Cyllwen Oluşturma zamanı: Ekim 27, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Ekim 27, 2009 Türkiye'deki Arap Hıristiyanlar Orta yaşlı, derin bakışlı Papaz Spiro, "İmanın Evlatlarına İman Yolu" adlı kitabın Arapçasını önüne koyup mırıldanmaya başlıyor: "Ve duiya el-telemiz Mesihiyyin evvelen fi Antakya..." Kulağınıza biraz garip mi geliyor? İsa'nın Roma civarında yaşadığını, Latince falan konuştuğunu mu zannediyordunuz? http://i34.tinypic.com/2e2mmfl.jpg Antakya Aziz Petrus ve Pavlus Kilisesi'nde yapılan Pazar ayini sırasında çocuklar bir anlık boşluktan ayararlanıp aralarında fısıldaşıyorlar. (Fotoğraf:Kemal Nuraydın) Orta yaşlı, derin bakışlı Papaz Spiro, "İmanın Evlatlarına İman Yolu" adlı kitabın Arapçasını önüne koyuyor. Sayfaları çeviriyor ve aradığı referansı bulup Arapça olarak mırıldanmaya başlıyor: "Ve duiya el-telemiz Mesihiyyin evvelen fi Antakya..." Sonra da rafın en üst gözündeki İncil'i indirip "Elçilerin İşleri" bölümünden, ilgili ayeti okuyor bize ve "Bakın görüyorsunuz, Antakya'da ders veren Petrus ile Pavlus'un öğrencilerine, ilk kez burada Mesihiler (Mesih'e iman edenler) adı verildi. Yani Hıristiyanlar ilk kez bu topraklarda Hıristiyan olarak adlandırıldı. Ve biz dedelerimize verilen o ismi, her şeye rağmen yüzyıllardır taşımaya devam ediyoruz" diyor. Papaz Spiro, "her şeye rağmen" derken aslında Barnaba'nın Tarsus ve Antakya'ya ayak basmasından bu yana geçen zahmetli ve çileli bir tarihten söz ediyor. Çok uzağa gitmeye de gerek yok aslında, Peder Spiro'nun hayatı tek başına geçmişin ve bugünün canlı kanıtı olarak duruyor karşımızda. Spiro Teymur, 1955'te İskenderun'un turunçlar, portakal ağaçları ve limonlarla süslü Arsuz kasabasında doğuyor. Altı yaşından beri kiliseye gidip geliyor. Sesi biraz şekillendiğinde kilise korosuna girip muganni (ilahi okuyan) olmuş. Ama ilahiyat eğitimi yerine İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'ne gitmeyi tercih etmiş. Çok sayıda Hıristiyan'ın yaşadığı İskenderun'dan çıkıp İstanbul'a gidince sorunlar başlamış. "Allah Allah, yani sen hem Arapsın, yani peygamberimizin dilini konuşuyorsun, hem de Hıristiyansın" diye şaşkın nidalarla karşılaşmış. Çünkü Türk, Sünni ve laik kültürün egemen olduğu büyük şehirlerin okumuşları bile İsa'nın Roma civarında yaşadığını, Latince falan konuştuğunu sanıyorlarmış. Buradaki Arap Ortodoks Hıristiyanlar en çok, "Dönme misiniz?" sorusundan alınıyorlar ve genellikle hemen "Hayır hiç dönmedik yolumuzdan" cevabını yapıştırıyorlar. Papaz Spiro, üniversiteyi bitirince Libya'daki bir Türk şirketinde 20 yıl boyunca mali müşavirlik yapmış. Sonra da kendini Hak'ka adamaya karar verip, dini eğitimini geliştirmek için Suriye'de bir seminere katılmış. Bir yıllık din eğitiminden sonra yurduna dönüp papazlığa başlamış. Ama hâlâ Libya'daki eski çalıştığı şirkete yılda bir ay gidip, mali yapısını toparlıyor, son kontrolleri yapıp devrediyor. Bu zarif din adamını, Mersin Aziz Mihail ve Cebrail Başmelekler Arap Ortodoks Kilisesi'nde ziyaret ettik. http://i37.tinypic.com/2w5qd0y.jpg Azize Tekla Kilisesi'nde yapılan düğün sonrasında Janin Babek ve Can Tekbaş, güvercin salıyorlar. Temizlik, saflık ve sevginin sembolü olduğuna inanılan güvercin, Hıristiyan teolojisinde kutsal ruhu simgeliyor. (Fotoğraf:Tolga Sezgin) 1852'de inşa edilmiş olan bu kilise, Arap Hıristiyanların Mersin'deki tek ibadet yeri. Cemaatin yüzde 90'ı Samandağ kökenli. Bir kısmı ise Beyrut ve diğer Arap ülkelerinden gelip kente yerleşen Araplar... Mersin, 19. yüzyılın ortalarında kurulmuş. 840 bin kişinin yaşadığı şehirde toplam 320 Ortodoks Hıristiyan aile var. Çok sayıda aile ise ekonomik ve kültürel nedenlerle göç etmiş. Peder Spiro, Mersin ve Hatay'ın bir dinler bahçesi olduğunu söyleyerek buradaki müminlerin listesini saymaya başlıyor: Arap Ortodokslar, Yahudiler, Latin Katolikler, Süryani Ortodokslar ve Süryanilerin bir kolu olan ve onlar gibi İsa'nın dili Aramice'yi konuşan Katolik Keldaniler, Maruniler, Ermeni Gregoryen ve Katolikler, Evangelistler, Aleviler, Sünniler ve Bahailer... Sürekli büyüyen kentte Arap Ortodoks cemaat gün geçtikçe küçülüyordu. Ama Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinde çıkarılan uyum yasalarından dolayı Türkiye'deki azınlıklar rahat bir nefes almaya başladı. Bu da Mersin'deki Arap Hıristiyanların göçünü şimdilik durdurdu. Buradaki cemaat mensuplarının çoğu Samandağ'dan çıkıp, Mersin'e narenciye bahçelerinde çalışmak üzere gelmişler. Çalışkan ve tutumlu olduklarından bir müddet sonra irili ufaklı bahçeler satın alıp kendi topraklarını işlemeye koyulmuşlar. Eline para geçenlerden bir kısmı ticarete atılmış ve başarılı da olmuş. Nüfuslarını ve ekonomik potansiyellerini koruyabiliyorlar ama dillerindeki erozyon sürüyor. Genç kuşak, ebeveynleriyle bile Arapça yerine Türkçe konuşuyor. Dilini kaybedenlerin dinini de kaybetmemesi için Peder Spiro, son dört yıldır Arapça din kitaplarını harıl harıl Türkçe'ye çeviriyor. Eski zaman manastırlarındaki yazıcı rahipler gibi her gün beş-altı saatini kadim kaynakları Türkçe'ye kazandırmakla geçiriyor. Gençleri dine ısındırmak için bazı ayinleri Türkçe yapmaya başlamışlar... Kaynak. 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
GothicheartS Yanıtlama zamanı: Ekim 28, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 28, 2009 güzel yazı paylaştığın için teşekkürler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.