Jump to content

Semavi dinlerin Sümer'deki Kökeni


SpirituaL

Önerilen Mesajlar

Merhaba bağnaz dünyanın uygar insanları…

Bağnaz dünya diyorum. Çünkü birazdan okuyacağınız satırlar gezegenimizin yüzde seksenine yakınının sahip olduğu inançların ne derecede gerçek, ne derecede alıntı veya sahte olduğunu gösterecek size.

 

Çoğunuz sağda solda, gündelik hayatta semavi dinlerin, bu dinlerdeki hikâyelerin, olayların, efsanelerin, eski uygarlıklardan alıntı olduğunu, eski uygarlıklardan günümüze geldiğini duymuşdur. Konuyla biraz daha ilgili olanlar bu uygarlıkların Ortadoğu uygarlıkları olan Sümer ve Babil uygarlıkları olduğunu bilirler. Bu konuda ülkemizde ilk ciddi araştırmayı yapıp kitap yazan insanımız ünlü Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’dır. “Kur´an, İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni” adlı kitabı bu konuda oldukça bir sağlam kitaptır. Zaten bu yazı, bu kitap kaynak olarak kaleme alınmıştır. Size bu kitaptan bol bol alıntı yapacağım. Hadi başlayalım.

 

 

“YERİN VE GÖĞÜN BİRBİRİNDEN AYRILMASI” SÜMERDEN GELME

 

İlk olarak listemde anlaşılması en kolay ve en sağlam gördüğüm konu ile başlamayı düşünüyorum. Yerin ve göğün birbirinden ayrılması. Bunu bilmeyen yoktur. Semavi dinlere göre yer gök ilk başta bitişikmiş, sadece su varmış. Tanrı bu sulatın ortasında bir kubbe/dağ yaratmış. Kubbe suları 2’ye ayırmış. Altta kalan su, üstte kalan sudan ayrılmış ve Tanrı üstte kalan kubbeye gök, altta kalan kuru toprağa da yer adını vermiş. Sonra yeri bitkilerle, hayvanlarla donatmış. Birebir aynı olay Sümerlerde de var. Sümerlere göre de ilk başta “büyük uçsuz bucaksız bir su”, “bu sudan bir dağ çıkaran bir tanrı”, “dağı ikiye ayıran başka bir tanrı”, “altın yer, üstün gök olması” ve “yerde canlılığın başlatan başka başka tanrılar” var. Muazzez İlmiye Çığ bu benzerliğe şöyle değinmiş kitabında:

 

“Sumer efsanesine göre evrende ilk olarak Tanrıça Nammu adında büyük uçsuz bucaksız bir su vardı. Tanrıça o sudan büyük bir dağ çıkarıyor. Oğlu Hava Tanrısı Enlil, onu ikiye ayırıyor. Üstü gök oluyor, Gök Tanrısı onu alıyor, yer olan altı da Yer Tanrıçası ile Hava Tanrısının oluyor. Bilgelik Tanrısı ile Hava Tanrısı yeri bitkiler, ağaçlar, sularla donatıyor. Hayvanlar yaratılıyor ve hepsini idare edecek Tanrılar meydana getiriliyor.

 

Tevrat Tekvin 1:2-9.

‘Suların yüzü üzerinde Allahın ruhu hareket ediyordu: Allah -suların ortasında kubbe olsun, suları ayırsın- dedi ve Allah kubbeyi yaptı. Altta olan suyu üstte olan sudan ayırdı ve Allah kubbeye -gök- ve alttaki kuru toprağa –yer- dedi.’

 

Bundan sonra yerin, bitkiler ve hayvanlarla donatımı geliyor.

 

Enbiyâ Suresi, ayet 30:

 

‘Gökler ve yer yapışık iken onları ayırdığımızı, bütün canlıları sudan meydana getirdiğimizi bilmezler mi?’

 

Burada Sumer ve Tevrat hikâyesi birbirine çok yakın. Kurân da çok yüzeysel. Fakat ana fıkir, gök ve yerin başlangıçta bitişik olması, bunların sudan çıkması aynı.”

(bkz. Kur´an, İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni, basım 20, 2009, s.40)

 

 

Sonuçta olay ve fikir aynı: İlk başta su olması, sonra bir ilahi gücün gelip sudan dağ çıkartıp dağı 2 ye ayırıp yeri ve göğü oluşturması ve sonrada yerde canlılığı başlatması...

 

Bu benzerliğe tesadüf diyebilirsiniz. Fakat benzerlikler sadece bununla kalmıyor.

 

“BABİL KULESİ” DE SÜMERLERDEN GELME

 

Babil kulesi. Tevrat’ı okuyan bilir. Okumasanız da sık bilinen bir hikâyedir. Tevrat’ta anlatılana göre kısaca hikâyeyi özetleyeyim size:

Çok eskiden insanlar sadece tek dilde konuşuyormuş. Bu insanlar kendilerini korumak amaçlı ve göğe erişebilmek amaçlı bir şehir ve dev gibi bir kule yapmak istemişler. Sonra tanrı olanları görüp, gökten yere inip (!) bu insanların dillerini bozmuş, insanlar ayrı dillerde konuşmaya ve birbirini anlamamaya başlamış. Böyle kulenin ve şehrin yapımı yarım kalmış. Bundan dolayı da oraya Babil ismi konulmuş.

 

Buraya kadar her şey normal. Fakat nerdeyse aynı hikâyeyi Sümerlerde de görünce şaşırmamak elde değil. Muazzez İlmiye Çığ aradaki benzerliği kitabında şu şekilde ele almış:

 

“Çok eski günlerde gerek Sümer ülkesi, gerek komşuları bolluk ve huzur içinde yaşıyorlarmış. Hepside Hava Tanrısı Enlil’e tek dilde dua ediyorlarmış. Bilgelik tanrısı Enki, Enlil’in üstünlüğünü kıskanarak insanlar arasında bozuşmayı, savaşı çıkararak bu güzel çağa son veriyor ve çeşitli diller koyarak insanların birbirleriyle anlaşmalarını önlüyor.

Aynı konu Tevrat’ta (Tekvin 11:1–9) şöyle:

 

‘Ve bütün dünyanın sözü bir, dili birdi. Şarktan göçtükleri zaman Sinear diyarında bir ova buldular, orada oturdular. Birbirlerine ‘gelin kerpiç yapalım, onları iyice pişirelim. Onların taş yerine kerpiçleri, harç yerine ziftleri vardı. Yeryüzüne dağılmayalım diye kendimize bir şehir, başı göklere erişecek bir kule yapalım’ dediler. Ve Ademoğullarının yapmakta olduğu şehri ve kuleyi görmek için Rab indi. Onlar bir kavm, hepsinin tek dili var. Gelin inelim, birbirlerinin dilini anlamasınlar diye onların dilini karıştıralım. Rab onları oradan dağıttı ve şehri bina etmeyi bıraktılar. Bundan dolayı onun adına Babil dendi.’

 

Buradaki Babil kulesinin, Mezopotamya’nın ziguratları olduğuna kuşku yok. İbraniler onları yıkılmış halde gördüler.“

(bkz. Kur´an, İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni, basım 20, 2009, s.39)

 

 

“SULARIN KANA ÇEVRİLMESİ KONUSU” DA SÜMERLERDEN GELME

 

Musa peygamberin Mısır ülkesinin başına getirdiği afetleri/felaketleri duymayanınız yoktur umarım. Filmlerde sık işlenen bir konudur Musa’nın mucizeleri. Bunlardan biride Mısır’daki suların kana çevrilmesi olayıdır. Tevrat’ta daha detaylı olmak üzere Kur´an ve Tevrat’ta geçen bir olaydır. Hemen bu olayı da kısaca özetleyip Sümerler ile arasındaki bağı size açıklayayım.

Tanrı, Musa’yı Mısırlara gönderiyor. Amaç Mısırlıları Allah´a ibadet etmeye ikna etmek. Halkın deyimiyle yola sokmak. Fakat Firavun Musa’yı dinlemiyor. Bunun üzerine Musa Tanrı’nın dediği gibi değneğini ırmaktaki sulara vuruyor ve sular kana dönüşüyor. Mısırlılar da susuz kalıyor. Ne ilginçtir aynı olay yine Sümerlilerde var. Buyurun Sümerlerdeki suların kana çevrilmesi olayını Muazzez İlmiye Çığ’ın kaleminden okuyun:

 

Tevrat, Çıkış bap 7:14-25: "Rab Musa'ya dedi: 'Firavunun yüreği inatçıdır, kavmi salıvermek istemiyor. Sabahleyin nehrin kenarına çıkan Firavun'a git, ona 'çölde bana ibadet etmeleri için kavmimi salıver, diye İbranilerin Allah'ı beni sana gönderdi, ben elimdeki değnekle ırmaktaki sulara vuracağım ve kana dönecekler.' Musa Rabbin dediğini yaptı. Değneğini ırmaktaki sulara vurdu. Bütün sular kana döndü. Mısırlılar içecek su bulamadılar."

 

Bu olay A'râf Suresi’nin 132. ve 133. ayetlerinde şöyle geçmektedir: "'Bizi sihirlemek için ne mucize gösterirsen göster; sana inanmayacağız' dediler. Bunun üzerine su baskınını, çekirgeyi, güveyi, kurbağaları ve kanı birbirinden ayrı mucizeler olarak onlara musallat ettik, yine de büyüklük taslayıp suçlu bir millet oldular."

 

Bu olayda müşterek nokta, Tanrı'nın ülkede tek bir şahsa kızıp (Mısır'da Firavun) bütün insanlara felaketler vermesi ve bunlardan birisinin de suların kana döndürülmesidir. Öyle ki, halk kandan başka içecek bulamıyor.

 

Sümer efsanesinden geçen bir konu da, birine kızan Tanrının, bütün ülkeye çeşitli felaketler vermesi. Sümer’de Aşk Tanrıçası İnanna, bir bahçenin kenarında uyuyakalıyor. Bunu gören bahçenin sahibi gidip Tanrıçaya tecavüz ediyor. Buna kızan Tanrıça, ülkeye çeşitli felaketler veriyor. Bu konu, çok güneşli olduğu için bahçesinde bir şey yetiştiremeyen bir bahçıvanın, geniş yapraklı ağaçlar dikerek bahçeyi yararlı hale getirmesini anlatan şiirin bir bölümünde yazılı:

 

Bir gün kraliçem, göğü dolaştıktan, yeri dolaştıktan sonra

İnanna göğü dolaştıktan, yeri dolaştıktan sonra

Kutsal fahişe (İnanna) yorgunluk içinde (bahçeye) yaklaştı

Derin uykuya daldı

Onu bahçemin köşesinde gördüm

Tecavüz ettim ona, öptüm onu

Bahçemin köşesine döndüm

Şafak attı, güneş doğdu

Kadın korku ile etrafına bakındı

İnanna korku ile etrafına bakındı

Sonra kadın nasıl bir felaket yaptı

İnanna utancından ne yaptı

Ülkede bütün kuyulan kan ile doldurdu

Odun taşıyan köleler kandan başka bir şey içemediler

Su dolduran köleler (kadın), kandan başka bir şey dolduramadılar.

(Kur´an, İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni, basım 20, 2009, s.53)

 

 

Olay yine aynı. Tevrat’ta Tanrı, Musa aracılığı ile kanları suya çeviriyor, Sümer’de ise Tanrıça İnanna direk kendisi suları kana çeviriyor.

 

 

“TUFAN OLAYI”DA SÜMERLERDEN GELME

 

Bu konu hakkında ben pek fazla bir şey söylemek istemiyorum. Muazzez İlmiye Çığ oldukça net açıklamış. Direk kitabından alıntı yapıyorum. Sadece önemli gördüğüm yerleri alıntılayacağım:

 

Çok eski çağlarda, insanları yok etmek amacı ile Tanrı tarafından büyük bir tufan yapıldığı hikâyesinin, yalnız, ilk kutsal kitap Tevrat'ta yazılı olduğu sanılıyordu. Fakat geçen yüzyıl içinde Ninive'de yapılan kazılarda çıkan Asur Kralı Asurbanipal’ın Kütüphanesi içindeki bir tablette aynı hikâye okununca (1872) büyük bir şaşkınlık yaşanmış ve bu inanç kökünden sarsılmıştı. Gılgamış Destanı'nın son kısmını oluşturan bu hikâye, ölümsüzlüğü arayan Gılgamış'a, tufandan kurtulup Tanrılar tarafından ölümsüzlük verilen Utnapiştim tarafından anlatılmıştı.

Buna göre kısaca: İnsanlar öyle çoğalmıştı ki, Tanrılar onların gürültü ve şamatasından uyuyamaz olmuşlar. Bunun üzerine dört büyük Tanrı, bu insanları bir Tufan ile yok etmeye karar veriyorlar. Bilgelik Tanrısı (Enki), yarattıkları insanların ortadan kaldırılmasına çok üzülüyor ve Şuruppak şehrinde yaşayan Utnapiştim'in evinin duvarından seslenerek, Tanrılann bir tufan yapmaya karar verdiklerini, bir gemi yapmasını söylüyor. Geminin tarifıni veriyor. Adam söylendiği şekilde gemiyi 7 günde tamamlıyor. Gemi yapıldığı müddetçe çeşitli hayvanlar kesiliyor; beyaz, kırrnızı ve su katılmamış şaraplar nehir suyu gibi bol olarak içiliyor, adeta yılbaşı törenlerine benzer şenliklerle işler yapılıyor. Utnapiştim geminin içine ailesini, akrabalarını, sanatçıları, kırların evcil ve yaban hayvanlarını dolduruyor. Bu arada altın da almayı unutmuyor. Geminin kapısı kapanır kapanmaz şiddetli bir fırtına ile birlikte yağmur boşanıyor. Sular yalnız gökten boşanmakla kalmıyor, Yer Tanrıları da yerden fışkırtıyor suları. Tufan öyle azgınlaşıyor ki, onu yaptıran Tanrılar bile korkuyor. Bu kıyamet 6 gün 6 gece sürdükten sonra yedinci gün gemi Nisir Dağına oturuyor. 7 gün bekledikten sonra Utnapiştim bir güvercin salıyor dışarı. O konacak yer bulamadığı için geri dönüyor. Daha sonra bir kırlangıç gönderiyor, fakat o da geri geliyor. Son olarak uçurduğu kuzgun geri dönmeyince dışan çıkıyorlar. Utnapiştim dağın tepesine kurbanlarla içkiler sunuyor. Altlarında çeşitli ağaçların odunları yanan ocaklara 7 kazan konarak kurban etleri pişiriliyor. Onların tatlı kokusunu duyan Tanrılar üşüşüyorlar. Tufanı yaptıran Tanrı Enlil gelip gemiyi ve insanlan görünce çok kızıyor, kim bunlan kurtardı diye. Bilgelik Tanrısı ona karşı çıkarak, günah yapanı, kurallara karşı geleni cezalandır ama bu kadar ağır ve ölümcül olma diye onu yatıştırıyor. Böylece Utnapiştim ve karısı ölümsüz bir yaşam ile nehrin ağzındaki Tanrılar bahçesine yerleştiriliyorlar (1)

 

(1) 35. N.K. Sanders, The Epic of Gilgemesh, Revised Edition Incorporating New Material, Penguen Books, 1972, s.108-113.

 

Bu hikâye Sami bir dil olan Akadca ile yazılmıştı. Hâlbuki içinde geçen adlar başka bir dile aitti. Buna göre bu hikâye, o dili konuşan Sumerliler tarafından yaratılmış olmalıydı. Hakikaten daha sonra Philadelphia Üniversitesi Müzesi'nde bulunan yarısı kırık bir tablet bunu kanıtladı. Bu tablette Tufan Hikâyesi Sumerce ve şiir tarzında yazılıydı. Ne yazık ki, metnin en az yarısı yoktu. Fakat bulunan kısımlar konu hakkında oldukça aydınlatıcıdır. Bunda da Tanrılar insanlara kızarak bir Tufan yapmaya karar veriyorlar. Ziusudra isimli birine bir Tanrı tarafından durum bir duvar arkasından bildiriliyor.

 

Aynı olayın Tevrattaki anlatılışı: Tevrat'ta (Tekvin bap 6-9) bu konu çok uzun: İnsanlar fena ve bozulmuş olduklarından Rab onlan yok etmeye karar veriyor. Nuh, Allahı tanıyan, onunla birlikte giden biri. Rab, ona insanlan yok etmek için bir Tufan yapacağını, kendisine bir gemi yapmasını söylüyor ve geminin nasıl yapılacağını, içine neler alacağını bildiriyor. Nuh söyleneni yerine getiriyor. Tufan başlıyor ve 40 gün sürüyor. Yeryüzünde her şey yok oluyor. Sular ancak 150 günde azalıyor. Gemi 7. ayda ve ayın 17. gününde Ararat dağına oturuyor. Tekrar 40 gün bekliyor Nuh. Sonra suların tamamıyla çekilip çekilmediğini anlamak için önce bir kuzgun salıyor dışan. O geri gelince bekliyor, bir güvercin uçuruyor. Üçüncü defa gönderdiği güvercin dönmeyince karaya çıkıyorlar. Kurbanlar kesiyor Nuh. Rab hoş kokular duyunca artık tekrar Tufan yapmamaya karar veriyor. Nuh ile konuşarak bir daha yeryüzünde Tufan yapmayacağına ahdediyor.

 

Görüldüğü gibi bu üç hikâye temelde birbirinin aynıdır. Tanrıların insanlara kızması ve Tufan'a karar vermesi, gemi yapılması önerisi, geminin yapılması, canlılann içine alınması, Tufan'ın olması, gemidekilerin kurtulması, kurbanlar, bunların kokusuna Tanrı veya Tanrıların gelişi.

(Kur´an, İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni, basım 20, 2009, s.55, 56, 58, 59)

 

 

“KUR´AN’IN GÖKTE YAZILI OLMASI” DA SÜMERLERDEN GELME

 

Muazzez İlmiye Çığ bu konuya ise şöyle değinmiş:

 

Sümerliler, dünyadaki bütün olayların ve Tanrıların isteklerinin gökte

yıldızlarla yazılı olduğuna inanırlardı. Kur´an’da aynı inanış “Levh-i Manfuz” olarak sürüyor.

 

Nemi Suresi, ayet 75:

 

“Gökte ve yerde görünmeden hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta da (Levh-i Mahfuz) bulunmasın.”

 

Bürûc Suresi, ayet 17,18

 

“Orduların haberi geldi mi sana? Onlar Firavun ve Semûd orduları idi (nasıl helak oldular?). Bilakis inkarcılar bir çeşit yalanlamanın içine düştüler. Allah onları arkasından kuşatmıştı. Hakikatte onların yalanladıkları Levh-i Mahfuz’da bulunan şerefli Kur´an’dır.”

 

Bu ayete göre Kur´an bile gökte yazılı bulunuyor!

(Kur´an, İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni, basım 20, 2009, s.27, 28 )

 

 

“TANRININ YOK EDİCİ GÜCÜ VE ŞEHİRLERİ YIKMASI” DA SÜMERLERDEN GELME

 

Bu konuya da çok fazla değinmeden sözü Muazzez İlmiye Çığ´a bırakıyorum. Buyurun buradan yakın:

 

Her üç dinde de tanrıların var edici güçleri yanında yok edici güçleri de var. Sümer´de tanrı Enlil, Tanrılar meclisinden Ur şehrinin yıkılmasına karar vermiştir. Şehrin tanrısı buna ne kadar üzülse elinden bir şey gelmez. Gelen ordular tanrının dünyadaki araçlarıdır. Aynı deyimi Kur’an´da da buluyoruz.

 

Enfâl Suresi, ayet 17:

 

“Savaşta siz onları öldürmediniz, Allah öldürdü. Attığın zaman sen atmadın, Allah attı.”

 

Sümer´de tanrı kızmaya görsün, kendi ülkesi bile olsa yakıp yıktırır. Sümer Tanrılarının babası Tanrı Enlil, Akad krallarının yaptıklarına kızarak gözlerini dağlara çeviriyor ve oradan barbar ve vahşi Gutileri çekirge sürüleri gibi getirerek Agade´yi ve hemen hemen bütün Sümer´i kırıp geçirtiyor. (S.N Kramer, The Sumerians, s.66)

Tevrat´ta da birçok kez Yahve´nin (Yehova) insanlara kızarak onlara yok edici felaketler verdiği, seçtiği komşu milletleri İsrail´in üzerine saldırttığı bildirilmektedir. Aynı olayı Kur’an´da da görüyoruz. Bir çok sure içindeki ayetlerde Allah´ın çeşitli milletleri nasıl yok ettiği yazıyor. Bunlardan bazıları:

 

Hac suresi, ayet 44:

 

“Ey Muhammed! Seni yalancı sayıyorlarsa bil ki, onlardan önce Nuh milleti, Âd milleti, Semûd, İbrahim milleti, Lut milleti ve Meyden halkı da peygamberlerini yalancı saymış, Musa´da yalanlanmıştı. Ama ben kâfirlere önce mehil verdim, sonra onları yakalıyıverdim, beni tanımamak nasılmış görsünler!”

 

Furkan Suresi, ayet 38:

 

“Âd, Semûd ile Ress´lileri ve bunların arasında birçok milleti de yerle bir ettik.”

 

Ankebût Suresi, ayet 38:

 

“Âd ve Semûd milletlerini yok ettik.”

 

Fussilet Suresi, ayet 16:

 

“Rezillik azabanı onlara dünyada tattırmak için üzerlerine dondurucu rüzgar gönderdik.” (Âd milleti hakkında bkz. Sadi Bayram, Kaynaklara Göre Güneydoğu Anadolu´da Proto Türk İzleri, Ankara, 1980, s.54)

 

Muhammed Suresi, ayet 13:

 

“Biz halkı seni yurdundan çıkaran nice şehirleri yok ettik, fakat onlara bir yardım eden çıkmadı.”

 

Ahkaf Suresi, ayet 27:

 

“Ant olsun biz çevrenizdeki memleketleri de yok ettik.”

 

Isrâ Suresi, ayet 15, 16:

 

“Bir ülkeyi yok etmek istediğimizde, o beldenin şımarmış olanlarına önce emrimizi ulaştırırız. Yine kötülük ederlerse bizde orayı yerle bir ederiz”

(Kur´an, İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni, basım 20, 2009, s.19, 20)

 

YAzımız burada şimdilik son buluyor. Devamı gelecek…

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

acaba sümerlere hiç peygamber gelmedi mi, ki tüm semavi dinlerin kaynağını sümerler olarak görüyor, bu araştırmacı yazar??

 

tüm kutsal kitaplar temelde aynı doktrin üzerine gelmişler ve tüm peygamberlerin bizlere anlatmak istedikleri konu hep aynı!

 

gelen binlerce peygamberin, ilgili oldukları kavimlere, toplumlara anlattıkları da aynı konular, çünkü insan hep aynı azgınlıkta. pek tabiki sümerler ve önceki toplumlara da peygamberler gelmiştir, belki;

onlardan önce pek yazılı tablet bulunamadığından muhtemelen bu yazar, semavi dinlerin kaynaklarını sümerler olarak görmüştür.

semavi dinlerin kaynağı, tıpkı adındaki gibi "semavî"dir.

 

saygılar..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yazıyı okumadım ama bu konuya yakın makaleleri okumuştum :)

 

Olayın aslı şu İslam dini yeryüzündeki ilk dindir.Hata islamı sadece Muhammedi şeriat kabul etmekle başlıyo.Oysa İslam dini Allahın yeryüzündekli dinidir daha önceki elçilerinde tebliğ ettiği din.Başlangıç tarihi yeryüzünde akıllı insanlarla beraberdir.Haliyle sümerlilerin inandığı din yada bu dinni aslı islamdır.Sadece sümerliler değil aklınıza gfelecek her din.Zamanla değişmiş birbirlerinden farklılaşmıiş olmaları özlerinin aynı olmadığı anlamına gelmez zaten.Bu yüzden semavi dinler dediğiniz 3 dinde anlatılanların önceki inançlarda olması normal.Eğer yoksa bi terslik var demektir :D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

http://nunmekaskal.com/

 

Bu linki uzun zamandır paylaşmak istiyordum.Konuyu görünce hemen aklıma geldi.

Amatör bir kurgu ama dinler tarihine bakmak isteyenlerin ilgisini çekeceğine inanıyorum.

Asıl konuya 06.25'te giriliyor bunun öncesinde ses kalitesi iyi değil.

Sümerlerden başlıyor.Bir bakın derim.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...