuyordu ) ve Aziz İrénée’nin çalışmaları sayesinde nüfuzunu kaybetti. 1945 de Mısırlı bir köylü Naj Hammad’ın civarında 12 adet el yazması buldu bunlarda elliden fazla Kopt lisanında yazılmış Gnostic yazılar vardı. Bu yazılar o mevkide bulunan manastırlarda IV asırda kopya edilmişlerdi. Onu kopya eden Rahiplerde Gnostic mi idiler veya sadece bunları incelemek için mi kopya ettikleri bilinmemektedir. Yahveh veya Yahvé : Tanrıya Museviler tarafından verilen isimdir. Musevilerin Kutsal kitabı Genesse / Yaradılış ta Evreni dünyayı ve canlıları ( insan –hayvan ve nebatlar) yaratan Tanrı’ya verdikleri isim. Museviler Tanrının hakiki isminin günlük konuşmalar arasında kullanılmasını yasaklamış olduklarından ve onun yerine daha genel manada Tanrı veya Rab gibi isimler kullanmışlardır. Fakat yinede İbranice yazılarda dört tane sessiz hece yi muhafaza etmişlerdir. Yod,hé,vav,hé gibi ki bunlar tetragramme ( dört harfli isim ) omurgasını teşkil eder. Bunları Adonai ve Seigneur kelimelerinin sesli harfleri ile çevreleyip ortaya sahte bir isim çıktı Jehovah Eğer tetragramme daki sesli harfleri ilave edersek yhvh ortaya Yahveh diye bir isim meydana gelir. Bu isim genelde Din camiasında kabul görmüştür. Buna göre 1100 M.Ö den beri Yahveh İsraillilerin Tanrısının kullanılan adı idi. Burada dikkat edilecek en Büyük husus bu isim dışarıdan alınmayıp Musevi teolojisi nin kutsal kitabı olan Deutoronome ve peygamberlerin yazılarında Bu Tanrının İsrail ‘in koruyucu Tanrısı olduğu belirtilir. O Beynelmilel yani bütün evren ve Dünyanın Tanrısı değil fakat kendi ifadesinde de belirttiği gibi İsraillilerin yani Yahudilerin Tanrısıdır. “ «Je suis Yahveh, ton dieu, qui t'ai tiré du pays d'Égypte»ve«Je suis Yahveh, ton dieu à partir du pays d'Égypte.» “ Ben Yahveh seni Mısır memleketinden çıkaran ( kurtaran) Tanrınım “ ve “ Ben Mısır Memleketinden itibaren senin Tanrın Yahveh’im “ İncil Yaşadığımız dünyanın kusurlu oluşunu ilahi bir hataya bağlamaktadır. Buna göre Adem ve Havva’nın ilk günahları dünyadakilerin de günahı sayıldığından her şeyin sebebi ilk insan ve daha sonrada onun nesebi olan bugünkü insanlardadır denmektedir. Ancak Gnostikler Bu hatayı Dünyayı Yaratan Tanrının bir yaratış hatası olarak görmekteler. Bu düşünce İse Musevi – Hıristiyan Dinine göre çok büyük bir günah ve hakaret sayılmaktadır. Gnostic inanca göre bir ilahi Tanrı vardır ama bu her şeyi yaratan Tanrı değildir daha doğrusu doğrudan yaratan değildir. Bu yaratılış anında olan bir karışıklık yüzünden Yaratılma olayı Büyük ve Hakiki Tanrı tarafından yapılmayıp ondan peydahlanmış Tanrıcıklar ( daha alt sınıftan Tanrılar ) ki bu meselede bu Tanrının ismi Bilgelik anlamına gelen “Sophia” dır tarafından gerçekleşmiştir. İnsanın kendisi ve tabiatı da Evren ve dünya gibi çift dir. Bir tarafta etten yapılmış bir varlıktır bir taraftan da Işıktan ( ruhtan) yapılmıştır. Bu çift tarafıyla da hem Tabiatla beraber hem Hakiki Tanrıyla ilişkili olabilmektedir. Bu Işık tan ( ruhtan) olan kısmı insanın İlahi kısmıdır. Yani İlahi Atomudur. İnsan bu ilahi kısma sahip olduğundan habersizdir. Zira onu yaratan kötü Tanrı bunu bilmemesi için bulunduğu maddi Dünyada onu yardımcıları Archons ların elbirliğiyle hapis olarak tutmaktadır . Ölüm bağları kopararak İlahi Atomu geçici olarak etten hapsinden kurtarmaktadır. Fakat bütün insanlar bu ruhsal hayatın karşısında eşit değillerdir. İnsanlar içinde Penumatiques ( ruhsal varlıklar ) Maddeciler Materyalistler ( hylétiques) ve psychiques Seyyal varlıklar vardır. İnsanın evrimi Maddesel kölelikten başlayıp Dinsel inançlardan geçerek ruhsal kurtuluş ve hürriyete varır. Bu evrimi gayet ağır ilerler buna sebep de Maddesel düşüncenin karşı koyuşudur. İnsanın bu ruhsal evriminde yardıma ihtiyacı vardır. Işık Varlıkların vazifesi İnsanların bu evriminde ve Gnostic doğruları ve bilgileri öğrenmelerinde yardımcı olmaktır. Bunlar Mani , Seth ( Ademin oğlu ) Jesus dünyaya İsa olarak enkarne oluşmuş haliyle , ve Logos.( platon felsefesinde bütün fikirlerin özü Tanrı olarak. Hıristiyan Dininde Le Verbe söz .Tanrının yardımcısı olarak . Kutsal üçleme tetrisin ikinci varlığı .). Gnostiğin moral prensibi büyük bir serbestlik tanımaktadır her insana başkasının serbestliğine ve özel hayatına bir mani teşkil etmedikçe her fert kendi moral prensip ve kaidelerini kendisi yaratmakla yükümlüdür. İlk Antlaşmanın içindeki moral ve dini kaide ve kanunlar Kötü Tanrı tarafından konulduğu için ve gaye insanı basit bir materyalist dünyada hapsetmek olduğu için tatbik edilmemelidir. Zaten Adem ve Havva ‘da bu Tanrı tarafından Bilge ağacından yedikleri elma sayesinde gözleri açıldığı ve hakikatlerle doğruları gördükleri ve bir Tanrı gibi oldukları için ölüme sonrada Dünya üzerine sürgüne gönderilmişlerdir. . Thomas’ın yukarıda bahis ettiğimiz İncilin de “ dünyanın içinde olmak fakat Dünyalı olmamak.” Denmektedir İsa peygamber ve ilave etmektedir. “ İnsan Gnose ilmini öğrenerek onun sayesinde hatasız ve eksiksiz Tanrısal / İlahi hakikati ve kendisinin nerden nasıl geldiğini ve nereye gideceği hakkında bilgilenmelidir.. “ Ölüm bile İnsanı Kötü Tanrı “ Demiurge” ün tahakkümünden kurtaramaz. Gnose sayesinde bilgilenip kurtulamayanlar tekrar bir Esaret hayatı yaşayacaklardır. Bu Doktrin reenkarnasyon felsefesinin doğruluğuna bir misal gösterilmektedir. Yaradılış Kitabın da Adem le Havva’nın Elmayı yedikten sonra gözleri açılıp çırılçıplak olduklarını anladıkları zaman çok utanmış ve korkmuşlar ve saklanmışlar. Bu sırada Bahçede gezinen Tanrı onları görmeyince seslenmiş cevap alamayınca bir daha seslenmiş. İkinci sefer de korka korka saklandıkları yerden çıkıp Tanrının önüne önlerini birer İncir yaprağı ile örterek çıkmışlar. Tanrı onların çıplaklıklarından utanıp korktuklarını anlayınca ikisinin de ( bilgi )Elma ağacından meyve yedikleri ve gözlerinin hakikatlere açıldığını anlamış ve onları cezalandırmaya karar vermiş. Zira onların kendisine rakip olacaklarından çekinmiş . İsa Mathews!in incilinde bir yerinde şöyle demektedir. Sayfa 37 : Muridleri ona dedi ki ( İsa’ya ) “Sen Bize ne zaman tekrar görüneceksin , ve seni ne zaman göreceğiz “ İsa’nın cevabı : “ Ne zamanki küçük çocuklar gibi utanmadan soyunacaksınız ve elbiselerinizi alıp paralayacaksınız , işte o zaman Tanrıyı ve Oğlunu görebileceksiniz, ve ondan korkmayacaksınız” Burada insanların cehaletleri yüzünden tamamen doğal olarak çıplaklıktan Adem ve Havva nın Elmayı yedikten sonra korkup çekindiklerini ima ediyor. Sizde eğer söylenenleri yapıp günahsız hale gelirseniz o zaman ilk zamanlarınız deki gibi günahsızken çıplak olup bizlerden çekinmeyeceksiniz “ demek istemektedir. Yine Thomasın İncilinde İsa şöyle demektedir. “ sayfa 30 İsa dedi ki “ Nerede ki üç Tanrı var orada iki Tanrı var demektir. Fakat neredeki iki veya bir Tanrı var bende onlarlayım demektir “ Burada kendisi de Yahuda’ya anlattığı gibi iki Tanrının hüküm sürdüğü bir ilahi yerden geldiğini evvelden Tanrılar çoğulken Kendisinin olmadığını ancak onlar iki olunca Kendisinin de onlarla birlik olduğunu anlatmaktadır. III asıra doğru Gnosticisme yavaş yavaş Ortodoks Hıristiyanların devamlı karşı koymalarına yenilmeye başladı. Bilhassa Heresie Gnostic ( Gnostic safsataya ) karşı açılan fikir savaşı o fikirlerin ciddiyetlerinin kaybına sebep oldu. Teoloji alimleri ve bilhassa neo-platon felsefeci ( III asır) Plotin Gnostic fikirlere karşı açtıkları savaşta dünyanın yaradılışında kötü olduğunu bunu da onu yaratan Tanrının beceriksizliği ve hatası olduğu düşüncesi zamanla taraftarlarını kaybetti. Aynı Şekilde Musevilerin Birinci Antlaşmadaki Tanrısı ( Dünyayı evreni ve canlıyı yaratan Yahev in ikinci Antlaşmanın Tanrısı ile aynı olduğu fikri Hıristiyan Ortodoks din çevrelerinde kabul gördü. III asrın sonuna doğru Gnostik fikir yavaş yavaş geçerliliğini kaybetti. Burada Şimdi açılanması mühim olan Peygamber İsa’nın kendi ağzından Yahuda’ya İki Tanrı Olduğunu ve İnsanların yanlış Tanrıya taptıklarını Birinci Antlaşmada ismi geçen Yahveh Evreni dünyayı ve canlıları yaratan Tanrının Asıl büyük Tanrı olmadığını asıl büyük Tanrının kendisini Dünyaya insanları kurtarmak için gönderen Babası olduğunu söylemesini nasıl kabul edeceğiz. Burada Hıristiyanlara ve Musevilere göre Hz İsa onların en büyük kurtarıcıları ve inandıkları Tanrının oğlu olduğuna göre yanlışın Gnostic bir düşünceyle yazılmış olan Yahuda’nın İncilinde olduğu ve bu sözlerin ya söylenmediği veya yanlış tefsir edildiği demek oluyor. Tabii burada ikinci bir meselede Yahuda’nın kendisiyle ilgilli olan olaydır. Yine Aynı İncil’e göre Yahuda Hz. İsa ‘yı kendi talimatı ve bilgisi içinde ele vermiş aslında İsa nın en yakın yoldaşı ve havarisi imiş ve İsa’nın isteği üzerine çok büyük bir fedakarlık ve kendi hayatını da sona erdirmeği göze alarak onun isteklerini yerine getirmiştir. Bu ikinci olay da İsa’nın ifşa ettiği iddia edilen sırlar gibi sadece Yahuda ve İsa arasında bilinen bir olay olarak kalmış. Öyleyse buna inanmak ne kadar doğru olacak. . Acaba İsa neden öldürülmek istemişti. Bunun gerçekleşmesi için niçin en sadık mürit’i Yahuda’nın lanetlenip öleceğini bilerekten yardımını istemiştir.? Mademki bu mesele 2000 senedir muhtelif şekilde tarihte yer almıştır bunun insanlığın oluşumunda büyük bir yeri olduğunu kabul etmek lazımdır. Onun için bu mevzuu muhtelif görüşler zaviyesinden incelemenin faydalı olacağına inanmaktayız. Az çok iki bin senedir tarihin sayfalarında ki yerinde statik bir şekilde duran bu hadise yeni bir papirüs’ün bulunması ile bugün Din camiasında Dünya çapında bir hareketlilik ve şok meydana getirmiştir. Son Yemek Geleneği : İsa Paskalya bayramını kutlamak için Kudüs’e ( Jerusalem) gelince aklında yeni bir adet geliştirmek gibi bir düşüncesi yoktu. Fakat Paskalya bayramını Havari ve müritleri ile birlikte kutlamayı istiyordu. Zeki bir insan olan İsa başına gelecekleri de gayet iyi tahmin edebiliyordu. Zira bugüne kadar yaşadığı hayat da misyonuna bağlı olarak hadiselere karşı aldığı tavırlarla yaptığı seçimlerle ,hayat tarzı , ananelere karşı çıkışları ve tutumu ve o zaman Kudüs’te hüküm süren inanışın Din adamlarına karşı düşünceleri , kanunlara karşı tavrıyla onu bekleyen istikbali gayet iyi ölçebiliyordu. Misyonunun geniş kitlelerce kabul edilebilmesi için gerek Musevi topluma karşı gerekse o zaman geçerli olan dinlerin topluluklarına karşı son Bir darbe vurmalıydı. Bu mücadele Musevi Dinine inanan Yahudilere karşı ( zira Yahudilerde aynı tek Tanrıya taptıkları halde o Tanrıyı çarptırmaktadırlar. Zaten onların inandıkları Tanrı Asıl Tanrı değil sahte bir Tanrıydı. ) gerekse başka çok tanrılı Dinlere inanan insanlara karşı olacaktı. Onun için Kudüs’teki Mukkades Mabetti ( le Temple ) ele geçirip orada bu işin doğrusunu açıklaması gerekiyordu. İsa Tarafından Hakiki Tanrı’nın ve Misyonunun insanlığa Açıklanması : Bunu yapmak İçin İsa bir yol buluyor. Tanrının Musevilere Kutsal Kitap olarak peygamber Musa’ya verdiği Genesses / yaradılış Kitabındakileri insanlığa birebir izah etmeyi deniyor. Tanrı Kadını ve Erkeği eşit olarak ve kendi resmine benzer ( Tanrı’ya) şekilde bir çok özellikler ve hasletler ilave ederek yaratmıştır. Bunu insanlığın iyice anlaması ve kabul etmesi gerekir buda insanın kendi üzerindeki düşünce ve değerlendirmesini ve vizyonunu değiştirir. İsa’nın en büyük düşüncesi İnsanın gururunun yüksek tutulması ve insanın diğer bütün canlılardan üstün olduğudur. Bu arada erkek ve kadın arasındaki eşitlikte onun devamlı olarak vurguladığı bir unsurdur. Kadınlara verilen bu serbestlik ve hareketlerindeki hürriyet çok öncü bir düşünceydi. Zira o zamanlar evlerinden dışarı çıkan kadın kapıdan başını örtüp ve çarşafa bürünüp çıkardı. İsa din kitaplarında yazıldığının aksine her kategoriden insanla aynı masaya oturup onlarla konuşuyor ve ekmeğini paylaşıyordu. Bu Yaşam tarzı karşısında resmi merciler ve idareciler “ BU adam Tanrı olamaz zira her yaptığı bizim kanun ve geleneklerimize karşı şeyler “ diye düşünmeğe başladılar. BU arada İsa kabul edilmiş ritueller ve adetleri de Tankit etmeğe başladı bütün bunları Kendi inandığı ve Temsil ettiği Tanrının asırlar boyu zedelenmiş olan kişilik ve görünüşünü yenilemek ve iyileştirmek için yapmaktaydı. Geçersiz ve artık lüzumsuz olan bir çok inanış ve tatbik edilen safsata ve hurafe haline gelmiş rituelerinde iptal edilmesini savunuyor ve teşvik ediyordu. Bunlar arasında Sabbat bayramını da yeni bir şekle sokup onu insanlar için yararlı bir hale sokmak istiyordu. Peygamber Musa nın koyduğu bir kanun ile kabul edilmiş ve haftanın altı günü çalışıp yedinci günü Tanrının şerefine dinlenme yapılmasını emrediyordu. Bu arada insanlar arasındaki farklılığa da karşı çıkıyor ve Genesis / yaradılış kutsal kitabını örnek alarak insanlar arasındaki duvarları ve farklılıkları kaldırıp hepsinin zengin fakir kadın erkek eşit muamele görmelerini istiyordu. Buna göre Tanrının her canlının ve canlı peydahlayabileceklerin özel bir korunmaya tabi oldukları fikrini yaymağa çalıştı. İnsanın Tanrı tarafından her şeyin üstünde kabul edildiği teorisini yaymak için elinden geleni yaptı. Son zamanlarda İsa ( Le Temple ) Kutsal Tapınağa karşıda mücadeleye girdi. Kutsal yerlerin en mühimi olan Tapınağın hükümet sarayı olarak kullanılmasına ayrıca gerek Merkez Bankası gerekse idare merkezi olarak kullanılmasına karşı çıktı. Ona göre Mabet sadece Tanrının evi olmalıydı ve orada Kutsal şeylerin muhafaza edilmesi ve Dini işlerin karara verilmesi ve idaresinde kullanılması gerekiyordu. Bütün bu olaylar İdareciler ile arasında bu uçurum doğmasına sebep oldu zira idareciler ellerindeki otoritenin kaybolduğunu ve insanların gittikçe istediklerini yapmağa başladıklarını ve bunun sebebinin de İsa nın aşıladığı ve Halka açıkladığı fikirler olduğunu görüyorlardı. İsa’ bu gidişin sonunun kendi ölümü olduğunu görüyor ve hissediyordu. Bu ortamda bütün müritleri gitmesine karşı çıktıkları halde İsa Kudüs’e Paskalya Bayramını kutlamak için gelir. Ancak Kudüs’te çok büyük bir kalabalık vardır Roma dan ve diğer ülkelerden bu Mukkades şehirde Paskalya tatilini kutlamak için binlerce kişi gelmiştir. Her tarafta polisler ve askerler vardır. İmparatorun temsilcileri de orada bulunmaktadırlar. En küçük bir olayda bir patlama olması beklenmekte ve bu işin sonunda Kendileri ve İsa’nın da tutuklanacağından Havarileri korkmaktadırlar. İsa bu düşünce ve ruh hali içinde Arkadaşları ile paylaşacağı Paskalya yortusu yemeğine gelir. Kendisi Müritlerine ve inananlara anlatmaya çalıştığı Tanrı’nın yeni yüzü ve özelikleri doğrusu olduğuna emindir. Ve asırlardır Yanlış olarak bilinen ve Tapılan Tanrının ( Demiurge ) yanlış olup unutulması gerektiğini ve onun yerine Dünyaya temsil etmek için geldiği yeni Tanrının kendisinin de inandığı İnsanlara karşı sevgi dolu olan bütün canlıların eşitliğini ve üstünlüğünü müdafaa eden ve onların kendisi gibi bazı Tanrısal tarafları olduğunu kabul eden Tanrıya inanmanın artık zamanı geldiğine inanmaktadır. O dünyadaki misyonu artık sona ermektedir onun müritlerine aktarmağa çalıştığı doğruları ve bilgileri artık onların insanlığa yayması ve öğretmesi gerekmektedir. Ama acaba kendisine düşen görevi yapabilmişimidir. Etrafına mürit olarak topladığı ve eğitmeye çalıştığı bu insanlar bu bilgileri tam olarak anlayabildiler ve öğretecek kabiliyetteler mi.? Onlarla Bir bucuk senedir beraberdirler ama onun yerini tutabilecekler midirler bir kısmı okuma yazma bilmeyen bir kısmı parasız fakir insanlar o temsil kudretleri ve diğer insanları ikna edebilmek için res’ul olma özellikleri var mıydı ? Bu şartlar altında son yemeğe otururlar ? SON YEMEK: İsa sofraya oturup müritleri ile beraber Paskalya yortusu yemeğini yemeğe başlarken öleceğini biliyordu. Bu yemek Musevilerde Mısırdan çıkışlarını ve hürriyetlerini kazanmalarını temsil ettiği için büyük önemi vardı. Fakat İsa’nın aklında başka düşünceler vardı. Acaba müritleri onun başladıklarını devam edebilecekler miydi. ? Bunu nasıl sağlayacaktı. Kendisine göre bunun için havarilerinden bir söz alması gerekiyordu bunun içinde kendini onların gözlerinde yapacağı konuşma ve onu takip edecek olaylarla müritlerinin üstünde çok büyük bir etki yapması gerekmektedir. Hz. İsa o zaman insanlık tarihinde söylenmiş en manalı sözleri ve yine en manalı hareketleri yaparak çevresindekileri onu hiçbir zaman unutamayacakları şeklide etkilemiştir. İsa!’nın sözlerini ve planını inceleyelim: O insanlara Kan dan ve etten ve Tanrı için yapılacak olan fedakarlıklardan bahsedecektir. O zaman geçerli olan Musevi Dininde Ruh ve Beden diye bir ayırım yoktu Etten beden insanın tamamını temsil ediyordu. Vücut insanın hem fiziki özelliklerini yüz hatlarını ve diğer özeliklerini hem de o insanın psişik özelikleri olan Zekası,inançları, hisleri kabiliyetleri ,iyi ve kötü karakteri bunlar hepsi bir bütün idi Musevi dünyasında. Musevi felsefesinde İnsan Tanrı onu nefesini ( fiziksel olarak ) geri aldı mı ölmektedir. Ve ona nefes üfledi mi ise canlanır . Zaten Genese / yaradılış tada Tanrı insanı yaratırken çamurdan bedenini yaptıktan sonra burnuna hayat nefesini üfler ve insana can verir . İslam da Kuran‘da da aynı ifade vardır. Bu beden ilk doğduğunda tam teşekkül etmemiştir ve seneler geçtikce daha mükemmelleşir daha sonra zaman ilerledikçe başından geçen olaylarla daha fazla bilgi ve deneyim kazanır daha güçlenir. Ancak buna karşın belli bir zamandan sonrada yine vücutta bir zayıflama ve kuvvetten düşme başlar her ne kadar bilgi ve tecrübe aynı kalsa da fiziksel olarak gerileme başlar ta ki bir an gelir ve hayattın sonunda beden doğduğu zamanki maddi özellikleri buna ilave olan ve sonradan yine zaman la eksilen fiziksel kudretleri , ve bunun yanında bütün ömrünce geçirdiği olaylardan aldığı bilgiler ve deneyimlerin azalıp yok olmayan Yığınından oluşan bir oluşumdur. Buna bir insanın potansiyel gücü denir. Bütün bu yukarıdaki felsefi düşüncelerin etkisinde İsa ekmeği eline alıp onlara doğru uzatıp göstererek ( daha güzel bir benzetme/ sembol bulmak imkansızdır ) müritlerine şöyle der : “ Bu benim bedenim ettim dir “ ( Bazı Din alimleri İsa bunu söylediği zaman ekmeğin onun bedeninin bir parçası olarak Ette dönüşmesi gerektiğini iddia ediyorlar , fakat diğer çoğunluk din ileri gelenlerin ise bu ifade sadece müritleri daha iyi anlayabilmeleri için o an İsa’nın bulduğu bir benzetme / sembol olduğunu ve ekmeğin yine bildiğimiz ekmek olarak kaldığını ifade etmektedirler ) Ve tekrar eder bir kere daha ekmeği ileri uzatarak iki elinin arasında “ Evet bu ekmek benim .Benim vücudum ve bugüne kadar sizlerle beraber yapabildiklerimiz “ Burada sembol olan ekmeğe bir değer daha ilave eder “ Bedenim ve yapabildiklerimiz birlikte“ onları da onunla bir ve ortak oldukları hissini veriyor. Yani sembol resmin kadrajına Hem kendi bedenini hem müritlerini hem de bu iki sene zarfında beraberce yürüttükleri mücadeleyi de sokup hepsini aynı fotoğrafta ölümsüzleştiriyor. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Mayıs 28, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 28, 2011 Arkasından ikinci soru geliyor Eline Şarap kadehini alıyor (O zamanki Dini felsefede insanın canının damarlarında akan kanında olduğu kabul edilirmiş.Bu gayet açık bir şekilde Musevi kutsal kitaplarında yazılıdır. Levililer 17:14 “ Çünkü canlılara hayat veren kandır.Bundan dolayı İsrail Halkına hiç bir etin kanını yemeyeceksin dedim.Çünkü her canlıya yaşam veren kandır ….”) her aile babasının yaptığı gibi onu kutsuyor . (bunlar aile babalarının Paskalya yortularında yaptıkları geleneksel hareketlerdir bugün hala yapılmaktadır.) ve : “ işte bu benim kanım” ve arkadan son soruyu onlarla yöneltiyor: Voici ce pain ,c’est mon corps ce vin c’est mon sang “ ve elinde ekmeği iki parçaya ayırtıp şarap kadehini ve ekmeğin parçasını müritlerine uzatıp “ Acceptez-vous de partager ce pain et de boir de ce vin “ diye sorar. “İşte bu ekmek bedenim ettim bu şarapta benim kanım hayatım “ deyip ekmeği iki parçaya ayırtıp şarap kadehi ile berber onu havarilerine uzatıp “ bu ekmeği benim le paylaşıp bu kadehten içmek ister imisiniz.” Der. Bu ölecek olan bir insanın ona inanmış olan arkadaşlarından isteyebileceği ve onlara karşılığında verebileceği en kutsal şeydir. İsa bunları söylemekle Müritlerine şunu ifade etmek istemiştir. Sizle beraber iki senedir Tanrımızın bilgilerini etrafa yaymaya çalıştık ve bu zaman zarfında iyi kötü bir çok şey paylaştık.bir çok kişi bize karşı düşman oldu ben şimdi yolun sonuna geldim yakında yanınızdan ebediyen ayrılıp Babamın yanına döneceğim. Ama sizden şunu istiyorum şu ekmeği yiyerek ve bu şaraptan içerek bizim bu uğraşımıza ben öldükten sonra da aynı hız ve istekle devam edeceğinize yemin edin. Ve beni zaman zaman bu merasimi yaparak hatırlayın. Unutmayın ki Misyonumuz da unutulmasın ve sizde Tanrımızın sevgili kulları arasında yerinizi alır ve onun krallığın da ki benim yanımda yeriniz hazır olur. “ Ancak Müritlerinin İsa’nın ne demek istediğini tam olarak anladığını tahmin etmemekteyim ve İsa’nın ölümünden sonra tekrar dirilmesi olayı olmasaydı içlerinde sadece çok azı onun yolunda devam ederlerdi.Ama bu tekrar canlanma (résurrection) olayı onları o kadar çok etkilemiştir ki hepsi İsa’da Tanrısal bir varlık görüp onun yolunda devam ettiler. Zira yemekte bu ölümün gerçekleşmesi ve aranın soğumaması bu hadisenin sıcağı sıcağına olmasını sağlamak için Gnostik inanışa göre ve Yahuda’nın İncilinde yer aldığına göre İsa Yahuda İskaryotu kenara çeker ve ona kendisi hakkında ne düşündüğünü sorar oda ben seni tanıyorum sen Tanrımızın oğlusun der. Bunun üzerine ben senden büyük bir fedakarlık isteyeceğim ama bunun karşılığında senin hayatın bir azap olacak her kes seni lanetleyecek ve 12 havarilerin arasından atılacaksın ailen ve sen herkes tarafından hain olarak isimlendireceksin. Ama ben senin öyle olmadığını ve bana büyük bir yardımın dokunduğunu bileceğim ve senin Babamın Krallığındaki yerin benim yanım olacak. Ayrıca sana bu krallığın hiç kimsenin bilmediği ve görmediği sırlarını da anlatacağım. Yahuda Hocasına “ nasıl istersen öyle olsun “der Bunun üzerine Yahuda ile İsa baş başa bir saat kadar görüşürler sonra Yahuda orada ayrılır İsa ise dostlarının arasına gelir ve onlarla konuşur “ Bunu benim hatıratım için yapacaksınız ,ben sizin aranızdan ayrıldıktan sonra “ der Kısa bir zaman sonra Yeni antlaşma Luka 22 :14-15 : “ Yemek saati gelince İsa elçileriyle birlikte sofraya oturdu ve onlara şöyle dedi ‘ Ben acı çekmeden önce bu Fısıh (paskalya) yemeğini sizinle birlikte yemeği çok arzulamıştım. Size şunu söyleyeyim, Fısıh yemeğini Tanrı’nın Egemenliğinde yetkinliğe erişeceği zamana dek bir daha yemeyeceğim.’ Sonra kaseyi alıp şükretti ve ‘ bunu alın ,aranızda paylaşın ‘ dedi ‘ size şunu söyleyeyim Tanrının egemenliği gelene dek asmanın ürününden bir daha içmeyeceğim. Sonra eline ekmek aldı şükredip ekmeği böldü ve onlara verdi . ‘ bu sizin uğrunuza feda edilen bedenimdir. Beni anmak için böyle yapın. Dedi. Aynı şekilde yemekten sonra kaseyi alıp şöyle dedi ‘ bu kase sizin uğrunuza akıtılan kanımla gerçekleşen yeni antlaşmadır. Ama bana ihanet edecek kişinin eli şu anda benimkiyle beraber sofradadır.İnsanoğlu belirlenmiş olan yoldan gidiyor. Ama İhanet eden adamın vay haline’ Luka 22:47-48 “ İsa konuşurken bir kalabalık çıkageldi. On ikilerden biri Yahuda adındaki kişi kalabalığa öncülük ediyordu. İsa’yı öpmek için üzere yaklaşınca İsa . ! Yahuda dedi İnsanoğluna bir öpücükle mi ihanet ediyorsun .” İsa yakalandı . Hakim karşısına çıktı bu arada bütün havarileri ortadan kaybolup yakalanmamak için kaçtılar. Hakim onun çarmıha gerilmesine karar verdi Fakat Vali Pilatus İsa ila konuştu ve onu suçuz bularak serbest bırakmak istedi Bunu üzerine valinin binasının önüne toplanan halk valiye “ onu çarmıha as onu serbest bırakma onu yerine Baranbas ı serbest bırak dediler ( Barnabas azgın bir hayduttu ) Vali gene tekrar etti bunun bir suçu yok ben onu bırakacağım diye fakat halk gene itiraz etti onu bırakma o bir hain onu çarmıha as diye. Bu kere yapacak bir şeyi bulamayan Pilatus İsa’nın çarmıha gerilmesini emretti.[/color][/size][/size][/i][/b] http://www.evreninsirlari.net/CdCollection/Evrenin_2005-2006/sayilar/s12/s8_files/image002.jpg Hz: İsa Çarmıha çivilenmiş olarak ölüm anında etrafında iki tane sadık havarisiyle ve Mecdelelli Meryem Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Mayıs 28, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 28, 2011 İsanın Ölümü İsa Çarmıha iki hırsızın arasında gerildi ellerinden ve ayaklarından çivilendi. İncil Luka 23:44-45-47 :” Öğleyin on iki sularında güneş karardı,üçe kadar bütün ülkenin üzerine karanlık çöktü. Tapınaktaki perde ortasından yırtıldı. İsa yüksek sesle ‘ Baba ruhumu ellerine bırakıyorum !’ diye seslendi .Bunu söyledikten sonra son nefesini verdi. “ Olanları gören yüzbaşı ‘ Bu adam gerçekten doğru biriydi “ dedi ve Tanrıyı yüceltmeye başladı. Olayı seyretmek için biriken halk göğüslerini döve döve pişmanlık içinde geri döndüler. Ama İsa’nın arkadaş ve müritlerinden hiç biri ortada yoktu hapsi kendilerine de bir şey yaparlar diye uzak yerlere kaçmışlardı. İsanın Gömülmesi “Yusuf Pilatus’a gidip İsa’nın cesedini istedi. İzin aldı sonra Cesedi Çarmıhtan indirip keten beze sardı ( İsa’nın kefeni (Le suaire de Torino ) isimli bu kefen ile ilgili çok ilginç yazımızı 13 sayımızda yayınlayacağız . Kaçırmayın ) hiç kimsenin konulmadığı kayaya oyulmuş bir mezara yatırdı. Hazırlık Günüydü ve Şabat başlamak üzereydi. İsa’yla berber Celile den gelen kadınlar da Yusuf ‘un ardından giderek mezarı ve İsa’nın cesedini oraya nasıl konulduğunu gördüler. Evlerine dönerek baharat ve güzel kokulu yağlar hazırladılar .Ama şabat günü Tanrının buyruğu uyarınca dinlendiler. İsanın dirilişi : Luka 24:1-6: Kadınlar haftanın ilk günü sabah çok erkenden hazırlamış oldukları baharatı alıp mezara gittiler. Taşı Mezarın girişinde yuvarlanmış buldular. Ama içeri girince Rab İsa’nın cesedini bulamadılar . Onlar bu durum karşısında şaşırıp kalmışken şimşek gibi parıldayan giysilere bürünmüş iki kişi yanlarında belirdi. Korkuya kapılan kadınlar başlarını yere iğdiler Adamlar ise onlara “ Diri olanı neden ölüler arasında arıyorsunuz.? “ dediler “ O burada yok dirildi . Daha Celile de iken size söylediğimi anımsayın insanoğlunun günahlı insanların eline verilmesi , çarmıha gerilmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini bildirmişti. “ o zaman İsa’nın sözlerini anımsadılar “ Mezardan dönen kadınlar bütün bunları 11 lere ( 12 havari fakat Yahuda’yı İhanetinden dolayı aralarından atmışlar 11 kalmışlardı ) Petrus kalkıp mezara koştu.Eğilip içeri baktığında keten bezlerde başka bir şey göremedi. Olay karşısında şaşkına döndü. Daha sonra önce yolda yürüyen ve onun kayboluşundan bahseden iki talebesine gözükür ve onlarla beraber yürüyüp onların evine gider orada onlara olanları anlatır ve geçici olarak aralarına döndüğünü söyler. Oradan kalkıp hep beraber Yeruşalem’e (Kudüs) döndüler ve 11 lerin ve diğer müritleri toplanmış olarak buldular. İsa gelip aralarında durdu korkuya kapıldılar. “ İsa onlara Neden telaşlanıyorsunuz ?neden kuşkuya kapılıyorsunuz ellerime ayaklarıma bakın ben hayalet değilim benim ben.” Sonra onlara şöyle dedi “ Daha sizlerle birlikteyken ‘ Musa ‘nın Yasası ‘nda Peygamberlerin yazılarında benimle ilgili yazılmış olanların tümünün gerçekleşmesi gerekir “ demiştim. Bundan sonra kutsal yazıları anlayabilmeleri için zihinlerini açtı. Onlara şöyle dedi : Mesih acı çekecek ve üçüncü gün ölümden dirilecek. Günahların bağışlanması için tövbe çağrısı da Yeruşalem ( Kudüs) ten başlayarak bütün uluslara onun adıyla duyurulacak. . “ Sizler bu olayların Tanıklarısınız, Ben de Babamın vaat ettiğini size göndereceğim. . “…… İsa’nın Göğe yükselişi: İsa Onları kentin dışına Beytan’yanın yakınlarına kadar götürdü . Ellerini kaldırarak onları kutsadı. Ve onları kutsarken yanlarından ayrıldı, göğe alındı.. Öğrencileri ona tapındılar ve büyük bir sevinç içinde Kudüs’e döndüler. Sürekli Tapınakta Bulunuyor ve Tanrıyı övüyorlardı. Artık İsa’nın Tanrının oğlu olduğuna ve onu Dünyayı insanları kurtarması için indiğinden emindiler. Ve onun talebeleri olarak buna ortak olmuşlar tanıktılar. Bu dini ve inancı yaymaya ant içtiler İsa Yahudaya anlattığı gibi ölümünü gerçekleştirip arkasından da tekrar diriliş mucizesi meydana gelmesi ile gerek müritleri gerekse buna şahit olanların karşısında bir ilahi güç kazanmış ve Temsil ettiği Tanrısının dininin yayılmasına İmkan sağlamıştır. ( bugün Dünyadaki 6.6 milyar insandan 5 milyarı Hıristiyan Dinine inanmaktadır ) Tekrar Diriliş olayının Felsefi değeri Tekrar Diriliş İsa’nın öncülüğünde ( peygamberliği vasıtasıyla ) yayılmağa Çalışılan Dinin bu kadar geniş bir kesim tarafından kabul edilmesinin en önemli olayıdır . İsa o zamana kadar yaşayanlar için Nasıra’da doğmuş fakir bir ailenin çocuğu idi.. İlk defa Vaftizci Yahya adında birisi tarafından ismi halka bildirilmiştir. Yuhanna 1: 19-20 Yahya nın ortaya çıkışı : “ Yahudi yetkililer Yahya’ya ‘ sen kimsin’ diye sordular. Yahya açık olarak konuştu.” Ben Mesih değilim” dedi Onlarda kendisine sordular “ öyleyse sen kimsin İlyas’mısın? * “ O da değilim. Peki kimsin dediler : “ Peygamber Yeşaya’nın dediği gibi ‘ Rab’in yolunu düzleyin diye çölde haykıranın sesiyim ben : “ “ Benden sonra gelen O’dur Ben O’nun çarığının bağını çözmeye bile layık değilim “ Bütün bunlar Şeria ırmağının kenarında oldu. Ertesi gün İsa’nın kendisine geldiğini görünce Yahya etrafındakilere şöyle dedi:”İşte dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı Kuzusu . Kendisi için benden sonra biri geliyor o benden üstündür. Çünkü benden önce o vardı.” Dediğim kişi işte budur . Tanrı’nın oğlu budur diye orada bulunan halka İsa’yı tanıtmıştır. Halk İsa’nın Tanrının olduğuna inanmamıştır. Ancak bir bucuk sene müddetle İsa bütün o bölgeleri gezerek ve herkesle dostluklar kurarak Tanrısının dinini yaymak üzere vaazlar verdi. Buna bazı kimseler inandı ve onun müritleri oldular bazı kimseler inanmadılar. Bu arada İsa’ Musevilerin eskiden kurmuş oldukların Dinin bir çok hatası ve eksiği olduğunu biliyor ve bunu etrafına söylüyordu buda onun bir çok yerde ve bilhassa din adamları arasında düşmanlar kazanmasına sebep oluyordu. İsa’ zeki bir insandı ve bütün bu gayretleri neticesi yaymağa çalıştığı dini bu ortamda istediği gibi yayamayacağını anlamıştı. Bu yapabilmesi için olağanüstü bir final yapması gerekiyordu. Zaten daha fazla bu şekilde devam etmesi de zorlaşıyordu zira her mevki ve kesimdeki düşmanları ondan intikam alıp ölümünü istiyorlardı. Etrafındaki çember gittikçe daralıyor, ve kendi hareket serbestliği de kısıtlanmaya başlıyordu. Bundan sonra olanlar bir varsayımdır : Hıristiyan dininin resmi kitaplarına göre , Hz. İsa’ kendini ölüme hazırlamış ve ölmeden Mürit ve Havarilerini Fısıh yemeğinde toplamış ve onlara yukarıda izah ettiğimiz ekmek ve suyla sembolleştirdiği ve Dini çevrelerce insanlık tarihinde yapılmış en etkili konuşma sayılan konuşmasını yapmış. Bu konuşmasında kendisine bu misyonunda yardımcı olan mürit ve havarilerine teşekkür etmiş onlardan kendi ölümünden sonra onların bu misyonu devam ettirecekleri dair yemin ettirmiş ve söz almıştır. Ama bu sözün pek de kuvvetli bir söz olmadığını sezen İsa bunu daha Tesirli bir hale getirebilmek için Çarmıhta gerilmesini ve orada ölmesini hazırlamış fakat en büyük olayı da ölümünden sonra gerçekleşmesini düşündüğü tekrar dirilişe bağlamıştır. Ve her şey planladığı gibi gerçekleşmiştir.Onu çarmıha gerilmesi ile dört bir tarafa kaçan Mürit ve Havarileri ancak tekrar dirilip onu aralarında görünce bu kere onun ilahi bir gücü olduğuna inanıp fikirlerini yaymak için kendilerini bile feda etmeğe başlamışlardır. Hıristiyan Dininin Dünya çapında bu kadar büyük bir tercih sebebi olması hata daha evvel kurulmuş olan ve Hıristiyan dininin başlangıcı olarak kabul edilen aynı kutsal kitapları ve aynı Tanrı ile Peygamberlere inanılan Museviliği ve daha sonra Dünyada kabul edilen son İlahi din Olan ve yine Aynı peygamberlere ve Tanrıya ( Allah ‘a ) Tapılan İslam Dininden bu kadar daha çok inananı olmasının sebebi Peygamber İsa’nın ölümden sonra tekrar diriliş efsanesi ( ki bu İslam dinince Kabul edilmemekte onun bir insan bir peygamber olduğu Hz. Muhammed gibi kabul edilmektedir ) ile Tanrının Oğlu sıfatı ile İlahi bir kudretle kutsanmasındandır. Bu tekrar diriliş olayının sebebi Hıristiyan Din bilimcilerince nasıl yorumlanmaktadır. ? Tanrı Çarmıha Gerilip Öldürülen Peygamberi İsa’yı neden tekrar canlandırdı ( dikkat edilecek husus bu olay bir reenkarnation yani tekrar doğuş değil tekrar canlandırma olayıdır yani Ölen İsa başka bir vücutta Dünyaya gelmemiş fakat çok ender vaka olan tekrar diriliş yaşamıştır.) İsa’nın tekrar dirilip onlarla bir müddet geçirip Tanrının kursal kitaplarındaki yazılanların bazıları hakkında müritlerine gerekli izahatları yaptıktan sonra onları kutsayıp yine Tanrının yanına göğe yükselmiştir. Bundan da ikinci defa ölmediğinin ve geride bir ceset bırakmadığı ve bir mezarı olmadığı anlaşılmaktadır. Bu göğe yükselme olayı Musevilerin Tanrısı Yahveh ‘in en sevdiği Kulu olan Peygamber Hanuk ( Enoch) un da ölüm şekli olmuştur. Müritler kendisi göğe yükselip aralarından ayrıldıktan sonra büyük bir neşe ve gururla Kudüse dönerler. Zira kendileri Tanrının oğlunun İlahi bir kimsenin Müritleri ve Havarileridirler. Fakat bu kere ortada başka bir soru vardır. İsa neden tekrar dirilmiştir. Bunun Tanrı tarafından oluşmasına ne gibi bir şey sebep olmuştur. Uzun münakaşa ve münazaralardan sonra Tanrının İsa’nın yeryüzündeki zamanda ortaya koyduğu Dinin yayılması için yaptığı çalışmaları tasvip ettiğini ve kendi de olsa bunu yapacağını düşünüp onu kendi yerine koyarak tekrar hayata döndürmüş ve onu çok takdir ettiğini ve ilahi bir kuvvet vererek ölümsüz kıldığını ve bunu insanlarında görüp anlamaları için onu tekrar onların arasına gönderip bunu kanıtlamıştır. Ve bizler Tanrıya inanalar ve İsa’nın Müritleri olarak onun çizdiği ve Tanrının da tasdik atiği bu yolda yürüyüp Hıristiyanlık Dininin Dünya yüzünde yayılması için gerekirse hayatımızı da vererek çalışmamız lazım. Zira arkamızda Peygamberimiz İsa’yı ve bizim kutsayıp tasdik eden Tanrımız var. “ diye düşünüp bütün güçleri ile Dinlerinin yayılması için çalışmışlardır. Burada görülüyor ki İsa peygamberin düşünüp hazırladığı planı gayet iyi işlemiştir. Ressurection tekrar dirilme olayının insanlar üzerindeki fiziksel ve felsefi etkisi bu olmuştur. Bunun da unutulmaması için sık sık yenilenen sembol olaylarla yaşatılmaktadır. Bunu üzerine Havariler İsa ile yedikleri son yemeği ve onun orada onlara ekmek ve şaraba yüklediği sembolik değerlerle yaptığı konuşmayı hatırlarlar “İşte bu ekmek bedenim ettim bu şarapta benim kanım hayatım “ deyip ekmeği iki parçaya ayırtıp şarap kadehi ile berber onu havarilerine uzatır “ bu ekmeği benim le paylaşıp bu kadehten içmek ister imisiniz.” Bu Hıristiyanlık dininde sık olarak tekrarlanan bir dini seremoni haline gelmiş ve her seferinde İsa ya verdikleri yeminin bir hatırlatıp yenilenmesine vesile olmaktadır. B.Z.SANUS Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cehennemdeki leonard Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2011 (düzenlendi) Son Yemek Geleneği : İsa Paskalya bayramını kutlamak için Kudüs’e ( Jerusalem) gelince aklında yeni bir adet geliştirmek gibi bir düşüncesi yoktu. Fakat Paskalya bayramını Havari ve müritleri ile birlikte kutlamayı istiyordu. Zeki bir insan olan İsa başına gelecekleri de gayet iyi tahmin edebiliyordu. Zira bugüne kadar yaşadığı hayat da misyonuna bağlı olarak hadiselere karşı aldığı tavırlarla yaptığı seçimlerle ,hayat tarzı , ananelere karşı çıkışları ve tutumu ve o zaman Kudüs’te hüküm süren inanışın Din adamlarına karşı düşünceleri , kanunlara karşı tavrıyla onu bekleyen istikbali gayet iyi ölçebiliyordu. Misyonunun geniş kitlelerce kabul edilebilmesi için gerek Musevi topluma karşı gerekse o zaman geçerli olan dinlerin topluluklarına karşı son Bir darbe vurmalıydı. Bu mücadele Musevi Dinine inanan Yahudilere karşı ( zira Yahudilerde aynı tek Tanrıya taptıkları halde o Tanrıyı çarptırmaktadırlar. Zaten onların inandıkları Tanrı Asıl Tanrı değil sahte bir Tanrıydı. ) gerekse başka çok tanrılı Dinlere inanan insanlara karşı olacaktı. Onun için Kudüs’teki Mukkades Mabetti ( le Temple ) ele geçirip orada bu işin doğrusunu açıklaması gerekiyordu. Öncelikle O paskalya bayramı değil,Fısıh bayramıdır,Paskalya Hz.İsa(a.s)'nın ölümden dirildiğine inanlar tarafından kutlanan Diriliş Bayramı'dır yani Hz.İsa(a.s)'nın Paskalya kutlaması imkansızdır. İkincisi Hz.(a.s.)'nın öldüğü sadece Hristiyan kaynaklarında geçer,farklı kaynaklar kullanarak araştırmanızı genişletin,mesela Dan Brown'un bu konu hakkında çarpıcı açıklamaları var keza İslam'da ölmediğini söyler.Lütfen sadece hristiyan kaynaklar kullanarak bilgi vermeyin ha nasıl verirsiniz,eğer o konu hakkında başka kaynak yoksa verirsiniz ama eğer o konu hakkında çeşitli bilgiler mevcutsa onları da belirtmek zorundasınız eğer bilimsel araştırmanın objektiflik kuralına uymak istiyorsanız.Saygılar efendim Haziran 2, 2011 cehennemdeki leonard tarafından düzenlendi imla Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2011 Son Yemek Geleneği : İsa Paskalya bayramını kutlamak için Kudüs’e ( Jerusalem) gelince aklında yeni bir adet geliştirmek gibi bir düşüncesi yoktu. Fakat Paskalya bayramını Havari ve müritleri ile birlikte kutlamayı istiyordu. Zeki bir insan olan İsa başına gelecekleri de gayet iyi tahmin edebiliyordu. Zira bugüne kadar yaşadığı hayat da misyonuna bağlı olarak hadiselere karşı aldığı tavırlarla yaptığı seçimlerle ,hayat tarzı , ananelere karşı çıkışları ve tutumu ve o zaman Kudüs’te hüküm süren inanışın Din adamlarına karşı düşünceleri , kanunlara karşı tavrıyla onu bekleyen istikbali gayet iyi ölçebiliyordu. Misyonunun geniş kitlelerce kabul edilebilmesi için gerek Musevi topluma karşı gerekse o zaman geçerli olan dinlerin topluluklarına karşı son Bir darbe vurmalıydı. Bu mücadele Musevi Dinine inanan Yahudilere karşı ( zira Yahudilerde aynı tek Tanrıya taptıkları halde o Tanrıyı çarptırmaktadırlar. Zaten onların inandıkları Tanrı Asıl Tanrı değil sahte bir Tanrıydı. ) gerekse başka çok tanrılı Dinlere inanan insanlara karşı olacaktı. Onun için Kudüs’teki Mukkades Mabetti ( le Temple ) ele geçirip orada bu işin doğrusunu açıklaması gerekiyordu. Öncelikle O paskalya bayramı değil,Fısıh bayramıdır,Paskalya Hz.İsa(a.s)'nın ölümden dirildiğine inanlar tarafından kutlanan Diriliş Bayramı'dır yani Hz.İsa(a.s)'nın Paskalya kutlaması imkansızdır. İkincisi Hz.(a.s.)'nın öldüğü sadece Hristiyan kaynaklarında geçer,farklı kaynaklar kullanarak araştırmanızı genişletin,mesela Dan Brown'un bu konu hakkında çarpıcı açıklamaları var keza İslam'da ölmediğini söyler.Lütfen sadece hristiyan kaynaklar kullanarak bilgi vermeyin ha nasıl verirsiniz,eğer o konu hakkında başka kaynak yoksa verirsiniz ama eğer o konu hakkında çeşitli bilgiler mevcutsa onları da belirtmek zorundasınız eğer bilimsel araştırmanın objektiflik kuralına uymak istiyorsanız.Saygılar efendim Bence çoooook daha dikkatli okumalısın Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cehennemdeki leonard Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2011 Bence çoooook daha dikkatli okumalısın okudum da sadece hristiyan kaynağı var ve hep İsa(a.s) gerçekten ölmüş gibi anlatılıyor,bence siz dikkatli okuyun ve o Paskalya olayını editleyin Fısıh yapın,saygılar.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2011 okudum da sadece hristiyan kaynağı var ve hep İsa(a.s) gerçekten ölmüş gibi anlatılıyor,bence siz dikkatli okuyun ve o Paskalya olayını editleyin Fısıh yapın,saygılar.. o bulunan papirüsün çevirisi :=) bunu bilmen sanırım yeterli olur . Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2011 Bayrama gelince istersen köküne bakalım o bayramın .. Türkçe'ye Rumca Pashalia sözcüğünden türeyerek girenPaskalya sözcüğünün kökeni İbranice Pesah (פֶּסַח) kelimesine dayanır. Latince ve Yunanca'ya da İbranice'den geçen bu kelime "dokunmadan geçmek" anlamına gelir ve İsrailoğulları'nın Mısır'daki esaretten kaçışına veya İsrailoğulları'nın ilk doğan çocuğunun canının bağışlanmasına gönderme yapar.Yani paskalyanın senin söylediğin şekilde kutlanması hristiyanların isanın ölümünden sonra aldığı biçimdir .. Paskalya ile ilgili sitede araştırma yaparsan ne zamandan beri ne şekillerde hangi amaçla kutlandığını da bulursun Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cehennemdeki leonard Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2011 o bulunan papirüsün çevirisi :=) bunu bilmen sanırım yeterli olur . papirüsün çevirisi bittikten sonra da muharref incillerde olay gerçekmiş gibi anlatılmış.İyi bakın matta,markos,luka ve yuhanna dan örnekler vererek,olayların yahuda incilinde yazanlar gibi olmadığı anlatılmış.Alıntı yapmışsınız ama tam okumamışsınız,tekrar diyorum o paskalya yazan kısımın da zaten papirüsle alakası yok, zira 'gerçek' olaylar anlatılırken kullanılmış,saygılar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2011 Paskalya denilen bayramın isanın tekrar dirilişline ait olduğunu mu düşünüyorsun ? yani bu bayram sadece bunun için mi kutlanıyordu? isa varken doğmamışken hatta hristiyanlık bile yokken pagan inançlarında bile kutlanan bir bayramdan bahsediyoruz.. Üzgünüm vaktim değerli. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cehennemdeki leonard Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2011 Paskalya denilen bayramın isanın tekrar dirilişline ait olduğunu mu düşünüyorsun ? yani bu bayram sadece bunun için mi kutlanıyordu? isa varken doğmamışken hatta hristiyanlık bile yokken pagan inançlarında bile kutlanan bir bayramdan bahsediyoruz.. Üzgünüm vaktim değerli. Paskalya zaten pagan kökenli bir bayramdır ancak hristiyanlar bunu diriliş bayramı olarak kutlarlar. Senin anlattığın pakalya değil Fısıhtır,Grekçe Pesah'tan geçmiştir dilimize,kardeşim karıştırmış olabilirsin neden hela üsteliyosun anlamadım?Saygılar.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2011 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2011 Sizin neyi karıştırmaya çalıştığınızı anlamaya çalışıyorum Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cehennemdeki leonard Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 2, 2011 Sizin neyi karıştırmaya çalıştığınızı anlamaya çalışıyorum Anlaşıldı tamam daha fazla uzatmayalım,iş kısır döngüye döndü Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.