nevermore Oluşturma zamanı: Ocak 29, 2010 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 29, 2010 Gece yarıları bulutlar yırtılıyor derin yırtılıyor gökyüzü her karanlıkta aydınlık gece yarılarında Gelmek bilmez gecelerin yokluğunda cam cam olmuş gözleri hüzün toprağı emmiş bir çift karanfil kapatıyor gözlerini her seferinde İsterdi temiz giysiler patiskadan beyaz şapka bir de yastık tavus kuşu tüyünden yağız atın sırtında uçarak ve sürünerek ve tutunup ak ve mavi bulutlara girip umutlara tek tek ve bilinmezin en derin koylarında her renkten papatya düşlerinde dokuz yaşında Anam benim toprak anam İnnana tanrıçam eşi daha bulunmayan dünyada ve gökyüzünde uykusuz gecelerimin ve çocuk yüreğimin düşleri gözlerinde umman taşıyan henüz doğurmuş yorgun kadın umudu kadar dingin ve göz açmakta olan bir ceylan yavrusunun titrek korkusunun güvencesi Gemiler gerekli bana gemiler okyanuslar yaracak atalarımın atası Nuh’un gemileri ve okyanus kadar gövdeleri kurtarsın beni bu gemiler bu salgın selinden insanların insanların anası gemiler okyanuslar geçen ve azalmış umudun kurtarıcısı gemiler götürsün beni alıp ve bizi bu azgın Tufan'dan iki açık göz kapağım kapansın korkusuzca birbiri üstüne sakin okyanusta ve dinsin artık küçük yüreğimin büyük korkusu tanrıçam Yağız atın sırtında ve uçarak ve sürünerek ve tutunup ak ve mavi bulutlara kolundan girerek düşlere tek tek dalıyor karanlığın en derin koylarına ve her renk papatya açıyor düşlerinde dokuz yaşında Söyle ey toprağımın adamı kutsal Nuh söyle söyle torun sayılırım sana dokuz yaşında torunlardan bir torun yüreğim var benim de gözlerim sende olan ve sırtüstü yatıyordun sen de şimdi yattığım gibi bu toprağın üstünde Söyle ey Nuh ulular ulusu nasıl çıktın hangi yüzle ölüm saçan dokuzumda bana beni kurban seçen insanlara Tanrılar Meclisinin huzurunda ölümsüzlük dilenmeye An ve Enlil'in önünde yerlere nasıl kapandın şükrettin ilahilerle dağlara nasıl gönderdin yüreğinin sessiz haykırışını en doruklara An ile Enlil bastılar nasıl seni bağırlarına tuttular elinden dokundular alnına ve sana tanrı yaşamı gibi bir yaşam verdiler alıp ruhunu götürdüler gökyüzüne An ile Enlil tanrı yaşamı gibi sonsuz bir yaşam bahşettiler yaşamını senden alarak sana Dünyalar sığmış salonun ucunda görünmez koltuk üstünde oturuyorlardı yine üzgünce An Enlil ve tanrı EA yalvardım dağlanmış ateşte yüreğimin sesiyle can verin tanrılarım diye bana can verin dokuz on dokuz ve öteki yaşlarıma yaşayan cansız varlığıma varlığım hizmet olsun onlara sizler adına ve görünmez hükümranlığınızın topraklarına ve o toprakların yeşil ağaçlarına ve renkli kuşlarına ve kanatlı kelebeklerine ve insanlarına Oraya kadar gitmeliyim batıya tanrıların çizdiği yolda hiç şaşırmadan yol bulan aydınlatıcı güneşin girdiği yatak odasına ve oradan dolaşmalıyım doğuya Yeniden gemiler gerekli bana okyanuslar yaracak gemiler gerekli bana hemen şimdi gemiler bu salgın selden gemiler okyanuslar geçen pahalı umudun kurtarıcısı alıp götürsün beni ve bizi bu azgın Tufan'dan ilkinden beter kapansın göz kapakları korkusuzca üst üste sakin okyanusta ve dinsin artık yüreklerin acısı derinde Kara karınlı ve akdemirden ve maviden gemiler Palos limanından Atina’dan ve Paris'ten Londra Berlin ve Roma’dan New York'tan İstanbul’dan uğurlansın gösterilerle Yelkenlerden kanatlar ve kanatlardan yelkenler geriden esmekte olan yeli toplasın bağırlarına ve günler ve aylar geçmesin ve geçmesin saatler değişen zamanda ve pusula hep batıda ve hep doğuda dururken çıksınlar umutlar doğudan karaya ve deniz dinlenmek bilmez derin gökyüzü durmadan renk değiştiren bulutlarıyla ve orada dolaşan binlerce umutlarıyla ve kaybetmeden yolunu yorulmaz güneş ve raks eden ay korku yorgunluk ve Zeus katına yerleşmiş umut ve derinlerden gelen bu dilek gelsin hemen yerine Peki dedi usulca Nuh açıklarım sırrımı sana göklerin gürültüsünde açıklarım yavrum anlatırım sana Tanrılar Meclisi’nin Kararını bir bir anlatırım korkunç Tufan'ı baştan sona Tanrılar Tufan kararı almışlardı yüreklerinde İnsan nesli cezalansın diye Şuruppak’ı bilirsin bilirsin Fırat üstüne kurulu bu şehri adı Fara’dır şimdi sana yakın sana şimdi uzak Basra’ya giderken götürmüştü bir sefer anan kum yollarında tutarak bir elinden seni Bu eski bir şehirdir 6000 yıllık o sıralar buralarda yaşıyorlardı tekmil tanrılar Ulu tanrılar babaları An ve şevkatli bilge Enlil ve Taht Taşıyıcısı Ninurta ve savaşlar yöneten Annunaki'ler ve tanrı EA birlikte otururlardı hep bu topraklarda tapınaklardan evleri vardı fakat her biri ayrı şehirde Kurdular bir gün Tanrı meclisini bütün Ulu Tanrılar toplandılar ulu mabette yürekleri Tufan yapmaya zorlamıştı onları kara kaderler kurmaya İnsan’a Tanrılar Toplantısında bağırıp sızlanıyordu Ninnurta doğuran bir kadın gibi inliyor acılar saplanıyordu yüreğinin her yanına geldikçe aklına sunulacak kurbanlar Tufan'a Parlak İnanna dualar okuyordu anası olduklarına içinden kurtuluş olur belki diye kurtuluşu olmayacak Tufan kurbanlarına EA tanrı çekilmişti bir kenara üzgün kuruyordu kafasında Tufan için hazırlanacak kurban listesini düşüncedeydi kendi kendine derinlerinde sular gibi Ea ve Ninhurşag Yerin kara ve Göğ’ün mavi tanrıları tekbir getiriyorlardı bir yandan tek bir dilde hep birlikte An ve Enlil adına Yerlere eğiliyordum ben acıyla tapınıyordum hep hazır olan tanrıların önünde bir bir Uyacaktım uymalıydım her an onların kelimesi değiştirilemez emirlerine Göğün mavi hükmü tarafından Yerin kara hükmü tarafından belirlenmişti kader kurban istiyorlardı tanrılar benden ve kurban olmam gerekiyordu insanlar namına kurban olmalıydı yaşayanlar kurban olmasın diye yaşayanlara Hiç görmediğim bir rüya girdi uyurken ben uyku tutmaz gecelerimin düşlerine Tanrım EA açıklıyordu işitiyordum yüreğimde Yer Tanrının kara Gök Tanrının mavi yargılarını tanrıların bile istemediği tanrı kararlarını İşittim yüreğimde birden yanı başımda duran üzgün EA tanrımın sesini Hem de bilge olan parlak gözlü tanrım EA anlatıyordu bana Tanrılar Meclisi’nin aldığı kararı tapınak duvarının yanı başında - Solumda duvarın orada dur ey Nuh sana senin için laf var ağzımda kulak ver her sözüme bir Tufan olacak emrimiz üzere tam 6 gündüz ve tam 6 gece son bulacak 7. güne gelince Tufan Tapınakları Tufan ibadet merkezlerini silip süpürecek ilkin Şurrupak’ta ve diğer şehirlerde kurutacak bütün Dünya’da İnsan Tohumu’nu karar böyle böyle çizildi kader İnsanoğlu’na An ve Enlil'in isteği bu Tanrıların hepsi istemese de gönülden bunu Üç katlı yaptıracaksın Gemi’yi bir tapınak ölçüsünde bir tapınak yapar gibi bir bacası olacak mutlaka çatısında Kaynayacak cadı kazanları tam 6 gün ve tam 6 gece ve sonra sürülecek senin kavmin Batı’ya uzak nehirlerin uzak ağzına orada yaşayıp yerleşmeye - Esmeye başladı güçlü kasırgalar hep birlikte kazan ateşleri sönmesin diye Güney’in Kuzey’in Doğu’nun Batı’nın nefesi güçlü temsilcileri üflediler üfürükçüler kor ateşi derince Tufan kapladı aynı anda ibadet merkezlerini başladı bütün şehirlerde aynı anda dağlardan ovadan tahtlarıyla ve silahlarıyla geliyorlardı sürüler halinde katılmaya Tufan’a Nabu ile Marduk eşlik ediyorlardı sanki onlara Nergal parçaladı sabahın şafağını güneş doğarken tatlıca dünya yüzüne Birden saldırıya geçti Ninurta azgın Annunaki’ler ellerinde taşıyorlardı sönmez meşaleleri biteviye gökyüzü karanlığı aydınlanıyordu sanki onların ışığıyla şafak olmadan şafak oldu dercesine Adad'ın hışmı dolduruyordu apak karlar gibi bütün gökyüzünü tipilercesine Görünmez oldu sonra hiçbir şey ve hiçbir şey görünmüyordu sanki karanlıklar ortasında dumanlar Kardeş görmüyordu artık kardeşini İnsan görmüyordu İnsan’ı artık gözleriyle tanıyamıyordu kişi kendini artık yüreğinde Kokusu kapladı Tufan'ın her yanı her yanı kurban korkusu kapladı burkuldu acıdan gökteki tanrıların yüreği bile Tanrılar çekindiler kapıldılar korkuya Tufan’dan ölesiye kurban isteyen tanrılar kaçışmaya başladılar Tanrı Anu’nun en üstte masmavi göklerine Tanrıça İnanna başladı sızlanıp ağlamaya - herşey çamura hamura dönüşüyor şimdi Tanrılar Toplantısı’nda kem sözler mi ettim ki söylemez olaydım keşke o sözlerimi yavrularımı yok etme kararına niye katıldım ki denizleri dolduran küçücük balıklar gibi ben doğurmadım mı yavrularımı sanki - Yırtıyordu tırnaklarıyla yanaklarını tanrıça İnana vuruyordu göğsüne sağ yumruğunu durmadan ahenginde ağıt’ın Bütün üzgün Tanrılar ve Annunaki’ler duyunca onun yürek dayanmaz dinmez ağıt’ını görünce yırtılmış yanaklarını kalbine vuran yumruğunu biteviye başladılar hep birlikte onunla ağlaşmaya gözyaşları Dicle oldu tanrıların gözyaşları Fırat yükseldi yataklarında iki nehrin bir gecede suları Sızlanıp durdular geceler boyu sabahlara bıçaklar açmaz oldu ağızlarını Tanrıların dudakları kapalı titreyerek dudakları çöktüler her bir köşesine bir Dünya’nın tam 6 gün ve tam 6 gece ağladılar çocuklar gibi duyuldu hıçkırıkları sekizinci katından gökyüzünün Kurban arzulayan Tanrıların Tufan’ının kasırgaları esip duruyordu üzerimizde yedinci günün başında “yeter” dedi artık tanrılar “yeter bu kadar kurban sunmak bu kadar yeter! ” Kesildi sonra Tufan kasırgaları rüzgar’lar köşelerine çekildiler duraldı umman denizler serdiler mavi çarşafı üstlerine yorgunca ve gökyüzü çekti tüm nefesini alabildiğince içine An ve Enlil’in önünde yerlere kapandım şükrettim ilahilerle dağlara gönderdim yüreğimin sessiz haykırışını en doruklara An ile Enlil bastılar beni bağırlarına tuttular elimden dokundular alnıma bana tanrı yaşamı gibi bir yaşam verdiler alıp ruhumu götürdüler gökyüzüne An ile Enlil tanrı yaşamı gibi sonsuz bir yaşam bahşettiler yaşamımı benden alarak bana Safa KAÇMAZ Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Lhnn Yanıtlama zamanı: Ocak 29, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 29, 2010 SuperNaturalde Tufanın Azrailin serbest kaldığı için olduğu söylenmişti o geldi şimdi aklıma Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.