Jump to content

Müzikle Gelen Sağlık


YUH

Önerilen Mesajlar

SES TİTREŞİMLERİYLE ŞİFA

 

Güzel bir melodinin namelerini işittiğimiz zaman; zihnimiz sadece sanki onlara teşekkür edercesine sakinleşip kalmaz, o sırada ruhumuz bile günlük yaşamın sıkıcı bağlarından kurtulur ve rahatlar. İşte bu, bu yazının konusu olan ‘müziğin gücü’dür. Burada ‘müzik’ derken, geçmişteki ve zamanımızdaki müzik ve melodi üstatlarının yaptıkları müziği kastediyoruz, günümüzde ses kirliliği oluşturmaktan başka bir işe yaramayan gürültülü rock ve pop müziğini değil…Tüm çevremiz doğa orkestrasının evrensel ritmi ile sarılmış durumda: Şafak vaktinin huzuru, gecenin fırtınası ve akşam yağan yağmurun huzur verici şıpırtısı ile, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte havayı dolduran kuş cıvıltıları doğa orkestrasının elemanlarını oluşturur.

Bu şekilde sürekli olarak doğanın ses titreşimleriyle banyo yapar durumdayız. Büyük müzik çalışmalarına bu titreşimlerin yansımaması düşünülebilir mi… Üstat kompozitörler olamayabiliriz ama onların yaptığı müzikten yansıyan iyileştirici enerjileri algılayabilir ve onlara müteşekkir olabiliriz.Yüzyıllar boyunca bu tür müzikten ilham ve hatta şifa aldık.

 

Müzik İyileştirici Bir Enerjidir…(*)

 

Tüm müzik notalarının titreşim(vibrasyon) içerdiğini ve her sesin kendine özgü bir frekansı ya da dalga boyu olduğunu biliyoruz. İşte bizlerin de, her birimizin ayrı ayrı olmak üzere; düşünce kalıplarımızın, hissiyatlarımızın ve fiziğimizin titreşimlerinin oluşturduğu bileşkenin bir tek (ve biricik) “aura notası” olduğunu da biliyoruz. Bu yüksek/süptil titreşimleri algılayacak cihazlarımız henüz yok ama bu titreşimlerin var olduğunu yüzyıllardan beri biliyoruz. Biz onları algılayamıyoruz diye de var olduklarını inkar edecek halimiz yok…

Cansız dediğimiz objeler de dahil, var olan her şey titreşir. Çünkü her şey; sürekli olarak hareket halinde kıpır kıpır olan proton, nötron ve elektron yığınından başka bir şey değildir. Onların bu hareketleri o kadar hızlıdır ki, bir illüzyonel yanılgı olarak (biz onları) “katı” olarak algılarız ve katı olarak niteleriz. Söz konusu titreşim durumundan dolayı, her şeyin kendine özgü bir “aura notası” vardır.

Evren de kendine özgü bir sese sahip olup, bunu haykırırcasına yayınlar (emit) durur. Doğu kökenli dinlerde bu, yüz yılladır bilinen bir gerçektir. Bu ses, fonetik olarak, /AH-UM/ gibi bir şeydir ve bu ses, çeşitli dinsel tarikatlarda mantra olarak yüz yıllardan beri kullanılagelmiştir.

Kendimizi dünyanın gürültülü ortamından geri çekip, sessizliğin altın odasına girdiğimiz zaman, canlı kozmozun bu sesine akortlama şansını yakalayabiliriz. Böyle bir akortlama, kendi yüksek benimizle ilgili farkındalığımızı da artıracaktır ki; bu da, Bütünsel’e olan yakınlığımızın biraz daha artması demektir.

Eğer bedensel beninizi dinlendirebilmek ve onu yeniden şarj etmek isterseniz, sessizliğin altın odasında kaliteli müzik dinleyiniz. Orada ruhunuz ve zihniniz Evrensel Ses Enerjileri’ni bol bol absorbe etmek (emmek) fırsatını yakalayacaktır. Şu anda üzerine oturduğunuz sandalye ile bedeniniz arasında bir enerji transferi (karşılıklı etkileşim şeklinde) sürüp gitmektedir.

Gök gürültülü fırtınalarda elektrik yüklü iki bulut belli bir uzaklığa geldikleri zaman, yükü fazla olandan (yükü) daha az olana doğru bir yük boşalması olur ve biz bunu tüyler ürpertici bir şimşek ve ardından gök gürültüsü olarak algılarız. Benzer şekilde, bizler de belli bir sükunet hali içine girdiğimizde, kuş seslerinden, güneş ışığından, doğadaki yeşilliklerden, tertemiz havadan sudan, evinizin duvarlarından ve hatta elinizdeki kitabın / derginin sayfalarından vb. kısacası, çevremizdeki her şeyden aktif bir şekilde enerji emeriz. Eğer bu konuda bir kuşkunuz varsa, ilk fırsatta hemen arka odanıza çekilip, deneyebilir, bu söylediklerimizi sınayabilirsiniz. Bu enerji alış verişi tazahüratın tüm birimleri arasında zaten doğal olarak sürüp gider ama bu olgunun bilincinde olarak yapılacak özel pratiklerle çevreden daha çok enerji çekilebilir, bu yolla da sanki ‘ruhsal şifa bataryalarınızı’ bol bol ve sık sık şarj edebilirsiniz.

Kendi ‘aura enerjinize’ söz konusu (çevre kökenli) enerjilerin daha çok katılımını sağlamak için, arka odanızda sessiz sakin meditasyon yaparken, kaliteli müzik de dinlemenizi öneririz. Deneyin, görün!

Yaşam olduğu gibi titreşim, hareket ve değişimden ibarettir. Yaşam aynı zamanda, Usta Kompozitör tarafından orkestrasyonu yapılmış bir müziktir. O Yüce Kompozitör görünmez olarak vardır ve her şeyin içindedir. Bununla birlikte, unutmayalım ki, büyük müzik eserlerinde, birbirine uyumlu ahenkli notalar olduğu kadar, uyumsuzlar da vardır. Ama bu uyumsuzlar, melodinin akışı içinde eserin geneline uyumlandırılır.

Yaşam da böyledir: Genelde harika ama içinde bu harika görünüm ile bağdaşmıyormuş gibi görünen ama bizlerin gelişimi için kaçınılmaz olan uyumsuzluklar içerir... Bu uyumsuzluklara esneyerek (elestkiyetle) uyum sağlamak, hatta onları geneldeki harika ahenge uyumlamak, içsel gelişim açısından çok değerli deneyimleri gerektiren fırsatlardır.

Tüm tezahürat sürekli olarak Evren Müziğini yaratıyor, kendi aura seslerimizi her gün ona katıyoruz ve bunlar zaten sonradan bizim aksiyonlarımıza, düşüncelerimize, hissiyatlarımıza da yansıyor. An be an yaşamımızın notalarını akıp giden yaşam ırmağına döküyoruz. Erdemli insanlar bunu şimdiye kadar son derece nazik ve düşünceli bir şekilde yapagelmiştir, halen de yapıyorlar. Onlar böylece harika bir şifa ve uyumlu bir ses yarattılar ve kattılar Bütünsel’e...Bu, Bütün’ün hayrı ve kendi hayırları için, erdemli kişilere özgü bir aksiyondur.

 

Ses İle İyileştirme Pratikleri:

 

Genel Zihinsel Sükunet Pratiği:

 

Rahat bir sandalyeye dik olarak oturun ya da çok yumuşak olmayan bir yere uzanın. Rahatlatıcı ve hoşunuza giden müziğinizi de açın ve gözlerinizi kapayın. Müziğin, ruhu okşayan notalarını içinizde hissetmeye çalışarak, onun melodisiyle uyumlanmaya çalışın. Zihninizdeki düşünceleri sakinleştirin. Bu arada uykuya dalarsanız da, zararı yok, çünkü uyandığınız zaman, kendinizi yeniden doğmuş gibi hissedeceksiniz.

 

Yüksek Tansiyon Pratiği:

 

Bu çalışmayı yaparken, ses titreşimlerini hissetmenize yardım için, sağ/sol avuç içinizi göğsünüzün üst kısmına (köprücük kemiklerinizin hemen altına) yerleştirin. Çalışma boyunca; dudak, çene, boğaz ve omuz kaslarınızı gevşek tutmalısınız. Aslında bu, kolay değildir ama gayret ederseniz, başarırsınız. Bu pratik için öyle bir müzik bulun ki, onu mırıldandığınız zaman, göğsünüzü titretsin. İki dakika süreyle bunu yapacaksınız. Bu arada nefessiz kalmamayı da anımsayın. Üzerinde karar kıldığınız melodiyi bu iki dakikalık süre içinde, kesiksiz mırıldanın ama kendinizi germeyin.

 

Depresyon Pratiği:

 

Arka kısmı sert olan bir sandalyeye dik olarak oturun ve gözlerinizi kapayın. Bu çalışmayı yaparken, ses titreşimlerini hissetmek için sağ/sol avuç içinizi tepenize koyun. Bu arada, ön kolunuz üçüncü gözünüzü (alnınızı) kapamış olsun. Çalışma boyunca; dudaklarınız, çeneniz, boğazınız ve omuz kaslarınız gevşek olsun. Daha önceden seçtiğiniz titreşimi yüksek bir müziği mırıldanmaya başlayın. Bunu doğru yaparsanız, kafa tasınızın titreştiğini hissedersiniz. Gerektiğinde nefes alın. Bunu iki dakika süreyle ve kendinizi germeden yapın.

Kendi ‘aura enerjinize’ söz konusu (çevre kökenli) enerjilerin daha çok katılımını sağlamak için, arka odanızda sessiz sakin meditasyon yaparken, kaliteli müzik de dinlemenizi öneririz. Deneyin, görün!

Yaşam olduğu gibi titreşim, hareket ve değişimden ibarettir. Yaşam aynı zamanda, Usta Kompozitör tarafından orkestrasyonu yapılmış bir müziktir. O Yüce Kompozitör görünmez olarak vardır ve her şeyin içindedir. Bununla birlikte, unutmayalım ki, büyük müzik eserlerinde, birbirine uyumlu ahenkli notalar olduğu kadar, uyumsuzlar da vardır. Ama bu uyumsuzlar, melodinin akışı içinde eserin geneline uyumlandırılır.

Yaşam da böyledir: Genelde harika ama içinde bu harika görünüm ile bağdaşmıyormuş gibi görünen ama bizlerin gelişimi için kaçınılmaz olan uyumsuzluklar içerir... Bu uyumsuzluklara esneyerek (elestkiyetle) uyum sağlamak, hatta onları geneldeki harika ahenge uyumlamak, içsel gelişim açısından çok değerli deneyimleri gerektiren fırsatlardır.

Tüm tezahürat sürekli olarak Evren Müziğini yaratıyor, kendi aura seslerimizi hergün ona katıyoruz ve bunlar zaten sonradan bizim aksiyonlarımıza, düşüncelerimize, hissiyatlarımıza da yansıyor. An be an yaşamımızın notalarını akıp giden yaşam ırmağına döküyoruz. Erdemli insanlar bunu şimdiye kadar son derece nazik ve düşünceli bir şekilde yapagelmiştir, halen de yapıyorlar. Onlar böylece harika bir şifa ve uyumlu bir ses yarattılar ve kattılar Bütünsel’e...Bu, Bütün’ün hayrı ve kendi hayırları için, erdemli kişilere özgü bir aksiyondur.

 

alıntıdır..

okumanızda fayda var

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bunu da nette buldum. değişik bir yorumlar olsun en azından :)

 

Bir Şifa Vesilesi: Müzik

Zülfe EYLES (Sızıntı)

Kâinatta her şey titreşir. Dalga hareketlerini ortaya çıkaran titreşimlerinin herbiri, ses dalgaları olarak bilinir. Ses dalgalarının ritmik desenleri, musikiyi ortaya çıkarır. Bu açıdan varlıkların aktiviteleri sırasında çıkardığı ses titreşimleri, birer musikidir. Musiki sadece insana has değildir. Her varlık, musikisiyle birlikte yaratılır. Düşük frekanslı ses dalgaları ihtiva eden kuş, su ve rüzgâr, uyku esnasındaki insanın beyin dalgalarına yakın dalgalar ürettiğinden insanı dinlendirici tesirlere sahiptir. Duyguları incelten ve gönlü yumuşatan müzik türleri, asırlardan beri tedavide kullanılmaktadır. Günümüzde araştırmacılar, beden ve zihin hastalıklarının tedavisinde müziğin kullanılması konusunda hemfikirdir. Bu konuda yapılan birçok araştırma, doktor ve müzisyenlerin; depresyondan kansere, yüksek tansiyondan kronik ağrılara, disleksiden akıl hastalıklarına, migrenden uyuşturucu madde bağımlılığına kadar geniş bir sahada tedavi gayesiyle müziği kullandıklarını göstermektedir.

 

Tarihte müzikle tedavi

Başta Müslüman hekimler olmak üzere, pek çok insan tedavi maksadıyla müziği kullanmıştır. İslâm dünyasında, daha 8. yüzyılın başlarında Fas'ın Fez şehrinde; 9. yüzyılda Bağdat ve Şam'da; 1279'da Halep'te akıl hastaları için birer hastahane açılmıştır. Bu hastahanelerde akıl hastaları, durumlarına uygun bir müzikle tedavi ediliyordu. Eski Türk toplumlarında, hastaları, müzik ve ritimle tedavi eden kişilere baksı ve kam adı verilirdi. Malik El-Mansur Seyfeddin Kalavun, 1284'te Kahire'de Mansuri Hastahanesi'ni kurmuştur. Bu hastahanenin, enstrümental müzik dinleyebilme imkânlarıyla donatılmış olması, hastaların kendilerini daha iyi hissetmelerini kolaylaştırmaktaydı. Ayrıca bu hastahanede çalıştırılan uzman hikâye okuyucuları, çeşitli hikâye ve mizahlarla hastaların tedavisine yardımcı oluyorlardı. Yine aynı hastahaneye, sesi güzel müezzinler çağrılır ve onlara ilâhiler okutulurdu. Böylece hastaların acılarının hafifletilmesine yardımcı olunurdu. Günümüzde de bu hastahanede aynı tür tedavi hizmetleri devam etmektedir. Bugün gelişmiş bazı hastahanelerde de tv, radyo ve bilgisayar donanımlarıyla aynı hizmet sunulmaktadır.

İslâm medeniyetinin bayraktarlığını yapmış Selçuklu ve Osmanlı'da da müzikle tedavi uygulanmaktaydı. Edirne Bayezid Külliyesi'ndeki darü’ş-şifa, halen varlığını sürdüren Osmanlı eserlerinden biridir. Bu şifahanenin hastalara fasıl icra edilen bir sahnesi vardı. Büyük kubbenin altındaki şadırvanın suyu, fıskiyelerle etrafa saçılacak şekilde tanzim edilmişti. Şadırvandan çıkan sesle zenginleştirilmiş manzara, hastalar için rahatlatıcı bir atmosfer oluşturmaktaydı. Osmanlı topraklarında akıl hastalarının müzik ile tedavi edildiği 15. yüzyıl, Avrupa'da delilerin, 'İçlerinde şeytan var!' denerek yakıldığı bir dönemdir. Bu durum, Osmanlı tıbbının geldiği seviyeyi ve hastalara yapılan insanî muameleyi göstermesi bakımından, oldukça manidârdır. Şifahânede musiki ile tedavi gelişmiş olup, hangi makamın hangi hastalıklara iyi geldiği bile tespit edilmiştir. Osmanlı hekimlerinden şair Sururi Hasan Efendinin Taat-ü’l-Emcize adlı eserinde, bu makamlar ve kullanıldıkları hastalıklar teferruatlı şekilde açıklanmıştır (Tablo 1). Ayrıca, farklı rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan bu makamların, günün hangi saatlerinde dinlenildiği de önemlidir. Meselâ nihavent makamı öğleden sonra daha tesirliyken, rast makamı gece ve seher vakitlerinde daha tesirlidir.

Musiki ile tedavi, son beş yüz yıldır, hem Doğu'da, hem de Batı'da terk edilmişti. Ancak son 20-30 yıldır tıp dünyasında bu konuda muazzam bir merak oluşmuştur. Ülkemizde Türk müziğinin kronik ve psikiyatrik hastalıkların tedavisinde kullanılmasına dair çalışmalar, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırma Enstitüsü Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Birimi'nce yürütülmektedir. Bu birimin yaptığı bir çalışmada; Türk müziğindeki nihavent ve rast makamlarının akıl hastaları ile felçlilerin tedavisinde, hüseyni makamının ise, otistik ve spastik hastaların tedavisinde olumlu neticeler verdiği gösterilmiştir. Türk musikisi ile tedavide; tar, ud, ney, kopuz, rebab, dombra ve kıl kopuzu gibi enstrümanlarla birlikte su sesi de kullanılmaktadır.

 

Müzik: bir şifa vesilesi

Vücudumuzun ortalama % 60'ı sudur. Bu sebeple su, vücudumuzdaki ses ve titreşimler için hârika bir iletkendir. Biz sadece kulaklarımızla değil, her bir hücremizle bu titreşimleri duyuyoruz. Her türlü karmaşa ve gürültü, bizi strese sokar, moralimizi bozar ve ümitsizliğe sevk eder. Neticede bunlar bağışıklık sistemimizi zayıflatır. 90 desibelden daha yüksek frekanstaki sesler, strese ve işitme kaybına yol açmaktadır. Dr. Pierce J. Howard, çok yüksek titreşimli müziğin, alkol ve uyuşturucu gibi, şuura tesir edip bize uyuşukluk verdiğini, sonrasında bizde bağımlılık yaptığını belirtmektedir. Anne karnında dinlenen şeyler, cenine tesir etmektedir. İşitme, cenin daha 16 haftalıkken gelişir. (Secde: 32/9) Anne karnındaki bebeğin, hamileliğin belli dönemlerinde duyduğunu ve duyduklarının tesiri altında kaldığını biliyoruz.

New York Strang Kanser Önleme Merkezi'nden Mitchell L. Gaynor, müziğin şifaya vesile olan gücü konusunda şunları söylemektedir: "Gün geçtikçe, daha fazla doktor, ahenkli seslerle sağlık arasında bir bağlantı olduğunu görmekte. Eğer uyumlu insanlar, uyumlu titreşimler ve ahenkli seslerle dolu bir ortamda bulunuyorsak, kendimizi iyi hissetmeye başlarız. Şahsen ben, insanların hayatlarını her yönden iyileştiren ve değiştiren, ahenkli ses ve müzikten daha kuvvetli bir şey bulamadım." Araştırmalar, Mozart ve Vivaldi'den dinletilen müziğin, ceninin kalb atış hızını yavaşlattığını, beyin dalgalarını sakinleştirdiğini ve tekmelerini azalttığını göstermiştir. Ancak rock ve pop müziğin cenini rahatsız ettiği ve tekmelerini artırdığı görülmüştür."

İnsan sesi, kıymeti bilinmeyen şifa aracıdır. Sese, her bir hücreye ve organa tesir etme kuvveti verilmiştir. Musikinin vesile olacağı şifaî tesiri başlatmak için yapılacak iş, güzel müzikleri dinlemek ve Kur’ân okumaktır. Şifa kaynağı olan Kur’ân-ı Kerim'den aşağıdaki âyetler, bu konuya işaret etmektedir:

"Sonra ona en uygun şeklini verdi, ona ruhundan üfledi. Size kulaklar, gözler, gönüller (kalb ve dimağ) verdi. Ne az şükrediyorsunuz." (Secde: 32/9)

"Allah sizi analarınızın karınlarından öyle bir halde çıkardı ki hiçbir şey bilmiyordunuz. Öyle iken size kulaklar, gözler, kalbler (ve dimağ) verdi ki şükredesiniz." (Nahl: 16/78

"De ki: Sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve gönüller (kalb ve dimağ) veren O'dur. Sizin şükrünüz ne de az!" (Mülk: 67/23)

Toronto Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Keith Moore, İnsan Embriyolojisi isimli kitabında, insan embriyosunun ilk önce işitme (kulaklar) nimetiyle donatıldığını, sonra ona görme (gözler) nimetinin sunulduğunu, daha sonra da hissetme, anlama ve zihnî melekelerin (gönül ve dimağ) verildiğini ifade etmektedir. Bu sıralama Kur’ân-ı Kerim'in yukarıdaki âyetlerinde belirtilen sıralamayla paralellik arz eder.

Kur’ân-ı Kerim'in, dinleyenlere şifa olduğunu Efendimiz (sas) mübarek sözleriyle teyid etmiştir. Florida'daki Akbar Kliniği'nden Dr. Ahmed Kadi, usulüne uygun okunan Kur’ân'ın şifa verici tesiri hakkında araştırmalar yapmaktadır.

 

Müziğin tıbbî faydaları

Müzik, beynin mezolimbik bölgesindeki merkezleri uyararak, endorfin, oksitosin ve enkefalin gibi nöro-transmitterlerin salgılanmasını tetikler. Açıkça görülmektedir ki, yaratılıştan beynimize, uyumlu ve ritmik seslere cevap veren bağlantılar konmuştur. İnsanlar müzik kulağına ve güzel sese sahip olmasa da, seslerin ahenkli şekilde söylenmesine karşı duyarlıdır. Müziğin moleküler seviyede nasıl bir mekanizmayla tedavi edici tesirlere sahip olduğu günümüzde yeni yeni anlaşılmaktadır. Yapılan birçok araştırmada, sakinleştirici melodilerin endişe ve korkuları gidermeye, tansiyonu düşürmeye ve kalb atış ritmini yavaşlatmaya vesile olduğu anlaşılmıştır. Müziğin; stres hormonu kortizolün sentezini yaklaşık % 25 azaltmaya, vücudun tabiî kas gevşeticileri endorfinlerin salgılanmasını artırmaya, ameliyat sonrası sancıları hafifletmeye, böylece sakinleştirici ve ağrı kesici ilâçlara olan ihtiyacı azaltmaya, ameliyatlı hastaların daha hızlı ve hafif ağrılı bir şekilde iyileşmelerine, soğuk algınlığını önlemeye, bağışıklık sisteminin savaşçı maddeleri imiglobin A’nın % 14’e çıkmasına ve ilâç almadan doğumu kolaylaştırmaya vesile olduğu bilinmektedir. Müziğin ayrıca, yoğun bakımdaki prematüre bebeklerin gelişmesine, çocukların beyinlerinin nöral (sinirsel) bağlantılarının uyarılmasına ve çevreye olan hassasiyetlerinin artmasına, hafızalarının güçlenmesine, tansiyonlarının 5 birim kadar düşmesine, kalb atış ritimlerinin azalmasına, kardiyak (kalbe ait) kan çıkışının düzeltilmesine, kas gerilmesini gevşetmeye, ilâç kullanılmadan ağrı ve rahatsızlıkların azaltılmasına vesile olduğuna dair bazı tespitler vardır.

Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde stresi azaltma konusunda yapılan bir araştırmada, hastalar kendi başlarına veya rehberlerinin yardımıyla seçtikleri bir müziği dinlediklerinde, depresif ruh hallerinde düzelme olduğu görülmüştür. Kendilerine müzik dinletilmeyen kontrol grubunda ise, sekiz hafta boyunca herhangi bir iyileşme görülmemiştir. Kişinin sağlık durumuna göre, bazı müzikler, hafif egzersizlerin yapılmasında yardımcı olmaktadır. Müzik ayrıca, parkinsonlu hastaların ruh hallerinin ve hareket kabiliyetlerinin iyileşmesine, kemoterapi almakta olan hastaların mide bulantılarının hafiflemesine yardımcı olmaktadır. Müziğin, hastanın ruh halinin iyileşmesinde, çevresiyle diyalogunun gelişmesinde, başarılı olmasında, daha kontrollü yaşamasında, duygularını ifade edebilmesinde ve hafızasının gelişmesinde vazife görür. Müzikle tedavi, ailelerin ve bakıcı durumundaki kişilerin hastalarla iyi münasebetler içinde olmalarına yardım etmektedir.

New York Üniversitesi Nordoff-Robbins Müzikle Tedavi Merkezi'nden Dr. Clive Robbins, doğuştan spastik bir çocuğa, vücudunu nasıl dengeleyeceğini, kol ve bacaklarının hareketini nasıl koordine edeceğini ve nasıl iletişim kurabileceğini öğretmek için müziği kullanmış ve başarılı olmuştur. Bu konuda Robbins şunları söylemektedir: "İnsanın beynindeki sinir ağında ve kas fonksiyonlarında müziğe ve ahenkli sese belirgin bir yatkınlık vardır. Sessiz bir ortamda müzik, aklımızı harekete geçirmeye, dikkatimizi toparlamaya ve bazı beden fonksiyonlarımızın düzenlenmesine yardımcı olmaktadır." Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yapılan bir araştırmada, ameliyat esnasında uyanık kalan hastalara sevdikleri müzik dinletildiğinde, dinlemeyenlere oranla bunların daha az sakinleştirici ve ağrı kesiciye ihtiyaç duydukları görülmüştür. Müzik araştırmacıları, akıcı melodiler ve dikkat dağıtıcı ritmlerle, ameliyat sonrası sancı ve kronik ağrıların sebep olduğu rahatsızlıkların hafiflediğini belirtmektedir.

Louisville Üniversitesi Hemşirelik Okulu'nda yapılan bir çalışmada; uyuma problemi olan 25 kişiden 24'ünün, klasik ve modern müzik dinleyerek daha çabuk uykuya dalabildiği, daha uzun süre uyuyabildiği veya uyandıktan sonra uykuya daha kolay dönebildiği görülmüştür. Uyumak için kullanılan müzik, hafif bir ritme sahip olmalıdır. Bu tedavinin tesirini gösterebilmesi için, insan kendisini yoran ve dikkatini dağıtan bazı fiillerden uzak durmalıdır. Mozart Tesiri isimli kitabın yazarı Don Campbell, beyninde öldürücü bir kan pıhtısının olduğunu öğrenmişti. Günde yedi her birisinde 3-4 dakika, ağzı kapalı şekilde ses çıkarmış. Neticede damardaki pıhtının, yaklaşık 4 cm'den 3 mm'ye kadar indiği görülmüştür. Yeni bir beyin taramasına girmeden önce üç hafta boyunca bu tedaviye devam etmiştir. Campbell kitabında, müzikle ilgili şöyle demektedir: "Müzik gerçekten insanın ruh haline tesir etmekte. Daha anne rahmindeyken ses, müzik ve başka ahenkli titreşimlere maruz kalmak, sağlığımıza, öğrenme gücümüze ve davranışlarımıza tesir eder."

Allah, insana kulak ve işitme duyusu vermiştir. İnsan bu nimeti; kendisini ruhen ve mânen yükseltecek, gönlüne, zihnine ilham esintileri getirecek -başta Kur’ân'ın kendine has musikisi olmak üzere- güzel müzikleri dinlemede kullanmalıdır ki, her nimetin şükrünü kendi cinsinden ifade edebilsin.

 

 

Musiki makamlarının, bağlantılı oldukları hastalıkların ve ruh hallerinin bazıları şöyledir:

Rast makamı : Akıl hastalığından ve felç illetinden kurtulmaya yönelik yardımcı ve destekleyici bir makamdır.

Irak makamı : Asabî mizaçlılara ve hafakana iyi gelir.

İsfahan makamı : Zihni açar, zekâyı keskinleştirir, anıları tazeler.

Buselik makamı : Kulunç ve bel ağrılarının tedavisinde faydalar sağlar.

Revaî makamı : Baş ağrısının tedavisinde kullanılan bir makamdır.

Nevaî makamı : Kadın hastalıklarının tedavisinde ve üzüntüyü gidermede kullanılır.

Egule makamı : Kalb hastalıklarına olumlu yönde tesirleri olan bir makamdır.

Hicaz makamı : Bevliye hastalıklarının tedavisinde destekleyici rol oynar.

Uşşak makamı : Kalb, karaciğer, sıtma ve mide hastalıklarının tedavisinde yardımcı bir metottur.

Yens makamı : Sırt, eklem ve kulunç ağrılarının tedavi edilmesinde yardımcıdır.

Hücent makamı : Ateşli hastalıkları yenmede faydalıdır. Hazmın kolaylaşmasında ve vesvesenin uzaklaştırılmasında tesirleri vardır.

Nihavend makamı : Kan dolaşımı, karın bölgesi ve bacaklardaki ağrıların tedavisinde olumlu tesirleri vardır. Kişiye güven hissi verir.

Hüseyni makamı : Kişiyi ferahlatır. Kişinin kendine güveninin artmasına ve ferahlamasına yardımcı olur. Otistik ve spastik hastalara faydalıdır.

 

* Dr. İbrahim b. Syed’in eserinden tercüme edilmiştir.

KAYNAKLAR

- Gaynor, ibid

- Howard, P. J. The Owner's Manual for the Brain: Everyday Applications from Brain Research. Bard Press, 1999

- Gaynor, M. L., Sounds of Healing: A Physician Reveals the Therapeutic Power of Sound, Voice, and Music, Broadway Books, 1999

- Gaynor, quoted by Peggy Noonan, ibid.

- Gaynor, ibid

- Campbell, D., The Mozart Effect: Tapping the Power of Music to Heal the Body, Strengthen the Mind, and Unlock the Creative Spirit, New York, Avon Books, 1997

--------------------

------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

 

"Mozart etkisi"

 

5 kucuk serada, kadife cicegi ve petunya yetistiriliyor. Seralarin hepsi ayni buyuklukteler. Ayni isigi ve suyu aliyorlar. Topraklari da ayni.Birinci seradaki bitki grubuna Bach, ikincisine Hint klasik muzigi, ucuncusune yuksek sesli Rock, dorduncusune de Country-Western dinletiliyor.Besinci seradaki bitki grubuna hic muzik dinletilmiyor.

 

Sonuc...

 

 

Bach ve Hint muziginin bitkilerin buyumesini buyuk olcude artirdigi goruluyor. Cicekleri daha bollasiyor.Rock calinan serada ise bitkiler buyumeye direniyor gibiler. Country-Western calinan seradaki bitkilerle hic muzik calinmayan besinci seradaki bitkiler, neredeyse benzer bir gelisim gosteriyorlar.

 

Muzik -goruluyor ki- dogayi bile etkiliyor.

 

Bu deneyi yapan Dorothy Retallack, once cicekleri uzun sure incelemis. Gozeneklerinin en fazla sabahin ilk saatlerinde, doga, kus sesleriyle canlanirken acildigini, o saatlerde ciceklerin canlandigini, boylarinin buyudugunu saptamis. Aldigi esinle seralara muzik yayinina yonelmis. Muzik, insanlari da mutlu, huzurlu, yaratici, umutlu, heyecanli, guclu, inancli ve cesur kilabilir. Zihni acar, yaraticiligi gelistirir ve "bitkileri oldugu gibi bedeni de iyilestirir."

Buna, "Mozart etkisi" deniyor.

 

 

Baska deneyimler de gosteriyor ki, "en sifali" muzigi Mozart yapmis. Basuclarinda her gun 2 saat Mozart dinletilen bebeklerin daha zeki olduklari, ineklere daha iyi sut vermesi icin Mozart dinletildigi... Japonya'da bir bira fabrikasinin bira mayasi olusurken Mozart caldirdigini ve o biranin daha pahali satildigini...

 

 

Mozart, bir dâhi...Coguna gore klasik muzigin en iyilerinin en iyisi...

 

 

Daha 3 yasinda piyano calmaya baslayan, 7 yasinda ilk bestelerini aristokrasiye dinleten olaganustu ve olagandisi bir muzik adami... Sol eli muhtesem.Yasami, heyecan, nukte ve muziplikle kucaklamis. Sonlara erken yaklasmis. Huzunlu bir oykusu var :Hastalanir. Notalari artik bir daha goremeyecegi kalin ve siyah perdenin inecegi gunlerin yaklastigi kaygisina kitlenir.

 

 

Bir gun onun esrarengiz bir konugu olur. Siyahlar icinde bu adam ona temsil ettigi bir soylu adina Requiem'i ismarlar. Cok degerli bir insanin her yil olum yildonumlerinde onu yuceltmek ve anmak icin bu Requiem'i caldiracaktir. 4 hafta sure verir ve 100 altin oder.

Zaten olum korkusu icine cokmus olan Mozart, bu siyahli adamin kendisine "olecegi" mesajini iletmekle gorevli oldugu sanisina kapilir.Yapiti, soz verdigi tarihte bitiremez.

Siyahli adam ona, 4 hafta daha ek sure tanir. 50 altin daha oder. Mozart, artik olumun kapisini caldigina iyice inanmistir.Siyahli adam, yapiti almaya tam 4. hafta bittiginde gelir. Yapit tamamlanmistir. Alir.Ama... Mozart artik hayatta degildir.

 

Mozart, 250 yildir sadece yetiskin insanlara degil, cocuklara, bebeklere, ana karninda ceninlere, hayvanlara, bitkilere, ciceklere bile hayat veriyor.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...