mistik Oluşturma zamanı: Mart 10, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Mart 10, 2007 Elime geçen bir yazıyı paylaşmak istiyorum. Obsesyon konusu ile ilgilenenlerin bu konu ile de ilgilenip yorum yapacaklarını sanırım. Obsesyon tedavisinde nefesin gücü Yaklaşık onbeş sene önce nefes ve şifa teknikleriyle olan ilgimin yüzeysel ve öğretiye dönüşmediği senelerde; kendimi, halk arasında cin ve peri tabir edilen varlıklar tarafından rahatsız edildiğini ifade eden insanları kurtarmaya adamıştım. Bilinmeyene olan ilgim nedeniyle bu konuya o derece kendimi kaptırmıştım ki, Şişhane meydanı Aslan handaki elektronik müzik aletleri dükkanım akşam belli bir saatten sonra çarpılmış, uğramış obsede olmuş bir çok insanla doluyordu ve konuyla ilgimi bilen yakınları tarafından birşeyler yapmam ve hastalarıyla ilgilenmem için baskı altına alınıyordum. Adeta modern cinci hocalık yapıyordum yani. Elimden geleni yapıyor ve birçok obsedenin içinde bulunduğu durumun farkına varmasına kısmende olsa iyileşmesine katkı sağlıyordum. Yaptığın şey neydi? diye sorarsanız, ben bir seviyeden bilinçli üfürükcülük yapıyordum. Yaptığım şeyin üfürükcülük olduğunu çok seneler sonra farkına varım tabii. Bunu nasıl yapıyordum? sorusuna birçok kutsal metin, mantra ve zikirle oluşturduğum formpanseler vasıtasıyla kişinin enerji bedeni üzerinde çalışıyordum diyebilirim. Bu oluşturduğum güç o kadar kuvvetlenmişti ki, oluşturduğum enerjiyi görüyor ve istediğim yere düşünce gücümle kanal edebiliyordum. Havada serbest dolaşan Pranayı rahatsız kişinin üzerinde arı sürüsü gibi topluyor ve bir süre sonra kişinin bilincinin çökmesini temin ederek içerdeki parazit varlığın kendini ifade etmesi için uygun ortam sağlıyordum. Parazit varlık; ya geçişi yapamamış dünyaya bir sebepten bağlı veya gerçekten öldüğünü bilmeyen, öldüğüne inanmak istemiyen bedensiz varlıklardan veya yer varlığı dediğimiz düşük enerjiler, arşetipler ve formpanselerden oluşuyordu. Her biri bilinçli olan bu varlıkları ikna etmeye çalışarak uygunsuz beraberliği sona erdirmeye çalışıyordum. İkna edebildiklerim çoğunlukla aydınlanmaları na vesile olduğumun farkına vararak, özür diliyerek ve teşekkür ederek enerjisini ve bedenini kullandıkları insandan ayrılıyorlardı. Bir çoğunu ikna ederken birçoğunuda neden İkna edemediğimin çok daha sonra farkına vardım. Onlar oluşturdukları kendi realitelerinde otomatik eşleşiyor ve birbirlerini çekiyorlardı. Rahatsız eden ve rahatsız edilen her biri birbirinden şikayet etse ve bir diğerini şikayet etsede ve birbirlerinden kurtulmak isteselerde, bu olmıyordu yani ayrılamıyorlardı . Çünkü kader programları, şeçimleri, yarattıkları realiteler onları inanılmaz uyum ve anlaşma içinde tutuyor ve birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlıyordu. Birçok obsede eden varlık neden rahatsız ediyor ve istenmediğin halde buna devam ediyorsun? sorusunu sorduğumda; o beni yıllarca çağırdı, bütün dileği, arzusu ve bütün duaları kendisine yardımcı bir rehber, ruh varlığı, melek aramakla geçiyordu, İstek ve dualarını duydum ve ben geldim diyerek kendince haklılıklarını ve ilişkinin uygunluğunu savunuyorlardı . Dünya dışı bir çok uzay varlığıda bu duaları işittiği ve kendince uygun bir ortam oluştuğu ve kendi deneyim ve araştırmaları için izin verilmiş olarak kabul ettiğini ifade ediyordu. Bana gelenler rahatsızlıkları son haddine gelenler ve somut olarak rahatsızlıkları gözlenenlerdi. Oysa ben biliyorum ki çevremdeki bir çok varlık esaret altında. Üstelik bir başka bilinç tarfından rahatsız edildiklerinin, kullanıldıkları nın farkında bile değiller. Kendi arzuları dışında bir çok şeçimler yaptıklarını, içlerinde gelen negatifi disipline edemediklerini ve bir başka canlıya fizik duygu ve düşünce bedenleriyle hizmet verdiklerini anlayamıyorlar. Bunun farkına varanlarda bir çok işlerinde birbirlerini karşılıklı kullandıkları, bilgi aldıkları hatta medyomik celse düzenledikleri için faydalı bularak hatta ilahi bir yardım kabul ederek bu ilişkiyi sürdürüyorlar. ( yüksek seviyeli eğitici ve farkındalık kazandırıcı bilgilendirmeleri kast etmiyorum ) Aslında evrende hata yok, yanlış yok. Gelişmenin, aydınlanmanın bir çok yolu ve yöntemi var. Birçoğumuz zor ve acılı yolları şeçsekte varacağımız nokta bir. Bu yoluda onlardan bir tanesi olarak kabul ediyorum. Ama daha kolay ve daha keyifli bir aydınlanma yolculuğu için gücünüzü, varlığınızı, kimliğinizi kimseye teslim etmememiz gerektiğini ifade etmeliyim.. Gücü bir başkasında aramayın. Melek veya uzaylı varlıklardan yardım talebinde bulunmayın. Kendinizce avantaj sağlayacağınız, kısa yollar ve karanlık yollar arayışında olmayın. Böyle bir arayışın içine bir şekilde girmişseniz, kendi başınıza çıkamıyor ama çıkmak istiyorsanız güç aldığınız enerjileri bırakın, kendinize ve içinize dönün. ( nefesinize dönün) Farkına vardığının veya farkında olmadığınız obsesyonlardan kurtulmanın en iyi yolu kendinizi farkındalık, bilinç ve enerjisel açıdan yükseltmektir. Realitenizi ( anlayış seviyenizi) yükseltiğiniz de obsesyon iki nedenden ötürü biter. Birinci neden; enerjisel yükseldiğinizde düşük bir varlıkla olan çekimsel enerji sona erer. İhtiyaçlar biter ve obsede eden varlık artık kullanamadığı ve uıygun bulmadığı insanı terk eder. İkinci neden; enerjisel yükseliş esnasında bazen obsede eden varlıkta yükselir. Obsede eden varlığında bilinç ve farkındalık seviyesi yükselmesi, ihtiyaçlarının büyük bölümü karşılanması ve yaptığı işin uygunsuzluğunun farkına varması nedeni ile kullandığı insanı terk eder. Üzerinde bu tür zorluklar algılayan, iradesi dışında yönlendirildiği ve kullanıldığını hisseden, kader formatlarında devamlı zorluğu ve olumsuzluğu deneyimleyenlerin içinde bulundukları durumdan kurtulmalarını n en kısa ve emin yolu kendilerini yükseltecek nefeslerine yönelmeleridir. Nefes çalışmaları çok eskiden beri bilinen çalışmalardır. Bu çalışmalar havvas adıyla bilinir. Bu tür obsesyonları sonlandırmaya çalışan bütün cinci hocalar bilmedikleri bir şekilde nefesi kullanırlar. Tevrat, incil, kuran veya devalar gibi kutsal metinleri kişinin üzerine okuyarak tedavi ettiklerini düşünürler. Oysaki okunan şey önemli değil, havanın kendisinde saklı olan yaşam enerjisinin ( prana ) ilgili kişinin aurasına ( enerji bedenine ) transferi çok önemlidir. Annelerinizin veya büyük annelerinizin dua ederek ve kendşlerince kutsal buldukları metinleri okuyup yüzünüze üflemelerinin ve sizin esneyerek veya göz yaşı dökerek rahatlamanızın mantığıda budur. Üflenen hava ile bir çok kristalleşmiş kalıplar, bağlar dağıtılır ve çözülür. Özellikle holotropik çalışmalarda bu enerji artışı çok kolay oluşturulur.İstenmeyen bütün manyetik enerjiler dağılır. Kişiyi tutuklu yapan içki, sıqara ve kumar vs..gibi bütün bağımlılıklar çözülür. Kaderi bağlayan manyetik bağlar açılır. Kişinin hayatında hızla değişmeler gözlenir. Çoktan beri istediği şeyler hemen oluşmaya, işleri açılmaya, yaşadığı zorluklar yaşamından çekilmeye, hayatı kolaylaşmaya ve keyif verici olmaya başlar. İhtiyacınız olan enerji; damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur ( oksijen olarak/ yaşam enerjisi olarak/ chi olarak/ prana olarak ). Enerjinizi yükseltmek için dışarıdaki bütün tesirlerden uzaklaşarak, içinize ve kendinize dönün. İhtiyacınızın olan gücün potansiyel olarak sizde mevcut olduğunu bilerek, nefesinizle ve nefes çalışmalrıyla olan ilginizi çoğaltın. sevgilerimle. .. mustafa kartal Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
buskas Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2007 Çok saçma hurafe bunlar , bilimsel temeli varmı bu tür şeylerin Oh be bende söyleyebildim sonunda bilimsel temeli varmı sözünü Şaka bir yana Daha bunlar iyi günlerimiz , İnsanlar nasıl maddesel olarak bu kadar ilerleyip bunun sonucunda yaşadığı dünyayı bile küresel ısınma vb.. etkilerle zarar verme aşamasına getirmişse , bu tarz bir yaşam'ın sonucunda'da sevgisiz herşeyin para ve çıkar olduğu bir dünya yaratıp enerjilerini en alt seviyeye çekip bu tür ruhsal etkilere kendilerini açık hedef yapıyorlar. Ama yazıda şuna katılamıyorum. "Güç içinizde isterseniz bundan kurtulursunuz yeterki isteyin içe dönün sözlerine katılamıyorum," bence ciddi bir musallatta okuma veya iradenin güçlü tutulması elbette önemlidir ama %100 olarak çözemiyor ne yazıkki.. Bu tür obsesif etkilerin artması , küresel ısınma vb.. etkiler bence artık bir devrin kapanacağı sinyalini veriyor.. Bilim ve teknoloji alanındaki gidişimizle , manevi ruhaniyet alanındaki gidişimiz tam zıttı gidiyor ve bu bir noktadan sonra bizi bitirecek.. Maddesel anlamda zirvedeyiz ama manevi yönden ise dipe vurmak üzereyiz. Dengelemediğimiz sürece başımızda belada demektir.. Ne demişler bir musibet bin nasihattan iyidir , belkide aydınlanmaya gidicek yol bu tür acı deneyimlerden geçiyor. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
SoOrrcHhHaaA Yanıtlama zamanı: Ekim 18, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 18, 2009 öcelikle belitmeliyim ki gözüm yoruldu:ermm: bn kısaca bi konu anlatayım(banada komşum anlatmışı); bizim oralarda cinli bi kadın varmış bigün bizim bu komşunun evine gitmiş kadın çok rahatız oluyormuş abdest fln almak istemiş ama yapamamışkadının tek dediği: ''beni engelliyorlar!''mış bu kadını hiç görmedim ama görmek isterdim. kadın mahvolmuş haldeymiş aile ilişkileri bozulmuş, huzur zaten kalmadığını söylememe gerek yok sanırım... anlıcanız 'şahit'lere üzülmediğimi söylesem yalan olur Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Temmuz 23, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 23, 2010 Obsesyon, kişide anksiyete oluşturan inatçı, tekrarlayıcı ve rahatsız edici düşünce, imge veya dürtülerdir. Kompulsiyonlar ise bu rahatsız edici düşüncelerin oluşturduğu kaygıyı azaltmak ya da korkulan sonuçlardan korunmak veya kaçınmak için yapılan tekrarlayıcı davranış veya zihinsel eylemlerdir. Obsesif-kompulsif bozuklukta (OKB), hastanın obsesyonları ve/veya kompulsiyonları vardır. Kompulsiyonlar, büyüsel bir düşünce biçiminin sonucu olarak, kişiyi ya da yakınlarını ölüm-hastalık-uğursuzluk gibi felaketle sonuçlanabilecek durumlardan korumak amacıyla yapılmaktadır. Tipik obsesyonlar arasında mikroplarla veya kirle ya da zehirle kontamine olma korkuları, kendine veya başkalarına zarar verme korkuları, istenmeyen bir davranışta bulunacağına ilişkin düşünceler vardır. Genellikle bu obsesif düşünceler, hastanın değer sistemi ve yargıları ile çelişir özellikler taşır. Örneğin çocuğunu çok seven bir anne, ona zarar verebileceğinden; oldukça dindar bir kişi, tanrıya küfür etmekten korkabilir. “Ritüeller” olarak da adlandırılan kompulsiyonlar ise, ya görünür bir biçimde yapılan davranışlar (kapının açık olup olmadığını tekrar tekrar kontrol etmek gibi) ya da örtülü bir biçimde yürütülen zihinsel ritüeller (sessiz biçimde dua okumak gibi) şeklinde ortaya çıkar. Tipik kompulsiyonlar arasında aşırı derecede yapılan temizlik, el yıkama, kontrol etme, güvence arama, istifleme ve düzen oluşturma ritüelleri sayılabilir. Çoğu hastanın hem obsesyonları hem de kompulsiyonları vardır. Daha önceleri bazı hastaların kompulsiyonları olmadan, yalnızca obsesyonları olduğu düşünülürdü. Yalnızca obsesyonları olan hastalarla yapılan çalışmalar, bu hastaların çoğunda zihinsel ritüellerin olduğunu ortaya koymuştur. Bu zihinsel ritüeller istenmeyen, rahatsız edici düşüncelerin oluşturduğu rahatsızlığı nötralize etmek amacıyla yapılmaktadır. DAVRANIŞÇI MODEL ve TEDAVİYE YANSIMALARI Basit bir ifadeyle, davranışçı modele göre, özünde korkutucu olmayan ve herkesin aklına gelebilecek düşünceler (örneğin mikrop kapma, hastalanma gibi), koşullanma yoluyla bireyde anksiyete gibi duygularla asosiye olmakta ve rahatsız edici özellikler (bu düşüncelerden korkma) kazanmaktadırlar. Bu tür düşüncelerin akla gelmesi artık bireyde anksiyete oluşturmakta ve birey, anksiyeteden korunmak için kaçma veya kaçınma davranışları (düşünceyi akla getirmemeye çalışmak, eğer düşünce kontrol edilemiyorsa kirli olduğunu düşündüğü yer/kişilerden uzak durmak, kirli yerlere dokunmamak, mikrop aldığını düşünüyorsa yakınlarına dokunmamak gibi) geliştirmektedir. Bu kaçma ve kaçınma davranışları ise anksiyeteyi azaltarak, bir tür pekiştireç gibi rol oynamaktadır. Hasta, kaçma/kaçınma davranışları yanısıra bir dizi tekrarlayıcı (kompulsif) davranışlar geliştirerek de (sık sık el yıkamalar, banyo yapmalar, çamaşır yıkamalar gibi) anksiyetesini azaltmaya çalışmaktadır. Bu tür kompulsif davranışlar da anksiyeteyi azalttığı için pekiştireç gibi rol oynayarak, aynı davranışların artmasına yol açmaktadır. Hasta, anksiyete ile başa çıkmakta yalnızca kaçma/kaçınma/tekrarlama gibi stratejiler kullandığından, anksiyete arttıkça (obsesif düşüncenin sıklığı, yoğunluğu ve bu düşünceye inanç) bu stratejileri daha da çok kullanmakta ve böylelikle bir kısır döngü içine girmektedir. Bu görüş, alıştırma tedavisi (exposure) ve tepkiyi engelleme (response prevention) olarak bilinen davranışçı terapi yaklaşımının gelişmesine neden olmuştur. Bu yaklaşımda kişi kaygı veren ve kaygı verdiği için kaçınma davranışlarını oluşturan düşüncelerle (obsesyon) karşılaştırılmakta ve bu karşılaşmanın oluşturduğu anksiyeteyi azaltmak için devreye giren tekrarlayıcı hareketler önlenmektedir (tepkiyi engelleme). Hedef, düşüncenin oluşturduğu anksiyeteyi söndürmek ve alışma durumunun ortaya çıkışını sağlamaktır. Örneğin çocuğuna zarar verme düşüncesi olan bir anne anksiyete hissettiğinde, bu anksiyetesine bağlı olarak çocuğuna gerçekten zarar verebileceğini düşünür ve anne artık düşüncelerinden korkar hale gelebilir. Bir düşünceden korkuyor olmanın bir nesneden (örneğin bir hayvandan) korkuyor olmaktan önemli bir farkı, düşüncelerden kaçınmanın daha zor olmasıdır. İlginç olan, hastaların bu tür düşünceleri düşünmemeye çalışmalarının (annenin ‘çocuğuma zarar veririm’ şeklinde düşünmemeye çalışmasının) aslında aynı düşünceyi daha sık düşünmeye başlamalarına neden olmasıdır. Hastalar düşünmemeye çalışarak sorundan kaçamadıklarını anladıklarında daha başka stratejiler geliştirirler. Örneğin çocuğuna zarar vermekten korkan anne çocuğuyla evde yalnız kalmamaya, çocuğunu kucağına almamaya, evde çocuğuna zarar verebileceği kesici aletleri saklamaya başlar (yeni kaçma veya kaçınma stratejileri). Ya da bazı tekrarlayıcı davranışlar ortaya çıkar (annenin aklına bu düşünce geldiğinde, içinden dua okuması veya kontaminasyon oluşturmaktan korkan kişinin ellerini yıkaması gibi). Bu tür davranışlar, hastayı bir süre rahatlattığından ödül verici olarak algılanırlar ve tekrarlarlar (olumsuz pekiştirme). Bazen saatler sürebilen ritüellerin rahatsızlık vermesine karşın, bu şekilde sık tekrarlanması, işte bu kısa süreli rahatlatıcı etkisinden kaynaklanmaktadır. OKB hastalarının sorunla başa çıkmakta kullandıkları bir başka yol, obsesif düşünceleri tetikleyen ortamlardan uzak durmaktır (Çocuğuna zarar vermekten korkan, onunla aynı evde yalnız kalamaz, evde bıçak kullanarak yemek yapamaz. Haşere ilaçları ile kontamine olmaktan korkan kişi marketlere gidemez. Genel tuvaletlerde kontamine olmaktan korkan, halka açık tuvaletleri kullanamaz. Tuvaleti kullanacakları korkusuyla evine misafir çağıramaz). Bu tür davranış defisitleri ise bireyin farklı yaşam alanlarındaki aktivitelerini kısıtlayarak, yaşam kalitesinin düşmesine neden olur. OKB, bu bağlamda bir “düşünce fobisi” olarak da düşünülebilir. Tüm fobilerde olduğu gibi, hastalığın devamına neden olan, bu kaçınma davranışlarıdır. Obsesyonel düşünce ile koşullanma yolu ile asosiye olan olumsuz emosyonel durum arasındaki bağlantının söndürülebilmesi (extinction), ancak hastanın bu düşüncelerden kaçmaması (alıştırma egzersizleri) veya bu düşünceleri çeşitli ritüellerle nötralize etmeden kalabilmesi (tepki engelleme egzersizleri) ile mümkündür. DAVRANIŞ TERAPİLERİ Rahatsız edici düşüncelerle zihinsel veya davranışsal bir ritüel kullanmadan karşı karşıya gelme anlamına gelen alıştırma ve tepki engelleme teknikleri, çoğu hastanın başlangıçta sıcak bakmadığı yaklaşımlardır. Çünkü a) Düşüncelerin akla gelmesine savunmasız biçimde izin vermek ve bunun sonucunda ortaya çıkacak kaygıyla yüzyüze gelmek, onların alışmadığı ve korktuğu bir durumdur. b) Hastalar böyle bir deneyimin oluşturacağı kaygıya katlanamayacaklarından korkmaktadırlar. c) O zamana kadar kaçındıkları düşüncelere izin vermenin, istemedikleri bazı kontrolsüz davranışları sergilemelerine neden olacağından endişe etmektedirler. O halde uygulamada alıştırma ilkesine dayalı tedavilere geçmeden önce, hastanın anlayabileceği bir tedavi rasyoneli sunulması şarttır. Hastayı uzun yıllardır kaçındığı düşüncelerle savunmasız biçimde karşı karşıya getirmeyi amaçlayan bir tedaviye motive edebilmek, ancak iyi bir terapötik ilişki içinde, iyi planlanmış ve hasta tarafından tam olarak anlaşılabilen bir tedavi rasyoneli ile mümkün olabilir. Tedavi en azından başlangıçta anksiyete arttırıcı özellikler içerdiğinden terapist hastanın alıştırma ilkesine dayalı bir tedavi yaklaşımını anladığından ve istediğinden emin olmalıdır. İstenmeyen bir tedaviye başlamak, hem etik kavramları gözardı etmek hem de tedavinin yarım kalmasını göze almak anlamına gelir. Anksiyetenin yalnızca rahatsız edici bir duygu olduğu, ancak diğer tüm duygular gibi belirli bir ömrü olduğu ve kişiyi rahatsız etmekle birlikte ona zarar vermeyeceğinin belirtilmesi, tedavi rasyoneli içinde atlanmaması gereken bir konudur. AİLEDEN BİRİ KO-TERAPİST SEÇİLİR Aile üyelerinden birinin, tercihen hasta ile en çok birlikte vakit geçiren kişinin, ko-terapist olarak seçilmesi yararlı olabilir. Ko-terapist seçilen aile üyesi terapilere hasta ile katılabilmeli, özellikle tedavi rasyonelini net olarak anlamalıdır. Örneğin çoğu obsesif-kompulsif hasta ritüellerinin kendi evlerinde daha belirginleştiğinden yakınır. Tedavi oturumları sırasında kazanılan bilgi ve becerinin hastanın evine transfer edilmesinde ko-terapistin rolü önemlidir. Ko-terapiste hastanın fobik ya da kompulsif davranışlarını ödüllendirmemek gerektiği açıkça belirtilmelidir. Örneğin obsesif bir hasta ailesine “Elimi oraya dokundurmadım, değil mi?”, “Evden çıkarken kapıyı kilitledim, değil mi?”, “Biraz evvel elini sıktığım adamdan bana hastalık bulaşmaz, değil mi?” gibi sorular sormaktadır. Aileler ise “Hayır, dokunmadın”, “Kilitledin”, “Merak etme, hastalık bulaşmaz” gibi yanıtlar vererek hastayı rahatlatıcı olduğunu düşündükleri güvenceler sağlamaya çalışırlar. Oysa aile hastaya bu tür güvenceler vermemelidir. Çünkü bu tür güvenceler zararsız-hatta yararlı gibi görünse de anksiyeteyi ancak çok kısa bir süre için azaltmakta ve hasta aynı soruları kısa bir süre sonra tekrarlamaktadır. Üstelik bu sorular bir süre sonra ailede öfke oluşturmaktadır. Daha da önemlisi bu tür güvenceler, hastanın anksiyetesini tolere etmeyi öğrenmesine engel olmakta ve sonuçta hastaya zarar verebilmektedir. Bu tür sorulara yıllardan beri benzeri yanıtlar veren aileler için, yanıt vermemeyi öğrenmek oldukça güç olmaktadır. Ko-terapiste böyle bir soru karşısında “Doktor böyle bir soruya yanıt vermemi yasakladı” biçiminde cevap vermelidir. Ayrıca; Bilişsel Model ve Tedaviye Yansımaları, OKB’de Bilişsel Terapi ve Nüks Önleme Bağlamında Bilişsel Davranışçı Stratejiler tedaviyle ilgili diğer yöntemlerdir. Prof. Dr. Mehmet Sungur Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi http://www.mehmetsungur.com.tr Olaya daha bilimsel yaklaşan bir yazı olsada ilginçtir hiç bir fark yok Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fairytale Yanıtlama zamanı: Temmuz 23, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 23, 2010 obsesif bozukluk acayip bir hastalıktır,düşünmemeye çalıştıkça düşünürsün,saçma olduğunu bile bile devam eder.tam üç buçuk sene obsesif kompulsif ve buna eşlik eden panik ataktan dolayı ilaç tedavisi gördüm,tabi ikisi bir arada olunca bu kadar uzun sürdü ama şuan çok iyiyim önemli olan tedaviyi eksiksiz sürdürmek. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
NaTa Yanıtlama zamanı: Haziran 15, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 15, 2013 nasıl döneceğim nefesime pof. enerjim yok ki onu kullanayım. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Sofiel Yanıtlama zamanı: Haziran 17, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 17, 2014 güzel teşekkürler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mabolla_48 Yanıtlama zamanı: Nisan 1, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 1, 2015 (düzenlendi) Slm,çağrı atarmısınız yada site yöneticelerini mutlak bana ulaşmalarını iletebilir misiniz?Mustafa Nisan 6, 2015 nevermore tarafından düzenlendi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mabolla_48 Yanıtlama zamanı: Nisan 1, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 1, 2015 Evren dışı bedensiz bir varlıkla enerji boyutunda iletişimim var Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ozlmrt Yanıtlama zamanı: Aralık 10, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 10, 2015 bu konuları okudukça korktuğum şeyleri kendime ben çekiyormuşum onu farkettim ve kendimden utandım vllahi ne kadar cahilim ve ne kadar boş yaşıyorum NEVERMORE sizin bütün yazılarınızı okuyup takip etmeye çalışıyorum ki kafam bişeyler alsın kendimi bu durumdan kurtarmak istiyorum 5 kere intihar ettim ve ısrarla kurtuluyorum ALLAH IMA ŞÜKÜRLER OLSUN ama etmeye de devam edicem galiba çünkü ne çevremi ne kocamı değiştirebiliyorum ve bunu yapmaktan kendimi geri çekemiyorum Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Bora Küçükyazıcı Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2023 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2023 obsesif kompulsif bozukluk test 🧮 10 soru ile okb testleri obsesif kompulsif bozukluk (OKB), kişi bazı davranışları gerçekleştirme ihtiyacı hisseder. Bu hisler kalıcıdır, istenmeyen düşünceler ve/veya tekrarlayıcı davranışlarla karakterize edilen bir düşünce sağlığı bozulmuştur. Bu obsesyon ve kompulsiyonlar günlük yaşamı aksatabilir ve bu bozukluktan etkilenen kişide ciddi sıkıntıya neden olabilir. obsesif kompulsif bozukluk testleri nedir? obsesyon nedir? Obsesyonlar ve kompulsiyonlar genellikle temizlik, düzen ve simetri gibi temalar etrafında döner ve aşırı el yıkama, tekrar tekrar kontrol etme ve nesneleri belirli bir şekilde düzenleme gibi davranışları içerebilir. OKB’si olan kişiler, düşünce ve davranışlarının aşırı veya mantıksız olduğunu fark edebilirler, ancak onları durdurmak için kendilerini güçsüz hissedebilirler. Sizin veya tanıdığınız birinin OKB’si olabileceğini düşünüyorsanız, yazı içeriğinde yer alan obsesif kompulsif bozukluk testleri sizin için uygundur. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.