nevermore Oluşturma zamanı: Şubat 12, 2010 Paylaş Oluşturma zamanı: Şubat 12, 2010 İlkel İnsan ve Büyü , “ İlkel “ dediğimiz insanın yaşamı hakkındaki bilgilerimiz , tüm bulgulara rağmen oldukça sınırlı kalmakla birlikte , ilkel insanın büyülü bir dünyanın içinde yaşadığını söylemek hiç de yanlış olmaz. Bilgilerimiz , eskiye dnük olarak kısıtlı kalsalar da halen dünyamızda var olan ilkel toplumlara ( Avusturya , Afrika, Güney Amerika ‘da ) baktığımızda büyünün nasıl bir “ yaşam şekli” olduğunu büyücünün ne kadar Önem kazandığını görmüş oluruz. Bir başka işaret ilk çağlardan mağara insanlarından kalma duvar resimleri ve nesnelerdir. İlkel insan adeta zorunlu olarak büyülü bir dünyanın içinde yaşıyor ve kısıtlı bilgisi bu dünyada git gide gizemler katıyor . Her taraf tan gelen tehlikelerin içindedir bu insan . Hayatını korumaya çalışmaktadır , hayatını korumaya çalışmaktadır. Hayatını koruyabilmesi için geçerli etkin , maddi (silah) veya manevi (büyü ) önlemler aramaktadır. . Bu konuda ilkel insan bir ikilem yaşamaktadır.Onu en iyi şekilde koruyabilen elindeki mızrak veya balta mı yoksa kabile büyücüsünün büyüsel işlemleri midir ? Kişinin veya kabilenin topluluğun zor anlarında büyücü karşımıza çıkar . O doğadan veya doğa ötesinden gelen her çeşit tehlike ile mücadele etmesini bilendir., yönetici şifacı kurtarıcıdır. Bir bilginin taşıyıcısıdır. O ruhlarla , tanrılarla ilişki kurmasını bilendir. Büyücü büyülerine ayinlerine aktardığı bilgi ile hem koruyor hem de korunuyor. Ama ya büyü işlemezse ? !! Her çağın büyücüsü bu soruya her zaman bir cevap bulur ve yüzyılların geçmesine rağmen bu cevap hiç değişmez , büyücüye başvuran çaresizi hep aldatır. İşlemeyen büyü yoktur, deniliyor , ancak işlemediyse denmek ki ya formül , dua yanlış telaffuz edildi , işlem kurallara göre yapılmadı veya karşıt güç araya girdi. Dünde bugüne büyücü her zaman bu mantıkla , bu savunma ile kendini korur. “ müşterisi “ ne hiç garanti vermez ( aldığı ücreti geri vermediği gibi ) Büyücülüğün başlangıç tarihini ve ilk şekillerini saptayabilmek kanımızca olanaksızdır. Buna karşın büyücülüğün ana vatanını Orta Doğu olduğu açıktır. 5000 yıl öncesin gittiğimiz de karşımıza örneğin , iki “ büyülü “ uygarlık çıkıyor. Mısır ve Sümer. Her ikisini de gerek büyü gerekse sihir ve yıldız bilim hem inançlara hem de kurallarına bağlıdır. Sümer de büyücü / sihirbaz aynı zamanda bir baş rahiptir. Bir “ aşipu “ ve işlemlerini ayinlerini tanrıların yardımı ile yapmaktadır. Öte yandan Mısırda büyücülük “ resmi” dir, dinsel ve ayinseldir. Burada da büyücü bir rahiptir en yüce sihirbaz ise Firavun’un ta kendisidir ve firavun Hz. Musa ile olan karşılaşmada görüldüğü gibi büyücü rahiplerinden de yararlanmaktadır. Orta doğu’nun eski ve büyük uygarlıkları büyüyü ve özelikle sihri bir kuram ve kurum haline getiriyorlar , putperest ya da bol tanrılı dinlerde olduğu gibi. Yahudilerin tek Tanrı inancı ile büyücülüğün saltanatı sarsılıyor, büyücülüğe karşı resmen savaş açılıyor. . “ efsuncu kadını yaşatmayacaksın “ Tevrat , çıkış 22:8 “Cincilere ve bakıcılara dönmeyin , murdar olmak için onları aramayın ; Ben Allahınız Rab’ım” Tevrat , Levililer 19,31 Bundan böyle semavi dinlerde büyücülük yasaklanacak , büyücüler lanetlenecektir. Etnolog İvar Lissner “ Tanrı ve sihir” ( God and Magic ) adlı kitabında ilginç bir tezi öne sürüyor . Lissner ‘e göre ilkel insan da tek bir Tanrıya inanırdı , ancak büyücülerin ve kabile Şamanlarının etkisi altında , Çok tanrılığa putperestliğe itildiler. Ortada bir gerçek var , bizden 70 – 80 000 yıl önce yaşayan ve ilkel dediğimiz insan bir inanca sahipti. Ola ki bu inanç - Cro-Magnon ve Neanderthal dönemleri arasında bazı ayin uygulamalar bazı büyüsel batıl itikatların dürtüsü ile değişmiş büyücülük bu ilk inancı hedefinden saptırmıştır (Colin Wilson Gizem ( the Occult) Mayflwer Books St. Albans 1971.) Eski Mısırda Büyü : Eski Mısırdan bize kadar ulaşan kaynaklarına baktığımızda sihir ve büyücülüğün sihirsel ve büyüsel adların , büyülerin tılsım ve formüllerin Mısır Din hayatında geniş bir yer işgal ettiklerini görürüz. İlginçtir ki bu tür inançlar Mısır ‘ın uygar başlangıçlarından son dönemin kadar, fazla bir değişiklik göstermeden sürüyorlardı. Bunun temelinde tartışılmaz bir gerçek yatıyor : Eski Mısırlılar için sihir ve büyü dinsel bir öğretidir. Bu süreklilikte dolayıdır ki antik uygarlıkların arasında Mısır büyü ve sihir konusunda daima üstünlük taşımıştır. Kaynaklara baktığımızda Nuh Peygamber ‘in oğlu Şem üç yüz yaşına iken yani tufandan 190 yıl sonra Mısıra yerleşir ve orada 161 yıl boyunca ülkeyi yönetir. Şem döneminde Mısır sihrinin en yüksek en inceltilmiş noktasına vardığı söyleniyor. Yahudi geleneğinde de Hz. Nuh yüce bir sihirbaz olarak gösterilir., bir çok gizli metinlere sahip olduğu söylenir. Ve Hz Süleyman….. “ Tevrat ve kuran da bu kralın mucizelerinden uzun boylu söz edilir” hatırlatıyor Şah İdris , “ bin bir gece masalları türünden masallarda ( masal kitaplarında) yaşamı anlatılır. Daha geç dönemlerde Avrupa da yazılan büyü kitaplarında Hz. Süleyman’ın adı yeraltın da hazineler bulmak için kullanılırdı…. Özelikle Arap Tarihçileri bu olağanüstü kralın gizemli uğraşlarını büyük titizlikle aktarırlar. İdris Şah Doğu Büyüsü ( Oriental Magic ) Çev. Osman Yener Say yayınları 1996) Mısır büyücülüğü konusunda Hz. Musa da bizlere önemli malzeme getiriyor.Hz. Musa Mısır Sarayında büyüyen eğitilen bir Yahudi’dir ve içinde iki önemli gelenek taşıyor . Bu yüzden de Nil büyücülerine karşı giriştiği mücadele de asasını veya sihirli değneğini kullanarak üstün çıkıyor. E.A. Wallis Budge !a göre mısırda büyüye inanç Tanrılara inançlardan daha da eskidir. Mısır’da büyü hayatın her kademesinde olduğuna göre tıpta da karşımıza çıkıyor, tıbbi reçeteler, cerrahi ameliyatlar büyülerle baş başa gidiyorlar. Tanrı Hermes’in dediği gibi . “ Ey Mısır , Mısır ! Gelecek kuşaklar için düşüncenden ve yüce esrarlarından , sıradan insanlar için anlaşılmaz , taşlara kazılı işretler kalacaktır. Ama bunlar bile yüzyıllar boyunca seni ölümsüzleştirmeğe yetecektir “ Yahudilerde Büyü : Bizans kaynakları adı Aaron olan ve I Manuel Commenos döneminde (1122-1180) yaşayan bir büyücüden söz eder. Kara Büyü yapan cinlerin yardımı ile ölü falını uygulayan Aaron tutuklandığında dili kesilir ve gözleri oyulur. Büyücü Aaron Asurlular ‘dan Yahudilere geçen Mısır ile boy ölçüşen bir geleneğin kötü örneklerinden biridir. Yahudi büyücülüğünün gerçek kaynaklarına ulaşabilmek hiç de kolay değildir çünkü karmaşıklığı içinde , binlerce yıllık bir bilginin basamağıdır. “Samariler!e göre” diyor Aba Vangh , 1 bütün büyüsel öğreti tek bir kitaba dayanmaktadır. Hz Adem ‘in Cennetten alıp beraberinde getirdiği “ işaretler kitabı “ . Aslında bu bugün “ Raziel’in Kitabı “ olarak bilinen metindir . “ Enoch ‘ın Kitabı “ Hz. Süleyman ve Hz Musa’nın mitoslaşmış miraslarına dahil olan bir başka kitaptır “ ( Aba Vangh Sihirler (les Magies ) ed. Savoir pour etre Bruxelles 1991 ) Destansı Yahudi büyüsel kitaplar ve kaynaklar uzun süre kayıp sayılıyor, bir kısmı ise Arapça çeviriler ile ortaya çıkıyor. Yahudi büyücülüğü ve falcılığı konusunda Tevrat ilginç ve açıklayıcı bir metindir. “bu efendimin ondan içtiği ve hem de onunla fala baktığı kase değil midir.” Tevrat , tekvin 44,5 “ Ve Elişa ona dedi: bir yay ile ok al. Ve kendisine bir yay ile oklar aldı. Ve İsrael kralına dedi: Elini yayın üzerine koy, ve elini koydu. Ve Elişa ellerini kralın üzerine koydu ve dedi : şark tarafından pencereyi aç, ve açtı. Ve Elişa : Oku at dedi, ve attı. Ve dedi Rabb’in kurtarış oku , Suriye ‘ye karşı kurtuluş oku , çünkü Suriyelileri bitirinceye kadar onları afekte vuracaksın.. Ve dedi : okları al , ve aldı . Ve İsrail kralına dedi : yere vur ve üç kere vurup durdu. Ve Allahın adamı ona karşı öfkelenip dedi. : Beş veya altı kere vurmalıydın., o zaman Suriye yi bitirinceye kadar onu vurmuş olurdun. Fakat şimdi Suriye’yi üç kere vuracaksın.” Tevrat Krallar 2,13, 15, 19. “ Ve size fısıldayan ve mırıldayan cincilere ve bakıcılara danışın, derlerse , bir kavim kendi Allah’ına danışmaz mı* yaşayanlar için ölülere mi danışılır ? deyin “ Tevrat İşaya 8 ,19 Yahudilik temelde büyücülüğe karşıdır ancak kimi büyüsel işlemler de içeren kehanete açıktır. “ Aldığın öğütlerin çokluğundan yoruldun: Müneccimler yıldızlara bakanlar , aybaşlarında ne olacağını bildirenler , şimdi kalksınlar da başına gelecek şeylerden seni kurtarsınlar. “ Tevrat İşaya 47 ,1 Yahudi büyücülüğü gördüğümüz gibi gerçek veya destanımsı kaynak kitaplara bağlıdır. Bunlardan biri olan Zohar içerdiği iblis melek cin şeytan ve ruh bolluğu ile 14 yüzyıldan başlamak üzere Avrupa ‘da kullanılmaya başlanılıyor ve Yahudi büyücülüğünü geniş çapta tanıtmaya yarıyor. Asur da Büyü : Asur büyücülüğü bir bakıma Orta Doğu büyücülüğünün bir başlangıcı sayılabilir, hatta sadece Orta Doğu’nun değil de sonradan bütün Batıyı etkileyen büyücülüğün . Orta Çağdan kalma büyü kitaplarında ünlü “ grimoires” ‘lara baktığımızda Asur’dan kalma çokça büyü formülleri ile karşılaşırız. Yüzyıllardan beri büyüsel işlemlerde cinleri ruhları çağırmak için kullanılan geleneksel büyülü dairenin ilk örneklerini Asur’da buluruz . M.Ö. 700 yılından kalma bir yazıt bize bugün söylenmiş gibi geliyor : “Görüntüler imal eden , büyü yapan , yüzü kötü , gözü kem, ağzı kötü, dili kötü, dudakları kötü olanı , en etkili büyüleri yapanı çağırın gökyüzünün ruhları , yeryüzünün ruhları “Aba Vangh Bundan üç bin yıl evvel önce Asur da yaşayan insan gelişmiş bir uygarlığa rağmen , etrafında üşüşen kötü ruhlardan korkutucu büyülerden ve büyücülerden dolayı kendini hep tehlikede hisseder. Ne söylediğine nereye baktığına nasıl davrandığına kiminle temas ettiğine her daim dikkat etmelidir. Herkesin etrafında her an kötülük yapmaya hazır sayısız şeytanlar , cinler, kötü ruhlar dolaşıyor. Örneğin kem gözlü cini Sedu insanlığın düşmanı fırtınalar cini Utukku gibi . Utukku vampir bir cindir., insanların eti ve kanıyla beslenir. Sürekli bir tehlike teşkil eder, insana benzemez , ne erkektir ne de dişi , toprağın derinliklerinde gizlenir. Fırtınalara doğal afetlere hükmeden Lilu , Lilitu,ve Ardat Lili üçlüsü. İster bunları kullansın , ister onlarla karşı mücadele etsin Asurlu büyücü gerçekten güçlüdür. O da yukarıda bazılarını saydığımız kötü cinler,ruhlar ve tanrılar kadar kötü olabilir., kötülükler yapabilir. . Büyücü cinleri çağırabilir, hasta edebilir sakat bırakabilir ve tek bir kelime ile öldürebilir. Buna karşın dilediğinde , koruyucu,ve şifa verici olabilir. Eski Asur ‘da büyücüler çeşitlere göre ayrılırlardı. 1- Sahiru : Büyüleme uzmanı 2- Kassapu: İksir ve Zehir Uzmanı 3- Pasistu . Merhem Uzmanı Cadı Asur Büyücülüğünde cadı, sonraki çağlarda rastlayacağınız benzerlerinden kat ve kat daha güçlü ve dehşet vericidir. “ Evren onun Dünyasıdır , her dağda gezinir, tüm sokaklarda dolaşır, evlere sızar, kalelere girer , dört yol ağızlarında bulunur.” Der bir Asur yazıtı . Daha kötüsü “ Cadı Tanrıların ağzını kapatır ve Tanrıçaların dizlerini zincirler” Asur’da büyüleri çözmenin bir başka yöntemi tanrılardan yardım istemekti, belirli tanrılara dua etmekti. Bu konuda en çok yardımcı olan tanrılar arasında Güneş Tanrısı Samas’ı Ateş Tanrısı Gibil’i Sihirbaz Tanrı Marduk’u ve kötü bilinmekle birlikte zaman zaman iyilikleri de olan Lugalgirra ‘yı sayabiliriz. Antik Roma ve Yunan’da Büyü : Putperest ve çok Tanrılı Roma ve Yunan’da Orta Doğudan başta Mısır ‘dan gelen etkilerle büyücülük uygun bir zemin buluyor. , gizli büyücü örgütler , büyüsel törenler artıyor. Yunanistan’ın Tesalya bölgesi büyücü kadınların, cadıların bir merkezi oluyor. Bütün bu hareketliliğin temelinde yerel inançlar ve ağızdan ağza dolaşan eski destanlar yatıyor. Yunanlılar kendilerini büyüye teslim ediyor ama Roma belki daha kuralcı daha disiplinli olduğundan direniyor. M.Ö. 451 yılında bir yasa büyüsel işlemleri büyüsel uygulamaları kesinlikle yasaklıyor. Ancak yinede gizlice halk arasında yayılmaya devam ediyor. İlginçtir ki tarihi boyunca büyücülük her dönem ve yerde daima iki ayrı sınıfa yayılmıştır. Her şeye sahip olanlar ve hiçbir şeye sahip olmayanlar arasında. Çiçero’ya göre Roma büyücülüğü üç’e ayrılıyor . 1 - Haruspicini : Ya da hayvanların organlarını başta ciğerlerini inceleyerek tanrıların niyetlerini anlamak 2 -Fulgurales : Ya da şimşekleri yorumlamak ve uzaklaştırmak sanatı 3 -Rituales : Ya da toplumsal ve siyasal koşulları insan hayatını ölüm sonrasını düzenleyen Yarı büyüsel kurallar. Yukarıda işaret ettiğimiz gibi büyü kehanetle bir arada yürütülüyor. Teselya’da ki cadıların bir kısmı aynı zamanda kahindirler . Öte yandan “ Gaetes” adını alan en alt sırayı işgal eden kara büyücüler de büyüleriyle ünlenirler. Yunan ve Roma büyücülüğünde de cinlerin, kötü ruhların çağırmak ve onları büyüsel işlemlerde kullanmak için formüller eksik değildi . “Gel cehennemden çıkma , göksel ve dünyasal bomba , uzak yolların , kavşakların tanrıçası. Sen geceleyin ilerliyorsun , ışığın düşmanı , gecenin dostusun. Köpeklerin ulumaları ve akıtılan kanlar seni mutlu eder. Mezarların ve gölgelerin arasında dolaşırsın, kanı arzularsın , insanları dehşete sürüklersin . Gorgo Morgo , bin şekilli ay , bu büyüye olumlu bak. “ Uzak Doğuda Büyü : Çin’de büyü : Avrupa büyücülüğü Orta Doğudan kaynaklanıyor. Uzak Doğu büyücülüğü ise kaynaklarını Orta Asya’da buluyor. Tarihi bilinmeyen geçmişlere dayanıyor. Uzak Doğunun bütününde büyü ciddi bir olaydır. , inançlar bu yöndedir büyüye inanılır . Büyücülükle “ mistik” tinsel bağlar kurulur. . Daha M.Ö. 1 yüzyılda büyücülük kendini imparatorluk saraylarında buluyor. “ Resmi “ büyücülerle ile “gayri resmi” olanlar çatışıyorlar. Saray’daki büyücü bir uzmandır , yasal çalışıyor ve korunuyor sokakta ise halk kendi büyücülerine inanıyor , onları tutuyor. Saray’daki büyücünün işi nedir ? Saray , Çin uygarlığının en parlak döneminde büyüyü neden yasallaştırıyor. Moğol geleneklerinden hareket eden Çin büyücülüğü ruhlar dünyasının iyi ve kötü güçlerin dahilinde kendini ifade ediyor. Sadece doğanın kurallarını zorlamaya bakmıyor. Zamanla zaman mefhumu zaman boyuttu ile bir alışverişe giriyor . Antik uygarlıkların tümünde olduğu gibi büyücü bilgi sahibi bir kahindir, devlet bazında ve ülke bazında verilen kararlarda payı vardır., geleceği en iyi en doğru şekilde tahmin edebilen kişidir. Yorumları engin bilgisine ve tecrübesine dayanır. Klasik Çinli büyücü temelde , bir çeşit felsefecidir. Konfüçyüs ‘ün Lao-Tse’nin Shinto’nun bir izleyicisidir bir temsilcisidir. Sihnto dininde bir tanrı ve Tanrıça bolluğu bulunuyor ,onların sayesinde ve onların yardımı ile büyülerinin seviyesini yükseltiyor. Çinli Büyücü bir kahin olduğu kadar bir koruyucudur. O da tılsımlar , büyülü aynalar kullanıyor . Çinli büyücü özelikle tılsımlar üzerinde çalıştığında işaretleri çok iyi kullanıyor. Buna şaşmamak gerekiyor çünkü Tao Dininin de Taoculukta her işaret bir tanrıyı ifade eder. Kullanıldığında o Tanrının katkısını sağlar. Kaynaklardan çıkarabildiğimiz kadarıyla geleneksel Çin büyücülüğünde Ak Büyü , Kara Büyü Kırmızı Büyü diye bir ayırım yoktur. Tek ayırım daha önce işaret ettiğimiz gibi resmi ve gayri resmi büyücülerin arasında olandır. Ancak İdris Şah ‘ın açıkladığı gibi resmi olmayan büyücüler de bir öğrenimden geçtiklerinden Halk Tarafından nerdeyse aynı derecede itibar görmektedirler. Büyü işlemi ayinsel bir düzen gerektirmektedir ve bu sadece Çin ‘de değil de her kültürde geçerlidir. Antik uygarlıklarda ayinsel törensel yaklaşım ve uygulama bir geleneğe uymak zorunluluğu büyüsel işlemin bir parçasıdır. Büyüsel işlemlerde bir heykelciği , bir kuklayı kullanmak neredeyse evrensel büyü kültürünün ve uygulamalarının kaçınılmaz bir parçasıdır. Dolayısıyla bu çeşit bir işleme Çin’de de rastlamamız doğal sayılmaktadır . Ancak Çindeki uygulama farklıdır, Batı’da ve diğer kültürlerde heykelcik ve kukla üzerinde yapılan işlem çoğunlukla Kara Büyü ile bağlantılıdır. Çin büyücülüğünde ise bağlantı pek kesin görünmüyorsa da amaç bir cini ve yeni doğan bir bebeğin ruhunu o heykelciğin o kuklanın içinde hapsetmektir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Şubat 12, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 12, 2010 Japon Büyücülüğü : Çin de rastladığımız ayırım ( resmi ve resmi olmayan büyücülük) Japonya’da da karşımıza çıkıyor. Birinde Temel Budizm’e dayanıyor , diğerinde Şinto Dinine . Büyücülük her şeyden önce bilgi sahibi uzmanlara , sihir ile uğraşanlara aittir. Halk tipi batıl inancı büyü ise alt kademelerde kalır ve halkın dışında itibar görmez. Her büyücülük geleneğinde olduğu gibi Japon büyücülüğünde de temeller ve bunları oluşturan kaynaklar karmaşıktır. Benzer uygulamalara benzer malzeme ve nesnelere rastlanır.Çin büyücülüğünde gördüğümüz gibi Japonya’da Ak veya Kara Büyü arasında bir ayırımdan söz edilmiyor. Büyü ve büyücülük bir bütündür değişen tek şey büyüsel işlemi yönlendiren niyettir. Japonya’da kesin bir kara büyü yoksa da cadıcılık vardır ve bu bazı imparatorluk fermanlarında yasaklanmaktadır. Ölçü : zarar vermemektir. Zarar veren muhakkak cezalandırılır. Büyüsel işlemde kurban eksik değildir. ( köpekler) ama amaç burda kan akıtmak değil bir yoğunlaşmanın (aç bir köpeğin yoğunlaşan açlığı )gibi peşine düşmek ve onu “ kapmaktır” Japonya da ki büyüsel uygulamaların bazı örnekleri : Cinsel iktidarsızlığa karşı : Sirke “ sake “ ( pirinçten geleneksel Japon içkisi ) Soya baklası , Zeytinyağı , su Aşk iksiri : Yakılan iki kertenkelenin tozları ve su Karı Koca arasında kavga Çıkartmak için: bir terliği ters çevirmek Nefret Uyandırmak için: bir tılsımı yer altına gömmek ve üstün basmak Hint Büyücülüğü : Hindistan her zaman esrarları olağanüstü olayları “ fakir”leri “ yogi” leri ile gizem meraklılarını ve araştırmacıları çeken bir ülke oldu. Ve Hindistan Uzak Doğu büyücülüğünün tarihinde , kendi özel konumunu daima korudu. Ancak…. “ Hindistan’da batıl inanç sömürüsü kendilerine “ fakir “ ya da “ sadhu” süsü vererek onların kılığına giren bazı serseriler tarafından kazanç elde etmek için namussuzca yapılmaktadır. Fakat bu ülkede Tanrının gazabına yol açan bir olaya sebebiyet veren kişiler, Ceza kanunun öngördüğü cezaya çarptırılabilmeleri için mağdur duruma düşmüş şahsın tanıklığı sayesinde kolayca mahkemenin önüne çıkarılmaktadır. “ yazıyordu 1930 ların Hindistan’ı iyi bilen Paul Dare ( Paul Dare Hintlilerde Ak ve Kara büyü , ruh ve madde yayınları 1990 ) Geleneksel olarak Hint büyücülüğü her sorunu haledebilecek durumda olduğuna inanır ve doğal olarak aynı inanış halk tarafından da paylaşılır. Bu karşılıklı güven büyüsel sürecin kayıtsız şartsız kurallarından biridir. Büyücü kendisine ,ona başvuran büyücüye inanırsa işlem , bir tür telepatik bağlantı şeklinde istenilen sonuca ulaşır. Aksi takdirde başarısız kalır. Hint büyücülüğünü araştıran yazarların büyük kısmı Hintli büyücülerin olağanüstü ve doğa ötesi güçlerinden söz ederler . Ancak burada dikkatli davranmak gerekiyor çünkü gerek bu yazarların gerekse başkalarının kabul ettikleri gibi gösterilmek istenen işlem basit bir gözbağcılık oyunundan öteye gitmiyor. Olağanüstü görülmesi çoğu saf olan izleyicilerin kabulüne bağlıdır. Başka ülkelerde olduğu gibi Hindistan’da da büyünün en büyük ve sağlam dayanağı telkindir ( bazen ise hipnozdur) . Kimi yorumculara göre temel etken büyücünün içinde barındığı yıllar süren disiplinli çalışmalarla elde ettiği doğal bir güçtür. Bunu belirtmek gerekiyor ki ister Yogilerin ister Guruların uyguladıkları büyücülük şekilleri büyücülüğü aşıp parapsikolojiye dahil olur, öylece açıklanır. Batılı, Orta Doğulu ve Uzak doğulu büyücü kılıcı kullandığı gibi yere çizilen daireyi kullanır. Hint büyücülüğünde örneğin dairenin yere çizilmesi şart değildir, büyücü değneği ile onu havada çizer işlemleri öylece de yürütür. Derleme sayın Burhan Zihni SANUS'a aittir.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2010 Özellikle eski roma büyücülüğünde görülen hayvanın karaciğeri ile kehanette bulunma yöntemi Kendi tanrılarına adadıkları tapınakta gerçekleştiriliyor ve eğer hayvan sahipli ise sahibinn onay vermesi gerekiyormus. Kehanetler daha çok yöresel bir bölümü kapsıyor ve büyücülükle bağdaştırıldığı için bu çalışmayı yapabilen kahinlerde cadı avlarından nasibini almış . Oysa burada ki ironik durum , kahinlerin bu yöntemi eski roma ve unan mitolojilerindede yewr almakta ve aslan bu kahinlerin druid oldukları gözlemlenmekte. Bu yüzden daha kuzey ülkelerden romaya gelen duruidlerin yereşim çabalarında gösterdikleri bu ilginç ritüeller romalılar tarafindan kabul görmesine rağmen wiccanların tedirginliklerini dahada arttırmış... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boynuzsuzgeyikler Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2010 Kaynaklara baktığımızda Nuh Peygamber ‘in oğlu Şem üç yüz yaşına iken yani tufandan 190 yıl sonra Mısıra yerleşir ve orada 161 yıl boyunca ülkeyi yönetir. Şem döneminde Mısır sihrinin en yüksek en inceltilmiş noktasına vardığı söyleniyor. Yahudi geleneğinde de Hz. Nuh yüce bir sihirbaz olarak gösterilir., bir çok gizli metinlere sahip olduğu söylenir. Yazının bu kısmında aklıma efsanevi 'Alef' kitabı geldi.Bilmeyenler için ayrıntıya girmeden bir ipucu vereyim.Zira başlı başına ayrı bir konudur Alef kitabı.Efsaneye göre bu kitap uzun çok çok çok uzun yıllar yaşayabilmenin sırrını(büyüsünü) içeriyor. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2010 Ademin adenden getirdiği söylenen eşyaların içinde varmış diye biliyorum Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boynuzsuzgeyikler Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 13, 2010 bu kitap üzerine oldukça çok rivayet var ama kısıtlı sayıdaki veri bu kitabın halen ortadoğuda bir yerlerde olduğnu söyler umarı bir gün bulunur.Bu arada konu da süper olmuş eline sağlık. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
phonix Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2010 Eski Yunan büyücüleri, ay ve ölüm tanrıçası olarak tanıdıkları HECATE 'nin kendilerine kuvvet verdiğini sanırlardı. Bu büyücüler, güya büyük bir sihirbazlık hüneriyle hortlakları ayaklarına çağırırlar; insanları deli ederler; çeşitli otlardan tehlikeli zehirler yapar ve ölü eti yerlerdi. Bu gibi, tehlikeli büyücüler, Yunanistan'ın en çok "Tesalya" bölgesinde bulunurdu. Yunanlıların kötü büyücüleri olduğu gibi iyi büyücüleri de vardı. Bunlar tarlalardaki ürünlere bereket getirirler, savaşlarda düşmanı yenik düşürürlerdi. Bazıları, gemicilere "Rüzgar Torbaları" satarlardı! Denizlerde ansızın rüzgar kesildiği zaman yelkenli gemilerin hareket etmelerine olanak olmadığından, en iyi çare, büyücülerin kuvvetine inanmaktı! Rüzgar satan büyücüler, insan üstü bir güçle topladıklarını söyledikleri rüzgarları, kumaş torbalar içine üçer gemici düğümüyle bağlayarak gemicilere satarlardı. Düğümleri çözer çözmez rüzgarlar dışarı fırlar, gemilerin yelkenlerini şişirirdi! Düğümleri çözünce, rüzgar dışarı fırlamazsa ne olurdu? O zaman, ya o rüzgar torbası kötü duaya uğramıştı ya da sahte bir büyücü onları aldatmış demekti! Eski Romalılar da iyi olsun, kötü olsun, tüm büyücülerden korkarlardı. Bazı Romalı hükümdarlar ülkedeki tüm büyücüleri sınır dışı etmişlerdi. Zaman zaman, büyücülük yaptığı sanılan kuşkulu kimseler, uçurumlardan aşağı atılarak öldürülüyorlardı. Avrupa'nın ilk büyücü avı, M.S. dördüncü yüzyılda Roma kentinde başlamıştı. İmparator Valens , büyücülükle uğraşan herkesi en ağır şekilde cezalandırmaktan çekinmiyordu. Hatta, hastaları iyi etmek için çeşitli otlar kaynatarak ilaç yapmaya çalışanları bile ortadan kaldırıyordu. Midesindeki ağrıyı durdurmak için, kendi kendine sihirli kelimeler mırıldanan bir çocuk ölümle cezalandırıldı. Zamanın din adamları, büyücülere, şeytan tarafından yönetilen kötü ruhlar gözüyle bakıyorlardı. "Büyücü" kelimesi yeni bir anlam kazanmıştı artık. Bu anlama göre büyücüler, doğrudan doğruya şeytanın kendisinden ya da putperestlerin tanrılarından insanüstü kuvvetler alan kimselerdi. İlk önceleri, büyücülükle suçlanan kimseler çoğunlukla ağır cezalara çarptırılmak yerine, bu işlerden el çekmeye ya da günah işledikleri için oruç tutmaya çağırıldılar. Bazen de, para cezalarına çarptırılırlar ya da bir süre tutuklanırlardı. Geniş anlamda ilk büyücü avı, on üçüncü yüzyılda Roma Katolik Kilisesi tarafından bir soruşturma(Engizisyon) ile başlatıldı. Bu soruşturmanın amacı, "Dinsizleri" araştırıp bularak cezalandırmaktı. Bu dinsizler, kilisenin öğretilerine inanmayan kişilerdi. Büyücülere şeytanın uşakları dendiği için, onlar herzaman Tanrı'nın da düşmanıydılar. Bu yüzden dinsiz sayılıyorlardı. Soruşturma yönetimi bu kimselere işkenceler yaptırıyor, gerekirse bunları yakarak ortadan kaldırıyordu. On dördüncü yüzyılda "Kara Ölüm" denilen bir hastalık salgını, Avrupa'da yaşayan insanların üçte birini yok etti. Büyücüler, bu salgın sırasında içme suyu kuyularını zehirlemek ve şeytanla birlik olarak hastalığı çevreye yaymakla suçlandılar. On dördüncü ve on beşinci yüzyıllarda, kötü büyücülerin sayısı gittikçe yükseldi. Hatta o kadar yükseldi ki, tüm Avrupa ülkeleri sanki onlar tarafından yönetiliyordu. Kristof Kolomb, Amerika'yı bulduğu sıralarda, büyücüler arasında kitlesel tutuklanmalar ve cezalandırmalar sık sık görülür bir duruma geldi. Bu arada yüzlerce yıl boyunca, binlerce suçsuz insan asılarak ya da yakılarak öldürüldü. -ALINTI- 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MrColt Yanıtlama zamanı: Ekim 1, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 1, 2010 Ben de büyüyü iki tane meleğin dünyaya getirdiğini duymuştum..Bu büyü ile yardım edebilirlerdi fakat nasıl yapıldığının öğretmeleri yasaklanmıştı.Erkek bedeninde dünyada bulunup çok güzel bir kadına aşık olan bu ikisi aşkından dolayı kadına nasıl büyü yapıldığını öğretirler.(hikaye daha uzun direk özet geçtim. ) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Beautiful_Death Yanıtlama zamanı: Ekim 1, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 1, 2010 Ben de büyüyü iki tane meleğin dünyaya getirdiğini duymuştum..Bu büyü ile yardım edebilirlerdi fakat nasıl yapıldığının öğretmeleri yasaklanmıştı.Erkek bedeninde dünyada bulunup çok güzel bir kadına aşık olan bu ikisi aşkından dolayı kadına nasıl büyü yapıldığını öğretirler.(hikaye daha uzun direk özet geçtim. ) Senin bahsettiğinde yunan mitolojisinde mi? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MrColt Yanıtlama zamanı: Ekim 1, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 1, 2010 Hayır,türk-islam. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
phonix Yanıtlama zamanı: Ekim 3, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 3, 2010 Hayır,türk-islam. hikayeyi tamamen anlatırmısın ilgimi çekti Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MrColt Yanıtlama zamanı: Ekim 3, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 3, 2010 Tam hatırlayabilsem anlatırdım,zamanında edebiyat hocamızın anlattığından bu kadar kalmış aklımda . ) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
youngwarlock Yanıtlama zamanı: Ocak 28, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 28, 2013 Senin bahsettiğinde yunan mitolojisinde mi? sanırım şundan bahsediyor arkadaş Bakara Sûresinin geniş bir bölümünde yahudilerden sözeden âyetler onların ne kadar inatçı bir kavim olduğunu, hak söz karşısında kalplerinin ne derece katılaştığını anlattıktan sonra yüz ikinci âyetinde onların Hz. Süleyman dönemine değiniyor: "... Ve onlar Şeytanların Süleyman'ın mülkü aleyhine uydurdukları şeylerin ardına düştüler. Halbuki Süleyman asla küfretmedi. Sadece şeytanlar küf rettiler. Onlar insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe -Hârut ile Mârut indirilenleri öğretiyorlardı. Bu iki melek ise Biz ancak fitneyiz, sakın küfretme' demedikçe kimseye sihir namına birşey öğretmezlerdi. Onlardan koca ile karısını ayıracak şeyler öğrendiler. Halbuki bunlar, Allah'ın izni olmadıkça o sihirle kimseye zarar verici değillerdi. Onlarsa kendilerine zarar verip fayda vermeyen Şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun onlar sihri satın alan kimse için âhirette hiçbir nasip olmayacağını biliyorlardı. Ne fena bir şey karşılığında nefislerini sattılar. Şayet bilmiş olsalardı" (el-Bakara, 2/102). Konu yahudiler ya da Hz. Süleyman olmamasına rağmen dönemin genel durumu bilinmeden Hârut ve Mârut tam mânâsıyla anlaşılamaz. Hz. Süleyman öyle bir yetkiyle donatılmıştı ki Allah tarafından sadece insanlar değil bütün hayvanlar ve cinleri de egemenliği altına almış ve güçlü bir hükümdarlık elde etmişti. Allah'ın ona verdiği bu üstünlük sebebiyle ona karşı olanlar "Süleyman'ın sihir yaptığını, işlerini sihirle yürüttüğünü" ortaya attılar. Ayrıca toplumda sihirbazlar türedi ve sihir ilimleri gelişti. Sihirbazlar daha önce bilinmeyen şeyleri ortaya çıkardılar ve peygamberlik iddiasında bulundular. Hz. Süleyman'a verilen gücün mucize olduğunu anlamayıp, bunu sihirle açıklayan topluma Allah, sihirle mucizenin aynı şey olmadığını göstermek için kendilerine sihir öğretmek üzere Hârut ve Mârut'u görevlendirdi. doğru mu ? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
grim Yanıtlama zamanı: Haziran 25, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 25, 2013 Bu harika paylaşım için teşekkürler dostum Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Haziran 25, 2013 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 25, 2013 Güncellenmiş oldu Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
kingson Yanıtlama zamanı: Haziran 27, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 27, 2013 Harika bir derleme olmus , Genis bir konu.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.