nevermore Oluşturma zamanı: Ocak 31, 2010 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 31, 2010 Sonsuzluğun bir parçası olan evrenin oluşumu ile ilgili birçok teori ortaya atılmış ve hep maddesel oluşumlardan söz edilmiştir. Büyük patlama, gazlar gibi. Evrenin oluşumu, belli oranda gazlardan, belli patlamalardan olduğu gibi, çeşitli soyutluklardan da oluşmuştur. Ruhsallık. Yani iki kutup yanyana bulunmaktadır. (Yazar: Erol Yurderi) Evrende çeşitli boyutlar vardır ve evrende zaman farklıdır. Ve evren devamlı olarak kendini yenilemektedir. Evren kendi içinde milyarlarca somut, soyut ve karma varlık barındırmaktadır. Dünyamız da evren içindeki küçük galaksilerden birindeki, karma varlıkların yaşadığı bir gezegendir. Karma derken, ruh ve bedenin bileşimini anlamalıyız. Yani insan karma bir varlıktır. Spirituel bilgiye göre ruh, dünya üzerinde tekamül edebilmek için bir bedene ihtiyaç duyar. Bedenimiz ruhumuzun evidir. Bedendeki beş duyu ise, ruhumuzun dünyaya açılan pencereleridir. Bizler şu anda ruhumuzla ve bedenimizle bir bütün halindeyiz. Ruhumuzu geliştirirken, bir yandan da bedenimizi geliştirmeye özen göstermeliyiz. Bu uyumu yakalamak zorundayız. Çünkü ruhsal gelişme, ruhun ve bedenin uyumu ile olur. Bu temel bir öğretidir. Acaba evimize (bedenimize) gereken önemi ve özeni gösteriyor muyuz? Ruhumuzla bedenimiz birbiri ile uyum içinde çalışıyor mu? Yoksa hastalıklara davetiye mi çıkarıyoruz? Bedensel gelişmenin ilk şartı, bilinçli olarak solunumdur. Yani doğru nefes almayı öğrenmektir. Çünkü bilinçli ve düzenli solunum her şeyin başlangıcıdır. Çünkü nefes hayattır. İnsan nefes almadan yaşayamaz. Ayrıca insan beslenmesine ve uykusuna da dikkat etmek zorundadır. Evrenin kendisi bir enerjidir. Ve enerji sonsuzdur. İnsanda bir enerjidir. Ruhsal yönü olmasına rağmen dünya katında " madde enerji varlığı" sıfatını almaktadır. Evrendeki enerjiyi bedene çeken insanın kendisidir. Çünkü bedenimiz enerji ile yaşar. İşte bilinçli ve düzenli olarak yapılan solunum, bu evrensel enerjiyi bedene alma yollarından biridir. Yogilerin, prana yahut "hayat enerjisi" adını verdiği bu enerji, heryerde bulunur. Maddede, suda, havada, vs., heryerde. Bir insan için doğru nefes almanın iki amacı vardır. Birincisi; kana ve oradan beyine daha fazla oksijen götürmek, ikincisi pranayı, "hayat enerjisini" bedene alıp depolayarak, bedene canlılık ve dayanıklılık sağlamak. Şunu da bilmek gerekir ki, nefes egzersizleri sayesinde zihin de, daha sakin ve huzurlu olur. Böylece düşüncelerimizi ve duygularımızı daha rahat kontrol eder hale geliriz. İnsan sadece fiziksel bedenden oluşmamaktadır. Onun birde, her hücresinden yansıyan ışık bedeni vardır. Bu ışık bedenin yansımasına (AURA) diyoruz. Aura tamamiyle fizik bedeni çevreleyen bir enerji alanıdır. Bu ışık bedende şakra adı verilen 7 tane de algılama merkezi vardır. Bu şakralar, nefes yoluyla aldığımız enerjinin, prananın, fiziksel bedene aktarılmasında terminaller olarak iş görürler. Onlar birer enerji dağıtım merkezleridir. Bu merkezlerin devamlı açık tutulması çok önemlidir. Çünkü prana "hayat enerjisi" içimizde dolaştıkça kendimizi daha sağlıklı ve kuvvetli hissederiz. Eğer çeşitli ruhsal nedenlerden dolayı enerji bedenimizi zayıf düşürmüşsek, bu zayıflık fizik bedenimize de yansır ve hastalıkların oluşmasına sebep oluruz. Biliyoruz ki, insan bedeni DNA dediğimiz yapı taşlarından oluşmuştur. Ve biz insanlar mikroorganizmalar ve hücrelerin yanında en çok bu yapı taşlarının etkilerini taşırız. İnsan tekamülü boyunca, kendisinin yarattığı ve sonuçta çeşitli hastalıkları oluşturan, yapı bozukluğu haline gelen, sabit fikirler üretir. Herbirimizde, boyutları değişik olmak üzere, sonradan edinilen yapı bozuklukları vardır. Bunları besleyen, insanın kendisi, sabit fikirleridir. Ve bu, insanda bölünmelere, parçalanmalara sonuçta yapı bozukluklarına yol açar ve hastalıkları oluşturur. Buna fizyolojik bir olay dersek yanılmış oluruz. Bunlar, yaşamımızdaki bütün olaylarda belirli bir dengenin kurulamaması ve tamamiyle yitirilmesi sonucunda ortaya çıkan olaylardır. İlk önce yapmamız gereken şey, dağılmış olan hücre yapımızı ve yapı taşlarımızı toparlamaktır. Bunları dengelemektir. Çünkü enerjilerin kullanımı, enerjilerin yansıması, toparlanması, gelişimi bu yapı taşlarından geçer. Önemli olan, içinde bulunduğumuz olumsuz ruhsal durumların, sabit fikirlerin, fizik bedenimizi etkilediğini ve hastalıkları oluşturduğudur. Buna izin vermemek gerekir. Auramızı genişletmek bizim elimizdedir. İnsan düşünce bazında bilgilenip, genişledikçe aurası da genişler. Enerjileri artar. İlerlemek, yükselmek, bilgilenmek ve hele hele şifa almak veya vermek, bizim evrenimizde ruhun ve bedenin uyumu ile olur. Onun için ruh varlığımıza gösterdiğimiz özeni, bedenimize de göstermek zorundayız. Doğru nefes alarak onu enerjiyle beslemeliyiz. Çünkü bedenimiz tekamülümüzdeki en büyük destekçimizdir. Ona zarar vermemeliyiz, onu hırpalamamalıyız. Onu her türlü zararlı alışkanlıklardan uzak tutmalıyız. Ona gereken saygıyı göstermeliyiz. Çünkü bedenimiz ruhumuzun evidir. Ve ruhsal tekamül, ruhun ve bedenin uyumu ile olur. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MistikRuh Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2010 Aman Allahım öyle güzel özetlemişsinki hazinem çoğaldı =) umarım bende bu dünyada tekamülümü yapıyorumdur, İnsanın karma bir varlık olduğu teorisine bende katılıyorum , Evrenin kendisi bir enerjidir. Ve enerji sonsuzdur. İnsanda bir enerjidir. Ruhsal yönü olmasına rağmen dünya katında " madde enerji varlığı" sıfatını almaktadır. Bu Cümlende çok hoşuma gitti , Nitekim yaptığımız meditasyon ,yoga veya reiki ,Evrenden ışınlanarak geliyor bence. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Mart 14, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 14, 2010 Insan yapı olarak karma bir varlıktır.ruh bedene beden ruha ihtiyaç duyar.bulunduğumuz evrende var olabilmek için bu karma durumunun olması gerekmekde. Elbette tekamül süresince karmalığımizdan tamamen soyutlanmıyoruz , ama ruh beden ve zihin üçlemesini dengelediğimiz zaman evrenin enerjisi ile bütünleşiyoruz Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
aksak lisan Yanıtlama zamanı: Mart 14, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 14, 2010 Önemli olan, içinde bulunduğumuz olumsuz ruhsal durumların, sabit fikirlerin, fizik bedenimizi etkilediğini ve hastalıkları oluşturduğudur. Buna izin vermemek gerekir. tam nasıl diyhe soracakken alttaki paragrafı okudum ama bazen çok da elinde olamıyor , insan kendine vakit yaratamıyor (kaliteli zamandan bahsediyorum) iyi bir yazı olmuş paylaşım için teşekkürler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Psychedelic Yanıtlama zamanı: Ekim 5, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 5, 2012 Ruhun evrim gecirmesi icin, bir bedene ihtiyaci var, ama asil beslenimini ve evrimini sürdürmesi icin, o bedendeki ,akil, zeka, duygular ve hissiyata ihtiyaci var, bunlarin kombinasyonlari ile beslenir, bunlarin etki derecelerine görede, ruh arsivinde yerini bulur. Tipki Dunya anamizin olusmasi gibi, önce toprak, topragi besleyecek ve yasami baslatacak su, ates yani günes, ve arkasindan olusan hava. Dünya anamizin ruhuda, havanin kendisi , o yüzdendir nefesle ruhun baglantisi..... ( bana göre ) Insanin kendi kendini iyilestirebilecek kapasiteye sahip oldugunu kabul ediyorum. 15 yildirda bu teknik üzerinde daha iyi olmaya calisiyorum. Ruhumu tasiyan beden, bu aklin, duygularin ve hislerin alt konumunda onlarin emirini bekleyen bir aractir, ve onlarin iyi niyetli isteklerini gerceklestirmek icin hazirdir. Ruhdan önce , bedenle muhatap olmak zorunda olan ilk seviyede akil ve zeka, 2.seviyede duygular ve hisler ve en sonunda Ruh. Ruhun , isleyiste herseyle muhatap olmasi bence mümkün degil, o sadece en öz ve en filtrelenip minimal hale gelmis sinyalleri birde kendi filtreleyerek ,ancak hafizasina alir. Ayrica Sayin Nevermore , emeginiz ve zamaniniz icin, iyi niyetlerimi belirtmeliyim, bu ve bunun gibi güzel, cok fazla bilgi barindiran konulari buraya tasidiginiz icin . Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sidar Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2015 Evrende tek bir boşlukta aynı anda birçok farklı titreşimde madde ve enerji yer kaplayabilir titreşimi yüksek olan ruhda dolayısıyla daha gűçlű ve çekici bir bedene sahip olur zihinsel kapasite alın ve göz yapısında istem ve karakterde yűz simetrisi ve ağızda belirir beden tabiatın dilini konuşur aynı zamanda Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
paranormalfikir Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2015 "...Titreşimi yüksek olan ruhda dolayısıyla daha gűçlű ve çekici bir bedene sahip olur." Hangi açıdan? Bu kişinin Dünya görüşü mü, zekâsı mı yoksa bunların yanında vücudunun estetiği mi ön plana çıkar? Evrende tek bir boşlukta aynı anda birçok farklı titreşimde madde ve enerji yer kaplayabilir titreşimi yüksek olan ruhda dolayısıyla daha gűçlű ve çekici bir bedene sahip olur zihinsel kapasite alın ve göz yapısında istem ve karakterde yűz simetrisi ve ağızda belirir beden tabiatın dilini konuşur aynı zamanda Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sidar Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2015 Atatürk ű örnek verebilirim tekamůlűnű tamamlamış bir ruh olduğu için 100 metreden adamın farkı belli oluyordu çakralarının çoğu doğuştan güçlüydű aslında söylemeye çalıştığım sıradan bir fizyonomiye sahip dahinin dűnyaya gelmeyeceği. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Heretik Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 13, 2015 Aslında Atatürk hakkında farklı bir spiritüel görüş var. O da şöyle, Atatürk, tekamülünü tamamlayıp melek statüsüne yükselen eski çağ kahramanları- özellikle Atlantisliler olarak anılır- tarafından yönlendirilen bir insandı. Yani spiritüalistlere göre tekamülünü tamamlayan ruhlar zaten tekrar yeniden bir bedene enkarne olmazlar, onlar bilinçli bir enerji olarak varlıklarını sürdürmeye devam ederler ve tekamül sisteminin devam etmesi adına dünyanın gidişatında çok önemli durumlara (savaş ya da felaketler) müdahale etmek için bazı kişilere rehberlik edebilirler. Atatürk de onlardan biridir deniyor. Buna kaynak olarak Atatürk'ün olağanüstü ileri görüşlülüğü de dayanak sunuluyor ruhani bir rehberlik aldığına dair. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Ocak 14, 2015 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 14, 2015 çok fazla komple teorilerine aslında gerek yok..bu tarz insanlar reenkarne oluşumunu tamamlamış ruhlara sahipler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sidar Yanıtlama zamanı: Ocak 14, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 14, 2015 çok fazla komple teorilerine aslında gerek yok..bu tarz insanlar reenkarne oluşumunu tamamlamış ruhlara sahipler Pek Komplo Teorisi yapmadım aslında .,Atatürk Gandhi gibi liderler 7 Alemde reekarne oluşumunu tamamlamış dünyaya daha yüksek bir vazife aracılığıyla inmiş ruhlardır (Her Ruhun Vazifesi vardır ) Çocuklarıda olmaz bu ruhların genlerini aktarmadan giderler. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.