Jump to content

Çocuklarda Ölüme Yakın Deneyimler


nevermore

Önerilen Mesajlar

Yetişkin insanlarda olduğu gibi çocuklarda da ölüme yakın deneyim yaşanmaktadır ve çocuklarda yaşanan bu deneyimlerin ÖYD konusunda çok önemli bir yeri bulunmaktadır.

Çocukların soruşturulmasıyla araştırmacılar ölüm yaşam ve ötesi hakkında fazla fikir sahibi olmamış bireyleri inceleme olanağını elde etmiş oluyorlar. Çocuklarda ÖYD'de en önemli konu çocukların henüz etki altında kalmamış olmaları ve aynı zamanda da kültürel şartlandırmaya da girmemiş olmalarıdır. Yetişkinler idrakin sönmesinden, ölmekten dolayı çekecekleri acıdan korkarlar. Bazıları sevdiklerinden ayrılmaktan, kimisi cehennemin cezalarından, bedensel ıstıraplarından korkar. Halbuki çocuklar henüz bu tür şartlandırmalara girmemişlerdir. Bu yüzden onların ÖYD örnekleri yapılan çalışmalarda çok önemli kanıtlar olarak kabul edilmektedir. ÖYD hakkında yaşamadan önce hiçbir bilgileri yoktur. Ama en küçükleri bile bedenlerini uzaktan ve dışarıdan seyrettiklerini, geçmiş hayat filmlerini gördüklerini, içine girdikleri tüneli, karşılaştıkları başka insanları, akrabalarını, büyük ışıklı varlığı, ardından geriye dönüşlerini rahatlıkla anlatıyorlar. Çocuklar küçük yaşta böyle bir deneyim geçirdiklerinde, bu onların yaşamlarının bir parçası oluyor. İlerideki yaşamlarına bir göz atmış olanların kendi yaşıtları arasında belirgin bir hale gelmesine neden oluyor. Gelecekte yaşayacakları yaşamdan bu kadar erken haberdar olmaları bu çocukları, olgun insan olduklarında, alışılmamış derecede makul, aklı başında kişiler haline getiriyor. Ayrıca ÖYD geçiren çocuklar yaşıtlarına göre daha neşeli ve ümitli görünüyorlar. ÖYD, aynı büyükler gibi onları da daha iyi, sevgi dolu bir insan olmaya yönlendiriyor. Küçük bir çocuğun yaşadığı oldukça ayrıntılı bir deneyimi burada aktarmak istiyoruz:

" Dokuz yaşındayken bilmediğim bir nedenden ötürü çok hastalanmıştım. Ateşim 40 C ya da daha fazlaydı. O arada doktorum çeşitli kereler gelmiş ve durumumda bir iyileşme olmadığı için beni hastahaneye yatırmaya karar vermişti. Fakat bunun da bir yararı olmadı. Hastahaneye yattıktan sonra ateşim daha da yükselmişti.

Mümkün olan her çeşit testi uygulamalarına rağmen ateşin nedeni bulunamıyordu. Sonunda üç veya dört çocuk hekiminden oluşan bir uzmanlar grubu ateşin mutlaka düşürülmesi gerektiğine, aksi takdirde beynimin hasar göreceğine karar verdiler. O sırada kendimi had safhada halsiz hissediyordum. Doktorların bu ateşe daha fazla dayanamayacağım şeklindeki yorumlarını duydum.

Bunun üzerine doktorlar ağır bir uygulama üzerinde karar kıldılar. Beni soydular ve her tarafına buz kalıpları yerleştirilmiş bir çarşafa sardılar. Bir hemşire başımda bekliyor ve birkaç dakikada bir ateşimi ölçüyordu.

Her tarafımın sarılması bittiği sırada kendimin dışına çıktım. Yüzer gibiydim ve etrafım karanlık ama hoştu. Ve sonra o göründü, diğer ucundan çok parlak bir ışığın geldiği ışıktan bir tünel.

Tünelden geçmek için birisinden yardım gördüm. Tünelin sonuna eriştiğimde gözlerimin önüne güzel bir manzara serilmişti. Her taraf çiçeklerle dolu kırlarla kaplıydı ve sağ tarafta sevimli bir patika ve yarıya kadar kireçle boyalı ağaçlar ve beyaz bir çit uzanıyordu. Çok hoş bir görüntüydü.

Sağımda biraz daha ilerideki çayırlarda o güne kadar gördüğüm en muhteşem atlar otluyordu. Onlara ulaşmam için iki tane çiti aşmam gerekiyordu, ama dokuz yaşında bir çocuk için belli ki bu yeterince caydırıcı bir engel değildi çünki doğru o tarafa yönelmiştim.

Kısa bir süre sonra da yanımda beyaz bir ışık gördüm. Bana eşlik ediyordu. Dostçaydı ve hiçbir şekilde korkutucu bir yönü yoktu. Bu varlık şöyle dedi: ‘Nereye gidiyorsun?’ Ve ben de ‘oraya’ dedim. O da ‘Harika. Hadi beraber gidelim.’ dedi.

Her tarafta o güne kadar görmediğim birçok çiçek vardı ve birlikte yürürken bir yandan ona çiçeklerin adlarını soruyor diğer yandan da onları topluyordum.

Ve bu şekilde hem bütün renkleri içeren, hem de hiçbiri olmayan bu göz kamaştırıcı beyaz ışıkla konuşuyorduk. Yüzü ya da belirli bir şekli yoktu, fakat bu beni rahatsız etmiyordu. Geriye, tünelin aşağısında yatağımın çevresinde toplanmış kişilere baktığımı hatırlıyorum ve kendimin yukarıda, bedenimin aşağıda olmasını umursamamıştım. Burada kendimi gerçekten çok iyi hissediyordum.

Böylece ışıkla konuşa konuşa atlara doğru yürüdük. Atların bulunduğu çayırın önüne geldiğimiz zaman, tam bacağımı kaldırmış çitin üzerinden geçmeye hazırlanıyordum ki nereden geldiği belli olmayan bir sesin şöyle söylediğini duydum: ‘Onun burada ne işi var?’ Ve ışık şöyle yanıtladı: ‘Atlar için geldi.’ Ve ses dedi ki: ‘Bu doğru olmaz. Onun zamanı gelmedi. Geri gitmek zorunda.’

Ben de bu arada tahta çite sıkı sıkıya tutunmuştum, çünki geri gitmek istemiyordum. İsteyebileceğim en son şey buydu. Sesle ışık biraz daha konuştular ve geri gitmem kararlaştırıldı. Ter ter tepiniyordum. Tam bir inat nöbetine girmiştim, kollarımı ve bacaklarımı tahtalara dolayarak çite iyice yapıştım. Ses artık gülüyordu. ‘Bak, o atları daha sonra alabilirsin ama şimdi olmaz. Hem böyle inat etmenin hiç yararı yok.’ dedi.

Kendimi tarlanın tepesinde yüzerken ve tekrar tünelin içine girerken buldum. Tiz sesler çıkarıyor, bağırıp çağırıyor, tekme atıyor, ısırıyor ve akla gelen her şeyi yapıyordum ve o el de beni kibarca tünelden aşağı doğru indiriyordu. ‘Niçin burada kalamıyorum?’ diye haykırdım. ‘Çünki yapmanı istediğimiz bir şey var.’ dedi ses. Tünelin sonuna varana kadar elin beni nazıkçe tuttuğunu duyumsadım ve oradan bedenimin içine atladım.

Yatakta yattığımı ve yukarı doğru baktığımı hatırlıyorum. Yanı başımda korkmuş bir doktor duruyordu. Derin bir nefes alarak hemşirelerden birine şöyle seslendi: ‘Ah, Tanrım, geri geldi!’ “

 

Duygu Güner - Verda Altınel

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Belli yaşa kadar algılar farklı çalışıyor, zihin bilgileri etüd etmek yerine tanımaya algılamaya çalışıyor ve olaylara olduğu gibi değil kendi bakış açısı ile yorum katıyor. Çocuklar bu yüzden hayal ile gerçeği bazen karıştırıyor. Bu deneyimlerin hayal olmadığı özellikle son yıllarda konu üzerinde yapılan ciddi araştırmalar sayesinde kanıtlanmış durumda . işin daha da ilginç kısmı , yetişkinlere oranla çocuklarda yaşanılan vakalar çok daha fazla . .

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Keşke hep çocuk kalabilsek,belli şartlandırmalardan uzak tutabilsek zihnimizi.yetişkinlerin zihni şöyle çalışır genelde''vay efendim ben ölünce cehenneme gitmekten korkuyorum,bedensel ıstırap cekmekten korkuyorum bu yüzden ölmemeliyim.bir çocuğun zihni ise öyd anında'' Tanrım ,sonunda sana kavuşacağım.umarım yanında ve huzur içinde olurum,''..Yani en azından ben öyle düşünürdüm ..Çocukda değilim gerçi ama işte... Bu arada keşke öyd yaşayabilsem ya,bi gidip görmek lazım oraları:D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...