Jump to content

Matem Kokusu


abyss krynn

Önerilen Mesajlar

alayı kendime aittir, şimdilik yetmiş küsürden bir kaçı... vakit buldukça eklerim zamanla

 

 

-------------------------------------------------------------------

bir kar tanesi yanar düşerken üzerime...

 

gece düşer gökyüzünden

tenim yorgun

tenim yılgın

kan revan olur yüreğim

biri bin para gözyaşları

akıp giderler öylece

parmaklarımın ucundan

avuclarımdaki sessizliğe

bir kar tanesi yanar düşerken üzerime

aciz bir kağıt parçasıyım ben

tanrı seni karalar!

tanrı seni siler!

bir yağmur tanesi donar düşerken üzerime

sözlerim kanar

sözlerim ağlar

ellerimlerimdeki son yudum ´sen.

boğulursun!

avuclarımdaki sessizlikte

bırak !

dokunma!

kaç benden!

kaybolurdum ben zaten

sen olsanda yanımda'

giderdim sen gitmeden!

sus'

konuşma'

git sadece!

avunurum ben zaten

rüzgarlarla gelen ´kokun yeter!

gün doğar.. gün biter

gün doğar.. gün biter...

ışıklar kapanır, ışıklar söner

sen sönersin..

bir kar tanesi yanar düşerken

kabir sahnelerime...

ben gelirim gizlice

göremezsin ´ duyamazsın

dokunurum yüzüne

hissedemezsin bir kere bile

gün doğar.. gün biter

gece gülümser... gündüzler ağlar

tanrı üzgün

tanrı kırgın

ben seni karalarım

ben seni silerim

gece gülümser... gündüzler ağlar

sen olur kendimi silerim

geceler ağlar.. gündüzler gülümser..

gözyaşlarım...

gözyaşlarım akıp giderler öylece

parmaklarımın ucundan

avuclarımdaki sensizliğe...

...

...

-----------------------------------------------------------------------------------

Buğu...

soğuk bir sabah

buğulu bir camın ardından bak bana..

hadi, söyle.!

kimleri benim yerime koyupta sevdiğini..

sil sonra camı...

ne gördüğünü söyle.

beni kim sandığını...

sonra öp 'tekrar buğulaşan camı

deli bir aşığını öper gibi öp

sil sonra camı..

hadi, ne düşündüğünü söyle.

kimleri benim yerime koyupta öptüğünü..

aldırma dışarıdaki yağmura..

orada kal sen..

sadece bir gözyaşı ol bedenimde gizlenen

her seferinde daha da içerime ak..

ve yüreğimin nehirlerine karış sessizce

durul sonra kalbimin tıkanmış hücrelerinde

taşabildiğin kadar taş

olabildiğince çabuk ol bir salgın gibi

sonra vur en derinlerime her bir nefeste

durman hata zaten !

taşabildiğin kadar taş...

ve tekrar buğulu bir camın ardından bak kurtulduğunda bana..

sil sonra camı...

ne gördüğünü söyle.

kimleri benim yerime koyupta sevdiğini..

beni kim sandığını...

ve-

kimleri benim yerime koyupta gittiğini..

....

----------------------------------------------------------------------------------

Zaman...

akıp gitse zaman dudaklarında

farkında bile olmasak hiçbir kimsenin ve hiçbir şeyin

umursanmasak...

ve yalan dolan olmasak... gizlenirken gözyaşlarımızın arkasındaki sadakate...

biraz acı ama gerçek

tekerrür etmeye cesaretimiz kalmasa bir daha

tek bir kelime bile konuşmasak

tek bir an bile bakışmasak artık

tek bir satır gülümsemesek birbirimize

terkedilen değil, terkeden olsak ikimizde

kazanan olmasa. hep kaybetsek

ben genede inanırım

zaman tekerrür eder elbet...

-----------------------------------------------------------------------------------

Kum Tanesi...

atmayı başaramadım teninin kokusunu aklımdan...

öyle bir sinmiş ki yüreğime

ne zaman kazımaya çalışsam kalbimde beraberinde kalkıyor..

yo-hayır..!

içindeki ben'e değil, sen'e kıyamıyorum

yo-hayır..!

bu son değil biliyorum...

hâlâ gözlerimin önünde koşuyor hayalin.

üzerinde kısa siyah bir etek, ince bir bluz

ve gözlerini kapamış kara bir bezle

hâlâ sözlerimin içinde kıvranıyor hayalin...

çıkmıyorsun işte..

çıkartamıyorum..

öyle bir gizlenmişsinki kelimelere,

yüzlerce kez harf harf arasam da genede seni bulamıyorum...

hâlâ damarlarımın içinde dönüp duruyor hayalin..

ve hâlâ kum saatinde kalmış son radde kum tanesi gibisin..

bitti bitiyorsun..

ters çevirsem başa alsam bile ne fayda...

bir daha bulam***i kum tanesi..

hepsi bu-

bitti bitiyorsun..

biliyorum.

hâlâ düşlerimin içinde bir yerlerde ölüyor hayalin..

hepsi bu-

bitti bitiyorsun...

hepsi bu işte.!

bir de veda mı edeyim?

gidiyorsun...

...

-----------------------------------------------------------------------------------

güneşi bırak- batsın

usul usul...

geceye dokun- beni hisset

ne kadar soğuk...

ne kadar üzgün...

çaresiz....

sen gibi..

ben gibi..

-----------------------------------------------------------------------------------

 

Fahişe!

yataktaki bu yabancıda kim?

neden bir fahişeninki kadar kirli akıyor gözyaşların...?

kifayeti kalmamış hıçkırıkların dudakların kanına bulanmış 'neden?

neden bir şairinki kadar küfür dolu cümlelerin ayna karşılarında...

uzun saçların arasında dağılmış makyajın yastıklara..

bakışların geceyi anımsatıyor bana..

yanındaki yalnızlık kim fahişe!?

yatağındaki çaresiz kalmışlık kim...

bulanık fotoğraflar, dağınık ruyâlar

peki ya kim bu yanındaki 'ayrılık sancısı

fahişe'!

neden bir günahkâr kadar yalan kokuyor pişmanlıkların?

inkârların intiharlarını hatırlatıyor bana, yüreğimden..

konuşma , yalvarma daha fazla

ağlama...

fahişe'!

yanındaki yalnızlık kim?

yatağındaki çaresiz kalmışlık...

bakışlarındaki bileği bağlı kayıp düşlerin-

kim? fahişe'!

artık kimsin?..

-----------------------------------------------------------------------------------

dokunmayı kessem tenine ağlarmısın?

değişebilirmiydin? isteseydim.

vursaydım yüzüne -anlarmıydın?

dokunmayı kessem tenine ağlarmısın?

sarılmasam -çekmesem kokunu 'sen gibi...

darılırmıydın?

ben her zamanki yağmurların altında

içim sızlarken...

dokunmayı kessem saçlarına... anlarmıydın?

...

yargısız infaz bu...

soyunuyorsun şimdi yalnızlığa...

buz tesiri aşklar adı altında,

bakmasam - uzak dursam...

gidermiydin?

eskide kaldı...

bir daha gelmez o sade gülümsemen..

hadi ama yorma kendini daha fazla

her ne pahasına olursa olsun.. söyleyebilmelisin...

gidiyorum'- diyebilmelisin yüzüme

saklanma böyle her gün gözlerimin önünde...

saklanma sevdiğini sanarken ben...

kandırma kendini...

yargısız infaz bu...

ne diye duruyorsunki daha fazla...

katlanırım elbet-

bakmasanda bana - uzak dursan - dokunmasan...

uzaklaştırsan ellerini artık yüreğimden..

yalnız bıraksan beni soğuk hayalinle...

gidermiydin?

yüzüne vursam- duymak istemediklerimi..

git desem... gidermiydin?

ağlamam ben yalnız kadın

unuttuğum şeyleri yapmam 'bilirsin...

unuturum senide' sevmem bir daha...

katlanmak zorunda kalmam.. bu acıya...

bir daha...

yeter mi gururun?

gidermiydin?

yüzüne vursam- isteyipte söylemediklerini..

sev dedim... sevmedin!

git desem... gidermisin?

yeter mi gücün?

kalbini yalnız bırakmaya...

biliyorsun. sevemezsin bir daha benden sonra..

biliyorsun. beni hatırlatacak her dokunduğun ten sana...

git artık!...

gece üstümüze çökmeden,

aklıma sen gelmeden...

şırıngalar ruhumu esir almadan

git artık...

hazan mevsimi gelmeden,

yüzüm gözüm çökmeden,

sensizlikten vazgeçmeden.

git artık...

git artık...

-----------------------------------------------------------------------------------

Kahpevâri..

henüz adını elevermediğim acılar var yüreğimde

seni bulmalarını istemediğim türlü bunalımlar...

ve çoğu gitti azı kaldı diyemeyeceğim kadar çoklar..

tanıyorum seni..

en azından tanıdığımı sandığım kadarıyla konuşuyorum..

dayanamazsın kalbinde gel-gitler yaratan bu sancılara..

kaldıramazsın...

yapamadın ve hiçbir zaman yapamazsın...

henüz...

henüz gittiğini bile söyleyemediğim hatıralar var

sakındığımdan değil..

inanmak istemeyişimden..

haklısın deliyim ben..

her türlü yalana inanıp seni onlardan ayrı tutmak delilik değilde ne?

evet..

en adî bir sır gibi sakladığım...

henüz sîmânı bile anlatmadığım dostlarım var.

rutubet kokan gönlümün zindanlarında müebbete çarptığım...

ve kimselere değişemediğim gözyaşınların var

her ağladığında etrafımı kaplayan onursuz, haysiyetsiz bir mutluluğum var

hiçbir mazeretim yok..

doğruluk payı kimin umurunda?..

seviyorum yaşattığın acıların binde birini sana yaşatıp mutlu olmayı...

seviyorum seni hâlâ

terkederken sapladığın hançeri sevdiğim gibi..

seviyorum seni ve peşinden milyonlarca kez küfrettiren nedensiz gidişlerini..

her öfkemin altında yatan o kahpevârî gülümsemeni...

şşt.. sus!...

henüz hiçbirşey anlatmadığım gecelerim var..

beni kıskanır onlar.

seni duymasınlar..!

görmesin alaturka sokak lambalarım yağmurlu akşamların sabahında...

kendilerine zor yetiyorlar zaten.

incinip-kırılmasınlar..

şşt!..

 

-----------------------------------------------------------------------------------

faili meçhul aşklar kıyameti

 

faili meçhul aşklar kıyametiydi 'gözyaşların

 

küflü prangalara vurulmuş mutlulukların, 'suskunlukların

 

ve soğuk kâbuslar ardı uyanışların...

 

sen..

acılarıyla tarifi olmayan yorgun kadın!

 

hadi,

gülümse biraz...

hadi,

sev biraz...

 

 

-----------------------------------------------------------------------------------

 

Bu sondu...

sana olan sevgimi anladığın gün,

intihar edeceksin yüreğimin en sarp uçurumundan..

zaman tersine akacak.

bu kez sen üzüleceksin.

ve bu kez ben unutacağım...

kollarımda can verdiğini görene kadar umutlarının.

tükeneceksin..

ağlayacaksın...

gözlerinin feri kaçacak..

solup kış olacaksın...

ve birgün karşına çıkacağım..

hiç konuşmasakta bakışsak sadece' diye ümid edeceğim..

saatlerce bıkmadan usanmadan

yağmurlu bir ekim 19 akşamı...

eski bir hatırayı gördüğümü sanacağım.

ve devam edeceğim yürümeye

yorgun kalbimi tutarak yalpa yalpa kirli gecenin içinde...

görmeyeceğim bir daha

ne seni

ne de sensizliği...

tatmayacağım o ıssız duyguyu hiçbir gözyaşının içinde

senden başka sensizliklerle..

dokunacak olsada tenler tenime

ıslansada dudaklarım milyonlarca kere

hiçbiri yerini alamayacak

ve hiçbiri

sen gibi olmayacak...

eşsiz fırtınam...

alabora ettin ruhumun okyanus kayıplarını

yağmalandı...

talan edildi düşlerim...

eşsiz fırtınam...

mutsuz gözyaşım...

akmadın alabildiğince sevgimin çorak topraklarına

tanrı vergisi günahlarıma

alev olmadın ya son bir kere...

kor kaldım ben hep senden sonra geride...

anla... bu son...

sana olan sevgimi anladığın gün intihar edeceksin yüreğimin en sarp uçurumundan

zaman tersine akacak

bu kez sen üzüleceksin.

ve bu kez ben unutacağım...

tükeneceksin..

ağlayacaksın...

gözlerinin feri kaçacak..

solup kış olacaksın...

ve birgün daha karşına çıkmayacağım...

anla...

bu ahir zaman sonumuz oldu...

bu sondu..

bu sondu..

 

 

-----------------------------------------------------------------------------------

Cantara..

Cantara...

bırak kokusu kalsın dudaklarının

dokunabilecek kadar uzak olsun gözlerin gözlerime

öyle bir süzüp geçebilecek kadar sev beni

fazlasında gözüm olursa namert olsun ismim

bana bir lahza bile yetersin

sus

ileri gitmesin kelimelerin daha fazla

zorlama yüreğimi...

sana buz olmaktan değil.

git artık demenden korkarım..

sus... birşey söyleme

içimdeki hüzün mevsimine bak sadece

bir bir dökülen düşlerimin arasında ne aradığını söyle..

Cantara'm.

sonbahar gecem.

bırak tadı dudaklarımda kalsın bakışlarının

özleyebilecek kadar yakın ol yüreğime

derin derin içine çekebilecek kadar kadar sev beni

kendimden geçirebilecek kadar dolaş damarlarımda

meyh olsun, yığılsın yerlere bedenim

sonra sen gel bir sabah ruhuma..

gitme...

bırak kokusu dağılsın beyaz teninin

Cantara'm.

sonbahar gecem.

dokunabilecek kadar uzak olsun gözlerin gözlerime

veda ederken son defa sana...

öyle bir gelip geçebilecek kadar sev beni...

 

dead can dance - cantara =)

-----------------------------------------------------------------------------------

 

ağlarmı tanrı bir insanı kaybettiğinde...

 

ağlarmı tanrı bir insanı kaybettiğinde

üzülür mü

kırılırmı içten içe..

yitirirmi kendine olan inancını

bir insan yitirdiğinde

canı yanar mı

hisseder mi tanrı gözyaşlarının açtığı yaraları

severmi hiç bir meleği körükörüne

aşık olurmu

güvenirmi

ve kaybedermi oyunu en güzel yerinde

karşılık beklemeden yanarmı yarattığı cehenneminde

ve soğurmu tanrı

bir insan soğursa bakışlardan

geceye sığınırmı

korkarmı

çırpınırmı

ve yerli yersiz çıldırırmı

kim olduğunu unuturmu bazen tanrı

kendi ruhu varsayıp yardım edermi...

yoksa karanlığa mı iterdi...

tükenmeye göz yumarak yaşamak...

ahh... yenilirmi tanrı

bir insan yenildiğinde

yağmurlarına sarılıp koşarmı yüreğinin derinliklerinde

koşarmı durmaksızın uçurum kıyılarına

görürmü o anda gözlerindeki boşluğu

atlarmı. tek bir kelime etmeden...

oda birşeyleri terketmeyi istermi hiç...

oda terkedermi hayatı...

bir insan terkettiğinde...

-----------------------------------------------------------------------------------

sen..

 

hayır!

istemiyorum!

sussun bütün kelimeler sen konuştuğunda

bakmasın hiçbir kimse 'gün ışığı vurduğunda gülüşlerine

yansın alev alev bütün sevişmeler ' hayalleri sen süslediğinde...

hayır!

istemiyorum!

anlamasın seni hiç bir yürek

hep bir yara olarak kal sevgi görmemiş yüzlerde

hep bir hüzün ol onlara. sonradan bahşedilen kalplerine inat...

Tanrılar bile kıskansın yere göğe sığmayan güzelliğini..

oyunlar oynasınlar seni benden koparabilmek için,

biri bin düzen hikayeler uydursunlar..

kansınlar kendi yalanlarına en az biz kadar...

hayır!

istemiyorum!

doğmasın güneş sen ağladığında...

fırtınalar kopsun..yağmurlar yağsın...

alemler kahrolsun gözlerimizin önünde asılırsa bir kere bile yüzün...

hayır!

istemiyorum!

susma sakın!

kime ne olursa olsun umrumda değil..

dayanamam ben sessizliğine...

kaybolurum bu eski kentin yalnız gecelerinde

bulamazsın bir daha,

dönemem geriye...

hayır. istemiyorum...

kopmasın gözlerin gözlerimden...

istersen yalnızlığın ihtirasında boğulsun yüreğim.

ama genede yanımda olduğunu bileyim..

hayır!

istemiyorum...

gitme!

-----------------------------------------------------------------------------------

 

misantropik eğilimler...

kanayan ellerimden kopup gittiğin karanlık nerede

kokusu geliyor saçlarının

yakınsın, çok yakın...

biliyorum.

hala odamdasın

belkide

her geçen gün daha da yaklaşıyorsun bana..

belkide

beyaz duvarlarımdan bir köşede izliyorsun..

beni..

çıldırışlarımı..

haykırışlarımı...

ve yalvarışlarımı...

misantropik eğilimlerde sanki gözyaşlarım

sado-mazoşist bir mahvoluşun eşiğinde...

bedenim titriyor soğuk- beyaz betonlarda...

gözlerim yanıyor o bakmaya kıyamadığın...

ahh..

kalbim

sancıyor...

sensizlik korkusu ve sanrılar eşiğinde

gene...

 

kin karası yüreğimle...

kıyamadığım tek şey belkide...

kaybolan aklımın içindeki sen sorgusu...

ahh..

bitiyorum akıp giden zamana meydan okuyamadan..

yalnız başıma...

ahh...

sonbahar fırtınam çal git düşlerimi bir gece

ve bir daha dönme...

sonbahar fırtınam yak git tüm hislerimi bir gece

ve bir daha

dönme...

biliyorum.

yakınsın,

çok yakın...

kokusu geliyor saçlarının

hala odamdasın

belkide

her geçen gün daha da yaklaşan beyaz duvarlarımdan bir köşede izliyorsun..

beni..

ve...

bu bi çare çıldırışlarımı...

-----------------------------------------------------------------------------------

 

So Silent...

 

tükendiğini hissedebilirmi insan?

daha fazla kaybettiğini ve daha fazla yorulduğunu

hissedebilirmi gözyaşlarının açtığı yaraları

ve intiharlarla boyanmış bakışlarını

yitirdiğini hissedebilirmi insan?

ruhunun bir köşesini aklının bir köşesine takas edebilme ihtimalini göz ardı edebilirmi.

düşünme yetisini kaybettiğini hissedebilirmi

bu karanlık gece gelirken üzerine

ölü bir hayale örtülmüş gazete parçaları gibi

kapatırmı gece tüm hataları...

ölüme sebebiyetten yargılanırmıyım o zaman bende onun gibi

yatarmıyım ruhumun zindanlarında

hiç kurtulamamacasına.

çabalamadan. öylece.

göremeden tek bir gün ışığı, alışırmı gözbebeklerim karanlığa

hiç kurtulamamacasına...

unuttuğunu hissedebilirmi insan?

gelmişini geçmişini küfürlü cümleler harcamadan

zamanın,gündüzün,gecenin,m

utluluğun ve acının resmini unutabilirmi?...

tükenmişliğe dair hiç kurtulamamacasına azad olabilirmi ruhunun yosun tutmuş rutubetli duvarlarından.

yıkıntılar arasında gezebilirmi kurşun yeme korkusu olmadan yüreğinin en orta yerine tekrardan...

ismini fısıldasa ne olur, yalvarışları duyulmazken

bulunurmu böyle kaybolmuş bir hayat...

yitirildiğini hissedebilirmi insan ozaman?

hiç geri dönmemecesine tatmin edebilirmi düşlerini gizliden gizliye

ağlamadan ama yorgunlukların arasında koşarak tükendiğini hissedebilirmi insan?

sesini hiç duyuramamacasına haykırabilirmi?

umutsuz boşluklarına....

anlam verilememiş nefsi müdafaalar ışığı altında

ne acı yitirirken yitirildiğini hissetmek...

kaybolurken kendi içinde aslında hiç varolamadığını görmek

ne acı ölüme sebebiyetten yargılanmak

aşk-ı idam mahkemelerinde

gün aşırı bu yorgun bedenle...

-----------------------------------------------------------------------------------

 

Suicidal Silence!!

 

devrilmeseydi zaman üstümüze

belkide bu kadar yorgun olmazdık geçmişin izlerinde

bu kadar çabuk pes etmezdik yalnızlıklarımızda

ve korkak olmazdık bu kadar

oynamasaydı bizimle sahte gülüşler...

dokunsan ağlardım geceleri

gündüzleri sorma.

onlar zaten saklıyorlar beni

doğru, yüzümdeki soğuk ifade değişmiyor belki

ama içimdeki kaya parçası da kırılmıyor işte

her geçen gün

her geçen an

intihar ediyor eskik kalmış kelimelerim dilimin ucundan...

oysa mest elalem..

tapınacak acı değil bu!

atamıyorum...

hep bir yarım kalmışlık var üzerimde

gitmiyor bakışlarımı kaçırsamda başka yönlere

kurtulamıyorum.

göğsümdeki bu ağrıdan.

ve aklımın kayıp köşelerinde sen odaları

her birinde satırlarca hüzün

ve her seferinde kayıp gittiğini görmek gözlerimin önünden...

mutluluk oyunları oynayacak zaman değil bu..

atamıyorum soğuyan ellerimi resimlerindeki sahte sadakatinden

atamıyorum

dökülen saçlarımı çökmüş omuzlarımdan

kurtulamıyorum..

hadi gel..

gözlerim kapalı.

sol kolumdaki morluktan gir ruhuma..

hadi gel!

bir duvarın bir köşesinde´ dokun soğuk tenime'

adres sorma bana söyleyemem

gideceğim yer sensizlikten uzak olamaz...

neden deme bana.. anlatamam

mecalim kalsada ağlamaya...

hadi oyalanma daha fazla...

gir ruhuma..

neden diye sorma bana hâlâ...

sol kolumdaki ince morluktan....

 

-----------------------------------------------------------------------------------

 

Güneş Yok Bu Sabah...

bu sabah boynu bükük kaldı bahçemdeki ayçiçeklerimin

güneş yok bu sabah..

umut yok.

ve geceden kalma bir şarkı dolanır oldu dilime

aklımda türlü sorular ve yüreğimde savaş sahnelerini andıran şarapnel kazıntılı yaralar var

düşlerimse depremler geçirmiş, yıkılmak üzere gün sayıyor..

evet, beklentiler yok bu sabah..

o her zaman içimde doğan anlamsız mutluluk yok.

ve milyonlarca galon yağmur yağmış her santimetre-kareme

milyonlarca,

milyarlarca hüzün saplanmış ben uyurken sessizce bedenime

içimdeki kent virane, ıslak...

bu sabah boynu bükük kaldı bahçemdeki ayçiçeklerimin

tenim yanında olmasına rağmen kalbim ayrılıyor senden

artık mutlu oluşların bana yetmiyor. onlar olmadan da yapabilirim belki-

artık seviyorum deyişlerin bana yetmiyor...

sen olmadanda yapabilirim- belki -

...

-----------------------------------------------------------------------------------

 

Paranoid...

 

nedensiz küfürler gibi gelir bazı küçük selamlaşmalar

tutuklu, suskun, küskün bir gözyaşı kadar büyük görünür göze

çok gelir...

ağırlaşır ten. yoksun kalır bir an şu arsız mutluluktan

gülümsemeler sahteleşir

yerini kimsesiz kalmış, tatminsiz bir ifade kalır.

asılsız yalanlar gibi gelir bazı küçük selamlaşmalar

külliyen kuru iftiralar gibi çarpıtıcıdır el sıkışmalar

dudaklarında eski bir dudak izinden geriye kalanlar kadar hüzünlüdür...

kimi sevgi dolu itiraflar...

iki kelimenin içinde barınan milyonlarca satır yalandan başka birşey değildir aslında.

her´neye çabalıyorsan boşunadır.

bilirsin işte, soğuk bir gece gelir nasılsa kapılarına öylece

rüyadır. uykundan eder. sonra kabus olur sana düşünceler.

uyutur seni.

tıpkı ters tepmiş bilindik bir hikaye gibi... şaşırtır..

şekersiz keyif kahvesi gibidir işte.

bilirsin..bazı küçük bakışlar..

-----------------------------------------------------------------------------------

 

Evvel zaman

elit kesim fukara dikim sevgilerimiz vardı evvel zaman içinden..

mutluyduk..

ve daha çocuktuk...

kurt adamların geleceğine inanacak yaşı çok olmuştu geçeli.

ancak çocuktuk işte..

çocukluktuk...

daha tanımadan, bilmeden tam 12den vurulacak kadar çocuk...

sonra yaralı - kırık dökük edebiyatlarımız vardı

kültürü boş yazılar yazardık yüreklerimize...

satır sonlarında üç noktası bitmeyen belli belirsiz yazılar...

küçük bir gülümsemeyle başlarlardı her seferinde...

isim sormayla gelişir

ve bir hoşçakalla sonuca varan çürük yazılar...

nerden bilebilirdikki biz sevmeyi , güvenmeyi , körkütük bağlanmayı

henüz sadece çocuktuk...

7 sinden 77 sine büyüklü küçüklü çocukluk oyunlarımız vardı birbirimize

henüz sadece dosttuk

el ele tutuşup yürümeyi bile beceremezdik evvel zaman içinde

gözlerimizin içine bakıp herşeyi konuşacak cesaretimizse hiç bir zaman olmamıştı zaten...

ne bir bardak soğuk su keserdi yangınlarımızı nede karla karışık hüzün taneli yağmurlar

anlam bakımından saçma ama türüne göre aşk dolu kelimeler kurardık anca..

doğrusuda bu ya...

en içten sahtelikler...

e nerden bilebilirdikki kötü olmayı , peşi sıra yedi düvelden yalanlar okumayı

biz sadece çocuktuk...

kabullenişlerimiz olmazdı tabikide birbirimizi

iki kırık misket misali kaybolmuştuk öylece kum havuzlarımızda bir yerlerde

ve gülebildiğimizi sanarken ağlayabilen en sıradan insanlar arasındaydık ama..

ilerde çok ilerde torun torbaya anlatılabilecek uzun süreli çocukluklarımız ve hep o ara sokaklarımızda kayboluşlarımız vardı

kimselere görünlemeden zor görünen basit oyunlarla avunmalarımız...

şimdi ise çok değiştik... zaman çok değişti

elit kesim fukara dikim sevgilerimizin yerini defolu fabrika yapım aşklar

saklambaç oynayışlarımızın yerini ise yalandan sevişmeler aldı...

sırtımızdaki tatminkarlık gömleğine ise iki adet kol düğmesi ilişir oldu ...

solda hüzün, sağda ise çaresizlik...

boynumuzdaki yuların adı çoktaan değişti` bağlılık oldu...

doğru, zaman çok değişti...

evet, belkide çocukluğumu özledim ...

çocuk olup avunabilmeyi ...

yalansız dolansız kanmayı...

çıkarsız oyunar oynamayı...

küçük bir çikolatayla mutlu olmayı özledim...

dilediğim gibi çamura toza toprağa batıp çıkmayı ve sonra hiçbirşey olmamış gibi eve dönmeyi özledim...

o meşhur evvel zamanlardaki masallara geri dönmeyi özledim...

ben olan beni özledim...

sen olan seni...

-----------------------------------------------------------------------------------

 

Be Kadın..

 

eh be kadın...

anla artık...

ben seni değil gülüşündeki sonbaharını sevmiştim

hep o sonradan gelen matem kokusunu

ve yüzündeki bir parça ayrılık korkusunu

tedirgin-yılgın bir ifade...

ve şimdi sen yoksun be kadın

adın yok, kokun yok, korkun yok.

ama ben gene sevmeye devam ediyorum seni-

yok be kadın, endişelenme hemen

seni değil dudaklarımda bıraktığın ayrılığın tadını seviyorum

yüzüme kazıdığın hüznü´

gülüşlerimdeki sahteliği´

sevişlerime bıraktığın terkedişleri seviyorum...

geceleri bana arkadaş olan kalp ağrılarımı...

duy be kadın...

anla artık...

ben seni değil gülüşündeki sonbaharını sevmiştim

hep o sonradan gelen matem kokusunu...

-----------------------------------------------------------------------------------

 

Yan Caroline!!

 

neden ellerin kış kadar soğuk?

ben kışı severdim bilmiyormusun?

şimdi ise bakmaya bile korkarken

sen öylece durmuş yüreğime dokunuyorsun

soğumam Caroline'...

o kadar kolay değil beni senden koparmak

o kadar kolay değil

senle dolu olan ruhumu acıdan unutmak

ve

eğer tek parça gücüm kalmış olsaydı Caroline'

bir dakika düşünmez yakardım seni

sönmesine göz yummazdım sevginin

yakardım tek kalem gözyaşı dökmeden

ve yanardım o an mühürlü dudaklarındaki zehri tadıp

sonsuz olurdum, sır olurdum

kaybolurdum bir daha gelmemecesine

rüyalarına

eğerki son bir kez daha ulaşabilseydim solgun bakışlarına...

hissedebilseydim nefesinin nefesimle sevişebildiğini

gözlerindeki yangın yeri olabilseydim

bi dakika düşünmez-

giderdim Caroline' bu sensizlik kokan fırtınalar hayalinden...

seni kara-kışla yalnız bırakır

giderdim...

-----------------------------------------------------------------------------------

 

Hayat...

hiç varolmamayı dilerdim.

hiç görmemeyi ve bilmemeyi.

hiç inanmamayı.

ve aldanmamayı sana...

sorsaydın bana hayat, değişebilirdim,

yürüyebilir ve koşabilirdim düşlerime.

inanırdım birgün geleceklerine.

sorsaydın keşke, sevebilirdim seni.

belkide...

gözlerimi her kapatışımda gülebilirdim gizlice,

bulanık tonlarda hayallerden kurtulup,

yeni bir yol çizebilirdim kendime.

sevgili umut çizgilerimle...

dokunabilirdim o zaman gökyüzüne.

gözlerimi her kapatışımda sevinebilirdim delice,

sessiz, kimsesiz olsam bile...

kendime dünyalar varedip, oynayabilirdim öylece

ve beklemezdim ölümü böyle ürkekçe...

sorsaydın bana hayat, keşke...

hiç varolmamayı dilerdim.

hiç görmemeyi ve bilmemeyi.

hiç inanmamayı.

ve aldanmamayı

sana...

tükenmezdim böyle bir köşelerde acizce

kaybolmazdım o zaman bu derin yüreğimde

ve belkide aramaya çıkmazdım seni hiçbir zaman

hayat..

kayıp giderken sen, ellerimden...

kapatmazdım gözlerimi son bir defa sorsaydın eğer.

veda etmezdim sana böyle terkedercesine

sevgili umut çizgilerimle...

hiç kaybetmemeyi dilerdim,

duysaydın beni eğer - hayat.

----------------------------------------------------------------------------------

 

Sessiz Mutluluklar Kerhanesi...

son bir öfke daha tatmak ruhtan

son bir dakikaya sığdırmak yaşamı

ve son bir kez daha girmek günaha

sessiz mutluluklar kerhanesinin kapılarında

gözyaşlarından daha keskin olamaz hiçbirşey

son bir yudum daha, hüzün kokulu dudaklarından hayatın...

ve kaybolmak o an`a

sonsuzluğa varırmışçasına

ve son bir kez daha girmek günaha

sessiz mutluluklar kerhanesinin odalarında

hatırlamak, hatırlatmak

benliğinden vazgeçmemek bir daha

ilmik ilmik örülmüş karamsarlıklara

tutunmak yada düşmek bir daha

şehvetle,tutkuyla kirlenmiş umutların rutubetli duvarlarında

aramak bazen hüznü

koynuna girmeden mutlulukların...

son bir kez daha girmek günaha

ölü mutluluklar kerhanesinin yatağında

görmek, görebilmek

kurtulmayı ümid`etmek çıkmazlıklarda

susmak,haykırmak

öyle ki içten zincirlerle bağlanmak kadere ve hayata

mutluluklar kerhanesinin gece düşlü duygularında

son bir kez daha girmek günaha

sessiz mutlulukların,

nicelerini görmüş bakışlarında...

----------------------------------------------------------------------------------

 

ah sen. Tanrı ! (kibir)

ah sen. Tanrı !

ne yücedirki gururun varettiğinden beri

karadır yüzün.

güneşin kadardı oysa tek bir gülüşün..

ne bu evrendeydin sen ki bu düş'ün

ah sen. Tanrı !

nefretinden bir yaş ver bana

sel olup aksın bu arsız gülüşüm

varettiğin güneylerde mi arasam ruhumu

asalara mı sorsam yoksa bu katil haçlara mı

ah sen. Tanrı !

yaradan dedirttin ki ismine daha niceleri vardı

senden sonrasını bilmem ama senden önce bin asırdır bir kırgın vardı

ah sen. Tanrı ! kutsal olan!

gözyaşlarından okyanuslar varettin, nefesinden kasırgalar

nefretin sorgulanmazki bu cehennem senin eserin

ah sen. Tanrı ! büyük olan!

bir sen vardınki bu geceleri kıyamette yaradan

ama bir ben vardım tek bir kibirimle seni yaradan...

ve bir gece hüzmesine sordum seni

aya sor dedi, sordum

kendini gör dedi, gördüm..

ah ben kibir!

tapınmadım tek bir satır kadar..

kimin ki bu ruhun bedenime ismi yazılmış, bak.

iblislerin içinde hapsolmuşum.

beni bu alemden kurtar!...

(kibir)

----------------------------------------------------------------------------------

 

Evet..Aldattım dün gece seni...

acı bir tat vardı dün gece dudaklarımda

eksikliğini hisseder gibiydim soğuk odalarımda

duvarlarıma sarıldım gizlice,sensiz geçen ilk gecemde

kapatmıştım tüm kapıları haykırışlar duyulmasın diye

evet.aldattım dün gece seni - hiç aklıma bile getirmeden

bir anda buluverdim kendimi ılık hayallerde

üşüyen bedenimi sarmanı isterdim oysaki

evet..yalnızlıkla seviştim sensiz geçen ilk gecemde

gözyaşlarıyla karanlık odamın duvarları arasında

aldattım dün gece seni - hiç aklıma bile getirmeden,umarsızca

kapılar vardı belkide aramızda - görebilirdin beni

açmanı isterdim hayallerimize duvar olmuş tüm kapıları

yakalamanı isterdim beni yalnızlıkla aynı yatakta

ama yapmadın-açamadın hiçbir kapıyı bile

bütün sanki anahtarlar sende değilmiş gibi

evet..aldattım dün gece seni - zaten ilk değildi

şimdi başka bir yalnızlıktan başka bir çocuğum var

adını "düş" koyduk - bana yitirilmiş düşler kadar uzak olsun diye

evet..bir kere bile endişelenmeden aldattım dün gecede seni

fakat pişman değilim,tıpkı her hayalde olduğu gibi...

----------------------------------------------------------------------------------

 

alevlerine mi sarılırsın korkarken ilahlarından...

hayatada yalan söyledin sonunda

aydınlığını yakalayamadan sonsuz boşluklarda

yolunu gösteren kahinin nerelerde

bu kin güden kara yüreğinde

korkularını bakışlarının altında saklayan

o kutsal fırtınan nerelerde

alevlerine mi sarılırsın korkarken ilahlarından

ruhunu kutsayan kahin nerelerde

hızla devrilen umutların sancılarında

belki sisli bir mezarlığın koynunda

geceyemi sarılmak ister ürkek kimsesizliğin

yoksa

ışığa mı sarılırsın korkarken ilahlarından

bakışlarına tapan kahinin nerelerde

alevlerine mi sarılırsın korkarken ilahlarından

ruhunu kutsayan kahin nerelerde

ışığa mı sarılırsın kaçarken yalnızlıklarından

bakışlarına tapan kahinin nerelerde...

----------------------------------------------------------------------------------

...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...