nevermore Oluşturma zamanı: Aralık 8, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Aralık 8, 2009 (düzenlendi) Şiva, kendi deyimiyle hareketin, akışın, hayatın olduğu yerlere inen bir gezgin… Yaşamı deneyimlerken paylaşmak için dönüş bileti almadan, tüm tarihiyle beraber İstanbul’a gelmiş Sohbet ederken sözcüklerle anlatılamayan birçok şey paylaştık hep beraber o akşam. Yüksek enerjili ve sıcacık bir sohbetti. Yolu buraya düşmüş; deneyimlerini paylaşmak isteyen, dingin ve hala meraklı bir gezgin o. ‘Siz kendi medyumunuzsunuz. Siz kendi şifacınızsınız. Siz kendi tepkinizin tohumunu taşıyorsunuz.’ diyen Şiva’yla yapılan bir akşam üstü sohbetidir paylaşacaklarım; sevgiyle, seçene rehber olması dileğiyle… Soru: Yolculuğunuz nasıl başladı? Cevap: Çok uzun zamandır yolculuk ediyorum. Yuva ve aile kavramımsa daha yeni oluşuyor. Bu zamanlarda yaşananlara herkes gibi ben de çok şaşırdım.(Şiva dünya için özel zamanlar olarak nitelendirilen zamanımızdan bahsediyor.) Küçük bir çocukken farklı farkındalıklarım ve duyarlılıklarım vardı. Her şeyden önce aşırı meraklıydım. Hayvanlarla konuşur, çiçeklerin, ağaçların seslerini duyardım. Söylediğim gibi biraz farklı ve özgür bir çocukluk yaşadım. Gerçi bu özgürlük tüm çocukların kalbinde vardır. Uykuya ve yiyeceğe çok az ihtiyaç duyardım. Ailede en küçük çocuk olduğum için de bir çok alanda olgunluğa en son ben erdim. Toplumla aramda da çok mesafe vardı o zamanlar. Soru: Nasıl bir mesafeydi bu? Cevap: Farklı deneyimlerim oldu. Bu deneyimlerin farklılığı ve çeşitliliği belki. Soru: Bu deneyimlerinizden örnek verebilir misiniz? Cevap: Farkına vardığım bir şey örneğin; dünyada olabildiğince çok yürümem gerektiğiydi. Vücudumun hareket etmesi gerekiyordu. Bu ‘yürüyüş’ bedenimi bir araç olarak kullanmak için yararlı olan bir deneyim oldu benim için. Bu (mediatif) yürüyüş deneyiminden sonra da fiziksel olarak belli bir zamanda ve mekanda bulunduğumdaysa, diğer insanlardan farklı şeyler hissetmeye ve bunun sonucunda da yeniden hatırlamaya başladım. (Remember’ı kullanıyor burada Şiva. Remember özel bir yeni çağ terimi. Bildiğimiz ama unuttuğumuz bilgiyi, gerçek kimliğimizi yeniden hatırlamak olarak çevirilir.) Bu yeniden hatırlama sırasında da zamanın dışına taşan tecrübeler yaşadım. Mesela; bu gece burada bir çember oluşturduk ve oturuyoruz. Paylaşıyoruz. Bu aslında çoktan olmuş olan ve gelecek dediğimizde de olacak olan bir durum. Zeka, bilinç kendini sürekli ve yeniden tezahür ettirir. Uzay gemileriyle beraber uzay varlıkları gördüm. Aslında ben kendim de bir uzay gemisiyim ve buradaki herkes de öyle. Belki de insanların duymak istedikleri de budur. Beden bir uzay gemisi ve bunu kullanmayı öğrenirsek zamanda ve boyutlar arası seyahati gerçekleştirebiliriz. Ben sevgi, aşk, cinsellik ve meditasyonla ilgileniyorum. Tüm bunları da çoğu insanın deneyimlediğinin ötesinde yaşıyorum. Paylaşmak için buradayım ve şu anda da paylaşıyoruz. Soru: Bedenin bir nevi uzay gemisi olduğunu söylediniz. Merkaba’dan bahsediyorsunuz sanırım.(Merkaba: Yeni çağ terminolojisinde, bedenin etrafındaki enerji alanı. Merkabamızı aktif hale getirebilirsek boyutlar arası ve zaman ötesi yolculuk yapabileceğimiz söylenir.) Cevap: Mercedes’i ya da Porshe’u düşünün. Her ülkeye, kültüre ve zamana göre çeşitli modelleri olan araçlar bunlar. Aynı bunlar gibi merkaba da bir araçtır. Mesela ben Plesides’denim. Plesides’in titreşimi yunusların, neşenin, duyarlılığın titreşimine benzer. Rengi mavidir; an’da olmanın, güzelliğin, derinliğin rengidir mavi. Küçüklüğümden beri yaptığım her şeyde güzelliğe odaklandım ben. Ait olunan frekansın özellikleri çeşitlidir. Her frekansın özellikleri vardır. Herkes de frekansına ait olduğu bu araçla seyahat eder. Şuanda hayatımın dönüm noktasındayım. İstanbul tam bir kesişme noktası ve o yüzden de buradayım. Soru: İstanbul’un bir kesişme noktası ve merkez olması konusunu biraz açar mısınız? Cevap: Herkesin yolu bir şekilde buradan geçiyor. İstanbul, kültürü ve özellikle tarihi, barındırdığı ve depoladığı bilgi yönünden çok özel. Gezegenin tarihi kayıtlarının tutulduğu yer burası bana göre. Soru: Cevaplarınızda ‘inmek’ten, ‘inmiş olmaktan’ bahsediyorsunuz. Neden ‘inmek’? Cevap: Uzaydan Türkiye’ye bakarsanız bir ayağa benzediğini görürsünüz. Ben haritaya bakınca bunu görüyorum. Doğru zamanda, doğru yerde olarak burada yuvayı bulmak ve bu boyutta aşkı, sevgiyi deneyimlemek için inmeyi ‘varmak’ olarak kullanıyorum. Çoğumuz doğal hayatın, doğallığın çok uzağında yaşıyoruz. Günlük yaşantılarımızda kaybolmuşuz. Doğru nefes almıyoruz bile. Nefes çok önemli. Bütün çalışmalarımın odağı nefestir; nefesin bedene girişi, bedenden çıkışı. Nefesine tanık olduğun zaman, nefesini gözlemlediğin zaman farkındalık başlıyor. Nerede ‘hayır’ dediğini, nerede kendini tıkadığını anlarsın bu gözlemle. Ne zamanki bunu yapar ve nefesin bedende engelsiz akışını sağlarsın, işte o zaman nefes, Yaratan’ın yarattığı şekliyle akmaya başlar. Soru: Tam şu anda neyi deneyimliyorsunuz peki? Cevap: Oturmayı deneyimliyorum tabiî ki… Bunun dışında neler hissediyorum dersen, sesim düşünceleri iletmek için bir kanal olarak kullanılıyor. Bu günlük gerçekliğin çok dışında olan bir şey. Bazıları buna kanallık bazıları da medyumluk diyorlar. Aslında günlük gerçekliğin dışında olan da onun bir parçası tabi ama bu başka bir konu. Küçüklüğümden bahsettik. Bu o zamanlardan beri var olan bir şey ve ben bunu çok normal olarak görüyordum. Herkesin yaptığı bir şey zannediyordum. Sonra öyle olmadığını öğrendim. Aslında bu sadece sesime, bu aktivite de kullanılması için izin vermek o kadar. Soru: Dünya’yı nasıl görüyorsunuz şu anda? Bir yanda sevgiyi yaşamaya çalışanlar diğer yanda da savaşı, nefreti deneyimleyenler… Cevap: Kutuplaşma. Kutuplaşma var. Bilincin kutuplaşması var. Şu anda cennet de cehennem de her yerde. İstediğimiz her an güzellik de sevgi de paylaşılabilir. O burada. Bu cennet işte. Kişinin sadece durması ve dinlemesi gerek. Tek yapılması gereken bu. Soru: Size gelen insanlarla ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz peki? Cevap: Paylaşıyorum. Neyi diye soracaksın. Sadece paylaşıyorum. ‘Neyi’ yok. Farklı teknikler kullanabilirim istersem. Her bir teknik de bir paylaşımdır. Aşık olan, seven, kendi kalbine inen bir insan olarak paylaşmak sadece benim yaptığım. Soru: Osho’nun size verdiği ‘Charaka Devi’ isminin manası nedir? Cevap: Osho dosttur. Sevgi ve aşk üstadıdır. Charaka Devi; kutsal gezgin anlamına gelir. Evet, gezginim ben. Hareket halinde olan yerlere iniyorum; İstanbul gibi. Burası da varılacak bir noktaydı paylaşmak için. Yuvam, son zamanlara kadar Hindistan’dı. Orada da Sadu’lar(Gezgin) vardır. Doğal ve gerçek hayatla, güzelliklerle bağlantıda olanlar, bu hareketin(akışın) içinde olurlar. İşte İstanbul’da bu yüzden varılacak bir noktaydı benim için ve buraya geldim. Çok ilginçtir; ben ilk defa biletimi, gidiş-dönüş olarak almadım. Tek bilet aldım buraya gelirken. Bana ve tarihime ait her şeyi yanıma alarak geldim buraya. Çok eskiden tanıştığım dostum Ekin’le karşılaştık burada yine ve şimdi de yuvamız burası. Soru: Kaynağı, gerçeği nasıl deneyimler Şiva? Cevap: Geçmişte Osho’nun okulunun bir parçasıydım. O gizemin, sevginin üstadıdır. Bana söylediği bir şey vardır: İnancın en büyük engel olduğunu söyler. İnanca saplanmadan, Kaynak’ı olduğu gibi deneyimlemek gerekir. İnanç hiçbir zaman gerçeğin kendisi değildir. Gerçekliğin deneyiminde ayrılık yoktur. Mükemmel bir bütünlük vardır. Farklı zihinler, inanışlar olabilir. Gerçek olan tek şeyse; sevgidir. Bir insan sevgi olarak yaşamıyor, sevgiyle titreşmiyorsa gerçeğin içinde değildir. Gerçeği, sevgiyi deneyimliyorsan, bunu senin dışındakiler de anlar, hissederler. Soru: İnsanlar sizin deyiminizle, sizinle ‘paylaşmaya’ geldiklerinde neler deneyimliyorlar? Cevap: Bu paylaşım her birey için farklı oluyor. Herkesin kendi engelleri, bağımlılıklarını taşıyor. Benimle karşılaştıkları anda da bu engeller ve bağımlılıklarla karşılaşıyorlar. Bu karşı karşıya kalma durumunda ise almayı kabul etmek önemli. Taşıdığın engel ve bağımlılıkları, kendi kalbin ve anlayışınla kabul etmelisin. Bu engeller bir sürü şekilde olabilir: Fiziksel, duygusal, zihinsel, ruhsal… Tüm bunları kalbinle kabul edip onlarla kucaklaştığında şifa başlar. Tekrar etmek istiyorum ki ben şifacı değilim Herkesin yaşadığı kendi deneyimidir; iyi, kötü yoktur. Kişinin şifalanması da kendiliğinden olur. Saatlerce konuşabilirdik orada. Şiva gibi deneyimlerini, hayata bakışlarını aslında yolculuklarını açıklık ve sadelikle ve de aslında sevgiyle, sadece paylaşmak için anlatan insanlarla sohbet etmek; başka bir var oluştan hayata bakmak benim için çok özel. Sohbeti Şiva’nın yapacağı meditasyon nedeniyle sonlandırdık. Akşam, meditasyonla ve katılımcılarla yapılan sohbetle devam etti. Farkındalığını güzelliklere, sevgiye odaklamış gezgine; Şiva’ya, bu özel İstanbul akşamı için bir kez daha teşekkür ediyor ve herkesin içindeki cenneti; yuvayı artık sadece neşeyle deneyimlemesi umuduyla; namaste diyorum. ŞİVA KİMDİR? Amerikalı Musevi bir ailede doğan Şiva (Charaka Deva: Osho’nun kendisine verdiği bu ismin anlamı, ‘kutsal gezgin’dir) sanat ve mimarlık okudu ve çok genç yaşta dünyanın her tarafında kutsal mekanları gezerek şaman gelenekleri ve yerel halklarıyla kaynaştı. Osho ile 20 yıldır beraber olan Şiva, Osho’nun Mistizim Okulunun mistik-medyum şifacılarından biridir. Yılların birikimini, tecrübesini, kanallık ve şifa seanslarını dünyanın birçok ülkesinde sunduğu Mistik şifa çemberinde, bireysel veya grup çalışmalarıyla paylaşmıştır. İnsanlara gönül gözüyle, gerçek özlerini hatırlatan bu kutsal gezgin, evrenin sevgi sesini paylaşarak yardımcı olmaktadır. Yakın zamanda Tibet Halkının en meşhur kahini olup sadece en üst düzey Buda rahiplerine izin verilen, halka yılda bir gün kapısı açılan meşhur Nechung’u ziyaret ederek O’nunla görüşmüştür. alıntı Şubat 5, 2011 nevermore tarafından düzenlendi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.