Rimmon Oluşturma zamanı: Eylül 22, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 22, 2009 "Şu haline bak! Bir karadelik kadar yalnızsın."dedi. Belki de haklıydı, zaten benden başka haksız olan birini tanımamıştım hayatım boyunca. Hiç yalnızlığı hissettiniz mi?Bir süpermarkette kehren ittiğiniz metal arabanın salınımlarında,sınıftaki sıranızda,bilgisayar karşısında geçirdiğiniz saatlere eşlik eden rastgele şarkılarda,genelev kapılarında,kan-ter içinde uyandığınız bir kabus sonrası anını sadece terden ıslanmış yastığınızla paylaşırken?Akşamüstleri çıkıp amaçsız adımladığınız sokaklarda...O şarkıyı ne çok sevdiğinizi kimsenin bilmediğini, bilseler de umursar görünmekten öte hiçbirşey yapmayacaklarını düşündünüz mü? Peki siz hiç anlaşılmak istediniz mi? İstediniz büyük ihtimal...Ya tepki gördünüz karşılığında ya da konuşma sırası kendisine geldiğinde söyleyeceklerini planlayan dostunuzun/babanızın/sevgilinizin gözbebeklerine sinen boş bakışlardan kaçırdınız gözlerinizi...En son ne zaman sarıldı biri size içinde bulunduğunuz durumu,düşüncelerinizi,hislerinizi ve yaptıklarınızı yargılamadan, eleştirmeden?Kaç defa bağırıp çağırarak, ağlayarak terk etmek istediğiniz bir yerde soğukkanlılıkla gülümseyerek saatler geçirdiniz? Etrafınızdaki leş yiyici kalabalık boğmuyor mu sizi?Dost görünenler,itham ediciler, kendini beğenmişler, budalalar, ruhunu satanlar, duygularını aldıranlar,zehirli dişlerini tatlı dilleri ardına gizleyenler, eleştirenler,aşağılayanlar, yargılayanlar, içten pazarlıklılar,hainler, gecede on defa elini beceren ahlakçılar, aşağılık kompleksliler, düşmenizi bekleyen puşt akbabalar... Bir düşünün şimdi, aileniz, onların çocuğu değil de sadece tanıdıkları biri olsaydınız ihtimal zerre kadar hazetmezdi sizden.Onlar sizi siz olduğunuz için sevmiyorlar, önemli olan kişiliğiniz değil, rolünüz, sıfatınız....Durup etrafınıza bakın,kaç tane dostunuz var? Kaç kişiyle anlaşabiliyorsunuz gerçekten, hayatınızdaki insanların kaçına güveniyorsunuz? Peki ya yıllardır üzerinize akan suçlama ve eleştirilerden sonra kendinize güvenebiliyor musunuz hala? Şafakta, gün batımında, dolunayda, uçurumun kenarında, bir tren garında, hava alanında, yeni geldiğiniz, tanımadığınız bir şehirde, 3.sınıf bir fransız filmiyle-nedendir bilinmez-başbaşa kaldığınız soğuk ve ıssız bir sinema salonunda,çocukken sevdiğiniz ama şimdi zar zor hatırlayabildiğiniz, artık size anlamsız gelen bir mekanda, toprağın nefesini kesen elli kat asfaltın arasından fışkıran bir çiçeği gördüğünüzde, kendinizi bulduğunuzda ve kendinize bir hayli yabancılaştığınızı fark ettiğinizde... Biliyorum siz de düşündünüz, hissettiniz yalnızlığınızı bütün bu bol virgüllü cümlelerde.Şarkının en güzel kısmı burası, ama sesini biraz kısın şimdi, yoksa biri gelip, hislerinizden kopartmak pahasına uyaracak sizi. "People are strange, when you are a stranger, faces look ugly when youre alone..." Ne? Hmm... Evet anlıyorum, haklısınız tabii, yine saçmaladım, yanıldım yine ve bir kez daha onca işinizin arasında başınızı ağrıttım, boş konuşuyorum bunda da haklısınız,işe yaramazım da öyle mi? Amenna... 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Hush Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 gözlerim doldu be. kurta yapılır mı bu... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rimmon Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 Beğenmene sevindim yazının arkasından hız kesmeden dinliyoruz mevzubahis şarkıyı ; Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Hush Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 Etrafınızdaki leş yiyici kalabalık boğmuyor mu sizi?Dost görünenler,itham ediciler, kendini beğenmişler, budalalar, ruhunu satanlar, duygularını aldıranlar,zehirli dişlerini tatlı dilleri ardına gizleyenler, eleştirenler,aşağılayanlar, yargılayanlar, içten pazarlıklılar,hainler, gecede on defa elini beceren ahlakçılar, aşağılık kompleksliler, düşmenizi bekleyen puşt akbabalar... hala burda olmak ne tuhaf.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rimmon Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 Sahtekar ve riyakarlar o kadar fazla ki... Onlardan olmayanlar, içinde bir parça çocuk saflığı, bir parça sıcaklık taşıyanlar içten içe hissediyor onların yapmacıklığını... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
goce Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 bu kadar mı yalnızız... neden bu kadar yalnızız? bir çaresi var mı? bilmiyorum ama emeğine sağlık gene dokundu yazdıkların hele ki şu paragraf..... Peki siz hiç anlaşılmak istediniz mi? İstediniz büyük ihtimal...Ya tepki gördünüz karşılığında ya da konuşma sırası kendisine geldiğinde söyleyeceklerini planlayan dostunuzun/babanızın/sevgilinizin gözbebeklerine sinen boş bakışlardan kaçırdınız gözlerinizi...En son ne zaman sarıldı biri size içinde bulunduğunuz durumu,düşüncelerinizi,hislerinizi ve yaptıklarınızı yargılamadan, eleştirmeden?Kaç defa bağırıp çağırarak, ağlayarak terk etmek istediğiniz bir yerde soğukkanlılıkla gülümseyerek saatler geçirdiniz? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
philadelphia_f Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 yalnızlık yaşayanlar için en zor duygulardan biri hayatta.yalnız olmayı sevsen dahi bir yerden incitiyor işte.. cümlelerine döktüğün gibi istemesede yaşananlara neden zamana ve mekana pay biçtiğimizi soruyor insan kendi kendine ve hiç bir zaman cevap alamıyor. asıl delirtende anlaşılmadığını hissettirende bu sanırım.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Tracy Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 Gerçekten Güzel.. Gerçekten beğenerek okudum 2 kez. Beni Anlatıyor diyebilirim cogu cumlen.. Özellikle Akraba ve Dost Kısmı Ve O İstemediğin yerde gülümseyerek saatlerce zaman gecirmek.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rimmon Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2009 Beğenmeseydiniz keşke... Keşke kimse kendinden birşeyler bulmasaydı bu yazıda... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Tracy Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 23, 2009 bende keşke demeyi isterdim.. yada ne karamsar bir adam demeyi sana.. İnsan Kendini İnsanda Tanıyor.. Bu meşhur sözün dediği gibi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2009 O şarkıyı ne çok sevdiğinizi kimsenin bilmediğini, bilseler de umursar görünmekten öte hiçbirşey yapmayacaklarını düşündünüz mü? biliriz yine de söyleriz cunku evet anlasılmak ısterz cok güzel,tşk ler:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
coldhellangel Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2009 lKaç defa bağırıp çağırarak, ağlayarak terk etmek istediğiniz bir yerde soğukkanlılıkla gülümseyerek saatler geçirdiniz? .. :thumbsup: bazen anlaşılmak istememek kendini anlama yolu gibi gözüküyor yolun sonundaki sonuç ise çoğu zaman kendine yabancılaşan bedenler. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rimmon Yanıtlama zamanı: Ekim 2, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 2, 2009 Sessizlik... Şimdi bütün susuşları aramızda uzanan mesafelerin olanca uzunluğunu reddederek aramızda kıvrılıp yatan tek varoluş biçmi sessizlik.Bütün susuşlarım sevgimi reddediyor, bütün susuşları kimsesizliğimi kanıtlıyor sanki... Gözyaşlarım her ne kadar aksini ispat etmek istercesine aralıksız süzülse de yanaklarımdan, işte orada, benden uzak -sadece fiziksel olarak değil, duygsal olarak da maalesef- durduğu gün gibi aşikar. Birşeyler kopuyor derimden, belki derinimden... Susuşlarıyla bizi kimsesiz bırakıyor, yalnızlığımı perçinliyor, kaherdiyor, sövüyor, sayıyor, içinde ne var ne yoksa döküyor, kimsesiz bırakıyor, yalnız bırakıyor... Gelmeyecek biliyorum... Bu hikayenin sonuna geldiğimi de biliyorum hiç şüphesiz... Ama kabullenmek zor geliyor. O benim karanlıkları terk edişimdi, hiç biriniz bilmiyorsunuz bunu, yazılarımı okuyorsunuz, kelimelerimi seviyorsunuz, onu tanımıyorsunuz ama, beni de tanımıyorsunuz, hem nereden bileceksiniz bir zamanlar düşüp durduğum karanlıkları... Sonra o geldi, ılık bir ilkbahar sabahıydı, sigara içişiyle beni kendinin kılarak değiştirdi hayatımı...Değiştirdiğini sandı belki de bilmiyorum.Bir çeşit çıkmazdayım arkadaşlar, adını koyamıyorum, sarhoşum, çok sarhoşum... Şimdi ben bir zamanlar benim olan şehirdeyim, 15 yıl geçmiş, şehir değişmemiş büyük ölçüde, insanlar değişmemiş, deniz bilinmezliği aşikar olan ege yine... Ama herşey ve herkes öyle yabancı ki artık... O gelmeyecek yanıma bunu siz de benim gibi biliyorsunuz, ama söylemezsiniz hiç biriniz bunu bana, çünkü söylerseniz yakıp yıkacağım herbirinizi, yok edene kadar durmayacağım ve onun varolmadığı tek bir satıh kalmaması için gerekirse bütün evrenleri yıkıp yeniden yaratacağım, belki gücüm yetmeyecek, kendi kendime yakıp yıktığım kendimi kendini bilmez külleri arasında sönüp gideceğim, o artık gelmeyecek, çok geç olacak, çok geç oluyor, çok geç oldu, çok sarhoşum... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.