Topal Kırkayak Oluşturma zamanı: Ocak 11, 2010 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 11, 2010 Acıların Dindirici Tanrısı Birinci korkudan önceki olumsuz korku (eksi korku): Sabahleyin. Efendi beyaz bıyıklarıyla öldükten sonra, gün ışığı bir uşağı ne denli kazanmış kılabilirse o denli kıldı. Pencerelerden deniz kokusu geliyordu. Yaz aylarında. Yosun kokuyor. Yosunlar yeşildir. Bu yeşillik gözlerine yapışacak gibi. Bu odadan çıkmalıyız. Beyaz bıyıkları bırakıp. Gitmeli. Ayaklar öteki odalara doğru. Gidiyor zaten. Şimdi bu ayaklardan biri. Hiç tutmuyor. Galiba soldaki. Kemik kırılmıştır. İnsan bu durumda. Odalarda Efendisiz bir yalnızlığın Mutluluğu var. Kapı mandalları önce Pirinçsi pirinçsi Parlıyorlardı. ? Duvardaki resimlerin hiçbiri uşağa kayıtsızlıkla bakmadılar bu kez. Kaygı duydukları kaçırmak istedikleri yüzlerinden belli oluyordu. Kaçırmak istedikleri? Ne oluyoruz? Son efendi de öldü ha? Yeryüzünde. Ne sanıyordunuz? Ama ne de olsa hiç ummuyorlardı bunu. Yüzleri sabitleşiverdi. Merdiven tırabzanlarında bir çift el var. Eski bir kinle dokunuyor. Durmadan dokunuyor. İstedikleri gibi tozlu kalabilirler. Evet, istedikleri gibidir. İstediklerini sormak kimin usuna gelmiştir. Sormak. Açılmayan kapılar, açılmayan dolaplar açılıyor. Durulması yasak olan kapı eşiklerinde duruyor uşak. İşte. Bu, kıskançlık. Siz kıskançlığı öldürebilir misiniz? Uyu sen. Artık ziller bile işitilmiyor. Zorlansalar bile işitilmeyecekler işte. Yaşasın örümcekler. Ve çalmayan bir zili en hassas bir farekulağı bile duyamaz. Çiçekler kendilerini bekleyen yeni alınyazılarını kavramış görünüyorlar. Çamlar matlaşmaya başladı. Düşen, kırılan vazolar ancak eski alışılmış seslerini verebiliyorlardı. Canını kurtaran az. Bunca yıldır sıkıntıdan bunalan eşyaların bir uşağın eliyle bu denli bir erinçle kırılması, önceleri yadırganıyordu ama. Bu uşak yakılmamış ocakları yaktı. Kitaplıklarda hiç bulunmayacak kitaplar aradı. Böylece gün bittiğinde uşak tükenmez odalardan birindeydi. Dönmüş dolanmış efendisinin odasına gelmişti yine. Hava kararmış. Havanın karardığını kim biliyor? Çarşaflarla balkona çıktığında biraz dalgındı, sona yaklaşıyorlardı. Bu eski silik uşak denize karşı bir iki kez sallandı durdu bir ara. Daha gövde ve baş aşağı inmeden önce kendini yitirdi. Bir uşak balkonda kendini yitirdi. Neden mi yitirdi? Birinci korkudur bu. (Sizi anlıyorum, herkes korkabilir.) Bu yüzden bir sersemliğe kapıldı gitti. Bir sersemlik bir yalnızlığın içinde daima böyle ölüp gider. Açıkçası. Başa çıkılmaz deniz, balkonda çamaşır asan bir uşağa meydan okuyordu. Dehşet vericiydi bu. Ya da dehşet verici geldi. Ve uşak sadece gülmüştü. Sonra, kendisini aşağıda ölümün şarkı söyleyerek beklediği yere atıvermişti balkondan. Önemsiz Bir ölümdü bu Ağırbaşlı bir yanı Yoktu henüz. Şimdi Her şey Yukarda kalmıştır. İpler Açık bir kapı Yaldızlar Aynalar Tavan Döşeme Ah, Külrengi duvarlar Bir de. Bir yıldız büyük pencereleri boydan boya kaplamıştı. Uşak çimenlerin üstünde yatıyordu. Gözleri, karanlık içinde yükselen evi seçti. (Bu evler neden hep yükselir) bilmem. Karanlıktayken bir ışık sönmüştü sanki. Sahi, karanlıktayken bir ışık sönmüştü, yıllarca önce. Merdiveni iniyordu, yıllarca önce. Yıldız bana yaklaşıyor. Geliyor. Eşyaları ayırt edemiyorum. Çevremi görmek İsterim ben. Ayşe Hanım Nerede kaldı? Ayşe Hanım Her cumartesi Şehre iner. Bugün cumartesi Peki, dönmeyecek mi? Hiç dönmeyecek mi? Hoş bir kadın Hele sepetiyle Ne diyorsun? Kim bilir? Yıldız çok büyümüş. Korkuyorum. Korkuyor musunuz? Şimdi DE Kimseyi sevemeyeceksiniz. Diye korkuyorsunuz. Oysa Sizi öpeli çok oldu. Perdeler Arkada Sallanıp duruyor Bu ne demek? Uşak uşak demektir. Uşaksan uşak kalırsın. Sen Bu kavramı silemezsin. Karatahtadan. Kimse silemez onu. Tahtanın ağacından o. Ağacından. Ağacından. Bağırmayın. Tutun bu adamı. Ne diye bağırıp duruyor. Uşak güzelim giysileriyle suya uzandı boylu boyunca. Önce saçlar ıslandı, sonsuz ve kurumayan bir ıslaklıkla. Baş her zamanki gibi ağır geldi. Acıların dindirici tanrısı aldı onu. Aldı onu. Ayşe Hanım nerede kaldı? Ayşe Hanım. Ayşe Hanım. Geç kalmış olamaz. Hiç de değil. Hiç de değil. Diye yanıtlıyordu. Ece Ayhan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.