ArchangeL Oluşturma zamanı: Mart 14, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Mart 14, 2007 Bir kitaba göre yazı konuşmaktan ilk yorulan uygarlığın icadıdır.Bir başka kitap yazının konuşkan uygarlıklarda dinlenmekten bıkmışlarca icat edildiğini yazar.Üçüncü kitap ne konuşulduğunu görmek isteyenlerin icadı olduğunu savlar.Üç sav da yanlıştır. Dil içkonuşmalarıyla yetinmeyenlerin insan arasına katılmak için bulduğu bir çözümse yazı kalabalıktan bunalmışların dili görselleştirerek tek başına yerleştikleri köşelerinde terk ettikleriyle bir arada olmak arzusundan kaynaklanmaktadır.Yazı bir üstdildir.Ne ki dil sürekli değişirken üstdilin aynı kalması köşesine çekilmiş okuyanı sıkar.Değişik yazı karakterleri işte bu sıkıntının sonucudur.Her yazı karakteri bir üst-üstdildir ve değeri okunabilirliğine bakılarak ölçülür. Gizyazı ise ne konuştuğunu görmek ve gördüğünü ya yalnızca kendine ya da kalabalık arasından seçtiklerine saklamak isteyenlerce geliştirilmiştir.Gizyazılar üst-üst-üstdillerdir;okunamadıkları sürece değerlenirler.Üst-üstdilin değeri köşesine çekilip okumayı seçmişlerce ölçülürken üst-üst-üstdilinki onu düzenleyence belirlenir.Ancak gerçek tek başınalığı yakalamışların geliştirebildiği üst-üst-üstdiller köşede oturup okumanın yarattığı yalnızlıktan bunalmışlarca örneklendiğinde yeni bir dil ortaya çıkar.Bir altüst-üst-üstdil olarak tanımlanabilecek bu yoz dil,yalnızların bir araya gelmesiyle oluşan altkültürün anadili olarak benimsenir.Unutulmamalıdır ki altkültür yaratıcılığı düzmece yalnızlığın mesleklerinden biridir.Altüst-üst-üstdil altkültürün üyelerince çözüldükçe alt-üstdile dönüşür.Altkültürlerin “alt”lığı,kültürlerin birbiriyle ilişki kurmasıyla son bulurken alt-üstdil de kendiliğinden yok olur,geriye onu yoz kılan özellikler kalır ki bunlar da zamanla güncel kültüre girerek onu iyiden iyiye yozlaştırır.Sonra yeni bir başa dönülür.Yeni baş yeni bir tanım getirir: Dil içkonuşmalarıyla yetinmeyenlerin insan arasına katılmak için bulduğu bir çözümse yazı yozlaşıldığının ayırdına varmaktan kaçınan kalabalıktan umudu kesmişlerin çekildikleri köşelerinde yeniden başlattıkları içkonuşmalarını,uzağında durmaya yeğledikleri kalabalığa iletebilecekleri bir yöntem bulma çabasının sonucudur.x X:Bu tanımın yanlışlığı da yazılması henüz düşünülmemiş bir tarih kitabının son dipnotunda kanıtlanacaktır.Ne ki yazılması henüz düşünülmemiş bir tarih kitabı yalnızca üst-üst-üstdil kullanarak düşünmeye başlamışlarca yazılabileceğinden yanlışlığın kanıtlandığı ancak kanıtlayanca bilinecektir.Yanlışlığın kanıtını içeren bir üst-üst-üstdille karşı karşıya bulunduklarının ayırtına varanlar çözemedikleri dili örnekleyerek geliştirdikleri alt-üst-üst-üstdille giriştikleri çözümlemenin sonucunda anlaşılmaz bir başlangıca döneceklerdir ki anlaşılmaz başlangıçlar kısır yaşamlara gebe olduğundan bir tarih kitabı yazmak gereksizdir artık.Tarihsiz uygarlıkların dili yoktur. F.U (Copy paste değildir) 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArchangeL Yanıtlama zamanı: Nisan 30, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 30, 2007 Yazılmamış bir tarih kitabını aynı kitapta yeniden yazan,sayfa diplerine düşülmüş notlardır.Bir tarih kitabı,yazılamamışsa,alınıp bir yana atılmış notlarda arar başlanmadan bitirilmiş yaşamını.Yazılamamışlar tarihine geçmiş bir kitap bütün yokluğuna karşın yerlerini bulamamış dipnotların sonuncusundan sonra gelecek bir dipnot içerir.Öylesine belirgin bir nottur ki bu,bir üstnotmuş gibi söyler söylemek istediğini.Üstte söylenmişi dipte yeniden söylerken söylenmişi söylenmemişe dönüştüren dipnotların tersine,bir yanlışın doğruyu ya da bir doğrunun yanlışı ancak anlaşılmaz kılarak götürdüğünü,yazıya dökülmüş bir yanlışlar-doğrular zincirinin halkalarını birbirine düşürerek onları teker teker yok eden anlaşılmazlığı yaratan nedenlerin başında okunmazlığın geldiğini bildiğinden okunaklı olmayı ister.Yine de ne denli okunaklı yazılırsa yazılsın üstte söylenmişi yeniden söyledikçe okunaksız olmanın ötesinde bir yazıyla yazılmaya bakar ve bir üst-üst-üstdil kullanmanın gerekliliğini yazarına anlatır.Ve öyle yazılır.Okunamazlıktan çok çözülemezlik gündemdedir artık.Çözülemedikçe üstte söylenmişin yeniden söylendiği anlaşılmayacağından söylenmiş yok olmayacağı gibi kendi de yalnızca görselliğinden sorumlu bir öğe olarak yaşayacaktır yazılamamış bir tarih kitabının bu son sayfasında.En son dipnotun önemi içerdiğinde değil içerdiğini söyleme biçimindedir;biçim ağırlıklı bir dipnot olarak kaldıkça söylediği söylenmişi götüremeyecek ve üst-üst-üstdili yaratan kişi çözünebilirliğin ürküsünü duydukça dipnot da biçimden biçime girecektir.* *üstteki dipnotu okuyanlardan “konusu tarih olsun,olmasın,bir kitap yazılmamışsa dipnotların nasıl yazıldığı önemli midir?”diye soranlar çıkacaktır.Elbette önemlidir.Üstte söylenmesi gereken söylenmeden bırakılmış olsa da dipte bir notun oluşu ve çözülemezliği üstteki boşluğun salt bir boşluk olarak algılanmaması gerektiğini imler sayfaya bakana.Unutulmamalıdır ki boşluk da okunur.Onu okutan,sayfanın alt bölümünü dolduran dipnotdur.Çözülemezliği,boş bırakılmış üst bölümün çözümünü kolaylaştırır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Nisan 30, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 30, 2007 boşluk da okunur.Onu okutan,sayfanın alt bölümünü dolduran dipnotdur tşk ler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArchangeL Yanıtlama zamanı: Nisan 30, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 30, 2007 Önce öte:Yazılabilmiş her tarih kitabı bir ötenin gerisine uzanırken tarih ötenin sonrasını kuracak olgularla ilgilenir.Öyleyse”öte”tarihin kitabında”ardöte”yken tarihte”önöte”dir.Ötesiz bir kitap ise yazılmamışlığıyla anılır.Bir kitabın yazılmamışlığı ilk,yazılamamış bir kitap olarak anılması ikinci olmamışlığını belirler.Olmamışlığın çiftelemesi onu üstolmamışlık katına çıkarır.Üstolmamışlık ancak yazmakla erişilecek bir boyutun parçasıdır,o boyuta erişildiğinde üstolmamışlık somutlaşır.Yine de her yazılan görülmez ya da görmek için yazmak yetmez;yazılan ancak olagelmişliği kuşkulu bir olaylar dizisini anlattıkça görülecek denli somutlaşır üstolmamışlık.Her kavram gibi olmamışlığın da “üst”,”üst-üst”ve “üst-üst-üst”olmak üzere üç evresi vardır.Üst-üstolmamışlık olmayan bir tarihin olmuş gibi gösteriminden çıkar;dayandığı gerçeklerin kurmacalığı onu yapıntılaştırır,bir üstgerçeğin üzerine çatıldığından “üst-üst”leştirir.Üçüncü olmamışlık yapıntı tarihin yazımı sırasında geçen sürenin tarihi irdelendiğinde kendini gösterir.Her sürenin-gerçek-bir tarih içerdiği varsayımına inananlar irdeledikleri tarihin gerçekleriyel yapıntı terihin kurmaca verilerini karşılaştırarak ikisi de gerçek gibi görünen tarihlerden hangisinin en gerçek olduğunu bulurken yanılır ve yanıltırlar.Örneğin bu dipnot bir üst-üst-üstolmamışlığın başlangıç noktasını,yazılagelen cümle-geniş zamanlı da olsa-önöteden söz ettiğinden ardöteye bir kitabın çıkış noktasını belirlemektedir. Kitabın gerçekleşip gerçekleşmemesi olmamışlığın “üst”lüğünü sınırlar:Yapıntı tarih bir biçim özel tarih,dolayısıyla alttarih olduğundan altkültürler gibi,zamanla benzeşleriyle birleşerek herkesçe görülebilecek bir genel tarih oluşturur.Alttarih hemcinsleriyle ancak yazılıp kitaplaştığında bir araya gelebilir.Bir alttarih kısırsa kitaplaşabilmesi için kurmaca verilerle beslenir ki bu süreç aynı zamanda bir özel üst-üstolmamışlık tarihini de içerir. Kitaplaşabilmiş alttarih üzerinde yapılan incelemenin kitaplaştırılmasıyla inceleyenin özel tarihinin yanı sıra inceleme süresine koşut tarih de incelenen alttarihle kaynaşarak amaçlananın ötesinde bir kitap oluşur ki sayfaları buram buram üst-üst-üstolmamışlık kokar. Gerçeklere ışık tutmayı amaçlayan bu kitabın metni,kaynağı kurmaca olan her kurmaca gibi bir üstkurmacadır.Üstkurmaca ancak sırtını dayadığı kurmacanın yitimiyle kurmacalaşır.Yine de dayandığını yitirmiş bir üstkurmaca gerçek bir kurmaca değildir.Görülebilecek kertede var olmakla birlikte özü örneklenerek,en azından esinlenerek yaratılmıştır.Kurmacası yitmiş bir üstkurmacanın görünmeye bir üstkurmaca olarak başladığı bilinmese bile onu kuran yaptığının ayırdındadır.Kurmacaya bağımlı bir üstkurmaca yaratan ardötesini denetleyerek yaşamaya zorunludur.Bir çeşit iki arada kalmaktır ardöteyi denetlerken önöteye dönük üstkurmacalar yaratarak yaşamak.Bilinçöncesinde olmak gibidir.Ve bu bölgenin gerçek sahipleri notlardır.Notlar da ancak yazılamamış,dolayısıyla kitaplaşamamış sayfaların diplerine gelerek çok ötelerde bir tarihten ardöteye bakanlarca görülmeyi beklemeye zorunludur.* *her şeyin çoktan görüldüğüne ve sürekli yeniden görüldüğüne inanılan uygarlıklarda yeniden görülen ne varsa henüz görülmemiş gibi davranılması kaçınılmazdır.Görmeyi kaçınılması olanaksız bir davranış olarak gören,gördüğünü gizlemek için üst-üst-üstdillere başvurur.Bu arada bir soru:davranış nedir?Yanlış üretilmiş sözcüklerin bir araya gelmesinden doğru anlamlar içeren sözler çıkabileceğine inanan kitaplara göre”bir oldurum”ya da “bilinçli bir olmuşluk”tur.Bu kitapları okumuş olanlardan davranışta bulunanlar,bulundukları davranışı-görmeyi-bir üst-üst-üstdille gizleyerek olmamışlaştırdıklarını sanarlarsa da gerçekleşmiş bir davranışın gizlenmesi onu ancak üstolmuşlaştırır.Ve davranış üst-üst-üstdile döküldüğünde ancak dili çözebilenlerce görüleceğinden çoğu bakana göre-henüz-basit bir olmamışlıktır.Dolayısıyla neyin olmuş/olmamış/üstolmuş/üstolmamış olduğunu görebilmek/yeniden görebilmek/görmezden gelmek/görüldüğünde henüz görülmemiş gibi davranmak için üst-üst-üstdillerin varlığını bilmek,onları sürekli görmek ve çözmek gerekir.Üst-üst-üstdiller üretme ve ürettiğini çözme becerisinden yoksun bir uygarlık “öte”leri Arasında bir bağ kuramadığında iki arada kalarak ancak kitapsız dipnotlara konu olur.* *üstolmuşluk ya da üstolmamışlık;bir yerde bütün üstsorun budur. -------------------- Bölüm 4. Kimsenin kimseyi sevmediği günlerden birinde doğdu sessizlik. Kimse konuşacak bir şey bulamadı çünkü.Sesyazı ertesi gün doğdu. Sessizlikten sonra doğan ilk yazıydı;biçimsiz bir gizyazı,bir biçim üst-üst-üstdildi,yüksek sesle okunamadığından hep sessiz,sevgisiz kaldı. Zaten sesyazıyı ancak doğuran okuyabildi ve kimseyi konuşacak denli sevmediğinden okuduğundan anladığını kendine sakladı. Böylece yazılsa anlaşılamayacak,anlaşılsa bile açıklanamayacak bir kitap daha yazılamadan kaldı.Yazılamamışlar içinde en yazılamadan kalmış bu kitabın dipnotunu da ben yazıyorum bu sayfaya Sessizce…* *Hem kimse kimseyi sevmedi,kimse de kimseyi.Böyle başladı tarih,böyle de bitecek. Harf yayınları’nın 4.kitabı “yazılmamış bir tarih kitabı için dipnotlar”Faruk Ulay ve Mehmet Ulusel’in tasarımıyla,şubat 1994 tarihinde mataş matbaasında 599 adet basılmış ve tümü numaralanmıştır.ikinci basımı yapılmayacak olan kitabın bu basımını oluşturan nüshaların 501’den 599’a numaralı olanları kitabın yazarı ve yayınevi için satış dışı tutulmuştur. No:… son. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.