Jump to content

Ötealemin İlk Aşamaları


nevermore

Önerilen Mesajlar

ÖLÜM ve ÖLÜM ANI

Ölüm, bizler için bir son, bir yok oluş değil, tam tersine varlığımızın sonsuzluğunun bir ifadesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ölümü bir yok oluş değil aksine bir doğuş olarak görüyoruz. Ancak bu doğuş farklı bir boyuta olmaktadır ve biz o boyuta ötealem, spatyom, ahiret gibi isimler vermekteyiz.

Ölümün çok kısa olarak bir tanımını yapmak istersek, ölüm; içinde bulunduğumuz zaman ve mekan şartlarından ayrılıp farklı bir zaman, mekan boyutuna dahil olmaktır diyebiliriz. Bir şuur ve konsantrasyon değişikliği olarak da nitelendirebiliriz ölümü. Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi ötealemle dünya arasında zaman ve mekan açısından büyük bir farklılık söz konusudur.

ÖLÜM ANINDA NELER OLUYOR?

Öncelikle şunu vurgulamakta fayda vardır ki, ölüm şeklinin ötealeme uyum üzerinde çok büyük bir etkisi vardır. Bir kaza gibi şok tarzında ani ölüm ile uzun süredir hasta olan bir kişinin ölümü ötealeme geçişteki zorlanmaları açısından aynı olmamaktadır. Ani ölümlerde varlığın öldüğünü kabullenmesi çok daha uzun zaman alabilir. Bu tür bir ölümde ruh ve beden ilişkisinin kesilmesi o kadar ani olmaktadır ki, varlık kendisine ne olduğunun farkında değildir. Daha doğrusu, varlık başına gelen kazanın farkındadır, fakat kazayı izleyen ruh beden ilişkisinin kopuşunu fark edememiştir. Ötealeme geçişinden bir süre sonra bile kendisiyle görüşmeye kalksak bize, hala kaza anını anlatıyor olacaktır. Kendisini hala dünyada zannederek, bir kaza atlatmış olduğunu ifadeye çalışacaktır. Her nasılsa bu feci kazadan, mucizevi bir şekilde kurtulduğunu bize rahatlıkla anlatacaktır. Zihinsel olarak kendisini hala kazadan önceki ya da kaza sırasındaki durumda görmektedir. Giyim, kuşam olarak da kendisini son andaki gibi görmektedir.

Diğer ölüm şeklinde ise varlığın şuurlu olarak fark etmese de ölüme hazırlanışı söz konusudur. Gerek rüyalarında, gerek dalıp dalıp gittiği zamanlarda gitgide incelen gümüş kordonuyla ruhsal bedeni yolculuklara çıkar. Bu yolculuklarda, varlık olarak ötealemde kendisini karşılamak için bekleyenlere aşinalık kazanır. Yavaş yavaş olup durmakta olan bu ayrılma süreci boyunca, fizik bedene dönülen uyanıklık zamanlarında kişi rüyada ölmüş annesini, babasını ya da eşini gördüğünden söz eder. Bunların hepsi ötealeme geçme hazırlıkları çerçevesinde geçirilen ruhsal deneyimleri oluşturmaktadır. Gitgide ötealemle olan irtibatta bir artış, bir hazırlanış söz konusudur. Ancak ne kadar hazırlanırsa hazırlansın yine de ötealeme geçer geçmez varlığın uyum göstermesi söz konusu değildir. Teşevvüş adı verilen hali her varlık yaşamaktadır. Yalnızca bunun derecesi ve süresi varlığın tekamül düzeyine göre farklılık göstermektedir.

" Bir Doktor'un Ruhsal Dünyadan Mesajları" adlı kitapta Dr. Karl Nowotny ötealemden kendi ölümünü şu şekilde anlatmaktadır: "Bir ilkbahar günüydü. Ara sıra gittiğim sayfiye evimde kalıyordum. Sağlık durumum iyi olmamakla beraber yatağa düşmüş değildim. Arkadaşlarla yürüyüşe çıkmıştık. Nefis bir akşamdı. Yola çıktığmızda yorgundum, yürüyemeyeceğimi düşünüyordum. Ama kendimi zorladım ve birdenbire sağlıklı ve canlı hissettim. Önden koşuyor, temiz havayı derinden soluyordum. Uzun bir zamandan beri olmadığım kadar mutluydum. Şaşkındım. Bana ne olmuştu da ansızın şikayetlerim, yorgunluğum, soluk alırken çektiğim sıkıntı bitivermişti? Arkadaşlarımın yanına döndüm. O da ne? Orada duruyordum ve aynı zamanda kendimi yerde yatar görüyordum. Yanımdaki insanlar son derece telaşlı ve heyecanlıydılar. Bir doktor çağırdılar ve beni eve taşımak için bir araba buldular, ama ben iyiydim ve hiç ağrı duymuyordum. Bunu anlayamıyordum. Orada yatan insanın kalbini yokladım. Atmıyordu. Ölmüştüm. Ama canlıydım da. Arkadaşlarıma seslendim. Beni ne görüyor, ne de cevap veriyorlardı. Bütün formaliteler tamamlanıp bedenim bir tabuta konulduktan sonra ölmüş olduğumu anladım. Buna inanmak istemiyordum...." diye devam ediyor Nowotny.

Kısaca ifade etmek istersek farklı bir zaman mekan yapısına sahip olan ötealeme geçiş şekli bu olayı yani ölümü fark edip, kabullenme konusuna etki etmektedir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ÖTEALEMİN YAPISI

Ötealemin en büyük özelliklerinden bir tanesi varlıkların imajinasyonuna ve serbest düşüncesine göre en uygun formları oluşturacak bir yapıya sahip olmasıdır. Yani maddesi dünyanın maddesinden daha ince, daha akışkandır. Çeşitli yoğunluk seviyelerine sahiptir. Dünyaya daha yakın olan alanlar (astral plan) daha yoğun, bundan uzaklaşıp daha farklı buutlara yaklaşan alanlar daha seyreltik bir durumdadır. Ötealemin maddesi bildiğimiz herhangi bir gazdan daha süptil ve çeşitli yoğunluk derecelerine sahip bir mekandır. Burası aynı zamanda bir hayaller alemidir ve ne düşünürsek o gerçekleşir. Örneğin, ötealemde bir yerden bir yere gitmek için zamana ihtiyacımız olmaz. Nereyi düşünürsek orada oluruz.

Varlığın ilk aşamada bulunduğu yer olan astral planın yapısını anlatan bir tebliğde şunlar ifade edilmektedir:

“Dünyaya en yakın olan bölgelerde hayat, geniş bir surette arzda olduğu gibi devam eder. Mekteplerle, kiliseleriyle, bütün şehirleriyle, hatta hastaneleriyle ve umumi binalarıyla hayat devam eder. Fakat tekamül ilerledikçe bütün bunlar kaybolur." (Ruh ve Kainat S.253)

Buradaki okullar, kiliseler, şehirler tamamen imajinatif olarak oluşturulmuş bir durumdur. Yoksa ötealemde böyle şeyler yoktur. Bu durum tamamen alışkanlıklardan kaynaklanmaktadır.

Sadıklar Planı tebliğlerinde de ötealemle ilgili şu ifadelere yer verilmiş:

S.P. "Ölüm ötesi alemin başlangıcı ve sonu yoktur. Şunu önce kabul etmelidir ki, maddi alemle, fizik alemle gayri maddi alemi birbirinden ayıran sınır, bir elektriki titreşimden ibarettir. Titreşim tabakaları inceldikçe, yani titreşim yükseldikçe buut içerisinde mevcut bulunan varlığın da etkilenme durumu ve etki etme durumu buna paralel olarak değişir. Bedenini henüz terk etmiş bulunan bir varlık, gayet tabii ve normal bir seyir içerisinde kendisine en uygun gelen bir titreşim ortamı içerisinde bulunur. Bu ortam içerisinde, şuur sahasının titreşim dereceleri, titreşim tabakaları aracılığıyla kendine ait olan bölgeye, ortama, aleme gelinceye kadar kalır. Zira, titreşim ahenginin kurulması, kainat ahenginden dolayı bir zarurettir..."

Bu tebliğden de anlayacağımız gibi tekamül derecesi her ne olursa olsun bütün varlıklar ötealemin ilk aşamalarından geçmek durumundadırlar. Ancak bu aşamada kalış süresi ve yaşananlar her varlığın tekamül derecesine göre farklılık göstermektedir.

Ötealem hayatı sonsuzdur ve orada her şeyin olması mümkündür. Sübjektif hayatlar burada objektif bir hal almaktadır. Bu aynı zamanda bir kanundur. Bizim kendi içimizde barındırdığımız bütün sübjektif hayatlarımız ötealeme geçtiğimizde objektif olarak sanki gerçekmişcesine karşımıza çıkmaktadır.

Ötealemin zamanı ile bizim zaman anlayışımız alınan tebliğlerden edinilen bilgilere göre oldukça farklılık göstermektedir. Her varlığa göre farklı bir zaman anlayışı söz konusudur. Örneğin, ötealeme geçeli bir hafta olmuş bir varlıkla kurulan irtibatta ne zaman öldüğü sorulduğunda varlık yıllardır bu alemdeyim gibi yanıtlar vermektedir. Ya da yıllar önce öldüğü halde henüz üç-beş gün önce öldüğünü söyleyen varlıklar da vardır.

ÖTEALEMİN İLK AŞAMALARI

Ölüm olayında bir şuur değişikliği söz konusudur. Ancak bu şuur değişikliği ölümle birlikte bir anda meydana gelen bir durum değildir. Varlık zaman içinde bu değişikliği fark etmeye başlar. Bu şuur değişikliğini fark edebilmesi için kendisine bir çok haller yaşatılır. Bu halleri kendisine yaşatan aslında yine kendisidir. Bazen bu iş hami varlıklar tarafından da gerçekleştirilir. Ancak varlık bunun farkında değildir. Varlık farkında olmadan bunu kendi kendine nasıl yaşatıyor diye düşünebiliriz. Bu durum imajlar tarzında olmaktadır.

OTOMATİK İMAJİNASYON

Ötealeme geçmiş bir insanın imajinasyon melekesi dünyadaki halinden çok daha fazladır. Biraz önce söylediğimiz gibi ötealemin yapısı da buna çok müsaittir. Ancak ilk aşamada varlığın bu durumdan hemen hemen hiç haberi yoktur. Bu nedenle burada kendiğilinden, otomatik (spontan) imajinasyon terimi kullanılmıştır.

Ötealeme geçince serbestleşen duygular, eğilimler, eş koşmalar, pozitif ve negatif düşünceler hepsi imajinasyonla birlikte canlanır ve ruh varlığı için hakiki birer hayat sahnesi haline gelir. Bu durum ruhta bu imajlara neden olan duygu ve eğilimler kaybolana kadar devam eder. İşte ruh varlığının ötealemde çekeceği ıstırapların çoğu bu şekilde meydana gelir. Ötealemin bu sahnelerinde rol alan tipler şuurlu birer şahsiyet değildir. Bunlar ruh tarafından canlandırılmış birtakım mizansenlerdir. Ancak varlık bunun farkında değildir.

Bu sahnelere yol açan duygular çok çeşitlidir. Ruhun bilgisi, görgüsü, son dünya hayatındaki eprövlere karşı göstermiş olduğu reaksiyonları çeşitli sahnelerle karşısına çıkacaktır. Aşağıdaki tebliğ bu sözlere örnek teşkil etmektedir:

" Size şunu söyleyebilirim: Benliğimizin bütün şubeleriyle doğrudan doğruya yüzyüze konulmaktayız. O zaman muhtelif 'ben'ler bize ayrı ve müstakil şahsiyetler gibi görünür. Lakin bunlar kendi vicdanımıza sıkı bir surette bağlıdırlar..."

Şimdi bunu diğer bir tebliğ örneğiyle açmaya çalışalım. Dünyada yaşarken hasislik, kıskançlık gibi duyguları kendisinde beslemiş bir varlığın ötealemin ilk aşamalarındaki imajinasyonu şu şekilde: "Benden daha ne istiyorsunuz? Çalmış olduğunuz paralarımı bana iade etmekle daha iyi bir harekette bulunmuş olursunuz. Her şeyimi aldınız, beni mahvettiniz, sokakta kaldım. Başımı nereye koyacağımı bilmiyorum. Lütfen bana paralarımı iade ediniz."

Örnekte de çok açık görüldüğü gibi varlık hasislik ve kıskançlık halini olduğu gibi ötealeme taşımış ve bu durumu otomatik imajinasyonla orada da devam ettirmektedir. Ancak bunun bir imaj olduğunun farkında değildir.

Ötealemle ilgili en çarpıcı tebliğ örneklerini veren varlıklardan biri de Albert Pauchard‘dır. Kendisi yaşarken tanıdığı bir protestan papazıyla ötealemde karşılaşır. Papaz resmi elbiseler içinde görünür, çünkü kendini öyle imajine etmektedir. Albert Pauchard kendisine bunun nedenini sorar. Papaz böyle bir alemde sahip olunan en iyi giysiler giyilmelidir diye cevap verir. Karşılıklı sohbet ederlerken papaz bir süre sonra elindeki incilini kaybettiğini fark eder ve bunun nedenini anlayamaz. Albert Pauchard ona artık incili düşünmediği için onu kaybetmiş olduğunu ve tekrar düşünecek olursa yine elinde olacağını söyler. Papaz bunun bir şaka olduğunu sanar, ancak incilini düşündüğü anda yine elinde olduğunu görünce de çok şaşırır. Bu örnek de otomatik imajinasyonu çok net bir şekilde anlatmaktadır.

Bizler dünya hayatını yaşarken kendini bilme konusunda ne kadar talim yaparsak, eşkoşmalarımızı ne kadar azaltabilirsek, karşımıza çıkan eprövlere ne kadar yapıcı bir şekilde yaklaşırsak, uyum ve esneklik konusunda kendimizi ne kadar geliştirirsek bunların hepsinin ötealeme geçtikten sonra da bize birçok faydası olmaktadır. Diğer yandan ötealemdeki teşevvüş aşamasının kısa sürmesi için ölüm ve ötesi hakkında doğru ve detaylı bilgi edinmenin yollarını aramalıyız.

Sadıklar Planı Tebliğleri’nde bu konu şu şekilde ele alınmaktadır: "...Bütün bunlara rağmen sizlere tavsiye edeceğimiz husus, önce bilgi yoluyla ölümün manasını, ölümün zaruretini, ölümün prensibini öğrenmenizdir. Ölüm ötesi alem hakkında, edinebildiğiniz kadar, en eskisinden en yenisine kadar bilgi edinmenizdir. Buna tamamen kendinizi hazır hissederseniz, ikinci durumu tatbik ediniz. Yani her an, her gece ölecekmiş gibi, düşünce ve tavır içerisinde, vazife olarak yaşamak. Hayat bir ödev yeridir ki, orada bütün elem ve hazlar bir seraptan ibarettir. Zaten içinde bulunduğunuz sistem ve alem devamlı olarak bir aldatıcı veçhe taşırlar ve bu yüzden de bir cehennem hayatı yaşamanız temin edilmiş olur. Hakiki realiteleri ancak yüksek beninizde bulursunuz."

 

 

İzmir Ruhsal Araştırmalar Derneği (İRAD) notlarından..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Anılar, İzler

 

İleride de göreceğimiz gibi bu durum, özellikle de önceki hayatlarda yaşanmış bir travma söz konusu ise, geçmiş yaşamlara ait “izlerin, anıların” kişiyi daha sonraki yaşamlarında da etkilemeye devam ettiği gözlenen geçmiş yaşam terapileri için alışılmış bir durumdur. Herhangi bir travma sonucu, “Bir daha asla aşık olmayacağım.” ya da “Erkeklere güvenilmez.” gibi hiç de akıllıca olmayan önyargılara dönüşen kararlar almaya yöneldiğimiz bilinen bir şeydir.

 

Duygusal durumlar herhangi görünür bir neden olmaksızın kişiyi etkilemeye devam edebilir ve bu nedenle tekrarlayan nefret ve intikam duyguları ortaya çıkabilir. Öyle görünüyor ki bunlar sıklıkla bir önceki yaşamda deneyimlenen en son duygusal durumlardır.

Fiziksel izler de bir diğer türüdür. Şimdiki kötü cilt durumu daha önceki bir hayatta diri diri yanmış olmak gibi bir bedensel travmadan kaynaklanabilir. Migrenler, bazen daha eski bir hayatta kafaya darbe almaktan dolayı gelişebilir.

 

Geçmiş yaşam terapilerinde çok az sayıda Şiba (Sheba) Kraliçesine rastlanmaktadır, karşılaşılan karakterler genellikle sıradan erkek ya da kadınlardır. Üstelik, geçmiş yaşamlarında kendilerini karşı cinsiyette ya da farklı bir ırkta görmek bireyler için şaşırtıcı olmaktadır.

 

Geçmiş yaşam terapisi nasıl yapılır? Bu alanda eğitim görmüş olması gereken terapist genellikle iki yaklaşımdan birini kullanır. İlki, ipnoz, ya da gevşemeyi içeren, zaman içinde, belki kısa zaman aralıkları ile geriye gitme ya da uzun bir koridordan yüründüğünü ve bir önceki yaşama açılacak kapıya doğru sürüklenildiğini tahayyül etmek gibi telkinlerle birlikte yürütülen yaklaşımdır. Diğer yaklaşım ise, geçmiş yaşama ait duygulara “köprü” metodu ile bağlanarak ve böylece görüntülerin ve seslerin tekrar canlanmasını sağlayarak kişiyi şu anda ilgilendiren probleme onu konsantre olmaya teşvik etmektir.

Terapist hiçbir yönlendirme yapmaksızın sadece açık sorular sorar ve sonuçta deneyimlenenler birey tarafından ilişkilendirilir. Genelde oldukça faydalı bir etki oluşur.

 

TEKRARDOĞUŞ

Geçmiş yaşam terapisi doğal olarak tekrardoğuş fikrine dayanır. Doğu insanları tekrardoğuşu çok önceden kabul etmişler ve insanların yaşamdaki iyi ve kötü davranışlarının bir sonraki hayatlarındaki durumlarını yönlendirdiği şeklindeki karma fikrini geliştirmişlerdir. Hindular bu düşünceyi ilk kez Veda ve Upanişad öğretilerinde dile getirmişlerdir. Budistler de reenkarnasyonu varoluş düzenlerinin merkezi olarak görürler. Tibetin Kadim Ölüler Kitabı bugün için ölüme yakın deneyimler olarak adlandırdıklarımızı ve ölüm ile tekrardoğuş süreçlerini bütünüyle tarif etmektedir. Dalai Lama, her enkarnasyonunda, aynı bölgede yaşayan ve diğer testlerle birlikte bir önceki hükümdara ait nesneleri tanıyan bir çocuğu arayan gruplar tarafından seçilmektedir.

 

Tekrardoğuş aynı zamanda eski Mısır’da, Yunanistan’da, Çin’de ve hatta ilk Hristiyanlarca da kabul edilmiştir. Fakat imparator Jüstinyen’in politik hileleri sonucunda bu fikir Hristiyan Alemi içinde bastırılmıştır. M.S. 553’te Jüstinyen tarafından bir araya getirilen 5. Evrensel konseyde üç oy ile sadece bir tek hayatımız olduğuna karar verildi. Oylama bir bakıma adaletsiz bir şekilde gerçekleşmişti çünkü o zamanki Papa hapisteydi ve batı rahiplerinden hiçbirisi toplantıya katılmamışlardı. Daha sonra tekrardoğuşa inanmak dine aykırı ve cezalandırılacak bir durum olarak kabul edildi. Doğal olarak bu afaroz batı düşünüşünü asırlarca etkiledi. Batıda bu fikir sadece 19. Yüzyılın sonunda spiritüalistler ve teozoflar tarafından tekrar canlandırıldı.

 

KANIT

Reenkarnasyonun kanıtı nedir? Bugün bile bu ülkede bu konu resmi ortodoks bilimi tarafından hala bir tabu olarak görülmektedir. Fakat nispeten daha tarafsız bir kültür olan Amerika’da, bir araştırmacı vakalar toplamak için uzun yıllardır çok dikkatli bir şekilde çalışmaktadır.

Virginia Üniversitesinden Prof. Ian Stevenson, reenkarnasyonu destekleyen çok sayıda veri toplamıştır. Tipik olarak, küçük bir çocuk, başka bir aile ve ev hakkında konuşmaya başlamaktadır. Pek çok durumlar incelenmektedir ve bazen çocuk çok kuvvetli deliller vermektedir, örneğin, bazı gizli ve değerli şeylerin yerini açığa çıkarmaktadır.

 

Stevenson’un titizlikle yürüttüğü en son araştırma, doğum izleri ya da doğum kusurları ile geçmiş yaşamdaki ıstıraplı yaralanmalar arasında bağlantılar bulmuştur. Geçmiş yaşam terapisinde, kişinin bir önceki yaşamının bir yerlerde kayıtlı olup olmadığını belirlemek pratik ya da gerekli değildir. Fakat bazen insanlar bunu ortaya çıkarmak için kendilerini mecbur hissetmektedirler.

İngiltere’de yaşayan Jenny Cockell isimli bir çocuk, İrlanda’daki bir ailenin evi ile ilgili olarak ısrarlı rüyalar görmekte ve geriye dönüşler yaşamaktadır. Sonunda bu evin izini bulmuş ve çocukları olduğundan emin olduğu insanlarla -tabii ki şimdi o insanlar kendisinden daha büyüktür- ilişkiye geçmiştir.

Bazen kişinin hikayesini doğrulayan olaylar ortaya çıkmaktadır.

Dave isimli bir adam su ve arılara karşı her zaman bir korku taşımaktadır ve baştan beri muz kokusundan iğrenmektedir. Bu hoşlanmayışlar için hiçbir görünür neden bulunamamıştır.

Bir terapi sırasında Dave kendini bir geçmiş yaşamında bulur. Vücuduna saldıran bir arı sürüsüyle bir nehir kıyısınca koşmaktadır. Kaçmak için suya atlar, fakat boğulur. Bu olaylar nefretlerinin ilk ikisine açıklık getirir, üçüncüsünün nedenini ise ancak bir yıl sonra anlar. İzlediği bir televizyon belgeseli, arıların çılgınca bir biçimde iğnelerini batırmayı istediklerinde, muz kokusuna benzer bir kimyasal salgıladıklarından bahsetmiştir.

 

GEÇMİŞTEN GÖRÜNTÜLER

 

Kişinin geçmiş yaşam terapisi esnasında ne gördüğünü bilfiil “görmek” için yazar tarafından bir teknik geliştirilmiştir. Kişiler ipnotize edilir ve önlerine bir çizim tahtası yerleştirilir. Geçmiş yaşam terapisi yönlendirilir ve görüntü, terapistin uyarısı ile dondurulur. Süje gözlerini açar ve çerçevede sabitlenmiş olan görüntüyü (resmi) yansıtır. Bunun için süjelere kurşun kalem verilir ve olduğu gibi kalan hareketsiz manzarayı çizmeleri söylenir. Daha sonra, yerlerine doldurulmak üzere, renkleri tarif etmesi istenir.

Geçmiş yaşam görüntüleri durdurulabilir ve tekrar başlatılabilir ve böylece bu tip görüntülerin ardışıklık içinde bütünü elde edilir. Sonuçta inanılmaz detaylar elde edilir. Metot terapist ve araştırma için oldukça önemli miktarda bilgi sağladığı gibi deneyim için de büyüleyici nitelikte kalıcı bir kayıt sağlar.

Christine Shirley bu şekilde çizilmiş pek çok resim elde etmiştir. Bir tanesi, geçmiş yaşamındaki kocasını eski Yunanistan’daki bir mabette göstermektedir. Diğer bir resim bir köye saldıran fakat öldürülen paralı bir askerle ilgilidir.

 

GEREKLİ BİR TERAPİ

 

Geçmiş yaşamlara dönüşün, terapi için oldukça geçerli bir yöntem olduğu hiç şüphe götürmez. İnsanlar diğer terapi türlerinde bazen kendiliklerinden sanki geçmiş yaşamlarına girmektedirler ve hatta bu durum derin doku masajlarında bile ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, bu deneyimlerle ilgilenmek üzere geliştirilmiş ve formüle edilmiş bir yöntem olmalıdır. Bunlar görmezden gelinemez.

Aslında bu alan, terapistin tamamıyla bilgi ile donanımlı ve tecrübeli olmasını gerektiren bir alandır. Uygun eğitim çok önemli ve gereklidir. Geçmiş Yaşam Regresyon Çalışmaları Kolejinin kurulma nedeni budur.

 

İYİLEŞTİREN MÜZİSYEN

 

Kemancının salondan kaçtığı giriş paragrafına dönecek olursak, bu 19. yüzyıl senaryosu, şu anda West End Müzikalinde çalan günümüz gitaristlerinden Karl tarafından, çok canlı ve duygu yoğunluğu içinde bir geçmiş yaşam terapisi seansında deneyimlenmişti. Aşırı sayıda teli ve enstrümanı yanında yedek bulundurma şeklindeki şiddetli obsesyonunu çözümlemek çabasıyla geçmiş yaşam terapisine başlamıştı. Bir gevşeme durumunda bu soruna odaklanmasıyla birlikte, kendisini otomatik olarak sahnedeki panik görüntüsünün içinde buldu. Olaylar güçlü ve tatsızdı ancak Karl için şaşırtıcı olan, bu konuda kendisini artık mecbur hissetmediğini fark etmesiydi. Şuurdışı bir seviyedeyken bir telkini kabul etmiş, bir şeyler serbest bırakılmış ve Karl iyileşmişti.

 

Kaynak: Avrupa İpnoterapi Kolejinin internetteki sayfalarından alınmıştır.

 

Karşılık - Varlık: Andre Luiz

 

 

Aksiyon ve reaksiyon yaşamın değişmez bir yasasıdır. Beklemeyi bilen gerçek zaferle karşılaşır.

 

Eğer iyiyi yakalarsanız, insanların yanında ve her yerde en iyi yere sahip olursunuz.

Eğer birine yardım ederseniz, yardım ettiğiniz bu kişi yardım etmenize vesile olmaya devam edecektir.

Diğer insanların sukûnetine yardım ederseniz, barış da sizin etrafınızda belirecektir.

Yükselmenizi sağlayan zamanı değerlendirirseniz, bu zaman saize mucizeler sağlayacaktır.

Yaşamı kutsarsanız, yaşam da sizin varlığınızı kutsayacaktır.

Hizmet etmeye çalışırsanız, bu çalışmanız ihtiyacınız olan yönlendirmeyi size sunacaktır.

İnsanları seviniz ve bu sevgi size tesir dolu olarak geri dönecektir.

Ektiğinizi biçeceksiniz. Bunun zaten çok açık olduğunu ifade edebilirsiniz. Ayrıca hep iyilikle ilgili olanı yaşamda kelimelere döküyoruz.

Eğer bunu denemeyi başarırsak, elbetteki sevinç çığlıklarıyla parlayan sürprizler kaçınılmaz olarak karşımıza çıkacaktır.

 

Medyom: F.C.Xavier

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Anılar, İzler

 

İleride de göreceğimiz gibi bu durum, özellikle de önceki hayatlarda yaşanmış bir travma söz konusu ise, geçmiş yaşamlara ait “izlerin, anıların” kişiyi daha sonraki yaşamlarında da etkilemeye devam ettiği gözlenen geçmiş yaşam terapileri için alışılmış bir durumdur. Herhangi bir travma sonucu, “Bir daha asla aşık olmayacağım.” ya da “Erkeklere güvenilmez.” gibi hiç de akıllıca olmayan önyargılara dönüşen kararlar almaya yöneldiğimiz bilinen bir şeydir.

 

Duygusal durumlar herhangi görünür bir neden olmaksızın kişiyi etkilemeye devam edebilir ve bu nedenle tekrarlayan nefret ve intikam duyguları ortaya çıkabilir. Öyle görünüyor ki bunlar sıklıkla bir önceki yaşamda deneyimlenen en son duygusal durumlardır.

Fiziksel izler de bir diğer türüdür. Şimdiki kötü cilt durumu daha önceki bir hayatta diri diri yanmış olmak gibi bir bedensel travmadan kaynaklanabilir. Migrenler, bazen daha eski bir hayatta kafaya darbe almaktan dolayı gelişebilir.

 

Geçmiş yaşam terapilerinde çok az sayıda Şiba (Sheba) Kraliçesine rastlanmaktadır, karşılaşılan karakterler genellikle sıradan erkek ya da kadınlardır. Üstelik, geçmiş yaşamlarında kendilerini karşı cinsiyette ya da farklı bir ırkta görmek bireyler için şaşırtıcı olmaktadır.

 

Geçmiş yaşam terapisi nasıl yapılır? Bu alanda eğitim görmüş olması gereken terapist genellikle iki yaklaşımdan birini kullanır. İlki, ipnoz, ya da gevşemeyi içeren, zaman içinde, belki kısa zaman aralıkları ile geriye gitme ya da uzun bir koridordan yüründüğünü ve bir önceki yaşama açılacak kapıya doğru sürüklenildiğini tahayyül etmek gibi telkinlerle birlikte yürütülen yaklaşımdır. Diğer yaklaşım ise, geçmiş yaşama ait duygulara “köprü” metodu ile bağlanarak ve böylece görüntülerin ve seslerin tekrar canlanmasını sağlayarak kişiyi şu anda ilgilendiren probleme onu konsantre olmaya teşvik etmektir.

Terapist hiçbir yönlendirme yapmaksızın sadece açık sorular sorar ve sonuçta deneyimlenenler birey tarafından ilişkilendirilir. Genelde oldukça faydalı bir etki oluşur.

 

TEKRARDOĞUŞ

Geçmiş yaşam terapisi doğal olarak tekrardoğuş fikrine dayanır. Doğu insanları tekrardoğuşu çok önceden kabul etmişler ve insanların yaşamdaki iyi ve kötü davranışlarının bir sonraki hayatlarındaki durumlarını yönlendirdiği şeklindeki karma fikrini geliştirmişlerdir. Hindular bu düşünceyi ilk kez Veda ve Upanişad öğretilerinde dile getirmişlerdir. Budistler de reenkarnasyonu varoluş düzenlerinin merkezi olarak görürler. Tibetin Kadim Ölüler Kitabı bugün için ölüme yakın deneyimler olarak adlandırdıklarımızı ve ölüm ile tekrardoğuş süreçlerini bütünüyle tarif etmektedir. Dalai Lama, her enkarnasyonunda, aynı bölgede yaşayan ve diğer testlerle birlikte bir önceki hükümdara ait nesneleri tanıyan bir çocuğu arayan gruplar tarafından seçilmektedir.

 

Tekrardoğuş aynı zamanda eski Mısır’da, Yunanistan’da, Çin’de ve hatta ilk Hristiyanlarca da kabul edilmiştir. Fakat imparator Jüstinyen’in politik hileleri sonucunda bu fikir Hristiyan Alemi içinde bastırılmıştır. M.S. 553’te Jüstinyen tarafından bir araya getirilen 5. Evrensel konseyde üç oy ile sadece bir tek hayatımız olduğuna karar verildi. Oylama bir bakıma adaletsiz bir şekilde gerçekleşmişti çünkü o zamanki Papa hapisteydi ve batı rahiplerinden hiçbirisi toplantıya katılmamışlardı. Daha sonra tekrardoğuşa inanmak dine aykırı ve cezalandırılacak bir durum olarak kabul edildi. Doğal olarak bu afaroz batı düşünüşünü asırlarca etkiledi. Batıda bu fikir sadece 19. Yüzyılın sonunda spiritüalistler ve teozoflar tarafından tekrar canlandırıldı.

 

KANIT

Reenkarnasyonun kanıtı nedir? Bugün bile bu ülkede bu konu resmi ortodoks bilimi tarafından hala bir tabu olarak görülmektedir. Fakat nispeten daha tarafsız bir kültür olan Amerika’da, bir araştırmacı vakalar toplamak için uzun yıllardır çok dikkatli bir şekilde çalışmaktadır.

Virginia Üniversitesinden Prof. Ian Stevenson, reenkarnasyonu destekleyen çok sayıda veri toplamıştır. Tipik olarak, küçük bir çocuk, başka bir aile ve ev hakkında konuşmaya başlamaktadır. Pek çok durumlar incelenmektedir ve bazen çocuk çok kuvvetli deliller vermektedir, örneğin, bazı gizli ve değerli şeylerin yerini açığa çıkarmaktadır.

 

Stevenson’un titizlikle yürüttüğü en son araştırma, doğum izleri ya da doğum kusurları ile geçmiş yaşamdaki ıstıraplı yaralanmalar arasında bağlantılar bulmuştur. Geçmiş yaşam terapisinde, kişinin bir önceki yaşamının bir yerlerde kayıtlı olup olmadığını belirlemek pratik ya da gerekli değildir. Fakat bazen insanlar bunu ortaya çıkarmak için kendilerini mecbur hissetmektedirler.

İngiltere’de yaşayan Jenny Cockell isimli bir çocuk, İrlanda’daki bir ailenin evi ile ilgili olarak ısrarlı rüyalar görmekte ve geriye dönüşler yaşamaktadır. Sonunda bu evin izini bulmuş ve çocukları olduğundan emin olduğu insanlarla -tabii ki şimdi o insanlar kendisinden daha büyüktür- ilişkiye geçmiştir.

Bazen kişinin hikayesini doğrulayan olaylar ortaya çıkmaktadır.

Dave isimli bir adam su ve arılara karşı her zaman bir korku taşımaktadır ve baştan beri muz kokusundan iğrenmektedir. Bu hoşlanmayışlar için hiçbir görünür neden bulunamamıştır.

Bir terapi sırasında Dave kendini bir geçmiş yaşamında bulur. Vücuduna saldıran bir arı sürüsüyle bir nehir kıyısınca koşmaktadır. Kaçmak için suya atlar, fakat boğulur. Bu olaylar nefretlerinin ilk ikisine açıklık getirir, üçüncüsünün nedenini ise ancak bir yıl sonra anlar. İzlediği bir televizyon belgeseli, arıların çılgınca bir biçimde iğnelerini batırmayı istediklerinde, muz kokusuna benzer bir kimyasal salgıladıklarından bahsetmiştir.

 

GEÇMİŞTEN GÖRÜNTÜLER

 

Kişinin geçmiş yaşam terapisi esnasında ne gördüğünü bilfiil “görmek” için yazar tarafından bir teknik geliştirilmiştir. Kişiler ipnotize edilir ve önlerine bir çizim tahtası yerleştirilir. Geçmiş yaşam terapisi yönlendirilir ve görüntü, terapistin uyarısı ile dondurulur. Süje gözlerini açar ve çerçevede sabitlenmiş olan görüntüyü (resmi) yansıtır. Bunun için süjelere kurşun kalem verilir ve olduğu gibi kalan hareketsiz manzarayı çizmeleri söylenir. Daha sonra, yerlerine doldurulmak üzere, renkleri tarif etmesi istenir.

Geçmiş yaşam görüntüleri durdurulabilir ve tekrar başlatılabilir ve böylece bu tip görüntülerin ardışıklık içinde bütünü elde edilir. Sonuçta inanılmaz detaylar elde edilir. Metot terapist ve araştırma için oldukça önemli miktarda bilgi sağladığı gibi deneyim için de büyüleyici nitelikte kalıcı bir kayıt sağlar.

Christine Shirley bu şekilde çizilmiş pek çok resim elde etmiştir. Bir tanesi, geçmiş yaşamındaki kocasını eski Yunanistan’daki bir mabette göstermektedir. Diğer bir resim bir köye saldıran fakat öldürülen paralı bir askerle ilgilidir.

 

GEREKLİ BİR TERAPİ

 

Geçmiş yaşamlara dönüşün, terapi için oldukça geçerli bir yöntem olduğu hiç şüphe götürmez. İnsanlar diğer terapi türlerinde bazen kendiliklerinden sanki geçmiş yaşamlarına girmektedirler ve hatta bu durum derin doku masajlarında bile ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, bu deneyimlerle ilgilenmek üzere geliştirilmiş ve formüle edilmiş bir yöntem olmalıdır. Bunlar görmezden gelinemez.

Aslında bu alan, terapistin tamamıyla bilgi ile donanımlı ve tecrübeli olmasını gerektiren bir alandır. Uygun eğitim çok önemli ve gereklidir. Geçmiş Yaşam Regresyon Çalışmaları Kolejinin kurulma nedeni budur.

 

İYİLEŞTİREN MÜZİSYEN

 

Kemancının salondan kaçtığı giriş paragrafına dönecek olursak, bu 19. yüzyıl senaryosu, şu anda West End Müzikalinde çalan günümüz gitaristlerinden Karl tarafından, çok canlı ve duygu yoğunluğu içinde bir geçmiş yaşam terapisi seansında deneyimlenmişti. Aşırı sayıda teli ve enstrümanı yanında yedek bulundurma şeklindeki şiddetli obsesyonunu çözümlemek çabasıyla geçmiş yaşam terapisine başlamıştı. Bir gevşeme durumunda bu soruna odaklanmasıyla birlikte, kendisini otomatik olarak sahnedeki panik görüntüsünün içinde buldu. Olaylar güçlü ve tatsızdı ancak Karl için şaşırtıcı olan, bu konuda kendisini artık mecbur hissetmediğini fark etmesiydi. Şuurdışı bir seviyedeyken bir telkini kabul etmiş, bir şeyler serbest bırakılmış ve Karl iyileşmişti.

 

Kaynak: Avrupa İpnoterapi Kolejinin internetteki sayfalarından alınmıştır.

 

Karşılık - Varlık: Andre Luiz

 

 

Aksiyon ve reaksiyon yaşamın değişmez bir yasasıdır. Beklemeyi bilen gerçek zaferle karşılaşır.

 

Eğer iyiyi yakalarsanız, insanların yanında ve her yerde en iyi yere sahip olursunuz.

Eğer birine yardım ederseniz, yardım ettiğiniz bu kişi yardım etmenize vesile olmaya devam edecektir.

Diğer insanların sukûnetine yardım ederseniz, barış da sizin etrafınızda belirecektir.

Yükselmenizi sağlayan zamanı değerlendirirseniz, bu zaman saize mucizeler sağlayacaktır.

Yaşamı kutsarsanız, yaşam da sizin varlığınızı kutsayacaktır.

Hizmet etmeye çalışırsanız, bu çalışmanız ihtiyacınız olan yönlendirmeyi size sunacaktır.

İnsanları seviniz ve bu sevgi size tesir dolu olarak geri dönecektir.

Ektiğinizi biçeceksiniz. Bunun zaten çok açık olduğunu ifade edebilirsiniz. Ayrıca hep iyilikle ilgili olanı yaşamda kelimelere döküyoruz.

Eğer bunu denemeyi başarırsak, elbetteki sevinç çığlıklarıyla parlayan sürprizler kaçınılmaz olarak karşımıza çıkacaktır.

 

Medyom: F.C.Xavier

Güzel paylaşım teşekkürler,bir de sorum olacak izmir'de geçmiş yaşam terapisti arıyorum ,hipnozla bir çok kişiyi geçmiş yaşmlarına götürdüm amatör olarak ama kendime uygulayamıyorum.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Anladığıma göre varlık öldüğünün farkında değilken dünyadaki hayatına devam ettiğini zannebiliyor. Eğer yanlış anlamışsam düzeltin lütfen. Eğer öyleyse, örneğin bir insan intihar edip öldüğünde aslında ölmediğini, kurtulduğunu zannedip hala bu dünyada yaşadığını ve hatta aradan yıllar geçtiğini düşünebilir mi? Mesela yaşadığı bu deneyim o kadar kusursuzdur ki; okuluna gider, mezun olur, işe girer veya hayatı çok kötü bir hale gelir, sürekli bir bunalım içerisindedir,psikolojisinin son derece bozuk olduğunu düşünür vb... Her şey o kadar gerçekçi gelebilir mi? Peki bu durumdan şüphe duymaya başlarsa o zaman o gerçeklik kaybolmaya başlar mı?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...