chris Oluşturma zamanı: Ağustos 10, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Ağustos 10, 2009 ZiNDANI TAŞTAN OYARLAR Sılanın ufak tefek yolları Ağrıdan sızıdan tutmaz elleri Tepeden tırnağa şiir gülleri Yiğidim aslanım aman burda yatıyor Bugün efkarlıyım açmasın güller Yiğidimden kötü haber verirler Demirden döşeği taştan sedirler Yatak diken diken yastık batıyor Yiğidim aslanım aman burda yatıyor Bir şubat gecesi tutuldu dilin Silaha bıçağa varmadı elin ne ana ne baba ne kız ne gelin Yiğidim aslanım aman burda yatıyor Ne bir haram yedin ne bir cana kıydın Ekmek kadar temiz su gibi aydın Hiç kimse duymadan hükümler giydin Yiğidim aslanım aman burda yatıyor Döşek melil mahzun yastık batıyor Mezar arasında harman olur mu onüç yıl hapiste derman kalır mı Azrail aç susuz canın alır mı Yiğidim aslanım aman burda yatıyor Döşek melil mahzun yastık batıyor Zindanı taştan oyarlar İçine bir yiğit koyarlar Sağa döner böğrü taşa gelir Sola döner çırılçıplak demir Çeliğin hası da yiğidim aman böyle bilenir Döşek melil mahzun yastık batıyor Yiğidim aslanım aman burda yatıyor Dilimde dilimi bulduğum, gücüne kurban olduğum Anam babam gibi övdüğüm Dayan aslan ustam yiğidim dayan Dayan hey gözünü sevdiğim Bugün efkarlıyım açmasın güller Yiğidimden kötü haber verirler Sana kökü dışarda diyenlerin kökleri kurusun Kurusun murdar ilikleri dilleri çürüsün Şiirin gökyüzü gibi herkesin Sen Kızılırmak'casına bizimsin En büyük demircisi dilimizin Canımız ciğerimizsin Bugün burdaysa şiirin yarın Çin'dedir Bütün hışmıyla dilimiz Kökünden sökülmüş bir çınar gibi yüreğimiz içindedir Bugün burdaysa şiirin yarın Çin'dedir Acısıyla sızısıyla alnının kara yazısıyla Bir yanı nur içinde tertemiz Bir yanı sızım sızım sızlayan memleketimiz içindedir Bugün burdaysa şiirin yarın Çin'dedir Bütün hışmıyla dilimiz Kökünden sökülmüş bir çınar gibi yüreğimiz içindedir Bedri Rahmi Eyüboğlu BİR ŞEY I Bir şey ki hava gibi ekmek gibi su gibi Lazım insana lazım onsuz yaşanılmıyor Ana baba gibi dost gibi yavuklu gibi Kalp titremeden göz yaşarmadan anılmıyor. Bir şey ki gözümüzde memleket kadar aziz Aşk ettiğimiz kendimize dert ettiğimiz Adını çocuklarımıza bellettiğimiz Bir şey ki artık hasretine dayanılmıyor. II Bir şey daha var yürekler acısı Utandırır insanı düşündürür Öylesine başka bir kalp ağrısı Alır beni ta Bursa'ya götürür. Yeşil Bursa'da konuk bir garip kuş Otur denmiş oracıkta oturmuş Ta yüreğinden bir türkü tutturmuş Ne güzel şey dünyada hür olmak hür. Benerci Jokond Varan Üç Bedrettin Hey kahpe felek ne oyunlar ettin En yavuz evladı bu memleketin Nâzım ağbey hapislerde çürür. Cahit Sıtkı Tarancı NÂZIM NÂZIM Suç çağında suçsuzluğa katlananları Ben şairim, nasıl bağışlarım Gül değse incinen bu yürek Yandı bir başka biçimde Nâzım Nâzım Tavus tüylerine şiir dizdiler Can gözüyle baktım ayağını gördüm Yani çirkinliği gördüm, yani cüceliği gördüm Ömrümde kişiye şiir yazmadım Nâzım Nâzım Yurdunu satanın adını anmam Hayına hırsıza yok sözüm Duydum ki dünyayı aşıyorlar Yadellerin yiğitleri, dal boyluları Ne sağcı oldular ne solcu Beni aşsın diye doğurduklarım Bir kez daha yandık, bir kez daha yandım Nâzım Nâzım Her bilgi bir yeni burjuva Her üst okul birkaç kuru başı çekip çıkarmaya Ne alçalma bir lokma bir çul için Bir yol bulup kurtulan kurtulana İttin sınıfını rahatını, düştün mapusa yokluğa Bey soylum paşa soylum güzel emekçim Nâzım Nâzım Ülkende şiirlerin dolanıyor Kavgan içten içe sürüp dayanıyor Uzak mezarında bir kırmızı karanfil Ne denli tutsam kendimi Usul usul bir yerlerim kanıyor Sonsuz gurbetçim, koca şairim Nâzım Nâzım Suç çağında suçsuzluğa katlananları Ben şairim, nasıl bağışlarım Gül değse incinen bu yürek Yandı bir başka biçimde Nâzım NâzımFormun Altı Gülten Akın NÂZIM'IN YÜREĞİ Usanınca gerçeklerin yalanından, kaygan, yüzsüz baskıdan, tunç Nâzım'ı anımsarım ve sesini biraz hançerimsi : "Merhaba kardaşım... Ne o, neden yüzün asık öyle Boş ver! Yoksa şiir mi takıldı bir yerde? Gel, birlikte bitirelim. Paran mı yok? Bakarız bir çaresine, dert değil. Kız mı? Aldırma bulunur..." Oysa asıl kendisinde var bir şey, içini kemiren yüz çizgilerinden dehşetle akan : "Hepsi iyi de, şu yürek ağrısı... Adam sen de ağrıyadursun, yaşıyoruz ya..." Kimisi için şiir bir roldür, Kimisine bir dükkân, kazançtır. Onun içinse ağrıdır şiir, rol değil. Nâzım'ın yüreği de ağrıdı durdu işte. Üzerine titreyen doktoru bir gün, hani pek de güvenemeyerek, uyarmıştı beni : "Bakın" demişti, "keskin konulardan kaçının ki ağrımasın Nâzım'ın yüreği..." Hey gidi doktor... Hastanız gitti. Yaramadı çabalarınız. Yüreğiyse onun gizli gizli çarparak sürdürdü ağrısını ölümünden sonra da. İçindeki acı için ağrıyor, Türkler için, Ruslar için ağrıyor, kendisi gibi mahpusta özgür olanlar için özgürlükte mahpus gibiler için ağrıyor. Hapishane acılarıyla yanan o yürek - ölümden sonra bile - dinlemiyor doktorları, korkak olduğumuz zaman ağrıyor. Neme gerek dersek ağrıyor. Onun gibi açık yürekle : "Merhaba kardaşım..." diyemezsek ağrıyor... Varsın ağrısın hepsi için yüreklerimiz, tek ağrımasın Nâzım'ın yüreği. Yevgeni Yevtuşenko Çeviren: Ziya Yamaç GÜZ ÇİÇEKLERİNDEN NÂZIM'A ÇELENK Niçin öldün Nâzım? Ne yaparız şimdi biz şarkılarından yoksun? Nerde buluruz başka bir pınar ki onda bizi karşıladığın gülümseme olsun? Seninki gibi ateşle su karışık acıyla sevinç dolu, gerçeğe çağıran bakışı nerde bulalım? Kardeşim, öyle derin duygular, düşünceler yarattın ki bende, denizden esen acı rüzgâr kapacak olsa bunları bulut gibi, yaprak gibi sürüklenir, yaşarken seçtiğin ve ölümden sonra sana barınak olan oraya, uzak toprağa düşerler. Al sana bir demet Şili kasımpatlarından, al güney denizleri üstündeki ayın soğuk parlaklığını, halkların savaşını, kendi dövüşümü ve yurdumun kederli davullarının boğuk gürültüsünü kardeşim benim, dünyada nasıl yalnızım sensiz, çiçek açmış kiraz ağacının altınına benzeyen yüzüne hasret, benim için ekmek olan, susuzluğumu gideren, kanıma güç veren dostluğundan yoksun. Hapisten çıktığında karşılaşmıştık seninle, zorbalık ve acı kuyusu gibi loş hapisten, zulmün izlerini görmüştüm ellerinde, kinin oklarını aramıştım gözlerinde, ama parlak bir yüreğin vardı, yara ve ışık dolu bir yürek. Ne yapayım ben şimdi? Tasarlanabilir mi dünya her yana ektiğin çiçekler olmadan? Nasıl yaşamalı seni örnek almadan, senin halk zekânı, ozanlık gücünü duymadan? Böyle olduğun için teşekkürler, teşekkürler türkülerinle yaktığın ateş için. Pablo Neruda (1904-1973) Çeviren: Ataol Behramoğlu 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
kemtamin Yanıtlama zamanı: Ağustos 10, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 10, 2009 Zindanlardan kopup geldiğinde karşılaşmıştık seninle Kuyu gibi kapkara zindanlardan Canavarlıkların, zorbalıkların, acıların kuyuları Ellerinde izi vardı eziyetlerin Hınç oklarını aradım gözlerinde Oysa sen parıldayan bir yürekle geldin Yaralar ve ışıklar içinde bu cevırı her zamn daha cok hosuma gıtmıstır;) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
chris Yanıtlama zamanı: Ağustos 10, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 10, 2009 ekleme için teşekkür ederim Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.