Jump to content

Hakettiği İlgiyi Görmeyen 10 Türk Filmi


schizophrana

Önerilen Mesajlar

90′lardan bu yana, değeri en az bilinen filmler olsun dedim listenin adı. Hani vardır ya, ”Hiç izlemediğiniz 10 korku başyapıtı” falan gibi keyifli listeler. O minvalde bişey…

Buyrun…

 

 

10- Herşey Çok Güzel Olacak (1998) – Bu filmi izlemeyen mi var ki diyeceksiniz! Biliyorum, ama bu film sadece bir Cem Yılmaz güldürüsü olarak hatırlanmaya mahkum edildiği için, ona acıyıp da listeme aldım. Tamam herkes bu filmi çok seviyor, ama saygın Türk filmlerinden bahsederken bu filmin adını ağzına alan yok. Dizi bozması skeçler-bütünü-güldürülerle bir kefeye koyuluyor bu film! Biz ülkece unutmuş gibiyiz, ama aslında komedi filmi yapmak zor birşeydir. Herşey Çok Güzel Olacak bu zoru başarmış bir film… Cem Yılmaz’ın, Cem Yılmaz’lığının ikinci planda olduğu, kendi ayakları üzerinde durmayı çok iyi başarabilen, küçük ve ciddi bir B-komedi.

 

http://www.otekisinema.com/wp-content/uploads/2010/01/91dv60.jpg

 

 

9- Hazan Mevsimi Bir Panayır Hikayesi (2008) – Biri seyyar bir panayırda, diğeri yakındaki bir yol inşaatında çalışan iki sıradan insanın aşkını anlatıyor Mehmet Eryılmaz’ın filmi. Filmin imdb’de kaydı bile bulunmuyor. Çok iyi oyunculuklarla beraber gerçek otantik bir panayır havasının başarıyla yakalanmış olduğu bu sessiz sakin film, modern Türk sinemasında ufak bir kayıp hazine.

8- Lola ve Bilidikid (1999) - Kutluğ Ataman’ın cesur ve çıplak eseri, Almanya’daki Türk eşcinsel alt kültürünü anlatıyor. Sadece içeriğinin çarpıcılığıyla değil, her yönüyle dört dörtlük bir film.

 

7- Dokuz (2002) – Bu kadar iyi bir film nasıl olur da bu kadar saklı gizli kalabilir? Ağır Roman’daki polis sorgulama sahnelerini düşünün. Bütün bir film öyle insanın gırtlağına çöküyor işte. Nasıl olur da bu filmi daha çok görmeyiz duymayız? Ali Poyrazoğlu’ndan, Serra Yılmaz’a ünlü isimler de var hani. Acaba suç Ümit Ünal’da mı diye düşünmeden edemiyor insan. Çünkü filmin dağıtımcılığında çok ağır problemler olduğu şüphesiz. Neden Ümit Ünal’ın sinemamıza armağını olan Dokuz ve Ara filmlerini kimse bilmiyor? Bunu biri bana açıklasın lütfen.

 

6- Gitmek: My Marlon and Brando (2008) – Ayça, Taksim’de önümüzden yürüyüp geçebilecek kadar gerçek bir karakter. Esmer, kilolu, 20′li yaşlarda bir tiyatro öğrencisi. Doğu Anadolu’da bir dizi çekimi esnasında bir Kürt aktöre aşık oluyor ve Bağdat’ta savaşın tam patlak verdiği sırada Irak’a gidip sevgilisini görmek için yola çıkıyor. Son derece dokunaklı, belgesel gerçekliğinde, çok ama çok başarılı bir yol filmi. Olayın büyük ölçüde gerçek bir hikayeye dayandığını da hatırlatalım. Ayça’nın Taksim’deki karanlık bir barda, saçlarını açıp kendi başına dans ettiği sahne yüreğime kazındı.

 

http://www.otekisinema.com/wp-content/uploads/2010/01/gitmek.jpg

 

 

5- Takva (2006) – Takva, bu listedeki en değeri bilinen film diyebiliriz. Ama buna rağmen, içerdiği konunun gölgesinde kalmış bir film. Birçok arkadaşıma soruyorum, ”ha o din filmi mi? yok izlemedik” deyip geçiyorlar… Sinematografi olarak Nuri Bilge Ceyhan’ın filmlerinden, atmosfer olarak da Demirkubuz filmlerinden geri kalmayan Takva, son 20 yılın belki de en iyi bir iki Türk filminden biri!

 

 

4- Tatil Kitabı (2008) – Seyfi Teoman’ın ilk filmiyle böyle bir atmosfer yakalaması başlı başına sinemamız için gurur verici bir olay. 10 yaşında bir çocuğun gözünden ailesinin ilgisizliği, sosyal hayatın tekdüzeliği, buna rağmen yürüyen bir düzen ve tembelce mutlu olmak anlatılıyor filmde (bence). Yazın, çocukken, yapacak hiçbirşey bulamadığınız öğlen vakitlerinde, boş boş etrafınıza bakarsınız ya,.. ben özellikle bana bu hissi çok derinden hatırlattığı için çok sevdim bu filmi sanırım. Filmin başında okuldan dağılan çocuklar sahnesi de bir harika!

 

3- Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi (2008) – Eğer Ümit Ünal filmlerini daha çok seyirciye ulaştıramadığı için suçluysa, Hasan Yalaz ve Emre Akay’ı asmak lazım! Dünya çapında ilgi görmesi gereken, son derece enteresan, deneysel, bir sanat eseri; insanın kafasını allak bullak eden bir film Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi. Ancak bir DVD dağıtımı bile yok, inanabiliyor musunuz! Bir filmin, kendi kamera arkasıyla içiçe geçip, yine de izleyiciyi sinema büyüsü altına sokması çok ender görünen bir durumdur. Mesela bazı dogma filmlerdeki gibi… veya aktörlerin rol yapmayı bırakıp direk kameraya konuştuğu filmler gibi… Bu janrda gelmiş geçmiş izlediğim en uç noktadaki, en iddialı film Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi diyebilirim. Film, 4. duvarı yıkmakla kalmıyor. Adeta duvarları yapıp bozup izleyenin kafasını Rubik kübüne çeviriyor.

 

http://www.otekisinema.com/wp-content/uploads/2010/01/id-370.jpg

 

 

2- Karanlık Sular (1995) – Düşünün ki, koskoca bir ülkenin neredeyse 90 yıllık sinema tarihinde sadece tek bir tane dört başı mahmur bir korku filmi bulunuyor: Kutluğ Ataman’ın Karanlık Sular’ı… Seyirciyi korkutmaya çalışan bir dehşet filmi değil, Osmanlı zamanında İstanbul’da geçen, içinde vampirler de olan bir David Lynch filmi gibi adeta. Filmin sadece başlangıcındaki seyirciye karşı aldığı tavır yeter! Karanlık Sular, sinemamız için çok ama çok önemli bir film. 2007 yılında sınırlı sayıda da olsa Karalık Sular’ı DVD’de piyasaya süren Yunan şirketi Onar Films’e buradan bir kere daha teşekkür ediyoruz…

1- İtiraf (2002) – Liseyi bitirdiğim yıllarda bana sinema yapmaya başlayacak cesareti veren 2 film oldu: İtiraf ve Masumiyet. Nuri Bilge Ceylan ile birlikte Türkiye’nin en iyi yönetmeni olarak kabul ettiğim Zeki Demirkubuz’un en karanlık filmi İtiraf. Taner Birsel ve Başak Köklükaya’nın kendilerini çırılçıplak yönetmenin ellerine bıraktıkları ve yıldızlaştıkları film, insanın boğazına bir el gibi yapışıyor. Aşık olduğu karısına kavga ederken ‘’senin ananı s…..!” diyen bir adamın çaresizliğinin hiç bu kadar güzel anlatıldığını görmedim! Var mı başka böyle bir sahne sinamamızda? Varsa lütfen söyleyin onu da izleyelim.

 

Not: Bir otoriteymiş gibi yapmadan, sadece kendi en sevdiğim, ve en değerli bulduğum yeni Türk filmlerini sıraladım. Yok o değil, bak bu film bu listede olamlıydı diyenler varsa, buyursunlar yazının altına yazsınlar, hepimiz öğrenelim… Eminim ki, Türk filmi diye sadece sulu komediler değil, biraz bu filmlerden de izleyerek büyüyen yeni nesiller ülkelerini daha da çok seveceklerdir. Ne yalan söyleyeyim, ben Nuri Bilge Ceylan’ın, Demirkubuz’un, Fatih Akın’ın filmlerini izleyince Türklüğümle gurur duyuyorum.

 

 

 

http://www.otekisinema.com/2010/01/14/ilgi-gormeyen-10-turk-filmi/

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...