nevermore Oluşturma zamanı: Ekim 28, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Ekim 28, 2009 Epifiz Bezi : Bedene Yüksek Titreşimli Portal Fiziksel ve materyal beden ile enerji ve ışık alemleri arasındaki portal bedenin Endokrin veya Hormonal sistemidir... Bu portal vasıtası ile ışık bedenlerden ışık aktarımları, hormonlar olarak kan dolaşımına giren fiziksel kimyasal mesajlara aktarılır... Bu hormonlar fiziksel bedenin enerji dağılımını ve fonksiyon yapmasını ayarlar... Eğer Endokrin sistemi aşırı uyarılmış ise, bir çok insan yeni bedenlerine ve onun enerji akışına ayarlanırken hissettikleri enerji dalgalanmaları ve dengesizlikler üretir... Galaktik merkezden titreşen yüksek boyutlardan gelen ışık enerjisi fiziksel bedene Epifiz bezinden girer... Beyindeki bu küçük bez ışığın yüksek titreşimlerinin alınması için çok önemli portaldır... İnsan melekte veya yükselmiş varlıkta, bu bez her zaman tam olarak aktif ve fonksiyoneldir... Eski enerji insanında sadece meditasyonda kullanılırdı ; kişi rehberlerin ve yüksek benliğin yüksek titreşimleri ile buluşmaya gitmek için “yukarı çıkardı” ve sonra tekrar “aşağı” inerdi... Tamamen aktive olmuş insan meleği, her zaman tam olarak aktif halde bu meleksi/spiritüel portal ile yaşar... Bu, sıradan uyanık saatler sırasında derin meditasyon halinde olmaya eşdeğerdir (Teta beyin dalgaları)... Bir çok insanın, bilinçliliğin bu derin seviyesinde sıradan yaşama ayarlanırken, geçişte “sersemleşmiş” ve “yönünü kaybetmiş” hissetmesinin nedeni budur... Bilinçliliğin bu yüksek seviyesi ile yaşamak ve fiziksel dünyada berrak şekilde fonksiyon yapmak için hala yeterince topraklanmak bu zamanın çalışmasıdır... Ancak, Teta ayrıca mucizevi yaratım ve tezahür ettirme niyeti ile enerjiyi şekillendirmenin seviyesidir, bu ayarlama yapıldığında, mucizeler daha kolay yaratılabilir... Bu zamanda, bir çok insan Epifiz bezinde “güç dalgaları/akımları” deneyimliyor... Galaktik merkezden önemli miktarda elektromanyetik yayınımlar olduğunda, Epifiz bezi elektriksel olarak aşırı yüklenir ve aşırı uyarılır... Bu sonra beynin diğer ana Endokrin bezi olan, Hipofiz bezinin aşırı – uyarılmasına neden olur, bu da fiziksel bedende enerjisel denge problemleri yaratır... Epifiz ve Hipofiz direkt olarak bedenin elektromanyetik veya biyo – enerjetik “devre panosu”dur, çünkü Hipofiz Epifizden aktarılan ışık yayınımları ve mesajları tarafından aktive edilir. Hipofiz : Dengenin Anahtarı Hipofiz bezi, temel fonksiyonu, hormonal dengeyi kontrol ederek bedenin aktivitelerini düzenlemek olan “master endokrin bezidir”... Bedende enerji harcamalarını düzenlemek için Tiroit bezi ile birlikte – çalışır... Eper Hipofiz aşırı uyarılırsa, geçici olarak Tiroiti aşırı uyarabilir (ve daha alt seviyelerde Adrenal bezlerini), bu, enerji dalgaları/akımları ve “yüksekte” olma hissi yaratır... Bu bedenin dengesini bozar ve eğer bu çok uzun süre devam ederse, adrenal yanmasına veya stresten tükenmeye neden olabilir... Ayrıca, Tiroit aşırı aktivite ile az aktivite arasında gidip gelirken, bedenin enerjisel dalgalanmalarını ayarlama teşebbüsüyle, aşırı fiziksel tükenmeye neden olabilir... Ayrıca serotonin gibi beyin kimyasalları denge dışına çıkarken, bu depresyon ve endişeye neden olabilir... Sonuç olarak, beden, insan meleğin yüksek bilinçliliği için berrak bir araç olarak kristalin beden yaratan tekamülsel enerjinin bu yeni dalgası ile başa çıkmaya çalışırken, birey aşırı fiziksel ve duygusal semptomlar deneyimleyebilir... İnsan bedeninin, daima dengeyi arayan harikulade bir kendini – düzenleyen organizma olduğunu vurgulamalıyız... Bu biyo – enerjisel tekamül süreci, yeni kristalin bedenin gücünden ve enerjisinden haz alabilmeniz için, mümkün olduğu kadar hızla denge bulmanıza yardımcı olmak için gayret eder... Ödüller, ömrün uzaması, mükemmel sağlık ve sınırsız enerji olacaktır... Ancak, tam şimdi çoğunuz için problem sık sık yaşama şeklinizin bedenin gereksinim duyduğu ayarlamaları yapmasına izin vermemesidir. Hipofiz beziniz artan uyarı hissederken, yavaşlamaya gereksiniminiz var... Eğer yavaşlamazsanız, beden bunu sizin için yapacaktır... Bir çok insanın, bedenleri onları yavaşlamaya zorlarken ve biyo – enerjisel hormonal veya Endokrin sisteminin yeniden kalibrasyonunu veya ayarlanmasını sağlarken, hastalık deneyimlemesinin nedeni budur. Bedeninizin yavaşlama talimatlarına kulak vermek çok iyi olur... Eğer stresli veya yorgun hissediyorsanız, dinlenin. Dinlenirken, Yüksek Benliğiniz, gelen enerjilerin titreşiminin artan seviyeleri ile başa çıkmanızı sağlamak için Spiritüel/Endokrin sisteminizde denge yaratmak için çalışacaktır. Sistemi Sakinleştirmek : Timüs Bezinin Rolü ve “Kalpten Nefes Almak” Bedeni sakinleştirmenin ve dengelemenin en iyi yolu nefesle ve Timüs bezinin, ya da “yüksek kalbin” enerjisi ile çalışmaktır... Timüs, ışık veya enerji emisyonlarının Koşulsuz Sevgi olarak kendi özlerinde deneyimlendiği yer olan Kalp Çakrasının enerji portalıdır... Kalp Çakrası ayrıca akciğerler için master çarkadır ve fiziksel nefes alıp verme eylemi Timüsü ve Kalp Çakrasını aktive eder... Endişeli olduğunuzda, çok yüzeysel biçimde nefes aldığınızı, hatta nefesinizi tuttuğunuzu fark etmiş olabilirsiniz... Bu, Kalp Çakrasının açılmasına izin vermez ve bu seviyede dengeyi önler... Meditasyonda olduğu gibi derin şekilde gevşediğinizde, derin nefes alırsınız ve Kalp enerjisinin düzgün akmasına izin verirsiniz, bu, meditasyonu karakterize eden derin sükunet ve gevşeme hissi üretir. Böylece, biyo – enerjisel sistemi sakinleştirme ve bedeni dengeye geri getirme yolu, “Kalpten nefes alma” olarak adlandırdığımız tekniktir... Derin nefes aldığınız ve Kalp Çakrasına odaklandığınız zaman, sistemi Koşulsuz Sevginin ışık enerjisi ile doldurursunuz... Bu, sonra, sükunet ve huzur hissi sağlayarak, Epifizdeki aşırı elektriksel uyarımı dengeler... Derin nefes almayı daha çok öğrendikçe, “bilinçli nefes alıp veren” oldukça, Timüsün fonksiyonunu daha çok aktive edersiniz, bu sadece Koşulsuz Sevgi hislerini güçlendirmez, ayrıca fiziksel bağışıklık sistemini destekleyerek bedenin sağlığında temel bir rol oynar... Güçlü Bir Beden Güçlü Bir Spiritüel Endokrin Sistemini Destekler Muhtemelen bedeninizdeki değişimleri desteklemenin en iyi yolu, düzenli fiziksel egzersiz ve iyi diyettir... Güçlü sağlıklı bir beden, güçlü on iki çakra enerjisi için zayıf ve yorgun bir bedenden daha iyi bir araçtır... Gerçekte, fiziksel gücünüzü inşa etmedikçe, bedeninizde yüklü olan yeni enerjinin taleplerini destekleyemezsiniz... Çünkü Yeni Dünya kristalin bedeni güçlü ve sağlıklı bir bedendir... Hareket etmesi ve aktif olması için dizayn edildi... Taze havayı ve dışarıda yapılan aktiviteleri sever... dışarıda ne kadar çok zaman geçirirseniz, yürürken veya diğer fiziksel aktiviteleri yaparken ne kadar derin nefes alırsanız, siz tekamülsel değişimi gerçekleştirirken, bedeninize yeni kristalin biyo – enerjisel sistemi düzenlemesi ve dengelemesi için o kadar çok yardım edilir... Denge bir kez kurulduğunda, sakin, huzurlu ve güçlü hissedersiniz... Yaşamınızda arzuladığınız mucizeleri yaratmak için on iki çakra sisteminizi kullanabilirsiniz... Böylece, bedeniniz Spiritüel Endokrin sisteminizin “hatlarını yeniden – döşerken” ve “aktive ederken” bu geçişte, bedeninize yardımcı olmanın neden çok önemli olduğunu anlayabilirsiniz... Eğer işbirliği yapar ve yavaşlayarak ve yaşamınızda denge yaratmak için bilinçli çalışarak sürece izin verirseniz, çok daha çabuk dengeye ulaşacaktır... Siz mükemmel ve güçlü Yeni Dünya Kristalin Bedeninizin ful kullanımına ilerlerken, hem içsel hem dışsal seviyelerde dengeli ve uyumlu hissetmek, amaç olmalıdır... Alıntı.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
kizginkuzgun Yanıtlama zamanı: Aralık 19, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 19, 2012 [h=1]Epifiz Bezi 3. Göz mü?[/h]23/05/2012 23:19:00 Yazı ebatı: http://www.mistikalem.com/themes/default/img/font_decrease.gifhttp://www.mistikalem.com/themes/default/img/font_enlarge.gif http://www.mistikalem.com/thumbnail.php?file=third_eye_3_431271264.gif&size=article_medium3.göz İnsanda melatoninin gördüğü fonksiyonlarla ilgili birçok husus halen karanlıkta kalmış olup melatoninin salgılandığı Epifiz, bütün yönleriyle daha fazla keşfedilmeyi beklemektedir.. Beyin Epifizi Omurgalı canlıların “üçüncü göz”ü beynin ışığa hassas bir kısmıdır. “Gerçek” gözlerden farklı olarak “üçüncü göz” görme olayına karıştırılmaz. Biyologlar söz konusu bu göze pineal, pineal gözü, pineal organı ya da beyin epifizi demektedirler. Fosillerin ve günümüzdeki canlı türlerinin ilk omurgalılardan insana, kadar incelenmesi, epifizin beynin bir kısmının bir tür tomurcuklanması olduğu fikrini uyandırmıştır. Kafatası çeperi ile örtülü olsun ya da olmasın epifiz memeli olmayan canlılarda doğrudan, memeli canlılarda da dolaylı olarak ışığa hassas bir özellik arzetmekledir. http://radiographics.rsna.org/content/30/7/2001/F1.large.jpgEpifizin insan vücudundaki varlığı, Antik dönemde bile biliniyordu. Descartes’a göre bu, vücutla ilgili bilgilerin alındığı ve vücudun kontrol edildiği bir merkezdir. 19. yüzyılda omurgalı canlılarda yapılan mikroskobik araştırmalara klinik gözlemler ve deneyler de yardımcı olmuştur. 20. yüzyılın ortalarına doğru, epifizi inceleyen araştırmacılar bunu nadir bir durum olarak kabul ettiler. 1959’da, epifızin salgıladığı ve melatonin denilen bir molekül keşfedildi. Bazı türler epifize ilaveten bir oluşuma sahiptirler: Taşemen balığının ve diğer bazı balıkların parapineal organı, kurbağagillerin alın organı ve sürüngenlerin yan organları gibi. Balıkların, kurbağagillerin, kaplumbağaların ve kertenkelelerin pineal organında gözdekilere çok benzer yapıda ışığa duyarlı hücreler bulunur. Bu hücrelere “ışık alıcıları” (fotoreseptör) denir. EPİFIZİN VAZİFELERİ Epifızin özellikle gece salgıladığı melatonin, canlılara gündüz ve gece sürelerini bildirir; böylece günlük çalışma ritmini, deri renginin değişmesini, üreme faaliyetinin ritmini kontrol eder. Melatonin molekülünün salgılanma süresi gecenin süresine, ışığın yoğunluğuna ve tayf durumuna bağlıdır. Epifiz, melatonin aracılığıyla, soğukkanlı hayvanların vücudunu örten derinin renk değişimini başlatır. Balık ve kurbağagillerin yumurtalarında ve bazı yetişkinlerinde, sırt derisinin rengi, geceleri gözle görülecek şekilde netleşir. Mesela turna balığı gündüz daha koyu renkte olup geceleri rengi daha açıktır. Diğer araştırmalar, kurbağagillerdeki ve kuşlardaki epifizin, ısı düzenlenmesinde rolü olduğunu göstermiştir. Memeli hayvanların bazılarında epifiz ameliyatla çıkarıldığında kış uykusuna girme ve bunu devam ettirme kapasitelerinin azaldığı görülmüştür. Ayrıca melatonin, kertenkelelerde vücut ısısını aşağıya düşürür, serçenin iç ısısını azaltır ve sincaplarda kış uykusunun etkisini ve süresini artırır. Bazı kuşlarda melatonin günlük ritimleri eşzamanlı hale getirebilir veya değişikliğe sebep olabilir. Memelilerin dinlenme ve hareket zamanlarının düzenlenmesinde, kortizol ve prolaktin gibi hormonların sentezinde epifiz etkili bir rol oynar. Birçok canlı türünde üreme faaliyeti günün süresine, ışığın geliş durumuna bağlı olarak düzenlenir. Memelilerde bu konuda en çok araştırma Hamster türü dağ faresi ile koyunlarda yapılmıştır. Uzun günlerde, kısa süreli melatonin salgılanması bu farelerde üreme faaliyetini teşvik etmektedir... Birçok canlıda kış mevsiminde görülen tüylenme şekli gün ışığının süresine bağlıdır. İNSANDA MELATONİN Normal, sağlıklı insanlarda, kış ve yaz mevsimlerinde melatonin salgılanma seviyelerinde farklılıklar vardır. Görme özürlü insanların birçoğunda melatonin salgılanmasında bir ahenksizlik hâkimdir. Psiko-maniakdepresif (PMD) ruhi rahatsızlığı bulunan kişiler sağlıklı insanlara nazaran zayıf ışığa karşı bile çok hassastırlar. İnsanlarda melatonin salgılanması ve bunun seviyeleri gündüz ve geceye bağlı olarak ahenkli bir değişim gösterir. Çocukluğun ilk senelerinde salgılanan melatonin miktarı yüksek iken yaş ilerledikçe bu miktar azalmaktadır. Bazı araştırmalarda, kadınların aybaşı dönemlerinde melatonin salgılanmasının değişikliğe uğradığı, benzer şekilde depresyon rahatsızlığı olan kişilerin melatonin seviyelerinde düşüş olduğu tespit edilmiştir. Psiko-manyak-depresif rahatsızlığı olan kişiler depresyon ilaçlarını aldığında, melatonin salgılanma oranı artmaktadır. İnsanların biyolojik sisteminin doğru çalışması, kişilerin ardışık olarak uygun miktarda gündüz ve gece periyotlarına sürekli girmesine bağlıdır. Bundan dolayıdır ki, Yüce Yaratıcı gündüz ve geceyi yaratmıştır ve Yüce Kitabında, gündüz ve geceyi ardı ardına birbirine taktığını, geceyi istirahat, gündüzü de çalışma vakti olarak düzenlediğini beyan etmiştir. Eğer insanlar hızlı bir şekilde gündüz ve gece periyotlarından çıkıp, biyolojik sistemleri anormal gündüz ve gece periyotlarına aniden maruz bırakılırsa, biyolojik yapıları birtakım rahatsızlıklarla karşılaşır. Bu rahatsızlıkların giderilmesi gayesiyle melatonin üzerinde araştırmalar yapılmaktadır. Mesela doğu-batı yönündeki uçak seyahatlerinde uykusuzluk veya körlük gibi ritim bozuklukları oluşur. İnsanda melatoninin gördüğü fonksiyonlarla ilgili birçok husus halen karanlıkta kalmış olup melatoninin salgılandığı Epifiz, bütün yönleriyle daha fazla keşfedilmeyi beklemektedir. Yeni Çağ biliminde de beyin epifizi 7. çakranın salgı bezi olarak adlandırılıyor. Her şeyden önce beyin epifizi bir salgı bezi ve bir kaç hormon salgılıyor ama en önemlisi melatonin, yani büyüme hormonu. Beyin epifizinin 3. göz olduğu iddia edilmekte. Dokusal olarak göz yapısına benzemekte (kornea, retina). Tabii bir farkı var. Gözlerimiz ışığa duyarlıyken, yani organın fonksiyonları ışık girdiğinde devreye girerken, pineal gland ışık kesildiğinde işlevselliğine başlıyor. Hz. İsa’nın bir sözü var : “Karanlıkta oturanlar gerçek (büyük) ışığı görürler” diye. Bu yine beyin epifizine yani pineal glande atfediliyor. Fakat bu organcık yaşlandıkça , özellikle günümüz modern dünyasında kireçleniyor ve işlevini yitirmeye başlıyor. Bunun en büyük sorumlusu olan kimyasal maddelerden biri de florür ve tabii ki sularımızdaki kireç. Ama bir numara florür ya da florüd. http://www.okyanusum.com/imgs/beyinepifizi1.jpghttp://www.okyanusum.com/imgs/beyinepifizi4.jpghttp://pelloterapi.files.wordpress.com/2011/10/pineal-bez1.jpg?w=692 http://sphotos.xx.fbcdn.net/hphotos-ash3/6128_104939819908_587274908_1951838_324734_n.jpghttp://insanveevren.files.wordpress.com/2011/05/brain_000005809739xsmall.jpg?w=300 Bunun da insanın farkındalığını artırmasını tökezletmek için bilinçli olarak koyulan engellerden biri olduğu düşünülüyor.Tabi; bu kadarla bitmiyor, nedense, evet gerçekten nedense bütün antik dinlerde ve hatta günümüz dinlerinde kozalak ciddi ve muamma bir sembol. Bu konuyu araştırmaya çalışırken denk geldiğim diger bana ilginç konulardan birisi Fransız düşünür, yazar Voltaire’in de beyin epifizine kafayı takmış olması, hatta bu organcığın sırrını çözmek için bir çok otopsi yapması.Bu bezden 3 adet hormon salgılanıyor: melatonin, pinolin ve dimetiltriptamin (DMT). En önemlisi olan melatonin’e geçmeden önce dimetiltriptamin’e bakalım. dimetiltriptamin çok ilginç bir hormon. Şamanlarda ayahuasca denilen bir iksirin yapımında kullanılıyor. Hormonu ise bitkilerden elde ediyorlar. Elde ettikleri bitkiler ise şunlar: phalaris arundinacea (yem kanyaşı), psychotria viridis, phalaris spp. (kuş otu), acacia spp. (akasya), arundo donax (kargı kamışı) ve desmanthus illinoiensis.Ayrıca epifiz bezinin deniz seviyesinde çok az, yükseklere çıktıkça ise çok fazla hormon salgıladığı bilimsel bir gerçek. Ki bu yüzden tarih boyunca tüm ibadethaneler olabildiğinde yükseğe yapılmış. Yani ibdaethanelerin yükseğe yapılmasının sebebi matematiksel olarak tanrıya yakın olmak değil ama bir nevi bu hormonun da yardımıyla üst bilinçlerle daha fazla iletişimde bulunmak. Ki Tibet manastırlarından tutun da hristiyan manastırlarının da yüksek yerlere yapılması bu yüzden. Bu hormonun salgılanımını artırmak. Ve ayrıca Hz.Muhammed’in riyazete yüksek ve karanlık bir mağarada çekilmesi, ilk orada emir alması, Hz.Musa’nın Tanrıyla konuşmak için dağa çıkması da bana göre bu yüzden. Karanlık ayrıca çok önemli. Çünkü epifizin en önemli salgısı olan melatonin sadece karanlıkta salgılanıyor. Gece 11 ile sabah 5 arası en yüksek düzeyine ulaşıyor. Ki çoğu dinde sabaha karşı ya da gece ibadetinin önemi bu yüzden. Bu hormonun salgılanımı ne kadar yüksekse ruhsal alemlerle bağ o kadar güçleniyor. Ve ibadet için bu yüzden gecenin en karanlık ve salgının en çok olduğu an seçiliyor. Melatonin en büyük faydası ise kanserden koruması. Kör insanların kansere yakalanmama sebebi de bu. Çünkü sürekli karanlık içinde oldukları için melatonin üretimleri çok fazla.Bir bilimsel araştırma da göstermiş ki gece vardiyasında çalışanların kansere yakalanma oranı diğerlerine göre daha az. Bu tarz gerçekleri her öğrendiğimde evrene ve yaradılış sırrına ve ardındaki mucizelere her dafasında daha çok saygı duyuyor ve gözlerimin yaşarmasına engel olamıyorum. Evrende herşeyin bir sebebi olduğu ve hiçbirşeyin göründüğü gibi olmadığı gerçeği herkes tarafından idrak edilebilse keşke... Tara Gürses Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.