cloud_above_myhead Oluşturma zamanı: Ağustos 14, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Ağustos 14, 2009 Dendera'daki Hathor tapınağının mahzenindeki kabartmalar, Eski Mısır'ın çözülmesi en zor bilmecelerinden biri. http://img207.imageshack.us/img207/6579/denderadr.jpg İlkin, üstte yer alan resme bir göz atın ve size neler çağrıştırdığını düşünün. sonra da, hiçbir önyargıya kapılmadan, ejiptoloji uzmanlarının bu resimde yer alan kabartmanın içerdiği figürlere ilişkin açıklamalarını okuyun. Oxford Üniversitesi Ashmoleum Müzesi uzmanlarından Dr. John Harris, Yukarı Mısır'ın ünlü kenti Dendera'daki Hathor tapınağında bulunan bu kabartma için şunları söylüyor: "Resimde gördüğünüz büyük objeler, 'yılantaşı' olarak bilinen dini anlama sahip taşlardır, üzerlerindeki yılan resimleri de bunu vurguluyor. Bu nesneler, bir tür tapınak bekçileridir. aynı obeliskler ya da sütunlar gibi. Burada yer alan tasvir, Horus'un 'iki ülkenin birleştiricisi' unvanına gönderme yapmaktadır ve buna ilişkin destekleyici verileri yanlardaki hiyerogliflerde de bulabilirsiniz. Bu objelere destek olarak kullanılan diğer nesneler, 'djed sütunları' denen ve istikrarın simgesi olan yapılardır. Dendera kentinde, sanatla ve yılanlarla ilişkili mitolojik bir kişilik olan Harsomsus'a bağlanan güçlü bir 'yılan kültü' vardır. Dolayısıyla bu kabartmayı yapan sanatçının hem Harsomsus hem de Horus ile ilgili mitolojik verileri bildiğini söyleyebiliriz." Evet, Dendera'nın gizemli dehlizlerinden birinde yer alan bu kabartma resimle ilgili ortodoks ejiptolojinin, son derece kendinden emin bir biçimde yaptığı açıklama böyle. Şimdi içimiz rahat edebilir mi? Resimdeki "muhafız"ların birer "yılantaşı" tuttuklarını; bu yılanların Mısır'da ve Dendera'da bilinen çok eski bir "yılan kültü" ile ilişkili olduğunu; Yukarı ve Aşağı Mısır'ın hakimi, Osiris'in oğlu Horus'un ışığıyla bu yılantaşlarının tapınağın koruyucusu olarak betimlendiklerini bilmek, bütün soru işaretlerini gideriyor mu? Ejiptolojinin "net bulgu" olarak ortaya sürdüğü neredeyse her şeyde olduğu gibi, burada da yanıtımız evet olamıyor. Bir başka ortodoks uzmanı dinleyelim: "Ne olabilir ki? Elbette o geniş ve yayvan objeler birer yılantaşı. Üzerlerindeki yılan figürü de bunu açıkça söylüyor. Muhafızın eline yakın olan yerdeki bağlantı noktası da, yine Mısır'ın dini-mitolojik kültlerinde önem taşıyan lotus çiçeğinin taç kısmı. Destek objeleri, djed sütunları ve bu sütunları yılantaşlarına bağlayanlar da, kültün simgesi olan yılanlar. Ne bulmayı umuyorsunuz burada?" Bazen algıyla olgu birbirini tutmayabiliyor işte. Ejiptologların "olgu" diye önümüze sürdükleri dini ve mitolojik verilere (aslında "varsayım"lara) dayalı bu açıklama, resme baktığımızda algıladıklarımızın bir hayli uzağında kalıyor. Şimdi bir daha gözlerimizi Dendera'daki bu ilginç kabartmaya çevirelim ve bu kez, elektrik mühendislerinin söylediklerini dinleyelim: "Eğer bu resmin binlerce yıl öncesinin Mısır'ından olduğunu bilmesem, bir jeneratöre ya da kondansatöre bağlı güçlü ampuller yardımıyla meydanı aydınlatan iki muhafızın resmedildiğini düşünürdüm. Şaşılacak şey, bu resim hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde, yapan ressamın ampullerden ve elektrikten haberdar olduğunu gösteriyor." Ivan Troeng, İsveçli bir bilim adamı ve ejiptolojiye ilişkin bilgisi yok denecek kadar az. Resmi gördüğünde düşünmeden bir tek şey söylüyor: "Bunu tartışacak bir şey yok, bu yüksek gerilim izolatörlerine bağlı büyük elektrik ampullerini gösteriyor." Dendera'daki bu resimler, yıllardan beri ortodoks ejiptoloji çevreleriyle "amatörler" olarak nitelenen araştırmacılar arasında tartışılıyor. Bu tartışmaların yer yer çok sertleştiğini de söyleyebiliriz. Elimizde, iki garip açıklama var. Birincisi, "işi bilen"lerin, yani Eski Mısır kültürüne vakıf olduğu düşünülen bilim adamlarının, algılarla açıkça çelişen ve bu algıları deforme eden "dini-mitolojik" açıklamaları. Diğeriyse, Eski Mısır'ı ejiptologlar kadar iyi bilmediği varsayılan araştırmacıların, belleğimizdeki tarih yapılanmasına açıktan açığa ters düşen "elektrik lambası" yorumu. Hangisine yakın olmalıyız? İki boyutlu çizimler çoğu kez aldatıcı olabilir. Sanatçının yansıtamadığı perspektif nedeniyle, bazı şeyleri yanılsamalar içinde algılayabiliriz. Bu nedenle, ejiptologların açıklamalrından başlayalım işe, çünkü en azından, kabartmanın bulunduğu bölgeye ilişkin bilgileri, elbette çok fazla. Araştırdıkları ve bir bilim disiplini haline getirdikleri Eski Mısır'ı iyi tanıyorlar ve bize "makul" görünebilecek bir destek noktası sunuyorlar: Horus simgesiyle bağdaştırılmış, yaygın bir yılan kültü ve bu kültün güç simgesi olan "yılantaşı". Bunun yanı sıra, bir de "lotus çiçeği"nin Mısır'da içerdiği anlam var. Belki "bilimin sesi"ne kulak vermekte yarar olabilir. Eski Mısır'ın betimleme alışkanlıklarıyla ilgili olarak bizzat ejiptologların bize öğrettiği bir olgu var: Simgesel anlatımlar, "serbest üslup" benzeri bir lükse sahip değiller. Her simgenin ve bunları içeren sahnenin, "usulünce" yapılması gerekiyor. Bundan daha net olan bir "ilke"den daha söz etmekte yarar olabilir: Eski Mısır'ın sanatçıları, verilmek istenen mesajı olabildiğince az bir alan kullanarak net bir biçimde sergilemeyi yeğlerler. Anlaşılmazlıklardan, "muallak" imgelerden dikkatle uzak dururlar. Oysa burada, Dendera'daki bu ilginç kabartmada, bilinen bu ilkelerin yerle bir edildiğini görüyoruz - eğer ejiptologların haklı olduğunu varsayarsak tabii. Birincisi, Mısır'ın en güçlü "birleştirici simge"lerinden biri olan Horus'un resimdeki büyüklüğü. Osiris ve İsis'in oğlu, Mısır yönetsel kültündeki en güçlü tanrısal kişiliklerden biri olan Horus, hiçbir Mısır kabartmasında "sıradan" insanlardan, hele muhafızlardan daha küçük çizilmez. Elimizdeki resimdeyse, "yılantaşı" olduğu varsayılan objeleri taşıyan insanlar, Horus'a göre abartılı biçimde daha iri. Bu durumda bu iki "görevli"nin yarı tanrısal niteliğe sahip varlıklar olduğunu mu varsaymalıyız? Ama Mısır kültüne "Neterler" olarak geçen bu ilahi varlıklar bile Horus'un yalnızca "izleyicileri"dir ve elbette ondan daha küçüktür. Böyle bir orantı hatasına Mısır'da rastlayamazsınız. Hele bu denli birincil değere sahip bir tapınakta. Diğer yandan, resimde en sağda görülen, elinde kesici bir cisim taşımakta olan "Maymun tanrı", bütün figürlerin en büyüğüdür; yani "muhafız"lardan bile büyük. Maymun'un Eski Mısır'da bilgelik tanrısı Thoth ile simgelendiğini biliyoruz. Bu, ülkedeki belli bir değişimin de vurgulanmasıdır ayrıca. Mısır'ın kurucu, yaratıcı, koruyucu tanrısı, büyük Ptah, yaklaşık İ.Ö 2000 dolaylarında yerini ve yetkisini Thoth'a bırakmış görünür. Söz konusu resimdeki Thoth figürünün duruşu ve bütün o semboller arasındaki yeri, bazı görüşlere göre belli bir "tehlike"ye işaret etmektedir. Biraz daha ileri götürürsek, sanki Thoth, muhafız-rahiplerin elindeki "yılantaşı" denen cisimlerin içerdiği potansiyel tehlikeye de dikkat çekmektedir. O yılantaşları ki, resimde Horus'tan bile büyük çizilmişlerdir. Şimdi, belki de Yukarı Mısır dini-mitolojik birikimi içinde ejiptologların sözünü ettiği "yılan kültü"nü ve bununla bağdaştırdıkları "yılantaşı"nı sorgulamanın zamanı gelmiştir diyebiliriz. Gerçekten de yılanın bir simge ve mitolojik varlık olarak (çoğu Antik uygarlıkta olduğu gibi) Mısır'da da güçlü biçimde vurgulandığını söyleyebiliriz. yılanın bir unsur olarak içinde barındığı ve hatta ilk sıralardaki unsur olarak belirdiği yerel kültlere de sık sık rastlarız; bunların bazıları da gerçekten Yukarı Mısır'da, Dendera'nın da içinde bulunduğu Abydos, Edfu, Esna gibi birkaç kentte yaşamışlardır. Ne var ki, ejiptologların "yılantaşı" olarak yorumladıkları simgesel totemin elimizdeki resimde olduğu gibi resmedildiği başka bir tek örnek yoktur koca Mısır'da. Dahası, "yılantaşı"nın bu denli ön plana alınıp bir betimlemenin merkezine oturmasını sağlayacak denli birincil bir unsur olduğunu gösterecek herhangi bir belgeye de rastlayamazsınız. Her nedense, ejiptologların ağız birliği içinde "yılan kültünün simgesi, yılantaşı" olarak açıkladıkları figürler, Dendera'daki Hathor tapınağının bodrumundaki bu kabartma dışında başka hiçbir yerde böylesi bir betimlemeyle karşımıza çıkmazlar. O halde başka örneği olmayan bir resmi nasıl oluyor da bu denli kendilerinden emin biçimde "yılantaşı" olarak yorumlayabiliyorlar? Yanıt basit: Çünkü ellerinde, ortodoks görüşle örtüşen başka bir yanıt yok. Söz konusu şekillerin içindeki yılan figürünün yerleşim biçimi, yalnızca "mitolojik" bir veriyi mi açıklıyor acaba? Antik Çağ uygarlıklarına biraz aşina olan biri, bundan dört bin yıl öncesine dek din ve bilim kavramlarının birbirinden ayrışmamış olduğunu bilir. Bir tek "bilgelik" vardır ortada: Evreni açıklamak için geliştirilmiş gözlem ve bilgi birikimine dayalı bir bilgelik. Bunun yürütücülerine yakıştırılan "rahip" nitelemesi, bulguları elde eden hıristiyan kültürünün bakış açısı doğrultusunda seçilmiş bir sözcüktür - yoksa bugün bizim kullandığımız biçimiyle "dünyevi olmayan işlerin adamı" anlamında bir rahip fonksiyonuna hiçbir antik kültürde rastlamazsınız. Aynı biçimde, "din" kavramı da bugün bizim algıladığımız biçimiyle varolmamış; yani "bilgi" ile "inanç" benzeri bir karşıtlık çok uzun süre eski toplumlarda varolmamıştır. Ancak bugün dünyaya egemen olan semavi dinlerin 2500 yıl içinde oluşturduğu bakış açısıyla "inanç" denen dayanaksız, deneysiz, gözlemsiz bir "kabullenme" sistemi egemen olmuştur insanların belleklerinde. 4000 yıl öncesinin Mısır'ında ve Mezopotamya'sındaysa "bilgelik" vardır; yalnızca edinmek için çabalayanların sahip olabileceği bir bilgelik. Bu durumda, elimizdeki resme dini imgeler yakıştırılmasını yalnızca tektanrılı dinlerin pagan kültürlere yönelik küçümseyici bakış açısının bir sonucu olarak değerlendirebiliriz. Bilim adamı bile olsalar, ondokuzuncu yüzyılın sonunda ejiptolojiyi oluşturanlar hıristiyandı ve kendi dinlerinden çok daha önce varolmuş bir uygarlığın sahip olacağı bilgelik onlar için "ilkel" ve "pagan" olmaktan kurtulamazdı hiçbir biçimde. Bu yaklaşım, Gaston Maspero, W. Flinders Petrie gibi öncü ejiptologlarca geliştirilen ve bugün Mark Lehner - Zahi Hawass ikilisinin elinde somutlaşan ortodoks ejiptolojiye yüz yılı aşkın bir süredir egemen olmuştur. Söz konusu ekol, ancak "mitolojik" ve "pagan" unsurlarla açıklar Eski Mısır'da bulduğu betimlemeleri. Dendera kabartmalarındaki hiyerogliflerin şekildeki unsurlara yönelik "mitolojik" göndermelerinin, o dönem bilgelerinin genel bir tavrı olduğunu görmezden gelmeyi yeğler. Mezopotamya dahil, İ.Ö 3. ve 4. bine ilişkin neredeyse bütün betimlemelere eşlik eden hiyeroglifler, işi bir "bilmece" haline sokmak ve mitolojik çağrışımlı soyut metinler havası yaratmak için yazılmışlardır. Nedeni basittir: O bilgeliğe sahip olmayı hakeden, bilmece ve çağrışımları çözecek yetenektedir. Diğerleri, yani "sıradan halk" ise, bunlara "tanrısal metinler" olarak bakıp tapınmakla yetinecektir. Dendera'daki bu ilginç resim, açık ve net biçimde (ve ejiptologların yorumlarının aksine) son derece güçlü ve büyük bir enerji kaynağının kulanılmasını betimler. Bu, Horus'u bile varedebilecek ya da yok edebilecek denli güçlü bir enerjidir ve bilmeyenlerin elinde çok büyük bir tehlikeyi içerebilir: Bu nedenle Thoth ya da maymun tanrı figürü uyarıcı bir konumda yerleştirilmiştir. "Yılantaşı" olduğu ileri sürülen cisimler, belki bugün bildiğimiz ampulün bile ilerisinde olabilecek bir aygıtı resmetmektedirler, çünkü bunlar Horus'tan da iridirler ve ancak Tevrat'taki "Nefilim"leri akla getiren devasa adamlarca taşınmaktadırlar. Lotus çiçeği taçları, objelere yerleşim biçimleriyle bugün bildiğimiz "duy"ların figüratif yorumlanmasından başka bir şey değildir. Onları Horus'a ve djed sütununa bağlayan büyük yılanlarsa, elbette ancak büyük akımları taşımaya elverişli yüksek gerilim kabloları olabilir. Belki noktayı koymadan önce "djed sütunu" üzerine bir iki söz söylemek yararlı olabilir: Mısır'da simgesel olarak çok sık rastlanan bu şekil, ejiptologlarca "fallik" bir simge olarak ele alınmış ve Osiris'le ilişkilendirilmiştir. Oysa djed sütununu birçok betimlemede, Mısır kültünde "yaşam ve güç" simgesi olan "Ankh" işaretiyle de iç içe görürüz. Ankh, bir çeşit haçtır ve üst bölümü bir disk biçimindedir. Eski Mısır'da tanrısal güce sahip bütün figürlerin elinde resmedilmiştir. Aynı zamanda, bu sesi vermek üzere hiyeroglif alfabeye de girmiş, ancak başlı başına bir "piktograf" olarak da kullanılmıştır "yaşam" simgesi olarak. Djed sütunu da birçok yazıtta "j", "c" ya da "z" sesini vermeye yönelik bir harf olduğu kadar, başlı başına "güç" anlamı veren bir piktograf biçiminde de yer almıştır. Bu durumda onu bir tür "jeneratör" olarak düşünmek, acaba "yılantaşı" yaklaşımından daha hayalci bir bakış açısı mıdır? Eski Mısır, içinde binlerce gizi barındırıyor. Verilere doğrudan erişme ve bunları değerlendirme, saklama yetkisine sahip küçük bir azınlıksa, o gizlerin ortalığa saçılmamasına yeminli gibi. Dendera'daki resmin sürekli olarak geçiştirilmesi, bu politikanın küçük bir ayrıntısı yalnızca. 2000 yılına girdik ama Büyük Piramit'teki Gantenbrink Kapısı hala açılmadı. Açılmadı mı dersiniz? Hawass ve Lehner bu işi çoktan halledip, elde ettiği verileri yalnızca "hakeden" azınlığa saklamış olmasın 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Volpula Yanıtlama zamanı: Aralık 5, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 5, 2009 İnanılmaz... Hayret ve dikkatle okudum bütün yazınızı.Okuduklarıma ve bu resme inanamıyorum.Gerçekten de bir ampül bu! Ve bizlerden o kadar çok şey saklanıyor ki... Teşekkürler verdiğiniz bilgiler için Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
icequeen Yanıtlama zamanı: Aralık 5, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 5, 2009 vay ne kadar ilginç Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
kracs Yanıtlama zamanı: Aralık 16, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 16, 2009 kim bilir ne bilgiler elde edildi de biz ayakta uyuyoz. Maya , Aztek , Mısır gibi uygarlıklar ilimle doluydu diye düşünmüşümdür hep ... o yüzden dedim ya Allah bilir ne bilgiler ele geçirildi ve şimdi gizli gizli uygulanmaya çalışılıyordur bence ... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cloud_above_myhead Yanıtlama zamanı: Aralık 16, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 16, 2009 fake arkadaşım bu.. hbrin olsun! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
kracs Yanıtlama zamanı: Aralık 16, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 16, 2009 ben resme bakarak yorum yapmadım bu sadece şahsi bi fikir birçok kişi aynı fikirde görünüyo... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
killercook Yanıtlama zamanı: Aralık 16, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 16, 2009 Piramitlerin derinliklerinde yapılan hileogrif ve duvar resimlerinin o karanlıkta nasıl yapıldığı hala açıklanamıyor. Aynalar kullanarak güneş ışığını o okadar derinde bulunan mezar odalarına taşımak bilimsel olarak mümkün değil. Ayrıca içeride meşale, ateş veya mum yakıldığına dair en ufak bir is veya kurum lekeside bulunmuyor. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Wasteland Yanıtlama zamanı: Aralık 17, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 17, 2009 Piramitlerin derinliklerinde yapılan hileogrif ve duvar resimlerinin o karanlıkta nasıl yapıldığı hala açıklanamıyor. Aynalar kullanarak güneş ışığını o okadar derinde bulunan mezar odalarına taşımak bilimsel olarak mümkün değil. Ayrıca içeride meşale, ateş veya mum yakıldığına dair en ufak bir is veya kurum lekeside bulunmuyor. belki o resimler yapıldıkdan sonra piramitler yapıldı piramit yapan onuda yapar belkide fosfor kullanarak aydınlattilar fosfor ışığı emer ve hapseder karanlıkda parlar diye biliyorum belkide ateş böceklerini doldurdular kavanoza gittiler (benim düşüncem saygılar) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.