Jump to content

Ahit Sandığı -İndiana Jones Filmi gerçeği


roxelane

Önerilen Mesajlar

1. SANDIK

Sıra böylece sonunda Ahit Sandığı’nı kısmen anlatmaya geldi. Oysa Sandık, üzerine başlı başına bir kitap yazılacak ilginçlikte bir olaydır. Sandık hakkında söylenecek çok şey olsa da, kitabın konusunu dağıtacağı için, bu açıklamaları başka bir kitaba bırakacak, sadece Musa’nın insanüstü hallerini anlatan bölümler üzerinde duracağız. Yine de konu öylesine girift ve kapsamlı ki, göstermek istediklerimin açık şekilde okura yansıması için Ahit Sandığı hakkında bir ölçüde ön bilgi aktarmam da kaçınılmaz:

Ahit Sandığı, Kuran’a göre son derece hayırlı bir şey olsa da;

Kuran, 2 Bakara:

248 Peygamberleri onlara: Onun hükümdarlığının alâmeti, Tabut'un size gelmesidir. Meleklerin taşıdığı o Tabut'un içinde Rabbinizden size bir ferahlık ve sükûnet, Musa ve Harun hanedanlarının bıraktıklarından bir kalıntı vardır. Eğer inanmış kimseler iseniz sizin için bunda şüphesiz bir alâmet vardır, dedi.

aslında yaptıkları genelde çevresine zarar vermekle ilgilidir. Şeria ırmağının sularını ya kurutur, ya da kavmin ıslanmadan üzerinden geçmesini sağlar; tarihin en eski kentlerinden Jeriko (Eriha) şehrinin surlarını bir anda yıkar... ve ona –Rab’bin açıkladığı önlemler olmaksızın- yaklaşanların üzerinde urlar çıkartır; dokunanı öldürür vb.

Rab’bin, “İsrail halkıyla buluşmak ve Musa’yla konuşmak için” (Tevrat, Çıkış 29:42) yapılmasını emrettiği bu ilginç sandığın oluşturulması hakkında ilk bilgiyi Rab, Musa’ya onu huzuruna birinci çağırışında verir. Bu tarif Tevrat’ta öylesine ince detaylarla, öylesine uzun sayfalar boyu anlatılır ki, insanın aklına Rab’bin Musa’yı dinsel kuralları yazdırmak için değil, aslında bu sandığı –hatta belki de aleti- yaptırmak için çağırdığı bile gelebilir. Öte yandan evreni yaratan ve her şeyi yaratmaya gücü yeten bir tanrının bu aleti, ya da her ne ise onu, yaptırabilmek için bir ustabaşı gibi peygamberine planlar vermesi ya da bir işçi ordusu bulmaya (ki bunlar İbranilerdir) gerek duyması da son derece şaşırtıcıdır.

Aletin yapımı konusu Rab’bin “dağda” Musa’ya bir mekan istediğini söylemesi ile gündeme gelir. Bu mekan ise üzerine on emri yazdığı levhaların konulacağı bir sandıktır. Rab, akasya ağacından ve ortalama boyu 1,1 m.; en ve yüksekliği 70 cm. boyutunda (Tevrat, Çıkış 25:10) oluşturulması ve hem içinin, hem de dışının saf altınla kaplanması gereken sandığın detaylarını sadece santimine dek tarif etmekle kalmaz, büyük olasılıkla gösterir de; çünkü sandığın nasıl yapılacağı hakkındaki verdiği her detaydan sonra “sana dağda gösterildiği gibi yap” şeklinde uyarıda bulunmaktadır.

Yapılacak olan sadece sandık da değildir; sandığın bir de kapağı vardır. Tanrı bu kapaktaki iki “keruv” (keruv’un bir çeşit melek olduğu sanılsa da, tam olarak ne olduğu asla keşfedilememiştir) arasında oturacaktır. Üstelik sandığın göç eden İbraniler tarafından çölde ilerlerken kolay taşınması için sopalara geçirilmesi, konaklandığında ise iç içe çadırlara konulması gerekmektedir.

2. TEBERNACLE – KUTSAL YER

Dış çadır, yani Kutsal Yer, 13.5 m. uzunluğunda; 4.5 m. genişlik ve yüksekliğinde olan; penceresi bulunmadığı için sadece altın bir şamdan ile aydınlatılan büyük bir çadır(tebernacle)’dır. Sandığın yer aldığı ve adına En Kutsal Yer denen iç çadır ise bütünüyle karanlıktadır ve içerisine, sadece yüce rahip, o da sadece yılda tek bir kez girebilmektedir.

Tanrının kavim ile buluşmak amacıyla yaptırdığı bu çadırın içinde başka eşyalar da vardır ve bu eşyaların böylesi kutsal bir yerde bulunması gerçekten hayret vericidir; çünkü bu eşyalar bir masa, tabaklar ve sahanlardır!

Tevrat, Çıkış 25:

23 "Akasya ağacından bir masa yap. Boyu iki , eni bir , yüksekliği bir buçuk arşın olacak. (90 cm. 45 cm. 70 cm.)

29 Masa için saf altından tabaklar, sahanlar, dökmelik sunu testileri, tasları yap.

30 Ekmekleri sürekli olarak huzuruma, masanın üzerine koyacaksın. "

İncil, İbraniler 9:

2 Bir çadır kurulmuştu. Kutsal Yer denen birinci bölmede kandillik, masa ve adak ekmekleri bulunurdu.

Evrenin yaratıcısı ulu bir tanrının bu eşyaları kullanacağını düşünmek olanaksızdır tabii ki; bu kap-kacağın kahinler tarafından kullanılacağı muhakkak (Çıkış 29:31); ama insanın aklına yine de takılan sorular da vardır: Eğer Harun ve kahinler kullanacaksa tas-tabağın –aynı ahit sandığı gibi- neden altından yapıldığı; her gün tanrıya adamak üzere onlarca hayvan kesildiği halde, neden kavmin sadece man ile beslendiği; ve neden bazı kurban etlerinin parçaların Rab’be adandığı ve “ertesi sabah artanların” kavim tarafından yenmesine izin verilmediği gibi sorular!..

Tevrat, Çıkış 29:

27 Harun'la oğullarının atanması için kesilen koçun sallanmış olan döşüyle bağış olarak sunulan budunu bana ayır.

33 Atanıp kutsal kılınmaları için günahları bağışlatan bu sunuları yalnız onlar yiyebilir. Yabancı biri yiyemez, çünkü bu sunular kutsaldır.

34 Atanmaları için kesilen kurbanın etinden ya da ekmekten sabaha artan olursa, yakacaksın. Bunlar yenmeyecek, çünkü kutsaldır.

Özetle sandık ve çevresindeki ekipmanlar sadece altından yapılabilecektir; gerekli olan altın ise kavimden sağlanır:

Tevrat, Çıkış 37:

22 Kadın erkek herkes istekle geldi, RAB'be her çeşit altın takı, broş, küpe, yüzük, kolye getirdi. RAB'be armağan ettikleri bütün takılar altındı.

Tevrat, Çıkış 38:

24 Kutsal yerdeki bütün işler için kullanılan adanmış altın miktarı kutsal yerin şekeliyle 29 talant 730 şekeldi . (880 kg.)

Mısır’da köle olarak yaşayan kavmin bu kadar altını nereden bulduğu ise belirsiz. Ama ortada sadece iki olasılık var: Ya kavim Mısır’dan çıkmadan önce çok zengindi; ya da tanrı adıyla soydukları Mısırlılar!.. (“RAB İsrailliler'in Mısırlılar'ın gözünde lütuf bulmasını sağladı. Mısırlılar onlara istediklerini verdiler. Böylece İsrailliler onları soydular”. Çıkış 12:36)

3. EFOD VE GİYSİLER

Sandık ve çadırının yapımı tarif edildikten sonra sıra sandığın bakımıyla ilgilenecek insanların -kahinlerin- giysilerine gelir; çünkü bu insanlar bile, aynı dağa olduğu gibi, normal halleri ile sandığa yaklaşamayacaklardır.

Rab, öncelikle kahinlerin sandığa yaklaşabilmek için giymeleri gereken giysileri tarif eder:

Tevrat, Çıkış 28:

4 Yapacakları giysiler şunlardır: Göğüslük, efod, kaftan, nakışlı mintan, sarık, kuşak. Bana kâhinlik etmeleri için ağabeyin Harun'a ve oğullarına bu kutsal giysileri yapacaklar.

Efod’un ne olduğunun tam olarak anlaşılamadığını belirteyim. Ama genelde üzerinde taşlar kakılmış göğüse takılan bir levha olduğu düşünülmekte. Ama kahinlerin kıyafetinde işlevselliği anlaşılamayan iki obje daha vardır:

Tevrat, Çıkış 28:

30 Urim'le Tummim'i karar göğüslüğünün içine koy; öyle ki, Harun ne zaman huzuruma çıksa yüreğinin üzerinde olsunlar. Böylece Harun İsrailoğulları'nın karar vermek için kullandıkları Urim'le Tummim'i RAB'bin huzurunda sürekli yüreğinin üzerinde taşıyacak.

Tevrat’ta bu kılıkların görkem kazanmak için giyilmesi gerektiği söylenmektedir, ama başa uzun bir bezi başa defalarca dolama eylemi (“sarık şeklinde” tanımlamasıyla adlandırılmakta); bu kumaş yığınının ön tarafına yansıtıcı olduğu düşüncesini çağrıştıran altın bir levha takılması; sandığın yanına girecek seçilmişlerin girerken ve çıkarken yıkanmak zorunda olmaları; ve de kahinlerin “mesh yağı” denilen bir yağla yağlanmaları zorunluluğu, bu kılıkların bir çeşit koruyucu olduğunu düşündürmektedir.

4. MESH YAĞI

Mesh yağı kavramı, zaten başlı başına bir belirsizlikler yumağıdır.

2012: Marduk’la Randevu, Burak Eldem s.525

İbrani dilinde "kutsal yağ sürülerek yağlanmış kişi" anlamına gelen "Maşiah" (...)Edward Carpenter'a göre Essene döneminde bile oldukça eskimiş ve içeriğini yitirmiş, bu nedenle de anlaşılması güç bir hale gelmiş olan "kutsal yağla meshedilme" kavramı (...)

Mesh yağının bir kutsayıcı değil, belki de ne olduğu açıklanamayan bambaşka amaçla kullanıdığı mesh edilenlerin sadece kahinler değil; üstelik Ahit Sandığının bulunduğu çadırdaki ekipmanlar da olduğu öğrenilince düşünülmeye başlanır!

Tevrat, Çıkış 30:

25 Bunlardan ıtriyatçı ustalığıyla güzel kokulu kutsal bir mesh yağı yap. Ona kutsal mesh yağı denecek.

26-28 Buluşma Çadırı'nı, Levha Sandığı'nı, masayla takımlarını, kandillikle takımlarını, buhur sunağını, yakmalık sunu sunağıyla bütün takımlarını, kazanı ve kazan ayaklığını hep bu yağla meshet.

29 Onları kutsal kıl ki, çok kutsal olsunlar. Onlara değen her şey kutsal sayılacaktır.

30 "Bana kâhin olmaları için Harun'la oğullarını meshedip kutsal kıl.

31 İsrailliler'e de ki, 'Kuşaklarınız boyunca bu kutsal mesh yağı yalnız benim için kullanılacak.

32 İnsan bedenine dökülmeyecek. Aynı reçeteyle benzeri yapılmayacak. O kutsaldır ve sizin için kutsal olacaktır.

33 Onun benzerini yapan ya da kâhin olmayan birinin üzerine döken herkes halkının arasından atılacaktır.'

Kahinler Ahit Sandığı’nın yakınındayken koruyucu elbiseleri ve başlığı çıkarmamalıdırlar.

Tevrat, Levililer 21:

10 Ve kardeşler arasında başı üzerine mesh yağı dökülen, esvapları giymek için tahsis olunan büyük kahin saçlarını çözmeyecek (koruyucu başlığı çıkarmayacak?) ve esvabını yırtmayacak (tenini açmayacak?)

12 Ve makdisten çıkmayacak ve Allah’ın makdisini bozmayacak; çünkü Allah’ın mesh yağı tacı kendi üzerindedir; ben Rabbim.”

Ahit Sandığı’nın bulunduğu çadırda öyle bir etki vardır ve bu etki sadece sandığa değil, ayinlerde kullanılan ve sandığın yakınında duran eşyalara da öyle bulaşıcıdır ki, onlara, kavim bir yerden diğerine göçerken bile dokunmamalıdır... ki bu durum Rab dağa indiğinde dokunulmaması gereken dağı anımsatır:

Tevrat, Sayılar 4:

15 "Ordugah başka yere taşınırken Harun'la oğulları kutsal yere ait bütün eşyaları ve takımları örtmeyi bitirdikten sonra, Kehatoğulları onları taşımaya gelecekler. Ölmemek için kutsal eşyalara dokunmayacaklar. Buluşma Çadırı'ndaki bu eşyaların taşınması Kehatoğulları'nın sorumluluğu altındadır.

18 "Kehat boylarının Levililer'in arasından yok olmasına yol açmayın.

19 En kutsal eşyalara yaklaşınca ölmemeleri için şöyle yapın: Harun'la oğulları kutsal yere girecek, her adamı göreceği işe atayıp ne taşıyacağını bildirecek.

20 Ancak Kehatoğulları içeri girip bir an bile kutsal eşyalara bakmamalı, yoksa ölürler.

Tevrat, Yeşu 3:

4 (...) Ama Antlaşma Sandığı'na yaklaşmayın; sandıkla aranızda iki bin arşın (yak. 1 km.) kadar bir aralık kalsın.

Tevrat, Sayılar 4:

19 Fakat mukaddes şeylere yaklaştıkları zaman ölmesinler, ve yaşasınlar diye onlara şöyle yapın: Harunla oğulları içeri girecekler, ve onlardan her birini kendi hizmetine ve yüküne tayin edecekler.

20 Fakat ölmesinler diye mukaddes şeyleri bir dakika bile görmek üzere içeri girmeyecekler.

Önlemler gerçekten ilginç. Giyilen kıyafetlerin, Hıristiyan ruhban sınıfı tarafından günümüzde bile önemli ayinlerde giydikleri şatafatlı ve sadece manevi anlamlar taşıyan elbiseleriyle hiçbir ilgisi yok; çünkü apaçık olan o ki, bu elbiseler giyilmediği koşullarda sandığın insan üzerinde kesinlikle öldürücü bir etkisi var.

5. ADAPA DESTANI

Kendini tanrılardan, ya da tanrısal etkiden mesh yağı ve elbise ile koruyan bir başka kutsal daha var din tarihinde. Bir İbrani değil, bir Sümerli olan Adapa’nın destanı kıyafet ve yağ konusunda belki de açıklayıcı referans olarak kullanılabileceği için bu konuda kısaca bilgi vermek istiyorum:

Adapa ortalama 7000 yıl önce Sümer’de yaşadığı sanılan bir efsane kahramanı... ama gizemli biri. Kim olduğu; -daha da önemlisi- “ne” olduğu anlaşılamamış. Hakkında ise sadece tek bir mit var!

Efsaneler Adapa’nın çok bilge biri olduğunu ve bu üstünlüğün ona tatlı suların ve bilgeliğin tanrısı Ea (Enki) tarafından verildiğini söyleyerek başlamakta. Zaten Adapa’yı yaratan da Ea. Onu insanların üzerinde koruyucu ruh ya da lider olarak yaratmış. Bu nedenle Adapa’nın emirlerine hiç kimse karşı gelemiyor. Ea’nın Adapa’ya benzersiz ayrıcalıklar verse de, ölümsüzlüğü öğretmediğini anlatarak sürmekte. Adapa belki ölümsüz değil; ama Anunnaki’nin en akıllısı! Anunnakiler ise bilimcilere göre mitolojik karakterler; UFO’culara göre dünyaya inmiş uzaylılar. Örneğin Sitchin kitabında onbinlerce yıl krallık yapmış hükümdarlardan Annunnaki diye söz ettiğini önceki sayfalarda görmüştük (bkz. s.153). Kimi uzmanlar Adapa’nın tanrılarca yollanmış bu ilk kral olduğunu da öne sürüyorlar. Sümer kral listesinin Eridu’ya inen ilk kralın adını Alulim olarak vermesi de Adapa’nın kral olduğu teorisini güçlendiriyor.

Sümer Krallar Listesi

ETCSL(Electronic Text Corpus of Sumerian Literature) translation: t.2.1.1

The Oriental Institute, University of Oxford

Krallık göklerden indiği zaman, krallık Eridug’daydı. Eridug’da Alulim kral oldu; 28.800 yıl yönetti. Alaljar 36.000 yıl yönetti. İki kral; onlar 64.800 yıl yönettiler.

Adapa metni üç tabletten oluşmakta. Bizi ilgilendiren bölüm ise Tablet II’de yer almakta:

Tablette yer alan konuyu kısaca özetlemek gerekirse, Adapa bir gün balık tutarken Güney Rüzgarı, büyük bir fırtına kopararak onun kayığını deviriyor. Ama Adapa çok güçlü bir bilge; öyle ki, öfkelenerek Güney Rüzgarı’nın kanadını kıracak kadar güçlü veya becerikli ya da bilgili. Yaralanan Güney Rüzgarı ise yedi gün boyunca esemiyor. Bu durum baş tanrı Anu’nun dikkatini çekiyor ve veziri Ilabrat’ı çağırarak neler olduğunu soruyor. Vezir ona Adapa’nın yaptığını anlatınca Anu hemen onun huzuruna getirilmesini emrediyor. Anu’nun Adapa’yı çağırdığını Ea haber alıyor ve “göğün yollarının farkında olduğundan” hemen sevgili rahibine yas kıyafetini giydirerek ölümsüz olabilmesi için öğütler veriyor ve diyor ki:

Adapa And The Food Of Life – Adapa ve Yaşam Ekmeği

Cuneiform Parallels to the Old Testament, R.W. Rogers,

Adapa; (...) Anu’nun karşısına çıktığında ise sana ölüm ekmeğini verecekler; yememelisin.

Ölüm suyunu verecekler; içmemelisin.

Sana bir kıyafet verecekler, giymelisin.

Sana bir yağ verecekler, onunla bedenini yağlamalısın.

Bu öğütleri sakın unutma.

Görülmekte ki Tevrat’ın, Ahit Sandığı bölümündeki özel kıyafet ve mesh yağı kavramları aynen yinelenmekte. Ayrıca Adapa’nın bir görevi de bazı açılardan anlamlı; çünkü bu görev tanrıların yıldırımını beslemek. Ahit Sandığı’ndan da “Rab’bin izzeti (yeni tercümelerde –göz kamaştırıcı ışığı- olarak alınmış)”nin sıklıkla çıkmakta olması durumu hayli ilginç kılıyor!

1 Krallar 8:

10 Ve vaki oldu ki kahinler mukaddes yerden çıkınca bulut rabbin evini doldurdu.

11 Ve buluttan ötürü kahinler hizmet için duramadılar; çünkü Rabbin parlayan ve göz kamaştıran ışığı Rabbin evini doldurmuştu…

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

6. VÜCUTTA ÇIKAN URLAR VE YIKANMA KAZANLARI

Yeniden İbranilere dönecek olursak koruyucu elbise olmadan ve mesh edilmeden sandığa yaklaşmanın sonuçlarının en açık görünümünün, sandığı bir çarpışma sonrası ele geçiren Filistinlilerde izleriz. Sandık Filistinliler tarafından alınınca çok enteresan bir süreç yaşanmaya başlanır; çünkü böylece, belki de tarihte ilk kez, bir savaş ganimeti, istekle sahibine iade edilmiştir! Bu uzun bir konu olduğu için baştan anlatmakta yarar var:

İbraniler, göçebe iken geçtikleri diyarların uluslarına Rab emriyle –çokluk isteksiz olsalar da- saldırmayı Hakimler döneminde de sürdürüyorlar. Zaten Rab’bin onları seçmesinin ve Mısır’dan çıkarmasının bir amacı da kutsal topraklar denilen yeri ele geçirmek. Genelde girdikleri savaşları kazansalar da, Tevrat’ta Filistinliler olarak geçen, Fenikeliler ve şehir devletlerini, onların ileri uygarlıkları ve savaş silahları konusundaki üstünlükleri nedeniyle çok uzun süre yenemiyorlar (anımsayacağınız gibi bu insanlar gerçekte hububat ve seks tanrıları olan Dagon ve Astarte’ye tapmaktalar). Hatta Fenikeliler onlara karşı öylesine başarılı şekilde karşı koyuyorlar ki, sonunda Ahit Sandığı’nı bile ele geçiriyorlar.

Tevrat, I Samuel 4:

10 Böylece Filistliler savaşıp İsrailliler'i bozguna uğrattılar. İsrailliler'in hepsi evlerine kaçtı. Yenilgi öyle büyüktü ki, İsrailliler otuz bin yaya asker yitirdi,

11 Tanrı'nın Sandığı alındı, Eli'nin iki oğlu, Hofni ile Pinehas öldü.

Bu başarıya karşın Fenikelilerin bilmediği bir şey var: Sandıktan yayılan ölümcül etki! Bu bilgiden yoksun olan Fenikeliler sandığı, yüce ilahları Dagon’un Aşdot şehrindeki tapınağına koyuyorlar... ama kısa sürede anlaşılamaz olaylar gerçekleşmeye başlıyor!

I Samuel 5:

1 Filistliler, Tanrı'nın Sandığı'nı ele geçirdikten sonra, onu Even-Ezer'den Aşdot'a götürdüler.

2 Tanrı'nın Sandığı'nı Dagon Tapınağı'na taşıyıp Dagon heykelinin yanına yerleştirdiler.

3 Ertesi gün erkenden kalkan Aşdotlular, Dagon'u RAB'bin Sandığı'nın önünde yüzüstü yere düşmüş buldular. Dagon'u alıp yerine koydular.

4 Ama ertesi sabah erkenden kalktıklarında, Dagon'u yine RAB'bin Sandığı'nın önünde yüzüstü yere düşmüş buldular. Bu kez Dagon'un başıyla iki eli kırılmış, eşiğin üzerinde duruyordu; yalnızca gövdesi kalmıştı.

5 Dagon kâhinleri de, Aşdot'taki Dagon Tapınağı'na bütün gelenler de bu yüzden bugün de tapınağın eşiğine basmıyorlar.

Olanlar Dagon idolünün parçalanmasıyla sınırlı da değil... Sandık geldikten sonra Aşdot halkında urlar çıkmaya başlıyor!

I Samuel 5:

6 RAB Aşdotlular'ı ve çevrelerindeki halkı ağır biçimde cezalandırdı; onları urlarla cezalandırıp sıkıntıya soktu.

Bu gelişmeler sonucunda Aşdot’lular artık sandığın kentlerinde kalmasını istemiyorlar; diğer “Filist beyleri”ni çağırarak bir toplantı düzenliyorlar ve sonuç olarak sandığın Gat kentine gitmesine karar veriyorlar. Oysa sonuç burada da değişmiyor; çünkü bu defa da Gat halkında urlar çıkmaya başlıyor. Sandık bu kez Ekron’a yollanıyor, ama artık kötü şöhreti yayıldığından Ekron halkı sandık şehirlerine girer girmez “Bizi ve halkımızı yok etmek için İsrail Tanrısı'nın Sandığı'nı bize getirdiler!” (1 Samuel 5:10) diye isyan ediyor. Böylece yeni bir toplantı düzenliyorlar ve ortaklaşa olarak sandığın ülkelerinden uzaklaşmasına karar veriyorlar.

I Samuel 5:

11 Bütün Filist beylerini toplayarak, “İsrail Tanrısı'nın Sandığı'nı buradan uzaklaştırın” dediler, “Sandık yerine geri gönderilsin; öyle ki, bizi de halkımızı da yok etmesin.” Çünkü kentin her yanını ölüm korkusu sarmıştı. Tanrı'nın onlara verdiği ceza çok ağırdı.

12 Sağ kalanlarda urlar çıktı. Kent halkının haykırışı göklere yükseldi.

Böylece sandık İsrail’e geri yollanıyor!

Urların çıkışı, Tevrat tarafından Rab’bin cezalandırması olarak gösterilmeye çalışılsa da, bu iddia son derece kuşkuludur; çünkü eğer urlar Rab cezası olsa, sadece sandığa yakın olanlarda değil, İbranileri yenen Filisti ordusunun tüm askerlerinde de çıkması gerekirdi. Öte yandan aynı sonuç –yani urların çıkışı-, seçilmiş kavim İbranilerin, hatta İbraniler arasından seçilmiş özel kişilerin bile –eğer koruyucu elbisesiz sandığa yaklaşmışlarsa- başlarına gelmektedir. Örneğin Yahuda kralı Uzziya, güya gurura kapıldığı için, oysa gerçekte koruyucu giysisiz Ahit Sandığı’na yaklaştığı için “bir deri hastalığına” yakalanmıştır. Bu hastalık sonucu ölene dek diğerlerinden tecrit edilerek yaşamak zorunda kalması ise hastalığın büyük ölçüde bulaşıcı olduğunu kanıtlar.

Tevrat, 2 Tarihler 26:

16 (...) (Uzziya) Buhur sunağı üzerinde buhur yakmak için RAB'bin Tapınağı'na girdi.

17 Kâhin Azarya ile RAB'bin yürekli seksen kâhini de ardısıra tapınağa girdiler.

18 Kral Uzziya'ya karşı durarak, "Ey Uzziya, RAB'be buhur yakmaya hakkın yok!" dediler, "Ancak Harun soyundan kutsanmış kâhinler buhur yakabilir. Tapınaktan çık! Çünkü sen RAB'be ihanet ettin; RAB Tanrı da seni onurlandırmayacak!"

19 Buhur yakmak için elinde buhurdan tutan Uzziya kâhinlere öfkelendi. Öfkelenir öfkelenmez de kâhinlerin önünde, RAB'bin Tapınağı'ndaki buhur sunağının yanında duran Uzziya'nın alnında deri hastalığı belirdi.

20 Başkâhin Azarya ile öbür kâhinler ona bakınca alnında deri hastalığı belirdiğini gördüler. Onu çabucak oradan çıkardılar. Uzziya da çıkmaya istekliydi, çünkü RAB onu cezalandırmıştı.

21 Kral Uzziya ölünceye kadar deri hastalığından kurtulamadı. Bu yüzden ayrı bir evde yaşadı ve RAB'bin Tapınağı'na sokulmadı. Sarayı ve ülke halkını oğlu Yotam yönetti.

Sandıktaki zarar verici güç/enerji/ışın her ne ise, öylesine güçlüdür ki, aynı Dagon idolünü parçalaması gibi, –büyük olasılıkla koruyucu elbiseleri olmadan- ateşle yaklaşan kahinleri, onların Harun’un oğulları olmalarına bakmadan öldürebilmektedir!

Tevrat, Levililer 10:

1 Harun'un oğulları Nadav'la Avihu buhurdanlarını alıp içlerine ateş, ateşin üstüne de buhur koydular. RAB'bin buyruklarına aykırı bir ateş sundular.

2 RAB bir ateş gönderdi. Ateş onları yakıp yok etti. RAB'bin huzurunda öldüler.

3 Musa Harun'a şöyle dedi: "RAB demişti ki, 'Bana hizmet edenler kutsallığıma saygı duyacak Ve halkın tümü beni yüceltecek.'" Harun hiçbir şey söylemedi.

Tevrat, Sayılar 3:

4 Nadav'la Avihu Sina Çölü'nde RAB'bin önünde kurallara aykırı bir ateş sunarken öldüler.

Zaten Ahit Sandığı’nın verdiği zararın sadece günahkarlar için değil; ona korunmasız her yaklaşan ademoğlunu etkilediğini sıradan İbraniler bile anlamıştır:

Tevrat, Levliler 17:

12 İsrailliler Musa'ya, "Yok olacağız! Öleceğiz! Hepimiz yok olacağız!" dediler,

13 "RAB'bin Konutu'na her yaklaşan ölüyor. Hepimiz mi yok olacağız?

İbraniler doğru anlamışlardır; çünkü ayetlerden öğreniriz ki, Harun bile (ki Musa’dan sonra gelen adamdır) dikkatli olmazsa, aynı günahkarların akıbetine uğrayacaktır!

Tevrat, Levililer 16:

1-2 RAB'bin huzuruna yaklaştıkları için ölen Harun'un iki oğlunun ölümünden sonra RAB Musa'ya şöyle dedi: "Ağabeyin Harun'a de ki, perdenin arkasındaki En Kutsal Yer'e ikide bir girmesin,

Antlaşma Sandığı'nın üzerindeki Bağışlanma Kapağı'na yaklaşmasın. Yoksa ölür. Çünkü ben kapağın üstünde, bulut içinde görünüyorum.

3 Harun En Kutsal Yer'e ancak günah sunusu olarak bir boğa, yakmalık sunu olarak da bir koç sunarak girebilir.

4 Kutsal keten mintan, keten don giyecek, keten kuşak bağlayacak, keten sarık saracak. Bunlar kutsal giysilerdir. Bunları giymeden önce yıkanacak.

Peki sandığın yaydığı bu ölümcül etki nedir?

Bence “semptomlar” –yani urlar (ki kanserojen etki diyebiliriz belki de), patlayıcılık, duman yayılması vb.- tek bir şeyi göstermektedir: Radyoaktif reaksiyonların bulunduğu bir ortamı. Koruyucu elbiselerin/başlıkların detaylı olarak anlatılması (efod bana doktorların röntgen çekerken giydikleri önlüğü anımsatıyor); elbiselerin yırtılmaması ve saçların çözülmemesi teşbihleriyle anlatılagelen tenin açılmaması şartı; açıkta kalan yerlerin, hatta belki de giyimli halin bile, “mesh yağı” olarak adlandırılan, ama ne olduğu bilinmeyen birşeylerle korunması gerekliliği, akla en kolaylıkla bu olasılığı getiriyor.

Radyoaktif ortam teorimize belki de bir kanıt daha var: Ahit Sandığı’nın kurulduğu çadırların önüne yerleştirilmesi emredilen su dolu kazanlar. Öyle ki, kahinler hem Ahit Sandığı’nın bulunduğu çadıra girerken (belki mesh yağının etkisini arttırmak için, mesh yağı sürmeden önce; belki de giysilerin üzerine koruyucu olarak); hem de çadırdan çıkarken el ve ayaklarını yıkamak zorundadırlar... çünkü hem açık olan tek yerleri el ve ayaklarıdır!

Tevrat, Levililer 16:

4 Kutsal keten mintan, keten don giyecek, keten kuşak bağlayacak, keten sarık saracak. Bunlar kutsal giysilerdir. Bunları giymeden önce yıkanacak.”

Tevrat, Çıkış 30:

18 "Yıkanmak için tunç bir kazan yap. Ayaklığı da tunçtan olacak. Buluşma Çadırı ile sunağın arasına koyup içine su doldur.

19 Harun'la oğulları ellerini, ayaklarını orada yıkayacaklar.

20-21 Buluşma Çadırı'na girmeden ya da RAB için yakılan sunuyu sunarak hizmet etmek üzere sunağa yaklaşmadan önce, ölmemek için ellerini, ayaklarını yıkamalılar. Harun'la soyunun bütün kuşakları boyunca sürekli bir kural olacak bu.

Tevrat, Çıkış 40:

12 Harun'la oğullarını Buluşma Çadırı'nın giriş bölümüne getirip yıka.

13 Harun'a kutsal giysileri giydir, bana kâhinlik etmesi için onu meshederek kutsal kıl.

Tevrat, Levililer 16:

23 "Sonra Harun Buluşma Çadırı'na girecek. En Kutsal Yer'e girerken giydiği keten giysileri çıkarıp orada bırakacak.

24 Kutsal bir yerde yıkanıp kendi giysilerini giyecek. Sonra çıkıp kendisi ve halk için getirilen yakmalık sunuları sunacak, kendisinin ve halkın günahlarını bağışlatacak.

25 Günah sunusunun yağını sunakta yakacak.

26 "Tekeyi Azazel'e gönderen adam (bir çeşit kurban işlemi) giysilerini yıkayıp kendisi de yıkandıktan sonra ordugaha girecek.

27 Günah sunusu olarak sunulan ve kanları günahları bağışlatmak için En Kutsal Yer'e getirilen boğa ile teke ordugahın dışına çıkarılacak. Derileri, etleri, gübreleri yakılacak.

28 Bunları yakan kişi giysilerini yıkayıp kendisi de yıkandıktan sonra ordugaha girecek.”

Özetle kahinler hem kutsal kıyafetleri giymeden önce (Levililer 16:4, Çıkış 40:12); hem de En Kutsal Yer’den çıkınca, kutsal kıyafetleri çıkarıp kendi giysilerini giymeden önce (Levililer 16:24/28) yıkanmak zorundadır.

Bu yıkanma olayı öylesine önemlidir ki; çöllerde, çekilen susuzluktan insanların başkaldırma noktasına geldiği zamanlarda bile kazanlar –her nasılsa- doldurulmaktadır.

7. TAPINAKTA GÖRÜNEN “RAB” MIYDI?

Bu noktada, Ahit Sandığı’nın ne olduğunu ve nasıl “işlediğini” daha bir anlamak için Musa zamanından daha ileriye, İÖ 900’lere doğru gitmek gerek; Hz. Süleyman zamanına dek... Böylelikle hem Sandığı daha iyi tanıyacağız, hem de tek tanrının kendini kullarına bir kez daha göstermesine tanık olacağız!

Ölüm döşeğinde olan hz. Davut, oğlu Süleyman’dan önemli bir istekte bulunmasıyla Ahit Sandığı öyküsü bambaşka bir boyut kazanır; çünkü Davut, Süleyman’ın tanrıya bir ev yapmasını… en önemlisi de Ahit Sandığını bu eve koymasını istemektedir. Yani Davut’un dileğinin asıl amacı, tanrıya ev yapmaktan öte, tanrıya içinde Ahit Sandığı duran bir ev yapmak; daha cesurca bir düşünceyle Ahit Sandığı’na bir ev yapmaktır. Süleyman bu arzuya saygı duyar, krallığı sırasında tapınağı inşa etmeye koyulur. Yaptığına öylesine önem verir ki, zamanın en meşhur mimarı Naftali aşiretinden Hiram’ın projeyi üstlenmesini sağlar, 10.000 angaryacı, 70.000 taşıyıcı, 80.000 dağlarda taş kesen, 3.300 kahya, 700 marangoz ve 800 duvarcı ile çalışmaya başlar. Yapı, -benzersiz görkemi nedeniyle- ancak yedi yılda bitirilebilir. (Bu mabetin temel duvarlarından bir parçasının ağlama duvarı olarak günümüze ulaşabildiğini; Mason’luk ve Bacon’un Yeni Atlantis öğretisinde bilgi ve bilgelik sembolü sayıldığını ve ilk Mason’ların bu inşaatta çalışan işçi ve ustalardan yetişmiş olduğuna inanıldığını ve Hiram’ın, sırlarını elde etmek isteyen işçilerce öldürüldüğünü bir dip notu olarak ekleyeyim). Sonunda 27 metre uzunluğunda, 9 metre eninde ve 13.5 metre yüksekliğinde inşa edilmiş olan tapınak tamamlanır. Binanın en iç tarafına ise 9x9x9 boyutlarında Rabbin Ahit Sandığını koymak için bir iç oda hazırlanır (1 Krallar 6:19). Böylece 40 yıl çölde İbranilerin omzumda, sonraki yıllarda da kendine özel çadırlarda saklanan sandığın artık bir mekanı vardır.

Olayın bundan sonrası ise biraz tuhaf:

Öncelikle Süleyman tapınağın pencerelerini -nedense- dışarı doğru daralacak -kimine göre ise penceresiz- şekilde yaptırmıştır (I Krallar 6:4). İkincil olarak ise tapınağın dışı yerine içini, hem de özellikle Ahit Sandığının koyulduğu odanın içini –aynı yüzyıllar önce Musa’nın sandık ve sandığın durduğu çadır içindeki tüm alet edevatı altından yaptırması gibi- altınla kaplatmıştır (I Krallar 6:20). Bu tuhaf detaylardan sonra son olarak da tapınağın -adı üzerinde; insanların tapınması için yapılan evin- kapısının önüne de altın bir zincir çektirir!

Peki, böylelikle inşaat işi biter mi? Hayır. Süleyman bundan sonra da tunçtan bir havuz ve kazanlar döktürür; o devrin anlayışına göre dev ölçülerde sayılabilecek havuzu tapınağın sağına, toplam on adet olan yine tunçtan dökülmüş daha ufak kazanları da beşer, beşer, sağa ve sola koydurur.

Tevrat, 1 Krallar 7:

23 Ve dökme denizi bir kenardan öbür kenara 10 arşın olarak değirmi biçimde yaptı, ve yüksekliği 5 arşındı.

26 Ve bir karış kalınlıkta idi, 2000 bat su alırdı.

38 Ve tunçtan 10 kazan yaptı ve her kazan 40 bat su alırdı, ve her kazan 4 arşındı.

Ek inşaatları gözünüzün önüne daha kolay getirmeniz için verilen ölçüleri günümüz ölçülerine çevireyim: 4.4 metre çapında, 2.2 metre derinliğinde, 75 milimetre kalınlığında ve 40.000 litre su alan bir dökme deniz -yani havuz- ile 10 tane 1.8 metre çapında, 800 litre su alan kazan…

Penceresiz, kapısı zincirli ve havuzlu bu garip tapınak (belki de dev boyutlu olarak ve tapınak şeklinde inşa edilmiş Ahit Sandığı) tamamlanınca sıra “sandığı yerleştirme” töreni düzenlemeye gelir; çünkü tapınak, bilindiği gibi halkın tanrıya tapınacağı bir mekan oluşturmak için değil; Ahit Sandığına barınak olması amacıyla yapılmıştır.

Tevrat, 1 Krallar 8:

3 Bütün İsrail’in ihtiyarları geldiler ve kahinler sandığı kaldırdılar.

5 Süleyman ve yanındaki İsrail cemaati çoklukla sayılamaz ve hesap edilemez koyunlar ve öküzler kurban ediyorlardı. (Tam 22.000 öküz ve 120.000 koyun);

6 Ve kahinlar Ahit Sandığını içeriye yerine, evin iç odasına getirdiler.

Sandığı yerine yerleşirken “açılış törenine” tanrı da gelir!

1 Krallar 8:

10 Ve vaki oldu ki kahinler mukaddes yerden çıkınca bulut rabbin evini doldurdu.

11 Ve buluttan ötürü kahinler hizmet için duramadılar; çünkü Rabbin parlayan ve göz kamaştıran ışığı Rabbin evini doldurmuştu…

Tıpkı Musa döneminde sandığın çadıra yerleştirilmesi gibi!

O gün yaşanan ilginçlikler bu kadarla da sınırlı değildir! Rab’bin bulutlu, ışıklı görünmesinden sonra hz. Süleyman garip bir duaya başlar ve der ki:

1 Krallar 8:

12 Rab koyu karanlıkta oturduğunu söylemiştir.

13 Oturmak için sana bir ev, ebediyen mesken tutacağın bir yer yaptım…”

O gün olanlar Tevrat’ta sadece I Krallar bölümünde anlatılmıyor, 2 Tarihlerde aynı olaydan söz ediyor; hem de biraz daha kapsamlı bir şekilde:

Tevrat, 2 Tarihler 7:

1 Süleyman duasını bitirince, gökten ateş yağdı; yakmalık sunularla kurbanları yiyip bitirdi. RAB'bin görkemi tapınağı doldurdu.

2 RAB'bin Tapınağı O'nun görkemiyle dolunca kâhinler tapınağa giremediler.

3 Gökten yağan ateşi ve tapınağın üzerindeki RAB'bin görkemini gören İsrailliler avluda yüzüstü yere kapandılar; RAB'be tapınarak O'nu övdüler: “RAB iyidir; Sevgisi sonsuza dek kalıcıdır.”

Tanrının, içinde illa Ahit Sandığı’nın da durması gereken konutuna gelişinde anlatılanlar, yüzyıllar önce, Musa ve kavimin çölde sandığı ilk inşa edip, yerine yerleştirmelerinde de aynen yaşanmıştır. İlk yerleştiriliş (ki bu duruma ilk çalıştırma denilebilir belki de) hep aynı fizik olayların gerçekleşmesine neden olmaktadır... ateş ve bulut sözcüğü ile betimlense de, aslında duman çıkması ve ateş şeklinde söylense de bir çeşti patlamayı çağrıştıran koşullardır gelişen!

Tevrat, Çıkış 40:

33 Musa (...) işi tamamladı.

34 O zaman bulut Buluşma Çadırı'nı kapladı ve RAB'bin görkemi konutu doldurdu.

35 Musa Buluşma Çadırı'na giremedi; çünkü bulut her yeri kaplamış, RAB'bin görkemi konutu doldurmuştu.

Tevrat, Sayılar 9:

15 Konut, yani Levha Sandığı'nın bulunduğu çadır kurulduğu gün üstünü bulut kapladı. Konutun üstündeki bulut akşamdan sabaha dek ateşi andırdı.

Bu “ara bilgi”yi girdikten sonra kaldığımız yere, yani kazanlara dönelim. Tevrat 2 Tarihler bölümü de Süleyman’ın havuzunun yapılış amacının, İbraniler tarafından yapılan havuzun amacı ile aynı olduğunu söyler... Bu amaç ise eskiden olduğu gibi sandığın yanına girecek seçilmişlerin –kahinlerin- girip çıkmadan önce yıkanmasıdır!

Tevrat, 2 Tarihler 4:

6 Süleyman yıkama işleri için on kazan yaptırdı. Beşini sunağın güneyine, beşini kuzeyine yerleştirdi. Yakmalık sunuların parçaları bunlarda yıkanırdı. Havuz ise kâhinlerin yıkanması içindi.

Ahit Sandığı gündeme gelince, ya da kullanılmaya başlayınca, aktivite zamanı arasında yüzyıllar olsa da, kazan yapma koşulunun hemen ortaya çıktığını görüyoruz. Yani Ahit Sandığı ile ilişkiye girenlerin yıkanması bu denli önemli. Ya -önceki sayfalarda önerdiğimiz gibi- sandıktan yayılan radyoaktif bulaşıktan insanları korumak için... ya sandığın yanında olan tanrıyı insanoğlundan bulaşacak birşeylerden... ya da her ikisinden!

Sandık hakkında bu kadar bilgi verdikten sonra sıra dikkat çekmek istediğim asıl konuya geldi... Musa’nın insan üstü yapısına! İnsanların sandığa ancak bu kadar sayfa boyunca anlattığım önlemleri alması sonrasında yaklaşabilmesine zıt yönlü olarak bu alete Musa, bütünüyle korunmasız yaklaşabilmektedir.

Sandığın duracağı çadırı (ve belki de “aleti”) ilk kez kuranın da; mesh yağını yapanın da; içeriye ilk kez girecek kahinler kadar, ilk kez sokulacak ekipmanı da bu yağla ilk kez yağlayanın da Musa olduğu açıkça belirtilmektedir Tevrat’ta. Sanki bir öncüldür Musa, ilksel hali kahinler denilen koruyucu elbiseli kişiler için bile öldürücü olan aleti, kullanıma hazır hale getirme eylemini gerçekleştirebilecek yegane kişidir. Kahinler, ancak Musa aleti kurup, belki de ilk kez çalıştırdıktan sonra kullanmaya başlamış gibidirler.

Tevrat, Çıkış 40:

1 RAB Musa'ya şöyle dedi:

2 "Konutu, yani Buluşma Çadırı'nı birinci ayın ilk günü kur.

3 Levha Sandığı'nı oraya getirip perdeyle gizle.

4 Masayı içeri getir, gereken her şeyi üzerine diz. Kandilliği getirip kandillerini yak.

5 Altın buhur sunağını Levha Sandığı'nın önüne koy, konutun giriş bölümüne perdesini tak.

6 Yakmalık sunu sunağını konutun -Buluşma Çadırı'nın- giriş bölümüne koy.

7 Kazanı çadırla sunak arasına koyup içine su doldur.

8 Çadırın çevresini avluyla kapat, avlunun girişine perdesini as.

9 "Sonra mesh yağıyla konutu ve içindeki bütün eşyaları meshederek kutsal kıl. Böylece konutla takımları kutsal olacak.

10 Yakmalık sunu sunağıyla takımlarını meshet, sunağı kutsal kıl. Sunak çok kutsal olacak.

11 Kazan ve kazan ayaklığını meshederek kutsal kıl.

12 "Harun'la oğullarını Buluşma Çadırı'nın giriş bölümüne getirip yıka. 13 Harun'a kutsal giysileri giydir, bana kâhinlik etmesi için onu meshederek kutsal kıl.

14 Oğullarını getirip mintanları giydir.

15 Bana kâhinlik etmeleri için babaları gibi onları da meshet. Bu mesh onların kuşaklar boyu sürekli kâhin olmalarını sağlayacak."

Musa, böylesine farklı yapısı nedeni ile ilerleyen yıllarda da, kahinlerin, hatta Harun’un bile uyması şart olan korunma gerekliklerine asla uymayacak; ve bu durumdan olumsuz şekilde asla etkilenmeyecektir.

Tevrat, Çıkış 31:

7 Musa bir çadır alır, ordugahın dışına, biraz öteye kurardı. Ona 'Buluşma Çadırı' derdi. Kim RAB'be danışmak istese, ordugahın dışındaki Buluşma Çadırı'na giderdi.

8 Musa ne zaman çadıra gitse, bütün halk kalkar, herkes çadırının girişinde durarak Musa içeri girinceye kadar arkasından bakardı.

9 Musa çadıra girince, bulut sütunu aşağı iner, RAB Musa'yla konuştuğu sürece girişi kapardı.

10 Bulut sütununun çadırın girişinde durduğunu gören herkes kalkar, kendi çadırının girişinde tapınırdı.

Öte yandan, önceki sayfalarda aktardığım gibi, Rab Sina dağına indiğinde dağa; ya da Kuran’a göre yükselip alçalan Tur’a; diğer insanların ve de hayvanların yaklaşması kesinlikle yasaklandığı, yaklaşan öldürüldüğü koşullarda bile rahatça çıkabilmekteydi.

Musa gerçekten İbranileri çöle kurtarmak için mi, yoksa –Ahit Sandığı adı altında tanıtılan o aletin yer aldığı- bir çeşit deneyde kullanmak için mi çıkartmıştır?.. Örneğin tanrının, ya da tanrı olarak tanıttığı başka evrenlerin, hatta belki de başka boyutların canlılarının da –ki Tevrat’da kavmin önünde ilerleyen melekler belki de bunlardır- rol aldığı bir deney midir amaç? Yahudilikten paganizme dönen, cin olarak nitelenen ordusuyla kanımca tanrı emirleri doğrultusunda değil, kendi çıkarına işler yapan –sözüm meclisten dışarı- uyanık ve “şehvetperest” Süleyman, onun devrine kadar işlevselliği sıfırlanmış, neredeyse unutulmuş olan Ahit Sandığı’nı yeniden kullanmayı akıl eden, daha da önemlisi kullanmayı becerebilen –hatta daha açık anlatımıyla Akhenaton’un Amarna’da yapmaya uğraşıp başaramadığı şeyi başaran- bir okültist midir? Eğer bu sorunun yanıtı evet ise, sandıkla neler yapmıştır? Tek tanrının melekleri denen varlıkların aseksüel dünyasına “intikal ederek” kendi kendini tutsak mı ettirmiştir? Yoksa Kırk Sual kitabının yazdığı gibi “yedinci deryada”; nefilimler denilen ve başkaldıran melekler olarak tanıtıldıkları için büyük olasılıkla seks tapımının yayıcıları/tanrıları/ya da her nesiyseler onları olan bu yaratıkların aleminde, aynı yaşarken olduğu gibi “vur patlasın, çal oynasın” ortamında gününü gün mü etmektedir?

Tıpkı Süleyman gibi, Ahit Sandığı’nın da sonunun ne olduğu asla keşfedilememiştir. Hz. Süleyman’ın yaptırdığı tapınaktan sonra artık ondan söz edilmez olmuş; İncil Vahiy 11.19’da “Tanrı'nın gökteki tapınağı açıldı, tapınakta O'nun Antlaşma Sandığı göründü. O anda şimşekler çaktı, uğultular, gök gürlemeleri işitildi. Yer sarsıldı, şiddetli bir dolu fırtınası koptu.” sözleriyle kıyamet günü yeniden ortaya çıkacağı müjdelenene(!) kadar Tevrat ve İncil boyunca onun hakkında bir daha hiçbir bilgi verilmemiştir.

ELVİN AZAR

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...