Rimmon Oluşturma zamanı: Ağustos 2, 2009 Oluşturma zamanı: Ağustos 2, 2009 Tedirgin edici bir terk ediliş asılı bu gün gökyüzünde. Pusular kuruluyor dağlarda, seziyorum. Ölüm yatağımın altında kol gezen bir canavar, biliyorum. Kavgamı soruyorlar bana, güneşi sunduklarını söylüyorlar, öyleyse neden kapkara geçiyor günlerim? Gülmeyen çocuklar kaldı geriye sadece, gülenler son hasada kurban gittiler, dünya karnını doyurdu onlarla. Yalnızlık ilaç mıdır? Yoksa hastalığın kendisi mi? Kapıyı açıyorum, bulutlar odama doluyor. Bir şair alevlerin arasından haykırıyor, bulutlar sahte, umutlar boğucu ve kahkahaların temelinde şuhluktan mamul bir korku treni yatıyor. Sesi yitip gidiyor; Tükeniyorum Tüketiliyorum Tükenmişliğime sövüyorum Yitip gidiyorum. Ellerini uzat bana, hayır bu bir yardım çağırısı değil, seni de çekmek istiyorum karanlığa sadece. Mezarlıklar Hiçbir şey bana onlar kadar huzur vermiyor. Uzun servi ağaçları, kırık dökük mermerlerle çürümenin o kekremsi kokusu. “Ben varken ölüm yok, ölüm varken ben yokum, öyleyse ondan korkmaya gerek yok” Beni hala seviyor olabilirler, bunu sürdürmüyor da olabilirler, ama asla yeniden sevmeyecekler. Ben asla yeniden doğamayacağımı biliyorum Büsbütün ümitsizim, dalga sesleri ruhumu kurtarmaya yetmiyor. Bütün benliğimle haykırıyorum. Tanrım duyacak hiç kimse yokken bağırmak ne kadar da kolay! Ölümümü kabullenmeleri için yalvarıyorum onlara, benim bu sefil hayattan kurtuluşumun tek yolunun bu olduğunu kabul ettirmeye çalışıyorum. Beni öldürmeleri için yalvarıyorum, duymuyorlar. Viyana’ya gidecektim, sonra Floransa, Venedik, St. Petersburg, Budapeşte, Paris, sonra ver elini Karayipler. Orada fişi çekilmiş bir ada bulacaktım kendime. Testiler dolusu romla arka bahçemde yetiştireceğim birkaç kök Hint keneviri. Kulübemin arkasındaki tropik ormanda dolaşıp saatlerce ön taraftaki okyanusu seyredecektim ıssız bir sahilde. Vazgeçtim Vazgeçirildim Zebanilerin adlarını ezber ediyorum şimdileri. Şehirler geçti hayatımdan, tebessümler geçti, gözyaşları geçti, kaçak insanlar sakladım yüreğime. Ama artık gitme vakti 1 Alıntı
amy_ Yanıtlama zamanı: Ağustos 2, 2009 Yanıtlama zamanı: Ağustos 2, 2009 harika bi yazı... "Ellerini uzat bana, hayır bu bir yardım çağırısı değil, seni de çekmek istiyorum karanlığa sadece." 1 Alıntı
Rimmon Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2009 Yazar Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2009 Beğenmene sevindim... umarım bir gün benimle dibi görmeye gönüllü olacak birini bulabilirim... Alıntı
thalese Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2009 Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2009 bu kadar yük insana fazla gelmez mi güzel yazı, tabrikler. Alıntı
Rimmon Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2009 Yazar Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2009 Yaratıcı insana taşıyamayacağı kadar fazla yük verir mi? Teşekkürler... Alıntı
Hush Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2009 Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2009 Tanrım duyacak hiç kimse yokken bağırmak ne kadar da kolay! mmm,bunu sevdim işte:) Alıntı
chris Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2009 Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2009 Viyana’ya gidecektim, sonra Floransa, Venedik, St. Petersburg, Budapeşte, Paris, sonra ver elini Karayipler. Orada fişi çekilmiş bir ada bulacaktım kendime. Testiler dolusu romla arka bahçemde yetiştireceğim birkaç kök Hint keneviri. Kulübemin arkasındaki tropik ormanda dolaşıp saatlerce ön taraftaki okyanusu seyredecektim ıssız bir sahilde. Vazgeçtim Vazgeçirildim Zebanilerin adlarını ezber ediyorum şimdileri. Şehirler geçti hayatımdan, tebessümler geçti, gözyaşları geçti, kaçak insanlar sakladım yüreğime. Ama artık gitme vakti artık gitsem iyi olur...ama nereye!? aylak,gezgin ruhum beni nereye götürebilirki bu katledilmiş dünyada!? hala saklı bir cennet var mıdır ki? Alıntı
Rimmon Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2009 Yazar Yanıtlama zamanı: Ağustos 3, 2009 Kendinden uzağa... Ancak böylesi bir gidiş kurtarabilir insanı varoluşun ağırlığından... Alıntı
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.