Locked Oluşturma zamanı: Kasım 7, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Kasım 7, 2009 Bir canlının gen diziliminin değiştirilmesi ya da ona kendi doğasında bulunmayan bambaşka bir karakter kazandırılması yoluyla elde edilen canlı organizmalara "Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar", kısaca GDO adı veriliyor. http://www.goygoy.net/images/spacer.gifhttp://www.politikadergisi.com/userfiles/gdo4.jpg Bir canlıdan diğerine gen aktarımı, bir çeeşit kesme,yapıştırma ve çoğaltma işlemi olup, genetik mühendisleri tarafından uygulanıyor. Aktarılacak gen önce bulunduğucanlının DNA sından kesilerek çıkarılıyor.Sonra vektör adı verilen taşıyıcı virüs ile bu gen DNA molekülüne yapıştırılıyor. Frankeştayn Gıda olarak da nitelenen GDO'lar bugün kolera bakterisi geni taşıyan yonca, akrep geni taşıyan pamuk, tavuk genli patates,balık genli domates gibi gıdalar şeklinde karşımıza çıkıyor. İnsanlık bugün doğal çeşitliliğe zarar vererek tür zenginliğinin yok olmasına yol açan GDO ların çeşitli yollardan yayılarak yeni Frankeştaynlar yaratma tehlikesiyle karşı karşıya. G.D.O. karşıtlarının olası gördükleri tehlikeler G.D.O. (genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar) uygulamalarına karşı olanlar,[12] özellikle çevrecilerin bir kısmı ve I.Asimov, J. Naisbitt, P Aburden gibi bazı araştırmacı yazarlar, bilime karşı olmamakla birlikte, genetikteki veri ve buluşların uygulanmasıyla ilgili bazı konularda huzursuz olduklarını ifade ederek, şu gelişmelere işaret etmektedirler: * Çeşitli devletlerin denetimindeki bilimciler gen aktarımı yoluyla şimdiye dek yeryüzünde ilk kez meydana gelen yüzlerce yaratık meydana getirmişlerdir. Dolayısıyla istenmeden de olsa, insan türünü yok edecek bir mikroorganizma ya da bir türün yaratılmasına yol açılabilir. * Önceleri biyoteknolojinin özellikle tarım ürünleri konusunda büyük gelişmeler sağlayarak dünyada açlığın giderilmesinde devrim yaratacağı müjdesi veriliyordu; fakat günümüzde genetik mühendisliği, özellikle biyoteknoloji üniversitelerden özel şirketlere geçmiş ve bunlar büyük maddi kazanç getirecek başka çalışmalara yönelmiş durumda bulunmaktadırlar. * 1987’de A.B.D. Patent Bürosu’nun genetik yapıları değiştirilmiş hayvanların da patent altına alınabileceğini açıklamasıyla, hayvanlar alemi çokuluslu şirketler ile eczacılık ve biyoteknoloji şirketlerinin eline bırakılmıştır. Günümüzde biyoteknoloji alanında binlerce şirket bulunmaktadır.[13] Bu gelişmelere işaret edenler ayrıca bazı tehlikelere dikkat çekerek şu soruları yöneltmekteler: * Atomu keşfetmiş, ardından atom bombasını icat etmiş insanoğlu bilimsel buluşları her zaman insanlığın yararına kullanmadığına göre, genetik mühendisliği ve biyoteknolojideki buluşların daima insanlığın yararına kullanıldığını ve kullanılacağını, örneğin bir biyolojik savaşta asla insanlığın zararına kullanılmayacağını kim garanti edebilir? * Bazı devletlerin, diğerlerine hükmedebilmeleri için, genetikteki çalışmaları gizlice insanlar üzerinde uygulamayacağını, örneğin sıcak bir savaşa bile gerek görmeden belirli uluslara ya da toplumlara ait insanların gizlice bazı yeteneklerini köreltmek veya onlara bazı davranış biçimlerini aşılamak gibi uygulamalarda bulunmayacağını kim garanti edebilir?[14] * Genetik çalışmaları başlangıçta açıklandığı gibi, yalnızca kalıtsal hastalıkların teşhis ve tedavisine olanak sağlamaya yönelik olarak mı devam etmektedir? Yoksa gizlice sürdürülen araştırma ve uygulamalar var mıdır? * Genetik yapısı değiştirilmiş, yoldan çıkan bir bakteri hastalığa yol açarsa, daha önce doğada hiç karşılaşılmamış olduğundan muhtemelen insan vücudunun savunmasız olacağı bu bakterinin yol açacağı hastalıktan insanlığı biyoteknoloji kurtarabilecek midir? * Genetik yapısı değiştirilmiş bir hayvan ya da organizmanın, kısa vadede insanlar için yararlı bir potansiyel taşıyor görünse de, ileride olumsuz sonuçlar yaratmayacağından, çevreyle etkileşime girmeyeceğinden veya çok hassas dengeler üzerine kurulmuş doğada ekolojik dengeyi bozmayacağından nasıl emin olabiliriz? * Mutasyona uğratılmış virüs ve bakterilerin laboratuvar dışına salınmayacağını veya kazara da olsa laboratuvar dışına hiç çıkmayacağını kim garanti edebilir?[15] GDO yasa taslağı bekliyor 800 ürün soframıza giriyor Genetiği değiştirilmiş organizmalarla (GDO) ilgili yasa olmadığı için ithalat denetimi yapılamayan Türkiye`de bisküviden pudinge, bebek mamasından gofrete 800 ürünün GDO`lu olduğu söyleniyor. Genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) Türkiye`nin gündemine girememiş olsa da, sofralarımıza giriyor. GDO`lu ürünlerin ithalatını düzenlemeyi amaçlayan Ulusal Biyogüvenlik Yasa Tasarısı yıllardır yasalaşamadı. Bu yasa boşluğu nedeniyle, Türkiye`ye giren pamuk, soya, kanola ve mısırlarda GDO denetimi yapılamıyor. Oysa, Avrupa Birliği(AB) insan sağlığına etkileri bilimsel olarak kanıtlanamadığı için GDO`lu tohum ve ürünlerin ithalatına sıkı denetim uygulamakla yetinmeyerek, bu ürünlere `GDO`ludur` etiketi koymayı zorunlu hale getirdi. Beyan yeterli! Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, Türkiye`de kapıların GDO`ya açık olduğunu söyleyerek, şunları dile getirdi: `GDO`lu üretimin yüzde 99`unu ABD, Arjantin, Kanada ve Çin yapıyor. Türkiye, GDO`lu üretimin yüzde 90`ından fazlasını oluşturan 4 ana üründe, yani pamuk, soya, kanola ve mısırda ithalat yapıyor. İthalatın yapıldığı ülkeler de ABD ve Arjantin. Türkiye`de ithalatçı bir firma `ithal ettiğim hammaddede GDO yok` derse bu beyan yeterli sayılıyor. Türkiye`ye 2003`te 1.8 milyon ton mısır, 900 bin ton soya girdi. 2005`te bu rakam 1.2 milyon tona çıktı. Bunlar ABD ve Arjantin`den geldi. Bugün mısırdan ve soyadan üretilen 800 çeşit GDO barındıran ürün tüketici sofrasına giriyor. Bisküvi, kraker, puding, bitkisel yağ, bebek maması, çikolata ve gofret gibi pekçok gıda ürününde GDO olmasına rağmen, tüketicinin bundan haberi olmuyor.` Yıllardır yasalaşmayı bekleyen Ulusal Biyogüvenlik Kanunu Taslağı`na göre, GDO ile ilgili tüm faaliyetlerde bitki, hayvan, insan sağlığı ile çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması esas alınacak. GDO`lu ürünler içeren bebek mamaları yasaklanacak, bu tür ürünler organik tarım alanlarına da belirli bir mesafeden sonra giremeyecek. GDO`lu ürünün üretimi, ihracı, ithali, satışı gibi konularda Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tek yetkili kabul ediliyor. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
serpentine Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2009 Ürünün üzerine genetiğinin değiştirildiğine dair bir uyarı eklenmeli en azından. Bir diğer konu ise ithalat meselesi. Toprağın mı yok ? Var. Hava koşulları mı uygun değil ? Gayet uygun. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı düzgün bir iş yapıp bu toprakları değerlendirse ? Hem ithal etmek zorunda olmasak hemde sağlıklı yiyecek yesek ? Hatta fazlasını ihraç etsek ? Ama yok. Tüketiciyiz biz. Amerika'dan almalıyız. Biz üretemeyiz. Pahalıya mal olur. Donumuzdan uçağımıza kadar başkaları üretsin. Onlar ucuza üretir. Fiyat farkını sağlığımızla öderiz. Biz GDO'ları tüketiriz. Onlarda bizi.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2009 Ürünler üzerine GDO yazmak yasak!! Tarım bakanı 'ben yemen 'diyor peki kim yiyecek bu ürünleri ? Anamızıda alıp gidelim bu diyarlardan :) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
SoOrrcHhHaaA Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2009 ölelim o zaman! ecelimizle ölmek nasip olmayaak anlaşılan... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
smother Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2009 ben zürafakuyruğugenlipırasaportakalı yemek istiyorum......ay canım çekti bak şimdi!!!!!1 >:-( Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Adramelech Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2009 Yasadışı olan ancak gerçekleştirilen insan geni deneylerini yasal olarak yapmaya çalışanların sonucu beklediği bir aşamadır belkide. Bunları bize yedireceklerine göre. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
optimist Yanıtlama zamanı: Kasım 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 9, 2009 yemekte yiyemiycez bundan sonra.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
philadelphia_f Yanıtlama zamanı: Kasım 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 9, 2009 büyütüyorlar, zaten çoğu hazır gıdalar gdo içerikli bilmesek bile yıllardır yiyiyoruz. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Xero Yanıtlama zamanı: Kasım 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 9, 2009 evet sanırım vejeteryanlıkta burda bitti yada emin olmak için sadece taze toplanmış çimen yiyecez :(:( Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Hush Yanıtlama zamanı: Kasım 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 9, 2009 birini yemesek ötekini yemek durumundayız. ekmek ve suyla da nereye kadar. yemek yeme zevkimden ödün vermeyi düşünmüyorum. ancak elimde doğalı ile arasında seçenek olur, o zaman tercihim doğaldan yanadır elbet. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
emir869 Yanıtlama zamanı: Kasım 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 9, 2009 Zaten biz genetiği değiştirilmiş tohum alıyorduk israilden. Hatta bunun tartışması vardı. Çünkü bu tohumlardan üretilen bitkiler tohum vermiyordu ve israile mahkum olma durumu vardı. GDO lu ürünü biz kendimiz de ürettik. Hem onun dışında hormon ve ilaçlama zaten had safhada. En basit bir köylü bile bunları kullanıyor. Tek çare herşeyi kendiniz yetiştirin. Hatta tohumu bile alırken dikkat edin:D .Genetiği değiştirilmiş ürünün verimliliği ve dayanıklılığı en yüksek olacak şekilde oluşturulur. Dünya nüfusu bu kadar fazlayken başka türlü de ürün yetmez gibi görünüyor. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.