abyss krynn Oluşturma zamanı: Ocak 11, 2010 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 11, 2010 alayı kendime aittir, şimdilik yetmiş küsürden bir kaçı... vakit buldukça eklerim zamanla ------------------------------------------------------------------- bir kar tanesi yanar düşerken üzerime... gece düşer gökyüzünden tenim yorgun tenim yılgın kan revan olur yüreğim biri bin para gözyaşları akıp giderler öylece parmaklarımın ucundan avuclarımdaki sessizliğe bir kar tanesi yanar düşerken üzerime aciz bir kağıt parçasıyım ben tanrı seni karalar! tanrı seni siler! bir yağmur tanesi donar düşerken üzerime sözlerim kanar sözlerim ağlar ellerimlerimdeki son yudum ´sen. boğulursun! avuclarımdaki sessizlikte bırak ! dokunma! kaç benden! kaybolurdum ben zaten sen olsanda yanımda' giderdim sen gitmeden! sus' konuşma' git sadece! avunurum ben zaten rüzgarlarla gelen ´kokun yeter! gün doğar.. gün biter gün doğar.. gün biter... ışıklar kapanır, ışıklar söner sen sönersin.. bir kar tanesi yanar düşerken kabir sahnelerime... ben gelirim gizlice göremezsin ´ duyamazsın dokunurum yüzüne hissedemezsin bir kere bile gün doğar.. gün biter gece gülümser... gündüzler ağlar tanrı üzgün tanrı kırgın ben seni karalarım ben seni silerim gece gülümser... gündüzler ağlar sen olur kendimi silerim geceler ağlar.. gündüzler gülümser.. gözyaşlarım... gözyaşlarım akıp giderler öylece parmaklarımın ucundan avuclarımdaki sensizliğe... ... ... ----------------------------------------------------------------------------------- Buğu... soğuk bir sabah buğulu bir camın ardından bak bana.. hadi, söyle.! kimleri benim yerime koyupta sevdiğini.. sil sonra camı... ne gördüğünü söyle. beni kim sandığını... sonra öp 'tekrar buğulaşan camı deli bir aşığını öper gibi öp sil sonra camı.. hadi, ne düşündüğünü söyle. kimleri benim yerime koyupta öptüğünü.. aldırma dışarıdaki yağmura.. orada kal sen.. sadece bir gözyaşı ol bedenimde gizlenen her seferinde daha da içerime ak.. ve yüreğimin nehirlerine karış sessizce durul sonra kalbimin tıkanmış hücrelerinde taşabildiğin kadar taş olabildiğince çabuk ol bir salgın gibi sonra vur en derinlerime her bir nefeste durman hata zaten ! taşabildiğin kadar taş... ve tekrar buğulu bir camın ardından bak kurtulduğunda bana.. sil sonra camı... ne gördüğünü söyle. kimleri benim yerime koyupta sevdiğini.. beni kim sandığını... ve- kimleri benim yerime koyupta gittiğini.. .... ---------------------------------------------------------------------------------- Zaman... akıp gitse zaman dudaklarında farkında bile olmasak hiçbir kimsenin ve hiçbir şeyin umursanmasak... ve yalan dolan olmasak... gizlenirken gözyaşlarımızın arkasındaki sadakate... biraz acı ama gerçek tekerrür etmeye cesaretimiz kalmasa bir daha tek bir kelime bile konuşmasak tek bir an bile bakışmasak artık tek bir satır gülümsemesek birbirimize terkedilen değil, terkeden olsak ikimizde kazanan olmasa. hep kaybetsek ben genede inanırım zaman tekerrür eder elbet... ----------------------------------------------------------------------------------- Kum Tanesi... atmayı başaramadım teninin kokusunu aklımdan... öyle bir sinmiş ki yüreğime ne zaman kazımaya çalışsam kalbimde beraberinde kalkıyor.. yo-hayır..! içindeki ben'e değil, sen'e kıyamıyorum yo-hayır..! bu son değil biliyorum... hâlâ gözlerimin önünde koşuyor hayalin. üzerinde kısa siyah bir etek, ince bir bluz ve gözlerini kapamış kara bir bezle hâlâ sözlerimin içinde kıvranıyor hayalin... çıkmıyorsun işte.. çıkartamıyorum.. öyle bir gizlenmişsinki kelimelere, yüzlerce kez harf harf arasam da genede seni bulamıyorum... hâlâ damarlarımın içinde dönüp duruyor hayalin.. ve hâlâ kum saatinde kalmış son radde kum tanesi gibisin.. bitti bitiyorsun.. ters çevirsem başa alsam bile ne fayda... bir daha bulam***i kum tanesi.. hepsi bu- bitti bitiyorsun.. biliyorum. hâlâ düşlerimin içinde bir yerlerde ölüyor hayalin.. hepsi bu- bitti bitiyorsun... hepsi bu işte.! bir de veda mı edeyim? gidiyorsun... ... ----------------------------------------------------------------------------------- güneşi bırak- batsın usul usul... geceye dokun- beni hisset ne kadar soğuk... ne kadar üzgün... çaresiz.... sen gibi.. ben gibi.. ----------------------------------------------------------------------------------- Fahişe! yataktaki bu yabancıda kim? neden bir fahişeninki kadar kirli akıyor gözyaşların...? kifayeti kalmamış hıçkırıkların dudakların kanına bulanmış 'neden? neden bir şairinki kadar küfür dolu cümlelerin ayna karşılarında... uzun saçların arasında dağılmış makyajın yastıklara.. bakışların geceyi anımsatıyor bana.. yanındaki yalnızlık kim fahişe!? yatağındaki çaresiz kalmışlık kim... bulanık fotoğraflar, dağınık ruyâlar peki ya kim bu yanındaki 'ayrılık sancısı fahişe'! neden bir günahkâr kadar yalan kokuyor pişmanlıkların? inkârların intiharlarını hatırlatıyor bana, yüreğimden.. konuşma , yalvarma daha fazla ağlama... fahişe'! yanındaki yalnızlık kim? yatağındaki çaresiz kalmışlık... bakışlarındaki bileği bağlı kayıp düşlerin- kim? fahişe'! artık kimsin?.. ----------------------------------------------------------------------------------- dokunmayı kessem tenine ağlarmısın? değişebilirmiydin? isteseydim. vursaydım yüzüne -anlarmıydın? dokunmayı kessem tenine ağlarmısın? sarılmasam -çekmesem kokunu 'sen gibi... darılırmıydın? ben her zamanki yağmurların altında içim sızlarken... dokunmayı kessem saçlarına... anlarmıydın? ... yargısız infaz bu... soyunuyorsun şimdi yalnızlığa... buz tesiri aşklar adı altında, bakmasam - uzak dursam... gidermiydin? eskide kaldı... bir daha gelmez o sade gülümsemen.. hadi ama yorma kendini daha fazla her ne pahasına olursa olsun.. söyleyebilmelisin... gidiyorum'- diyebilmelisin yüzüme saklanma böyle her gün gözlerimin önünde... saklanma sevdiğini sanarken ben... kandırma kendini... yargısız infaz bu... ne diye duruyorsunki daha fazla... katlanırım elbet- bakmasanda bana - uzak dursan - dokunmasan... uzaklaştırsan ellerini artık yüreğimden.. yalnız bıraksan beni soğuk hayalinle... gidermiydin? yüzüne vursam- duymak istemediklerimi.. git desem... gidermiydin? ağlamam ben yalnız kadın unuttuğum şeyleri yapmam 'bilirsin... unuturum senide' sevmem bir daha... katlanmak zorunda kalmam.. bu acıya... bir daha... yeter mi gururun? gidermiydin? yüzüne vursam- isteyipte söylemediklerini.. sev dedim... sevmedin! git desem... gidermisin? yeter mi gücün? kalbini yalnız bırakmaya... biliyorsun. sevemezsin bir daha benden sonra.. biliyorsun. beni hatırlatacak her dokunduğun ten sana... git artık!... gece üstümüze çökmeden, aklıma sen gelmeden... şırıngalar ruhumu esir almadan git artık... hazan mevsimi gelmeden, yüzüm gözüm çökmeden, sensizlikten vazgeçmeden. git artık... git artık... ----------------------------------------------------------------------------------- Kahpevâri.. henüz adını elevermediğim acılar var yüreğimde seni bulmalarını istemediğim türlü bunalımlar... ve çoğu gitti azı kaldı diyemeyeceğim kadar çoklar.. tanıyorum seni.. en azından tanıdığımı sandığım kadarıyla konuşuyorum.. dayanamazsın kalbinde gel-gitler yaratan bu sancılara.. kaldıramazsın... yapamadın ve hiçbir zaman yapamazsın... henüz... henüz gittiğini bile söyleyemediğim hatıralar var sakındığımdan değil.. inanmak istemeyişimden.. haklısın deliyim ben.. her türlü yalana inanıp seni onlardan ayrı tutmak delilik değilde ne? evet.. en adî bir sır gibi sakladığım... henüz sîmânı bile anlatmadığım dostlarım var. rutubet kokan gönlümün zindanlarında müebbete çarptığım... ve kimselere değişemediğim gözyaşınların var her ağladığında etrafımı kaplayan onursuz, haysiyetsiz bir mutluluğum var hiçbir mazeretim yok.. doğruluk payı kimin umurunda?.. seviyorum yaşattığın acıların binde birini sana yaşatıp mutlu olmayı... seviyorum seni hâlâ terkederken sapladığın hançeri sevdiğim gibi.. seviyorum seni ve peşinden milyonlarca kez küfrettiren nedensiz gidişlerini.. her öfkemin altında yatan o kahpevârî gülümsemeni... şşt.. sus!... henüz hiçbirşey anlatmadığım gecelerim var.. beni kıskanır onlar. seni duymasınlar..! görmesin alaturka sokak lambalarım yağmurlu akşamların sabahında... kendilerine zor yetiyorlar zaten. incinip-kırılmasınlar.. şşt!.. ----------------------------------------------------------------------------------- faili meçhul aşklar kıyameti faili meçhul aşklar kıyametiydi 'gözyaşların küflü prangalara vurulmuş mutlulukların, 'suskunlukların ve soğuk kâbuslar ardı uyanışların... sen.. acılarıyla tarifi olmayan yorgun kadın! hadi, gülümse biraz... hadi, sev biraz... ----------------------------------------------------------------------------------- Bu sondu... sana olan sevgimi anladığın gün, intihar edeceksin yüreğimin en sarp uçurumundan.. zaman tersine akacak. bu kez sen üzüleceksin. ve bu kez ben unutacağım... kollarımda can verdiğini görene kadar umutlarının. tükeneceksin.. ağlayacaksın... gözlerinin feri kaçacak.. solup kış olacaksın... ve birgün karşına çıkacağım.. hiç konuşmasakta bakışsak sadece' diye ümid edeceğim.. saatlerce bıkmadan usanmadan yağmurlu bir ekim 19 akşamı... eski bir hatırayı gördüğümü sanacağım. ve devam edeceğim yürümeye yorgun kalbimi tutarak yalpa yalpa kirli gecenin içinde... görmeyeceğim bir daha ne seni ne de sensizliği... tatmayacağım o ıssız duyguyu hiçbir gözyaşının içinde senden başka sensizliklerle.. dokunacak olsada tenler tenime ıslansada dudaklarım milyonlarca kere hiçbiri yerini alamayacak ve hiçbiri sen gibi olmayacak... eşsiz fırtınam... alabora ettin ruhumun okyanus kayıplarını yağmalandı... talan edildi düşlerim... eşsiz fırtınam... mutsuz gözyaşım... akmadın alabildiğince sevgimin çorak topraklarına tanrı vergisi günahlarıma alev olmadın ya son bir kere... kor kaldım ben hep senden sonra geride... anla... bu son... sana olan sevgimi anladığın gün intihar edeceksin yüreğimin en sarp uçurumundan zaman tersine akacak bu kez sen üzüleceksin. ve bu kez ben unutacağım... tükeneceksin.. ağlayacaksın... gözlerinin feri kaçacak.. solup kış olacaksın... ve birgün daha karşına çıkmayacağım... anla... bu ahir zaman sonumuz oldu... bu sondu.. bu sondu.. ----------------------------------------------------------------------------------- Cantara.. Cantara... bırak kokusu kalsın dudaklarının dokunabilecek kadar uzak olsun gözlerin gözlerime öyle bir süzüp geçebilecek kadar sev beni fazlasında gözüm olursa namert olsun ismim bana bir lahza bile yetersin sus ileri gitmesin kelimelerin daha fazla zorlama yüreğimi... sana buz olmaktan değil. git artık demenden korkarım.. sus... birşey söyleme içimdeki hüzün mevsimine bak sadece bir bir dökülen düşlerimin arasında ne aradığını söyle.. Cantara'm. sonbahar gecem. bırak tadı dudaklarımda kalsın bakışlarının özleyebilecek kadar yakın ol yüreğime derin derin içine çekebilecek kadar kadar sev beni kendimden geçirebilecek kadar dolaş damarlarımda meyh olsun, yığılsın yerlere bedenim sonra sen gel bir sabah ruhuma.. gitme... bırak kokusu dağılsın beyaz teninin Cantara'm. sonbahar gecem. dokunabilecek kadar uzak olsun gözlerin gözlerime veda ederken son defa sana... öyle bir gelip geçebilecek kadar sev beni... dead can dance - cantara =) ----------------------------------------------------------------------------------- ağlarmı tanrı bir insanı kaybettiğinde... ağlarmı tanrı bir insanı kaybettiğinde üzülür mü kırılırmı içten içe.. yitirirmi kendine olan inancını bir insan yitirdiğinde canı yanar mı hisseder mi tanrı gözyaşlarının açtığı yaraları severmi hiç bir meleği körükörüne aşık olurmu güvenirmi ve kaybedermi oyunu en güzel yerinde karşılık beklemeden yanarmı yarattığı cehenneminde ve soğurmu tanrı bir insan soğursa bakışlardan geceye sığınırmı korkarmı çırpınırmı ve yerli yersiz çıldırırmı kim olduğunu unuturmu bazen tanrı kendi ruhu varsayıp yardım edermi... yoksa karanlığa mı iterdi... tükenmeye göz yumarak yaşamak... ahh... yenilirmi tanrı bir insan yenildiğinde yağmurlarına sarılıp koşarmı yüreğinin derinliklerinde koşarmı durmaksızın uçurum kıyılarına görürmü o anda gözlerindeki boşluğu atlarmı. tek bir kelime etmeden... oda birşeyleri terketmeyi istermi hiç... oda terkedermi hayatı... bir insan terkettiğinde... ----------------------------------------------------------------------------------- sen.. hayır! istemiyorum! sussun bütün kelimeler sen konuştuğunda bakmasın hiçbir kimse 'gün ışığı vurduğunda gülüşlerine yansın alev alev bütün sevişmeler ' hayalleri sen süslediğinde... hayır! istemiyorum! anlamasın seni hiç bir yürek hep bir yara olarak kal sevgi görmemiş yüzlerde hep bir hüzün ol onlara. sonradan bahşedilen kalplerine inat... Tanrılar bile kıskansın yere göğe sığmayan güzelliğini.. oyunlar oynasınlar seni benden koparabilmek için, biri bin düzen hikayeler uydursunlar.. kansınlar kendi yalanlarına en az biz kadar... hayır! istemiyorum! doğmasın güneş sen ağladığında... fırtınalar kopsun..yağmurlar yağsın... alemler kahrolsun gözlerimizin önünde asılırsa bir kere bile yüzün... hayır! istemiyorum! susma sakın! kime ne olursa olsun umrumda değil.. dayanamam ben sessizliğine... kaybolurum bu eski kentin yalnız gecelerinde bulamazsın bir daha, dönemem geriye... hayır. istemiyorum... kopmasın gözlerin gözlerimden... istersen yalnızlığın ihtirasında boğulsun yüreğim. ama genede yanımda olduğunu bileyim.. hayır! istemiyorum... gitme! ----------------------------------------------------------------------------------- misantropik eğilimler... kanayan ellerimden kopup gittiğin karanlık nerede kokusu geliyor saçlarının yakınsın, çok yakın... biliyorum. hala odamdasın belkide her geçen gün daha da yaklaşıyorsun bana.. belkide beyaz duvarlarımdan bir köşede izliyorsun.. beni.. çıldırışlarımı.. haykırışlarımı... ve yalvarışlarımı... misantropik eğilimlerde sanki gözyaşlarım sado-mazoşist bir mahvoluşun eşiğinde... bedenim titriyor soğuk- beyaz betonlarda... gözlerim yanıyor o bakmaya kıyamadığın... ahh.. kalbim sancıyor... sensizlik korkusu ve sanrılar eşiğinde gene... kin karası yüreğimle... kıyamadığım tek şey belkide... kaybolan aklımın içindeki sen sorgusu... ahh.. bitiyorum akıp giden zamana meydan okuyamadan.. yalnız başıma... ahh... sonbahar fırtınam çal git düşlerimi bir gece ve bir daha dönme... sonbahar fırtınam yak git tüm hislerimi bir gece ve bir daha dönme... biliyorum. yakınsın, çok yakın... kokusu geliyor saçlarının hala odamdasın belkide her geçen gün daha da yaklaşan beyaz duvarlarımdan bir köşede izliyorsun.. beni.. ve... bu bi çare çıldırışlarımı... ----------------------------------------------------------------------------------- So Silent... tükendiğini hissedebilirmi insan? daha fazla kaybettiğini ve daha fazla yorulduğunu hissedebilirmi gözyaşlarının açtığı yaraları ve intiharlarla boyanmış bakışlarını yitirdiğini hissedebilirmi insan? ruhunun bir köşesini aklının bir köşesine takas edebilme ihtimalini göz ardı edebilirmi. düşünme yetisini kaybettiğini hissedebilirmi bu karanlık gece gelirken üzerine ölü bir hayale örtülmüş gazete parçaları gibi kapatırmı gece tüm hataları... ölüme sebebiyetten yargılanırmıyım o zaman bende onun gibi yatarmıyım ruhumun zindanlarında hiç kurtulamamacasına. çabalamadan. öylece. göremeden tek bir gün ışığı, alışırmı gözbebeklerim karanlığa hiç kurtulamamacasına... unuttuğunu hissedebilirmi insan? gelmişini geçmişini küfürlü cümleler harcamadan zamanın,gündüzün,gecenin,m utluluğun ve acının resmini unutabilirmi?... tükenmişliğe dair hiç kurtulamamacasına azad olabilirmi ruhunun yosun tutmuş rutubetli duvarlarından. yıkıntılar arasında gezebilirmi kurşun yeme korkusu olmadan yüreğinin en orta yerine tekrardan... ismini fısıldasa ne olur, yalvarışları duyulmazken bulunurmu böyle kaybolmuş bir hayat... yitirildiğini hissedebilirmi insan ozaman? hiç geri dönmemecesine tatmin edebilirmi düşlerini gizliden gizliye ağlamadan ama yorgunlukların arasında koşarak tükendiğini hissedebilirmi insan? sesini hiç duyuramamacasına haykırabilirmi? umutsuz boşluklarına.... anlam verilememiş nefsi müdafaalar ışığı altında ne acı yitirirken yitirildiğini hissetmek... kaybolurken kendi içinde aslında hiç varolamadığını görmek ne acı ölüme sebebiyetten yargılanmak aşk-ı idam mahkemelerinde gün aşırı bu yorgun bedenle... ----------------------------------------------------------------------------------- Suicidal Silence!! devrilmeseydi zaman üstümüze belkide bu kadar yorgun olmazdık geçmişin izlerinde bu kadar çabuk pes etmezdik yalnızlıklarımızda ve korkak olmazdık bu kadar oynamasaydı bizimle sahte gülüşler... dokunsan ağlardım geceleri gündüzleri sorma. onlar zaten saklıyorlar beni doğru, yüzümdeki soğuk ifade değişmiyor belki ama içimdeki kaya parçası da kırılmıyor işte her geçen gün her geçen an intihar ediyor eskik kalmış kelimelerim dilimin ucundan... oysa mest elalem.. tapınacak acı değil bu! atamıyorum... hep bir yarım kalmışlık var üzerimde gitmiyor bakışlarımı kaçırsamda başka yönlere kurtulamıyorum. göğsümdeki bu ağrıdan. ve aklımın kayıp köşelerinde sen odaları her birinde satırlarca hüzün ve her seferinde kayıp gittiğini görmek gözlerimin önünden... mutluluk oyunları oynayacak zaman değil bu.. atamıyorum soğuyan ellerimi resimlerindeki sahte sadakatinden atamıyorum dökülen saçlarımı çökmüş omuzlarımdan kurtulamıyorum.. hadi gel.. gözlerim kapalı. sol kolumdaki morluktan gir ruhuma.. hadi gel! bir duvarın bir köşesinde´ dokun soğuk tenime' adres sorma bana söyleyemem gideceğim yer sensizlikten uzak olamaz... neden deme bana.. anlatamam mecalim kalsada ağlamaya... hadi oyalanma daha fazla... gir ruhuma.. neden diye sorma bana hâlâ... sol kolumdaki ince morluktan.... ----------------------------------------------------------------------------------- Güneş Yok Bu Sabah... bu sabah boynu bükük kaldı bahçemdeki ayçiçeklerimin güneş yok bu sabah.. umut yok. ve geceden kalma bir şarkı dolanır oldu dilime aklımda türlü sorular ve yüreğimde savaş sahnelerini andıran şarapnel kazıntılı yaralar var düşlerimse depremler geçirmiş, yıkılmak üzere gün sayıyor.. evet, beklentiler yok bu sabah.. o her zaman içimde doğan anlamsız mutluluk yok. ve milyonlarca galon yağmur yağmış her santimetre-kareme milyonlarca, milyarlarca hüzün saplanmış ben uyurken sessizce bedenime içimdeki kent virane, ıslak... bu sabah boynu bükük kaldı bahçemdeki ayçiçeklerimin tenim yanında olmasına rağmen kalbim ayrılıyor senden artık mutlu oluşların bana yetmiyor. onlar olmadan da yapabilirim belki- artık seviyorum deyişlerin bana yetmiyor... sen olmadanda yapabilirim- belki - ... ----------------------------------------------------------------------------------- Paranoid... nedensiz küfürler gibi gelir bazı küçük selamlaşmalar tutuklu, suskun, küskün bir gözyaşı kadar büyük görünür göze çok gelir... ağırlaşır ten. yoksun kalır bir an şu arsız mutluluktan gülümsemeler sahteleşir yerini kimsesiz kalmış, tatminsiz bir ifade kalır. asılsız yalanlar gibi gelir bazı küçük selamlaşmalar külliyen kuru iftiralar gibi çarpıtıcıdır el sıkışmalar dudaklarında eski bir dudak izinden geriye kalanlar kadar hüzünlüdür... kimi sevgi dolu itiraflar... iki kelimenin içinde barınan milyonlarca satır yalandan başka birşey değildir aslında. her´neye çabalıyorsan boşunadır. bilirsin işte, soğuk bir gece gelir nasılsa kapılarına öylece rüyadır. uykundan eder. sonra kabus olur sana düşünceler. uyutur seni. tıpkı ters tepmiş bilindik bir hikaye gibi... şaşırtır.. şekersiz keyif kahvesi gibidir işte. bilirsin..bazı küçük bakışlar.. ----------------------------------------------------------------------------------- Evvel zaman elit kesim fukara dikim sevgilerimiz vardı evvel zaman içinden.. mutluyduk.. ve daha çocuktuk... kurt adamların geleceğine inanacak yaşı çok olmuştu geçeli. ancak çocuktuk işte.. çocukluktuk... daha tanımadan, bilmeden tam 12den vurulacak kadar çocuk... sonra yaralı - kırık dökük edebiyatlarımız vardı kültürü boş yazılar yazardık yüreklerimize... satır sonlarında üç noktası bitmeyen belli belirsiz yazılar... küçük bir gülümsemeyle başlarlardı her seferinde... isim sormayla gelişir ve bir hoşçakalla sonuca varan çürük yazılar... nerden bilebilirdikki biz sevmeyi , güvenmeyi , körkütük bağlanmayı henüz sadece çocuktuk... 7 sinden 77 sine büyüklü küçüklü çocukluk oyunlarımız vardı birbirimize henüz sadece dosttuk el ele tutuşup yürümeyi bile beceremezdik evvel zaman içinde gözlerimizin içine bakıp herşeyi konuşacak cesaretimizse hiç bir zaman olmamıştı zaten... ne bir bardak soğuk su keserdi yangınlarımızı nede karla karışık hüzün taneli yağmurlar anlam bakımından saçma ama türüne göre aşk dolu kelimeler kurardık anca.. doğrusuda bu ya... en içten sahtelikler... e nerden bilebilirdikki kötü olmayı , peşi sıra yedi düvelden yalanlar okumayı biz sadece çocuktuk... kabullenişlerimiz olmazdı tabikide birbirimizi iki kırık misket misali kaybolmuştuk öylece kum havuzlarımızda bir yerlerde ve gülebildiğimizi sanarken ağlayabilen en sıradan insanlar arasındaydık ama.. ilerde çok ilerde torun torbaya anlatılabilecek uzun süreli çocukluklarımız ve hep o ara sokaklarımızda kayboluşlarımız vardı kimselere görünlemeden zor görünen basit oyunlarla avunmalarımız... şimdi ise çok değiştik... zaman çok değişti elit kesim fukara dikim sevgilerimizin yerini defolu fabrika yapım aşklar saklambaç oynayışlarımızın yerini ise yalandan sevişmeler aldı... sırtımızdaki tatminkarlık gömleğine ise iki adet kol düğmesi ilişir oldu ... solda hüzün, sağda ise çaresizlik... boynumuzdaki yuların adı çoktaan değişti` bağlılık oldu... doğru, zaman çok değişti... evet, belkide çocukluğumu özledim ... çocuk olup avunabilmeyi ... yalansız dolansız kanmayı... çıkarsız oyunar oynamayı... küçük bir çikolatayla mutlu olmayı özledim... dilediğim gibi çamura toza toprağa batıp çıkmayı ve sonra hiçbirşey olmamış gibi eve dönmeyi özledim... o meşhur evvel zamanlardaki masallara geri dönmeyi özledim... ben olan beni özledim... sen olan seni... ----------------------------------------------------------------------------------- Be Kadın.. eh be kadın... anla artık... ben seni değil gülüşündeki sonbaharını sevmiştim hep o sonradan gelen matem kokusunu ve yüzündeki bir parça ayrılık korkusunu tedirgin-yılgın bir ifade... ve şimdi sen yoksun be kadın adın yok, kokun yok, korkun yok. ama ben gene sevmeye devam ediyorum seni- yok be kadın, endişelenme hemen seni değil dudaklarımda bıraktığın ayrılığın tadını seviyorum yüzüme kazıdığın hüznü´ gülüşlerimdeki sahteliği´ sevişlerime bıraktığın terkedişleri seviyorum... geceleri bana arkadaş olan kalp ağrılarımı... duy be kadın... anla artık... ben seni değil gülüşündeki sonbaharını sevmiştim hep o sonradan gelen matem kokusunu... ----------------------------------------------------------------------------------- Yan Caroline!! neden ellerin kış kadar soğuk? ben kışı severdim bilmiyormusun? şimdi ise bakmaya bile korkarken sen öylece durmuş yüreğime dokunuyorsun soğumam Caroline'... o kadar kolay değil beni senden koparmak o kadar kolay değil senle dolu olan ruhumu acıdan unutmak ve eğer tek parça gücüm kalmış olsaydı Caroline' bir dakika düşünmez yakardım seni sönmesine göz yummazdım sevginin yakardım tek kalem gözyaşı dökmeden ve yanardım o an mühürlü dudaklarındaki zehri tadıp sonsuz olurdum, sır olurdum kaybolurdum bir daha gelmemecesine rüyalarına eğerki son bir kez daha ulaşabilseydim solgun bakışlarına... hissedebilseydim nefesinin nefesimle sevişebildiğini gözlerindeki yangın yeri olabilseydim bi dakika düşünmez- giderdim Caroline' bu sensizlik kokan fırtınalar hayalinden... seni kara-kışla yalnız bırakır giderdim... ----------------------------------------------------------------------------------- Hayat... hiç varolmamayı dilerdim. hiç görmemeyi ve bilmemeyi. hiç inanmamayı. ve aldanmamayı sana... sorsaydın bana hayat, değişebilirdim, yürüyebilir ve koşabilirdim düşlerime. inanırdım birgün geleceklerine. sorsaydın keşke, sevebilirdim seni. belkide... gözlerimi her kapatışımda gülebilirdim gizlice, bulanık tonlarda hayallerden kurtulup, yeni bir yol çizebilirdim kendime. sevgili umut çizgilerimle... dokunabilirdim o zaman gökyüzüne. gözlerimi her kapatışımda sevinebilirdim delice, sessiz, kimsesiz olsam bile... kendime dünyalar varedip, oynayabilirdim öylece ve beklemezdim ölümü böyle ürkekçe... sorsaydın bana hayat, keşke... hiç varolmamayı dilerdim. hiç görmemeyi ve bilmemeyi. hiç inanmamayı. ve aldanmamayı sana... tükenmezdim böyle bir köşelerde acizce kaybolmazdım o zaman bu derin yüreğimde ve belkide aramaya çıkmazdım seni hiçbir zaman hayat.. kayıp giderken sen, ellerimden... kapatmazdım gözlerimi son bir defa sorsaydın eğer. veda etmezdim sana böyle terkedercesine sevgili umut çizgilerimle... hiç kaybetmemeyi dilerdim, duysaydın beni eğer - hayat. ---------------------------------------------------------------------------------- Sessiz Mutluluklar Kerhanesi... son bir öfke daha tatmak ruhtan son bir dakikaya sığdırmak yaşamı ve son bir kez daha girmek günaha sessiz mutluluklar kerhanesinin kapılarında gözyaşlarından daha keskin olamaz hiçbirşey son bir yudum daha, hüzün kokulu dudaklarından hayatın... ve kaybolmak o an`a sonsuzluğa varırmışçasına ve son bir kez daha girmek günaha sessiz mutluluklar kerhanesinin odalarında hatırlamak, hatırlatmak benliğinden vazgeçmemek bir daha ilmik ilmik örülmüş karamsarlıklara tutunmak yada düşmek bir daha şehvetle,tutkuyla kirlenmiş umutların rutubetli duvarlarında aramak bazen hüznü koynuna girmeden mutlulukların... son bir kez daha girmek günaha ölü mutluluklar kerhanesinin yatağında görmek, görebilmek kurtulmayı ümid`etmek çıkmazlıklarda susmak,haykırmak öyle ki içten zincirlerle bağlanmak kadere ve hayata mutluluklar kerhanesinin gece düşlü duygularında son bir kez daha girmek günaha sessiz mutlulukların, nicelerini görmüş bakışlarında... ---------------------------------------------------------------------------------- ah sen. Tanrı ! (kibir) ah sen. Tanrı ! ne yücedirki gururun varettiğinden beri karadır yüzün. güneşin kadardı oysa tek bir gülüşün.. ne bu evrendeydin sen ki bu düş'ün ah sen. Tanrı ! nefretinden bir yaş ver bana sel olup aksın bu arsız gülüşüm varettiğin güneylerde mi arasam ruhumu asalara mı sorsam yoksa bu katil haçlara mı ah sen. Tanrı ! yaradan dedirttin ki ismine daha niceleri vardı senden sonrasını bilmem ama senden önce bin asırdır bir kırgın vardı ah sen. Tanrı ! kutsal olan! gözyaşlarından okyanuslar varettin, nefesinden kasırgalar nefretin sorgulanmazki bu cehennem senin eserin ah sen. Tanrı ! büyük olan! bir sen vardınki bu geceleri kıyamette yaradan ama bir ben vardım tek bir kibirimle seni yaradan... ve bir gece hüzmesine sordum seni aya sor dedi, sordum kendini gör dedi, gördüm.. ah ben kibir! tapınmadım tek bir satır kadar.. kimin ki bu ruhun bedenime ismi yazılmış, bak. iblislerin içinde hapsolmuşum. beni bu alemden kurtar!... (kibir) ---------------------------------------------------------------------------------- Evet..Aldattım dün gece seni... acı bir tat vardı dün gece dudaklarımda eksikliğini hisseder gibiydim soğuk odalarımda duvarlarıma sarıldım gizlice,sensiz geçen ilk gecemde kapatmıştım tüm kapıları haykırışlar duyulmasın diye evet.aldattım dün gece seni - hiç aklıma bile getirmeden bir anda buluverdim kendimi ılık hayallerde üşüyen bedenimi sarmanı isterdim oysaki evet..yalnızlıkla seviştim sensiz geçen ilk gecemde gözyaşlarıyla karanlık odamın duvarları arasında aldattım dün gece seni - hiç aklıma bile getirmeden,umarsızca kapılar vardı belkide aramızda - görebilirdin beni açmanı isterdim hayallerimize duvar olmuş tüm kapıları yakalamanı isterdim beni yalnızlıkla aynı yatakta ama yapmadın-açamadın hiçbir kapıyı bile bütün sanki anahtarlar sende değilmiş gibi evet..aldattım dün gece seni - zaten ilk değildi şimdi başka bir yalnızlıktan başka bir çocuğum var adını "düş" koyduk - bana yitirilmiş düşler kadar uzak olsun diye evet..bir kere bile endişelenmeden aldattım dün gecede seni fakat pişman değilim,tıpkı her hayalde olduğu gibi... ---------------------------------------------------------------------------------- alevlerine mi sarılırsın korkarken ilahlarından... hayatada yalan söyledin sonunda aydınlığını yakalayamadan sonsuz boşluklarda yolunu gösteren kahinin nerelerde bu kin güden kara yüreğinde korkularını bakışlarının altında saklayan o kutsal fırtınan nerelerde alevlerine mi sarılırsın korkarken ilahlarından ruhunu kutsayan kahin nerelerde hızla devrilen umutların sancılarında belki sisli bir mezarlığın koynunda geceyemi sarılmak ister ürkek kimsesizliğin yoksa ışığa mı sarılırsın korkarken ilahlarından bakışlarına tapan kahinin nerelerde alevlerine mi sarılırsın korkarken ilahlarından ruhunu kutsayan kahin nerelerde ışığa mı sarılırsın kaçarken yalnızlıklarından bakışlarına tapan kahinin nerelerde... ---------------------------------------------------------------------------------- ... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.