KATA Oluşturma zamanı: Şubat 25, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Şubat 25, 2007 ALBATROS Tayfalar sık sık yakalar, iş olsun diye, Koca deniz kuşlarını, albatrosları, Keskin çukurlar üstünden kayan gemiye Eşlik eden o kaygı bilmez dostları. Ama bırakıldılar mı güvertelere, O gök kralları ne sünepe, ne sarsak Seriverir koca kanatlarını yere, Yanlarında sürünen kürekler gibi, ak. O kanatlı yolcu ne miskin, ne sümsüktür! Ne çirkin, ne gülünçtür o güzel kuş şimdi! Topallar kimi, uçan sakata öykünür, Bir pipoyla gagasını dürtükler kimi! O bulutlar prensine benzer Ozan da, Fırtınayla senlibenli, yaylara gülen; Yere sürülmüştür yuhalar arasında, Yürüyemez devce kanatları yüzünden. YOLCULUĞA ÇAĞRI Yavrum, sevgilim, sen Tadını bir bilsen Orada yaşamanın birlikte! Keyfince sevmenin Ölünceye değin O sana benzeyen ülkede! Puslu gökte yer yer O ıslak güneşler Senin yaş içinde parlayan Hayın gözlerince Bir gizemli ince Tad verir gönlüme her zaman Orda her şey süs ve güzellik, Erinç,haz ve dirlik düzenlik. Evimizse her yıl Daha pırıl pırıl Olan döşentiye bezenir; Nadir çiçeklerin Kokusu amberin Uzak kokusuyla beslenir; Tavanlar ne zengin, Aynalar ne derin, Ne doğulu görkemlilik bu; Orada her şey, ince, Kendi öz dilince Gizleriyle doldurur ruhu. Orda her şey süs ve güzellik, Erinç, haz ve dirlik düzenlik. Bak gemiler suda Bir derin uykuda, O gezmeye düşkün gemiler; Hepsi de en ufak Arzun için uzak Ülkelerden çıkıp gelirler. -Ve gün batımları Giydirir kırları, Kanalları,kenti gitgide Altınla, yakutla; Uyur şimdi dünya Sıcak bir aydınlık içinde. Orada her şey süs ve güzellik Erinç, haz ve dirlik düzenlik DÜŞMAN.. Tükendi gençliğim karanlıklarda, Çılgın fırtınalarda ve yağmurlarda; Güneş bazan açtı, kapandı derhal Bahtımın yazgısı karanlıklarda; Öyle harap ettiler ki gönül bahçemi Dallar hep kırıldı, yapraklar yerde Kuytularda birkaç meyvesi kaldı... İşte ulaştım güz aylarına Fikirler sararmış yapraklar gibi; Kullanmalı artık her bir aleti Küreği, tırmığı ve ötekileri, Düzeltip onarmak için yeniden Bahçemdeki bütün harap yerleri Suların basıp da oyup açtığı Kocaman çukurları mezarlar gibi... Hayal ettiğim yeni çiçekler, Acaba bulurlar mı kimbilir, Ardıç kuşlarının bulduğu gibi Güç alabilecekleri her bir gıdayı, Gizemli gıdayı, özlü gıdayı Bu sulak topraklarda. Bu hoş havada. Ey acı! Ey acı! Yiyip bitiriyor hayatı zaman, Ve yüreğimizi kemiren düşman Bu anlaşılmaz, bu garip düşman Büyüyüp güçleniyor kanlarımızla Durmadan kaybettiğimiz kanlarımızla YALNIZIN ŞARABI Seven kadının o garip bakışı var ya, Sere serpe yıkansın diye güzelliği Dalgalı ayın titrek göle gönderdiği Beyaz ışın gibi bize doğru kayar ya; Bir kumarbazın sonuncu para kesesi; Çapkıca bir öpücüğü sıska Adeline’in; Tıpkı uzak sesi gibi insan derdinin, Sinirlendirici, tatlı bir müzik sesi, Bütün bunlar değmez, derin şişe, senin Dindar ozanın susamış yüreği için Bağrında tuttuğun etkili balsılara; Umut, gençlik, yaşam boşaltısın içlere, - Ve onur, hazine bütün dilencilere, Ki bizi yengin ve eş kılar Tanrılara! HORTLAK Canavar bakışlı ruhlar gibi Yatağına geleceğim tekrar; Süzüleceğim yanına kadar, Dört yanım gecenin gölgeleri. Öpecek, öpeceğim, esmerim, Seni aydan soğuk öpüşlerle, Nasıl sürünür, bir gibi yerle, Yılan; seni öyle seveceğim. Vakta ki soluk bir gün doğacak Boş bulacaksın yattığım yeri, Ki bu tün gün soğuk kalacaktır. Hayatın, gençliğin üzerinde Sevgiyle hükmeder başkaları, Bense hükmedeceğim, dehşetle. -------------------- Ey ölüm!koca kaptan vakit erişti,demir al. bu ülkeden sıkıldık,ey ölüm! açılalım.... C.B. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArchangeL Yanıtlama zamanı: Mayıs 2, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 2, 2007 Sen ki bir hançer gibi Sızlayan kalbime daldın; Sen iblisler gibi güçlü, Çılgın ve süslü geldin, Horlanmış,yalnız ruhumu Eyledin kendine yatak; Zincire vurulmuş gibi Sevip bağlandığım alçak Nasıl kumarbaz kumara Nasıl şişesine sarhoş Nasıl kurtlarına bir leş Bağlandıysa.-lanet sana! Özgürlüğümün boynuna Bir pala insin istedim, Alçaldım,kalleş zehire Bana bunu ödet dedim. Heyhat!zehir de,pala da Hafife aldılar beni Dediler: “pis bir kölesin Kurtarmaya değmez seni, Budala!-çabalarımız Seni ondan kurtarsa da Hortlayıp öpücüklerinden Doğacak bir vampir daha! C.Baudelaire Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Eylül 2, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 2, 2007 Horlanmış,yalnız ruhumu Eyledin kendine yatak; Zincire vurulmuş gibi Sevip bağlandığım alçak Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2007 Biliyorum karşılaşacağım kaderimle Yukarda bulutların arasında bir yerde; Ne savaştıklarımdan nefret ederim, Ne bekçilik ettiklerimi severim; Memleketim Kiltartan Geçidi, Köylülerim Kiltartan’ın fakiri, Beklenilen sonların hiçbiri onlara ne bir kayıp getirir Ne öncekinden daha mutlu kılar. Ne kanun, ne görev mecbur etti beni savaşmaya Ne önemli bir kişi, ne de alkışlayan kalabalıklar, Yapayalnız bir hazın itici gücü Sürdü bulutların içindeki bu kargaşalığa; Herşeyi bir araya getirdim, herşeyi akıldan geçirdim, Boş gözüktü alınacak nefesler önümdeki yıllar, Alınan nefesler boş gerideki yıllar Dengeli bu hayatla, bu ölüm. William Butler Yeats gece gece eritti beni...akıyorum sandelyeden,demıcem bastırıcam ıcımdekı geyıgı.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
darkmoon1111 Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 11, 2007 adam öldüğünü nasıl görmüş diye düşünmekten çok ben şiirdeki muazzamiyete hasta oldum.. toprağı bol olsun.. tşk Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
losteirosss Yanıtlama zamanı: Eylül 12, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 12, 2007 eline sağlık katacım.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ensiferum13 Yanıtlama zamanı: Eylül 12, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 12, 2007 çok güzel gercekten... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
kaderaelegram Yanıtlama zamanı: Eylül 12, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 12, 2007 çok güzel. aceyip güzel bir şiir. teşekkür ederim. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
blessed trinity Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2007 SONNET 66 Tired with all these, for restful death I cry, As, to behold desert a beggar born, And needy nothing trimm'd in jollity, And purest faith unhappily forsworn, And guilded honour shamefully misplaced, And maiden virtue rudely strumpeted, And right perfection wrongfully disgraced, And strength by limping sway disabled, And art made tongue-tied by authority, And folly doctor-like controlling skill, And simple truth miscall'd simplicity, And captive good attending captain ill: Tired with all these, from these would I be gone, Save that, to die, I leave my love alone. Arkadaşlar bu şiirin orjinali bi de size Can Yücel'in çevirisini veriorum, daha önceden bir kaç kişi daha çevirmiş (Talat S. Halman, Bülent ve Saadet Bozkurt) fakat en iyi çeviri bence Can abimize ait, beğenmeniz dileğiyle :) 66.SONNET Vazgeçtim bu dünyadan Tek ölüm paklar beni Değmez bu yangın yeri Avuç açmaya değmez Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz Ezilmiş hor görülmüş el emeği göz nuru Ödlekler geçmiş başa derken mertlik bozulmuş Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen'e Vazgeçtim bu dünyadan Dünyamdan geçtim ama Seni yalnız komak var O koyuyor adama (W.Shakespeare/Çeviren:Can yücel) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2007 sidarta 'Shakespeare' başlıgında bu soneyi vermişti diye hatırlıyorum yine de tşk ler:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Ekim 17, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 17, 2007 İçe kapanış Derdim, yeter, sakin ol, dinlen biraz artık; Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam; Siyah örtülere sardı şehri karanlık; Kimine huzur iner gökten, kimine gam. Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin, Yesin kamçısını hazzın sefil cümbüşte, Toplasın acı meyvesini nedametin, Sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle. Bak göğün balkonlarından,geçmiş seneler, Eski zaman esvaplarıyla eğilmişler; Hüzün yükseliyor, güler yüzle sulardan. Seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran, Geceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi. Çeviren: Sabahattin Eyüboğlu. -------------------- Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam cahit sıtkı tarancı nerden esinlendi anlaşıldı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2008 HİÇLİĞİN TADI Ey hüzünlü ruhum. İhtiyar budala. Kanının kanatlarında hırçın bir kıvılcım yanardı, Umudun mahmuzu yavaşça dokunsa şaha kalkardın. Ey şimdi her adımda derin derin soluyan hasta İşe yaramaz beygir Uzan olduğun yere dayanmasını bil. Sönmeyen yanı var mı dünyanın... Ruhum, acılarını örtün. Ağır mermer tabutlarda uyanacak zamandır. Yenilmiş yaralar içindesin kocamış bunak Artık ne kavganın tadı ne de aşkın dinmeyen fırtınası ulaşmaz sularına. Elveda kavalın türküsü Fülütün iç çekici elveda Somurtkan ve karanlık kapılarımı çalmayın artık Ey hazların derinliği duyumların ateşi elveda.. Ruhum sevgili baharın bitti. O çılgın kokuların tükendiği zamandır.. Ayaklarımın altında yusyuvarlak dönüyor dünya Issız dağların karlı ağzında donmuş bir yolcu derinlere kayıyor Geçmişin titreyen eli sazdan örülmüş rüzgarlı kulübesi Gerek yok sığınmaya Ey her solukta gövdemi yutan zamanın muazzam ürperişi Ruhum dünyanın çığlarını çağır. Seni sarıp döne döne götürecektir zaman. Charles Baudelaire Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 21, 2008 İçe Kapanış Derdim: yeter, sakin ol, dinlen biraz artık; Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam, Siyah örtülere sardı şehri karanlık; Kimine huzur iner gökten kimine gam. Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin, Yesin kamçısını hazzın sefil çümbüşte; Toplasın acı meyvesini nedametin Sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle. Bak göğün balkonlarından, geçmiş seneler Eski zaman esvaplariyle eğilmişler; Hüzün yükseliyor, güleryüzle, sulardan. Seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi Ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran Geceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi. Charles Baudelaire 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Ekim 10, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 10, 2008 İçe Kapanış Derdim: yeter, sakin ol, dinlen biraz artık; Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam, Siyah örtülere sardı şehri karanlık; Kimine huzur iner gökten kimine gam. Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin, Yesin kamçısını hazzın sefil çümbüşte; Toplasın acı meyvesini nedametin Sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle. Bak göğün balkonlarından, geçmiş seneler Eski zaman esvaplariyle eğilmişler; Hüzün yükseliyor, güleryüzle, sulardan. Seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi Ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran Geceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi. Charles Baudelaire ABBAS Haydi Abbas, vakit tamam; Akşam diyordun işte oldu akşam. Kur bakalım çilingir soframızı; Dinsin artık bu kalb ağrısı. Şu ağacın gölgesinde olsun; Tam kenarında havuzun. Aya haber sal çıksın bu gece; Görünsün şöyle gönlümce. Bas kırbacı sihirli seccadeye, Göster hükmettiğini mesafeye Ve zamana. Katıp tozu dumana, Var git, Böyle ferman etti Cahit, Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan; Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan. Cahit Sıtkı Tarancı cevap mı vermıs acaba yoksa calmıs mı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Aralık 13, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 13, 2008 Yabancı Söyle, Anlaşılmaz adam, kimi seversin en çok, ananı mı, babanı mı, bacını mı, yoksa kardeşini mi? “Ne anam, ne de babam var, ne bacım, ne de kardeşim.” “Dostların mı?” “Anlamına bugüne kadar yabancı kaldığım bir söz kullandınız.” “Yurdunu mu?” “Hangi enlemdedir bilmem.” “Güzelliği mi?” “Tanrısal ve ölümsüz olsaydı, severdim kuşkusuz.” “Altını mı?” “Siz Tanrı’ya nasıl kin beslerseniz, ben de ona öylesine kin beslerim.” “Peki, neyi seversin öyleyse sen, olağanüstü yabancı?” “Bulutları severim… işte şu… şu geçip giden bulutları… eşsiz bulutları!” Çeviri: Tahsin Yücel Charles Baudlaire Alıp Götüren Koku Gözlerim kapalı, bir sonbahar akşamında Sıcak göğsünün kokusunu içime çeker Dalarım, gözlerimden mesut kıyılar geçer Hep aynı günün ateşi vurur sularına Sonra birden görünür, baygın, tembel bir ada Garip ağaçlar, hoş meyveler verir tabiat Erkeklerin biçimli vücutlarında sıhhat Ve bir safiyet kadınların bakışlarında O güzel iklimlere sürükler beni kokun Bir liman görürüm, yelkenle, direkle dolu Tekneler, son seferin meşakkatiyle yorgun Burnuma kadar gelen hava kokular taşır Yemyeşil demirhidilerden gelen bu koku İçimde gemici şarkılarına karışır Çeviri: Orhan Veli Kanık Charles Baudlaire -------------------- Yokluğun Tadı Acılı ruh, didinmeye düşkün eskiden, Umut, ki mahmuzu can katardı çabana, Artık sürücün olmaz! Utançsız yatsana Kocamış at, her engele takılıp giden. Katlan, yürek; ağır uykuna dal şimdiden. Yenilmiş , bitkin ruh! Koca serseri, sana Artık ne uğraşıdan tat var, ne sevgiden; Kalsın flüt iç çekişten, boru ezgiden! Zevkler, ilişmeyin bir küskün, bezmiş cana! Canım ilkyazın kokusu gitti yabana! Zamandır her dakika beni yutup yiyen Sonsuz kar donmuş bir gövdeyi sararcana; Yukardan baktığım yeryuvarlağı bana Bir sığınak göstersin istemem yeniden. Çığ, götürür müsün düştügünde beni sen? Charles Baudelaire -------------------- HÜZÜN VE SERSERİ Agathe, uçtuğu var mı ruhunun arasıra, Büyülü, mavi, derin ve ışıl ışıl yanan Bambaşka denizlere, bambaşka semalara, Şu kahrolası şehrin simsiyah havasından? Agathe, uçtuğu var mı ruhunun arasıra? Hey trenler, vapurlar beni burdan götürün! Ne var gözyaşlarından çamurlar yuğuracak? Arasıra der mi ki Agathe´ın ruhu, üzgün, "Nedametten, azaptan ve ıstıraptan uzak Hey trenler, vapurlar, beni burdan götürün." Ne kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet, Ey, sadece sevincin, aşkın ürperdiği yer, Ey, her ruhun içinde bulunduğu saf şehvet, Ey bir ömür boyunca gönül verilen şeyler! Ne kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet! Ah o yeşil cenneti, çocuksu sevdaların, O koşuşlar, şarkılar, o demetler, buseler, İnildeyen kemanlar arkasında sırtların, Akşam, korkuluklarda şarap dolu kaseler, - Ah o yeşil cenneti çocuksu sevdaların! O bilinmez zevklerin yüzdüğü masum belde Çok daha uzakta mı yoksa Çin´den, Maçin´den? Beyhude bir arzumu inildeyen dillerde, Canlanan bir hayal mi billur sesler içinden, O bilinmez zevklerin yüzdüğü masum belde. Charles Baudelaire -------------------- Aşıkların Ölümü Yatağımız olacak ,hafif kokuyla dolu, Divanımız olacak ,bir mezar gibi derin; Bizim için açılmış, en güzel iklimlerin O garip çiçekleri süsleyecek konsolu. Son sıcaklıklarını sarfederek hovarda, Birer ulu meşale olacak kalplerimiz; Çifte ışıklarından gidip gelecek bir iz İkimizin ruhunda, o ikiz aynalarda. Pembe, lahuti mavi bir akşam saatinde, Veda'la dolu, uzun bir hıçkırık halinde Yanacak aramızda bir tek şimşeğin feri; Nihayet kapıları biraz aralayarak, Sadık ve şen bir melek gelip uyandıracak Buğulu aynaları ve ölmüş alevleri Charles Baudelaire Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Aralık 17, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 17, 2008 Yavrum, sevgilim, sen Tadını bir bilsen Orada yaşamanın birlikte! Keyfince sevmenin Ölünceye değin O sana benzeyen ülkede! Puslu gökte yer yer O ıslak güneşler Senin yaş içinde parlayan Hayın gözlerince Bir gizemli ince Tad verir gönlüme her zaman kata abla güzeldi be... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Ocak 14, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 14, 2009 Hüküm Giymiş Bir Kitap İçin Yazıt Dertsiz okuyucu, çoban kadar rahat, Az'la yetinen, açık yürekli insan, İçkiye düşkün ve hüzün kokan, Bu kederli kitabı fırlat at. Kendi söz sanatını kapmadınsa Şeytan'dan, o kurnaz ihtiyardan, At! Bir şey anlayamazsın ondan, Ya da inanırsın isterik olduğuma. Ama, büyüye kaptırmadan kendini, Gözün varsa uçuruma dalmayı bilen, Oku beni, öğrenmek için sevmeyi beni, Her şeye meraklı ruh, acı çeken, Ve gideceksin arayarak cennetini, Acı bana!.. Yoksa, lanetlerim seni! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
melodie Yanıtlama zamanı: Ağustos 16, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 16, 2009 ALIP GÖTÜREN KOKU Gözlerim kapalı, bir sonbahar akşamında Sıcak göğsünün kokusunu içime çeker Dalarım, gözlerimden mesut kıyılar geçer Hep aynı günün ateşi vurur sularına AŞIKLARIN ÖLÜMÜ Yatağımız olacak, hafif kokuyla dolu Divanımız olacak, bir mezar gibi derin Bizim için açılmış, en güzel iklimlerin O garip çiçekleri süsleyecek konsolu SARHOŞ OLUN Hep sarhoş olmalı. Her şey bunda; tek sorun bu. Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken Zaman’ın korkunç ağırlığını duymamak için durmamacasına sarhoş olmalısınız. Ama neyle? Şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz. Ama sarhoş olun. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Embraced_Malkavian Yanıtlama zamanı: Ağustos 16, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 16, 2009 Türkçe ye çeviren arkadaşı kutluyorum fakat Fransızca okumak daha bir farklı..Charles Baudelaire sembolizm ve empresyonizm akımlarının başarılı temsilcilerinden bence.Açıkça gözlemlenebiliyor dizelerinde... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cloud_above_myhead Yanıtlama zamanı: Ağustos 16, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 16, 2009 çok teşekkürler ya nette tarattığımda bulamamıştım.. poe allan ın da türkçe hikayeleri olsa en azından black cat ve house of usher ın çok sevineceğim.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sidar Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2016 Pek Neşeli Kadına (Kötülük Çiçekleri kitabında yasaklanan şiirlerinden) İşte tıpkı bunun gibi, meleğim, Şehvet saati çalınca,bir gece Sokulup alçakça, gürültüsüzce Hazinene tırmanmak tüm dileğim, Tüm dileğim yırtıp cezalandırmak Bağışlanmış velûd göğsünü senin, Üzerinde o neşeli teninin Geniş, büyük, derin bir yara açmak. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Karabuyu Yanıtlama zamanı: Eylül 14, 2016 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 14, 2016 Bohemliğin ve Melankolinin dibini bulduğu şiiri ; Koyu bir çamur bulup solucanlara uysam, Bir derin çukur kazsam cânım için cihanda, Serip kart kemikler'mi, bi yatsam, bi uyusam, Bataklığa gömülmüş timsah gibi nisyanda. Nefretim vasiyetler, nefretim kabirler tüm. Avuç açacağama bidamlacık yaş için, Sağken, akbabaları başıma üşürürüm, Gölkanlara belensin o cenabet cesetim! Kurtlar, gözsüz-kulaksız, benim kankardeşlerim, Bolahenk feylesoflar, daldölleri leşlerin, İşte size bir ölü, güloynar ve gönüllü! Örenimin üstünde fırdönün gönlünüzce! Var mı ölümden öte ölüye bir işkence, Ölümü seçmiş madem ölülerle bu ölü? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.